Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/60 E. 2022/40 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖÜRÜŞÜLDÜ:
TALEP :
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 27/01/2021 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı … Müh. şirketi arasında imzalanan kredi sözleşmesinde davalının müteselsil kefil sıfatıyla sorumluluğunun olduğunu, sözleşmede eş muvafakati de olduğunu, sözleşme kapsamında kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibe davalının haksız bir şekilde itiraz ettiğini, davalının itirazlarının hiçbir hukuki dayanağının olmadığını, takibi sürüncemede bırakmaya yönelik bir itiraz olduğunu yapılan arabuluculuk görüşmesinin de sonuçsuz kaldığını beyanla icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 12/04/2021 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının zamanaşımı itirazının haksız olduğunu açılan davanın süresinde olduğunu, müvekkilinin kefaletinin usul ve esaslara uygun olarak yapılmadığı ve bunun geçersiz olduğu iddialarını kabul etmediklerini, bu iddianın hukuki dayanağının olmadığını, kanunda geçen geçerlilik şartlarının yerine getirildiğini, eş rızası ve el yazısı ile usule uygun olarak kefil sıfatıyla imzasının olduğunu, tapu kayıtlarındaki ipotek feklerinin kaldırılmasının borcun bittiği ve borç sorumluluğunun sona erdiği anlamına gelemeyeceğini, noter ihtarı, icra takibi ve açılan davada talep edilen borç miktarlarının farklı olduğu iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, her aşamada davalının kefil olarak kefalet limitleri ile sorumluluğunun olduğu belirtilerek kefalet limitinin iş bu davada talep ettikleri 575.000,00TL olduğunu beyanla talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 23/03/2021 havale tarihli cevap dilekçelerinde özetle; öncelikle zamanaşımı itirazlarının olduğunu, süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmesini, davacı bankanın dava dilekçesinde davaya konu borcun hangi tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklı olduğunu açıklamadığını, zira taraflar arasında iki kredi sözleşmesi olduğunu, 13/09/2012 tarihli kredi sözleşmesinde müvekkilinin kefilliğinin olmadığını, kanunda belirlenen usul ve esaslara uygun olarak kefalet sözleşmesi kurulmadığını bu nedenle bu kredi yönünden sorumluluğunun olmadığını, 13/04/2017 tarihli kredi sözleşmesinde de müvekkile sorumluluk yüklenemeyeceğini, kullanılan kredilerle ilgili olarak toplam değeri 3.000.000,00TL olan taşınmazın ipotek altına alındığını, ipotek bedeli olarak ödeme yapıldıktan sonra davacı banka tarafından ipoteklerin fekki talep edilmiş ve tapu müdürlüğünce ipotekler terkin işlemi yapıldığını, davacı banka tarafından müvekkilden talep edilebilecek herhangi bir borç olması halinde bu terkin işleminin yapılmayacağını, bu durumun bile davacı bankanın müvekkilden kredilerle ilgili sorumlu tutulamayacağını gösterdiğini, davacı banka tarafından noter ihtarlarındaki talep edilen miktarların, başlatılan icra takibindeki miktarın ve iş bu davada talep edilen miktarın farklı olduğunu, davacı bankanın müvekkilden talep ettiği miktarda bile çelişkiler olduğunu, ayrıca davacı bankanın müvekkilden talep ettiği faiz taleplerini de kabul etmediklerini, kefil sıfatıyla müteselsil sorumluluk durumlarında kefilin faizlerden sorumlu tutulamayacağını beyanla açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 04/05/2021 havale tarihli cevaba cevap dilekçelerinde özetle; önceki cevap dilekçesinde talep ettikleri beyanlarını tekrarla davacının tanık dinletilmesine rızalarının olmadığını, aleyhe olan hususları kabul etmediklerini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Mahkememizce tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası celp edilmiş, bankacı bilirkişinden rapor alınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı banka vekilince, davalı dışı … Mühendislik …. Ltd. Şti’nin asıl borçlu, davalı …’nun müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı kredi sözleşmeleri kapsamında kullandırılan bir takım kredilerin ödenmemesinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının icra müdürlüğüne sunduğu dilekçesi ile asıl borç miktarı ve ferilerine itiraz ettiği, davacı vekilinin yasal bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde söz konusu icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili ise, aşamalardaki yazılı ve sözlü savunmalarında takip konusu kredilerden dolayı müvekkilinin kefaletinin bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Dava konusu icra takibinde toplam alacak miktarı 670.155,11TL olarak belirtilmesine rağmen dava dilekçesinde dava değerinin 575.000,00TL olarak gösterildiği ve buna karşılık icra takibine yapılan itirazın tümden iptalinin talep edildiği anlaşılmıştır. Takip talebinde davalı …’nun kefalet limitleri kadar sorumlu olduğu özellikle belirtilmiştir. Tüm bunlardan hareketle davacı vekiline dava değerinin açıklanması için imkan tanınmış olup; davacı vekili, 30/04/2021 tarihli dilekçesi ile, davadaki taleplerinin 575.000,00TL asıl alacak ve 25.000,00TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 600.000,00TL üzerinden itirazın iptaline ilişkin olduğunu açıklayarak eksik karar peşin karar harcını dosyaya yatırmıştır. Bu sebeple eldeki davanın değeri 600.000,00TL kabul edilerek buna göre yargılamaya devam edilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını ileri sürmüş ise de, İİK’nun 67. maddesinin amir hükmüne ve yerleşik Yargıtay uygulamasına göre itirazın iptali davalarında bir senelik hak düşürücü süre borçlunun takibe itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren başladığından ve icra dosyasında bu yönde alacaklıya yapılmış bir tebligat bulunmadığından davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesine göre; “Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” İspat yükü kenar başlıklı HMK’nın 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” Belirtilen yasa hükümleri karşısında, alacağın tahsili için girişilen icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında kural olarak ispat yükü davacı alacaklıya aittir. Bununla birlikte itirazın iptali davasında davalı borçlunun ödeme savunmasında bulunması ya da borcu ortadan kaldıran diğer itirazları ileri sürmesi halinde ispat yükü yer değiştirecek ve davalıya geçecektir.
Davalı, icra dosyasına sunduğu itiraz dilekçesinde takip konusu kredilere ilişkin verilmiş bir kefaletin bulunmadığını bildirdiğinden davada ispat yükünün davacı tarafta olduğu, taraflar arasında takip ve dava konusu kredilere ilişkin davalının kefilliğinin olup olmadığı, şayet kefaleti var ise borcun miktarı ve ödenip ödenmediği konularında anlaşmazlık olduğu kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce tayin edilen bankacı bilirkişiye banka kayıt ve belgeleri üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilmek suretiyle görev verilmiş olup bilirkişi 08/09/2021 tarihli kök raporunu ve daha sonra 09/12/2021 tarihli ek raporunu mahkememize sunmuştur.
Yargıtay . Hukuk Dairesinin … E. … K. sayılı ilamında belirtildiği üzere, müteselsil kefilin imzasının ve dolayısıyla geçerli kefaletinin bulunduğu genel kredi sözleşmesinden sonra banka ile asıl borçlu arasında sonradan düzenlenen ve başta kefalet verenin imzası olmayan genel kredi sözleşmeleri sebebiyle sonraki sözleşmeler için müteselsil kefilin sorumluluğuna gidilemez.
Taraf vekillerince dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğundan hükme esas alınan bankacı bilirkişinin raporu ve işaret edilen emsal Yargıtay içtihadı birlikte değerlendirildiğinde; davacı banka ile dava dışı … Mühendislik … Ltd. Şti’nin asıl borçlu sıfatıyla imzaladığı 13/09/2012 tarihli ve 14/04/2017 tarihli iki ayrı genel kredi sözleşmesinin bulunduğu, davalı …’nun kefili olduğu 13/09/2012 tarihli genel ticari kredi sözleşmesi kapsamında davacı banka tarafından 41 farklı kredi kullandırıldığı, takip tarihi itibariyle bu kredilerin tamamının ödenmek suretiyle kapatılmış olduğu, diğer yandan dava dışı asıl borçlu ile sonradan imzalanan 14/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalının kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı, dava ve takip konusu kredilerin 14/04/2017 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan krediler olduğu bu itibarla davacının kefaletinin olmadığı söz konusu krediler sebebiyle borç yükümlülüğünün de olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
İtirazın iptali davalarında davası reddedilen davacı aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilebilmesi için sadece takibin haksız başlatılması yeterli olmayıp, takibin aynı zamanda kötü niyetli olduğu ispatlanmalıdır. Dosya kapsamından ulaşılan vicdani kanaate göre takibin kötü niyetli başlatıldığı sabit olmadığından davacı aleyhine tazminata hükmedilmemiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Davacının kötü niyetli olduğu subut bulunmadığından davacı aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Hazine tarafından karşılanan 1.320,00TL arabuluculuk giderinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Peşin alınan 6.468,79TL harç ve 426,94TL tamamlama harcı toplamı olan 6.895,73TL harçtan alınması gereken 80,70TL harcın mahsubu ile fazla alınan 6.815,03TL bakiye karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafça yapılan 8,50TL vekalet harcı masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı vekili yararına AAÜT’ye göre 47.050,00TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalanın karar kesinleştiğinde tarafına iadesine,
Dair ; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince (2) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere ve oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.19/01/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …