Emsal Mahkeme Kararı Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/501 E. 2022/127 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
2-
3-
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ:
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Menfi Tespit)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ :
KARARIN MAHİYETİ : YETKİSİZLİK

Mahkememizde görülmekte bulunan ” Menfi Tespit ” davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; ” Müvekkillerin davalı bankaya, takibe konu edilen senet veya senedin bağlı olduğu genel kredi sözleşmesi ya da başka bir sebeple borcu olmayıp, takip usul ve yasaya aykırıdır. Müvekkillerin sorumluluğuna ilişkin olarak davalı bankanın argümanları müvekkillerin ilk genel kredi sözleşmesine kefil olarak imza atmış olmaları ve sözleşmeye bağlı olan teminat senedinde kefil olarak imzalarının olmasıdır. Ancak aşağıda detaylı bir şekilde izah edileceği üzere, gerçek kişi müvekkillerin ilk genel kredi sözleşmesine kefil olarak imza atmaları geçerli bir kefalet sözleşmesini doğurmamıştır. Zira gerçek kişi müvekkillerin eşlerinin söz konusu kefalet sözleşmesine onayları alınmamıştır. İkincisi ise takibe konu kambiyo senedine konu borç, ifa sebebiyle sona ermiş olduğundan yine müvekkillerin davalı bankaya herhangi bir borçlarının olduğundan bahsedilmesi de imkansızdır. Takipte borçlular arasında gösterilen … , takip tarihinden sonra vefat etmiş olup, mirasçıları mirasın reddi davası açmıştır. Bu nedenle bu borçlu veya mirasçıları adına dava açılamamıştır. Davalı banka ile dava dışı … tarım hayvancılık aş. (yeni unvanı … tarım hayvancılık aş.) arasında 2018 yılında genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır. banka tarafından yayınlanan kredi tebliğinde, kredinin tahsisi için şirket ortaklarının da krediye kefil olmaları şart koşulduğu için, müteveffa muttalip göçmen şirket ortağı olması sebebiyle kefil olmuştur. yine müvekkiller … , … ve müvekkil şirket “element … san. a.ş.” kefil olarak genel kredi sözleşmesini ve buna bağlı munzam senedi imzalamışlardır. Davalı bankanın … şubesi tarafından bu sözleşme imzalanırken kredi borçlusundan ve müvekkillerden, genel kredi sözleşmesinden doğan borcun teminatı olarak boş bir munzam senet alınmıştır. Bu genel kredi sözleşmesine konu olan borç henüz bitmemişken, kredi alan şirketin ortağı olan … 07.02.2019 tarihinde ortaklıktan ayrılmıştır. Bu durum müteveffa … tarafından keşide edilmiş, Konya . Noterliğinin 16.04.2019 tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı bankaya bildirilmiştir. Şirket ortaklık yapısının değişmesi sebebiyle, davalı banka tarafından 29.04.2019 tarihinde yeni tebliğ yayınlanmış ve bu doğrultuda yeni ortaklarla ikinci genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşmede müvekkillerin imzası bulunmamaktadır. İkinci genel kredi sözleşmesinin imzalanmasından sonra, şirket ortaklık yapısının değişmesi sebebiyle üçüncü bir genel kredi sözleşmesi imzaladığı beyan edilmektedir. Dolayısıyla ilk genel kredi sözleşmesi uyarınca borcun olmadığı da nazara alınınca müvekkillerin kefaletinin hukuki sebebinin ortadan kalktığı, takip konusu senet dolayısıyla da bir borcun bulunmadığı açık olarak görülmektedir. Bu hususta bankadan kayıtların celbini talep ediyoruz. müvekkillerin de imzaladığı ilk genel kredi sözleşmesinden sonra, davalı tarafından, … aş.’ye 1 yıl süreli teminat mektupları verilmiştir. bu krediye kredi garanti fonu kefil olmuştur. bu nedenle davalı bankanın takip açmakta hukuki yararı ve taraf sıfatı bulunmamaktadır. Kredi borçlusu lehine verilen teminat mektupları sebebiyle olaşacak borç, Kredi Garanti Fonu (KGF) teminatı altındadır. Bu nedenle davalı banka, kredi borçlusu şirketten alacaklı olduğunu iddia ediyorsa öncelikle krediyi teminat altına alan KGF’ye başvurmalıdır. Ancak KGF krediyi ödedikten sonra, davacı bankanın halefi olarak takip başlatabilir ve alacağını icra yoluyla tahsil edebilir. Bu nedenle bankanın işbu takibi açmakta hukuki yararı ve taraf sıfatı bulunmamaktadır. mektupların tamamının süresi, davalı banka ile imzalanan ikinci genel kredi sözleşmesinden sonra dolmuş ve davalı bankaya iade edilmiştir. Davalı banka, ilk genel kredi sözleşmesi uyarınca verdiği bütün mektupları iade almıştır. 