Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/245 E. 2022/268 K. 12.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı … Ltd. Şti. Vekili Av. … Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine ibraz etmiş olduğu 01/03/2010 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; tarafların 11/11/2005 tarihinde yapılan sözleşme ve protokol gereği ticaret yapmakta olduklarını, zaman içerisinde müvekkil şirketin bir alt şirketi olan … AŞ’nin de bu sözleşme uyarınca ticarete dahil olduğunu, müvekkil şirketin davalı şirketten mal almakta olduğunu, sözleşme gereği sezon başında müvekkil şirket bağlantı yapmakta sene içerisinde alacağı mallara karşılık olmak üzere davalı şirkete çek keşide etmekle satın aldığı malları piyasaya sunarak aldığı müşteri evraklarını davalıya vermekte kendi çeklerini iade almakta olduğunu, bu durumun yaklaşık 3 yıl bu şekilde sürdüğünü, karşılıksız kalan çek yada senetlerin müvekkil şirkete iade edildiğini, karşılığında yeni kambiyo senetleri yada nakit para verilmekte olduğunu, davalının ürettiği malları arıza çıkması ile yaklaşık olarak 800.000,00 TL bedelli malların iade edilmesi ile tarafların 14/10/2009 tarihli protokol tanzim edilmiş olduğunu, tanzim edilen protokol ile keşide tarihi gelecek çekleri iade almak üzere daha ileri keşide tarihli çek keşide etme hususunda anlaşmış olduklarını ve müvekkil şirketin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmiş olduğunu, protokolün 1. Maddesi gereğince davalıya protokole istinaden 14 adet çek keşide edildiğini, 2. Maddesi uyarınca ipotekli gayrimenkulün davalıya devrinin yapıldığını, 3. Maddesi gereğince cari hesaplar için 500.000 TL bedelli müşteri senetlerinin ciro edilerek davalıya verildiğini, 4. Maddesi gereğince davalı şirketin elemanı olan …’e güney doğu tahsilatına ilişkin evrakların ciro edilerek teslim edildiğini ancak davalı taraf protokolün 5. Maddesi gereğince verilmesi gereken çekleri müvekkil şirkete iade etmediğini, davalının müvekkilini bankadan alınıp iade edilecek diyerek oyaladığını, protokol gereğince iade edilmesi gereken ekim ayına ait çeklerden 4 adet toplamı olan 400.000 TL bedelli çekler davalı tarafından bankaya ibraz edilmediğini, 100.000 TL bedelli çekin protokole aykırı şekilde tahsil edildiğini, alamadığı çeklere karşılık yeni çek veren müvekkil şirket istemeden de olsa mecburen bu çeki ödemek zorunda kalmıştır, müvekkilinin ısrarla kasım ve aralık aylarına ait çeklerini istemekte iken bu kez davalının kaydi olarak müvekkile iade göstermiş olduğu müşteri evraklarından dolayı müvekkil hakkında ve müşteriler hakkında ihtiyati haciz kararı alarak icra takibi başlatmış olduğunu, söz konusu dosyaların Ilgın İcra Müdürlüğünün … -… -… esas sayılı takip dosyaları olduğunu, müşteriler hakkında ayrı icra takiplerinin açılmış olduğunu, davalı tarafından keyfi şekilde tüm yazılı ve sözlü anlaşmalara aykırı olarak yapılan kaksız işlemler nedeniyle zor durumda kalan müvekkili şirketin protokol gereği kendisine iade edilmesi gereken çeklerden 3 tanesinin davalı tarafından bankaya ibraz edilmemiş 150.000 TL bedelli 2 tanesi davalı tarafından bankaya ibraz edilerek karşılıksız kaydı arkasına yazdırılmış olduğunu, müvekkili şirketin yeni müşteri çeklerini davalıya vererek 2 adet arkası yazılan çeki davalıdan alarak bankaya ibraz ettiğini ve düzeltme hakkını kullanmış olduğunu, müvekkili şirket yetkilisi olan …’in çekleri alıp düzeltme hakkını kullanmak için şirketlerinin olası borcu için şahsen kefil olduğunu, müvekkili şirketin davalıya noter vasıtasıyla yapılan keşfi işlemin yasal olmadığını ihbar ettiğini, davalının protokol gereği iade etmesi gereken 12. Aya ait çekleri iade etmediğini, tamamını ibraz müddetinin son gününde bankaya ibraz ettiğini ve 500.000 TL’yi bankadan tahsil ettiğini, yapılan bir kamu ihalesini müvekkil şirketin almasından dolayı davalı kendisine teminat olarak müvekkil tarafından verilen 2 adet toplam 1.000.000 TL bedelli çekleri arka arkaya yazdırmış olduğunu akabinde ihtiyati haciz kararı alarak müvekkil şirketi hakkında icra takibi başlattığını, buna istinaden müvekkili şirketin Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinde … ve … esas sayılı dosyaları ile menfi tespit davası açmış olduğunu ancak teminatın müvekkili şirketçe yatırılamamasından dolayı takiplerin devam ettiğini bu olaylar sonucunda davalı yüzünden müvekkili şirketin batma noktasına geldiğini, 14/10/2009 tarihli protokol gereğince davalının iade etmediği ve tahsil ettiği çekler ve müvekkili şirkete ait gayrimenkulün devrinini davalıya verilmesi, davalıya ve davalının güneydoğu bölgesi temsilcisi …’e verilen çek ve senetler bir arada düşünüldüğünde müvekkili şirketin davalıya borcunun bulunmadığının hatta alacağının bulunduğunu, bu nedenle müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığını talep ettiğini, davalının anlaşmaya aykırı bir şekilde haksız ve kötü niyetli olarak tahsil ettiği çeklerin düşünülmesiyle müvekkili şirketin davalıya borcunun kalmadığından dolayı davalıya verilmiş bulunan … Bankasının … -… ve … çek nolu her biri 100.000 TL bedelli 3 adet çekten dolayı borçlarının olmadığını, yargılamanın sonunda hatta müvekkilinin davacıdan alacağının bulunduğunun anlaşılacağını, davalının hiçbir suretle yapmış olduğu tahsilatlara ilişkin müvekkiline bilgi vermediğini, müşteri evraklarından fiili olarak iade yapmadığını bu nedenle öncelikle müvekkilinin 14/10/2009 tarihli protokole istinaden davalıya vermiş bulunduğu toplam değerinin 1.350.000,00 TL bedelli 14 çekten ve 300.000,00 TL toplam değeri olan 3 adet çeke istinaden ödeme yapılmamasına ilişkin ve başlatılan icra takiplerinin durdurulması hususunda tedbiren mahkememizce karar verilmesini, ayrıca belirtilen açıklamalar doğrultusunda açmış oldukları davanın kabulüne ve davalının %40 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın reddini savunmuştur.
Açılan dava Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. sırasına kaydedilmiş, (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21/10/2021 gün ve … E. … K. sayılı kararı ile bu davaya Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin bakması gerektiği gerekçesiyle, dosyanın Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, karar taraflara tebliğ edilmiş, kesinleşme şerhi yazılarak Konya Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmiş ve tevzi sonucu Mahkememizin … E. sırasına kaydedilmiştir.
Heyetimizce gereği görüşüldükten sonra varılan kanaate göre;
Öncelikle davaya bakmaya Mahkememizin görevli olup olmadığının üzerinde durmak gerekmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesinde: Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir” hükmüne yer verilmiştir. HMK nun 114. maddesi gereğince mahkemenin görevli olması hususu dava şartlarındandır. Mahkemelerce görev hususu resen nazara alınır. HMK nun 115. maddesi gereğince de mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartındaki noksanlığın sonradan giderilmesi mümkün değildir. Mahkemenin görevsizliği halinde de davanın usulden reddi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmelidir.
Bir davaya asliye ticaret mahkemesinin bakmakla görevli olabilmesi için görülecek dava veya işin; 1-Ya her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davası olması, 2-Ya da TTK’nda düzenlenen bir konudan doğan hukuk davası olması, 3-Veyahut TTK 4/1. maddenin (b), (c), (d), (e), (f) bentlerinde sayılan konulardan doğan hukuk davası olması, 4-Yahut da diğer özel kanunlardan doğan hukuk davası olması gerekmektedir.
Dava, tacirler arasında menfi tespit talebine ilişkin olup ticari davadır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun dayanağını 5235 sayılı Kanun’un 7. maddesinden alan, 08/07/2021 tarih ve 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlan 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile “Konya Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Konya ilinin mülki sınırları, Olarak belirlenmesine, İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına.” karar verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta öncelikle çözüme kavuşturulması gereken husus, anılan HSK Genel Kurulu Kararının 01.09.2021 tarihinden önce açılmış olan davalara tahmil edilip edilemeyeceği, bu tarihten önce açılmış davalara bakan İlçe Mahkemelerince, dosyaların, görevsizlik veya gönderme kararı yoluyla Konya Asliye Ticaret Mahkemelerine devredilip devredilemeyeceği meselesidir.
Konuya ilişkin emsal yüksek yargı kararlarının ilgili kısımları aşağıya aynen alınmıştır.
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 gün ve … E. … K. sayılı içtihadı;
“…Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” şeklindedir.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi’nin 28/12/2021 tarih, … Esas … Karar sayılı kararı;
“…Görüldüğü gibi, mahkemelerin görev ve yetkilerine ilişkin kuralların kanunla yapılmasının öngörülmesi gerekli olmakla birlikte, bu güvence tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda bu yargılama merciinin, uyuşmazlığın ortaya çıkmasından önce kurulmuş olması gerekir. Bu yönüyle Doğal hâkim ilkesi, sırf bir olaya ya da uyuşmazlığın taraflarına özgü olağanüstü yargı mercilerinin kurulmasına engeldir.
Doğal hâkim ilkesi, hukuksal belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine hizmet ettiği için hukuk devletinin temel unsurlarından biridir. Kişilerin, bir suç işlediklerinde ya da bir hukuki uyuşmazlıkla karşılaştıklarında, söz konusu suçtan dolayı yapılacak yargılanma yerini ya da hukuki uyuşmazlığı çözecek olan yargı merciini ve hangi yargılama süreçlerinden geçileceğini bilmeleri gerekir. Aksine eğer uyuşmazlığın ortaya çıkmasından sonra sadece o uyuşmazlığın çözümü için ya da belirli bir suçun yargılanması için yargı yetkisi kullanan merciler oluşturulur ve hâkim görevlendirilirse doğal hâkim ilkesi ihlal edilmiş olur.
Doğal hâkim ilkesi, Anayasa ve AİHS ile garanti altına alınmış bağımsız ve tarafsız mahkemece yargılanma anlamında adil yargılanma hakkı ile de doğrudan bağlantılıdır. Eğer suçun işlenmesinden ya da hukuki uyuşmazlığın ortaya çıkmasından sonra, kişiye veya olaya göre mahkemeler kurulur ve hâkimler görevlendirilirse orada yargı bağımsızlığından da söz edilemez.
Bununla birlikte mahkeme kurulmuş olmakla birlikte mahkeme üyelerinin zaman içinde değişmesi mümkündür. Olağan usuller içerisinde görülmekte olan davaların hâkimlerinin değişmesi doğal hâkim ilkesine aykırılık oluşturmaz.
( … , Türk Anayasa Hukuku, … Yayınları, Ankara 2002, s.118; … , 2015, s. 405. … , 2002, s. 118. …, 2021, s.709. …, 2021, s.710. …, 2021, s.719)
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde Mutlak Ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan Ticari davada yetkili mahkemenin belirlenmesinden ibarettir. Yukarıda açıklamalarımız ve Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince, doğal hâkim ilkesine uygunluğunun sağlanabilmesi için, bu alana ilişkin belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yetmez. Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerekir. Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verilmiştir.
Hülasa Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada DOĞAL HAKİMLİK İLKESİ GEREĞİNCE uygulama yeri yoktur. Hattı zatında Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda DOĞAL HAKİMLİK İLKESİNİN gözetildiği de çok açıktır.
Davacı tarafından 27/11/2020 tarihinde açılan bu ticari davada yetkili ve görevli olan Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görülmesi gerekmiştir.” şeklindedir.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih, … Esas, … Karar sayılı MERCİ TAYİNİ kararı;
“Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.(T.C.Anayasası madde.37 )
Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir..(T.C.Anayasası madde.142 )
Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.(Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde.6)
Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.(6100 sayılı HMK madde.1)
Kanuni hâkim, görev ve yetkisi kanunla belli edilmiş olan mahkemenin hâkimidir. Dolayısıyla mahkemenin görev ve yetkisinin tayin edilmesi işleminin kanun ile yapılmış bulunmasıdır.
Yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yürürlükte bulunan kanunlar aracılığıyla görevi ve yetkisi belirlenmiş olan mahkemenin hâkimine, tabii hâkim denir. Bu çerçevede, tabii hâkim ilkesine uygunluğun sağlanması için, kanunla mahkemenin görev ve yetkisinin belirlenmesi işleminin yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması şarttır.
Tabii hâkim ilkesi, kişilerin, hangi mahkeme önünde yargılanacaklarını kesin olarak bilmelerini mümkün kılmak, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde yargılanma haklarını güvence altına almak, yargıya güveni sağlamak ve yürütmenin yargıya müdahalesini olabildiğince önlemek amaçlarına yönelmiştir. Bu ilke uyarınca herkes işlem veya eylem tarihinde tabi olduğu mahkeme ve hakim huzurunda yargılanma hakkına sahiptir.
(… Adalet MYO Yargı Örgütleri )
Olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü ve davaya bakacak yargı mercinin belirlenmesi için gönderilen dava dosyası incelendiğinde; Davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararından önce açıldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu davada doğal hakimlik ilkesi ve 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanacağı düzenlemesi gereğince uyuşmazlığın Konya (Ereğli) . Asliye Mahkemesinde görülmesi gerekir.
Bu nedenlerle Konya (Ereğli) . Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir” şeklindedir.
Yukarıda işaret edilen emsal içtihatlardan ve yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
HSK’nın 07/07/2021 gün ve 608 s. kararında 01/09/2021 tarihinden önce açılan davaların, Konya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu yönde herhangi bir yasal düzenleme de yoktur. 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve derdest olan davaların gönderme kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi, yukarıda yazılı içtihatlarda belirtilen tabii hakim ilkesine aykırıdır. Sözün özü iş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli değildir.
Bu itibarla Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın görevsizlik kararı mahiyetinde olması nedeniyle Mahkememizce karşı görevsizlik kararı vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK nun 114/1-c maddesi ve HMK nun 115/2. maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Daha önceden görevsizlik kararı veren ILGIN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,
3-Mahkememiz ile adı geçen mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğundan iş bu görevsizlik kararının kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde GÖREV UYUŞMAZLIĞININ ÇÖZÜMÜ (MERCİ TAYİNİ) İÇİN DOSYANIN KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA RESEN GÖNDERİLMESİNE,
4-Harç ve yargılama giderleri hususunun görevli mahkemece karara bağlanmasına,
Dair ; tarafların yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince (2) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/04/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …