Emsal Mahkeme Kararı Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/346 E. 2021/674 K. 30.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KONYA
.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:
KARAR NO:

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP:

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit-Alacak-Kira Bedelinin Tespiti-Tapu İptali ve Tescil- Tazminat
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ:
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememize açılmış bulunan “Menfi Tespit – Alacak – Kira Bedelinin Tespiti -Tapu İptali ve Tescil – Tazminat” davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
HEYETİMİZCE GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 18.04.2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin …Belediyesine ait Hizmet Binasını inşa eden yüklenici firma olduğunu, davalı şirket ile müvekkili firma arasında Belediye binasının asansörlerinin yapımı ve bakımı hakkında davalı şirket ile yazılı bir anlaşma yapıldığını, müvekkili davacı firmanın anlaşma gereğince 7 tane asansörü eksiksiz bir şekilde yaptığını ve bu asansörlerin İdare …Belediyesi tarafından 23.06.2015 tarihinde tescil edildiğini, teslim alındığını, kabullenildiğini, ruhsatlandırıldığını, …Belediyesinin dava konusu asansörlere ruhsat vermesi ve teslim alması davacı şirketin söz konusu edemini eksiksiz bir şekilde ifa ettiği/yerine getirdiğini gösterdiğini, davalı şirketin ise edimi olan ticari iş karşılığını/bedelini ise ödemediğini, işbu davada davalı şirketin edimi olan imalat ve hizmet bedelini ödememesi üzerine davalı şirkete karşı açıldığını, davalı şirketin, müvekkili davacı şirkete Konya .Noterliği’nin 20.05.2015 tarihli ihtarını çektiğini, işin yapım ve teslim süresi geçmiş olmasına rağmen işin tamamlanmadığı ve 5 gün içerisinde işin tamamlanmaması halinde aralarındaki asansör yapım sözleşmesinin feshedileceğinin ihtar edildiğini, davalı şirketin işbu ihtara karşı 22.05.2015 tarih ve …yevmiye no ile Konya .Noterliği’nin 11.08.2015 tarih ve …yevmiye numaralı cevabi ihtarnamelerin gönderildiğini, davalı firmanın da Konya .Noterliği’nin …yevmiye nolu ihtarını cevabı ihtar olarak davacı şirkete çektiğini, bu karşılıklı ihtarlar karşısında her ne kadar gecikme yada eksiklik arz eden herhangi bir husus olmamasına rağmen müvekkili davacı firmanın basiretli tacir olmanın gereği üzerine düşenleri yaptığını ve 23.06.2015 tarihinde idare …Belediyesi tarafından tescil edildiğini ve söz konusu asansörlerin belediye binasında da 23.06.2015 tarihinden beri hala kullanılmaya devam ettiğini, müvekkili şirketin yüklenmiş olduğu işleri geciktirmesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin inşaatı geciktirmiş, inşaatı asansör montajı yapılacak şekilde hazır hale getirmediği ve proje değişikliklerinin yapıldığını, davalı tarafça inşaatın asansör montajı için hazır olduğu bildirildiğinden müvekkili şirket tarafından gerekli imalat ve teslimlerin yapıldığını, müvekkili firmanın 7 tane asansörü eksiksiz tamamladığını ve bu asansörleri 23.06.2015 tarihinde …Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından tescil edildiğini, asansörün tescil edilmiş olmasının projeye uygun, ayıpsız ve eksiksiz yapıldığını gösterdiğini, bu nedenle asansör yapım ve bakım bedellerinin hakkaniyet gereği müvekkili firmaya ödenmesinin gerektiğini, müvekkili firma ile davalı firma arasında varılan anlaşma nedeniyle müvekkilinin asansör yapım bedelinin tahsilini istemeyip, gayrimenkul borcundan takas ile mahsuplaştırılmasını istediğini, müvekkili firma ile davalı arasında 25.06.2014 tarihinde imzalanan satış vaadi sözleşmesine göre …İli …İlçesi …Mah. …ada …pafta …parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde yapılmakta olan …Konutları …kodlu dairenin müvekkili firmaya satılacağını ve semenin 675.000,00 TL olarak kararlaştırıldığını, teslim tarihi sözleşmede 31.12.2015 olarak belirlendiğini, davalı firmanın müvekkili firma ile yaptığı satış işlemlerini gerçekleştirdiğini ve daireleri teslim ettiğini, ancak müvekkiline dairenin zilyetliği ve mülkiyetinin devredilmediğini, davalının asansör yapımı nedeniyle müvekkiline olan borcunun KDV dahil 517.430,00 TL olduğunu, iki sene geçmiş olmasına rağmen ve müvekkilinin edimini yerine getirmiş olmasına rağmen davalı firmanın, dairenin mülkiyetini müvekkiline devretmediğinden bahisle; Müvekkili davacı şirketin davalıya asansör yapım ve bakımından kaynaklanan 30.11.2017 tarihli fatura bedeli alacağı olan 517.430,00 TL’nin, müvekkili davacı şirketin 25.06.2014 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinden kaynaklanan 675.000,00 TL tutarındaki borcundan takas edilerek, bakiye kalan 157.570,00 TL’nin ise davalı şirket hesabına ödenmesi için depo kararı verilmesine, müvekkili davacı şirket tarafından bakiyenin yatırılmasından sonra söz konusu Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesine konu evsafı nitelikleri bağımsız bölümü bildirilen …İli …İlçesi …Mah. …ada …pafta …parseldeki davalı adına kayıtlı …kodlu gayrimenkulün tapusunun, davalı şirket üzerinden iptali ile müvekkili davacı şirket adına tesciline karar verilmesini, işbu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında verilmiş olan borçlusu davacı şirket alacaklısı davalı şirket olan toplam bedeli 675.000,00 TL olan 16 adet bonoların ödenmiş/tahsil edilmiş olması nedeniyle iptaline, takas taleplerinin kabulünün mümkün olmaması halinde ise alacak-tazminat-kira bedeli açısından; terditli olarak asansör yapım ve bakımından kaynaklanan 30.11.2017 tarihli fatura bedeli alacağı olan 517.430,00 TL’nin asansörlerin teslimi olarak kabul edilen …Belediyesi tarafından ruhsat tarihi olan 23.06.2015 tarihinden geçerli olmak üzere ticari avans faizi üzerinden taraflarına ödenmesine/tahsiline, davacı taraf ile davalı taraf arasında akdedilen gayrimenkul satış sözleşmesinin karşılıklı edimlerini yerine gelmemiş/getirilmemiş olması nedeniyle taraflar arasındaki muarazanın giderilerek 25.06.2014 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin başından geçerli olmak üzere feshine, işbu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi için davacı şirket tarafından verilen borçlusu davacı şirket, alacaklısı davalı şirket olan söz konusu 16 adet bononun bedelsiz olması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile bonoların iptaline, taraflar arasında akdedilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereğince daire zamanında teslim edilmiş olsa idi, müvekkili tarafından kiraya verileceğini, bu itibarla teslim tarihi olarak taahhüt edilen 31.12.2015 tarihinden, dava tarihine kadar mahkeme tarafından hesap ettirilecek rayiç dönemlerine ait kira bedelinin 28 ay için toplam miktarının tespitine kadar şimdilik 1.