05.11.2018 tarihinde verilen ve 1 yıl vadeli olan … numaralı mektubun süresi 05.11.2019 da bittiği için, sonradan imzalanan ikinci genel kredi sözleşmesi uyarınca yeni ortaklardan da muvafakat alarak, bu mektup yerine yeni bir teminat mektubu verilmiş olup, yeni verilen mektup 23.10.2020 tarihinde kısmen (146.000-tl) tazmin olmuştur. Kısmen tazmin olan mektup ikinci genel kredi sözleşmesi uyarınca verilmiş olup, müvekkillerin bu kredi sözleşmesinde imzaları olmadığı gibi, bu kredi sözleşmesine bağlı borçları da bulunmamaktadır. Davalı banka yeni mektubu ikici genel kredi sözleşmesine istinaden verdiği için, bu hususta ilk genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzalayan müvekkillerden muvafakat alma gereği dahi hissetmeden işlem tesis etmiştir. Ayrıca ikinci mektupta, ilk mektuba göre şartlar borçlular aleyhine değiştirilmiş, faiz oranları borçlu aleyhine değiştirilerek, toplam borç tutarı artırılmıştır. Bu nedenle, yenilenen mektubun tazmini sonucunda oluşacak borç, ikinci genel kredi sözleşmesine imza atan kredi borçlusu ve kefillerine aittir. Bu hususta yapılacak bilirkişi incelemesi sonucunda; müvekkillerin sadece ilk genel kredi sözleşmesinde imzalarının olduğu, ikinci ve varsa üçüncü genel kredi sözleşmelerinde müvekkillerin imzasının bulunmadığı, tazmin olan mektubun ikinci genel kredi sözleşmesi imzalanmasından sonra verildiği ve kısmen tazmin edildiği, müvekkillerin davalı bankaya borçlarının bulunmadığı görülecektir. Davalı banka tarafından müvekkillere “muacceliyet ve hesap kat-ı bildirimi” konulu Üsküdar . Noterliğinin 18.03.2021 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile yine de sunulan Üsküdar . Noterliğinin 01.04.2021 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnameleri gönderilmiştir. Bu ihtarnamelere de Konya . Noterliğinin 26.03.2021 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi, Konya . Noterliğinin 12.04.2021 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ve Konya . Noterliğinin 21.04.2021 tarihli ve … Yevmiye numaralı ihtarnameleri ile cevap verilerek ihtarname ve içeriğine itiraz edilmiş, müvekkillerin borçlunun bulunmadığı beyan edilmiştir. aşağıda izah edileceği üzere, takibe konu olan 05.06.2018 tanzim tarihli, 18.08.2020 vadeli, 6.000.000-tl bedelli senet, bedelsizdir. bilindiği üzere, senedin lehtarına karşı, keşideci tarafından aralarında temel borç ilişkisi bulunduğu için bedelsizlik defi ileri sürülebilir. İşbu davanın tarafları arasında da, genel kredi sözleşmesine dayanan hukuki ilişki ve buna bağlı temel borç vardır. Bütün işlemler genel kredi sözleşmesi temeli üzerine yapılmış, yine bu sözleşmenin teminatını teşkil etmek üzere, takibe konu munzam senet, teminat senedi olarak, unsurları boş vaziyette alınmış ve sonradan doldurularak kambiyo senedi haline getirilmiştir. Neticede hukuki ilişkiye dayalı olarak verilen teminat mektupları iade edildiği için temel borç ilişkisi sona ermiş, munzam senet bedelsiz kalmıştır. Kabul etmemek kaydıyla, takibe konu olan senedin kambiyo senedi olduğu var sayılsa dahi, bu senet bedelsizdir. Malum olduğu üzere, temel ilişki sona ermiş ise, bu ilişkiye bağlı olarak alınan kambiyo senedi de bedelsiz kalacaktır. Hukuki ilişkiden doğan alacak sona erdiği yani mektuplar iade edildiği için, ifa sebebiyle takip konusu senet bedelsiz kalmıştır. Taraflar arasındaki hukuki ilişki sona erdiği için, davalı banka yeni ortaklarla yeni sözleşme imzalamış ve yeni bir hukuki ilişki kurulmuş, bundan sonra yeni borçlar doğmuştur. Takibe konu kambiyo senedinin bağlı olduğu hukuki ilişkinin genel kredi sözleşmesi olduğunu yukarıda belirtmiştik. Bu hukuki ilişki ve buna bağlı olan borç ifa sebebiyle sona ermiş olup, bu hukuki ilişki sebebiyle alınan ve lehtarı davalı banka olan takibe konu senette ifa sebebiyle bedelsiz kalmıştır. Malum olduğu üzere, bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı sona ermisse, o kambiyo taahhüdü artık bedelsizdir, bu kambiyo taahhüdüne bağlı olarak alacak talebi de mümkün değildir. Takip konusu senedin kambiyo senedi vasfı taşımadığı, teminat senedi olduğu ve takibin yetsikiz icra dairesinde yapıldığına ilişkin, İstanbul . İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile dava açılmış olup, dava halen derdesttir.
ilk genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredinin kefili olan müvekkillerle ilgili eş muvafakati alınmamıştır. bu nedenle kefalet geçersizdir. Davalı banka şubesinden kredi alan şirket, yani kredi borçlusu, … Hayvancılık AŞ. (yeni Unvanı … Hayvancılık AŞ) isimli şirkettir. Müvekkil şirket … SAN. AŞ. ve şahıs müvekkiller … ve … kredi kullanan şirketin ortağı veya yetkilisi değildir. Şahıs müvekkiller krediyi kullanan şirketin ortağı olmadığı halde ve bizzat kendileri kredi kullanmadığı halde, yasanın emredici hükmüne aykırı davranılarak, kefillerin eşlerinden muvafakat alınmaksızın, genel kredi sözleşmesine usulsüz ve kanuna aykırı olarak kefil yapılmışlardır. 6098 sayılı TBK’nın 584. Maddesi uyarınca, kefilin eşinden muvafakat alınması yasal zorunluluktur. Bu zorunluluğa uymayan kefaletin geçerli olduğundan bahsetmek imkansızdır. Özetle, davalı bankanın müvekkillerin kefil olarak imzaladığı genel kredi sözleşmesi uyarınca alacağının olmaması ve bu nedenle senedin bedelsiz kalması, ayrıca temel ilişki olan genel kredi sözleşmesi uyarınca alınan kefaletin geçersiz olması ve yukarıda izah edilen diğer nedenlere binaen, müvekkillerin davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti için işbu davayı açmak gereği hasıl olmuştur. ” demiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde; ” huzurdaki dava; hukuki ve fiili gerçeklere aykırı olmakla birlikte aynı zamanda hakkın kötüye kullanılması niteliğinde açılmış haksız ve kötüniyetli bir dava olup, reddine karar verilmesi gerekmekte ve talep edilmektedir. şöyle ki: huzurdaki dava yetkisiz mahkemede açılmıştır. Sayın Mahkeme’nin malumu olduğu üzere icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası için, iki özel yetki kuralı öngörülmüştür. A.) Menfi tespit davası, davalının (alacaklının) yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. (m.72) Bu yetki kuralı ile (HMK’nun m.6.) genel yetki kuralı teyit olunmuştur. B.) Menfi tespit davası, icra takibinin yapıldığı (takibi yapan icra dairesinin bulunduğu) yer mahkemesinde de açılabilir. (m.72) Borçlu, yukarıda belirtilen iki yer mahkemelerinden dilediğinde menfi tespit davası açabilir. Bu konudaki seçim hakkı davacı borçluya aittir. Fakat, davacı (borçlu), menfi tespit davasını bu mahkemelerden hiçbirinde açmaz ise o zaman seçim hakkı davalıya geçer. (… (2013). İcra ve İflas Hukuku El Kitabı.) Borçlunun dava dilekçesinde de belirttiği üzere icra takibi İstanbul . İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasında açılmıştır. Bu sebeple İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri yetkilidir. Sn. Mahkemeniz ’in yetkisizlik kararı vermesi gerekmekte ve talep edilmektedir.
Dava konusu değer icra takibi ile net olarak talep edilmiş değerdir. Talebimiz konusu değer açıkça belirlidir. Davacının işbu davasını kısmi dava olarak ikame etmesinde hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu sebeple davanın usulden reddi gerekmekte ve talep edilmektedir. “Dava, menfi tespit davası olup kısmi dava şeklinde açılmıştır. Kısmi menfi tespit davası açılamaz. Dairemizin istikrarlı uygulaması bu yöndedir. Bu durumda mahkemece davanın usulden reddi gerekirken işin esasına girilerek yazılı gerekçelerle ret kararı verilmesi doğru değilse de sonucu itibariyle doğru olan hükmün gerekçesi somut olaya uygun olmadığından 6100 sy. HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sy. HUMK’un 438/son maddesi uyarınca hükmün gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.” (Yargıtay . Hukuk Dairesi, 18.03.2016 tarihli ve … E., … K. sayılı kararı) kıymetli evrak hukuku’nun en temel özelliği «mücerretlik ilkesi» olup; müvekkil bankaya karşı bu gibi iddiaların ileri sürülmesi hukuken mümkün değildir. Sn. Mahkemenin malumları olduğu üzere; işbu davanın ve kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibimize konu bononun düzenlenmesi; temel borç ilişkisinden tamamen ayrı, bağımsız, mücerret, kayıtsız ve şartsız bir borç ilişkisi doğurur. Kambiyo senetlerinin “mücerretlik ilkesi”nin bir gereği ve sonucu olarak; Müvekkil Banka’ya dava dilekçesinde yer alan iddiaların ileri sürülmesi mümkün değildir. dava dilekçesinde beyan edilen bono; davacı/borçlular’ın müvekkil banka’ya olan borçlarının ödenmesi amacıyla müvekkil banka’ya tevdii edilmiştir. İmzalanan Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kredi limiti tahsis edilmiş ve bu kredi limiti kapsamında büyük miktarda kredi kullandırılmıştır. İşbu kredi borçlarının ödenmesi için Davacı/Borçlu … SAN. A.Ş.’nin tanzim, Davacı/Borçlu … , … ve dava dışı diğer borçluların aval vermiş olduğu takip dayanağı bono Müvekkil Banka’ya tevdi edilmiştir. Borcun ödenmemesi üzerine Müvekkil Banka’nın haklı alacağının tahsili için İstanbul . İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile bonoya dayalı olarak icra takibi başlatılmıştır. Davacı/Borçlular’ın kredi borçlarının ödenmesi amacı ile aval vermiş olduğu bononun, teminat amacı ile verildiği iddiası, uygulamada kötü niyetli borçluların sıklıkla başvurdukları, hukuki ve fiili gerçeklikten uzak, soyut bir iddiadır. Takip dayanağı bono, borçların ödenmesi amacı ile Müvekkil Banka’ya verilmiş olup bononun teminat senedi niteliği bulunmamaktadır. Takip dayanağı bono, yasal tüm unsurları taşımanın yanında iddiayı kesinlikle bir kabul anlamında olmamak üzere teminat senedi olduğuna dair hiç bir ibare/kayıt da içermemektedir. Takip dayanağı bono; TTK’nın 776’ncı maddesinde sayılan tüm unsurları taşıyan, ödenmesi şarta bağlanmayan, borcun ödenmesi için verilmiş geçerli bir bono olup, bonoya dayalı olarak kambiyo takibi yapılmasını engelleyen hukuki hiçbir durum bulunmamaktadır. Davacı/Borçlular’ın bononun teminat bonosu olarak verildiği iddiası tamamen gerçeğe aykırı olup; hukuki düzenlemeler, Yargıtay İçtihatları ve fiili gerçekler doğrultusunda davanın reddi gerekmektedir. Öncelikle belirtmek isteriz ki; bono metninde bononun teminat için alındığını gösterir hiçbir ibare bulunmadığı gibi Davacı/Borçlu tarafça bu iddiayı destekler hiçbir bilgi ve belge de dosyaya sunulamamıştır. Esasen sunulması da mümkün değildir. Bononun teminat senedi olarak alındığını iddia eden Davacı Taraf bu iddiasını yazılı delillerle ispat etmekle yükümlü olup, Davacı tarafça bu hususta hiçbir bilgi ve belge sunulmamış olması da davanın reddi gereğini ortaya koymaktadır. davacı/borçlular; müvekkil banka’nın alacağının sürüncemede bırakılması amacı ile iyi niyet kurallarına aykırı olarak huzurdaki davayı açmış olduklarından, davacı/borçluların tazminata ve para cezasına mahkum edilmesini talep etmekteyiz. Davacı/Borçluların, Müvekkil Banka’nın alacağının sürüncemede bırakılması amacı ile iyi niyet kurallarına aykırı olarak huzurdaki davayı açmış olduğu hususu açık ve tartışmasız olduğundan, Davacı/Borçlu’nun takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesi gerekmektedir.” şeklinde davanın reddini talep etmişlerdir.
Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekili davalı aleyhine Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Menfi Tespit) davası açmış, davalı yan yasal süresi içerisinde cevap dilekçesini ibraz etmiştir.
Mahkemelerin yetkilerine ilişkin düzenlemelerin HMK.nun 5.Mad.-19.Mad. arasında düzenlendiği, HMK.nun 6.maddesinde;”Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” şeklinde, HMK’nın 17. Maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü bulunduğu, HMK’nın 18. Maddesinde ise “Yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları olarak “1)Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz, 2) “Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.” hükmü bulunduğu, HMK’nın 19.maddesinde; ise “Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.(3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. (4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” şeklinde düzenlendiği, HMK.nun 116.maddesinde kesin yetkinin bulunmadığı hallerde yetki itirazının ilk itirazlardan olduğunun, HMK.nun 117.maddesinde ilk itirazların hepsinin cevap dilekçesinde ileri sürülmesinin aksi takdirde dinlenmeyeceğinin, ilk itirazların ön sorunlar gibi incelenip karara bağlanacağının, HMK.138.maddesinde mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceğinin, gerektiğinde ön inceleme duruşmasında tarafları dinleyebileceğinin düzenlendiği, aynı zamanda Yargıtay . HD’nin 02/06/2015 tarihli, … Esas, … Karar sayılı ilamında da bu hususun hüküm altına alındığı görülmüştür.
Konu ile alakalı olarak 6100 sayılı HMK’nın 6. Maddesinde “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” hükmünün bulunduğu,
Yine 6100 Sayılı HMK nın 16. Maddesinde ” (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmünün bulunduğu,
Yine aynı kanunun 19. Maddesinde ise ” (1) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
(3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
(4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” hükümlerinin
4721 sayılı TMK’nın 19. Maddesinde ise “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.
Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz.
Bu kural ticarî ve sınaî kuruluşlar hakkında uygulanmaz.” hükmünün bulunduğu bulunduğu görülmektedir.
“YETKİLİ MAHKEME”
1-)İCRA TAKİBİNDEN ÖNCE AÇILAN MENFİ TESPİT DAVASINDA;
Yetkili mahkeme tamamen (HMK m.6 vd.) hükümlerine göre belirlenir. Çünkü henüz yapılmış bir icra takibi olmadığından, takibin yapıldığı yer mahkemesi (m.72,VIII) söz konusu olamaz
Borçlu (HMK ‘na) göre yetkisiz olan bir yer mahkemesinde menfi tespit davası açtıktan sonra, alacaklı (borçluya karşı ) o yerde icra takibi yapmış olsa dahi, bununla, o yer mahkemesi menfi tespit davası için yetkili hale gelmez. Çünkü dava açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanır ve buna uygun olarak yetkili mahkeme de davanın açıldığı tarihteki duruma göre belirlenir.
2-) Kanun, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası için iki özel yetki kuralı öngörülmüştür.(m.72 VIII) buna göre;
A-) Menfi tespit davası davalının (alacaklının) yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir (m.72,VIII).
Bu yetki kuralı ile, (HMK ‘nun m.6) maddesindeki (genel) yetki kuralı sadece teyit olunmuştur.
Menfi tespit davası birden fazla kişiye (davalıya) karşı birlikte açılmakta ise davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. (HMK M.7/1)
B-) Menfi tespit davası icra takibinin yapıldığı (takibi yapan icra dairesinin bulunduğu) yer mahkemesinde de açılabilir (m.72,VIII).
Borçlu yukarıda belirtilen iki yer mahkemelerinden dilediğinde menfi tespit davası açabilir (m.72,VIII) ; bu konudaki seçim hakkı davacı borçluya aittir. Fakat davacı (borçlu), menfi tespit davasını bu mahkemelerden hiçbirinde açmak (yetkisiz bir mahkemede açar) ise, o zaman seçim hakkı davalıya (alacaklıya) geçer. Yani, davalı, yetki (ilk) itirazında bu mahkemelerden (kendi seçimine göre) birinin yetkili olduğunu bildirdiği) mahkemeye gönderilmesine karar verir.
3-) Menfi tespit davası hakkındaki yukarıda incelenen yetki kuralları (m.72,VIII) kamu düzenine ilişkin değildir. Bu nedenle, menfi tespit davasına bakan mahkeme, yetkisiz olduğunu kendiliğinden (resen) gözetip yetkisizlik kararı veremez. Mahkeme, yetkili olup olmadığını, ancak davalının yetki ilk itirazı (HKM m.19/2, m116/a) üzerine inceleyebilir.
4-) Aynı nedenle (menfi tespit davası hakkındaki yetki kuralları kamu düzenine ilişkin olmadığından ) taraflar (tacirler ve kamu tüzel kişileri), yetki sözleşmesi ile başka bir yer mahkemesini yetkili kılabilirler (HMK m.17.) Bu halde , m.72,VIII’deki yetki kurallarını kaldırır (HMK m.17/1, c.2). Yani. Yetki sözleşmesinde taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, bu yetki sözleşmesi münhasır yetki sözleşmesi niteliğindedir.
5-) Sahte senet düzenlemek veya borç senedinin hata, hile veya ikrah (yanılma, aldatma veya korkutma) ile alındığı iddiaları haksız fiil teşkil ettiğinden, sahtelik, hata, hile veya ikrah (yanılma, aldatma veya korkutma) nedeniyle senedin (mesela bononun) iptali talebiyle açılan menfi tespit davası için, haksız fiilin işlendiği yer (yani sahteciliğin, hatanın, hilenin veya ikrahın – yanılmanın, aldatmanın veya korkutmanın – yapıldığı yer ) mahkemesi de yetkilidir. (HMK m.16) Belirteyim ki, 1.10.2011 tarihinden sonra (hata, hile veya ikrah nedeniyle) açılan menfi tespit davaları için, zararın meydana geldiği veya gelme ihtimalinin bulunduğu yer veya zarar görenin (davacının) yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. (HMK m.16) İİK m.72,VIII’deki yetki kuralları, (HMK) ‘nundaki özel yetki kurallarını kaldırmaz. Menfi tespit davası, (HMK) ‘na göre özel yetkili olan mahkemelerde de açılabilir. (Prof. Dr. … , İcra ve İflas Hukuku El Kitabı 2. Baskı 2013)
Dosyadaki tüm deliller, taraf vekillerinin beyanları ve tüm dosya kapsamına göre yasal düzenleme ve Prof. Dr. … ‘nun İcra ve İflas Hukuku El Kitabındaki açıklama ve bilimsel görüşler değerlendirildiğinde somut olayımızda davalı yanın adresinin İstanbul olduğu, menfi tespite konu icra takibinin İstanbul’da açıldığı ve davalı vekilinin cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunduğu anlaşılmakla, davacı yan yetkisiz mahkemede dava açmakla seçim hakkı davalıya geçtiği hususları da dikkate alındığında mahkememizin yetkisizliğine, dosyasının görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne Gönderilmesine dair mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : GEREKÇESİ YUKARIDA AÇIKLANDIĞI ÜZERE
1-Mahkememizin YEKSİZİLİĞİ’ne, bu nedenle dava dilekçesinin reddine,
2- Yetkili Mahkemenin İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
3- HMK’nın 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık küser içinde taraflarca müracaat edilmesi halinde dava dosylasının görevli ve yetkili İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
4- HMK’nın 331/2. Maddesi uyarınca harç ve yargılama gideri hususunda görevli mahkemece karar verilmesine,
Dair ; tüm tarafların yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, Konya Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Başkanlığı’na sunulmak üzere Mahkememize ya da başka yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/02/2022

Katip Hakim

* Bu evrak UYAP-DYS üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.