Emsal Mahkeme Kararı Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/482 E. 2021/493 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:
KARAR NO:

BAŞKAN:
ÜYE :
ÜYE :
KATİP

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :1-
DAVALI :2-
VEKİLLERİ:
BİRLEŞEN AKŞEHİR . ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)’NİN E.- K.SAYILI DOSYA:
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :1-
VEKİLLERİ:
DAVA :Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan), Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 03/09/2021 tarih, …Esas …Karar sayılı ilamı ile mahkememize gönderilen dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 23/11/2015 tarihli dilekçesinde özetle; Yurtdışında yaşayan müvekkilinin Türkiye’de yatırım yapmak amacıyla tanıdığı ve yurtdışında iş ortaklığı da olan …ile birlikte kendisine ait gayrimenkulde faaliyet göstermek üzere …Şti.’ni kurduklarını, davacının yılın bazı dönemlerini yurtdışında geçirdiği için işlerin yönetimini sağlamak ve yokluğunda işlerin yürütüleceğini düşünerek aileden de olmasına da güvenerek davalının mali imkanı olmamasına rağmen davalıya %10 hisse vererek şirkete katılımını sağladığını, şirket müdürü olarak davalının atandığını ve şirketi temsil yetkisinin verildiğini, 1998 yılında davacının diğer ortak …hissesini satın aldığını, yine davalının hiçbir bedel ödemediği halde %50 ortak olarak şirket kuruluşu tescil edildiğini, müvekkilinin şirkete gerekli finansmanı devamlı sağladığını, bugüne kadar şirketten hiç kar payı verilmediğini, şirketin 7 şubede marketlerin açıldığını ve işletildiğini, … Şti. …Şti.’nin 2007 yılında faaliyette bulunduğu …merkezde kurulduğunu, şirket yetkilisinin davalı taraf olduğunu, iktisadi ve ticari boyutta bağlı şirket olduğunu, davacının, davalı tarafa şirketi temsil etmek, şirket adına yeni işletme ve şirketler kurmak, şirketin resmi işlemlerinin yapılması ve yokluğunda şirket idare etmek adına ve müvekkili adına taşınmaz ve taşınır mal alım ve satımına ilişkin vekaletname verdiğini, fakat davalı tarafın vekaletname ve şirketteki temsil yetkilerini kötüye kullandığını, daha sonra … Şti. olarak Antalya’da bir şirketin daha kurulduğunu, benzin istasyonunun satın alınmasına ödenen bedelin, şirketin kuruluş ve ticareti faaliyeti için harcanan bedellerin davacının zararına ortak kazançlardan sağlandığını, … Şti’ne bağlı iki şirket arasında özdeşlik bulunduğunu, davalı tarafın MK 2. anlamında hakkın kötüye kullanılması suretiyle kendi menfaatine hareket ettiğinin anlaşıldığını, davalı tarafın müvekkiline tüm şirketlerde ve mal varlıklarında ortak oldukları inancını sağladığını, resmi işlerin davalı tarafından gerçekleştirildiğini, müvekkilinin davalıya güvendiğini, davalının son zamanlarda müvekkilini şirketlerden ve işlerden uzak tutmaya çalışma çabaları, saf dışı tutma tutumları ve bir takım duyumları kuşkuya düşürdüğünü, bilgi almak istediğinde engellenmesi ve bilgi almaması, faaliyetlerin ve şirket hesaplarının müvekkilinden gizlenmesi güven ilkesinin ortadan kalkması ile davalı taraf ile aralarında anlaşmazlık çıktığını, muhasebeci tarafından bilgi verilmesinin sürekli ertelenerek oyalandığını, şirket hesaplarını inceleme ve hesap sorma hakkının engellendiğini, şirket muhasebecisi ve davalı tarafa noter kanalıyla ihtar gönderildiğini, davalıyı vekaletten azlettiğini, davalının vekaletnamelerdeki yetkileri kötüye kullandığını, yine davalının şirketteki müdürlük vazifelerini ve yetkilerini, davacı ve …şirket zararına kötüye kullandığını, şirket işlemlerini usulsüz ve keyfi olarak kendi menfaatine yürüttüğünü, müvekkilinin imzasını taklit ederek, usulsüz ve müvekkili aleyhine işlemler yaptığını, şirket sermayesini ve kazancını amacına uygun kullanmadığını, davalının sonradan kurulan ve hakim şirkete bağlı olarak aralarında organik bağ olan bu şirketlerde müvekkilinin sicilde ortak olarak gözükmediğini, davalının tescili kendi adına yaptığının anlaşıldığını öğrendiğini, davacının imzasının taklit edilerek kararlar alındığını, kredi çekilmesi gibi usulsüz işlemler yapıldığını, şirket kayıtlarının usule uygun tutulmadığını ve şirketin gerçek kazançlarının göstermediğini, davalının davacıya Doğ-Pa’dan hiç kar verilmediği halde şirket kazancının diğer şirketlere kullanılarak şirketin elde edeceği karından zarara neden olduğunu, beyan ederek 14/12/2010 tarih 28 nolu ortaklar kurulu kararında davalının müdür yetkisi ve imza yetkisine ilişkin kararın müvekkilinin katılımı olmadan onun adına imza ile oluştuğundan hükümsüz olduğundan iptaline, 31/03/2011 tarih ve 30 nolu ortaklar kurulu kararında davacı müvekkiline ait sermaye payının düşürülmesi, davalı tarafın sermaye payının artırılması kararında müvekkilinin katılımı olmadan müvekkili adına atılan imza ile verilmesinin, davalının müvekkilinin sermaye payını azaltmaya ilişkin yetkisi olmaması ve bu nedenle davacının müvekkilinin sermaye payını 240’a düşüren, davalının 260’a yükselten kararın TTK emredici hukuk kurallarına ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan hükümsüz olarak iptaline, 31/08/2015 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Kararının toplantı karar ve oy nisabı sağlanmadan usulüne uygun çağrı merasimi tamamlanmadan, müvekkilinin katılımı olmadan alındığı, toplantıya geçerli iştirakin sağlanmamasından ve müvekkilinin inancının kötüye kullanılarak usulsüz ve kanuna aykırı karar olduğundan yoklukla hükümsüz olduğunu, müvekkilinin eşitlik ve kişilik haklarına, objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan iptal edilmesi gerektiğini, davacı müvekkilinin sermaye payının 420’e azaltan, davalı tarafın sermaye payını 2580’e çıkaran ortaklar kurulu ve genel kurul kararlarının müvekkili aleyhine ve davalı tarafın menfaat temin etmeye çalıştığı, TTK emredici hükümlerine aykırı alınmış ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan mutlak butlanla hükümsüz olduğundan iptal edilmesini, genel kurtul ve ortaklar kurulu kararlarının butlan ve iptaline, davacı ile davalının ortaklığının %50 olarak tespitini, davacı müvekkilinin dava tarihine kadar almadığı tüm karların tahsiline, müvekkilinin doğrudan ve dolaylı olarak doğan tüm zararlarının tahsiline, …Şti ile diğer şirketler arasındaki perdenin kaldırılması prensibi gereğince davacı müvekkilinin tüm zararlarının karşılanmasına, davalı tarafından menfaatine teminen sağlanan kazanç ve malvarlıklarından doğan müvekkilinin zararlarının tazminini, …Şti ve diğer şirketlerin marka ve isim haklarına ilişkin müvekkilin haklarının sağlanmasını, müvekkilinin ortaklık hak ve alacaklarının tahsilini, davalı ile müvekkili arasındaki ortaklığa son verilmesini, …Şti.’nin feshi ve tasfiyesine, fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000 TL fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla tahsiline, yargılama ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl dosya ile birleşen Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin …E. – …K.sayılı dosyada davacı vekili 08/05/2018 havale tarihli dilekçesinde özetle; müvekkili … ve davalı …’ün Akşehir Ticaret Sicil Müdürlüğü …sicil numarasında kayıtlı …Şti’nin ortakları olduğunu, ortaklık paylarının %50, %50 olduğunu, hal böyle iken davalı …’ün müvekkilinin adına şirket ortaklar kurulunun Akşehir . Noterliğinin 01/04/2011 tarih, …yevmiye numarası ile tastikli, 31.03.2011/30 sayılı kararı altına sahte imza atmak suretiyle ile şirket ana sözleşmesinin sermaye maddesini kendi lehine müvekkilinin aleyhine değiştirerek hukuka aykırı olarak ve tamamen kötü niyetle sermayenin 140.000,00 TL den 500.000,00 TL’ye çıkarılmasına tek başına karar verdiğini, davalı …’ün hukuka ve ahlaka aykırı bir şekilde müvekkili adına sahte imza atarak %50-%50 olan ortaklık payını, %52-%48 olacak şekilde kendi lehine değiştirdiğini, şirkette halen müdür olarak görünen …’ün hukuka açıkça aykırı eylem ve işlemlerden sadece bir tanesi olduğunu, Türk ticaret Kanunun 630 maddesi gereği haklı sebeplerin varlığı nedeniyle davalı şirket yönetici …’ün yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılması gerektiğini, davalı … ile onunla işbirliği içerisinde bulunan muhasebe servis elemanı …hakkında evrakta sahtecilik ve güveni kötüye kullanma suçlarından yaptıkları şikayet üzerine, Akşehir Cumhuriyet Başsavcılığında soruşturma açıldığı, yürütülen soruşturmada bu durumun kriminal uzmanlık raporunda da açıkça ortaya çıktığını belirterek,öncelikle halen resmiyette şirket müdürü olarak görünen davalı …’ün … Şti. müdürlüğü görevinden el çektirilmesi ve şirketi yönetim hakkı ve tüm temsil yetkisinin alınması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, ihtiyati tedbir kararının Akşehir Ticaret Sicil müdürlüğüne bildirilmesini, şirketin mutad işlerinin devamı ve yönetim boşluğu yaşanmaması için şirketin kurucu ortağı olan ve bu işi en iyi yapabilecek olan müvekkili …’ın dava sonuna kadar şirket müdürü olarak belirlenmesini, mahkemenin bu görev için uygun görmemesi halinde şirketin yönetimsiz kalmaması için şirkete kayyım atanmasını, Türk Ticaret Kanunu 630 gereği davalı …’ün … Şti.’ndeki tüm yönetim hakkı temsil yetkisinin kaldırılmasını, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Akşehir .Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 03/09/2021 tarih ve …Es….Kar. Sayılı ilamı ile; “Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olduğu, bu sebeple yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesince yapılması gerektiği, HSK Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli 608 sayılı kararı ile Konya Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlendiği ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, eldeki davanın da TTK’nun 4. Maddesinde belirtilen ticari davalardan olduğu görülmekle, görev hususunun kamu düzenine ilişkin olup mahkeme tarafından itirazı olmasa bile görevli olup olmadığını yargılamanın her aşamasında ve kendiliğinden inceleyip karar verebileceği, kaldıki taraflar da her aşamada mahkemenin görevsiz olduğunu, yargılamanın sonuna kadar her aşamada ileri sürebileceği anlaşılmakla asıl ve birleşen dava yönünden; Dosyanın HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemesi faaliyete geçirildiğinden görevli ve yetkili Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, Esasın bu şekilde kapatılmasına karar verilerek dosya konya hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna gönderilmiş ve tevzi sonucu Mahkememizin …Esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Dava; Şirket ortaklar kurulu kararlarının iptali/butlanı ile şirket yöneticisinin sorumluluğuna bağlı tazminat davasıdır.
Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacı tarafın asıl ve birleşen davada şirket ortaklar kurulu kararlarının iptali/butlanını ile zararlarının tazminini talep ettiği, davalının davanın reddine karar verilmesini talep ettiği,
Akşehir .Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 03/09/2021 tarih ve …Es….Kar. Sayılı ilamı ile; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemesi faaliyete geçirildiğinden bahisle esasın kapatılarak görevli ve yetkili Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE karar verildiği,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesinde; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” şeklinde düzenleme yapıldığı,
5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 7/3. maddesinde; “Coğrafi durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak bir hukuk mahkemesinin kaldırılmasına veya yargı çevresinin değiştirilmesine, özel kanunlarında yargı çevresi belirtilmemiş olan hukuk mahkemelerinin yargı çevresinin belirlenmesine, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir” şeklinde düzenleme yapıldığı,
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile; “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verildiği,
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı içtihadında; ” Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (…: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve …E., …K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve …sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay HGK’nun 04/102006 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı içtihadında;”….Bundan sonra genel mahkemelerin, kadastro tutanağı düzenlenmiş bulunan davalara bakması olanaklı değildir. Genel mahkemeler tarafların isteğine bağlı olmadan, dosyayı bir görevsizlik (devir ve tevdi) kararı ile kadastro mahkemesine aktarır. Hemen belirtilmelidir ki, mahalli mahkemelerce doğrudan doğruya verilen aktarma kararı, teknik anlamda bir görevsizlik kararı değil, sadece bir devir kararıdır. Bu nedenle, bu devir kararı hakkında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 193. maddesi hükmü uygulanmaz ve bundan dolayı davacı yargılama giderlerine ve vekalet ücretine mahkum edilemez (…-…, 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara-1991 s:1071)…” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin 10/10/2016 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamında;”…Somut uyuşmazlıkta, davalılar aleyhinde iflas istemiyle 24/02/2014 tarihinde asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla Gebze Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılmıştır. Dava tarihinde, Gebze’de müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, 6102 sayılı Yasa’nın 5/4 maddesi gereğince ticari nitelikteki uyuşmazlığa bakmaya davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında HSYK’nın 23/07/2015 tarih …sayılı kararı ile Gebze Adliyesi’nde 07/09/2015 tarihi itibariyle asliye ticaret mahkemesi faaliyete geçmiş olup, uyuşmazlıkta artık asliye ticaret mahkemesi görevli bulunduğundan, asliye hukuk mahkemesince dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen devredilmesine (aktarılmasına) karar verilmesi gerekmektedir.
Bu halde bir görevsizlik kararı söz konusu olmadığı için, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesine yer olmadığı gibi, iki hafta içinde görevli mahkemeye başvurulmasına ilişkin HMK’nın 20 maddesi hükümlerinin uygulanması da söz konusu değildir.
Yerel mahkemece, 16/10/2015 gün …E. ve …K.sayılı ilamla görevsizlik kararı verilmiş ise de, bu karar Yargıtay HGK’nın 04/10/2006 gün …- …sayılı kararında vurgulandığı üzere teknik anlamda bir görevsizlik kararı değil, özel mahkemenin yargı çevresinde sonradan faaliyete geçmiş olmasından kaynaklanan, kendine özgü bir devir (aktarma) kararı niteliğinde ve kesindir.
Bu durumda yerel mahkemece 16/10/2015 günlü kesin nitelikteki devir kararı üzerine dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen gönderilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu kararın görevsizlik kararı olarak nitelendirilmesi suretiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi ve görevli mahkemeye başvurulmasına ilişkin HMK’nın 20 maddesi hükümlerinin uygulanması kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay .Hukuk Dairesi’nin16/05/2014 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamında;”…. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15.01.2013 tarih ve 8 sayılı kararı uyarınca Kazan Adliyesi Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yargı alanından çıkarılarak Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin yargı alanına bağlandığı anlaşılmakta ise de İş mahkemelerinin yetkisine ilişkin H.S.Y.K.’nın 24/3/2005 gün ve 188 sayılı kararının II. bendine göre “Büyük şehir belediyesi sınırları içerisindeki merkez ilçe ile diğer ilçelerin adı ile kurulu ağır ceza merkezlerinde oluşturulan müstakil iş mahkemelerinin yargı çevresinin, yalnız büyük şehir belediyesi sınırları içerisinde kalan ilçeleri kapsamına alacak biçimde, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi olarak tespitine” ilişkin ilke kararı uyarınca davanın açıldığı tarih itibarıyla Kazan İlçesinin Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde olduğu ve Ankara İş Mahkemelerinin yetkisinin devam ettiği, Sincan İş Mahkemesi’nin yetkisinin idari nitelikteki kararın alındığı 15.01.2013 tarihinden sonra açılan davalar için söz konusu olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Ankara . İş Mahkemesi’nde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay .Hukuk Dairesi’nin 12/06/2016 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamında;”… Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15.01.2013 tarih ve 8 sayılı kararı uyarınca Kazan Adliyesi Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yargı alanından çıkarılarak Sincan Ağır Ceza Mahkemesinin yargı alanına bağlandığı anlaşılmakta ise de İş mahkemelerinin yetkisine ilişkin HSYK’nın 24/3/2005 gün ve …sayılı kararının II. bendine göre “Büyük şehir belediyesi sınırları içerisindeki merkez ilçe ile diğer ilçelerin adı ile kurulu ağır ceza merkezlerinde oluşturulan müstakil iş mahkemelerinin yargı çevresinin, yalnız büyük şehir belediyesi sınırları içerisinde kalan ilçeleri kapsamına alacak biçimde, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi olarak tespitine” ilişkin ilke kararı uyarınca davanın açıldığı tarih itibarıyla Kazan İlçesinin Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde olduğu ve Ankara İş Mahkemelerinin yetkisinin devam ettiği, Sincan İş Mahkemesinin yetkisinin idari nitelikteki kararın alındığı 15.01.2013 tarihinden sonra açılan davalar için sözkonusu olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Ankara 4. İş Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde kabul edildiği,
Mahkemelerin görevlerine ilişkin düzenlemelerin 6100 sayılı HMK.nun 1.2.3.4. maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 2.maddesinde;”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” şeklinde düzenlendiği, yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6335 S.Y. ile değişik 6102 sayılı TTK. nun 5/3.maddesinde; “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlemenin yapıldığı, Bu düzenleme ile Ticaret Mahkemeleri genel mahkemeler içinde yer alan Asliye Hukuk Mahkemelerinin bir dairesi olmaktan çıkarılarak genel mahkemeler arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğunun kabul edildiği, yine 6102 sayılı TTK.nun 4. Maddesinde Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve çekişmesiz yargı işlerinin düzenlendiği, dava şartlarına ilişkin düzenlemenin HMK.nun 114.ve 115.maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 114/1-c maddesinde mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğunun, aynı kanunun 115.maddesinde mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağının ve taraflarında her zaman ileri sürebileceğinin, dava şartlarının noksan olması halinde davanın usulden reddine karar verileceğinin, HMK’nun 138/1.maddesinde mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğinin düzenlendiği,
Yukarıda anılan TC. Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi, 5235 Sayılı 7/3. Maddesi, HSK. Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı içtihadı ve Yargıtay .HD.’nin 16/05/2014 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamı,Yargıtay .HD.’nin 12/06/2016 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamı 6100 sayılı HMK’nun ile 6102 sayılı TTK’nun ilgili hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde, uyuşmazlık konusunun meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olduğu ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözüme kavuşturulmasının gerektiği, Başka bir anlatımla her davanın açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği, HSK. Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 karar sayılı kararı ile “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya İlinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verildiği, Yargı çevresini değiştiren ve idari nitelikte olan bu kararın 01/09/2021 tarihinden sonra açılan davalar için söz konusu olduğu, bu tarihten önce açılan davalar için uygulanma imkanının bulunmadığı, bu davalar yönünden davanın açıldığı mahkemelerin görev ve yetkilerinin devam ettiği,
Akşehir .Asliye Hukuk Mahkemesi(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 03/09/2021 tarih ve …Es….Kar. Sayılı ilamı ile; HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı nedeniyle gönderilmesine karar verilerek mahkememize tevzi edilen dosyadan verilen kararın teknik anlamda görevsizlik kararı olmayıp kendine özgü bir devir (aktarma) kararı niteliğinde olduğu, mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi ile mahkememizin görevsizliğine, Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)’ nin görevli olduğuna karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİ ile mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesinin(Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) GÖREVLİ olduğuna,
3-6100 sayılı HMK.nun 20/1.maddesi gereğince bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden, süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurması halinde dava dosyasının görevli Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesine(Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) GÖNDERİLMESİNE, aksi takdirde re’sen davanın açılmamış sayılmasına KARAR VERİLMESİNE,
4-6100 sayılı HMK.nun 331/2.maddesi gereğince harç ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davaya görevli mahkemece devam edilmesi halinde görevli mahkemece, aksi takdirde talep halinde mahkememizce DEĞERLENDİRİLMESİNE,
5-Tensip zaptının bilgi mahiyetinde taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi. 19/10/2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …