Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/406 E. 2021/644 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KONYA TÜRK MİLLETİ ADINA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:
KARAR NO:
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
2-
VEKİLLERİ:
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
KARAR YAZMA TARİHİ :
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİANIN ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile müvekkili ve diğer davalılar aleyhine alacaklı … Bankası A.Ş. tarafından takip başlatıldığını, müvekkilinin dava dışı banka tarafından diğer borçlulara kullandırılan kredi kapsamında gayrimenkulunü ipotek olarak verdiğini, ancak borçluların borcunu ödememesi nedeniyle müvekkilinin taşınmazının icra takibi kapsamında satış tehlikesine girdiğini, bu nedenle söz konusu icra takibindeki borç tutarını ödediğini ve bu kapsamda diğer borçlulara karşı alacaklı konumuna geçtiğini, müvekkili tarafından yapılan ödeme ile söz konusu icra takibinin kapatıldığını, müvekkilinin rücu hakkı kapsamında davalıların da müşterek sorumlulukları gereği davalılar ile dava dışı üçüncü kişi … ‘ ın borçlu olduğu Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile usulüne uygun icra takibi başlatıldığını, ancak davalılar tarafından takibe itiraz edildiğini, müvekkilinin alacağını tahsil etmek için defalarca borçlular ile iletişime geçmeye çalıştığını, ancak olumlu bir sonuç alamadığını, borçluların mal kaçırma ihtimalinin çok kuvvetli olduğunu, müvekkilinin alacağını tahsil etmesinin tehlikeye düşmemesi için ihtiyati haciz kararı verilmesini, davalıların borca itiraz etmekte haksız ve kötü niyetli olduğunu, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da bu beyanlarını tekrar etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ:
Davalı taraflara usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiş, davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip borcunu kendisinin ödeyerek müvekkillerine karşı alacaklı hale geldiğini, rücu alacağı sebebiyle başlattığı takibe ( Konya . İcra Müdürlüğü … E) yapılan itirazın iptali için işbu davayı açtığını, ancak davacının herhangi bir borç ödemesinin söz konusu olmadığını, borcu dava dışı üçüncü kişi … isimli şahsın ödediğini, davacının hukuki yararının ve taraf ehliyetinin olmaması sebebiyle işbu davanın esasa girilmeden usulden reddedilmesi gerektiğini, davacının bankanın halefi olmadığını ve bu nedenle rücu hakkının bulunmadığını, takip ve davanın eksik açıldığını, mecburi dava arkadaşı olan bir kısım borçluların takipte ve davada taraf gösterilmediğini, dosya kapsamı nazara alınarak haksız ve kötü niyetle açılmış olan davanın reddi ile haksız ve kötü niyetle işbu takibi ve davayı açan davacının %20 oranında tazminata mahkum edilmesine, masraf ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ HUSUSLAR, TOPLANAN DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; İtirazın iptali davası olup, İ.İ.K.’nun 67. maddesi gereğince yasal bir yıllık süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalıların Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptalinin gerekip gerekmediği ve davacının takipteki kadar davalılardan alacaklı olup olmadığı hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası incelenmek üzere celbedilmiş, Konya Ticaret Sicil Müdürlüğü, Konya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği, Vergi Dairesi Müdürlükleri Cevabi Yazıları ve tüm belgeler dosya arasına alınmıştır.
Davada öncelikle mahkememizin görevli olup olmadığının belirlenmesi icap etmektedir.
Görev hususu kamu düzeninden olup ve de dava şartları arasında düzenlendiğinden dolayı açılan davada mahkememizin görevli olup olmadığının tetkiki gerekmektedir. Aşağıda ayrıntılı olarak Ticaret Mahkemelerinin görevleri ile alakalı izahatlar yapılacaktır. Lakin bu açıklamalar evvelinde her ne kadar davacı tacir olsa da ( Kaldı ki gelen cevabi yazılara göre 19/01/2015 tarihi itibarı ile artık tacir de değildir. ) davalı taraflar tacir değildir.