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi davalı tarafından haksız ve kötüniyetli olarak yerine getirilmediğini, dairenin satın alınma bedeli ile dava tarihideki rayiç değer arasında çok ciddi fark olduğunu, müvekkilinin dairesini teslim alamadığı için mağdur olduğunu ve zarara uğradığını, davalının da bu miktar kadar zenginleştiğini, bu itibarla gerçek zararın tespitine kadar şimdilik 1.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline, müddeabihin değeri olan miktarın %20’si üzerinden akdi vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 01.06.2018 havale cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkili arasında …Belediyesi Hizmet Binasının asansörlerinin yapımı için sözleşme imzalandığını, davacının işbu sözleşmede yüklenmiş olduğu sorumlulukları süresinde ve eksiksiz olarak yerine getirmediğini, taraflar arasında yapılan sözleşmeye göre; davacının yüklenmiş olduğu işi sözleşmenin imza tarihinden (17.06.2014)itibaren 90 gün içinde tamamlanması gerekirken bunu süresinde yapmadığını, sözleşme şartlarından birçok kısmını ihlal ettiğini, taraflar arasında yapılan sözleşmenin bir eser sözleşmesi olduğunu, eser sözleşmesinde müteahhit eseri tam ve eksiksiz tamamlayıp teslim ettiğini ispat etmek, iş sahibinin de bedelini ödediğini ispat etmek zorunda olduğunu, sözleşmeye göre işin süresinde yapılıp teslim edilmesi ve diğer sorumlulukları cezai şartların bulunduğunu, müvekkilinin bu hususta uğradığı zararların bulunduğunu, Belediye tarafından ihaleyi alan …Şti.’ye için gecikmesi nedeniyle ceza kesildiğini, bu husustaki gecikmeden davacının da sorumluluğunun bulunduğunu, taraflar arasında yapıldığı iddia edilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin hukuki anlamda geçerli bir sözleşme olmadığını, geçerli bir sözleşme olmadığı için sonuç doğurmasının da mümkün olmadığını, bu sebeple sözleşmeye dayanılarak hak sahibi olmasının mümkün olmadığını, işbu sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilse bile davacının daire ile ilgili hiçbir ödeme yapmadığının anlaşıldığını, hiçbir edimini yerine getirmeyen davacının daire teslimi talep etmesi veya iş bu sözleşmeye istinaden gecikme bedeli veya başkaca bir bedel talep etmesinin mümkün olmadığını, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersizliği ve bu hususta herhangi bir ödeme yapmamış olması, davacının muaccel olmuş ve kesinleşmiş bir alacağının bulunmadığı, takas işlemine konu olabilecek taraflar arasında kesinleşmiş bir alacak/borcun bulunmadığını, müvekkilinin temerrüde düşürülmesinin de söz konusu olmadığını, bu sebeple vadesi gelmemiş ve temerrüde düşürülmemiş ihtilaflı bir konu üzerinden alacak talebinde faiz talep edilmesinin mümkün olmadığını, faizin başlangıç ve oranına ilişkin iddialarının da kabulünün mümkün olmadığından bahisle; davacının usul ve esastan reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmış, taraflara duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilerek duruşma açılmıştır.
Tarafların bildirmiş oldukları deliller, davacı ve davalı şirketin ticari sicil kayıtları, noterlik evrakları, tapu kayıtları, …A.Ş.’den davacı şirket ile aralarında yapılan sözleşmenin, yazışmaların, faturaların, mail yazışmalarının ayrıca …Beladiyesindeki asansörlerle ilgili olarak yapılacak iş ve işlemlere, arızalara ve bakımlara ilişkin bilgi ve belgeler, …Belediye Başkanlığından taraflar arasında yapılan sözleşmeye dayalı olarak; …Belediyesi Belediye Hizmet Binası, Sosyal Tesisi, Binaların Dekorasyonu, Tefrişatı ve Çevre Düzenlemesi işine ilişkin bilgi ve belgeler ile taraflar arasındaki sözleşmeye konu işlerin projelerin gönderilmesi ile projenin gecikmesi için herhangi bir ceza uygulanıp uygulanmadığı, …Belediyesi Belediye Hizmet Binasındaki asansörlerin bakımının kim tarafından yapıldığının bildirilmesi, ayrıca bakımı yapan firma, davacı … ve …Şti. ile yapılan yazışmaların, uyarı, eksiklik, arıza, bakım vb. hususları ile ilgili bilgi ve belgelerin, Belediye tarafından davacı … ile …Şti.’ne uyarı yazılarının yazılıp yazılmadığı, yazılmış ise buna ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istenildiği, gelen bilge ve belgeler dosyamız içerisine eklenmiş, mahallinde bir makine mühendisi, bir mali müşavir, bir inşaat mühendisi ve bir de sözleşmeler konusunda uzman bilirkişi refakatinde keşif yapılmış, keşif mahallinde davalı tanıklarının beyanları alınmış, keşif sonrası düzenlenen bilirkişi heyet raporu dosyamıza sunulmuştur.
Keşif mahallinde dinlenen davalı tanığı …beyanında; Kendisinin davalı şirkette 2010 yılından itibaren mühendis olarak çalıştığını, dava konusu asansörlerin yapımı sırasında görevli olduğunu, inşaatın yapılmasının son aşamalara gelindiğinde asansörlerin çalıştırılması ve devreye sokulması için davacı asansör şirketi aradığında asansörleri çalıştıramayacaklarını bildirdiklerini, üst amiri proje müdürünün inşaatın geldiği aşama ve sözleşme şartlarına göre artık asansörlerin çalışması gerektiğini söylediklerini, ikinci kez davacı şirketi aradığında kendisine herhangi bir gerekçe söylenmeden asansöre çalıştırmayacaklarını söylediklerini, kendisinin bu davada dava konusu diğer sebeplerle ilgili bir bilgisinin olmadığını, asansörlerin tamamen hazırlanmadığını, bir takım elektronik eksikliklerin olduğunu, dolayısıyla asansörün bu haliyle çalışacak halde olmadığını, davalının davacıdan olumsuz yanıt alması üzerine başkaca bir asansör firması ile (otis)anlaşıp eksikliklerin bu firma tarafından tamamlanıp asansörleri faal duruma getirildiğini, kendilerinin ondan sonra bir daha davacı firma ile irtibat kurmadıklarını, ayrıca yeterlilik için tescile eksiklikler tamamlandıktan sonra müracaat ettiklerini, ikinci kez firma ile anlaştıktan sonra ilk firmanın bazı eksikliklerini ve hatalarını tespit ettiklerini, bundan dolayı bazı kablolar ve kartların değiştiğini, davacı firma ile aralarında itilaf olduğu için gerekli hukuki prosödürü sağlamak için dava dışı firma ile tekrar bakım sözleşmesi yapmak zorunda kaldıklarını beyan etmiştir.
Keşif mahallinde dinlenen davalı tanığı …beyanında; Kendisinin davalı şirkette inşaat mühendisi olarak 2013 yılı Ekim ayından beri çalıştığını, inşaat mühendisi olarak çalıştığı dönemlerde asansörlerin zaman zaman arıza çıkartması ve çalışmadığını, teknik anlamda fazlaca bir bilgisinin bulunmadığını, kendisinin davaya konu gayrimenkul hakkında, satışının hakkında bir bilgisinin bulunmadığını beyan etmiştir.
Keşif sonrası Makine Mühendisi …, İnşaat Mühendisi …, SMMM …ve sözleşmeler konusunda uzman …tarafından düzenlenen 12.01.2021 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacının ticari defterlerinde, taraflar arasında hizmet/mal alım satımından kaynaklanan bir ticari ilişkinin var olduğunu, davalının davacıya dava tarihi itibari ile 517.430,00 TL tutarında bakiye borcunun bulunduğu, davalının ticari defterlerinde; Taraflar arasında hizmet alım satımından kaynaklanan bir ticari ilişkinin var olduğunu, dava tarihi itibariyle davalının davacıya dava tarihi itibari ile vade tarihi geçmiş ve tahsil edilmeyen bonolardan kaynaklı 675.000,00 TL tutarında bakiye borcunun bulunduğunun, taraflara ait defterlerin karşılaştırılması sonucunda ihtilaf konusu olan davacının davalıya kestiği 30.11.2017 tarih 144236 no’lu 517.430,00 TL tutarındaki faturanın davacının ticari defterlerinde yer almasına rağmen davalının ticari defterlerinde yer almadığını, davacının davalıya verdiği toplam bedeli 675.000,00 TL olan 16 adet bononun davalının ticari defterlerinde yer almasına rağmen davacı ticari defterlerinde yer almadığının tespit edildiğini, makine mühendisi bilirkişisinin tespitlerine göre; Davacıya ait 7 adet asansöre …Belediyesi ve Şehircilik Müdürlüğü Asansör Tescil Belgesi ve at uygunluk belgesinin verildiğini, takastan dolayı …no’lu dairenin bedelinin 675.000,00 TL, 7 adet asansörün toplam bedelinin 517.430,00 TL, 7 adet asansörün ayıplı parçaların değiştirilmesi ve işçilik 46.776,40 TL davalının alacağı miktarın 675.000,00 + 46.776,40 = 721.776,40 TL olduğunu, davacının toplam alacağı bedelin 517.430,00 TL, davalı daireyi teslim ettiği takdirde davalıdan alacağı (asansörlerin imalat bedeli virman edildiği zaman) 721.776,40 TL – 517.430,00 TL = 204.346,40 TL olacağının bildirildiği, inşaat mühendisi bilirkişi tespitlerine göre; dava tarihi itibari ile …İli …İlçesi …Mahallesi …ada …parselde kayıtlı meskenin 690.000,00 TL olacağının, sözleşmeye göre gecikmeden kaynaklanan kira bedelinin; satış bedelinin: 675.0000,00 TL (KDV dahil), teslim tarihinin: 08.08.2016, gecikme bedeli oranının: %0,5(binde beş) geç teslim süresinin: sözleşmeye göre teslim tarihinin 31.12.2015 olarak belirlenmiş ise de sözleşmenin mücbir sebepler başlıklı 11,4 fıkrası gereği aylık gecikme cezasının 08.08.2016 tarihinden itibaren dava tarihi olan 18.04.2018 tarihine kadar uygulanmasının gerektiğini, geç teslim süresinin hesabının ise; 08.08.2016 tarihi ile dava tarihi olan 18.04.2018 arasındaki 20 ay 20 gün olduğunu(620 gün esas alındığını), aylık gecikme bedelinin: 675.000,00 TL x 0,5 =3.375,00 TL/ay olarak değerlendirilerek, toplam gecikme bedelinin: 3.375,00 TL/ay x 20 Ay 20 gün (Ayın 30 gün temel alındığını)= 69.750,00 TL olarak hesaplandığının bildirildiği görülmüştür.
Tarafların itirazları doğrultusunda mahkememiz dosyasının Makine Mühendisi …, İnşaat Mühendisi …, SMMM …ve sözleşmeler konusunda uzman Av….tevdi edilerek; bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılmış, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 07.06.2021 havale tarihli bilirkişi heyet ek raporunda; Makine mühendisi bilirkişi tespitlerine göre; Asansörlerin çalışması esnasında bazı arızaların olduğu, …A.Ş. tarafından giderilerek toplam KDV dahil 46.776,40 TL bakım ve onarımının yapıldığını, davalı şirketin bahsettiği gibi asansörlerin çalışmadığını söylemesinin mümkün olmadığını, davacının asansörleri yaptığının anlaşıldığını, gecikmelerin inşaatla ilgili olduğunu, kök raporda bahsedildiği gibi 517.430,00 TL – 46.776,40 TL (asansörlerden çıkan ayıplar) = 470.653,60 TL davacı şirketin alacaklı olduğunu, dava tarihi itibariyle …İli …İlçesi …Mahallesi …ada …parselde kayıtlı meskenin 690.000,00 TL olacağının, takdiri mahkemede olmak üzere sözleşmede belirtilen 150 günlük süre ile ilgili olarak ilave edilmesi durumunda ve ilave edilmemesi durumunda 2 çeşit hesap yapıldığını, 150 günlük gecikme teslim tarihinde ilave edildiğinde gecikmeden kaynaklanan kira bedelinin 69.750,00 olarak hesaplandığını, 150 günlük gecikme teslim tarihine ilave edilmediğinde sadece sözleşmede belirtilen teslim tarihi itibariyle gecikmeden kaynaklanan kira bedelinin 95.962,00 TL olarak hesaplandığının bildirildiği görülmüştür.
Davacı vekili 01.03.2021 tarihinde davasını ıslah etmiş ve aynı gün ıslah harcını mahkemeler veznesine yatırmıştır.
Dava; “Menfi Tespit & Alacak & Kira Bedelinin Tespiti & Tapu İptali ve Tescil & Tazminat”davasıdır.
Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının; davalı şirketin …Belediyesine ait Hizmet Binasını inşa eden yüklenici firma olduğunu, Belediye binasının asansörlerinin yapımı ve bakımı hakkında davalı şirket ile yazılı bir anlaşma yapıldığını, anlaşma gereğince 7 tane asansörü eksiksiz bir şekilde yaptığını ve bu asansörlerin İdare …Belediyesi tarafından 23.06.2015 tarihinde tescil edildiğini, teslim alındığını, kabullenildiğini, ruhsatlandırıldığını, işbu davada davalı şirketin edimi olan imalat ve hizmet bedelini ödememesi üzerine davalı şirkete karşı açıldığını, davacı firmanın 7 tane asansörü eksiksiz tamamladığını ve bu asansörleri 23.06.2015 tarihinde …Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından tescil edildiğini, bu nedenle asansör yapım ve bakım bedellerinin davacı firmaya ödenmesinin gerektiğini, davacı firma ile davalı firma arasında varılan anlaşma nedeniyle davacının asansör yapım bedelinin tahsilini istemeyip, gayrimenkul borcundan takas ile mahsuplaştırılmasını istediğini, taraflar arasında 25.06.2014 tarihinde imzalanan satış vaadi sözleşmesine göre …İli …İlçesi …Mah. …ada …pafta …parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde yapılmakta olan …Konutları …kodlu dairenin davacı şirkete satılacağını ve semenin 675.000,00 TL olarak kararlaştırıldığını, teslim tarihinin sözleşmede 31.12.2015 olarak belirlendiğini, davalı firmanın davacı şirket ile yaptığı satış işlemlerini gerçekleştirdiğini ve daireleri teslim ettiğini, ancak davacı şirkete dairenin zilyetliği ve mülkiyetinin devredilmediğini, davalının asansör yapımı nedeniyle davacı şirkete olan borcunun KDV dahil 517.430,00 TL olduğunu, iki sene geçmiş olmasına rağmen ve davacı şirketin edimini yerine getirmiş olmasına rağmen davalı firmanın, dairenin mülkiyetini davacı şirkete devretmediğinden bahisle; Davacı şirketin davalıya asansör yapım ve bakımından kaynaklanan 30.11.2017 tarihli fatura bedeli alacağı olan 517.430,00 TL’nin, davacı şirketin 25.06.2014 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinden kaynaklanan 675.000,00 TL tutarındaki borcundan takas edilerek, bakiye kalan 157.570,00 TL’nin ise davalı şirket hesabına ödenmesi için depo kararı verilmesine, davacı şirket tarafından bakiyenin yatırılmasından sonra söz konusu Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesine konu evsafı nitelikleri bağımsız bölümü bildirilen …İli …İlçesi …Mah. …ada …pafta …parseldeki davalı adına kayıtlı …kodlu gayrimenkulün tapusunun, davalı şirket üzerinden iptali ile davacı şirket adına tesciline karar verilmesini, işbu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında verilmiş olan borçlusu davacı şirket alacaklısı davalı şirket olan toplam bedeli 675.000,00 TL olan 16 adet bonoların ödenmiş/tahsil edilmiş olması nedeniyle iptaline, takas taleplerinin kabulünün mümkün olmaması halinde ise alacak-tazminat-kira bedeli açısından; terditli olarak asansör yapım ve bakımından kaynaklanan 30.11.2017 tarihli fatura bedeli alacağı olan 517.430,00 TL’nin asansörlerin teslimi olarak kabul edilen …Belediyesi tarafından ruhsat tarihi olan 23.06.2015 tarihinden geçerli olmak üzere ticari avans faizi üzerinden taraflarına ödenmesine/tahsiline, davacı taraf ile davalı taraf arasında akdedilen gayrimenkul satış sözleşmesinin karşılıklı edimlerini yerine gelmemiş/getirilmemiş olması nedeniyle taraflar arasındaki muarazanın giderilerek 25.06.2014 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin başından geçerli olmak üzere feshine, işbu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi için davacı şirket tarafından verilen borçlusu davacı şirket, alacaklısı davalı şirket olan söz konusu 16 adet bononun bedelsiz olması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile bonoların iptaline, taraflar arasında akdedilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereğince daire zamanında teslim edilmiş olsa idi, müvekkili tarafından kiraya verileceğini, bu itibarla teslim tarihi olarak taahhüt edilen 31.12.2015 tarihinden, dava tarihine kadar mahkeme tarafından hesap ettirilecek rayiç dönemlerine ait kira bedelinin 28 ay için toplam miktarının tespitine kadar şimdilik 1.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi davalı tarafından haksız ve kötüniyetli olarak yerine getirilmediğini, dairenin satın alınma bedeli ile dava tarihideki rayiç değer arasında çok ciddi fark olduğunu, davacı şirketin dairesini teslim alamadığı için mağdur olduğunu ve zarara uğradığını, davalının da bu miktar kadar zenginleştiğini, bu itibarla gerçek zararın tespitine kadar şimdilik 1.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline, müddeabihin değeri olan miktarın %20’si üzerinden akdi vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, davalı tarafın davanın reddine karar verilmesini talep ettiği,
Davacı tarafın birinci terditli talebi olan; Davacı şirketin davalı şirkete asansör yapım ve bakımından kaynaklanan 30/11/2017 tarihli fatura bedeli alacağı olan 517.430,00 TL’nin davacı şirketin davalı şirketle yapılan 25/06/2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan 675.000,00 TL tutarındaki borcundan takas edilerek bakiye 157.570,00 TL’nin davalı şirket hesabına ödenmesi için depo kararı verilmesi ve söz konusu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine konu …ili …İlçesi …Mah…ada …pafta …parsel …nolu taşınmazın davalı şirket adına olan tapu kaydının iptali ile davacı şirket adına tesciline ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında verilmiş olan borçlusu davacı şirket alacaklısı davalı şirket olan 30/06/2014 vade tarihli 155.000,00 TL bedelli, 30/07/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/08/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/09/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/10/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/11/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/12/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/01/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/02/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/03/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/04/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/05/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/06/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/07/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/08/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/09/2015 vade tarihli 34.676,00 TL bedelli bonoların ödenmiş/tahsil edilmiş olması nedeniyle iptal edilmesine yönelik talebi yönünden yapılan değerlendirmede;
6098 sayılı TBK’nun 237. maddesinde;” Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır. Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz. Önalım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.” şeklinde, TMK’nun 706.maddesinde; ” Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmi şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tabidir.” şeklinde düzenlemelerin yapıldığı,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/03/2019 tarih ve …Es….Kar. Sayılı içtihadında;”.. II- Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede: Somut uyuşmazlıkta, davacı, davalı ile tarihsiz olarak düzenledikleri adi yazılı sözleşmeye dayanarak davayı açmıştır.
Davalı çekişme konusu bağımsız bölümün bulunduğu parsellerin maliki ve binaların yapımcısıdır. Görülüyor ki davalıda arsa maliki ve yüklenici sıfatları birleşmiş, başka bir deyişle davalı yapsatçı niteliği kazanmıştır. Davalının bu niteliği gereği yüklenicinin temlikine dayalı uyuşmazlıklarda uygulanacak kurallar bütününün örnekseme yöntemiyle somut olayda uygulanmalıdır.
Eser sözleşmelerinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, taraflara karşılıklı hak ve borçlar yüklemektedir. Yüklenici, finansman sağlayarak arsa malikinin taşınmazı üzerine bina yapma işini üstlenmekte, arsa maliki ise inşa edilecek binaya karşılık, bu binadaki bir kısım bağımsız bölümlerin mülkiyetini yükleniciye devretmeyi vaat etmektedir.
Arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen inşat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davaları ile ilgili olarak kanunlarımızda bir düzenleme mevcut olmadığından bu konulardaki uyuşmazlıklar 30.09.1988 tarihli ve …E., …K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile çözüme ulaştırılmaktadır.
30.09.1988 tarihli ve …E., …K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla “tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hâllerinde; olayın özelliğine göre Medeni Kanununun 2. maddesi gözetilerek açılan tescil davasını kabul edilebileceği” kabul edilmiştir.
Kural olarak Türk Borçlar Kanunumuzda (TBK) sözleşmelerin yapılışı bir şekle tabi tutulmamıştır. Fakat taşınmaz mülkiyetinin devrine ilişkin sözleşmelerin 818 sayılı Borçlar Kanununun 213 (TBK 237)., 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 706., Noterlik Kanununun 60., ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde resmî şekilde yapılacağı düzenlenmiştir. Buradaki şekil şartı ispat değil, bir geçerlilik şartı olup, resmî şekle uyulmadan yapılan sözleşme kesin hükümsüzlük yaptırımı ile karşılaşacak ise de, 30.09.1988 gün ve …E., …K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile buna istisna getirilmiştir ve harici satış sözleşmesinin alıcısı konumunda olan kişinin tescil isteminin kabul edilebilmesi için ;1. Satışa konu taşınmazın Kat Mülkiyeti Kanunu’na tabi olarak yapılması,2. Alıcının edimlerini yerine getirmiş olması,3. Satıcının bağımsız bölümü teslim etmiş olması,4. Satıcının tescile yanaşmaması, Koşullarının var olması gerektiği kabul edilmiştir.
Bu şekilde İçtihadı Birleştirme Kararı gerek kendi taşınmazı üzerine gerekse üçüncü kişi taşınmazı üzerine bina yapmakta olan kişilerin, binanın yapımı aşamasında sattığı bağımsız bölümlerin parasını kullanıp, daha sonra da enflasyon nedeniyle paranın değer kaybetmesi, bununla ters orantılı olarak satılan yerin kıymetlenmesi sonucu, yukarıda belirtilen yasa maddelerinin öngördüğü şekil zorunluluğundan yararlanmak istemelerini ve böylece Türk Medeni Kanununun (TMK) 2. maddesine aykırı davranışları önlemeyi amaçlamıştır.
Bilindiği üzere hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hâkime özel ve istisnaî hâllerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme imkânını sağlamaktır. Madde hükmünün bu özelliği, İsviçre Federal Kurulu’nun Medenî Kanun tasarısını Millet Meclisi’ne sevkine ilişkin 1904 tarihli mesajında “Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik teşkil ettiği ve gerçek hakkın tanınması ve ferdin korunması için bütün hukukî yolların kapalı bulunduğu hâllerde, TMK’nın 2. maddesinin ikinci fıkrası hükmünün amacı zaruretten doğan ve olağanüstü bir imkân sağlamaktır” şeklinde açıklanmıştır.
Ancak burada şekil şartına ilişkin yasa hükümlerinin emredici niteliği nedeniyle resmî şekilde yapılmadığı için geçersiz olan taşınmazın mülkiyetini devir borcu içeren sözleşmeye dayalı olarak açılan tescil davasının, olayın özelliği gerektirmedikçe, hakkın kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla da olsa reddinin gerektiği hususunun gözden kaçırılmaması, çünkü hâkim tarafından resen gözetilmesi gereken şekle aykırılık kuralı ile hakkın kötüye kullanılması yasağı çatıştığında; hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralıyla şekil şartının aşılabilmesi için olayın özelliği büyük önem taşımaktadır. Bu hâl MK’nın 2. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kuralın taliliğinin sonucudur. Hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı ancak fevkalade zaruri hâllerde uygulanmalıdır çünkü bugün kanunlarda ifadesini bulan özel hukuk, hukuki sorunları açık olmayan hakkaniyet duygusu ile değil, kesin ve açık kurallarla çözüme ulaştırmayı amaçlamaktadır. Sadece iyi niyet ve hakkın kötüye kullanılmasına dayanan bir hukuk uygulaması bu amacı tehlikeye düşüreceğinden, bu genel hükmün uygulanmasında çok ihtiyatlı davranmanın gerekli olduğu gözden kaçırılmaması gerektiği bahsi geçen İçtihadı Birleştirme Kararında özellikle vurgulanmıştır (Scwarz, Ord. Prof. Dr…: Medeni Hukuka Giriş, Hıfzı Veldet çevirisi,İstanbul 1946, s. 201 vd.).
Fakat burada hemen belirtmek gerekir ki geçersiz bir sözleşmeye dayanarak tescil talebinde bulunan kimsenin bu davasının kabul edilebilmesi, dava açılmadan veya tescil kararı verilmeden önce taşınmazın mülkiyetinin üçüncü şahsa geçmemiş bulunması şartına da bağlıdır. Başka bir anlatımla, kural olarak tescil davası geçersiz sözleşmenin tarafları arasında var olacaktır. Tapu sicilindeki kayda güvenen iyi niyetli üçüncü şahsa tescil kararından önce taşınmazın mülkiyeti geçirilmiş ise elbette geçersiz sözleşmeye dayanan kişi olarak satın alanın tescil isteminin de yasal dayanağı kalmaz….” şeklinde kabul edildiği, Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin 15/10/2018 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamında;”…Arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davaları ile ilgili olarak kanunlarımızda bir düzenleme mevcut olmadığından bu konulardaki uyuşmazlıkların çözümünde uygulanan 30.09.1988 tarihli ve … …sayılı Yargıtay İBBGK Kararı ile “tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde; olayın özelliğine göre Medeni Kanun’un 2. maddesi gözetilerek açılan tescil davasını kabul edilebileceği” benimsenmiştir.
Yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat yapmakta olduğu veya arsa sahibinin aynı zamanda yüklenici sıfatıyla hareket ederek (yapsatçı konumunda) inşa etmekte olduğu binalardan bağımsız bölüm satın alınması halinde Borçlar Kanununun 163. maddesi (TBK m. 184) gereğince üçüncü kişiye yapılacak temlikin yazılı olması yeterlidir…Somut olayın incelenmesinde; davacı ve yüklenici arasında yapılan protokolün adi yazılı şekilde yapıldığı, geçerli olmadığından bahisle tapu iptal ve tescil isteminin reddine karar verilmiş ise de; davacı ile yüklenici arasındaki temlikin 30.09.1988 tarihli ve … …sayılı Yargıtay İBBGK Kararı gereğince yazılı olması yeterli olduğundan 20.7.2011 tarihli adi yazılı satış sözleşmesi geçerlidir….” şeklinde kabul edildiği görülmüştür.
Davacı ile davalı şirket arasında 25/06/2014 tarihinde ” …İli …İlçesi …Mah…Ada …parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılacak … …kodlu dairenin KDV dahil 675.000,00 TL karşılığında davacıya satımı konusunda “TAŞINMAZ SATIŞI VAADİ SÖZLEŞMESİ” imzaladıkları, sözleşmenin 5.1. Maddesinde satış bedelinin sözleşme ekinde yer alan EK:1 ÖDEME TABLOSU’na göre yapılacağının kararlaştırıldığı, sözleşme ekinde bulunan EK:1 ödeme tablosunda 30/06/2014 vade tarihli 155.000,00 TL ile başlayan ve 30/09/2015 vade 34.676,00 TL ile biten 16 adet sıralı bono bilgilerinin yer aldığı, yine sözleşmede taşınmazın teslim tarihinin 31/12/2015 tarihi olarak kararlaştırıldığı, dava dilekçesi ve cevap dilekçesindeki ve aşamalarda sunulan taraf beyanlarından dava konusu edilen taşınmazın davacıya fiili olarak teslim edilmediği gibi davacı tarafça sözleşme ekinde kayıt altına alınan ve davalı tarafa teslim edilen bono bedellerinin de ödenmediği, TBK 237.,TMK’nun 706., NK. 60., ve TK’nun 26.maddeleri ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu içtihadı ve Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin kararı birlikte değerlendirildiğinde davalının yap-satçı konumunda olduğu, tapu sicil müdürlüğü kayıtlarına göre dava konusu edilen taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğu, davacı ile davalı arasında yapılan 25/06/2014 tarihli “TAŞINMAZ SATIŞI VAADİ SÖZLEŞMESİ”nin TBK m. 184. Maddesi kapsamında geçerli olduğu, davacının taşınmaz satış vaadi sözleşmesine bağlı ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi davalı yüklenici yap-satçı konumunda bulunan şirketin de eseri teslim borcunu (iskan alınmış haliyle) yerine getirmediği, 30.09.1988 tarihli ve …E., …K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanma imkanının bulunmadığı, bu nedenle davacı tarafın davalıdan iddia ettiği alacağı takas etmek ve arta kalan bedelin depo edilmek suretiyle davalı adına kayıtlı sözleşmeye konu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline yönelik birinci terditli talebinin yerinde olmadığı,
Davacı tarafın ikinci terditli talebi olan;
a)Davacı şirket ile davalı şirket arasında yapılan 25/06/2014 tarihli 25/06/2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi’nin feshi ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında verilmiş olan borçlusu davacı şirket alacaklısı davalı şirket olan 30/06/2014 vade tarihli 155.000,00 TL bedelli, 30/07/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/08/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/09/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/10/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/11/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/12/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/01/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/02/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/03/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/04/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/05/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/06/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/07/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/08/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/09/2015 vade tarihli 34.676,00 TL bedelli bonoların bedelsiz olması nedeniyle davacı şirketin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine ve bu bonoların iptaline, b)Davacı şirketin davalı şirket ile yapılan 25/06/2014 tarihli 25/06/2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereğince teslim edilmeyen taşınmazdan kaynaklı kira bedelinin tespiti ve tahsiline, c) Davacı şirketin davalı şirket ile yapılan 25/06/2014 tarihli 25/06/2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereğince teslim edilmeyen taşınmazdan kaynaklı gerçek zararının tespiti ve tahsiline, d) asansör yapım ve bakımından kaynaklanan 30/11/2017 tarihli fatura bedeli alacağı olan 517.430,00 TL’nin asansörlerin teslimi olarak kabul edilen …Belediyesi tarafından ruhsat tarihi olan 23/06/2015 tarihinden geçerli olmak üzere avans faizi üzerinden ödenmesine yönelik talepleri konusunda yapılan değerlendirmede;
6098 sayılı TBK’nun 117. maddesinde; “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.”şeklinde, TBK’nun 123.maddesinde;”Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.” şeklinde, TBK’nun 124.maddesinde;”Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur: 1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa. 2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa. 3. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.” şeklinde, TBK’nun 125.maddesinde;”Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.” şeklinde düzenlemelerin yapıldığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.01.2016 tarih ve …- …Es. …Kar. Sayılı içtihadında;”….Geniş anlamda borçlunun temerrüdü (borçlunun direnimi), borçlunun sözleşmeye aykırı davranması (borcunu ifa etmemesi) demektir. Bu halde, ifa olanağı bulunduğu, ifa için kararlaştırılan zaman geldiği ve uyarıldığı halde borçlu borcunu ifa etmemektedir.Borçlunun temerrüdüne ilişkin düzenlemeye mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 101-108.maddelerinde yer verilmiştir.Genel olarak borçlunun temerrüdünde aranan ilk şart “edimin ifa olanağı bulunması”dır. Şayet edimin ifası objektif olarak imkânsızsa borçlunun temerrüdünden söz edilemez. Borçlunun temerrüdünde aranan diğer bir şart da “borcun muaccel olması”dır. Borç istenebilir hale gelmeden temerrütten bahsedilemez. Zira muacceliyet alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisini ifade eder. BK’nun 101/1.maddesine göre, “muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur.” denilmektedir. Maddeye göre temerrüt için muacceliyet yetmemekte, kural olarak alacaklının ihtarı da aranmaktadır. İhtar, alacaklının talep iradesini borçluya ulaştırmasıdır.Borçlu kusurlu veya kusursuz olsun, yukarıda sayılanlar somut olayda varsa temerrüt gerçekleşir. Başka bir deyişle, borçlunun kusuru temerrüt için şart değildir. BK’nun 106-108.maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde temerrüde düşen borçluya karşı, alacaklıya üç ayrı seçimlik hak tanındığı görülmektedir. Bunlar; aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat isteme hakkı; aynen ifayı reddederek ademi ifa sebebiyle müspet zararını talep hakkı; sözleşmeyi feshederek menfi zararını isteme hakkı olarak belirtilmiştir. Alacaklının borçlunun temerrüdüne dayalı bu haklardan faydalanabilmesi için, borçluya uygun bir mehil vermiş ancak mehilden sonuç alamamış olması gerekir. BK. m. 107’de sayılan nedenler söz konusu ise alacaklı, borçluya mehil vermeden de, BK. m. 106’daki seçeneklerden birini kullanabilir. Bunlar; borçlunun hal ve davranışından süre verilmesinin etkisiz olacağının anlaşılması; temerrüdün alacaklı yönünden aynen ifayı faydasız hale getirmiş olması, sözleşmede ifa tarihinin kesin olarak saptanmış olması halleridir.Öte yandan B.K’nun 81.maddesi hükmüne göre karşılıklı borçları içeren (her iki tarafa borç yükleyen) sözleşmenin yerine getirilmesini isteyen tarafın sözleşme şartlarına ve niteliğine göre bir süreden yararlanma hakkı olmadıkça kendi borcunu ifa etmiş veya ifasını teklif etmiş olması gerekir……….” şeklinde, yine Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin 19.11.2013 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamında;”…Borçlar Kanununun 106. maddesi, sözleşmelerde borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır. Alacaklı her zaman için ifa gecikme tazminatı isteğinde bulunabilir; derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteyebilir veya ifadan vazgeçip akdi fesheder ve menfi zararını isteyebilir. Müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarar olup, kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur, sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmesinden değil borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (…, age., s. 427). Bu husus Borçlar Kanunu’nun 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır: burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Menfi zarar kavramına şunların gireceği kabul edilmektedir (…, age., s. 427-428): Sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler: Harçlar, posta giderleri, noter ücreti gibi; Sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar; Sözleşmenin yerine getirilmesi dolayısıyla uğranılan zarar: gönderilen şeyin yolda kaybolması gibi; sözleşmenin geçerliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zarar; hükümsüz sayılan sözleşmeyle satın alınan şey, örneğin o zaman başkasından 100 liraya alınabilirken şimdi 120 liraya alınabilmesi; başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zarar; dava masrafları.Bu tür bir zarar ayrımı, sözleşme sorumluluğunda söz konusu olmaktadır. Genel olarak menfi zarar: sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Prof. Dr. …, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, s.482).Kâr kaybı ise kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kardan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kardan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir…” şeklinde kabul edildiği,
Yargıtay .Hukuk Dairesinin 12/10/2012 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamında; “….4-Davacı eldeki dava ile sözleşmeden dönmüş olup, sözleşmeden dönülmesi halinde, taraflar, karşılıklı olarak birbirlerine vermeyi taahhüt ettikleri şeyi vermekten kaçınır ve verdiklerini de geri isteyebilirler (B.K. m. 108/I). Dönen taraf, karşı tarafın kusurunun varlığı halinde ayrıca menfi zararın tazminini talep edebilir (B.K. m. 108/II ). Menfi zarar sözleşmeye güvenilerek yapılan giderlerin tamamıdır. Başka bir anlatımla, karşı tarafın malvarlığına girmese dahi, o sözleşme nedeniyle cepten çıkan paradır. Müspet zarar ise, o sözleşme nedeniyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi nedeniyle meydana gelen zarardır. Müspet (olumlu) zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır. Dairenin teslimi halinde getirmesi beklenen kira geliri kaybı, satışı nedeniyle beklenen kazanç, geciken ifa nedeniyle ifaya bağlı ceza (B.K. m. 158/II)… hepsi, müspet zarar kapsamındaki alacak kalemleridir. Müspet zarar; kusursuz olan tarafın, temerrüde düşen taraftan, sözleşmenin yürürlükte kaldığı sürece isteyebileceği tazminat türü olmaktadır. Davacılar sözleşmeden döndüklerine göre artık aynı sözleşmeye dayanarak davalıdan kira kaybı ve cezai şart talebinde bulunmaları mümkün değildir.Mahkemece bu taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. ” şeklinde kabul edildiği görülmüştür.
Davacı ile davalı şirket arasında 25/06/2014 tarihinde ” …İli …İlçesi …Mah…Ada …parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılacak … …kodlu dairenin KDV dahil 675.000,00 TL karşılığında davacıya satımı konusunda “TAŞINMAZ SATIŞI VAADİ SÖZLEŞMESİ” imzaladıkları, sözleşmenin 5.1. Maddesinde satış bedelinin sözleşme ekinde yer alan EK:1 ÖDEME TABLOSU’na göre yapılacağının kararlaştırıldığı, sözleşme ekinde bulunan EK:1 ödeme tablosunda 30/06/2014 vade tarihli 155.000,00 TL ile başlayan ve 30/09/2015 vade 34.676,00 TL ile biten 16 adet sıralı bono bilgilerinin yer aldığı, yine sözleşmede taşınmazın teslim tarihinin 31/12/2015 tarihi olarak kararlaştırıldığı, davacı ile davalı arasında yapılan 25/06/2014 tarihli “TAŞINMAZ SATIŞI VAADİ SÖZLEŞMESİ”nin TBK m. 184. Maddesi kapsamında geçerli olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin her iki tarafa borç yükleyen sözleşme olduğu, davacının taşınmaz satış vaadi sözleşmesine bağlı ödeme yükümlülüğü, davalı yüklenici yap-satçı konumunda bulunan şirketin de eseri teslim borcu (iskan alınmış haliyle) bulunduğu, dava dilekçesi ve cevap dilekçesindeki ve aşamalarda sunulan taraf beyanlarından davacının taşınmaz satış vaadi sözleşmesine bağlı ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediği, davalı yüklenici yap-satçı konumunda bulunan davalı şirketin de eseri teslim borcunu (iskan alınmış haliyle) yerine getirmediği, taraflar arasında yapılan sözleşmenin ve her iki tarafın belirlenen yükümlülüklerinin yerine getirilmesi için belirlenen sürenin üzerinde uzunca bir sürenin geçtiği, tarafların sözleşmenin ifası için uzunca bir süre beklenti içerisinde olmasının her iki taraf yönünden de beklenemeyeceği, davalının sözleşmenin geçersiz olduğu iddiası ile davacının sözleşmeden dönme yönündeki iradeleri değerlendirildiğinde sözleşmenin feshinin her iki tarafında yararına olduğu, davacı şirket eldeki dava ile sözleşmeden dönme yönünde iradesini açıkladığı, sözleşmeden dönme halinde tarafların TBK’nun 125.maddesi gereğince karşılıklı olarak birbirlerine vermeyi taahhüt ettikleri şeyi vermekten kaçınabilecekleri ve verdiklerini de geri isteyebilecekleri, bu nedenle davacının terditli taleplerinden sözleşmenin feshi ve sözleşme kapsamında davalıya verilen bonoların bedelsizliği nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve bonoların iptali yönünden talebinin yerinde olduğu,
Sözleşmeden dönme halinde TBK’nun 125. Maddesi kapsamında ancak menfi zararın talep edilebileceği, davacının terditli taleplerinden 28 aylık kira bedelinin tespiti ve tahsili ile taşınmazın rayiç değerinin tespiti ve zararın tazminine yönelik taleplerinin müspet zarar kapsamında olduğu, Müspet zararın; kusursuz olan tarafın, temerrüde düşen taraftan, sözleşmenin yürürlükte kaldığı sürece isteyebileceği tazminat türü olduğu, davacı şirkette sözleşmeden döndüğünden ve bu konuda her iki tarafında karşılıklı edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle davacının müspet zararını davalıdan isteyemeyeceği,
Davacı tarafın alacak talebi yönünden taraflar arasında 17/06/2014 tarihli asansör malzeme temini ve montajı işleri taşeron sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin konusunun …BElediyesi Hizmet Binası ve Sosyal Tesis inşaat alanına 7 adet sözleşmede belirtilen nitelikte asansör malzeme temini ve montaj işi olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin nitelik itibariyle eser sözleşmesi mahiyetinde olduğu, eser sözleşmesine ilişkin düzenlemelerin 6098 sayılı TBK’nun 470. Vd.eden maddelerinde düzenlendiği, TBK.nun 470. maddesinde;” Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde, TBK’nun 471. Maddesinde; “Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır. Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir. Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” şeklinde, TBK’nun 473. maddesinde;” Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebilir. Meydana getirilmesi sırasında, eserin yüklenicinin kusuru yüzünden ayıplı veya sözleşmeye aykırı olarak meydana getirileceği açıkça görülüyorsa, işsahibi bunu önlemek üzere vereceği veya verdireceği uygun bir süre içinde yükleniciye, ayıbın veya aykırılığın giderilmesi; aksi takdirde hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere, onarımın veya işe devamın bir üçüncü kişiye verileceği konusunda ihtarda bulunabilir.” şeklinde düzenlemelerin yapıldığı,
Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin 03/06/2021 tarih ve …Es. …Kar. Sayılı ilamında; “Taraflar arasında imzalanan sözleşme, montaj ve kurulumu da içerdiğinden imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470) ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır. Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdîdir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur. İş sahibi ısmarladığı eserin belli nitelikler taşımasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser, fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imâl edilmelidir. Aksi halde eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar. Bir tanımlama yapmak gerekirse; yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerin yokluğu söz konusudur. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 818 sayılı BK’nın 359-363 (TBK 474-478) maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içersinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır. Eser sözleşmesi ilişkilerinde sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 359. ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, BK 362 son ve TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. Bu hükümler gereğince gerek açık gerek gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için önceden kabul ettiğinden yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilmektedir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek ve iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay . H.D. 19.06.2014 gün, …E. …K. sayılı ilamı ile benzer uygulama ve içtihatları). Bu bilgiler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki imzalanan sözleşme, satış değil eser sözleşmesi olduğundan TTK hükümlerinin dava konusu somut olayda uygulanması mümkün değildir. Uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Mahkemece, uyuşmazlığın satış sözleşmesi olarak değerlendirilmesi ve TTK hükümleri uyarınca çözülmesi doğru değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesi gereğince yeniden oluşturulacak konusunda uzman teknik bilirkişi kurulu seçilip keşif de yapılarak eserde ayıp olup olmadığı, var ise eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek derecede olup olmadığı, ayıbın ağırlığına göre ayıpların giderilmesinin mümkün bulunup bulunmadığı, ayıplı eserden ötürü ücretten indirim gerekip gerekmediği konusunda rapor alınıp garanti süresi ve ayıp ihbarı itirazlarının da eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilerek sonucuna uygun karar verilmesinden ibarettir.” şeklinde kabul edildiği görülmüştür.
