Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/606 E. 2021/610 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KONYA TÜRK MİLLETİ ADINA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:
KARAR NO:
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLLERİ:
DAVALI : 1-
VEKİLİ :
DAVALI : 2-
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
KARAR YAZMA TARİHİ :
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının dosya üzerinden yapılan değerlendirmesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİANIN ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinden özetle; 04/07/2020 günü sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile … sevk ve idaresindeki … plakalı araçla çarpışması neticesi …’ın aracı içerisinde bulunan müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, müvekkilin sakat kaldığını, kaza tespit tutanağına göre meydana gelen kazanın oluşumunda tüm kusurun karşı tarafa ait olduğunu, kazaya karışan araçlardan … plaka sayılı aracın kaza tarihinde …, kazaya karışan diğer … plaka sayılı aracın kaza tarihinde … Sigorta A.Ş. tarafından ZMMS ile sigortalı olduğunu, müvekkilin Geçici iş Göremezlik Tazminatı, Sürekli iş Göremezlik tazminatı, bakıcı giderleri ve Tedavi Giderlerinin poliçe limiti sınırları içerisinde sigortanın ödemekle yükümlü olduğunu, davalılara gerekli evraklarla başvuru yapıldığını, başvuru dilekçesi ile savcılık dosyası doktor raporları ve eklerinin gönderildiğini … kargo ile gönderilen evrakların davalı şirkette teslim edildiğini(Kargo evrakı ektedir), en geç 15 gün içinde kurumca yazılı cevap verilmesi zorunlu iken taraflarına yazılı bir cevap verilmediğini, sigorta ile bir anlaşma sağlanamadığını, süresinde yazılı bir cevap verilmemesi nedeni ile iş bu davanın açılmak zorunda kalındığını, müvekkilinin yaralanma ile ilgili olarak ZMSS genel şartları uyarınca uğramış olduğu maddi tazminatın ödenmesi için Akşehir Arabuluculuk bürosuna başvuru yapıldığını ancak arabulucu görüşmesinin anlaşama ile sonuçlanmadığını, tüm bu nedenlerle müvekkilinin sürekli iş göremezlik tazminat alacağı için 100 TL, geçici iş göremezlik tazminat alacağı için 100 TL, Geçici iş göremezlik dönemi bakıcı ihtiyacı için 100 TL, fatura edilemeyen ve SGK tarafından karşılanamayan tedavi gideri tazminatı için 100 TL olmak üzere fazlaya dair haklar saklı kalarak şimdilik 400 TL (Belirsiz alacak davası)maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ:
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından müvekkil şirket davalı gösterilmek suretiyle huzurdaki davanın ikame edildiğini, davacı yanın dava dilekçesinin taraflarınca 09.11.2020 tarihinde tebellüğ edildiğini, 04.07.2020 tarihinde gerçekleşen dava konusu çift taraflı yaralanmalı trafik kazasına karışan … plaka sayılı aracın müvekkil şirketçe 08.06.2020-08.06.2021 tarihleri arasında … sayılı Trafik Sigortası Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkil şirkete karşı açılan haksız ve mesnetsiz işbu davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafından müvekkil şirkete usulüne uygun bir başvuru yapılmadığını, müvekkil şirkete davacı tarafından eksik belgelerle başvuru yapılarak davacıya olumsuz bir cevap verilmeksizin huzurdaki davanın açılması sebebiyle kanunun aradığı dava şartının eksik olduğunu, müvekkil şirket merkezinin Ümraniye/İSTANBUL’da yer aldığını, dava konusu trafik kazasının ise Yalvaç/ISPARTA’da gerçekleştiğini, davacının ikametgahının ise Yalvaç/ISPARTA’da bulunduğunu, davanın ne sigortacının merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde ne de dava konusu kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde ne de davacı yanın yerleşim yeri adresinde açıldığını, dava dilekçesi incelendiğinde görüleceği üzere davacı vekilinin adresinin Akşehir/KONYA olduğunu, usul hukukuna aykırı olarak yetkisiz Akşehir mahkemelerinde açılan işbu davanın usulden reddinin gerektiğini, işbu dava konusu uyuşmazlık hakkında yapılacak olan yargılamada müvekkil sigorta şirketinin merkezinin bulunduğu İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle yetki itirazlarının kabulüyle davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kaza tespit tutanağında müvekkil şirket sigortalısına atfedilen kusur oranını da kabul etmediklerini, emniyet ifade tutanakları ve Yalvaç C.B.S … Sor.dosyası içerisinde yer alan kamera kayıtları ile diğer belgeler incelendiğinde kaza anında tali yoldan ana yola çıkan sigortalı araç sürücüsünün ana yola çıkmadan durup yolu kontrol ettiğini, ve o şekilde yola çıktığını, ancak davacı yanın içerisinde yolcu olarak bulunduğu diğer davalıya sigortalı olan … plaka sayılı araç sürücüsünün, kaza anında 120-130 km hızla aşırı süratli bir şekilde seyir halinde olması ve aldığı alkolün etkisiyle bilincinin yerinde olmaması sebebiyle sigortalı aracı fark edemediğini ve kazanın gerekleştiğini, kaza anında davacı yanında 1.35 promilli alkollü olduğu kaza sonrası alınan doktor raporuyla da sabit olduğunu, işbu hususta kazanın gerçekleşmesinde davacı yanın araç içerisinde yolcu olsa dahi sürücüyü etkileyip etkilemediği, kaza anında emniyet kemeri gibi kendi can güvenliğini sağlayıcı tedbirlere başvurup başvurmadığının araştırılması ve tespiti halinde %20 den aşağı olmamak kaydıyla müterafik kusur indirimi yapılmasını talep ettiklerini, hiçbir şekilde davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkilinin şirket’in geçici iş göremezlik zararlarından, bakıcı giderinden ve tedavi giderlerinden sorumluluğu olmadığını, bu nedenlede işbu davanın reddinin gerektiğini, davacı yanın sgk’dan rücuya tabi herhangi bir tazminat ve yardım alıp almadığı hususunun sorularak, bir tazminat alınmışsa bu miktarın bulunacak zarar miktarından indirilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle yetki itirazımızın kabulüne dosyanın usulden reddine yetkili İstanbul Anadolu Mahkemelerine gönderilmesine, haksız ve mesnetsiz davanın usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; sigorta şirketinin sigortalısının kusuru oranında tazminat ödemesi yapmakla yükümlü olduğu gözönüne alınarak öncelikle davacı tarafından müvekkil şirket sigortalısı araç sürücüsünün kusuru bulunduğunun ispat edilmesi gerektiğini, davacının sürekli sakatlık durumu adli tıp kurumu 3. ihtisas dairesi’nden alınacak rapor ile ispatlanmalı ve maluliyetin tespiti halinde tazminat hesabı aktüer sıfatına sahip bilirkişi tarafından yapılması gerektiğini, kaza sırasında davacı, sigortalı araçta yolcu olarak bulunduğunu, davacı yan taşımanın ücretli bir taşıma olduğunu iddia ve ispat etmediğini, bu durumda mahkemece dava konusu taşımanın hatır taşıması olduğunun kabulü ile hesaplanacak tazminattan Yargıtay . Hukuk dairesinin yerleşik uygulaması gereğince %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, davacının dava konusu kaza nedeniyle gerek müvekkili şirketten gerekse de başkaca sorumlulardan almış olduğu tazminat tutarlarının hesaplamalarda dikkate alınması gerektiğini, işbu tutarların güncellenerek hesaplanacak tazminattan indirilmesi gerektiğini, haksız fiil nedeniyle ödenen tazminatlar dışında kazadan sonra davacının çalışması nedeniyle elde ettiği gelirlerin de hesaplanacak tazminattan indirilmesi gerektiğini, Poliçe genel şartları gereğince, davacının talep ettiği geçici iş göremezlik giderinden, tedavi giderinden, tedaviye bağlı sair giderlerden (ulaşım, ilaç, refakatçi vb.) ve geçici iş göremezlik döneminde ortaya çıkan bakıcı giderinden müvekkil şirketin sorumlu tutulamatacağını, zira bu hususta sorumluluğun sosyal güvenlik kurumuna ait olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sigorta bedelini ödeme yükümlülüğünün dava tarihinde muaccel hale geldiğini, bu sebeple sayın mahkemece faize hükmedilmesi halinde hükmedilecek faizin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz olduğunu, tüm bu nedenlerle itirazları kapsamında davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Açılan dava (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sırasına kaydedilmiş, Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 22/09/2021 gün ve … Esas … karar sayılı kararı ile bu davaya Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin bakması gerektiği gerekçesiyle, dosyanın Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, dosya Konya Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmiş ve tevzi sonucu Mahkememizin … esas sırasına kaydedilmiştir.
Somut olayda; Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararına gerekçe teşkil eden, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 gün ve 608 s. kararı ile, “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verilmiştir.
Dosya (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından gönderilmiş ise de;
Samsun BAM . HD’nin 02/11/2021 gün ve … E. … K. sayılı emsal kararında, “Medeni Kanunun 1. maddesinde; “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, buda yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” hükmü gereğince, yapılan değerlendirmede yargılamaya egemen olan bir takım ilkelerin bulunduğu, tabii hakim, doğal yargıç ilkesi, usul ekonomisi ilkesi, kanuni hakim, yasal yargıç ilkesi, yargı ayrılığı ilkesi gibi ilkelerin bulunduğu, kanuni hakim, yasal yargıç ilkesi Anayasanın 142. maddesine göre, mahkemelerin kuruluşu, görevleri yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Bu düzenleme kanuni hakim ilkesine atıf yapmaktadır.
Kanuni hakim ilkesi Anayasanın 37. Maddesinde, “Kanuni hakim güvencesi başlığı altında hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.” hükmü ile düzenlenmiştir. Kanuni hakim; görev ve yetkisi kanunla belirlenmiş olan mahkemenin hakimidir. Bu ilkeyi karakterize eden tek unsur mahkemenin görev ve yetkisinin tayin edilmesi işleminin kanun ile yapılmış bulunmasıdır. Anayasanın yukarıda sayılan maddeleri ve kanuni hakim ilkesi çerçevesinde mahkeme kurma görevi münhasıran yasama organına yani TBMM’ye aittir. İdarenin tüzük ve yönetmelik gibi düzenleyici işlemleri aracılığıyla mahkeme kurması, kurulmuş mahkemenin görevlerini, yetkilerini ve yargılama usullerini değiştirmesi mümkün değildir. Bu ilke yargılamanın adil biçimde tarafsız ve bağımsız hakimlerce yapılmasını sağlamaya yöneliktir.
Tabii hakim ilkesi ise, Mahkemelerin kuruluş ve görevlerinin belirlenmesinde gözetilmesi gereken ilkelerdendir. Tabii hakim yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yürürlükte bulunan kanunlar aracılığıyla görevi ve yetkisi belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabi hakim dendiği, tabii hakim ilkesi, kanuni hakim ilkesinden daha geniş bir anlam ifade ettiği, bu çerçevede tabii hakim ilkesine uygunluğun sağlanması için kanunla mahkemenin görev ve yetkisinin belirlenmesi işleminin yargılanacak olan uyuşmazlığının gerçekleşmesinden önce yapılmış olması şarttır…
Avrupa İnsan Hakları mahkemesi kararlarında da; doğal hakim ilkesine atıflar yapılmıştır. Bireylerin yasa ile kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma hakkı AİHS’nin adil yargılanma hakkının düzenlendiği 6. maddesinde; herkes davasını medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar yada cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir denilmek suretiyle güvence altına alınmıştır. AİHS’nde doğal hakim ilkesi adil yargılama hakkına ilişkin 6. Maddede; mahkemelerinin yasayla kurulmuş olması ve bağımsız ve tarafsız olması gibi kriterler esas itibariyle doğal hakim ilkesini de kapsar bir nitelik arz etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mahkemelerin yargı yetkisinin ancak yasama organı tarafından kanunla düzenlenebileceğini belirterek içtihat yoluyla da bu kuralın esnetilmeyeceğini açıkça belirtmiştir.
Yukarıda açıklanan kanuni hakim ilkesi, doğal hakim ilkesi, usul ekonomi ilkesi bu husustaki Anayasal düzenleme ve Anayasa Mahkemesi kararları, AİHS ve AİHM kararları birlikte değerlendirilip yorumlandığında, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlenmesine, işbu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına ilişkin kararının 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar için yetkili ve görevli olduğu, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği şeklinde yorumlanması gerekmekte olup, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2021 tarih, … esas, … karar sayılı görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından” davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Ankara BAM . HD’nin 17/11/2021 gün ve … E. … K. sayılı emsal kararına göre de, “İlk derece mahkemesince “…Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanlığın 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile “Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Ankara Batı Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi” olarak belirlenmesine karar verildiği…” gerekçesiyle davanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 114/1-ç maddeleri uyarınca usulden reddine, dosyanın re’sen Ankara Batı Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir…
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir…
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar…
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.” değerlendirmesi yapılmıştır.
Konya BAM . HD’nin 06/12/2021 gün ve … E. … K. sayılı emsal kararında da özetle;
Mutlak Ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan Ticari davada yetkili mahkemenin belirlenmesinden ibarettir. Yukarıda açıklamalarımız ve Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince, doğal hâkim ilkesine uygunluğunun sağlanabilmesi için, bu alana ilişkin belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yetmez. Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerekir. Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verilmiştir.
Hülasa Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada DOĞAL HAKİMLİK İLKESİ GEREĞİNCE uygulama yeri yoktur. Hattı zatında Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda DOĞAL HAKİMLİK İLKESİNİN gözetildiği de çok açıktır. Davacılar tarafından 06/01/2017 tarihinde açılan bu ticari davada yetkili ve görevli olan Konya (Ereğli) 1.Asliye Mahkemesinde görülmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.3.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. Şeklinde karar verilmiştir.
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 gün ve … E. … K. sayılı emsal içtihadına göre de, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, … E., … K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı)…
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir…
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır…”
HSK’nın 07/07/2021 gün ve 608 s. kararında, 01/09/2021 tarihinden önce açılan davaların da Konya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gibi, bu yönde herhangi bir yasal düzenleme de yoktur. Ayrıca, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve derdest olan davaların Konya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi, yukarıda yazılı Yargıtay HGK emsal içtihadında ve Samsun BAM . HD’nin, Ankara BAM . HD’nin ve Konya BAM .HD’nin emsal kararlarında belirtilen tabii hakim ilkesine de aykırı olduğundan Mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi gerektiği sonucuna varılmış ve dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Açılan davada mahkememiz görevsiz olduğundan davanın HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-HMK nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, verildiği anda kesin olan kararlarda kararın tebliği tarihinden, süresinde kanun yoluna başvurulmadığından kesinleşen kararlarda kararın kesinleştiği tarihten ve kanun yoluna başvurulan kararlarda da kanun yolu başvurusunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren yasal iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dava dosyasının görevli ve yetkili (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) AKŞEHİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
Belirtilen iki haftalık süre içinde talepte bulunulmaması veya süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar (ek karar) verileceğinin taraflarca bilinmesine.
3-H.M.K.’nun 331/2. maddesi gereğince harç, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece bir karara bağlanmasına, görevsizlik kararından sonra dosyanın Akşehir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmemesi halinde talep üzerine mahkememizce verilecek ek karar ile yargılama, harç giderleri hususunun karara bağlanmasına,
Dair; kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Konya Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda karar verildi. 01/12/2021

Katip … Hakim …