Ticaret Kanunumuz ise ticari iş esasını değil ticari işletme esasını baz almış olup, görev hususunun da bu meyanda değerlendirilmesi gerekmektedir.
İşbu davada öncelikle mahkememizin görevli olup olmadığının üzerinde durulması gerekmiştir.
H.M.K.’nun görev-görevin belirlenmesi ve niteliği başlıklı 1. maddesi; “(1)Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmünü amirdir.
H.M.K.’nun görev-asliye hukuk mahkemelerinin görevi başlıklı 2. maddesi; “(1)Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2)Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükmünü amirdir.
HMK nun görev-sulh hukuk mahkemelerinin görevi başlıklı 4. maddesi; “(1)Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a)Kiralanan taşınmazların, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b)Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c)Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç)Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmünü amirdir.
H.M.K.’nun dava şartları başlıklı 114. maddesi; “(1)Dava şartları şunlardır: a)Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. b)Yargı yolunun caiz olması. c)Mahkemenin görevli olması. ç)Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması. d)Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması. e)Dava takip yetkisine sahip olunması. f)Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması. g)Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması. ğ)Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi. h)Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması. ı)Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması. i)Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması. (2)Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmünü amirdir.
H.M.K.’nun dava şartlarının incelenmesi başlıklı 115. maddesi; “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2)Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. (3)Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” hükmünü amirdir.
Türk Ticaret Kanununun ticari davalar, çekişmesiz yargı işleri ve delilleri başlıklı 4. maddesi; “(1)Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a)Bu Kanunda, b)Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c)11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d)Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e)Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f)Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır. (2)Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 18.06.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmünü amirdir.
Türk Ticaret Kanununun ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler başlıklı 5. maddesi; “(1)Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. (2)Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir. (3)(Değişik: 26.06.2012–6335/2 md.)Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. (4)(Değişik: 26.06.2012–6335/2 md.)Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi, davaya devam eder.” hükmünü amirdir.
T.T.K.’nun ticari işletme başlıklı birinci kitabının tacir başlıklı birinci kısmının ticari işletme-bütünlük ilkesi başlıklı 11. maddesi; “(1)Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. (2)Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir. (3)Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.” hükmünü amirdir.
T.T.K.’nun ticari işletme başlıklı birinci kitabının tacir başlıklı birinci kısmının tacir-gerçek kişiler-genel olarak başlıklı 12. maddesi; “(1)Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. (2)Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. (3)Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmünü amirdir.
T.T.K.’nun ticari işletme başlıklı birinci kitabının tacir başlıklı birinci kısmının tacir-gerçek kişiler-esnaf başlıklı 15. maddesi; “(1)İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. Ancak, tacirlere özgü 20 ve 53 üncü maddeler ile Türk Medenî Kanununun 950 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da uygulanır.” hükmünü amirdir.
T.T.K.’nun ticari işletme başlıklı birinci kitabının tacir başlıklı birinci kısmının tacir-tüzel kişiler başlıklı 16. maddesi; “(1)Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar. (2)Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.” hükmünü amirdir.
T.T.K.’nun 4. maddesinde ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi kurumu düzenlenmiştir. TTK nun 4. maddesine göre; Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Yine tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; T.T.K.’ndan, T.M.K.’nun 962–969. maddelerinden, T.B.K.’nun 202, 203, 444, 447, 487–501, 515–519, 532–545, 547–554, 555–560 ve 561–580. maddelerinden, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuattan, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerden ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerden doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
T.T.K. ‘nun 5. maddesinde de ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi kurumundan hareket ederek asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu dava ve işler düzenlenmiştir. T.T.K.’ nun 5. maddesine göre; Asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Yine özel kanunlardan doğan özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer dava ve işlere asliye ticaret mahkemesi bakmakla görevlidir.
Bir davaya asliye ticaret mahkemesinin bakmakla görevli olabilmesi için görülecek dava veya işin; 1-Ya her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davası olması, 2-Ya da T.T.K.’nda düzenlenen bir konudan doğan hukuk davası olması, 3-Veyahut T.T.K. 4/1. maddenin (b), (c), (d), (e), (f) bentlerinde sayılan konulardan doğan hukuk davası olması, 4-Yahut da diğer özel kanunlardan doğan hukuk davası olması gerekmektedir.
Eldeki davada davacı taraf tacirdir. ( Kaldı ki gelen cevabi yazılara göre 19/01/2015 tarihi itibarı ile artık tacir de değildir. ) Ancak davalı yanlar tacir değildir. Bu nedenle tacir olmayan veya tacir sayılması mümkün olmayan gerçek ya da tüzel kişinin ticari işletmesinin olması da mümkün değildir.
Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarına asliye ticaret mahkemeleri bakar. Lakin davalı yanlar tacir olmadığından, ticari bir işletmeden de söz edilemez.
Eldeki dava TTK nda düzenlenmiş bir dava ve iş de değildir.
Eldeki dava TTK nun 4/1-b-c-d-e-f maddelerinde sayılan dava ve işlerden de değildir.
Eldeki dava özel kanunlarda sayılan asliye ticaret mahkemelerinin bakacağı dava ve işlerden de değildir.
Asliye ticaret mahkemeleri ile asliye ve sulh hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisidir. İşbu davaya sulh hukuk mahkemelerinin bakacağına ilişkin H.M.K.’nun 4. ve 382. maddelerinde ve diğer kanunlarda bir hüküm olmadığından, dava çekişmesiz yargı işi de olmadığından ve davaya bakacak görevli mahkemeyi kanun belirlediğinden, işbu davaya bakmaya sulh hukuk mahkemeleri de görevli değildir. İşbu davaya bakmaya genel görev kuralı gereğince asliye hukuk mahkemeleri görevlidir.
Aynı yerdeki farklı mahkemeler arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, mahkemelerce görev hususu resen nazara alınır. H.M.K.’nun 114. maddesi gereğince mahkemenin görevli olması hususu dava şartlarındandır. H.M.K.’nun 115. maddesi gereğince de mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartındaki noksanlığın sonradan giderilmesi mümkün değildir. Mahkemenin görevsizliği halinde de davanın usulden reddi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmelidir.
Dava her iki tarafı tacir olmayan taraflar arasındaki itirazın iptali davasıdır.
İşbu davaya bakmaya davalı yanlar tacir olmadığından dolayı mahkememiz görevsiz olup davaya Asliye Hukuk Mahkemeleri bakmakla görevlidir. Bu nedenle H.M.K.’nun 114/1-c maddesi ve H.M.K.’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartlarından olan bu hususun sonradan giderilmesi mümkün olmadığından bu konuda davacıya ek süre vs. verilmesine gerek olmaksızın dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Açılan davada mahkememiz görevsiz olduğundan davanın HMK 114/1-c ve 115/2 Maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-HMK nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, verildiği anda kesin olan kararlarda kararın tebliği tarihinden, süresinde kanun yoluna başvurulmadığından kesinleşen kararlarda kararın kesinleştiği tarihten ve kanun yoluna başvurulan kararlarda da kanun yolu başvurusunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren yasal iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dava dosyasının görevli KONYA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE.
Belirtilen iki haftalık süre içinde talepte bulunulmaması veya süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar (ek karar) verileceğinin taraflarca bilinmesine.
3-H.M.K.’nun 331/2. maddesi gereğince harç, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece bir karara bağlanmasına, görevsizlik kararından sonra dosyanın Konya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmemesi halinde talep üzerine mahkememizce verilecek ek karar ile yargılama, harç giderleri hususunun karara bağlanmasına,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Konya Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan yargılama sonunda karar verildi. 09/12/2021

Katip … Hakim …