Makine Mühendisi …, İnşaat Mühendisi …, SMMM …ve sözleşmeler konusunda uzman Av….tarafından düzenlenen 12.01.2021 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacının ticari defterlerinde, taraflar arasında hizmet/mal alım satımından kaynaklanan bir ticari ilişkinin var olduğunu, davalının davacıya dava tarihi itibari ile 517.430,00 TL tutarında bakiye borcunun bulunduğu, davalının ticari defterlerinde; Taraflar arasında hizmet alım satımından kaynaklanan bir ticari ilişkinin var olduğunu, dava tarihi itibariyle davalının davacıya dava tarihi itibari ile vade tarihi geçmiş ve tahsil edilmeyen bonolardan kaynaklı 675.000,00 TL tutarında bakiye borcunun bulunduğunun, taraflara ait defterlerin karşılaştırılması sonucunda ihtilaf konusu olan davacının davalıya kestiği 30.11.2017 tarih …no’lu 517.430,00 TL tutarındaki faturanın davacının ticari defterlerinde yer almasına rağmen davalının ticari defterlerinde yer almadığını, davacının davalıya verdiği toplam bedeli 675.000,00 TL olan 16 adet bononun davalının ticari defterlerinde yer almasına rağmen davacı ticari defterlerinde yer almadığının tespit edildiğini, makine mühendisi bilirkişisinin tespitlerine göre; Davacıya ait 7 adet asansöre …Belediyesi ve Şehircilik Müdürlüğü Asansör Tescil Belgesi ve at uygunluk belgesinin verildiğini, takastan dolayı …no’lu dairenin bedelinin 675.000,00 TL, 7 adet asansörün toplam bedelinin 517.430,00 TL, 7 adet asansörün ayıplı parçaların değiştirilmesi ve işçilik 46.776,40 TL davalının alacağı miktarın 675.000,00 + 46.776,40 = 721.776,40 TL olduğunu, davacının toplam alacağı bedelin 517.430,00 TL olduğu, tarafların itirazları doğrultusunda mahkememiz dosyasının Makine Mühendisi …, İnşaat Mühendisi …, SMMM …ve sözleşmeler konusunda uzman Av….tevdi edilerek; bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılmış, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 07.06.2021 havale tarihli bilirkişi heyet ek raporunda; Makine mühendisi bilirkişi tespitlerine göre; Asansörlerin çalışması esnasında bazı arızaların olduğu, …A.Ş. tarafından giderilerek toplam KDV dahil 46.776,40 TL bakım ve onarımının yapıldığını, davalı şirketin bahsettiği gibi asansörlerin çalışmadığını söylemesinin mümkün olmadığını, davacının asansörleri yaptığının anlaşıldığını, gecikmelerin inşaatla ilgili olduğunu, kök raporda bahsedildiği gibi 517.430,00 TL – 46.776,40 TL (asansörlerden çıkan ayıplar) = 470.653,60 TL davacı şirketin alacaklı olduğunun bildirildiği, mahkememizce sözleşmeye konu asansörlerle ilgili olarak …Belediyesi tarafından Asansör Tescil Belgesi ve alt uygunluk belgesinin verildiği, davacı tarafından sözleşmeye konu asansörlerin kurulumunun yapılarak teslimin gerçekleştiği, ancak asansörlerin bir kısım parçalarının ayıp nedeniyle değiştirildiği, değiştirilen parçaların ve işçilik ücretinin 46.776,40 TL olduğu, davalı tarafça dosyaya sunulan 17/06/2014 tarihli sözleşmenin eki mahiyetinde olan ve tarafların imzalandığı belgeye göre sözleşmeye konu asansörlerin bedelinin KDV dahil 507.399,99 TL olduğunun kararlaştırıldığı, her ne kadar davacı tarafından davaya konu alacağın 30/11/2017 tarihli 517.430,00 TL’lik fatura kesilmiş ise de taraflar arasında düzenlenen 17/06/2014 tarihli sözleşme ekinde belirtilen 507.399,99 TL miktarda tarafların anlaştıklarının mahkememizce kabul edildiği, davacının 17/06/2014 tarihli sözleşme nedeniyle davalıdan 507.399,99-46.776,40 TL=460.623,59 TL KDV dahil alacaklı olduğu, davalı tarafın sözleşme bedelini ödediğini ispat edemediği, davacının sözleşme gereğince alacağının ödenmesi konusunda Konya .Noterliğinin 28/11/2017 tarih ve …yevmiye nolu ihtarnamesi ile alacağını davalıdan talep ettiği, ihtarnamenin davalı tarafa 30/11/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 08/12/2017 tarihinde temerrüde düştüğü, tarafların ticaret şirketi olup, aralarındaki hukuki ilişkinin ticari iş olduğu, bu nedenle avans faizinin uygulanması gerektiği, davacı tarafın 01.03.2021 tarihinde davasını ıslah ettiği ve aynı gün ıslah harcını mahkememiz veznesine yatırdığı, anlaşılmakla davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
1-Davacının terditli taleplerinden;
a) Davacı şirketin davalı şirkete asansör yapım ve bakımından kaynaklanan 30/11/2017 tarihli fatura bedeli alacağı olan 517.430,00 TL’nin davacı şirketin davalı şirketle yapılan 25/06/2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan 675.000,00 TL tutarındaki borcundan takas edilerek bakiye 157.570,00 TL’nin davalı şirket hesabına ödenmesi için depo kararı verilmesi ve söz konusu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine konu …ili …İlçesi …Mah…ada …pafta …parsel …nolu taşınmazın davalı şirket adına olan tapu kaydının iptali ile davacı şirket adına tesciline ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında verilmiş olan borçlusu davacı şirket alacaklısı davalı şirket olan 30/06/2014 vade tarihli 155.000,00 TL bedelli, 30/07/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/08/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/09/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/10/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/11/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/12/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/01/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/02/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/03/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/04/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/05/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/06/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/07/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/08/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/09/2015 vade tarihli 34.676,00 TL bedelli bonoların ödenmiş/tahsil edilmiş olması nedeniyle iptal edilmesine yönelik talebinin REDDİNE,
b) Davacı şirket ile davalı şirket arasında yapılan 25/06/2014 tarihli 25/06/2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi’nin FESHİ ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında verilmiş olan borçlusu davacı şirket alacaklısı davalı şirket olan 30/06/2014 vade tarihli 155.000,00 TL bedelli, 30/07/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/08/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/09/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/10/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/11/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/12/2014 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/01/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/02/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/03/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/04/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/05/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/06/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/07/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/08/2015 vade tarihli 34.666,00 TL bedelli, 30/09/2015 vade tarihli 34.676,00 TL bedelli bonolardan dolayı davacı şirketin davalı şirkete BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE ve bu bonoların davalı şirket yönünden İPTALİNE,
c) Davacı şirketin davalı şirket ile yapılan 25/06/2014 tarihli 25/06/2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereğince teslim edilmeyen taşınmazdan kaynaklı kira bedelinin tespiti ve tahsiline yönelik talebinin REDDİNE,
d) Davacı şirketin davalı şirket ile yapılan 25/06/2014 tarihli 25/06/2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereğince teslim edilmeyen taşınmazdan kaynaklı gerçek zararının tespiti ve tahsiline yönelik talebinin REDDİNE,
e) Davacı şirketin davalı şirketten 460.623,59 TL(KDV dahil) alacağının temerrüt tarihi olan 08/12/2017 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacı şirkete VERİLMESİNE,
f) Davacı şirketin fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 31.465,20 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 8.836,42 TL harç ve 1.200,00 TL ıslah harcı toplamı 10.036,42 TL’nin mahsubu ile bakiye 21.428,78 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad KAYDINA,
3-Davacı tarafından sarfına mecbur kalınan dava başında yatırılan toplam 8.936,62 TL ilk yargılama harcı ile 1.200,00 TL ıslah harcı toplamı 10.136,62 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından sarfına mecbur kalınan 2.400,00 TL bilirkişi ücreti, 384,90 TL keşif harcı, 158,00 TL keşif taksi ücreti ile 421,50 TL tebligat, müzekkere gideri olmak üzere toplam 3.364,40 TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 2.639,26 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, geri kalan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer OLMADIĞINA,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre kabul edilen alacak miktarı üzerinden hesaplanan 40.081,18 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre reddedilen alacak miktarı üzerinden hesaplanan 15.972,86 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Kullanılmayan gider avansı bulunması halinde kararın kesinleşmesi halinde ilgilisine İADESİNE,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile İstinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30.11.2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …

* Bu evrak UYAP-DYS üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.