Emsal Mahkeme Kararı Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/610 E. 2021/638 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:
KARAR NO:

BAŞKAN:
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ:
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tapu İptali ve Tescili veya Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 05/09/2021 tarih, …Esas …Karar sayılı ilamı ile mahkememize gönderilen dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 14/09/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkil, davalı …Şti.den 16.04.2018 tarihinde yapıları sözleşme ile …ili …ilçesi …mah. …ada …parsel sayılı arsa niteliğindeki taşınmazda yapılacak olan inşaattan zemin kattan işyeri ve köşeden işyeri üzeri 3*1 bir daire 1.325.000 TL bedelle satın aldığını, anlaşma gereğince müvekkil davalı şirket yetkilisine 445.000 TI. nakit ödeme yapdığını, şirket yetkilisinin söylediği hesaba 370.000 TL parayı gönderdiğini, sözleşmeye göre 210.000 TL bedel biçilerek davalı şirket yetkilisine teslim edilen …plakalı 2016 model …markalı otomobilin 2018 yılı sonunda devri verilecekken bu devir işlemi gerçekleştirilemediğini, sözleşmeye göre davalı şirkete ödenmesi gereken 300.000 TL’nin ve devri gerçekleştirilemeyen otomabil bedeli yerine geçmek üzere sözleşme tarihinden sonra davalı şirket yetkilisinin bildirdiği …hesaha 25.01.2019’da 130.000 TL, …hesaba parça parça 81.250 TL, gönderilmiş ve 15.06.2018 tarihli keşideci …Şti. tarafından keşide edilen, lehdarı …Şti. olan …açılı çek hesabına kayıtlı 70.000 TL bedelli çek ciro edilerek şirket yetkilisine teslim edilmek suretiyle resmi kanallardan 281.250 TL ödeme yapıldığını, aradan geçen zamana rağmen davalı şirketin inşaata başlamaması üzerine davalı şirket yetkilisi ile yapılan görüşmede şirket yetkilisi finansal açıdan sıkıntı yaşadığını, inşaatı tamamlamak için bu sıkıntıyı aşmaya çalıştığını, ancak zorlandığını ifade etmiş, müvekkilden borç istediğini, müvekkili davalı şirkete 1.096.250 TL ödeme yaptığını, ancak aralarında yaptıkları adi sözleşmeye göre alması gereken taşınmazların teslim edilmediği ve edilmeyeceğinin ifade edildiği her türlü izahtan vareste olduğunu, bu bağlamda müvekkil ile davalı arasında akdedilen 18.04.2018 sözleşmeye konu …ilçesi …mah. …ada …parsel sayılı taşınmazda yer alanı …ve …numaralı bağımsız bölümlerin müvekkil adına tapuya hükmen tesciline, olmadığı takdirde müvekkilin davalıya yaptığı ödeme miktarı olan 1.096.250 TL’ nin sözleşme tarihi olan 16.04.2018′ den itibaren geçerli olmak üzere ticari işlerde uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte müvekkile ödenmesi için işbu davayı açmak zarureti hasıl olduğunu, müvekkil ile davalı arasında akdedilen 18.04.2018 sözleşmeye konu …ilçesi …mah. …ada …parsel sayılı taşınmazda yer alan …ve …numaralı bağımsız bölümlerin müvekkil adına tapuya hükmen tesciline, şayet hükmen tescil talebimiz reddedilecekse müvekkilin davalıya yaptığı ödeme miktarı olan 1.096.250 TL’ nin sözleşme tarihi olan 16.04.2018′ den itibaren geçerli olmak üzere ticari işlerde uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte müvekkile ödenmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 15.10.2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı 16.04.2018 tarihli sözleşmeden doğan edimin müvekkil şirket tarafından yerine getirilmemiş olmasında dolayı ferağa icbar, olmadığı takdirde sözleşmeden doğan alacak isteminin bulunması sebebiyle 1.096.250,00 TL’nin ödenmesini talep ettiğini, davacının bu talepleri hukuka aykırı olup tarafımızca kabul edilememekte ve davasının reddi gerektiğini, davacının açtığı ferağa icbar davası ve terditli olarak belirttiği sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak davası ticari dava olmadığnı, mezkur ferağa icbar talepli davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup dava türü 4721 sayılı TMK da düzenlendiğini, ayrıca sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacak davasında da görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup dava türü 6098 sayılı TBK da düzenlendiğini, ve her iki dava türü de 6102 sayılı TTK 4.maddesinde kapsamında ticari dava olmadığnı, görev itirazında bulunduklarını, bu nedenle görev itirazlarını değerlendirilerek davanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, taraflar arasında yapılan 02.08.2019 tarihli ve “taraflar arası işyeri satış ve ipotek kaldırma sözleşmesi” başlıklı sözleşme ile yine taraflar arasındaki 16.04.2018 tarihli sözleşme revize edildiğini, dolayısıyla 02.08.2019 tarihli yeni sözleşmenin imzalanması neticesinde 16.04.2018 tarihli eski sözleşmenin geçerliliği sona erdiğini, müvekkil şirkette 02.08.2019 tarihli yeni sözleşme kapsamında bodrum katı olan işyerini davacıya devrederek borcunu tamamen ifa ettiğini, sözleşme içeriğinde belirtildiği şekilde işyeri tapusu devredildikten sonra da davacı tarafından bodrum katı olan işyeri kaydına konulan ipotek kaldırıldığını, Revize edilen koşullar sonrasında sözleşmenin 3.paragrafının son cümlesinde; “… işyeri haricinde diğer bağımsız bölümlerde herhangi bir hakkı olmadığını kabul etmiştir.” denilerek davacının müvekkil şirket tarafından yapılan inşaatta bodrum katı olan işyeri dışında herhangi bir hakkı olmadığı taraflarca kabul edildiğini, bu hususta davacının iddia ettiği şekilde bir alacak hakkı olmadığını gösterdiğini, davacı eski tarihli ve geçerliliğini yitiren sözleşmeden dolayı alacaklı olduğunu düşünseydi taşınmaz üzerindeki ipoteği kaldırmaması gerektiğini, dolayısıyla 02.08.2019 tarihli sözleşme gereğince taraflar karşılıklı edimlerini yerine getirdiği için terditli açılan davanın reddi gerektiğini, 16.04.2018 tarihli sözleşmenin geçersizliği ve 02.08.2019 tarihli sözleşmenin eski tarihli sözleşmenin revize edilmiş hali olduğu yönündeki cevaplarımız kabul görmediği takdirde tarafımızca 16.04.2018 tarihli sözleşmenin geçerliliği kabul edilmemekle birlikte hak kaybı yaşamamak adına aşağıdaki beyanları sunma gereği hasıl olacağını, dava dilekçesinde de ikrar ettikleri üzere davacı taraf sözleşme kapsamında borçlandıkları …plakalı 2016 model …marka aracı teslim etmediklerini, yine ödenmesi gereken 300.000,00 TL müvekkil şirkete ödenmediğini, müvekkil şirketin banka hesapları karşı tarafça bilindiği halde belirtilen miktarın ödemesi şirket banka hesaplarına yapılmadığını, bu borca karşılık olarak gösterdiği ödemelerin (10 adet dekont) açıklamaları sözleşmedeki borca ilişkin olmadığını göstermekte olduğu gibi yapılan ödemeler müvekkil şirketin hesabı yerine şirketin eski yetkilisi olan …hesabına yapılmış olup bu borca ilişkin olmadığını, müvekkil şirketin eski yetkilisi olan …ile davacı arasında sözleşme kapsamı dışında başkaca ticari ilişkiler mevcut olduğunu, bu hususa ilişkin …ait olan …Bankası ve …ait hesapların dökümü ile bu bankalardan kullandığı çeklerin ön ve arka yüz dahil örneklerinin dosyaya istenmesini talep ettiklerini, …ile davacı arasında farklı ilişkilere dayanan para akışları mevcut olduğu ve 16.04.2018 tarihli sözleşme kapsamında ödeme olduğu iddia edilen bedellerin neredeyse tamamının farklı ticaretlere ilişkin olduğu görüleceğini bu nedenle davacının iddia ettiği toplam 281.250,00 TL tutarındaki ödemeleri kabul etmediklerini, 16.04.2018 tarihli sözleşme revize edilerek yerine 02.08.2019 tarihli sözleşme yapıldığı için 16.04.2018 tarihli sözleşme geçerliliğini yitirdiği halde mahkeme tarafından aksi kanaat hasıl olacak olursa hak kaybı yaşamamak adına takas ve mahsup talebinde bulunacaklarını, ayrıca müvekkil şirketin iddia edildiği gibi finansal sıkıntısı olmadığını, davacı tarafından da müvekkil şirkete 05.03.2019 tarihinde 800.000,00 TL ödeme yapılmadığını, davacının hiçbir belgesi olmayan bu ödemeyi ve asılsız olan finansal sıkıntı iddiasını ispat etmesi gerekmediğini, tüm taşınmazı 800.000,00 TL’ye satın alan davacının daha sonra neden taşınmazı tamamıyla müvekkil şirkete devrederek iddia ettiği bedel karşılığında sadece taşınmazın bir tek bağımsız bölümü olan bodrum katlı dükkanı aldığını da ispat etmesi gerektiğini, Tacir olduğunu iddia eden davacının yaptığı bu alış satışlar arasındaki