Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/210 E. 2023/470 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA TÜRK MİLLETİ ADINA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : … – … …
VEKİLLERİ :
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
KARAR YAZMA TARİHİ :
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİANIN ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Borçlu şirket tarafından yapılan yetki itirazının yerinde olmadığını, fatura alacaklarına dayalı olarak yapılan takiplerde alacaklının yerleşim yerinin de yetkili olduğunun Yargıtay Kararları uyarınca da bu durumun sabit olduğunu, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında sağlanan anlaşma gereğince davalı şirketin “VM10-J” adlı makinesinin üretiminde kullanılmak üzere 3 takım dirsek imalatı yapıldığı ve dirseklerin teslim edildiğini, müvekkili şirketin saç kesimi, bükümü, satışı ve imalatçılara yönelik yarı mamul üretimi yapan bir firma olduğunu, davalının ise dikey personel yükseltici platformu olan VM10-J isimli ürünü için parça ihtiyacının hasıl olduğunu, bu konuda davalı şirket tarafından gelen teklif üzerine 3 takım VM10-J dirsek imalatı konusunda anlaşma sağlandığını, bu dirseklerin 30.01.2020 tarih ve 901014 nolu irsaliye ile davalı şirkete teslim edildiğini, davacı şirketin 30.01.2020 tarih ve … sayılı 35.076,98 TL tutarlı faturayı keşide ettiğini ve muhatap şirkete gönderdiğini, taraflar arasında sözleşmenin varlığı ve işin teslim edilmiş olması hususlarında anlaşmazlık bulunmadığını, teslim gerçekleştikten yaklaşık 1 ay sonra tamamen aynı nitelikte olan ve birbirinden teknik özellik ve görsel olarak farkı bulunmayan 3 üründen (3 takım dirsek) bir tanesini davalının kullanmaya devam edip diğer ikisinin iade edilmesinin ne mantık kurallarına ne de herhangi bir hukuk kuralına uydurulabileceğini, müvekkili şirketin 3 takım dirsek imalatını gerçekleştirip 30.01.2020 tarihinde davalı şirkete teslim ettiğini, davalı şirketin teslim aldığı dirsek takımlarından birisini kullanıp diğer ikisini de ayıplı olduğu iddiasıyla iade etmek istediğini, ancak iade işlemini malların tesliminden 1 ay sonra yaptığını, söz konusu iki ürünün 27.02.2020 tarihinde kesilen irsaliye fatura ile müvekkiline iade edildiğini, davalı şirketin 27.03.2020 tarihinde ise … sayılı ve 23.384,75 TL tutarlı iade faturası düzenleyerek taraflarına bu faturayı gönderdiğini, bu işlemin herhangi bir hukuki dayanağı bulunmadığını, davalı tarafın gözden geçirme külfetine katlanmadığını, bu yüzden kabul etmemekle birlikte ayıbın varlığı söz konusu olsa dahi, ayıba karşı tekeffül nimetlerinden faydalanamayacağını, davalının müvekkili tarafından teslim edilen ürünleri iade etmesini haklı kılacak herhangi bir sebep olmadığını, bundan dolayı davalı şirketin cari hesapta görüldüğü üzere halen borçlu durumda olduğunu, davalı şirkete 30.04.2020 tarihinde ihtarname gönderildiğini ve şirketin mütemerrit hale geldiğini, davalı şirketin halen borçlu durumda olduğunu, bu borcuna istinaden davalı şirkete ihtar çekildiğini ve davalının mütemerrit hale geldiğini, yukarıda bahsedilen hususlar doğrultusunda asıl alacak yanında davalı şirketin mütemerrit duruma geldiği tarihten itibaren temerrüt faizi istemleri de bulunduğunu, bu nedenlerle davalının Konya . İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptalini, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesini, harçlar kanunu 29/3’e göre icra takibindeki peşin harcın işbu davadaki harçtan mahsup edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ:
Davalı tarafa davetiye tebliğ edilmiş olup, davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Tebligatın usulsüz olarak yapıldığını bu nedenle T.K. 32. Madde gereğince muttali olunan tarihin tebligat tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, icra takibinin de yetkili yerde yapılmadığını, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu, davanın yasal hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacının eksik harç yatırdığını, oysa takip tutarı üzerinden harç yatırması gerektiğini, davacı şirket ile müvekkili arasındaki şifahi anlaşmaya istinaden müvekkili şirket tarafından davacıdan 3 set VM10-J bom ürün alındığını, ürünlerin müvekkiline 30.01.2020 tarihinde teslim edildiğini (30.01.2020 tarihli irsaliye), buna karşılık ise davacı tarafından 30.01.2020 … nolu ve 35.076,98 TL tutarlı fatura düzenlendiğini, söz konusu set ürünlerin istenilen niteliklere uygun olup olmadığının tespiti için bu set ürünlerin birleştirilmesi, hassas ölçümlerinin ve kalibrasyonlarının yapılması gerektiği konusunda tarafların malumatı olduğu gibi olağan sürecin de bu şekilde işlediğini, bu doğrultuda ürünlerin teslim alındığı tarihten itibaren incelemeler başlatıldığını, ürünlerdeki hataların teslim alındığının bu tarihten itibaren fark edildiğini, bu doğrultuda davacı şirket çalışanı … ile müvekkili şirket çalışanı … arasında 2020 Şubat ayının ilk haftalarına denk gelen bir telefon görüşmesi yapıldığını, bu görüşmede müvekkili şirket çalışanı … tarafından davacı şirkete ürünlerde hata olduğunu, ancak tüm inceleme ve kontrol bittiğinde bilgilendirme yapılacağının ifade edildiğini, daha sonra müvekkili şirket tarafından teslim alınan set ürünlerin bileşimi, hassas ölçümleri ve kalibrasyonları yapılmış ise de istenilen niteliklere uygun olmadığının görüldüğünü, bunun üzerine cevap dilekçesi ekinde sundukları … ile … arasındaki mailleşmeden de anlaşılacağı üzere, müvekkili şirket çalışanı … tarafından 20.02.2021 tarihli maille ürünlerde kritik uygunsuzluk bulunduğunu, bunlara çözüm üretilmesi gerektiğini ve ayıba ilişkin detaylı raporun bilahare bildirileceğinin belirtildiğini, davacı şirket ve/veya çalışanının bu maile cevap vermediğini, akabinde 24.02.2020 tarihli maille tüm ürünlerin hatalı olduğunu, ancak giderilebilecek sorunların müvekkili şirket tarafından giderilerek buna ilişkin masrafların davacıya yansıtılacağını, eğer giderilemeyecek ise ürünlerin iade edileceği bildirildiğini, davacı şirket ve/veya çalışanının bu maile cevap vermediğini, müvekkilinin acil siparişi nedeniyle söz konusu set ürünlerden bir tanesinin kendi imkanları ve kaynakları ile maliyeti de kendine ait olmak üzere birleştirildiğini, bükülerek ve kaynatılarak rework edildiğini, davacı şirket çalışanı Tarık Karipçin tarafından müvekkili şirket çalışanı …’a hitaben 26.02.2020 tarihli maille geriye kalan malzemelerin kendilerine gönderilmesinin istendiğini, bunun üzerine de geriye kalan 2 parça set ürünün 27.02.2020 tarihli irsaliye ile davacı tarafa iade edildiğini, halen de davacının elinde olduğunu, davacı tarafın 26.02.2020 tarihli mail ile ayıbı kabul ettiğini, … tarafından …’e atılan 18.03.2020 tarihli mail ile bazı hususların aydınlatılmasının istendiğini, buna cevaben verilen 20.03.2020 tarihli mail ile davacı şirket ürünlerinin tamir edilerek tekrardan davalıya gönderileceğinin ifade edildiğini, ancak bu maile cevaben verilen mail ile ürünlerin bu şekilde kabul edilemeyeceğinin davacı tarafa bildirildiği, taraflar arasında bir yazılı sözleşme bulunmadığını, bu bakımdan ayıba karşı tekeffül bakımından sürenin 8 gün ile sınırlandırılarak menfaat elde etmeyi amaçlayan davacı şirketin kötü niyetli olduğunu, kaldı ki ayıba ilişkin bildirimin ürün tesliminden sonra derhal yapıldığını, iadesi yapılmayan ve müvekkilinin kendi imkanları ile ayıbını düzelttiği 1 adet set ürünün bedeli konusunda zaten çekişme olmadığı gibi söz konusu tutarın ödendiğinin ekte sundukları ödeme makbuzlarından da açıkça anlaşıldığını, iade edilen diğer 2 adet set ürüne yönelik müvekkili şirket tarafından 27.03.2020 tarih ve … nolu 23.384,65 TL tutarında iade faturası düzenlendiği ve gönderildiğini, ancak davacı tarafın ayıp ihbarının süresinde yapılmadığından bahisle müvekkili şirkete 27.04.2020 tarih ve … nolu 23.384,75 TL tutarında karşı fatura düzenlediği ve bu faturanın tahsili amacıyla da Konya . İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, söz konusu takibe müvekkili şirket tarafından haklı gerekçelerle itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, bunun üzerine de davacının bu davayı ikame ettiğini, söz konusu ürünlerin kullanılmadan veya testi yapılmadan ortaya çıkmayacak nitelikte ayıplı olması sebebiyle müvekkilinin mağdur olduğunu, işin aciliyeti sebebiyle bu setlerden birini kendi imkanları ile birleştiren müvekkilinin bu işlem için yapmış olduğu masraflara katlanması bir yana geriye kalan 2 set için de davacı tarafından icra işlemine maruz kalmasının kabul edilebilir bir durum olmadığı gibi kötü niyetli olduğunu, ancak müvekkilinin ayıplı ürünün onarımı için katlanmak zorunda kaldığı masraflar bir yana diğer ayıplı ürünlerin bedelinin ödenmesine maruz bırakıldığını, bu bakımdan davacının ayıplı ürünlerin bedelini tahsil etmeye yönelik olarak başlatmış olduğu icra takibinin haksız ve hukuksuz olduğunu, bu nedenlerle haksız ve hukuksuz ikame edilen davanın reddini, davacı aleyhine ilgili mevzuatta belirtilen oranlarda ve/veya mahkememizce takdir edilecek oranda kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 11/04/2022 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davalıdan alacaklı olduğunun davalı kayıtlarında da sabit olduğunu, müvekkili şirketin üç takım dirsek imalatını gerçekleştirip 30.01.2020 tarihinde davalı şirkete teslim ettiğini, davalı tarafın teslim aldığı dirsek takımlarından birisini kullanıp diğer ikisini de ayıplı olduğu iddiasıyla iade etmek istediklerini, iade işlemini ise hayatın olağan akışını ve ticari teamülleri tamamen gözardı edip malların teslim tarihinden bir aydan uzun bir süre geçtikten sonra yapmak istediğini, davalı şirketin 27.03.2020 tarihinde ise … sayılı ve 23.384,75 TL tutarlı iade faturası düzenleyerek müvekkili şirkete bu faturayı gönderdiğini, bu işlemin herhangi bir hukuki dayanağının bulunmadığını, hukukumuzda “bir şeyin külfetine katlanmayan nimetinden de yararlanamaz” ilkesinin hakim olduğunu, davalı tarafın gözden geçirme külfetine katlanamadığını, bu yüzden kabul etmemekle birlikte ayıbın varlığı söz konusu olsa dahi ayıba karşı tekeffülün nimetlerinden faydalanamayacağını, davalı şirketin cari hesabında da görüldüğü üzere müvekkil şirkete halen borçlu durumda olduğunu, davalı şirkete 30.04.2020 tarihinde ihtarname gönderildiğini ve şirketin mütemerrit hale geldiğini, davalının ürünleri iade etmekte haksız olduğunu, iadesini talep ettiği ürünlerde kusur bulunduğu iddiasının tamamıyla mesnetsiz olduğunu, seri üretimi yapılan ve birbirinin aynısı olan ürünlerin birisinde kusur olmayıp diğer ikisinde kusur olduğu iddiası hayatın olağan akışına ve mantığa aykırı olduğunu, bir takım VM10-J dirseği kullanarak ürün imali yapan davalı diğer iki takımı müvekkiline gönderdiğini, bu işlemi haklı kılacak bir hukuk kuralın bulunmadığı için davalı şirketin halen borçlu durumda olduğunu, bu borcuna istinaden davalı şirkete ihtar çekildiğini ve davalının mütemerrit hale geldiğini, davanın itirazın iptali davası olduğunu ve davayı fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla icra takip çıkışı tutarı olan 23.384,75 TL olarak (22.384,75 TL artırmak suretiyle) ıslah ettiklerini, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ HUSUSLAR, TOPLANAN DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; İtirazın iptali davası olup, İ.İ.K.’nun 67. maddesi gereğince yasal bir yıllık süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalının Konya . İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptalinin gerekip gerekmediği ve davacının takipteki kadar davalıdan alacaklı olup olmadığı hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, Konya . İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, faturalar, ihtarnameler, yazışmalar, ticari defterler ve tüm belgeler dosya arasına alınmıştır.
Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasının yapılan incelenmesinde; Davacı-alacaklı tarafından tarafından davalı-borçlu aleyhine yapılan ilamsız takip olduğu, borçlunun süresi içerisinde yaptığı itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Yapılan yargılama neticesi dosyada davalının defterleri incelenerek alınan 17/03/2022 tarihli Yeminli Mali Müşavir bilirkişi raporunda özetle; Defter kayıtları uyarınca …. Tic. A.Ş.’nin alacak bakiyesinin 23.384,65 TL olduğu, ancak bu tutara ilişkin bahse konu malların …. Tic. A.Ş. uhdesinde olduğunun tespit edildiği ifade edilmiştir.
Davacı ve davalı defterleri incelenerek alınan 16/05/2020 tarihli heyet raporunda ise özetle;
Davacı ve davalı (talimat yoluyla alınan bilirkişi raporu bulunmaktadır) defterlerinde yapılan incelemelerde; 3 Adet Ürün Satışı … Faturası: 30.01.2020 tarih ve … nolu fatura ile 3 adet VMOIJ DİREK ürünü satış tutarı KDV dahil 35.076,98 TL, 2 Adet Ürün İadesi … Faturası: 27.03.2020 tarih ve … nolu KDV Dahil 23.384,75 TL tutarlı iade faturası, 2 Adet Ürün İadesi … Faturası: 27.04.2020 tarihli … nolu KDV dahil 23.384,65 TL tutarlı İade Faturası kayıtlı bulunduğu, ayrıca her iki tarafta da toplam 11.692,23 TL tahsilat/ödeme kaydı bulunduğu, bu durumda her iki taraf defterlerine göre, davacı kayıtlarına göre 23.384,66 TL, davalı kayıtlarına göre 23.384,65 TL alacaklı bulunduğu, aradaki 1 kuruşluk fark kayıt hatalarından kaynaklandığı, mahkemece davalı defterlerinde talimat yoluyla yapılan incelemeye dayalı olarak alınan ve dosyada yer alan 17.03.2022 tarihli bilirkişi raporunda, davacı tarafından düzenlenen 27.04.2020 tarihli iade faturasının, kayıtlara alınmakla birlikte yersiz faturalaşmamak adına tekrar iade faturası kesilmediğinin beyan edildiğinin belirtildiğini, her iki tarafın beyanlarından dava konusu ürünlerde tamir edilebilir nitelikte ayıbın kabul edildiği ve davalı tarafından bir adet ürünün kendisi tarafından tamir edilerek kullanıldığı, dava konusu ürünlerin davalıya 30.01.2020 tarihinde teslim edildiği, dosyadaki bilgilere göre ilk yazılı ayıp ihbarının mail yoluyla 20.02.2020 tarihinde teslimden 21 gün sonra yapıldığı, ayıp ihbarının süresinde olup olmadığının tespitinin ayıbın niteliğine bağlı olduğu, ayıbın niteliğinin heyetlerinin uzmanlık alanı dışında kalması sebebiyle tespit edilemediğini, dava konusu ürünlerin davacı şirket tarafından iade alındığı, davalının TBK m. 123 ve devamı maddelerine göre temerrüde düşen davacıya uygun bir süre vermesi ve sözleşmeden döndüğüne dair açık bir beyanı olmamasına rağmen, davalının iade fatura kesmesi ve dava konusu ürünleri iade etmesinin sözleşmeden dönme olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceğinin mahkememizin takdirinde olduğu, eğer mahkemece davalının usulüne uygun olarak sözleşmeden döndüğüne karar verilmesi hâlinde, tarafların karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulacakları, mahkemece davalının dava konusu tamir amaçlı olarak iade ettiğinin kabul edilmesi hâlinde, dava konusu iki adet ürün halen davacının elinde olduğu, davalının dava konusu malları teslim alması hususunda temerrüde düşürülüp düşürülmediğinin mahkemenin takdirinde olduğu, davalının temerrüde düşürüldüğünün mahkemece kabul edilmesi hâlinde, davacının edimini ifa etmiş sayılabilmesi için tevdi ya da satış hakkını kullanması gerektiği ve bu hakkın kullanılıp kullanılmadığının mahkemenin takdirinde olduğu, davacının dava konusu 2 adet ürünün bedelini isteyebilmesi için öncelikle kendi üzerine düşen edimini ifa etmiş olması gerektiği, davacının edimini ifa etmiş olup olmadığının değerlendirilmesinin mahkemenin takdirinde olduğu rapor edilmiştir.
Taraflar tacir olup 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1-c maddesinde “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmünün yer aldığı, ancak davalının işbu süreler dahilinde ayıp ihbarında bulunmadığı anlaşılmıştır.
Diğer taraftan davaya konu fatura sunulan bilirkişi raporlarına göre davalının ticari defterlerinde kayıtlıdır. Nitekim Yargıtay . Hukuk Dairesinin … E., … K. Sayılı ve 12.09.2017 tarihli ilamı ve başkaca ilamlarında da ifade edildiği üzere; Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK 21/2). Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen ve ticari defterlere de işlenen faturadaki alacak miktarı kadar iade faturası düzenlenmesi, borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir. Aradan uzun zaman geçtikten sonra 17.08.2012 tarihli iade faturası davacı tarafa gönderilmiş ise de, bu işlemin alacağın varlığını ortadan kaldıran bir hukuki sonuç doğurmayacağı, takip konusu miktar nedeniyle davacının alacaklı olduğunun da saptanmış olması nedeniyle bu miktar üzerinden davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.” şeklinde karar verilmiştir. Davalı yan yaklaşık 2 aylık süre sonrasında iade faturası düzenlemiştir ki bu durum az yukarıda ifade edildiği şekilde borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir.
Davalı vekili hak düşürücü sürede davanın açılmadığı itirazında bulunmuş ise de icraya itiraz dilekçesi alacaklıya tebliğ edilmediğinden dolayı bu itiraz varit görülmemiştir.
Yine tebligatın usulsüz olduğu iddia edilmiş olup, mahkememiz ön inceleme duruşmasında davalı vekilinin muttali olduğunu bildirdikleri tarih itibariyle cevap dilekçesini vermiş olduğu görülmekle cevap dilekçesinin süresinde olduğunun kabulüne karar verilmiştir.
Öte yandan icra takibi ve davanın yetkisiz mahkemede açıldığı iddiası bakımından ise;
Davalı taraf icra takip dosyasından gönderilen ödeme emrine yaptığı itirazında yetki itirazında da bulunmuştur. İtirazın iptaline bakan mahkemenin öncelikli olarak icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkili olup olmadığını kendiliğinden incelemesi gerekmektedir. Mahkememizce yapılan değerlendirmede icra dairesinin yetkili olduğu kanaatine varılarak yetki itirazı nazara alınmamıştır. Nitekim bilindiği üzere icra takiplerinde yetki hususunda, 2004 sayılı İİK’nın 50. maddesi yollaması ile HMK’nın yetkiye ilişkin hükümlerine atıfta bulunulmuştur.
İİK’nın 50. maddesi; “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.” Hükmünü havidir. Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır.Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin de yetkili olup olmadığını belirlemiş olacaktır. Türk Borçlar Kanunu 89/1 maddesi uyarınca para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Sözleşmenin yapıldığı ve ifa edileceği yerdeki mahkeme de yetkilidir. Davacının ikametgahı Konya olup para borcundan dolayı davacının ikametgahı olan Konya’daki icra daireleri ve mahkemeler açılan davada bu yüzden yetkilidirler. Öte yandan taraflar arasındaki akdi ilişki de inkar edilmiş değildir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığından bu husus kendilerine hatırlatılmış, ancak yemin deliline başvurulmamıştır.
Davacı vekili dilekçesinde %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatı talebinde bulunmuştur.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde; Madde 67 – (Değişik: 18/2/1965-538/37 md.)
(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik: 9/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Hükmünü amirdir.
İİK.’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının İcra Hakimliğıne başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek, haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun kötü niyetli itiraz etmiş bulunması şart değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bunlardan ayrı olarak alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli sabit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte ve böylede borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikte olması yeterlidir.
Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirme neticesinde … E., … K. Sayılı ve 01/12/2022 tarihli ilam ile davanın kabulüne yönelik olarak karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar davalı vekilince istinaf edilmekle Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi’nin 22/03/2023 tarih, … Esas ve … Karar sayılı ilamı ile kaldırılmakla mahkememizin … Esas sırasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi’nin 22/03/2023 tarih, … Esas ve … Karar sayılı ilamında özetle;
“…
Taraflar arasındaki sözleşme yukarıda da ifade edildiği üzere eser sözleşmesi niteliğinde olup, ifa yeri belirsizdir. Davalı/borçlunun yerleşim yeri ise Kartal/İstanbul’dur. Hal böyle olunca, davalı/borçlunun yerleşim yerinin bulunduğu yer yerine, Konya İcra Müdürlüğü nezdinde girişilen icra takibinin geçerli bir icra takibi olduğundan söz edilemez. Bu durumda, ilk derece mahkemesince, yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Davacı alacaklı tarafından Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyası ile; davalı borçlu aleyhine eser bedelinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız takibe davalı borçlu vekili tarafından süresi içerisinde yetkiye, borca ve ferilere itirazda bulunmuştur.
İtirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde takip yapılması dava şartı olup, öncelikle icra dairesinin yetkili olup olmadığının incelenmesi gerekir. Bu incelemede İİK’nun 50. maddesi yollamasıyla HMK’nın yetkiye ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Buna göre genel yetki kuralını düzenleyen HMK’nın 6.maddesi uyarınca genel yetkili mahkeme davalının ikametgahı mahkemesidir. Öte yandan aynı yasanın 10.maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.
Somut olayda, icra dosyasına borçlu vekili tarafından süresinde sunulan itiraz dilekçesinde yetkili icra dairesinin Kartal İcra Dairesi olduğu belirtilerek itiraz edilmiştir. Eser sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda borçlunun yerleşim yeri veya sözleşmenin ifa yeri yetkilidir. ( Kaldırma ilamında da ifade edildiği üzere ) Bu itibarla, davalının ikametgahı İcra dosyasına ibraz edilen Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi nüshasında da görüldüğü üzere Kartal ilçesi olup, sözleşmenin ifa yeri ise belli olmadığından dolayı Konya İcra Dairesinin yetkisine yapılan itiraz yerindedir.
Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre, takip borçlusu tarafından süresinde ve geçerli olarak icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş olması kaydıyla, itirazın iptali davasının görüldüğü Mahkemede öncelikle icra dairesinin yetkisi dava şartı olarak değerlendirilmeli; şayet icra dairesinin yetkisiz olduğu tespit edilirse yetkili icra dairesinde takip başlatmak dava ön şartı olduğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta yetkili icra dairesi Kartal İcra Dairesi ( İstanbul Anadolu İcra Daireleri ) olduğu halde takibin Konya İcra Dairesinde başlatılmış olması ve borçlunun geçerli bir şekilde yetki itirazında bulunmuş olması sebebiyle kaldırma ilamı da nazara alınmak suretiyle davanın dava ön şartı eksikliğinden dolayı usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Davanın dava şartı yokluğundan dolayı USULDEN REDDİNE,
2-)Peşin olarak alınan 441,58-TL’den alınması gereken 179,90-TL’nin mahsubu ile fazla alınan 261,68-TL’nin karar kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
3-)Hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-)Davalı tarafından sarfedilen 8,50-TL vekalet harcı ve 492,00-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 500,50-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-)Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden dolayı karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-)Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerin yüzüne karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Konya Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan yargılama sonunda karar verildi. 06/07/2023

Katip … Hakim …