Emsal Mahkeme Kararı Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/434 E. 2023/44 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO:

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine Konya .Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sıra numarasında açılan “Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)” dava dosyasında davaya 06.12.2019 tarih ve … Kararı ile görevsizlik kararına istinaden dava dosyasının mahkememizin … Esas sırasına kaydının yapıldığı, mahkememizin 11.03.2021 tarih ve … Karar numarası ile davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği, davacı tarafça karara karşı istinaf talebinde bulunduğu, 25.06.2021 tarih ve … Esas … Karar sayılı ilamı ile davacının istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilerek iade edilen dosyanın mahkememizin … Esas sıra numarasına kaydının yapılarak, yapılıp bitirilen açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Konya .Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunduğu 09/01/2019 havale tarihli dilekçesiyle; müvekkili dava dışı … Tic. Ltd. Şti. ile 16/10/2017 tarihinde taşınmazı satış vaadi sözleşmesi akdetmiş olduğunu, dava dışı inşaat firmasına 100.000,00 TL nakit ödeme yapmış olduğunu, dava dışı inşaat firmasının yönlendirmesi ile davalı ve sair kimseler lehine toplam 170.000,00 TL bedelli muhtelif tutar ve vadelerde kambiyo senetlerini düzenleyerek vermiş olduğunu, davaya konu 15.000,00 TL. bedelli 10.06/02018 düzenleme tarihli 01/01/2019 vade tarihli kambiyo senedi, dava dışı inşaat firmasının yönlendirmesi ile dava dışı inşaat firmasında çalışan davalı lehine düzenlenerek teslim edildiğini, dava dışı inşaat firması sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini ve müvekkiline iflas ettiğini şifaen bildirdiğini, edimlerini yerine getirmeyen dava dışı inşaat firmasına karşı müvekkilinin ödeme yapma yükümlülüğünün de ortadan kalkmış olduğunu, davaya konu kambiyo senedi hükümsüz hale geldiğini, ayrıca müvekkili ile davalı arasında da herhangi bir alım satım ilişkisi olmadığında yine müvekkilinin senet bedelini ödeme yükümlülüğünün de bulunmadığını beyan ederek, fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, öncelikle ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile davaya konu bono hakkında herhangi bir icra takibi derdest edilmediği gözetilerek mahkemece takdir edilecek teminat miktarının mahkeme veznesine depo edilmesi karşılığında icra takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin davalı lehine düzenlenen davaya konu 15.000,00 TL. Bedelli, 10/06/2018 düzenleme, 01/01/2019 vade tarihli bono için müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin de davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekilinin 21/03/2019 havale tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle; senette yer alan hak ile bu hakkın oluşumuna neden olan temel borç ilişkisi arasındaki bağ ortadan kalktığını, senet temel borç ilişkisinden soyutlanmış olduğunu, bağımsız bir varlık kazandığını, senet düzenleyenin düzenlediği senet borçlanmasının doğal sonucu olan temel borç ilişkisindeki sakatlığı ileri sürememem hali yani soyutluk ilkesi, yalnıza kıymetli evrakta mevcut olduğunu, davacı (kabul etmemekle birlikte) taşınmaz satış vaadi sözleşmesine istinaden verdiğini iddia ettiği senetlerden ne hikmetse sadece 15.000,00 TL. bedelli olanına karşı sözleşmenin geçersiz olduğu gerekçesini ileri süremeyeceğini, bono ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olduğunu, davacının taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapmış olduğu inşaat firması, davacıya kendisine malen vermiş olduğu senetlere karış zaten tapuda devir işlemi yaptığını, müvekkiline verilen ve iş bu dava konusu edilen senet de inşaat firmasının müvekkiline olan borcuna binaen verilmiş bir senet olup iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olan müvekkilini senedin verilme sebebi hukuken mücerretlik ve soyutlu ilkeleri gereğince de bağlanmadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla haksız ve hukuku dayanaktan yoksun davanın reddini, masraf ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını istemiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmış, taraflara duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilerek duruşma açılmıştır.
Açılan dava Konya . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. sırasına kaydedilmiş, Konya . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 06/12/2019 tarih, … E. … K. sayılı görevsizlik kararı ile gönderilen dosya Mahkememizin … E. sırasına kaydının yapıldığı görülmüştür.
Mahkememizin 10/12/2020 tarihli duruşmasının 2 nolu ara kararı gereğince davacı vekiline arabuluculuk tutanağının aslının sunulmadığı, fotokopisindeki tarihin ise davanın açıldıktan sonra düzenlenmiş olduğu anlaşıldığından davacı tarafa 15 günlük kesin süre verilerek söz konusu durumu izah etmesi ile beraber arabulucuk tutanağının aslının sunması sunması için süre verildiği, aksi takdirde arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddedileceğinin kendisine ihtar edildiği, davacı tarafça, dava tarihinden sonra arabuluculuk şartını yerine getirdiğine dair 22/12/2020 havale tarihli dilekçesiyle arabuluculuk son tutanağını Mahkememize sunduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizin … Esas 11.03.2021 tarih ve … Karar numarası ile davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği, davacı tarafça karara karşı istinaf talebinde bulunduğu, 25.06.2021 tarih ve … Esas … Karar sayılı ilamı ile davacının istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilerek iade edilen dosyanın mahkememizin … Esas sıra numarasına kaydının yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, “Menfi Tespit ” davasıdır.
İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; Davacı dava dışı … Tic. Ltd. Şti. ile 16/10/2017 tarihinde taşınmazı satış vaadi sözleşmesi akdetmiş olduğunu, dava dışı inşaat firmasına 100.000,00 TL nakit ödeme yapmış olduğunu, dava dışı inşaat firmasının yönlendirmesi ile davalı ve sair kimseler lehine toplam 170.000,00 TL bedelli muhtelif tutar ve vadelerde kambiyo senetlerini düzenleyerek vermiş olduğunu, davaya konu 15.000,00 TL. bedelli 10.06/02018 düzenleme tarihli 01/01/2019 vade tarihli kambiyo senedi, dava dışı inşaat firmasının yönlendirmesi ile dava dışı inşaat firmasında çalışan davalı lehine düzenlenerek teslim edildiğini, dava dışı inşaat firması sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini ve davacının iflas ettiğini şifaen bildirdiğini, edimlerini yerine getirmeyen dava dışı inşaat firmasına karşı davacının ödeme yapma yükümlülüğünün de ortadan kalkmış olduğunu, davaya konu kambiyo senedi hükümsüz hale geldiğini, ayrıca davacı ile davalı arasında da herhangi bir alım satım ilişkisi olmadığında yine davacının senet bedelini ödeme yükümlülüğünün de bulunmadığını beyan ederek, fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, öncelikle ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile davaya konu bono hakkında herhangi bir icra takibi derdest edilmediği gözetilerek mahkemece takdir edilecek teminat miktarının mahkeme veznesine depo edilmesi karşılığında icra takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davacının davalı lehine düzenlenen davaya konu 15.000,00 TL bedelli, 10/06/2018 düzenleme, 01/01/2019 vade tarihli bono için davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava ettiği, davalının davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın İİK.72. maddesine dayalı menfi tespit davası olduğu, İİK.72.maddesinde; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir….” şeklinde, 6102 sayılı TTK.778/1-d maddesi yollaması ile TTK. 677. Maddesinde; “Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez.” şeklinde, TTK. 778/1-a maddesi yollaması ile TTK’nun 687.maddesinde; “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. (2) Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır.” şeklinde, 6102 sayılı TTK’nun 825.maddesinde;”(1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def’ileri ileri sürebilir.(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde caizdir.” şeklinde düzenlemelerin yapıldığı görülmektedir.
Mahkememizin … Esas 11.03.2021 tarih ve … Karar numarası ile davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği, davacı tarafça karara karşı istinaf talebinde bulunduğu, 25.06.2021 tarih ve … Esas … Karar sayılı ilamı ile “Dava; kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya incelendiğinde davacının davalı aleyhine unsurları tamam olan 50.000,00 TL bedelli bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti talepli olarak işbu davayı Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı, Konya .Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 06/12/2019 tarih,… Esas-… Karar sayılı kararı ile Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği,kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi ve davacı vekilinin talep etmesi üzerine dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiği ve Konya .Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas numarasını aldığı,e Konya .Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davacının dava açmadan önce arabulucuya başvurmadığı gerekçesiyle davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği görülmüştür.Davacı vekili her ne kadar davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu iddia etmiş ise de, bono, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda unsurları ile birlikte düzenlenmiş olup aynı Kanunun 4/1-a maddesi hükmü uyarınca bonoya dayalı işbu uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olduğundan davacının görev konusundaki itirazı yerinde değildir.Resmi Gazete’de 18/12/2018 tarihinde yayımlanan 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” düzenlemesi ile, TTK’nın geçici 12. maddesinde; “(1) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği (01/01/2019) tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz” düzenlemesi getirilmiştir.Bunun yanında, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (HUAK) dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 18/A maddesi eklenmiştir. HUAK’ın 18/A-2 maddesinde, “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki bu da istirdat davasıdır. (Yargıtay .Hukuk Dairesinin 02/05/2019 tarih … Esas- … Karar sayılı ilamı).Daha önceden dairemiz yukarıda yapılan tespit ve açıklamalar gereğince; ticari davalarda, alacaklıya istirdat talebinde bulunması halinde arabulucuya başvurma zorunluluğu kabul edildiğine göre, menfi tespit davasında da öncelikli olarak bir alacağın varlığı tartışıldığı gözönünde bulundurularak, menfi tespit davalarında da arabulucuya başvurma dava şartının yerine getirilmiş olması gerektiği, aksi taktirde hak arama konusunda eşitlik kuralı ihlal edilmiş olacağı gerekçeleriyle, konusu bir miktar para olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davaların açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak getirildiği gerekçeleriyle, ticari menfi tespit davalarında da HMK 114/2 maddesi gereğince arabuluculuk dava şartının yerine getirilmesi aranmış ise de Yargıtay. Hukuk Dairesinin 01/04/2021 tarihinde … Esas … Karar sayılı kararında; “…….Bir ticari davanın açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olabilmesi bazı koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre; (a) Öncelikle konusu, bir miktar paranın ödenmesi olmalı, (b) Sonra dava konusu olan bir miktar paranın ödenmesi için yapılan talep, bir alacak veya tazminat talebi olarak ileri sürülmelidir. Bu koşulların bulunması halinde dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olacaktır. Bu koşulların gerçekleşmediği ticari davalarda davanın açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olarak kabul edilmeyecektir. Kanun maddesinin metni ve gerekçesi bu kadar açık ve net olup zorlamayla da olsa genişletici bir yorum yapılmasına elverişli değildir. Zaten ileri ve özgürlükçü hukuk düzenlerinde zorunlu ve emredici kuralların dar yorumlanması esastır. Menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK’nun 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi sayısız hukuki sakıncalara da neden olacaktır. Bu itibarla kanun hükmünde öngörülen açık ifadelere rağmen dava şartı arabuluculuğun uygulama alanının genişletilmesi doğru değildir. HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK’nın 32. maddesi uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece arabulucuya başvurulmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle ticari nitelikteki menfi tespit davalarında, davacının, dava açmadan önce 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi kapsamında dava şartı arabulucuya başvurmadan açılan davada ilk derece mahkemesince, dava şartı arabulucuya başvurulmadan açıldığı gerekçesiyle, usulden verilen ret kararına karşı, aynı nedenle yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararı bozarak kaldırdığı, aynı dairenin benzer içerikli istikrarlı kararları (2020/6050 E. 2021/4519 K., 2020/6031 E. 2021/3835 K. vs.) nazara alındığında; menfi tespit davalarında arabuluculuk dava şartının aranmayacağı bu nedenle davanın esasına ilişkin delillerin toplanmasından sonra değerlendirme yapılması gerekirken; dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi hukuka uygun görülmediğinden, davacının istinaf talebinin kabulüne, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının esasa ilişkin delillerin toplanmasından sonra değerlendirme yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine” gerekçesiyle davacının istinaf talebinin kabulü ile mahkememiz kararın kaldırılmasına karar verilerek dosyanın mahkememize iade edildiği, BAM kararı doğrultusunda mahkememizce yargılamaya devam olunmuştur.
Dosya incelendiğinde dava konusu borcun senede dayandığı , senede karşı ispatın ancak senet yoluyla olacağı , davacının davasını ancak senetle ispatlayabileceği, dosya kapsamında borcu ödediğine dair elinde herhangi bir delil bulunmadığı, HMK ilgili hükümlerince iddia edenin iddiasını ispatla mükellef olduğu dosya kapsamında davacının iddialarını ispatlayıcı somut bir delil bulunmadığı, ayrıca davacının dava dilekçesinde yemin deliline dayandığından davacı tarafından davalıya yemin teklifinde bulunulduğu, davalının mahkememizin 24.11.2022 tarihli duruşmasındaki yeminli beyanında; ”Huzurdaki davaya konu 15.000,00 TL bedelli, 10/06/2018 düzenleme ve 01/01/2019 vade tarihli bono kapsamında söz konusu bononun hak sahibi olduğuma, söz konusu senedi yapmış olduğum hizmet karşılığında almış olduğuma, aldığım senedin karşılığındaki işi yapıp teslim ettiğime, söz konusu senedi …’den aldığıma, bu senet haricinde herhangi bir borcum olmadığına, namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” şeklinde yeminini eda ettiği görülmüştür.
Usul yasamızın 225-239 maddeleri arasında yer alan kesin delil kabul ettiğimiz yemin kurumu mevcudiyetinden davacı taraf yasanın 227. maddesine dayanarak yemin teklifinde bulunmuştur. Bir vakada yemin edilirse artık o olayda başkaca bir delil göstermeye gerek yoktur, o olayın doğruluğu kesin olarak ispatlanmış olur. Davacı taraf, yemin teklifinde bulunarak bu hakkında yararlanmış, davalı taraf yemin teklifini kabul ederek usulüne uygun yemin etmiş, böylelikle yeminin edası tamamlanmıştır.
Davalı yemin etmekle artık başkaca üzerinde bir sorumluluğun kalmadığı, haklılığını ispat ettiği anlaşılmakla ispat edilemeyen davacının davasının reddine, davalı taraf menfi tespit davasına dayalı kötü niyet tazminatı istemiş ise de ; ispatlanamayan kötü niyet tazminat talebinin de reddine karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Davalı vekilinin cevap dilekçesinde talep etmiş olduğu kötü niyet tazminatının ispatlanamamış olması nedeniyle REDDİNE,
3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 256,17 TL harçtan mahsubu ile davacı tarafından fazladan yatırıldığı anlaşılan 76,27 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-6102 sayılı TTK’nun 5/A maddesi kapsamında (davacı tarafın her ne kadar menfi tespit davalarında arabuluculuğa başvurması gerekmediği halde arabuluculuğa başvurmuş olduğu ve açmış olduğu davanın red ile sonuçlanmış olduğundan) arabuluculuğa başvurulduğundan 1.320,00 TL arabulucu ücretinin 6235 sayılı Kanunu 18/A-13.maddesi gereğince davacıdan tahsili ile hazineye irad KAYDINA,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer OLMADIĞINA,
7-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca (dava değerinin 15.000,00 TL olduğunun kabulü ile) davalı vekili için 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
8-Davacı tarafından sarfına mecbur kalınan 59,30 TL istinaf karar harcının Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 25.06.2021 tarih ve … Esas … Karar sayılı ilamı gereğince talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
9-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın, kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin istek halinde davacıya iadesine, karar kesinleşinceye kadar iade alınmaz ise gider avansının artan kısmının 6100 s. HMK.nun 333. maddesine göre karar kesinleştiğinde re’sen davacıya İADESİNE,
Dair ; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda miktar bakımından kesin olarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.19/01/2023

Katip … Hakim …

* Bu evrak UYAP-DYS üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.