çelişkiyi basiretli tüccar olarak da ispat etmesi gerektiğini, 16.04.2018 tarihli sözleşmede bağımsız bölümlerin numarası belirtilmediği halde davacının kendine göre bildirdiği bağımsız bölümlere dava öncesinde ihtiyati tedbir şerhi işlendiğini, dava dilekçesi ile de aynı bölümlerin hükmen tescili talep edildiğini, dolayısıyla davacının sözleşmede belirtilen bağımsız bölümler ile kendisinin bildirdiği bağımsız bölümlerin aynı olduğunu ispatlaması gerektiğini, eksik ifa sebebiyle de davacının davasının reddi gerektiğini, davacının müvekkil şirkete olan borcu muaccel hale geldiğini, netice olarak, TBK 97.madde emredici niteliktedir ve davacının ikrar ettiği eksik ödemeleri ile tarafımızca kabul edilmeyen başkaca ödemeleri müvekkil şirkete ifa etmeden eldeki davayı açması usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin adi nitelikte olması sebebiyle de TBK 237.madde ve TMK 706.madde kapsamında şekil şartlarına aykırılık sebebiyle davanın reddi gerektiğini, bu izahların dışında davacı, taşınmazın kat irtifakının kurulduğu tüm tapu evraklarına bizzat imza attığını, yani inşaatın kat irtifakı tesis edilirken bizzat bulunmuş ve adına kayıtlı olan taşınmazlara ilişkin düzenlenen evrakları ihtirazı kayıtsız kabul edip imzaladığını, kat irtifakı tesisi 28.01.2020 tarihinde kurulduğuna göre dava konusu bağımsız bölümler adına kayıt edilmeden neden tapu belgelerini şerh koymadan imzaladığı çelişkisini izah etmesi gerektiğini, ayrıca 02.08.2019 tarihli yeni sözleşme yapıldıktan sonra inşaatın bulunduğu tüm taşınmaz kendi adına kayıtlı olduğu halde neden dava konusu yerleri de müvekkil şirkete devrettiğini izah etmesi gerektiğini, bu kadar çelişkili devirlerin aydınlatılması açısından inşaatın bulunduğu “…İlçesi …Mh. …Ada …Parsel” sayılı taşınmazın devirlerini ve tüm kayıtlarını gösteren evrakların dosyamıza celbi gerektiğini, davacının, şirketin el değiştirdiği ve bu durumda hiçbir hakkının kalmadığı gerekçesiyle dava yoluna başvurması kanaatlerince inandırıcı olmadığını, davacı tacir olduğunu iddia etmekte ve basiretli tüccarın tüzel kişiliğe haiz olan bir şirketin kime devredilirse devredilsin muhatap olarak doğrudan tüzel kişiliğin mesul olduğunu bilmesi gerektiğini, bu beyanların mahkemeye karşı duygu sömürüsü yapmaktan ileriye gitmediğini, ayrıca davacı tacir olduğunu iddia ederek yapılan sözleşme kapsamının ticari iş niteliğine girdiğini belirtmiş ve ihtiyati tedbir sonrası dava ikame süresini arabuluculuk başvurusu ile durdurduğunu, dolayısıyla davacı işine geldiğinde basit bir vatandaş rolüne bürünmekte işine geldiğinde ticari iş karinesine atıf yaparak basiretli tacir muamelesi görmek istediğini, davacının açmış olduğu hükmen tescil talepli ve alacak talepli terditli davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 05/09/2021 tarih, …Esas …Karar sayılı ilamı ile; “Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olduğu, bu sebeple yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesince yapılması gerektiği, HSK Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli 608 sayılı kararı ile Konya Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlendiği ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, eldeki davanın da TTK’nun 4. Maddesinde belirtilen ticari davalardan olduğu görülmekle, görev hususunun kamu düzenine ilişkin olup mahkeme tarafından itirazı olmasa bile görevli olup olmadığını yargılamanın her aşamasında ve kendiliğinden inceleyip karar verebileceği, kaldıki taraflar da her aşamada mahkemenin görevsiz olduğunu, yargılamanın sonuna kadar her aşamada ileri sürebileceği anlaşılmakla asıl ve birleşen dava yönünden; Dosyanın HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemesi faaliyete geçirildiğinden görevli ve yetkili Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, Esasın bu şekilde kapatılmasına karar verilerek dosya konya hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna gönderilmiş ve tevzi sonucu Mahkememizin …Esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Dava; harici satıma dayalı Tapu iptali ve Tescili olmazsa alacak davasıdır.
Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacı taraf, müvekkil ile davalı arasında akdedilen 18.04.2018 sözleşmeye konu …ilçesi …mah. …ada …parsel sayılı taşınmazda yer alanı …ve …numaralı bağımsız bölümlerin müvekkil adına tapuya hükmen tesciline, olmadığı takdirde müvekkilin davalıya yaptığı ödeme miktarı olan 1.096.250 TL’ nin sözleşme tarihi olan 16.04.2018′ den itibaren geçerli olmak üzere ticari işlerde uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte müvekkile ödenmesi için işbu davayı açmak zarureti hasıl olduğunu, müvekkil ile davalı arasında akdedilen 18.04.2018 sözleşmeye konu …ilçesi …mah. …ada …parsel sayılı taşınmazda yer alan …ve …numaralı bağımsız bölümlerin müvekkil adına tapuya hükmen tesciline, şayet hükmen tescil talebimiz reddedilecekse müvekkilin davalıya yaptığı ödeme miktarı olan 1.096.250 TL’ nin sözleşme tarihi olan 16.04.2018′ den itibaren geçerli olmak üzere ticari işlerde uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte müvekkile ödenmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ettiği, davalının davanın reddine karar verilmesini talep ettiği,
Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 05/09/2021 tarih, …Esas …Karar sayılı ilamı ile; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemesi faaliyete geçirildiğinden bahisle esasın kapatılarak görevli ve yetkili Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE karar verildiği,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesinde; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” şeklinde düzenleme yapıldığı,
5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 7/3. maddesinde; “Coğrafi durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak bir hukuk mahkemesinin kaldırılmasına veya yargı çevresinin değiştirilmesine, özel kanunlarında yargı çevresi belirtilmemiş olan hukuk mahkemelerinin yargı çevresinin belirlenmesine, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir” şeklinde düzenleme yapıldığı,
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile; “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verildiği,
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı içtihadında; ” Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (…: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve …E., …K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay HGK’nun 04/102006 tarih ve …Es…Kar. Sayılı içtihadında;”….Bundan sonra genel mahkemelerin, kadastro tutanağı düzenlenmiş bulunan davalara bakması olanaklı değildir. Genel mahkemeler tarafların isteğine bağlı olmadan, dosyayı bir görevsizlik (devir ve tevdi) kararı ile kadastro mahkemesine aktarır. Hemen belirtilmelidir ki, mahalli mahkemelerce doğrudan doğruya verilen aktarma kararı, teknik anlamda bir görevsizlik kararı değil, sadece bir devir kararıdır. Bu nedenle, bu devir kararı hakkında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 193. maddesi hükmü uygulanmaz ve bundan dolayı davacı yargılama giderlerine ve vekalet ücretine mahkum edilemez (…-…, 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara-1991 s:1071)…” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin 10/10/2016 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamında;”…Somut uyuşmazlıkta, davalılar aleyhinde iflas istemiyle 24/02/2014 tarihinde asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla Gebze Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılmıştır. Dava tarihinde, Gebze’de müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, 6102 sayılı Yasa’nın 5/4 maddesi gereğince ticari nitelikteki uyuşmazlığa bakmaya davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında HSYK’nın 23/07/2015 tarih 1157 sayılı kararı ile Gebze Adliyesi’nde 07/09/2015 tarihi itibariyle asliye ticaret mahkemesi faaliyete geçmiş olup, uyuşmazlıkta artık asliye ticaret mahkemesi görevli bulunduğundan, asliye hukuk mahkemesince dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen devredilmesine (aktarılmasına) karar verilmesi gerekmektedir.
Bu halde bir görevsizlik kararı söz konusu olmadığı için, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesine yer olmadığı gibi, iki hafta içinde görevli mahkemeye başvurulmasına ilişkin HMK’nın 20 maddesi hükümlerinin uygulanması da söz konusu değildir.
Yerel mahkemece, 16/10/2015 gün …E. ve …K.sayılı ilamla görevsizlik kararı verilmiş ise de, bu karar Yargıtay HGK’nın 04/10/2006 gün …- …sayılı kararında vurgulandığı üzere teknik anlamda bir görevsizlik kararı değil, özel mahkemenin yargı çevresinde sonradan faaliyete geçmiş olmasından kaynaklanan, kendine özgü bir devir (aktarma) kararı niteliğinde ve kesindir.
Bu durumda yerel mahkemece 16/10/2015 günlü kesin nitelikteki devir kararı üzerine dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen gönderilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu kararın görevsizlik kararı olarak nitelendirilmesi suretiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi ve görevli mahkemeye başvurulmasına ilişkin HMK’nın 20 maddesi hükümlerinin uygulanması kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay .Hukuk Dairesi’nin16/05/2014 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamında;”…. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15.01.2013 tarih ve 8 sayılı kararı uyarınca Kazan Adliyesi Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yargı alanından çıkarılarak Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin yargı alanına bağlandığı anlaşılmakta ise de İş mahkemelerinin yetkisine ilişkin H.S.Y.K.’nın 24/3/2005 gün ve 188 sayılı kararının II. bendine göre “Büyük şehir belediyesi sınırları içerisindeki merkez ilçe ile diğer ilçelerin adı ile kurulu ağır ceza merkezlerinde oluşturulan müstakil iş mahkemelerinin yargı çevresinin, yalnız büyük şehir belediyesi sınırları içerisinde kalan ilçeleri kapsamına alacak biçimde, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi olarak tespitine” ilişkin ilke kararı uyarınca davanın açıldığı tarih itibarıyla Kazan İlçesinin Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde olduğu ve Ankara İş Mahkemelerinin yetkisinin devam ettiği, Sincan İş Mahkemesi’nin yetkisinin idari nitelikteki kararın alındığı 15.01.2013 tarihinden sonra açılan davalar için söz konusu olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Ankara 19. İş Mahkemesi’nde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay .Hukuk Dairesi’nin 12/06/2016 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamında;”… Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15.01.2013 tarih ve 8 sayılı kararı uyarınca Kazan Adliyesi Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yargı alanından çıkarılarak Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin yargı alanına bağlandığı anlaşılmakta ise de İş mahkemelerinin yetkisine ilişkin HSYK’nın 24/3/2005 gün ve 188 sayılı kararının II. bendine göre “Büyük şehir belediyesi sınırları içerisindeki merkez ilçe ile diğer ilçelerin adı ile kurulu ağır ceza merkezlerinde oluşturulan müstakil iş mahkemelerinin yargı çevresinin, yalnız büyük şehir belediyesi sınırları içerisinde kalan ilçeleri kapsamına alacak biçimde, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi olarak tespitine” ilişkin ilke kararı uyarınca davanın açıldığı tarih itibarıyla Kazan İlçesinin Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde olduğu ve Ankara İş Mahkemelerinin yetkisinin devam ettiği, Sincan İş Mahkemesinin yetkisinin idari nitelikteki kararın alındığı 15.01.2013 tarihinden sonra açılan davalar için sözkonusu olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Ankara 4. İş Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde kabul edildiği,
Mahkemelerin görevlerine ilişkin düzenlemelerin 6100 sayılı HMK.nun 1.2.3.4. maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 2.maddesinde;”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” şeklinde düzenlendiği, yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6335 S.Y. ile değişik 6102 sayılı TTK. nun 5/3.maddesinde; “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlemenin yapıldığı, Bu düzenleme ile Ticaret Mahkemeleri genel mahkemeler içinde yer alan Asliye Hukuk Mahkemelerinin bir dairesi olmaktan çıkarılarak genel mahkemeler arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğunun kabul edildiği, yine 6102 sayılı TTK.nun 4. Maddesinde Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve çekişmesiz yargı işlerinin düzenlendiği, dava şartlarına ilişkin düzenlemenin HMK.nun 114.ve 115.maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 114/1-c maddesinde mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğunun, aynı kanunun 115.maddesinde mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağının ve taraflarında her zaman ileri sürebileceğinin, dava şartlarının noksan olması halinde davanın usulden reddine karar verileceğinin, HMK’nun 138/1.maddesinde mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğinin düzenlendiği,
Yukarıda anılan TC. Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi, 5235 Sayılı 7/3. Maddesi, HSK. Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı içtihadı ve Yargıtay .HD.’nin 16/05/2014 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamı,Yargıtay .HD.’nin 12/06/2016 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamı 6100 sayılı HMK’nun ile 6102 sayılı TTK’nun ilgili hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde, uyuşmazlık konusunun meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olduğu ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözüme kavuşturulmasının gerektiği, Başka bir anlatımla her davanın açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği, HSK. Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verildiği, Yargı çevresini değiştiren ve idari nitelikte olan bu kararın 01/09/2021 tarihinden sonra açılan davalar için söz konusu olduğu, bu tarihten önce açılan davalar için uygulanma imkanının bulunmadığı, bu davalar yönünden davanın açıldığı mahkemelerin görev ve yetkilerinin devam ettiği, kaldı ki davalı tarafın ticaret şirketi tacir olduğu ancak GİB kayıtlarına göre davacı tarafın vergi kaydının bulunmadığı, dolayısıyla tacir olmadığı, dolayısıyla taraflar arasında görülen davanın ticari dava olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği, bu hususun mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının istinafı üzerine Konya Bölge Adliye Mahkemesi .Hukuk Dairesi’nin 11/10/2021 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamında da açıkça belirtildiği,
Akşehir. Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 05/09/2021 tarih, …Esas …Karar sayılı ilamı ile; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı nedeniyle gönderilmesine karar verilerek mahkememize tevzi edilen dosyadan verilen kararın teknik anlamda görevsizlik kararı olmayıp kendine özgü bir devir (aktarma) kararı niteliğinde olduğu, yine taraflar arasındaki davanın ticari dava niteliğinde olmadığı,Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu, mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi ile mahkememizin görevsizliğine, Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)’ nin görevli olduğuna karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİ ile mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesinin(Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) GÖREVLİ olduğuna,
3-6100 sayılı HMK.nun 20/1.maddesi gereğince bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden, süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurması halinde dava dosyasının görevli Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesine(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) GÖNDERİLMESİNE, aksi takdirde re’sen davanın açılmamış sayılmasına KARAR VERİLMESİNE,
4-6100 sayılı HMK.nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davaya görevli mahkemece devam edilmesi halinde görevli mahkemece, aksi takdirde talep halinde mahkememizce DEĞERLENDİRİLMESİNE,
5-Tensip zaptının bilgi mahiyetinde taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi. 25/11/2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …