Emsal Mahkeme Kararı Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/445 E. 2022/90 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: … Esas –
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ :
KARARIN MAHİYETİ : YETKİSİZLİK

Mahkememizde görülmekte bulunan ” Alacak ” davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20.04.2020 tarihli proforma faturası ile müvekkilinin davalıdan satın aldığı … makine kodlu maske üretiminde kullanılan mask automat isimli makinenin teslim tarihi aynı proformada 15.05.2020 tarihi yazılmasına rağmen müvekkiline 24.06.2020 tarihinde teslim edilmiş olup 29.06.2020 tarihinde kurulumunun yapıldığını, kurulum tarihinden itibaren makine gerek davalı firmanın dava konusu makineye ilişkin broşüründe belirtildiği gerek davalı firmaca söz verilen kapasitede çalıştırılamadığını, bu hususun kanuni süresi içerisinde davalı firmaya bildirildiğini, servis elemanlarının müvekkil firmaya defalarca yönlendirildiğini, servis elemanları tarafından defalarca tamir, onarım parça değişim işlemleri yapıldığını, 12.08.2020 tarihinde kaynak ünitesinin parçalarının değiştiğini, ultrasonik kesme ve şekillendirme ünitesinin de tamamının değiştirildiğini fakat makineden broşürde dakikada 120-150 adet maske üretimi olarak gösterilmesine rağmen dakikada 30 adeti geçemediğini, davalının yönlendirmiş olduğu teknik elemanlarca da makinenin bundan daha fazla veriminin olamayacağının belirtildiğini, makinenin çalıştığı ilk 50 gün boyunca günlük 20 saat çalışma ile toplam 650.000 adet üretimin yapılabildiğini, şu anda ise makinenin hiç çalışmadığını, müvekkili firmanın işinin aksadığını, makinedeki ayıbın gizli bir ayıp olduğunu, müvekkili firmanın makinenin geç teslim edilmesi, arıza yapmaksızın broşürde belirtilen tam verimle çalışamamasından dolayı ticari olarak menfi ve müspet zararlarının oluştuğunu, davalı yanın dava konusu makinedeki verim düşüklüğünden kaynaklanan ayıptan sorumlu olduğunu, ayıptan doğan sorumluluk kapsamında alıcının seçimlik hakları TBK 227. Maddede; Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu alıcı, seçimlik haklarından birini kullanılabileceğini, 6098 Türk Borçlar Kanunu uyarınca söz konusu ürünün gizli ayıplı olduğunu bu kapsamda ürünün gizli ayıplı olması nedeniyle 20.04.2020 tarihli proformada belirtilen makine satışından haklı nedenle döndüklerini, müvekkil tarafından söz konusu makinenin tam anlamıyla kullanılamadığını, bu nedenle kanunda yer alan bedel iadesi mukabilinde ürün iadesi ( 84.960 USD ) seçimlik haklarımızı kullandıklarını, davaya konu ayıplı maldan dolayı makinenin bedelinin iade edilmesi durumunda davalı tarafa iade edileceğinin noter aracılığıyla (Konya . Noterliği 18.08.2020 Tarihli, … Yevmiye Nolu İhtarname) ihtar edildiğini fakat davalı tarafın bu ihtara cevap vermediğini ve bedel iadesini de gerçekleştirmediğini, arabuluculuk görüşmelerinden bir sonuç alınamadığını, bu nedenlerle açmış oldukları alacak davasının kabulünü talep ettikleri görülmüştür.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunduklarını, ayrıca zamanaşımı itirazları da bulunduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edildiğini fakat tutarın belirli olması gerektiğini, ayrıca ayıp iddiasının süresi içerisinde müvekkiline bildirilmediğini, davacı tarafından iddia edilen dava konusu makinede verim düşüklüğünün yaşandığına ilişkin ayıbın gizli ayıp olmadığını, dava konusu makinenin şartnamede belirtildiği özelliklere ve düz maske üretim yeterliliğine sahip olduğunu, söz konusu makinede hata ya da eksiklik var ise bu müvekkilinden kaynaklı bir durum olmayacağını, bu hususun davacının kullanımından kaynaklanan bir durum olacağını, müvekkiline hiçbir kusur atfedilemeyeceğini, açılan davanın reddini talep ettikleri görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacı vekili davalı aleyhine Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davası açmış, davalı yan yasal süresi içerisinde cevap dilekçesini ibraz etmiştir.
Mahkemelerin yetkilerine ilişkin düzenlemelerin HMK.nun 5.Mad.-19.Mad. arasında düzenlendiği, HMK.nun 6.maddesinde;”Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” şeklinde, HMK’nın 17. Maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü bulunduğu, HMK’nın 18. Maddesinde ise “Yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları olarak “1)Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz, 2) “Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.” hükmü bulunduğu, HMK’nın 19.maddesinde; ise “Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.(3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. (4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” şeklinde düzenlendiği, HMK.nun 116.maddesinde kesin yetkinin bulunmadığı hallerde yetki itirazının ilk itirazlardan olduğunun, HMK.nun 117.maddesinde ilk itirazların hepsinin cevap dilekçesinde ileri sürülmesinin aksi takdirde dinlenmeyeceğinin, ilk itirazların ön sorunlar gibi incelenip karara bağlanacağının, HMK.138.maddesinde mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceğinin, gerektiğinde ön inceleme duruşmasında tarafları dinleyebileceğinin düzenlendiği, aynı zamanda Yargıtay . HD’nin 02/06/2015 tarihli, … Esas, … Karar sayılı ilamında da bu hususun hüküm altına alındığı görülmüştür.
Konu ile alakalı olarak 6100 sayılı HMK’nın 6. Maddesinde “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” hükmünün bulunduğu,
Yine 6100 Sayılı HMK nın 16. Maddesinde ” (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmünün bulunduğu,
Yine aynı kanunun 19. Maddesinde ise ” (1) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
(3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
(4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” hükümlerinin
4721 sayılı TMK’nın 19. Maddesinde ise “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.
Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz.
Bu kural ticarî ve sınaî kuruluşlar hakkında uygulanmaz.” hükmünün bulunduğu bulunduğu görülmektedir.
Konuyla alakalı olarak HMK’nın 17. Maddesinde ” (1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmünün bulunduğu görülmüştür.
HMK 10. Maddesinde ise; ” (1) Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmü bulunmaktadır.
Dosyanın ayrıntılı tetkiki neticesinde; Somut olayımızda davalının yetki itirazında bulunduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu, maske üretim makinesinin satışına ilişkindir, teslim dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere (taraf vekillerinin beyanı ve Proforma faturadan da anlaşılacağı üzere) İstanbul ilinde teslim yapılmıştır. Davacı yan dilekçe ve beyanlarında ve davalı yan beyanlarına baktığımızda taraflar arasındaki sözleşmenin SATIŞ SÖZLEŞMESİ olduğu hususu ihtilafsızdır.
ESER (İSTİSNA) SÖZLEŞMESİ (Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri Prof Dr. … – Prof Dr. … )
Kavram
“Türk Borçlar Kanunu’nun 470 vd. Maddelerinde yer alır. Türk Borçlar Kanunu’nun 470. Maddesine göre, yüklenicinin bedel karşılığında bir şeyi meydana getirme borcunu üstlendiği sözleşmeye eser sözleşmesi denir. Bu sözleşmeyle yüklenici, iş sahibi için bir iş görmeyi üstlenmektedir, fakat buradaki iş görmenin özelliği, yüklenicinin bu iş görmeyle belirli bir sonucu yaratmayı borçlanmış olmasıdır ki, bu sonuç Türk Borçlar Kanunu’nda eser terimiyle anılmıştır. Eser sözleşmesinin kendine özgü olan ve onu öteki işgörme amacını güden sözleşmelerden ayıran da işte bu özelliktir(syf.463)”
Satış sözleşmesinin unsurları; Bir sözleşmenin esaslı unsurları, o sözleşmenin mevcut olabilmesi için mutlak surette bulunması gerek olan unsurlardır.
Sözleşmede bu unsurlar; “satılan şey”, “semen” ve “tarafların satılan şey ile semenin mübadele edilmesi (değiştirilmesi) hususundaki anlaşmaları”dır.
“Bazen satış sözleşmesini eser sözleşmesinden ayırt etmek güçtür. Genellikle mal ne halde bulunuyor ise o halde satış sözleşmesine konu olur. Buna karşılık satış sözleşmenin konusu her zaman malın mevcut haliyle satılmasından ibaret değildir. Özellikle sipariş üzerine mevcut olmayan bir şeyin üretilerek tesliminin kararlaştırıldığı sözleşmelerin nitelendirilmesi zor olabilir. Teslim edilecek şeyin meydana getirilmesi dava edilebilir nitelikteyse eser sözleşmesinin var olduğu kabul edilmektedir. Gerçekten emek unsurunun ağır bastığı sözleşmelerin eser sözleşmesi olarak kabul edilmesi gerekir. Yargıtay da emek unsurunun önemli olduğu hallerde eser, mal tesliminin üstün tutulduğu hallerde ise satış sözleşmesinin bulunduğunu kabul etmektedir. Diğer taraftan satıştan farklı olarak eser sözleşmesine konu olan asli edimin ifası genellikle bir sonucu yaratma faaliyetini içerir. Sipariş verinin talimat verme hakkının bulunup bulunmaması da sözleşmenin niteliğinin tespitinde önemlidir. Zira talimat verme hakkı bulunmuyorsa eser değil satım söz konusu olur. Sözleşme konusu malın montajının da yapılacak olması, sözleşmenin eser olarak nitelendirilmesi için yeterli değildir. Montaj bazen satış sözleşmesinde bir yan yükümlülük şeklinde ortaya çıkarken emek unsurunun ağır bastığı işlerde sözleşmenin eser olarak nitelendirilmesini sağlar. Bazen de karma bir sözleşme söz konusu olabilir( Prof. Dr. … Prof.Dr…. BORÇLAR HUKUKU Özel Borç İlişkileri ).”
Somut olayımızda; satış sözleşmesi olduğu (velev ki montaj yapılacak olsa bile broşürdeki bir makineyi satın aldığından bir başka ifade ile ortada bir eser sözleşmesi olmadığından) satıcının edimini İstanbul’da ifa ettiği anlaşılmakla 6100 sayılı HMK’nın 10. Maddesi de dikkate alındığında mahkememizin yeksiziliği’ne, bu nedenle dava dilekçesinin reddine, Yetkili Mahkemenin İstanbul Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi Olduğunun tespitine dair mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : GEREKÇESİ YUKARIDA AÇIKLANDIĞI ÜZERE
1-Mahkememizin YEKSİZİLİĞİ’ne, bu nedenle dava dilekçesinin reddine,
2- Yetkili Mahkemenin İSTANBUL BAKIRKÖY NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
3- HMK’nın 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık küser içinde taraflarca müracaat edilmesi halinde dava dosylasının görevli ve yetkili İSTANBUL BAKIRKÖY NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-HMK’nın 331/2. Maddesi uyarınca harç ve yargılama gideri hususunda görevli mahkemece karar verilmesine
5-Sair hususların gerekçeli kararda hüküm altına alınmasına,
Dair ; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, Konya Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Başkanlığı’na sunulmak üzere Mahkememize ya da başka yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/02/2022

Katip … Hakim …

* Bu evrak UYAP-DYS üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.