Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :
KARAR NO :
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇE YAZIM TARİHİ :
Davacı taraf vekilinin davalı taraf aleyhine açtığı işbu dava mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmekle, mahkememizce yapılan aleni/açık yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Davalı elektrik dağıtım şirketinin dağıtım sistemine bağlantısı yapılmış olan ve bağlantı bilgisi (Tesisat ya da Abone No) yukarıda verilen lisanssız güneş enerjisi üretim tesisi, davacı tarafından kurulduğunu ve işletilmiştir/işletilmekte olduğunu, söz konusu tesisle ilgili olarak, davacı ile davalı arasında “dağıtım sistem kullanım anlaşması” imzalandığını, aşağıda açıklanan sebeplerle tesisin işletildiği dönem boyunca haksız yere fazladan tahsil edilen sistem kullanım/dağıtım bedellerinin davacı’ya iadesi gerektiğini, talepleri üzerine başlatılan dava şartı arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma olmaması üzerine işbu davanın ikame edildiğini, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin istikrar kazanmış kararlarına göre; elektrik dağıtım şirketlerinin taraf olduğu sözleşmelerden kaynaklı uyuşmazlıklarda; (a) dağıtım şirketinin özelleştirilmesi yanında (b) dağıtım şirketinin bu alacakları 6183 sayılı Kanun kapsamında tahsil etme yetkisinin olmaması gibi hususlara bakarak bu tür uyuşmazlıklarda adli yargının görevli olduğuna karar verildiğini, huzurdaki davayla aynı talepli başka davalarda Elektrik Dağıtım Şirketleri, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (“EPDK”) kararlarını uyguladıklarını ve bu sebeple de huzurdaki davanın EPDK’ya ikame edilmesinin gerektiği yönünde savunma yapmakta olduklarını, böylesine bir olası savunma, istikrar kazanmış Yargıtay içtihadına aykırı olduğunu, zira sistem kullanım bedelinin istirdatı talebiyle elektrik dağıtım şirketi aleyhine açılan emsal davalarda Yargıtay davanın pasif husumet yokluğundan reddini hukuka aykırı bulduğunu ve davanın esastan görülmek üzere ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına karar verdiğini, içtihat nazara alınarak davalı tarafın olası husumet ve görev bağlamındaki savunmalarına itibar edilmemesi gerekeceğini, uyuşmazlık konusu tesisle ilgili olarak, davacı ile davalı arasında “Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşması” imzalandığını, anılan Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşması’nın 4 üncü maddesine göre “SİSTEM KULLANIM/DAĞITIM BEDELİ” Davalı’ya ait tarifelerde aşağıdaki şekilde belirlenmekte olduğunu, işbu davanın ikame edildiği tarih itibarıyla davacı’nın üreterek dağıtım sistemine verdiği her kWh elektrik enerjisine karşılık 5,6882 kuruş sistem kullanım/dağıtım bedeli alındığını, son dönem faturasının ekli olduğunu, dağıtım hizmeti alan elektrik üreticileri arasında sistem kullanım/dağıtım bedelleri bakımından “üretici” ve “lisanssız üretici” şeklinde bir ayrım yapıldığını, bu bağlamda davacı’dan 5,6882 kuruş sistem kullanım/dağıtım bedeli alınırken buna karşın aynı hizmeti alan diğer üreticilerden sadece 2,7220 kuruş alındığını, ekli tarife cetvellerindeki sistem kullanım/dağıtım bedellerinden derlenerek taraflarınca hazırlanan ve aşağıda sunulan karşılaştırma tablosundan da açıkça görüleceği üzere, 2016 yılı sonuna kadar üreticiler arasında herhangi bir ayrım yapılmadığını, buna göre lisanslı-lisanssız ayrımı yapılmaksızın tüm üreticilerden aynı bedel alınmış olup bu bedelin (1 Ekim – 31 Aralık 2016 dönemi için) 0,7596 kuruş olduğunu, ancak 1 Ocak 2017 itibarıyla üreticiler arasında ayrıma gidilerek lisanssız üreticilerden daha fazla sistem kullanım/dağıtım bedeli alınmaya başlandığını, buna dayanak olacak herhangi bir teknik veya hukuki sebep olmadığını aşağıda izah edeceklerini, ayrıca celp edilecek bilgi ve belgeler yanında sayın Mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesiyle bu husus aydınlığa kavuşacağını, buna göre tamamen aynı hizmeti alan ve aralarında herhangi bir ayrım yapılmasına hukuken (aşağıda ayrıntısıyla izah edileceği üzere 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 9, 14 ve 17 nci maddeleri) imkan olmadığı halde davacı’dan ürettiği her bir kWh elektrik enerjisi başına 2 KATI oranında artırım yapılmak suretiyle sistem kullanım/dağıtım bedeli alınmakta olduğunu, bu durumun açıkça hukuka aykırı olduğunu, bu yöntemle davacı’dan haksız yere fazladan tahsil edilen tutarın 400.000,00 TL’nin üzerinde olduğunu düşündüklerini, toplam alacaklarının yargılama aşamasında yapılacak bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkacağını, haksız alınan toplam tutarın davalı’dan tahsiline karar verilmesini bu nedenlerle davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü ile yapılacak yargılama sonucunda davanın kabulünü, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ve yargılama sırasında ortaya çıkacak gerçek alacak tutarına taleplerini artırmak üzere davacı’dan işbu dava tarihine kadar fazladan tahsil edilen sistem kullanım/dağıtım bedelleri yanında bunlara işletilen KDV’lerle birlikte oluşan toplam tutar için şimdilik 1.000,00 TL alacağın davalı’dan tahsilini ve davacı’ya verilmesini, alacağa konu bedellere her bir faturada fazla ödenen tutarlara ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek bankalarca mevduata uygulanan azami faiz veya herhalükarda en yüksek ticari faiz / değişen oranda avans faizi uygulanmasını, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin (dava ve arabuluculuk) davalı’ya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; Davacının davasının hukuki dayanaktan yoksun ve haksız olduğunu, davacı tarafından davanın dayanağı olarak lisanslı üreticilere uygulanan tarife ile lisanssız üreticilere uygulanan tarifenin farklı olması gösterildiğini, tarifelerin üstün kamu iradesi tarafından herkes için bağlayıcı nitelikte olmak üzere EPDK tarafından belirlenmekte olup idari birer işlem niteliğinde olduğunu, şirketlerin tarifeleri uygulamama yönünde bir takdir yetkisi olmadığını, bir idari düzenleme sebebiyle oluştuğu iddia edilen fark talep edildiğini, bu nedenle davada idari yargının görevli olduğunu, davanın EPDK tarafından düzenlenen tarifeye dayalı olarak yapılan faturalandırmalara karşı açılmış bulunduğundan öncelikle pasif husumetin temelde EPDK’ye yöneltilmesi gerekeceğini, davacının Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği’ne göre faaliyet yürüttüğünü, anılan Yönetmeliğin itirazlar başlıklı 27. Maddesine göre bu yönetmelik kapsamında üretim yapan gerçek ve tüzel kişilerin 23 üncü, 24 üncü, 25 inci ve 26 ncı maddeler uyarınca görevli tedarik şirketi tarafından yapılan iş ve işlemlere, işlemin kendilerine bildirim tarihinden itibaren üç işgünü içinde itiraz edebilir davacının görevli tedarik şirketine itiraz etmeden doğrudan dava açmasının mümkün olmadığını, davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinin mümkün olmadığını, dava dilekçesinde talep sonucunun açık şekilde gösterilmediğini, dava davacının kendisi aleyhine sebepsiz zenginleşme iddiasına dayanmakta olduğunu, davacının baştan itibaren kendisine uygulanan dağıtım tarifesinden haberdar olduğunu, sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkının hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın sona ereceğinden davacının talepleri zamanaşımına uğradığını, ayrıca davacının faturalara TTK 21. Maddesinde gösterilen sekiz günlük süre içinde itirazda bulunmadığını, Kanun gereğince faturanın içeriğini kabul etmiş sayılacağını, ayrıca söz konusu faturaları ticareti defterlerine işlemek suretiyle içeriğini benimsemiş olduğunu da gösterdiğini, müvekkilinin 4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu çerçevesinde faaliyet gösteren 6446 sayılı yasanın 3/l-e maddesi çerçevesinde lisansında belirlenmiş dağıtım bölgesi olan Konya, Aksaray, Niğde, Kırşehir, Nevşehir ve Karaman olmak üzere 6 ilde mülkiyeti kamuya (TEDAŞ’a ) ait olan elektrik dağıtım tesisleri ve şebekesini işleten elektrik dağıtım şirketi olduğunu, davacının ise … tesisat numarası üzerinden lisanssız güneş enerjisi santrali (GES) işletmecisi olduğunu, Lisansız Elektrik Üretimi Yapan Tesislere Yönelik Teşvikler Yenilenebilir enerji kaynaklarından lisanssız elektrik üretimine cevaz veren ikincil mevzuat ilk olarak 2010 yılında yürürlüğe girdiğini, daha sonra bu yönetmelik 6446 sayılı Elektrik Piyasa Kanununun yürürlüğe girmesiyle mülga olmuş ve 2 Ekim 2013 tarihinde yeni yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Yürürlüğe giren bu yeni yönetmelik kapsamında 1 MW”’a kadar kurulu gücü olan tesislerin lisans almadan üretim faaliyeti yapmasına izin verilmekte olduğunu, dolayısıyla bu durum üretim faaliyeti için lisans alma zorunluluğunun istisnası olarak karşımıza çıktığını, yürürlüğe giren 2013 tarihli Yönetmeliğin amacı 1. maddede “elektrik piyasasında; 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 14 üncü maddesi kapsamında, tüketicilerin elektrik ihtiyaçlarının tüketim noktasına en yakın üretim tesislerinden karşılanması, arz güvenliğinin sağlanmasında küçük ölçekli üretim tesislerinin ülke ekonomisine kazandırılması ve etkin kullanımının sağlanması, elektrik şebekesinde meydana gelen kayıp miktarlarının düşürülmesi amacıyla lisans alma ile şirket kurma yükümlülüğü olmaksızın, elektrik enerjisi üretebilecek gerçek veya tüzel kişilere uygulanacak usul ve esasların belirlenmesidir.” görülmektedir ki, ister gerçek ister tüzel kişi olsun 1 MW altındaki kapasiteli elektrik üreten tesisler lisans alma zorunluluğu içerisinde tutulmamış ve böylece küçük ölçekli üreticilere kolaylık getirdiğini, lisanslı faaliyetler için büyük finansman ihtiyaçları ihtiyaç duyulurken, burada daha düşük bütçeler kullanılarak daha çok üretim tesisi kurulmuştur. Mülga olan bu yönetmelik kapsamında İisanssız üreticiler ürettikleri elektriği kendileri kullandıkları gibi üretim fazlalığını da piyasada satmak hakkına sahiptiler. Esasında bu Yönetmelik lisanssız üreticilere, lisanslı üreticilerden farklı bir hukuki statü tanıyarak lisans alma uğraşlarından kurtararak hem kendi elektriğini üretmek hem de piyasanın büyümesi adına teşvik getirmiştir. 12.05.2019 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği önceki lisanssız elektrik üretim yönetmeliklerinden farklı olarak “nihai amacı tüketilen enerjinin yerinde üretilmesi ve şebekeye olan ihtiyaçların en aza indirilmesi olup, İisanssız üretimin esasen tüketime özgüleşmiş üretim haline gelmesi” olarak gösterdiğini, GES Yenilenebilir bir enerji kaynağı olarak, Anayasanın Tabi Servetlerin ve Kaynakların Aranması ve İşletilmesi başlıklı 168. Maddesine tabiidir. Anayasanın 168. Maddesine göre; “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” Yenilenebilir. Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanuni düzenleme 5346 sayılı Sayılı Kanunla vaz edilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yapılan mevzuat çalışmalarından incelenmesi gereken bir diğer kanun ise 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunudur. Kanun, elektrik piyasasına ilişkin genel bir kanun niteliği taşımasının yanında elektrik üretiminde kullanılan yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik lisanslı veya lisanssız bir şekilde yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji elde edilmesi 6446 sayılı Kanun çerçevesinde ele alınmıştır. 6446 S.K. madde 3/1-t maddesinde; “Lisans: Tüzel kişilere piyasada faaliyet gösterebilmeleri için bu Kanun uyarınca verilen izin,” şeklinde tanımlandığını, bu nedenlerle müvekkiline husumet yönetilmesinin mümkün olmadığını, uyuşmazlık özünde idari bir işlemin iptali sonucunda oraya çıkan yeni bir duruma ilişkin olduğundan uyuşmazlıkta adli yargı yolu görevli olmadığını, iddia edilen alacak zamanaşımına uğradığını, davacının taleplerinin esası itibariyle de haksız olduğunu, ödeme tarihinden itibaren gecikme zammı talebinin haksız olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
I.DAVANIN NİTELENDİRİLMESİ
Taraflar arasında görülmekte olan davanın; Taraflar arasında akdedilen dağıtım/sistem kullanım anlaşmasından dolayı davalı tarafından fazla tahsil edildiği iddia edilen sistem kullanım / dağıtım bedellerinin iadesine ilişkin alacak olduğu,
Taraflar arasındaki ihtilafın ise davalı tarafından lisanssız üretici olduğu anlaşılan davacıdan fazla sistem kullanım/dağıtım bedeli tahsil edip etmediği, lisanslı üreticiler ile lisanssız üreticilerden farklı dağıtım tarifesi uygulanmasına ilişkin sözleşme hükmünün genel işlem şartı olup olmadığı, davacının tükettiği enerji yönünden elektrik dağıtım sistemi üzerinde ek maliyet getirip getirmediği, ek maliyet getirmekte ise tarifedeki bedel üzerinden hangi oranda farklılaşma yapılması gerektiği, ek maliyet yoksa davacının talep edebileceği bir alacağı olup olmadığı, var ise davalıdan tahsil edip edemeyeceği, ihtiyaç fazlası enerji yönünden dağıtım bedeli alınıp alınamayacağı, alınamayacak ise miktarının ne olduğu hususlarında olduğu görüldü.
II.HÜKME EMSAL ALINAN YÜKSEK MAHKEME İLAMLARI
1.T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesinin 18/11/2021 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında;
“Somut uyuşmazlıkta davalı … A.Ş. tarafından düzenlenen sistem kullanım / dağıtım bedellerinin fazla tahsil edildiği iddia edilen kısmının istirdatı istenmiş olup, TEİAŞ tarafından, eklenen (d) bendi kapsamında düzenlenmiş sistem kullanım ihlâlleriyle ilgili ceza faturaları söz konusu değildir.
Bu durumda İlk derece Mahkemesince, uyuşmazlığın tacir olan taraflar arasında imzalanmış olan “Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşmasından” kaynaklanmakta olduğu, TTK’nın 4. maddesi uyarınca nispi ticari dava olduğu, aynı Yasa’nın 5. maddesi uyarınca Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu, somut uyuşmazlıkla ilgili İdari Yargının görevli olduğuna ilişkin yasal bir düzenleme olmadığı gözetilerek, uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, yazılı şekilde yargı yolu dava şartı konusunda yanılgılı gerekçeyle karar verilmesi doğru olmamıştır.” denilmiştir.
2.T.C. Yargıtay . Hukuk Dairesinin 11/09/2018 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında;
“O halde; davacının talebinin yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak, davaya konu olan yıllar itibariyle EPDK tarafından 875 Sayılı kararın eki olan Tarifelerin müteakip yıllar için yapılan güncellemeler ile yürürlüğe giren PSH tarifelerinin her biri birer düzenleyici idari işlem sayılmakla bunların yürürlüğe girmelerini müteakiben iptal davasına konu edilip edilmediği ile bu davalar sonucunda iptalinin sağlanıp sağlanmadığı EPDK dan araştırılarak, iptal edilen tarife olduğunda ise ancak bu iptal edilen tarife bakımından talebin değerlendirilmesi gerekeceği dikkate alınarak ve 6719 sayılı kanun ile 6446 Sayılı kanunda yapılan değişikliklerin birlikte değerlendirilmesinin yapılması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. ” denilmiştir.
3.T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/10/2010 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında;
“Sonuç itibariyle somut olayda; 5809 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulama alanı bulunduğu, dava ve uyuşmazlığa konu sabit ücretin davacı işletmeci tarafından, Kurum onayı ile belirlenen “Tarifeler” çerçevesinde tespit edildiği, bu tarifelerin Kurum’un sektörle ilgili işlemi olmakla bunlara karşı Danıştay’da ilk derece mahkemesi sıfatıyla dava açılıp; bu mahkemece karara bağlanabileceği; tarifenin onaylanmasına ilişkin işlem bu yolla iptal edilmedikçe sabit ücretin belirlenen esaslar dahilinde alınmasına devam olunacağı; dosyaya yansıyan böyle bir iptal kararı da mevcut olmadığına göre … AŞ tarafından belirlenen ve Telekomünikasyon Kurumu tarafından onaylanan tarife uyarınca alınan sabit ücretin, yasal bir uygulama olduğu; Danıştay tarafından iptal edilmediği sürece sabit ücretin tarifede belirlenen miktar üzerinden alınmasında kanuna aykırı bir husus bulunmadığı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Öte yandan, taraflar arasındaki sözleşmenin haksız şart içerdiğinin kabulü için herhangi bir yasal denetim yolu açık olmayan bir hükmün sözleşmeye konulmuş olması gerekir. Oysa 5809 Kanun ile sözleşmelerin düzenlenmesinin usul ve esaslarını belirleme görevini dahi Kurum’a vermiş ve ayrıca somut olaydaki gibi sabit ücrete ilişkin hükümlerin tarifelerle belirleneceğini, bu tarifelerin de Kurum’ca onaylanacağını belirlemiş; bununla yetinmeyerek bu tarifelere karşı dava yolunu da düzenlemiştir. Kurumun onay işlemine karşı dava açılmamış veya açılıp ta reddedilmiş olması durumunda tarife kanuna uygun olmakla buna dayanılarak sözleşmede yer verilen sabit ücrete ilişkin miktarın haksız şart olarak kabulü de olanaklı değildir.
Hal böyle olunca; Tüketici Sorunları Hakem Heyeti ve dolayısıyla da Tüketici Mahkemesi’nin sabit ücretin miktarı konusunda bir değerlendirme yapması açıklanan yasal düzenlemeler karşısında olanaklı olmadığı gibi, sabit ücret miktarı da haksız şart teşkil etmemektedir.
Davanın açıklanan bu değişik gerekçelerle kabulü gerekirken, reddine ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ” denilmiştir.
4.T.C. Yargıtay . Hukuk Dairesinin 09/01/2017 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında;
“Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgili olup, temyiz kesinlik sınırı belirlenirken dava konusu edilen alacağın değeri dikkate alınır. Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir. Davacı vekili, işbu davada müvekkili adına 09/03/1981 tarihinde davalı bankaya yatırılan 1.500,00 TL’nin alım gücü üzerinden bugünkü karşılığını talep etmiştir. Bu haliyle dava, HMK’nın 107. maddesinde belirtilen belirsiz alacak davası niteliğinde olup, belirsiz alacak davasında alacağın bir kısmının dava edilmesi ve mahkemece bu alacağa ilişkin davanın tümden reddedilmiş olması halinde davacı yönünden kararın kesin olduğundan söz edilemez. Bu durumda, mahkemenin 19/06/2015 tarihli davacı vekilinin temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararının kaldırılarak esasa yönelik temyiz incelemesine geçilmesine karar vermek gerekmiştir.” denilmiştir.
III.DEĞERLENDİRME VE NETİCE
1.YARGI YOLU VE GÖREV İLE PASİF HUSUMET DAVA ŞARTI AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRMEDE; Her ne kadar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde yargı yolunun İdare Mahkemeleri olduğu yönüyle yargı yolunun caiz olmadığı ve dolayısıyla Mahkememizin görevsiz olduğu ve yine sistem kullanım/dağıtım bedellerinin EPDK tarifesi gereğince tahsil edilmesi sebebiyle husumetin EPDK’ya yöneltilmesi gerektiğinden bahisle pasif husumet dava şartı yönüyle itirazda bulunulmuş ise de yukarıda detayı verilen T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesinin 18/11/2021 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamı da emsal alındığında adli yargı yolunun caiz olduğu, Mahkememizin görevli olduğu ve yine sistem dağıtım/kullanım bedellerinin davalı tarafından tahsil edilmesi, EPDK’nın düzenleyici ve denetleyici kurum olması sebebiyle davalıya husumet yöneltilmesinde bir yanlışlık olmadığına kanaat edilmekle davalının bu yöndeki itirazlarına itibar edilmemiştir.
2.EPDK TARİFESİNE YÖNELİK İDARİ YARGIDA GÖRÜLEN DAVALAR VE NETİCELERİ; İdare yargıda EPDK tarafından yayımlanan ve lisanslı üreticiler ile lisanssız üreticiler arasında elektrik üretimi yönüyle herhangi bir fark bulunmamasına rağmen dağıtım bedelinde farklılaştırmaya gidildiği, lisansı üreticiler ile lisansız üreticiler tarafından aynı dağıtım bedeli ödenirken, sonraki tarifeler ile lisanssız üreticilerin ayrıştırılarak daha yüksek dağıtım bedeli ödemelerinin öngörüldüğü, yapılan tarife değişikliğiyle birlikte lisanssız üreticilerin kazanılmış hakkının ihlâl edildiği, lisanssız üreticiler dağıtım sistemine ek bir maliyet getirmediğinden dağıtım bedelinin artırılmasının hukukî gerekçesinin bulunmadığı, dağıtım sistemine bağlantı için gerekli iletim hattı yatırımının finansmanını lisanssız üreticilerin kendilerinin sağladığı, lisanslı üreticilerin daha düşük sistem kullanım bedeli ödemelerinin rekabet ortamının bozulmasına neden olduğu iddialarıyla tarifelerin iptali için çeşitli davalar açılmıştır. T.C. Danıştay . Dairesinin 23/09/2020 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı dosyası ile yapılan yargılama neticesinde “Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretimine getirilen teşvik mekanizmasının amacını da aşar bir şekilde, lisanssız üreticilerin gerçekleştirdiği üretimin ticarî faaliyete konu edilmesinin sonucu olarak ödeyecekleri dağıtım bedelinin farklılaştırılmasında ve bu farklılaştırma neticesinde dağıtım bedeline ilişkin tarifenin düzenlenmesinde eşit taraflar arasında ayrım gözetilmemesi ilkesine aykırılık olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bu itibarla, 6446 sayılı Kanun’un 14. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki lisanssız üreticilere uygulanan dağıtım sisteminin kullanımına ilişkin bedellerin üretim tesislerinin sistem üzerinde oluşturdukları ek maliyetler dikkate alınarak farklılaştırılmasında ve söz konusu farklılaştırmaya istinaden dağıtım bedelinin belirlendiği üreticiler için veriş yönünde tek terimli dağıtım tarifesine yönelik Kurul kararlarının iptali istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” denilerek tarife iptali için açılan davanın reddine karar verilmiş, söz konusu kararın temyizi akabinde T.C. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 04/11/2021 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamı ile temyiz başvurusunun reddine kesin olarak karar verilmiştir.
3.DEĞERLENDİRME VE NETİCE; 6446 Sayılı Kanunun 17 ve devamı maddelerinde açıkça ifade edildiği üzere MEDAŞ’ın, EPDK tarafından onaylanan tarifeleri uygulamakla yükümlü olduğu, davalının, EPDK tarafından onaylanan tarifelerde belirlenen oranlar/kalemler dışında herhangi bir ücret ya da oran belirleyemeyeceği, bir başka ifade ile lisanslı ya da lisanssız elektrik üreticilerine uygulanacak olan tarifenin belirleyicisinin EPDK olduğu, davalının sadece belirlenen tarifeler çerçevesinde fatura tahakkuk ettirerek tarifelerin uygulayıcısı olduğu, dolayısıyla davalının lisanslı üreticiler ile lisanssız üreticilerden farklı dağıtım tarifesi uygulanmasına bir dahli olmadığı, yukarıda detayı verilen T.C. Yargıtay . Hukuk Dairesinin 11/09/2018 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamı ile T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/10/2010 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında ifade edildiği üzere ilgili düzenleyici ve denetleyici kurullarca onaylanan tarife uyarınca alınan ücretlerin/bedellerin yasal olduğu, idari yargıda iptal davasına konu edilmediği sürece tarifede belirlenen miktar üzerinden ücret/bedel alınmasında kanuna aykırı bir husus bulunmadığı, nitekim İdare yargıda EPDK tarafından yayımlanan ve lisanslı üreticiler ile lisanssız üreticiler arasında elektrik üretimi yönüyle herhangi bir fark bulunmamasına rağmen dağıtım bedelinde farklılaştırmaya gidildiği, lisansı üreticiler ile lisansız üreticiler tarafından aynı dağıtım bedeli ödenirken, sonraki tarifeler ile lisanssız üreticilerin ayrıştırılarak daha yüksek dağıtım bedeli ödemelerinin öngörüldüğü, yapılan tarife değişikliğiyle birlikte lisanssız üreticilerin kazanılmış hakkının ihlâl edildiği, lisanssız üreticiler dağıtım sistemine ek bir maliyet getirmediğinden dağıtım bedelinin artırılmasının hukukî gerekçesinin bulunmadığı, dağıtım sistemine bağlantı için gerekli iletim hattı yatırımının finansmanını lisanssız üreticilerin kendilerinin sağladığı, lisanslı üreticilerin daha düşük sistem kullanım bedeli ödemelerinin rekabet ortamının bozulmasına neden olduğu iddialarıyla tarifelerin iptali için çeşitli davalar açıldığı lakin yukarıda detayı izah edildiği üzere T.C. Danıştay . Dairesinin 23/09/2020 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamı ve söz konusu kararın temyizi akabinde T.C. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 04/11/2021 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamı ile temyiz başvurusunun reddine kesin olarak karar verildiği, her ne kadar dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuyla lisanssız elektrik üreticilerinin lisanslı elektrik üreticilerine göre ek maliyet getirmediği rapor edilmiş ise de davalının, İdari Yargıda dava konusu edilen ancak iptal edilmeyen ve 6446 Sayılı Kanunun 17 ve devamı maddeleri gereğince uygulamakla yükümlü olduğu EPDK tarifelerine göre fatura tahakkuk ettirerek tahsil ettiği anlaşılmakla yukarıda detayı verilen T.C. Yargıtay . Hukuk Dairesinin 11/09/2018 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamı ile T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/10/2010 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamı da emsal alınarak davacının davasının reddine karar verilmiştir.
4.KANUN YOLU AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRMEDE; Her ne kadar davacı tarafından eldeki dava belirsiz alacak davası olarak açılmış ve Mahkememizce yaptırılan hesaplama neticesinde davacının lisanslı üretici olarak kabul edilerek belirlenen tarifeler üzerinden yaptırılan hesaplamada 136.103,81 TL alacaklı olabileceği rapor edilmiş ise de davacı tarafından bedel artırım talebinde bulunulmadığı ve yukarıda detayı verilen T.C. Yargıtay . Hukuk Dairesinin 09/01/2017 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamı da emsal alınarak kanun yolu açık olarak hüküm tesis edilmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85TL den dava açılırken alınan 59,30TL harcın mahsubu ile eksik kalan 210,55 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabulculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına.
5-Davalı vekili yararına AAÜT’ye göre hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan 8,50TL vekalet harcı giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-6100 Sayılı HMK’nın 323–333. maddeleri gereğince hükmün verilmesinden kesinleşmesine kadar olan dönemde davacının sorumlu olduğu yargılama giderleri de ödendikten sonra var ise karar kesinleştiğinde; Kullanılamayan ve bakiye kalan gider avansının Hukuk Muhakemeleri Kanunun Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra talep eden tarafından hesap numarası bildirilmiş ise iade elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle, talep eden tarafından hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı avanstan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak İADESİNE,
DAİR; Taraf vekillerinin yüzüne karşı, ihbar olunan vekilinin yokluğunda kararın 7201 Sayılı Kanununun 11. Maddesi gereğince taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde T.C. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yoluna müracaat etme hakları açık olmak üzere Türk Milleti adına verilen karar duruşma tutanağına geçirilerek açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/11/2023
Katip Hakim