Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO:
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : OSB Müteşebbis Heyeti Kararının İptali
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP :
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 11/08/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin sahibi olduğu taşınmazın bulunduğu bölgede Konya … .kısım çalışmalarının devam ettiğini, müvekkilinin maliki olduğu taşınmazda işletme kurmak ve üretim yapmayı planladığını, davalı yönetim tarafından müvekkile taşınmazının bulunduğu yerdeki parsel tahsis bedeline ve tapu devrine ilişkin verilen birim fiyatlarının elektronik ileti ile gönderildiğini, müvekkile önerilen tapu devir bedelinin piyasa değerinin çok altında bir miktar olduğunu, parsel tahsil bedelinin de çok yüksek miktarlarda olduğunu, davalı … Bölgesi yönetiminin kanunlar uyarınca kamu yararına işlem yapmakla yükümlü olduğunu ancak davalı tarafça belirlenen birim fiyatlarının bu ilkeye açıkça aykırı olduğunu, davalı tarafça her ne kadar belirlenen bir birim fiyatı olsa da bölgede kesinleşmiş bir imar planının da olmadığını, müvekkilinin bölgede 99.260m2 arsası bulunduğunu, parsel tahsis bedeli olarak belirlenen birim fiyat üzerinden yapılan hesaplama sonucu çıkan rakamdan arsa tapu devri için belirlenen birim fiyat üzerinden yapılan hesaplama sonucu çıkan rakam arasında 153.044,03TL fark olduğunu ve bu bedelin müvekkilden talep edildiğini, arsa bedelinin yaklaşık 13 katı tahsis bedeli, 9 katı da alt yapı bedeli talep edilmesinin mağduriyetlere sebebiyet vereceğini, OSB yönetiminin kar gözetmemesi gerektiğini beyanla parsel tahsis birim fiyatı ve tapu devir birim fiyatlarının tespiti ile davalı tarafından alınan birim fiyat kararlarının iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 05/09/2023 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili OSB’nin 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve OSB uygulama yönetmeliklerine tabi olarak faaliyet gösteren bir kurum olduğunu, müvekkilini kurumun Müteşebbis Heyetinin 20/07/2023 tarihli ve 4 nolu kararı ile parsel tahsis bedeli ve tapu devir bedeli birim fiyatlarının belirlendiğini, bu kararın davacıya tebliğ edildiğini ve sonrasında davacı şirket yetkilileri ile yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığını, davacıya ait olan arazide Kamulaştırma Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hususunda tereddüt bulunmadığını, davacı tarafın kamulaştırma bedeli tespiti davası açma ehliyetinin bulunmadığını, davacının iptalini istediği birim fiyatlarının Konya Valiliği bünyesinde bulunan Kıymet Takdir Komisyonu tarafından belirlenen kamulaştırma birim fiyatı olduğunu, davacının iş bu davayı açabilmesi için katılımcı sıfatıyla birim fiyatın belirlendiği toplantıya katılarak alınan karara şerh vermesi gerektiğini, bu nedenle dava ehliyetinin bulunmadığını, davacının iddialarının mevzuatın yanlış algılanması ve subjektif yorumlara dayalı olması sebebiyle yersiz ve mesnetsiz olduğunu beyanla açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Mahkememizce Konya Valiliği İl Sanayi ve Teknoloji Müdürlüğünden davaya konu taşınmazın bulunduğu yer olan …inin 6.kısım işlemlerine ait yapılan işlemler ve alınan kararlara ilişkin tüm bilgi ve belgeler celp edilip incelenmiştir.
DAVANIN NİTELİĞİ, DEĞERLENDİRİLME VE GEREKÇE :
Dava, Konya OSB müteşebbis heyetinin 20/07/2023 tarihli kararının iptali istenime yöneliktir.
İş bu davada öncelikle Mahkememizin görevli olup olmadığının üzerinde durmak gerekmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 1. maddesinde: Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir” hükmüne yer verilmiştir. Aynı yerdeki farklı mahkemeler arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, mahkemelerce görev hususu resen nazara alınır. HMK nun 114. maddesi gereğince mahkemenin görevli olması hususu dava şartlarındandır. HMK nun 115. maddesi gereğince de mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartındaki noksanlığın sonradan giderilmesi mümkün değildir. Mahkemenin görevsizliği halinde de davanın usulden reddi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmelidir.
TTK nun 5. maddesinde de ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi kurumundan hareket ederek asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu dava ve işler düzenlenmiştir. TTK nun 5. maddesine göre; Asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Yine özel kanunlardan doğan özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer dava ve işlere asliye ticaret mahkemesinde bakmakla görevlidir.
TTK nun 4. maddesinde ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi kurumu düzenlenmiştir. TTK nun 4. maddesine göre; Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Yine tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; TTK ndan, TMK nun 962–969. maddelerinden, TBK nun 202, 203, 444, 447, 487–501, 515–519, 532–545, 547–554, 555–560 ve 561–580. maddelerinden, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuattan, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerden ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerden doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
Bir davaya asliye ticaret mahkemesinin bakmakla görevli olabilmesi için görülecek dava veya işin; 1-Ya her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davası olması, 2-Ya da TTK’nda düzenlenen bir konudan doğan hukuk davası olması, 3-veyahut TTK 4/1. maddenin (b), (c), (d), (e), (f) bentlerinde sayılan konulardan doğan hukuk davası olması, 4-Yahut da diğer özel kanunlardan doğan hukuk davası olması gerekmektedir.
Yargıtay . Hukuk Dairesinin 27/01/2022 tarih, … esas … karar sayılı ilamı ile;
“Taraflar arasındaki iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatının iptaline yönelik kararın iptali istemli davanın yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile Ankara . Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/10/2019 gün ve … Esas, … Karar sayılı kararının kaldırılmasına, HMK’nun 353. maddesinin 1. fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmek suretiyle yargı yolu caiz olmadığından davanın usulden reddine dair verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin işlettiği davaya konu büfenin davalı Ostim Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü sınırları içinde olduğunu, söz konusu büfenin bulunduğu ortak alanı 15/11/2016 tarihli kira kontratı ile davadışı Özçelik İş Merkezi Yönetiminden kiraladığını, 22/09/2017 tarihinde, davalı tarafından müvekkiline ait büfede yapılan denetimde işyeri ruhsatının büfe olmasına rağmen, ruhsat faaliyetinin dışında “piknik türü ve sulu yemek’’ faaliyeti gösterildiğinin tespit edildiği, faaliyet konusu dışındaki emtiaların 25/09/2017 tarihine kadar kaldırılarak asıl faaliyet konusuna dönülerek, Ostim OSB İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsat Müdürlüğüne bilgi verilmesi gerektiği konusunda tutanak düzenlendiğini, müvekkilinin söz konusu tarihe kadar büfenin dışındaki emtiayı kaldırdığını, bu hususu Ostim OSB İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsat Müdürlüğüne bildirdiğini, ancak ilgili Müdürlüğün müvekkilinin bu yönde getirmiş olduğu yazıyı almaktan imtina ettiğini, daha sonra yeniden denetime de gelinmediğini, akabinde 06/10/2017 tebliğ tarihli, ruhsat iptali ve kapatma kararının müvekkiline tebliğ edilerek 7 gün içerisinde iş yerinin boşaltılmasının istendiğini, davalının bu işlemine karşı müvekkilinin 11/10/2017 tarihinde Ankara . İdare Mahkemesi … Esas sayılı dosyası ile ruhsat iptaline ve mühürleme işleminin iptaline ilişkin idari dava açtığını, ancak İdare Mahkemesince davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verildiğini, kararın 23/11/2017 tarihinde kesinleştiğini, bu nedenle eldeki davayı açtıklarını, davalının almış olduğu ruhsatın iptali ve işyerinin kapatılmasına ilişkin kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek davalının işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının iptali ile işyerinin kapatılmasına ilişkin kararının iptalini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin 4562 sayılı Kanun kapsamında OSM sınırları içinde faaliyet gösteren işyerlerinin denetim ve ruhsatlandırılması işlemlerini yaptığını, davadışı … İş Merkezi Yönetiminin ortak alanının kat maliklerinden izin alınmadan davacıya ait işyerine kiraya verildiğini, büfe sahibinin çalışma alanının dışına taşıp genişleterek haksız kullanım alanı yarattığını, bunun üzerine müvekkili tarafından davacıya ait işyerinde 21.09.2017 tarihinde denetim yapıldığını, yapılan denetimde davacının ruhsat alanının dışına taştığı, iş merkezinin ortak alanlarına masa sandalye koyarak ruhsat faaliyeti dışında yemek üretip sattığı ve bu hususta ilgili iş merkezinin kat maliklerinin rızasının alınmadığının tespit edildiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davacının işyerine ait ruhsatın iptal edilerek, faaliyetinin engellenmesine karar verildiğini, davacı hakkındaki işlemin yasal hükümlere ve hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, davacıya kiralanan işyerinde ruhsata aykırı faaliyet yapıldığının tespit edildiği, büfe olarak faaliyet gösteren işyerinin bir iş merkezinin ortak alanında bulunduğu ve ayrı bir bağımsız bölüm şeklinde planlanmamış olduğu, bu nedenle büfenin faaliyet gösterebilmesi için tüm kat maliklerinin rızasına ihtiyaç bulunduğu ancak kat malikleri tarafından davacının ortak alandaki büfede ruhsat faaliyetinin dışında “piknik türü ve sulu yemek’’ faaliyeti göstermesine rıza gösterilmediği, bu nedenle davalı tarafından davacının işyerine ait ruhsatın iptaline ilişkin işleminin yerinde olduğu, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu gereğince kat maliklerinin muvafakati olmadan kiraya verilen yerin uzun süredir büfe olarak kullanılmasının bu yerin yasaya aykırı kiralandığı gerçeğini değiştirmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce; davalı Ostim Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü tarafından kamu hizmeti/idari işlem niteliğindeki iş yeri açma ruhsatının iptaline ilişkin işleminin iptaline yönelik eldeki davada idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, HMK’nın 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca yeniden karar verilmek suretiyle davanın usulden reddine karar verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Dava, iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatının iptaline yönelik kararın iptali istemine ilişindir.
Somut uyuşmazlıkta öncelikle çözümlenmesi gereken husus davanın hangi yargı kolunda görüleceğine ilişkindir.
Dava, davalı Ostim Organize Sanayi Bölge Müdürlüğünün, Ankara ili, … ilçesi, …indeki dava dışı … İş Merkezinin ortak alanında bulunan davacı tarafından kiralanan ve işletilen büfe hakkındaki iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatının iptaline ilişkin işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediyenin görev ve sorumlulukları” başlıklı 14. maddesinde 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiş; Değiştirilen, Eklenen ve Yürürlükten Kaldırılan Hükümler başlıklı 85. maddesinin h bendinde, «…12.4.2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 4 üncü maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Yürürlüğe giren mevzii imar plânına göre arazi kullanımı, yapı ve tesislerinin projelendirilmesi, inşası ve kullanımıyla ilgili ruhsat ve izinler ile işyeri açma ve çalışma ruhsatları OSB tarafından verilir ve denetlenir. İşyeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesi sırasında işyeri açma ve çalışma ruhsatına ilişkin harçlar, OSB tarafından tahsil edilerek ilgili belediye veya il özel idaresi hesabına yatırılır.
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 3. maddesinin (h) bendinde, …i (OSB), “Sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, çarpık sanayileşme ve çevre sorunlarını önlemek, kentleşmeyi yönlendirmek, kaynakları rasyonel kullanmak, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, sanayi türlerinin belirli bir plan dâhilinde yerleştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla, sınırları tasdik edilmiş arazi parçalarının imar planlarındaki oranlar dâhilinde gerekli ortak kullanım alanları, hizmet ve destek alanları ve teknoloji geliştirme bölgeleri ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dâhilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve bu Kanun hükümlerine göre kurulan, planlanan ve işletilen, kaynak kullanımında verimliliği hedefleyen mal ve hizmet üretim bölgelerini” ifade eder şeklinde tanımlanmış;
4.maddesinin ondördüncü fıkrasında, “Yürürlüğe giren imar plânına göre arazi kullanımı, yapı ve tesislerinin projelendirilmesi, inşası ve kullanımıyla ilgili ruhsat ve izinler ile işyeri açma ve çalışma ruhsatları OSB tarafından verilir ve denetlenir. İşyeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesi sırasında işyeri açma ve çalışma ruhsatına ilişkin harçlar, OSB tarafından tahsil edilerek ilgili belediye veya il özel idaresi hesabına yatırılır.” hükmüne;
5.maddesinin ilk fıkrasında, “OSB, müteşebbis heyetin veya genel kurulun vereceği karar üzerine yönetim kurulunun başvurusu üzerine Bakanlıkça verilen kamu yararı kararı ve sınırları belirlenmiş yetki çerçevesinde kamulaştırma işlemleri yaptırabilen bir özel hukuk tüzel kişiliğidir. OSB; kamulaştırma işlemlerini Valilik, İl Özel İdaresi, Belediye veya Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına yaptırabilir.” hükmü yer almakta olup;
Kanunun 8. maddesinde ise;“ Yönetim kurulu, müteşebbis heyetin en az dördü kendi üyeleri arasından olmak üzere seçeceği beş asıl, beş yedek üyeden oluşur. Genel kurula geçen ve müteşebbis heyetin sona erdiği OSB’lerde, yönetim kurulu yönetmelikle belirlenecek kriterlere göre en fazla on bir asıl ve on bir yedek üyeden oluşur. Yönetim kurulu üyeleri dört yıl için seçilir.
Yönetim kurulu üyeleri kendi aralarında bir başkan ve bir başkanvekili seçerler. Yönetim kurulu en az ayda iki defa toplanır ve toplantı salt çoğunluk ile yapılır. Geçerli bir mazereti olmadan üst üste yapılan üç toplantıya veya mazereti olsa dahi altı ay içinde yapılan toplantıların en az yarısına katılmayan üyeler üyelikten çekilmiş sayılırlar. Kararlar salt çoğunlukla verilir. Oyların eşitliği halinde başkanın oyuna itibar edilir.
Yönetim kurulu; kanun, yönetmelik, kuruluş protokolü ve benzeri düzenlemeler ile müteşebbis heyetin kararları çerçevesinde OSB’nin sevk ve idaresini yürütmekle görevlidir.” hükümlerine yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 2/a ve b fıkralarında idari dava türleri sayılmıştır. Buna göre; idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları ve idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları olarak sıralanmıştır.
4562 sayılı …i Kanunu 5. maddesinde …inin bir özel hukuk tüzel kişiliği olduğu açıkça düzenlenmiştir.
Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, davalı Ostim Organize Sanayi Bölge Müdürlüğünün özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olduğu ve özel hukuk tüzel kişilerince tesis edilen işlemlerin yargısal denetiminin adli yargı yerlerince yapılacağının açık olduğu gözetildiğinde; davalı Ostim Organize Sanayi Bölge Müdürlüğünün, davacı tarafından kiralanan ve işletilen büfe hakkındaki iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatının iptaline ilişkin işleminin iptali istemiyle davalı Ostim Organize Sanayi Bölge Müdürlüğüne karşı açılan davanın yargısal denetiminin adli yargı yerinde yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.” şeklinde karar verilmiştir.
Emsal nitelikteki iş bu Yargıtay ilamı dikkate alınarak davanın adli yargının görev kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Dairesinin … esas, … karar sayılı kararı ile;
“Dava, tazminat istemine ilişkindir
Ankara . Asliye Ticaret Mahkemesince davacının tacir olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Ankara . Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından ise uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesini ilgilendirdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanununun 3. maddesinde, ”Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlemesi getirilmiştir.
Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
Somut olayda; davacı, davalı tarafından haksız olarak kesilen reaktif enerji cezası nedeniyle davalıya yapılan ödemenin iadesini istemiştir.
Organize Sanayi Bölgeleri 4562 sayılı Kanun ile kurulmuş, özel hukuk tüzel kişiliğidir(md.5). Buna göre, davacı … bölgesi tacir değildir. Her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmayan uyuşmazlığın Ankara . Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde karar verilmiştir.
Samsun BAM . Hukuk Dairesinin … esas … karar sayılı kararı ile;
“Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Amasya . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas, … Karar Sayılı dosyası üzerinde yapılan inceleme neticesinde;
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan dava, …i Müteşebbis Heyeti tarafından alınan ortağı olduğu … San.Tic.Ltd.Şti’ye yapılan arsa tahsisinin tahsisin iptaline ilişkin kararının iptaline ilişkindir, Mahkemece, davaya Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakılarak davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.
4562 Sayılı …i Kanunu 5. maddesinde …inin bir özel hukuk tüzel kişiliği olduğu açıkça düzenlenmiştir.
Şu halde; mahkemece, açık yasa hükmü gereği davalı Amasya …i’nin özel hukuk tüzel kişisi olduğu da gözetildiğinde, uyuşmazlığın çözümünde adli yargı görevlidir.
TTK’nın 4.maddesinde ise, ticari davalar tanımlanmıştır. Anılan maddenin 1.fıkrasında “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu Kanunda…”sayılan davaların ticari dava olduğu öngörülmüştür.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” hükmünü içermektedir.
26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6335 Sayılı Yasanın 2.maddesinde, “6102 sayılı Kanun’un 5.maddesinin başlığı” 2. ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler” şeklinde, 1. fıkrasında yer alan “davalara” ibaresi ise davalar ve ticari nitelikteki “çekişmesiz yargı işlerine” şeklinde değiştirilmiştir.
TTK’nın 5/3 maddesinde Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
Yasa ve Yönetmelik’te OSB girişimci kurulu kararı aleyhine başvuru süresi açıkça düzenlenmemiştir.Bir aylık sürenin yer aldığı Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği’nin 151. maddesinde; “Aşağıda yazılı kişiler, kanun yönetmelik ve kuruluş protokolünde belirlenen hususlar ve iyiniyet esaslarına aykırı olduğu iddiasıyla genel kurul kararları aleyhine, toplantıyı izleyen günden başlamak üzere bir ay içinde, OSB’nin bulunduğu yerdeki ilgili mahkemeye başvurabilir.” biçimindeki düzenlemeye yer verilmiştir. Ayrıca şu anda yürürlükte olmayan davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 4562 Sayılı Yasa’nın 25/5. maddesinde de “genel kurulun teşkilini müteakip bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde, OSB’lerin organları ile ilgili olarak Türk Ticaret Kanunu’nun anonim şirketlerin organları ile ilgili hükümleri”nin kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir.
Yasa ve Yönetmelik metninden de anlaşılacağı üzere, anılan hükümler “genel kurul”un oluşturulmasından sonraki aşamaya ilişkin düzenlemeleri içermektedir. 4562 Sayılı Yasa’nın 25/2. maddesinde “Bölgede kurulacak tüm işletmelerin 2/3’ü üretime geçtiklerini belgeledikleri takdirde veya bölgenin kredi borcunun tamamen ödenmesi durumunda, katılımcılar veya temsilcilerin müteşebbis heyet üyeleri ile birlikte en geç altı ay içinde alacakları il genel kurul toplantısında müteşebbis heyet, yönetim kurulu ve denetim kurulunun görevi sona” ereceği belirtilmiştir. Dosyadaki belgelerden davalı OSB’de henüz genel kurulun teşkil etmediği anlaşılmaktadır. Yönetmeliğin 151. maddesinde yer alan özel düzenleme, genel kurulun oluşumundan sonra uygulanabilir bir düzenlemedir. Yasa’da, özel durum olmayan haller bakımından Türk Ticaret Yasası’na yapılan yollama nedeniyle somut olayın çözümünde anonim şirketleri ilişkin düzenlemelerin gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Türk Ticaret Yasası’nın 445 maddesi gereğince; iptal davası açılması için, karar gününden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Mahkemeye başvurulabilir.
Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin 14.11.2011 tarihli, … Esas, … Karar Sayılı bozma kararında belirtildiği üzere genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğu durumlarda 3 aylık hak düşürücü süre nazara alınmadan bu hususta dava açılabilmesi mümkün ise de bu durum MK’nın 2. maddesi ile sınırlıdır. ( Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin … – … -… , … -… , … -… ; Yargıtay . Hukuk Dairesi … – … ve Yargıtay . Hukuk Dairesi … – … , … -… , … -… Esas-Karar Sayılı kararlarında da bu hususlar belirtilmiştir.)
Somut olaya bakıldığında ise;
1- Davalı kanuna göre oluşmuş özel hukuk tüzel kişisidir, davalının tacir sıfatını taşımadığı , taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari nitelikte bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, somut olayda; uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda davaya bakmaya Genel Mahkemeler görevlidir. Bu nedenle, mahkemece; yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve açıklamalar uyarınca davada genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunun gözetilmesi ve davaya bu sıfatla bakılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakılıp neticelendirilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
Kayseri BAM . Hukuk Dairesinin … esas … karar sayılı kararı ile;
“…Derdest dava, davalı OSB’nin 30/07/2021 tarih ve 117 sayılı yönetim kurulu kararının iptali talebine ilişkindir.
Yapılan inceleme sonunda; derdest işbu davada davacı tarafça istenen ihtiyati tedbir talebinin mahkemece verilen 25/03/2022 tarihli gerekçeli ara kararla reddedildiği,davacı vekilinin işbu ara kararını istinaf ettiği,istinaf edilen ara karara ilişkin derdest davanın niteliğine,taleplerin vasfına ve uyuşmazlığın içeriğine göre 4562 sayılı OSB kanunundan kaynaklı olduğu,işbu yasanın da niteliği gereği özel bir yasa olduğu dolayısıyla işbu davadaki asıl uyuşmazlığın sözkonusu özel yasadan kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar işbu ara kararının istinaf nedeniyle dosya dairemize gönderilmiş ise de; Derdest davanın/uyuşmazlığın konusunun 4562 sayılı OSB Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanmasından kaynaklandığı, 4562 sayılı OSB Kanunun da niteliği gereği “özel bir yasa” olduğu, 4562 sayılı OSB kanunun 25. Maddesinin 5. Fıkrasında daha önceden “Genel kurulun teşkilini müteakip bu kanunda aksine bir hükmün bulunmadığı takdirde OSB’lerin organları ile ilgili olarak Türk Ticaret Kanununun, Anonim Şirketlerin organları ile ilgili hükümleri kıyasen uygulanır.” şeklinde düzenlenmiş ve burada OSB organları ilgili olarak TTK’nun Anonim Şirketlerin organları ile ilgili hükümlerinin kıyasen uygulanacağı belirtilerek atıfta bulunulmuş ise de; daha sonradan yani 18/06/2017 tarihli 7033 sayılı yasanın 56. Maddesi ile işbu 4562 sayılı OSB Kanunun 25. Maddesinin 5. Fıkrası yasa metninden çıkarılmış ve bu yasa ile değiştirilen son şeklinde de “OSB’lerde tutulacak defterler ve genel kurul toplantılarında görevlendirilecek bakanlık temsilcisi konularında OSB mevzuatında hüküm bulunmayan hallerde 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı TTK’nun Anonim şirketlere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklinde hüküm altına alınmış olup, bu şekli ile yasa halen yürürlüktedir.
Dolayısıyla söz konusu yasa değişikliğinden sonra 4562 sayılı OSB Kanunun 25/5 maddesindeki, bu konuda hüküm bulunmayan hallerde OSB’lerin organları ile ilgili olarak TTK Anonim Şirketlerin organlarıyla ilgili hükümlerin uygulanmasına dair atıf kaldırılmış olduğundan artık sözkonusu yasada böyle bir atıf yoktur. 4562 sayının 25/5 maddenin son halinde de açıkça belirtildiği üzere sadece OSB’lerde tutulacak defterler ve genel kurul toplantılarında görevlendirilecek bakanlık temsilcisi konularında ve eğer OSB mevzuatında da hüküm yoksa ancak o zaman 6102 sayılı TTK Anonim şirketlerine ilişkin hükümlerinin uygulanacağı şeklinde bir atıf yapılmıştır. Kaldı ki işbu eldeki derdest davada da davalı OSB’nin genel kurulu veya genel kurul kararı ile ilgili olarak bir talep ve uyuşmazlık da yoktur. Davalı OSB tarafından alınan arsa tahsis kararı ve bunun iptaline ilişkin yönetim kurulu kararıyla ilgili talep dava/uyuşmazlık konusu edilmiştir. Bu nedenlerle somut derdest davadaki uyuşmazlık yönünden 4562 sayılı OSB Kanunun ilgili hükümleri çerçevesinde bir inceleme ve değerlendirme yapılacak olup, 6102 sayılı TTK Anonim Şirketlerin organlarına ilişkin hükümleri kıyasen uygulanmayacaktır.4562 sayılı yasanın da niteliği gereği “özel yasa” olması nedeniyle işbu davanın/uyuşmazlığın da özel yasadan kaynaklandığı anlaşılmıştır. ” şeklinde karar verilmiştir.
Konya BAM . Hukuk Dairesinin … Esas, … karar sayılı 18/04/2023 tarihli ilamı ile;
“…İstinaf aşamasına getirilen uyuşmazlık, davalının müteşebbis heyeti tarafından arsa tahsisine ilişkin kararının iptal edilmesine ilişkindir.
Mahkemece, uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olmadığı gerekçesiyle Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olup, dava tarihi itibariyle HSK’nın 07/07/2021 tarihli kararından sonra açıldığından davanın Seydişehir Asliye Hukuk Mahkemesinin görev ve yetkisinde olduğu yönünde hüküm kurulmuştur.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
Türk Ticaret Kanununun 3. maddesinde, ”Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlemesi getirilmiştir. Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 16/1. maddesi;”Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” hükmünü,
Aynı yasanın 11/1. maddesi ise; “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” hükmünü içermektedir.
Davalı OSB, 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Hakkındaki Kanunun 5. maddesinde belirtildiği üzere, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının onayı ile kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisidir.(md.5).
Buna göre, davalı … bölgesi tacir olmadığı gibi verilen kararın da ticari mahiyette bir işlemden kaynaklanmayıp arsa tahsisine ilişkin idari bir karardan kaynaklanmaktadır.
Her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmayan uyuşmazlığın HSK’nın yukarıda sözü edilen kararı da gözetilerek Seydişehir Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.(bkz. Aynı yönde YARGITAY . Hukuk Dairesi … ESAS, … KARAR; YARGITAY . Hukuk Dairesi … ESAS, … KARAR ; YARGITAY .Hukuk Dairesi … ESAS, … KARAR sayılı ilamları)
Bu halde, kamu düzeni ve istinaf sebepleri çerçevesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön ile kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına; dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir…” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
Emsal alınan ve yukarıda yer verilen Yargıtay içtihatları ve istinaf mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere, davalı … bölgesi tacir olmadığı gibi verilen karar da ticari mahiyette bir işlemden kaynaklanmayıp, OSB sınırları içerisinde kalan arsaları tahsisi ve birim fiyatlarına ilişkin idari bir karardan kaynaklanmaktadır. Öte yandan davadaki uyuşmazlık 4562 sayılı OSB Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanmıştır. 4562 sayılı OSB Kanunu niteliği gereği özel bir yasadır. 4562 sayılı OSB kanunun 25. Maddesinin 5. Fıkrası daha önceden “Genel kurulun teşkilini müteakip bu kanunda aksine bir hükmün bulunmadığı takdirde OSB’lerin organları ile ilgili olarak Türk Ticaret Kanununun, Anonim Şirketlerin organları ile ilgili hükümleri kıyasen uygulanır.” şeklinde düzenlenmiş ve burada OSB organları ilgili olarak TTK’nun Anonim Şirketlerin organları ile ilgili hükümlerinin kıyasen uygulanacağı belirtilerek atıfta bulunulmuş ise de; daha sonradan yani 18/06/2017 tarihli 7033 sayılı yasanın 56. Maddesi ile işbu 4562 sayılı OSB Kanunun 25. Maddesinin 5. Fıkrası yasa metninden çıkarılmış ve bu yasa ile değiştirilen son şeklinde de “OSB’lerde tutulacak defterler ve genel kurul toplantılarında görevlendirilecek bakanlık temsilcisi konularında OSB mevzuatında hüküm bulunmayan hallerde 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı TTK’nun Anonim şirketlere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklinde değiştirilmiştir ve değişik haliyle yasa halen yürürlüktedir. Başka bir söyleyişle OSB organlarıyla ilgili TTK’ne atıf yapan yasal düzenleme dava tarihi itibariyle yürürlükte değildir ve uyuşmazlık TTK’da düzenlenen hususlardan kaynaklı değildir.
Bu itibarla mutlak ticari dava niteliğinde olmayan ve her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. Anılan sebeplerle mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesisi gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın mahkememizin görevli olmaması nedeniyle HMK nun 114/1-c maddesi ve HMK nun 115/2. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
2-HMK nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, verildiği anda kesin olan kararlarda kararın tebliği tarihinden, süresinde kanun yoluna başvurulmadığından kesinleşen kararlarda kararın kesinleştiği tarihten ve kanun yoluna başvurulan kararlarda da kanun yolu başvurusunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren yasal iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dava dosyasının görevli KONYA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Belirtilen iki haftalık süre içinde talepte bulunulmaması veya süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar (ek karar) verileceğinin taraflarca bilinmesine, HMK 331/2. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılması hakkında karar verilmesi halinde talep halinde yargılama giderleri konusunda karar tayin olunmasına,
4-Harç ve yargılama giderleri hususunun görevli mahkemece karara bağlanmasına,
Dair; davalı vekilinin yüzüne karşı, mazereti kabul edilen davacı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.15/11/2023
Başkan … Üye … Üye … Katip …