Emsal Mahkeme Kararı Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/425 E. 2022/149 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ:
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ :
KARARIN MAHİYETİ : RED

Mahkememizde görülmekte bulunan ” Tazminat ” davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; “Müvekkil şirket ile … Tic. Ltd. Şti. İsimli şirket daha önce ticari ilişkide bulunmuşlar fakat … isimli şirketin müvekkil şirkete etik dışı davranışlarda bulunması sebebi ile aralarındaki ticari ilişki sona ermiştir. … isimli şirketin yetkililerinden birisi … . … isimli şirketin yetkilisi ise … ‘dur. … ve … kardeşlerdir. … ve … isimli şirketler resmiyette farklı şirketlermiş gibi görünseler de tüm işlerini aynı çatı altında yürüten 2 şirkettirler. … Ekspress, … Express,… Kargo, … Kargo, … Kargo, … LTD ŞTİ, … , … Lojistik şirketlerinden 2 şirketin teslimat adresleri incelendiğinde aynı adrese teslimat aldıkları açıkça görülecektir. Daha önce müvekkil şirkette çalışmış olan … isimli kişi müvekkil şirketten ayrılırken şirketin bilgilerini hukuka aykırı yollarla ele geçirerek ayrılmıştır. Müşterilerin kişisel bilgilerine kadar şirketten birçok evrak sızdıran … bu evrakları bu iki şirket ile paylaşmıştır. Şu an resmiyette … Otomotiv bünyesinde çalışıyor olarak görünen … paylaşmış olduğu iletişim bilgileri ile … Otomotiv de … Otomotiv de müvekkil şirketin müşterilerine mail ve mesajlar atarak onları … ile değil de kendileri ile çalışmaları için manipüle etmişlerdir. … Otomotiv’in yetkilisi olan … … ile birlikte bir video çekmiştir. Çektikleri bu videoda müvekkil şirkete ait olan … markasının ismi geçmektedir. Haksız rekabet teşkil edecek bu videoda geçen İngilizce cümlelerin karşılığı şu şekildedir:”Merhaba arkadaşlar, yeni menajerim … Hanım’ı size tanıtmak isterim, … Hanım’ı belki … gibi firmalardan tanıyorsunuz. Biz inanıyoruz ki çok yakın zamanda başka firmayı tercih etmeyeceksiniz çünkü biz size çok yakınız.”. Çekilmiş olan bu video müvekkilin müşterilerine gönderilmiştir. Müşteriler bu tarz davranışlarla ikna edilmiş ve müşterilere satışlar gerçekleştirilmiştir. Şirket kayıtları incelendiğinde daha önce müvekkil şirketin müşterisi olan kişilere satışlar yapıldığı açıkça görülecektir. Müvekkil şirket bu eylemlerden dolayı maddi olarak zarara uğramıştır ve uğramaya devam etmektedir. Davalı şirketin bu eylemlerle satışlar gerçekleştirmeye devam ettiği ve müvekkilin müşteri çevresini daraltmaya çalıştığı açıktır. Bu sebeple bilirkişi hesaplaması yapılırken müvekkil şirketin uğramış olduğu mevcut zararların yanında gelecekte uğrayabileceği olası zararlar da hesaba katılmalıdır. … Otomotive ilişkin süreç ayrı bir dava ile takip edilmektedir. … hakkında da savcılıkta suç duyurusunda bulunulmuş olup soruşturma işlemleri devam etmektedir. Yukarıda sayılan tüm nedenler ile müvekkil şirket zarara uğramış müşteri çevresi haksız rekabet ile daraltılmaya çalışılmıştır. Müvekkilin uğradığı zarar için arabuluculuğa başvurulmuş, anlaşma sağlanamadığı için dava açma gereği hasıl olmuştur.” demiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde; “Davacı dava dilekçesinde dava dışı … isimli bir şirketle ticaret yaptıklarını, sonrasında bu ticaretlerinin sona erdiğini, dava dışı bu şirketin yetkilisi ile müvekkil şirketin yetkilisinin kardeş olduğunu, bu sebeple dava dışı şirketle müvekkil şirketin aslında aynı şirket olduklarını iddia etmiş beyanlarının devamında ise öncesinde kendi şirketinde çalıştığını beyan ettiği … isimli yine dava dışı bir üçüncü kişinin kendi şirketinden ayrılarak müvekkil şirkette çalışmaya başladığını, bu kişinin kendi şirketlerinden bilgileri müvekkil şirket ve müvekkil şirketle aynı şirket olduğunu iddia ettiği Besco isimli şirketle paylaştığını, bu yolla müvekkil şirketin, müşterilerini etkilediğini iddia ile tazminat talep etmektedir. Yasal mevzuatımız gereği her gerçek kişi isterse tek başına limited şirket kurabilecek ve işletebilecektir. Dolayısıyla mevzuatımız gerçek kişilerin limited şirket kurmaları durumunda şirket kurucu veya yetkililerinin bir başka şirketin kurucu veya yetkilileri ile akraba olmaları hususunda her hangi bir kısıtlama getirmemiştir. Öte yandan Ticaret Kanunumuz gereği limited şirketler tescile tabidir ve bu şirketlerin kurucuları, ortakları ve şirkete dair sair tüm kayıtlar ticaret sicil müdürlüğü nezdinde kayıt altındadır. Buradan hareketle davacının müvekkil şirketle dava dışı … isimli şirketin aslında aynı şirket olduğu yönündeki iddialarının; müvekkil şirketin ticaret sicil kayıtları incelendiğinde hukuki bir karşılığının olmadığı kolaylıkla anlaşılabilecektir. Kaldı ki bu iddianın eldeki davaya konu tazminat talepleri ile her hangi bir bağ ve bağlantısı da yoktur. Bizzat dava dilekçe mündericatı ile sabittir davacı adı geçen Besco isimli firmaya karşın yine benzer iddialar ile tazminat istemli bir davayı zaten ikame etmiş vaziyettedir. Dolayısıyla davacı yanın dava dışı … isimli şirketle müvekkil şirketin sözüm ona aynı şirket olduğunu ispat maksadıyla toplanmasını talep ettiği delillerin, eldeki dava ile her hangi hukuki bir alakası olmadığından gereksiz olduğu aşikardır. Bu sebeple davacı yanın dava dilekçesinde ve delil dilekçesinde geçen (… Ekspress, … Express,… Kargo, … Kargo, … Kargo, … LTD ŞTİ, … , … Lojistik şirketlerinden 2 şirketin teslimat adresleri ve benzeri delillerin) toplanılması yönündeki davacı taleplerinin reddine karar verilmesini talep ediyoruz. Davacı yanın dava dışı üçüncü kişi konumundaki … isimli şahısla alakalı iddialarına gelince; bu iddiaların hiç biri müvekkil şirketle alakalı değildir ve tarafımızca kabul edilmemektedir. Kaldı ki adı geçen şahsın müvekkil şirketle olan iş akdi, şahsın kendi eylem ve işlemleri sebebiyle sözüm ona zarar doğrucu faaliyetlerde bulunmuş olsa bile (ki bu iddialar tarafımızca kesinlikle kabul edilmemektedir ) müvekkil şirketin sorumluluğuna doğal olarak sebebiyet vermeyecektir. Nitekim hukukumuza hakim olan en temel ilkelerden biri de sorumluğun şahsiliği ilkesidir. Borçlar Kanunumuz haksız eylemde -ki varsa böyle bir eylem- sorumluluğu kural olarak bu eylemi işleyene yüklemiş, eylemin faili olamayan üçüncü kişilerin sorumluluğunu ise istisnai hükümlerle tesis etmiştir. Dolayısıyla yasal düzenlemeler ile sabittir ki dava dilekçesinde adı geçen dava dışı … ‘in varlığı iddia olunan eylemleri müvekkil şirketin sorumluluğu kapsamında değerlendirilemeyecektir. Yeri gelmişken davacı yanın dava dışı … ile alakalı iddialarına da değinmek gerekmiştir; şöyle ki: Müvekkil şirket çalışanı olan dava dışı … davacı şirketteki yıllara sari çalışışmışlığı sebebiyle davacı … Ltd.Şti. Hakkında işçilik alacakları ve ödenmemiş sosyal güvenlik primleri sebebiyle yasal süreçler başlatmış, bir takım davalar ikame etmiş davacı şirket de buna karşın adı geçen dava dışı … hakkında iş bu davada da bahsi geçtiği üzere bir takım suç atıflarında bulunarak Cumhuriyet Savcılığı nezdinde şikayetçi olmuş hatta davacı şirket yetkilisi … da … hakkında alacak istemli icra takipleri ve davalar ikame etmiştir. Bahis konusu yargılamalar ve numaraları ilgisine istinaden delil listemizde Sayın Mahkemenizin takdirlerine ibraz olunmuştur. Öyle anlaşılmaktadır ki davacı şirket adı geçen dava dışı … yasal alacak talepleri sebebiyle başlattığı hukuki süreçleri baltalamak, adı geçenin yasal hak ve alacaklarını akamete uğratmak gayesi ile olsa gerek adı geçen dava dışı … çalıştığı müvekkil firmayı hedef almış ve sembolik bir taleple hiç bir yasal dayanağa haiz olmayan iş bu davayı ikame etmiştir. Tüm bunların dışında Anayasamızın amir 48. Madde hükmü gereği herkes, dilediği alanda çalışma hürriyetine sahiptir; Anayasamızın 49. Madde hükmü gereği çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Yine Anayasamızın 18. Madde hükmü gereği angarya yasaktır ve hiç kimse zorla çalıştırılamayacaktır. Dolayısıyla bir kimse bir iş yerinde ilelebet ve her hal ve şartta çalışmakla yükümlü olamayacak, aynı zamanda bir iş yerinden ayrılmakla benzer de olsa başka bir iş yerinde çalışmaktan men edilemeyecektir. Nitekim adı geçen dava dışı … bu Anayasal haklar kapsamında hareket etmiş, davacı şirketteki çalışmışlığından sonra kendi özgür iradesiyle müvekkil şirkette çalışmaya başlamış ve müvekkil şirketle adı geçen dava dışı … arasındaki iş akdi tamamen yasal zeminde tesis olunmuştur. Dolayısıyla adı geçen dava dışı …’in müvekkil şirket nezdinde çalıştırılması ne hukuka aykırıdır ne de her hangi bir şekilde davacı aleyhine her hangi bir zarara sebebiyet vermiştir. Öte yandan Ticaret Kanunumuz haksız rekabete ilişkin hükümlerinde (TTK 55) ” Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmayı” ve ” İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek” eylemlerini haksız rekabet olarak tanımlamış; bunun dışında öncesinde başka bir şirkette çalışmış birinin bir başka şirkette çalışmasını ne yasaklamış ne de haksız rekabet kapsamında değerlendirmiştir. Bu husus … ‘İN davacı şirket nezdinde çalışmışlığının ve davacı şirket ile arasındaki iş akdinin feshini gösteren tüm kayıtların hem Sosyal Güvenlik Kurumundan hem de davacı şirket kayıtlarından temini ile … ile davacı şirket arasındaki işçilik hak ve alacakları kapsamındaki ihtilaflara konu dava dosyalarının ilgili mahkemelerden celbi ve incelenmesi halinde açıklıkla müşahede olunacaktır. Bu sebeple Sayın Mahkemenizden adı geçen dava dışı …’İN davacı şirket nezdinde çalışmalarını ve iş akdinin feshini gösteren tüm kayıtların hem Sosyal Güvenlik Kurumundan hem de davacı şirket kayıtlarından teminini ve önemine binaen … ile davacı şirket arasındaki işçilik hak ve alacakları kapsamındaki ihtilaflara konu dava dosyalarının ilgili mahkemelerden celbini talep ediyoruz. Tüm bunların dışında davacı dilekçesinde müvekkil şirket yetkilisinin adı geçen … ile bir video çektiğini bu video da haksız rekabet teşkil edecek mahiyette sözlere yer verildiğini, bu videonun müşterilerine gönderildiğini iddia ile bu yolla müşterilerine satışlar yapıldığını bunun da haksız rekabete sebebiyet verdiğini ileri sürmüştür. Hemen belirtmek isteriz ki davacının bu iddiasına da katılmıyor bahis konusu video ve mahiyetine ve bu videonun davacının müşterilerine müvekkil şirket tarafından gönderildiği yönündeki iddialara katılmıyor itiraz ediyoruz. Yeri gelmişken belirtmek isteriz ki davacı davaya ilişkin delillerini çıktılar alarak dosyaya ibraz etmemiş; muhtemeldir ki bu video ile birlikte dijital ortamda dosyaya sunmuştur. Bu sebeple gerek bu video gerekse sair delillerin UYAP ortamından ve/veya mahkemeniz kaleminden tarafımızca fiziken incelenmesi mümkün olmamıştır. Bu sebeple Sayın Mahkemenizden bahis konusu olunan video ve sair delillerin tüm tarafların incelemesine imkan verecek şekilde kağıda aktarılmak suretiyle dosyaya ibrazının sorumluluk davacı yana yükletilerek sağlanmasını, İngilizce ifadelere yer verilen videonun hem dökümünün hem de tercümesinin masrafı davacı tarafça karşılanmakla ifasına karar verilmesini talep ediyoruz. Bu hususlar davacı tarafça yerine getirilerek davacı yanın bahis konusu delilleri incelemeye elverişli hale getirildiğinde bu deliller hakkında ayrıca beyanda bulunacağız. Bu yönde haklarımızı saklı tutuyoruz. Her ne kadar video ve mahiyetini kabul etmiyor ve bu video hakkında beyanda bulunmaya ilişkin haklarımızı saklı tutuyor isek de bu videonun müvekkil şirket tarafından iddia edildiği gibi davacı şirketin müşterilerine gönderildiği yönündeki iddia bizatihi ispata muhtaçtır ve davacı bu hususta ispat yükü altındadır. Buna rağmen davacı dava dilekçesinde bu videonun kim tarafından hangi müşterisine ve nasıl gönderildiğini ne izah etmiş ne de bu yönde bir delil ibraz etmiştir. Davacı bu video içeriğinde “Merhaba arkadaşlar, yeni menajerim … Hanım’ı size tanıtmak isterim, … Hanım’ı belki Mycaliper gibi firmalardan tanıyorsunuz. Biz inanıyoruz ki çok yakın zamanda başka firmayı tercih etmeyeceksiniz çünkü biz size çok yakınız.” gibi bir ifadeye yer verildiğini bizzat kendisi beyan ve iddia etmiştir. Bu beyan doğru olsa bile video içeriğinde ne davacının şirketi ne de davacı şirketin ticarete konu ettiği her hangi bir ürün ne kötülenmiş ne de yerilmiş değildir. Kaldı ki bu video da müvekkil şirketin hiç bir ürünü hakkında hiç bir abartılı beyan veya övme veya davacı şirketin her hangi bir ürünü ile alakalı kötüleme veya bir kıyaslama da yoktur. Dolayısıyla bu video mahiyetinde, bizzat davacı beyanıyla sabittir ki üçüncü kişilerin gerçeğe aykırı beyanlarla ve davacı şirket zararına müvekkil şirketten ürün satın almaya teşviki veya ayartılması da söz konusu değildir. Bu sebeplerle bizzat davacı beyanıyla sabittir ki davacının haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ettiği video içeriğinde haksız rekabete sebebiyet verecek hiç bir yön yoktur. Davacının zarar iddiasına ve tazminat taleplerine gelince; Eldeki davada uygulama alanı bulacağı tartışmasız olan gerek Borçlar Kanunumuzun Haksız Fiile ilişkin hükümleri gerekse Ticaret Kanunumuzun aslında haksız fiilin özel bir türü olan Haksız Rekabete ilişkin hükümleri ile sabittir ki bir kimsenin haksız fiil veya haksız rekabet sebebi ile sorumluluğuna kanaat getirilebilmesi için malum olduğu üzere:
a- Hukuka aykırı bir fiilin veya Haksız Rekabet Teşkil edecek bir eylemin
b- Zararın
c- Kusurun ve
d- Zararla fail ve fiil arasında uygun bir İlliyet Bağının bulunması gerekeceği açıktır. Nitekim bu hususlar Borçlar Kanunumuzun Haksız Fiil sorumluluğunu, Ticaret Kanunumuzun ise Haksız Rekabeti düzenleyen hükümlerinde açıklıkla ifade olunmuştur. Kaldı ki Haksız Rekabete ilişkin hükümlerin ifasında da uygulama alanı bulacağı Yüksek Mahkeme ve Öğreti tarafından açıklıkla vurgulanan Borçlar Kanunumuzun 50. Madde hükmü gereği zarar gören; zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Bu kısa hukuki değerlendirme neticesinde ortaya çıkan sonuç şudur; eldeki davada öncelikle:
a-Zararın, sonrasında ise
b-Müvekkil şirketin Zarara Sebebiyet Veren Hukuka Aykırı Eyleminin ve nihayetinde
c-Bu Eylem İle Zarar Arasındaki Uygun Bir İlliyet Bağının hukuken kesinlik arz edecek bir şekilde tespiti elzemdir. Dolayısıyla bu yasal düzenlemeler ile sabittir ki eldeki davada, zarar ve zarara sebebiyet verenler ve bunların eylem ve kusurları; kanunen ispat yükü altında bulunan davacı tarafından hukuken kesinlik arz edecek şekilde ispat edilip edilmediği, ispat edilmiş ise bu durumda zarara uğradığını iddia eden davacının zararının maddi ve manevi karşılığının hukuken kesinlik arz edecek şekilde tespiti çözülmesi gereken temel problemlerdir ve bu husus elbette ki Sayın Mahkemenizin de malumudur. Bu kısa izahat ile eldeki davaya bakıldığında görülecektir ki davacı dava dilekçesinde ne haksız rekabet teşkil eden ve doğrudan müvekkil şirketten sadır olmuş bir eylemi ispat edebilmiştir ne de haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ettiği dava dışı üçüncü kişiler ile alakalı eylemler sebebiyle doğmuş somut bir zararı ortaya koyabilmiştir. Kaldı ki davacı tüm bu hususları ispata yarar hukuken delil mahiyetine haiz hiçbir belge de ibraz edememiştir. Bir başka anlatımla; bir an için davacının haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ettiği dava dışı üçüncü kişiler ile alakalı eylemlerin vaki olduğu ve müvekkil şirketten sadır olduğu kabul edilse bile; davacı bu sebeple örneğin nasıl ve ne kadar bir iş kaybı yaşamıştır ya da neyin satışından mahrum kalmıştır; dava dilekçesi mahiyeti ile belli değildir. Dolayısıyla davacının maddi zarar iddiaları tamamen soyuttur ve afakidir. Oysa haksız rekabeti düzenleyen amir hükümler ile sabittir ki maddi zarar iddiası soyut ve afaki olamayacak aksine somut verilere müstenit olarak ortaya konabilecek ve talep olunabilecektir. Tüm bunların dışında davacı şirketin tescil görmüş hiçbir patentli ürünü ya da üretimi sadece kendisine münhasır hiçbir marka değeri taşıyan ürettiği bir emtiası yoktur. Kaldı ki davacı da aksi yönde bir iddiada da bulunmamıştır. Davacı aynı iş kolunda ticaret yapan pek çok farklı firmanın ticarete konu ettiği ürünlerle ticaret yapmaktadır. Nitekim davacı da aksi yönde bir iddiada bulunmamıştır. Dolayısıyla üretimi münhasıran davacı şirkete ait patentli hiçbir ürünü bulunmayan pek çok farklı firmanın ticarete konu ettiği ürünlerle ticaret yapan davacının haksız rekabet iddiası bu yönüyle de dinlenilebilir değildir. Tüm bu arz ve izah ettiğimiz hususlar ile sabittir ki davacı yanın tazminat istemleri ve bu istemlere konu zarar iddiaları haksızdır ve mesnetsizdir. ” demiştir.
Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacı vekili davalı aleyhine Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davası açmıştır.
Konu ile alakalı olarak HMK 114. Maddesinde ” (1) Dava şartları şunlardır:
a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması.
c) Mahkemenin görevli olması.
ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
e) Dava takip yetkisine sahip olunması.
f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.
ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.
(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” ve HMK’nın 115. Maddesinde ” – (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” şeklinde madde bulunmaktadır.
Haksız rekabet özünde bir haksız fiildir.
Haksız fiilin şartları
Yasal düzenlemede haksız fiilin tanımı olmamakla birlikte, doktrinde; haksız fiil hukuka aykırı zarar verici eylem olarak nitelendirilmektedir, TBK 49’un kısaca şartları:
1-Hukuka aykırı eylemin olması,
2- Zararın olması,
3- Kusurun olması,
4- Uygun illiyet bağının olması durumunda mezkur dört(4) şartın varlığı halinde ortada bir haksız fiil vardır.
Somut olayımıza baktığımızda; ilerde doğacak bir zararın hesaplanması ve tazmini talep edilmektedir. Başka bir ifade ile gerçekleşmemiş bir olay nedeniyle hesap talep edilmektedir. Bu da mümkün olmadığından davacı yanın bu sebeple dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından 6100 sayılı HMK’nın 114/h ve 115/2. Maddeleri de dikkate alındığında davacının davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine dair mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: GEREKÇESİ YUKARIDA AÇIKLANDIĞI ÜZERE
1-Davacının davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından, 59,30 TL peşin harcın mahsubu ile eksik 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden AAÜT’ye göre hesaplanan 1000 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansı bulunması halinde ilgilisine İADESİNE,
6- 6102 sayılı TTK’nun 5/A maddesi kapsamında arabuluculuğa başvurulduğundan 1.320,00 TL arabulucu ücretinin 6235 sayılı Kanunu 18/A-13.maddesi gereğince davacıdan alınarak Hazine’ye gelir KAYDINA,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, bağımsız ve tarafsız Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından KESİN olmak üzere karar verildi. 23/02/2022

Katip … Hakim …

* Bu evrak UYAP-DYS üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.