Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/550 E. 2022/775 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA TÜRK MİLLETİ ADINA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
KARAR YAZMA TARİHİ :
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİANIN ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin … Llp Şirketi’ne simsarlık sebebiyle 33.000-Euro borçlu olduğunu, Kazakistan’da kurulu … Şirketi’nin davalıdan alacaklı olduğunu, bu şirketin alacağının sebebinin simsarlık ilişkisi olduğunu, … Şirketi’nin davalının Kazakistan’da … ile sözleşme yapılmasına ve davalının bu şirkete mal satmasına aracılık ettiğini, bu aracılık ilişkisinden dolayı davalı şirketin müvekkiline 33.000-Euro borçlu olduğunu, … Llp Şirketi’nin yetkilisi davacı …’ın davalı şirket adına ve davalı şirket tarafından kendine açılmış e-mail hesabından Rusya’daki müşteri şirketin adresine sözleşmeyi gönderdiğini ve müşterinin de cevabında sözleşmeyi kabul ettiğini açıkça müvekkiline bildirdiğini, müvekkilinin gönderdiği mail içeriğinin “…, merhaba! Size imzalı bir sözleşme ve eklerini gönderiyorum, imzalanmış olanı sizin tarafınızdan bekliyoruz.” şeklinde olduğunu, davalının makine sattığı müşterinin cevabının ise “… iyi günler! Sözleşme kabul edildi, lütfen imzalayabilir misiniz? Buna cevaben, bizim tarafımızdan imzalı bir tane göndereceğim ve hemen ödeme yapacağız. Şimdiden teşekkür ederim. Dış Ticaret Müdürü …” şeklinde olduğunu, müşterinin daha sonra 9 Kasım 2021 tarihinde ödemeyi de davalıya yaptığını, müvekkilinin ve Rusya’da başka birisi, davalı ile bir Rus şirketi arasında sözleşme yapılmasına aracılık yaptığı için ücrete hak kazandığını, davalı şirketin, aracı şirketin temsilcisi davacı müvekkiline gönderdiği maillerde de müvekkiline borçlu olduğunu açıkça ikrar ettiğini ve söz konusu bedelin ödeneceğini kabul ve taahhüt ettiğini, davalı şirket Rusya’daki alıcı firma ile yapılan sözleşmeye istinaden, iki farklı aracıya 73.000-Euro komisyon ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalı şirketin satış yetkilisi … tarafından müvekkiline gönderilen whatsap mesajında satış rakamının 197.000-Euro olduğunu, iki farklı aracıya 73.000,00-Euro verileceğinin kabul edildiğini, … tarafından müvekkiline gönderilen mesajda “Satış bedeli 197.000-Euro Aradaki 73.000-Euroluk fark fatura karşılığında aracılara verilecek 2 farklı aracı mevcut” ifadelerine yer verildiğini, işbu satışın gerçekleşmesinde Rusya’da faaliyet gösteren bir başka aracının daha olduğunu ve davalı şirket bu aracı firmaya 40.000-Euro ödediğini, kalan 33.000-Euro da müvekkiline ödenmesi gerektiğini, bu hususun davalı şirket satış yetkilisi … tarafından müvekkiline gönderilen 30 Kasım 2021 tarihli whatsap mesajında açıkça zikredildiğini, hatta bu mesajda … şirket muhasebe müdürü …’nin kendisine göndermiş olduğu mailin de resmini gönderdiğini, ücret alacaklısı şirketin yetkilisi müvekkiline mail adresinden davalı şirket yetkilisi …’a ait kurumsal e mail adresine gönderilen mailde müvekkiline “Her şey yolunda hesap bilgilerim aşağıdadır” şeklinde mail attığını, davalı şirket yetkilisinin …’ında “Gönderdiğiniz faturayı teslim aldık” “Talebiniz doğrultusunda hakedişinizin kişisel banka hesabınıza aktarılacaktır” şeklinde cevap verildiğini, müvekkilinin mail ekinde de takibe dayanak yapılan faturayı davalı şirkete gönderdiğini, alacaklı şirketin 26.000-Euro fatura kestiği için bu miktar üzerinden takip yapıldığını, müvekkilinin davalıdan fatura bedelinden ayrı olarak 6.000-Euro daha alacağı bulunduğunu, mail yazışmalarının davalının müvekkilinin alacağını kabul ettiğini ve ödeme taahhüdünde bulunduğunu, faturayı kesen ve alacaklı olan şirketin, alacağını davacı müvekkiline devrettiğini, devir sözleşmesine göre müvekkilinin alacaklı şirketten alacağını devraldığını, bu sebeple alacağın müvekkiline geçtiğini, müvekkilinin Karaman İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası ile takip yapıldığını, takip dayanağı olarak da fatura ve devir sözleşmesinin gösterildiğini, davalının vekili aracılığı ile takibe itiraz ettiğini ve takibin durdurulduğunu, tarafların arabuluculuk sürecinde de bir uzlaşmaya varamadıklarını, taraflar arasındaki ihtilafın simsarlık sözleşmesinden kaynaklandığını, sözleşmelerden doğan davalarda, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin yetkili olduğunu, müvekkilinin alacağı hususunda tarafların mutabık kaldıklarını, bu nedenlerle davalının Karaman İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına itirazın iptalini ve 26.000-Euro’nun fiili ödeme günündeki kur üzerinden takibin ticari faiziyle birlikte devamını, davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu için %20 oranında icra ve inkar tazminatına karar verilmesini, müvekkili ile akdedilen sözleşmeye istinaden %10 akdi vekalet ücretinin de davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin dava taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ:
Davalı tarafa usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiş olup, davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı yan söz konusu davayı Karaman İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibine yapılan itirazın iptali olarak ikame ettiğini, işbu itirazın iptali davasınının ise Konya’da ikame edildiğini, oysa ki söz konusu icra takibinin Karaman’da açıldığını, ayrıca HMK ‘nın genel hükümlerine göre de işbu davada genel yetkili mahkemenin davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olan Karaman Mahkemeleri’nin olduğunu, mahkememizde görülmekte olan davanın itirazın iptali davası olması sebebiyle davacının simsarlık sözleşmesine ilişkin hükümlerinin uygulanması taleplerinin kabul edilemeyeceğini, bu nedenlerle söz konusu dosyada yetkisizlik kararı verilmesini ve dosyanın yetkili mahkeme olan Karaman Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini, önemle söz konusu davanın görevli mahkemede ikame edilmediğini, davacı tarafın tacir olmadığını, davaya konu edilen ve iddia olunan işin ticari bir iş olmadığını, işbu davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi iken davacı yanca görevsiz mahkeme olan Asliye Ticaret Mahkemesinde ikame edildiğini, öncelikle söz konusu davanın itirazın iptali davası olduğunu, icra takibinin yalnızca 01.12.2021 tarihli ve 26.000 € bedelli faturaya dayalı olarak başlatıldığını, itirazın iptali davasında takibe konu alacak sebebinin değiştirilemeyeceğini, itirazın iptali davalarında alacaklı, icra takibinin dayanağı olan belgeler dışında başka belgelere dayanamayacağını, bu davada ispat yükünün kural olarak davayı açan alacaklıda olduğunu, alacaklı alacağını ispatla yükümlü olduğunu, müvekkili şirket ile davalı yan arasında simsarlık sözleşmesi veya herhangi bir sözleşme kurulmadığını, yazılı veya sözlü herhangi bir anlaşma bulunmadığını, davacının Kazakistan’da kurulu dava dışı … Llp isimli şirketin yetkilisi olduğunu, … Llp isimli şirketin müvekkili davalıya yurt dışındaki işleri sebebiyle sözleşme yapılmasına ve müvekkilinin yurt dışına mal satmasına aracılık ettiğini, bu nedenle davacının müvekkili davalıdan simsarlık ilişkisi sebebiyle 33.000 € alacaklı olduğunu, bu alacağın şimdilik 26.000 €’luk kısmı için fatura tanzim edildiğini, bakiye kısım yönünden alacağının saklı olduğunu, müvekkili şirketin kayıtlarını ve hesaplarının araştırılması neticesinde davacı yan ile yapılmış herhangi bir sözlü veya yazılı sözleşmeye rastlanmadığını, müvekkili şirket tarafından davacıya yapılan herhangi bir ödemeye de rastlanılmadığını, müvekkili şirketin hem yurt içi hem de yurt dışı pazarında üretime yönelik önde gelen bir firma olduğunu tüm işlerinde TTK m.18 uyarınca basiretli bir tacir olarak hareket ettiğini, davacının iddia ettiği boyutta bir ödeme kapsamında müvekkili şirketin yazılı veya sözlü bir sözleşme olmaksızın hareket etmesi ticaret hayatına ve hayatın doğal akışına uygun olmadığını, müvekkili şirketin herhangi bir yazılı anlaşmaya dayanmaksızın davacının iddia ettiği oranda bir komisyon ile çalışmasının ticari hayata ve hayatın olağan akışına açıkça aykırı olduğunu, davacının alacağını dayandırdığı söz konusu faturanın müvekkili şirket kayıtlarında mevcut olmadığının bilirkişi marifetiyle tespit edilebileceğini, dolayısıyla müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde işbu 73.000 €’luk komisyon ödemesinin 40.000 €’sunun ödendiğini ve kalan 33.000€’sunun da kendisine ödenmesi gerektiğini belirtmişse de bu hususun da bir dayanağının bulunmadığını, davacının iddia ettiğine göre söz konusu satışlarda iki adet aracı bulunmaktaysa kabul anlamına gelmemek kaydıyla bu aracılara ödenecek bedellerin hesabının da muğlak olduğunu, bu hususta davacının lafzi beyanlarına itibar edilemeyeceğini, yine aynı şekilde davacının müvekkilden, 26.000 € haricinde 6.000 € daha alacaklı olduğunu ancak bu alacağını saklı tuttuğunu belirttiğini, ancak bu iddianın da mesnetsiz olduğunu ve itibar edilmemesi gerektiğini, dava dışı … Llp isimli şirket ile müvekkili şirket arasında 31.12.2021 tarihli mutabakatsızlık mektubunun mevcut olduğunu, dolayısıyla davacının devraldığını iddia edeceği herhangi bir alacağının bulunmadığını, ayrıca davacı ile müvekkili şirket arasında iddia edilenin aksine mutabakat bulunmadığını, bu nedenle söz konusu borcu kabul etmediklerini, davacının dava dilekçesinde takibe konu fatura bedeli konusunda müvekkili ile davacının mutabık kaldığını, faturanın da kayıtlara işlendiğini bu hususların gerçeği yansıtmadığını, nitekim 31.12.2021 tarihli evrakta görüldüğü üzere … Llp isimli şirket tarafından müvekkiline gönderilen mutabakat mektubunun, cari hesabında herhangi bir bakiye olmaması nedeniyle “mutabık olmadığımıza ilişkin bilgiler” yazılarak imzalandığını, davacının dava dışı … Llp isimli şirketten, müvekkili nezdinde devralacağı bir alacağın mevcut olmadığını, bu nedenlerle davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddini, davacı aleyhinde HMK m 329’da belirtilen vekalet ücreti ve disiplin para cezasının hükmedilmesini, davacının asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, arabuluculuk vekalet ücreti ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ÇEKİŞMELİ HUSUSLAR, TOPLANAN DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; İtirazın iptali davası olup, İ.İ.K.’nun 67. maddesi gereğince yasal bir yıllık süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalının Karaman İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptalinin gerekip gerekmediği ve takipteki kadar davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Taraflarca bildirilen deliller toplanılmış, Karaman İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, Konya Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 23/08/2022 tarihli cevabi yazısı, Konya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nin 23/08/2022 tarihli cevabi yazısı, Kulu Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 22/08/2022 tarihli cevabi yazısı, Selçuk Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 20/10/2022 ve 01/09/2022 tarihli cevabi yazıları, taraflar arasındaki yazışmalar, takip konusu fatura, taraflar arasındaki sözleşmenin tercümesi dosya arasına alınmıştır.
Davacı taraf dava dışı … Llp Şirketi’nin davalıdan olan alacağını temlik almak suretiyle huzurdaki davadaki icra takibini başlatmıştır. Mahkememizce yazılan müzekkerelere verilen cevaplardan da görüleceği üzere davacının bizzat tacir olmadığı anlaşılmıştır.
Davada öncelikle mahkememizin görevli olup olmadığının belirlenmesi icap etmektedir.
Görev hususu kamu düzeninden olup ve de dava şartları arasında düzenlendiğinden dolayı açılan davada mahkememizin görevli olup olmadığının tetkiki gerekmektedir. Aşağıda ayrıntılı olarak Ticaret Mahkemelerinin görevleri ile alakalı izahatlar yapılacaktır. Lakin bu açıklamalar evvelinde her ne kadar davalı tacir olsa da davacı taraf tacir değildir.
Ticaret Kanunumuz ise ticari iş esasını değil ticari işletme esasını baz almış olup, görev hususunun da bu meyanda değerlendirilmesi gerekmektedir.
İşbu davada öncelikle mahkememizin görevli olup olmadığının üzerinde durulması gerekmiştir.
H.M.K.’nun görev-görevin belirlenmesi ve niteliği başlıklı 1. maddesi; “(1)Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmünü amirdir.
H.M.K.’nun görev-asliye hukuk mahkemelerinin görevi başlıklı 2. maddesi; “(1)Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2)Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükmünü amirdir.
HMK nun görev-sulh hukuk mahkemelerinin görevi başlıklı 4. maddesi; “(1)Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a)Kiralanan taşınmazların, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b)Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c)Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç)Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmünü amirdir.
H.M.K.’nun dava şartları başlıklı 114. maddesi; “(1)Dava şartları şunlardır: a)Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. b)Yargı yolunun caiz olması. c)Mahkemenin görevli olması. ç)Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması. d)Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması. e)Dava takip yetkisine sahip olunması. f)Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması. g)Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması. ğ)Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi. h)Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması. ı)Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması. i)Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması. (2)Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmünü amirdir.
H.M.K.’nun dava şartlarının incelenmesi başlıklı 115. maddesi; “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2)Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. (3)Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” hükmünü amirdir.
Türk Ticaret Kanununun ticari davalar, çekişmesiz yargı işleri ve delilleri başlıklı 4. maddesi; “(1)Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a)Bu Kanunda, b)Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c)11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d)Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e)Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f)Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır. (2)Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 18.06.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmünü amirdir.
Türk Ticaret Kanununun ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler başlıklı 5. maddesi; “(1)Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. (2)Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir. (3)(Değişik: 26.06.2012–6335/2 md.)Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. (4)(Değişik: 26.06.2012–6335/2 md.)Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi, davaya devam eder.” hükmünü amirdir.
T.T.K.’nun ticari işletme başlıklı birinci kitabının tacir başlıklı birinci kısmının ticari işletme-bütünlük ilkesi başlıklı 11. maddesi; “(1)Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. (2)Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir. (3)Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.” hükmünü amirdir.
T.T.K.’nun ticari işletme başlıklı birinci kitabının tacir başlıklı birinci kısmının tacir-gerçek kişiler-genel olarak başlıklı 12. maddesi; “(1)Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. (2)Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. (3)Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmünü amirdir.
T.T.K.’nun ticari işletme başlıklı birinci kitabının tacir başlıklı birinci kısmının tacir-gerçek kişiler-esnaf başlıklı 15. maddesi; “(1)İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. Ancak, tacirlere özgü 20 ve 53 üncü maddeler ile Türk Medenî Kanununun 950 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da uygulanır.” hükmünü amirdir.
T.T.K.’nun ticari işletme başlıklı birinci kitabının tacir başlıklı birinci kısmının tacir-tüzel kişiler başlıklı 16. maddesi; “(1)Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar. (2)Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.” hükmünü amirdir.
T.T.K.’nun 4. maddesinde ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi kurumu düzenlenmiştir. TTK nun 4. maddesine göre; Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Yine tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; T.T.K.’ndan, T.M.K.’nun 962–969. maddelerinden, T.B.K.’nun 202, 203, 444, 447, 487–501, 515–519, 532–545, 547–554, 555–560 ve 561–580. maddelerinden, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuattan, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerden ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerden doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
T.T.K. ‘nun 5. maddesinde de ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi kurumundan hareket ederek asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu dava ve işler düzenlenmiştir. T.T.K.’ nun 5. maddesine göre; Asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Yine özel kanunlardan doğan özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer dava ve işlere asliye ticaret mahkemesi bakmakla görevlidir.
Bir davaya asliye ticaret mahkemesinin bakmakla görevli olabilmesi için görülecek dava veya işin; 1-Ya her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davası olması, 2-Ya da T.T.K.’nda düzenlenen bir konudan doğan hukuk davası olması, 3-Veyahut T.T.K. 4/1. maddenin (b), (c), (d), (e), (f) bentlerinde sayılan konulardan doğan hukuk davası olması, 4-Yahut da diğer özel kanunlardan doğan hukuk davası olması gerekmektedir.
Eldeki davada davalı taraf tacirdir. Ancak davacı tacir değildir. Bu nedenle tacir olmayan veya tacir sayılması mümkün olmayan gerçek ya da tüzel kişinin ticari işletmesinin olması da mümkün değildir.
Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarına asliye ticaret mahkemeleri bakar. Lakin davacı yan tacir olmadığından, ticari bir işletmeden de söz edilemez.
Eldeki dava TTK nda düzenlenmiş bir dava ve iş de değildir.
Eldeki dava TTK nun 4/1-b-c-d-e-f maddelerinde sayılan dava ve işlerden de değildir.
Eldeki dava özel kanunlarda sayılan asliye ticaret mahkemelerinin bakacağı dava ve işlerden de değildir.
Asliye ticaret mahkemeleri ile asliye ve sulh hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisidir. İşbu davaya sulh hukuk mahkemelerinin bakacağına ilişkin H.M.K.’nun 4. ve 382. maddelerinde ve diğer kanunlarda bir hüküm olmadığından, dava çekişmesiz yargı işi de olmadığından ve davaya bakacak görevli mahkemeyi kanun belirlediğinden, işbu davaya bakmaya sulh hukuk mahkemeleri de görevli değildir. İşbu davaya bakmaya genel görev kuralı gereğince asliye hukuk mahkemeleri görevlidir.
Dava davalı tarafın tacir, davacı tarafın tacir olmadığı, itirazın iptali davasıdır.
İşbu davaya bakmaya davacı yan tacir olmadığından dolayı mahkememiz görevsiz olup davaya Asliye Hukuk Mahkemeleri bakmakla görevlidir.
Nitekim Konya BAM .H.D.’nin … E., … K. Sayılı ve 17/05/2022 tarihli ilamında özetle; Somut olayda, davacılar tarafından temlik sözleşmesi uyarınca davalının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğinden bahisle alacak isteminde bulunulmuş olup, davacıların temlik sözleşmesine konu yaptıkları alacağın borçlusu durumundaki tasfiye halindeki … Kurumu A.Ş. bu davada taraf olmadığı gibi, uyuşmazlık konusu alacak da doğrudan doğruya davalının ticari işletmesiyle ilgili değildir. Uyuşmazlığın çözümünde 818 sayılı BK’nın 162 vd. maddeler (6098 sayılı TBK’nın 183 vd.) uygulanacağından yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca ve Yargıtay . HD’nin … E- … K. , … E- … K. , … E-… K. ,… E-… K., … E- … K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere dava konusu uyuşmazlığın ticari dava niteliği taşımadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunup esastan red kararı verilmiştir. Burada ise uyuşmazlık konusu davacının ticari işletmesi ile alakalı değildir. Zaten davacının kendisi de tacir değildir.
Aynı yerdeki farklı mahkemeler arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, mahkemelerce görev hususu resen nazara alınır. H.M.K.’nun 114. maddesi gereğince mahkemenin görevli olması hususu dava şartlarındandır. H.M.K.’nun 115. maddesi gereğince de mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartındaki noksanlığın sonradan giderilmesi mümkün değildir. Mahkemenin görevsizliği halinde de davanın usulden reddi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmelidir.
Bu nedenle H.M.K.’nun 114/1-c maddesi ve H.M.K.’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartlarından olan bu hususun sonradan giderilmesi mümkün olmadığından bu konuda davacıya ek süre vs. verilmesine gerek olmaksızın dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Açılan davada mahkememiz görevsiz olduğundan davanın HMK 114/1-c ve 115/2 Maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-HMK nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, verildiği anda kesin olan kararlarda kararın tebliği tarihinden, süresinde kanun yoluna başvurulmadığından kesinleşen kararlarda kararın kesinleştiği tarihten ve kanun yoluna başvurulan kararlarda da kanun yolu başvurusunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren yasal iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dava dosyasının görevli KONYA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE.
Belirtilen iki haftalık süre içinde talepte bulunulmaması veya süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar (ek karar) verileceğinin taraflarca bilinmesine.
3-H.M.K.’nun 331/2. maddesi gereğince harç, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece bir karara bağlanmasına, görevsizlik kararından sonra dosyanın Konya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmemesi halinde talep üzerine mahkememizce verilecek ek karar ile yargılama, harç giderleri hususunun karara bağlanmasına,
Dair; taraf vekillerinin vekilinin yüzüne karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Konya Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan yargılama sonunda karar verildi. 15/12/2022

Katip Hakim