Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/587 E. 2022/515 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
… ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : … Esas
KARAR NO : …

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – […] UETS

DAVALILAR : 1- … – … …
2- … – … …
VEKİLİ : Av. … – […] UETS

DAVALILAR : 3- … – … …
4- … – … …
5- … – … …
6- … – … …

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ……

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının dosya üzerinden yapılan incelemesi sonunda,
TALEP :
Davacı vekili Konya … Asliye Hukuk Mahkemesine vermiş olduğu 20/04/2020 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin uzun yıllar bankacılık sektöründe çalıştığını, asıl lisans eğitimi olan mimarlık mesleğini icra edebileceği bir alanda çalışmak üzere gayri menkul değerleme uzmanı olmak ve bu konuda SPK lisansı olmak istediğini, bunun için mevzuat gereği 3 yıl süre ile bir gayrimenkul değerleme şirketinde çalışması gerektiğini, bu doğrultuda davalı şahısların kurucusu ve ortağı bulunduğu … A.Ş’de güven ilişkisi içinde hiçbir ücret almadan ve SGK primlerini dahi şahsen müvekkilinin kendi cebinden ödemek suretiyle 12/10/2010 tarihinde çalışmaya başlandığını, şirketten herhangi bir maaş almadığını ancak verilen işlere emek verdiğini, katkı sunduğunu, imza attığını, resmi pozisyonu neyi gerektiriyor ise şirketin bir işçisi olarak yaptığını ve şirkette bulunma amacına yönelik olarak aylık sigorta primlerini kendi cebinden ödenmesi için elden davalılara teslim ettiğini, ilerleyen süreçte …’in, müvekkilinin saflığını suistimal ederek hiçbir bedel ödemediği halde şirkete % 10 oranında ortak ettiğini, müvekkilinin, şirketin kurucusu ve ortağı olan Soydemir ailesinin diğer üyelerinin yavaş yavaş şirket hisselerini devrettiklerinden yani şirketten tamamen çıktıklarından habersiz olduğunu, davalılara karşı güvene dayalı olarak müvekkilinin Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı gibi gösterildiğini, literatürde “saman adam” olarak müvekkilinin kağıt üzerinde yönetim kurulu üyesi olduğunu, kalan % 90 hisseyi de …’in kayınbiraderi ve daha öncede de şirkette çalışan o dönemde yönetim kurulu üyesi olan … üzerine aktırıldığını, müvekkilinin inançlı üye olarak yönetim kurulunda yer alırken bu süreçte kurucu üyeler ve diğer yönetim kurulu üyeleri menfaat sahibi konumunda olduğunu, inançlı yönetim kurulu üyeliğinde menfaat sahibi ile inançlı üye arasında bir sözleşme ilişkisi olduğunu, güvene dayalı olarak kurulan bu ilişkide inançlı üye menfaat sahiplerinin yararına hareket ederken menfaat sahipleri de inançlı üyenin uğradığı zararları tazmin borcu altına girdiğini, takip eden süreçte müvekkilinin doğum yapması ve küçük çocuklarının bakımı ile ilgilenmek zorunda kaldığından şirkete uğramadığını ve çok nadir uğradığını, imzalanması gereken bir evrak varsa imzaladığını ve şirket çalışanlarından bir eleman gönderilerek evde kapı önünde ayak üstü imzasının alındığını, daha sonra müvekkilinin 07/07/2015 tarihinde Konya 1. Noterliğinin 9291 yevmiye nolu istifanamesi ile tüm görev ve ilişkilerinden istifa ettiğini şirkete bildirdiğini, % 10 hisseyi yine bedelsiz şekilde devrettiğini ancak SGK tarafından şirketin ve doğal olarak ortak ve yöneticilerin yüklü miktarda borçlandırıldığını bilen şahısların kasıtlı ve kötü niyetli hareketi ile müvekkilinin istifasını işleme koymadıklarını, müvekkilinin gıyabında sanki genel kurulda hazır bulunuyormuş gibi müvekkilinin imzası taklit edilerek kararlar alındığını, Konya … soruşturma numaralı dosyasında yaptırılan raporda genel kuruldaki imzaların sahte olduğunun, müvekkili tarafından atılmadığının tespit edildiğini, müvekkilinin bankada bulunan 29.545 Dolar’a SGK tarafından şirket borçları nedeni ile bloke konulduğunu, daha sonra bu para 23/03/2018 tarihinde 116.788 TL olarak bozdurulduğunu ve SGK tarafından çekildiğini, davalıların organize bir şekilde şirket borçlarını müvekkiline yıktığının somut olduğunu, taraflar ile telefon görüşmelerinde her ne kadar müvekkilinin mağduriyetinin giderileceğini beyan etmiş iseler de sadece müvekkilinin eşinin hesabına 7.200 TL gibi komik bir rakam ödediklerini beyan ederek fazlaya dair her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla 28.182 ABD doları cinsinden paranın fiil ödeme tarihindeki TCMB efektif satış döviz kuru üzerinden karşılığının, devlet bankalarının bu yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi oranında 23/03/2018 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkiline verilmesine, yine müvekkilinin haksız fiil ile uğradığı acı ızdırap üzüntü ve sıkıntılar nedeniyle 20.000,00 TL manevi tazminatın 23/03/2018 zarar tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAPLAR:
Davalı … vekili Konya…. Asliye Hukuk Mahkemesine vermiş olduğu 10/07/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ….’de ortak ve yönetici olarak görev yaptığını, 2012 yılında GK ile hem ortaklıktan hem de yöneticilik görevlerinden ayrıldığını, ayrılma sonrası herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davacının 2012 yılından itibaren şirkette hissedar ve yönetim kurulunda üye olarak görev yaptığını, 2012,2013ve 2014 yılındaki genel kurul toplantılarına katıldığını, 2015 yılında hisselerini müvekkiline devretiğini, şirkette payı kalmadığını iddia ederek istifa etmek istediğini ve noterden ihtar yolladığını, 2016 yılında yapılan genel kurul toplantısında şirketin tek yönetim kurulu üyesi olarak … seçildiğini, davacının görevi 2016 yılında yapılan genel kurul toplantısına kadar sürdüğünü, görevli mahkemenin asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, arabuluculuğa başvurulmadığını usulden reddi gerektiğini, davada davalı tarafın şirket olarak gösterilmesi gerekirken ortaklara husumet yöneltilmesinin davanın usulden reddi gerektiğini, davacının kişisel tecrübesi ve pozisyonu göz önünde bulundurulduğunda saman adam olmadığı ve şirkette etkin olduğunun görüldüğünü, davacının üst düzey yönetici olduğunu ve SGK borçlarından şirketle birlikte müteselsilen sorumlu olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili Konya …. Asliye Hukuk Mahkemesine vermiş olduğu 07/09/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının hissedar ve yönetim kurulu üyesi olduğu tarih aralığında müvekkilinin şirket ile herhangi bir ilişkisi bulunmadığını, müvekkilinin 07/07/2011 tarihli genel kurul toplantısı ile hem ortaklıktan hem de yöneticilik görevinden ayrıldığını, davacının şirkette SGK’lı olarak çalışmaya başladığını, 2012 yılından itibaren de bu şirkette hissedar ve yönetim kurulunda üye olarak görev yaptığını, bu sebeple husumet itirazında bulunduklarını ayrıca görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacının şirkette etkin rol aldığını, kanun yönetim kurulu üyelerine tanıdığı çeşitli haklar çerçevesinde şirketin tüm bilgi ve belgelerini inceleme yetkisini uhdesinde bulundurmasına rağmen inançlı üye kavramına sığınarak sorumluluktan kurtulmaya çalıştığını, davacının SGK’nın işlem yaptığı dönem aralığında şirkette üst düzey yönetici olduğunu SGK borçlarından şirketle birlikte müteselsilen sorumlu olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’ın cevap dilekçesi vermemiş görevsiz mahkemedeki duruşmaya gelerek davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalıların cevap dilekçesi vermediği, duruşmalara da katılmadıkları görülmüştür.
DAVANIN NİTELİĞİ, DELİLLER, DEĞERLENDİRİLME VE GEREKÇE :
Davacı tarafından maddi ve manevi zararlarının tazmini talebi ile Konya …. Asliye Hukuk Mahkemesinin …esas sayılı dosyasında 20/04/2020 tarihinde iş bu davanın açıldığı, adı geçen mahkemenin 25/05/2021 tarih,… esas, …… karar sayılı görevsizlik kararı ve süresinde yapılan başvuru üzerine dosyanın mahkememize tevzi edildiği anlaşılmaktadır.
Konya BAM 6. Hukuk Dairesinin 02/06/2022 tarih ve 2021/1970 Esas, 2022/954 Karar sayılı ilk derece mahkemesinin görevi hususuna yönelik olarak kesin nitelikte verdiği karar uyarınca iş bu davanın ticari dava olduğunda ve Mahkememizin davaya bakmakla görevli olduğunda tereddüt bulunmamaktadır.
09/12/2018 tarih ve 7155 Sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Talebin Başlatılması Usulü Hakkındaki Kanun’un 20. maddesi ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere kanuna eklenen “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlıklı 5/A maddesinin 1. fıkrasına göre; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
Aynı kanunun 23. maddesi ile 6325 sayılı Kanuna Dördüncü Bölümden sonra gelmek üzere eklenen “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlıklı 18/A maddesine göre “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
Dava, şirket yöneticisinin sorumluluğuna dayalı tazminat davası olup bu husus TTK’da düzenlendiğinden, mutlak ticari dava niteliğindedir. İstinaf Mahkemelerinin ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamasına göre bir miktar para alacağının ya da eldeki davada olduğu gibi tazminat alacağının tahsili amacıyla açılan davalarda, arabuluculuk dava şartıdır ve bu dava şartı sonradan giderilebilir dava şartlarından değildir.
Dava dilekçesine arabuluculuk son tutanak aslı veya arabulucu tarafından onaylı suretinin eklenmediği ve davacı vekilince sunulan cevaba cevap dilekçesinde davanın arabuluculuğa tabi olmadığının, dolayısıyla arabulucuyuğa başvurulmadığının bildirildiği görülmüştür.
Dava, her ne kadar daha önce görevsiz Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış ise de, davanın görevsiz mahkemede açılması arabulucuk dava şartını bertaraf edemeyeceğinden ve dava tarihi itibariyle yukarıda sözü edilen yasa maddeleri yürürlükte olduğundan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda belirtilen nedenlerle;
1-Davacının davasının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. Maddesi gereğince arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Peşin alınan 3.679,65TL harçtan alınması gereken 80,70TL harcın mahsubu ile fazla alınan 3.598,95TL’nin kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar … ve … tarafından yapılan 15,60TL vekalet suret harcı yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalılar … ve …’e verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6-Davalılar … ve … vekili yararına (maddi tazminat talebi yönünden) AAÜT’ye göre hesaplanan 9.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılar … ve …’e verilmesine,
7-Davalılar … ve … vekili yararına (manevi tazminat talebi yönünden) AAÜT’ye göre hesaplanan 9.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılar … ve …’e verilmesine,
8-İş bu karar duruşma yapılmaksızın evrak üzerinden yapılan inceleme sonunda verildiğinden ve talep olmadan gerekçeli karar tebliğe çıkarılamayacağından varsa gider avansından harca yapılarak davanın 08/09/2022 tarihinde karara bağlandığı ve talep halinde gerekçeli kararın tebliğe çıkarılabileceği hususlarının tüm taraflara tebliğine,
Dair; tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince (2) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oy birliğiyle karar verildi. 08/09/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır