Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/559 E. 2021/537 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KONYA TÜRK MİLLETİ ADINA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:
KARAR NO:

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLLERİ:

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ:
GEREKÇE YAZIM TARİHİ:

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03/08/2016 günü müvekkilinin …plaka sayılı aracı ile seyir halinde iken araç ve sürücüsü olmayan araç ile çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazası neticesinde müvekkilinin vücudunun pek çok bölgesinde Btm ile giderilemez derecede yaralandığını, ağır kırıklık meydana geldiğini, ağır derecede sakat kaldığını …Devlet Hastanesi heyet raporu ile müvekkilinin %27 malul kaldığı tespit edildiğini, müvekkilin atfedilen kusuru kabul etmediğini, müvekkilinin motosikletinin ön kısmına çarpan plakası tespit edilemeyen tır sürücüsünün çok süratli olduğunu, kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunu, kazaya neden olan aracın tespit edilememesi nedeniyle davalı …geçici iş göremezlik tazminatı, sürekli iş göremezlik tazminatı, bakıcı giderleri ve tedavi giderlerinin poliçe limiti sınırı içerisinde sigortanın ödemekle yükümlü olduğu tazminatın ödenmesini, gerekli evrakların eksikliği halinde tarafların bilgi verilmesini talep ettiklerini, bu nedenle davalıya gerekli evraklarla başvuru yapıldığını, yurtiçi kargo ile gönderilen evrakların davalı şirkete 07/10/2016 tarihinde teslim edildiğini, en geç 15 gün içerisinde cevap verilmesi zorunlu iken taraflarına bir cevap verilmediğini, 22/10/2016 günü en geç yazılı cevap verme süresinin dolduğunu, eksik evraklarında yine …kargo ile gönderildiğini, 11/11/2016 tarihinde davalı şirket çalışını …teslim edildiğini, ama bugüne dek dosyanın sonuçlanmadığını, 8 iş günü içresinde ödeme yapılması zorunlu iken ödeme alınamadığını, sigorta ile bir anlaşma sağlanamadığını, tüm bu nedenlerle 3.00,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı vekili tarafından maluliyet tazminatına ilişkin olarak müvekkil …başvuruda bulunulduğunu ve müvekkil kurum tarafından …sayılı hasar dosyası oluşturulduğunu, …tarafından, sorumluluğun yerine getirilebilmesi için aktüer raporu, Hazine Müsteşarlığı aktüerler siciline kayıtlı, konusunda uzman aktüer tarafından düzenlenmiş olan raporda davacıların özür oranı, yaşı, gelir durumu ve tarafların kusur oranı gibi ana etkenler dikkate alınarak 91.683,00 TL hesaplama yapıldığını, akabinde müvekkil kurumca başvuruya cevap olarak ödemenin yapılabilmesi için ibraname talep edildiğini, ancak davacı tarafından müvekkili kuruma geri dönüş sağlanmaksızın haksız yere dava açıldığını, bu sebeple davayı kabul etmemekle beraber Mahkeme tarafından müvekkil kurum aleyhine karar verilecek olması halinde müvekkil kurumca hesaplanan 91.683,00 TL’nin üzerindeki tutarı kabul etmediklerini belirttiğini, müvekkil …geçerli bir başvuru yapılmaksızın huzurdaki dava ikame edildiğini, 6704 sayılı kanun gereği başvuru şartı yerine getirilmeksizin açılan işbu davanın dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddini talep ettiklerini, plakası tespit edilemeyen araçların sebebiyet verdiği kazalar nedeni ile açılan davalarda öncelikle tespit edilemeyen aracın varlığının ve bu aracın kazaya sebebiyet verdiğinin somut delillerle ispatlanmasının gerektiğini, bu aşamada müvekkili kurumun sorumluluğundan bahsedebilmek için işbu kazanın faili meçhul olduğuna dair kuşkuya yer bırakmayacak şekilde somut bir delil olup olmadığı, kazaya başka bir aracın sebebiyet verip vermediği ve kazaya sebebiyet veren aracın plakasının tespit edilip edilemediği iddiaları kesinleşmeli ve ardından esasa geçilmesi gerektiğini, aksi durumda müvekkil kurumun sorumluluğundan bahsedilemeyeceğinden davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, yapılacak yargılamada, müvekkil kurum aleyhine hüküm kurulması halinde, müvekkil kurumun ancak sorumluluğunu üstlendiği aracın kusuru oranında sorumluluğu bulunacağını, zarar görenin tam kusurlu olması halinde ise davacının tazminat talep hakkı bulunmadığını, davacı vekili tarafından plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu iddia edilmekle birlikte, plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün kusur oranına ilişkin geçerli bir rapor ibraz edilmediğini, ayrıca açılan bir ceza davası var ise soruşturma ya da kovuşturma safhasında, savcılık ya da ceza mahkemesi tarafından belirlenen kusur oranı hukuk mahkemesi için bağlayıcı olmadığını, davacı vekili dava dilekçesinde tanık …ifadesine değinirken bir hususu gözden kaçırdığını, Sayın …ifadesinde davacı …karşıdan karşıya geçmek isterken motorun ön tekerinin yola doğru çıktığını ifade ettiğini, ayrıca kaza tespit tutanağında da davacı …kusur atfedildiğini, davacının kaza sebebiyle daimi sakatlık sonucu meydana gelen sürekli iş gücü kaybı var ise, bunun tespiti için Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu marifetiyle tespit edilmesi gerektiğini, davacı vekili tarafından davaya konu trafik kazası sonucu müvekkilinin sakat kaldığı ve geçici ve sürekli işgücü kaybına uğradığı belirtilerek tazminat talebinde bulunulduğunu, trafik kazası geçiren kişilerin yaya, yolcu veya sürücü, kusurlu veya kusursuz, sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın kazadan kaynaklanan tedavi hizmet bedellerinin tamamının SGK tarafından karşılanacağı hüküm altına alındığını, bu nedenle tedavi teminatından kaynaklanan maddi tazminata ilişkin taleplerin sosyal güvenlik kurumu’na yöneltilmesi gerektiğini, yargılama konu somut olayda, davacının motobisiklette sürücü olarak bulunduğu, kaza esnasında yeterli sürücü belgesi bulunmadığı ve gerekli koruyu önlemleri almadığı kaza tespit tutanağıyla sabit olduğunu, davacının ehliyetsiz olarak motobisikleti kullanması ve kask takmayarak gerekli güvenlik önlemlerini almaması ile kafa sağ bölgede 16 cm’lik kesi kafa sağ tarafta kırık meydana geldiğini, kaza ile maluliyet arasında illiyet bağının bulunması sebebi ile söz konusu olayda TBK 52 hükmü uygulanmalı ve hesaplanacak tazminat tutarı üzerinden müterafik kusur indirimine gidilmesi gerektiğini, trafik kusurunun sabit olduğunu, mahkeme tarafından müvekkil kurum aleyhine tazminata hükmedilecek olması halinde hesaplanacak tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle davanın dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddine, haksız ve mesnetsiz açılan davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Açılan dava Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …E. sırasına kaydedilmiş, (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 02/09/2021 gün ve …E. …K. sayılı kararı ile bu davaya Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin bakması gerektiği gerekçesiyle, dosyanın Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, karar taraflara tebliğ edilmiş, kesinleşme şerhi yazılarak dosya Konya Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmiş ve tevzi sonucu Mahkememizin …E. sırasına kaydedilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 gün ve 608 s. kararı ile, “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 gün ve …E. …K. sayılı emsal içtihadı; “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, …E., …K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı)…
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (…: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve …E., …K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve …sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” şeklindedir.
HSK’nın 07/07/2021 gün ve 608 s. kararında 01/09/2021 tarihinden önce açılan davaların da, Konya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu yönde herhangi bir yasal düzenleme de yoktur. 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve derdest olan davaların gönderme kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi, yukarıda yazılı Yargıtay HGK emsal içtihadında belirtilen tabii hakim ilkesine de aykırıdır.
Bu nedenle eldeki uyuşmazlığın çözümünde (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Akşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edildiğinden ve Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karar görevsizlik kararı mahiyetinde olmayıp teknik anlamda gönderme/aktarma mahiyetinde bir karar olduğundan mahkememizce ilk görevsizlik kararı verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın mahkememizin görevli olmaması nedeniyle HMK nun 114/1-c maddesi ve HMK nun 115/2. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
2-HMK nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, verildiği anda kesin olan kararlarda kararın tebliği tarihinden, süresinde kanun yoluna başvurulmadığından kesinleşen kararlarda kararın kesinleştiği tarihten ve kanun yoluna başvurulan kararlarda da kanun yolu başvurusunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren yasal iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dava dosyasının görevli AKŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Belirtilen iki haftalık süre içinde talepte bulunulmaması veya süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar (ek karar) verileceğinin taraflarca bilinmesine, HMK 331/2. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılması hakkında karar verilmesi halinde talep halinde yargılama giderleri konusunda karar tayin olunmasına,
4-Harç ve yargılama giderleri hususunun görevli mahkemece karara bağlanmasına,
Dair ; tarafların yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.04/11/2021

Katip Hakim