Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/208 E. 2023/406 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP :
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 14/04/2021 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından müvekkili şirkete Konya . İcra Müdürlüğünün … esas ve … esas sayılı dosyaları ile iki adet ilamsız takip başlatıldığını, takiplerin kesinleştiğini, takiplerin sözleşmeye dayalı olarak düzenlenen iki ayrı faturaya ilişkin olduğunu, taraflar arasında 06/09/2018 tarihlinde iş yapım sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme gereğince verilecek 5 adet daireden 4 tanesinin davalı şirket adına onun belirlemiş olduğu kişilere aktarılmak suretiyle her biri 250.000,00TL bedelli olan 4 daire miktarı olan 1.000.000,00TL’nin müvekkilince ödendiğini, bu verilen 4 adet dairenin yapılan iş karşılığı sözleşme gereğince verildiğininde taraflarca imza altına alınan taahhüt sözleşmesi ile teyit edildiğini, sonrasında davalı tarafın işi devam ettirmeyerek bıraktığını, bunun üzerinde de son dairenin verilmediğini, davalı tarafça yarım bırakılan ve hatalı yapılan işlerin müvekkilince başka bir firmaya yaptırılmak suretiyle tamamlandığını ayrıca davalının SGK kurumuna olan borçlarının iskan alınabilmesi için müvekkili tarafından ödendiğini, işi yarım bırakan davalıya noter ihtarı ile bu durumun ihtar edildiğini, davalı tarafından noter ihtarından sonra bilinçli ve kötüniyetli olarak yüksek miktarda fatura kesildiğini, müvekkilinin pandemi döneminde Covid-19 rahatsızlığı geçirdiği zamanlarda kesilen bu faturalara süresinde itiraz edilemediğini, kesilen fatura bedellerinin yapılan işlere göre çok yüksek miktarlarda olduğunu, müvekkilinin davalı şirkete bir borcunun bulunmadığını, faturaların tahsili için başlatılan icra takiplerinin kötü niyetli olduğunu beyanla öncelikle icra takiplerinin durdurulması için tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin icra takiplerinden dolayı borçlu olmadığının tespitini, davalının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerini davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 15/06/2021 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; açılan davada hukuki yararlarının olduğunun tartışmasız olup davalı tarafın hukuki yarar bulunmadığı itirazlarının yersiz olduğunu, icra hukuk mahkemelerine yapılan itirazların takibi durdurmadığını bu nedenle iş bu davada hukuki yararlarının bulunduğunu, kaldı ki icra hukuk mahkemelerinde açılan davalarında müvekkili yönünden kabul kararı verildiğini, bu kararlarında davalı tarafın kötü niyetli olduğunun delili olduğunu, dairelerin teslim alınmadığı ve bazı sözleşmelerde imzalarının olmadığı iddialarını da kabul etmediklerini, teslim edilen dairelere ilişkin belgelerin mevcut olduğunu, sözleşmelerdeki imzaların kendilerine ait olduğunun açık olduğunu, yapılan işlerle kesilen fatura bedelleri arasında fahiş fark olduğunun mahkememizce bilirkişi marifetiyle yapılacak inceleme ile ortaya çıkacağını beyanla önceki beyanları gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 04/06/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını öncelikle hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşme gereğince aylık ödenmesi gereken bedellerden 200.000,00TL’nin ödenmediğini ayrıca müvekkile verilmesi gereken dairelerin müvekkile teslim edilmediğini, davacının sunduğu bazı sözleşmelerde müvekkilinin imzasının bulunmadığını bu sözleşmeleri kabul etmediklerini, müvekkili tarafından sözleşme gereğince yapılması gereken işlerin yapıldığını, davacının devrettiğini iddia ettiği dairelerin müvekkili tarafından devralınmadığını, davacı tarafın iddialarını ispatlamak durumunda olduğunu, davacı tarafın iddialarında belirlemiş olduğu bedelleri ve yaptığını iddia ettiği ödemeleri kabul etmediklerini, davacı tarafla müvekkili arasında bu sözleşme dışında da ticari ilişkilerinin mevcut olup yapılan ödemelerin diğer ticari ilişkilere ilişkin olduğunu, icra takiplerinde yapılan tebligatların usulünce olduğunu ve takiplere itiraz edilmeden takiplerin usulünce kesinleştiğini, müvekkili tarafından yapılan işlerde eksik ve hatalı imalat olmadığını beyanla haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Mahkememizce Konya . İcra Müdürlüğünün … esas ve … esas sayılı dosyaları, Konya . İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/102 ve … esas sayılı dosyaları, Karatay Tapu Müdürlüğünden … mahallesi, … ada, … parsel, … ve … bağımsız bölüm numaralı taşınmazlar ile, … mahallesi, … ada, … parsel, … ve … bağımsız bölüm numaralı taşınmazların tüm geldileri ve gittileri ile birlikte tapu kayıtları, Karatay Belediye Başkanlığından dava konusu inşaata ilişkin mimari projenin ve varsa tadilat projeleri, Konya Ticaret Sicil Müdürlüğünden davalı şirketin kuruluşundan bugüne kadar tüm ortaklarını, yetkili temsilcilerini, varsa ticari vekil ve mümessillerinin görev aldıkları veya ortak oldukları tarih aralıklarını gösterir şekilde bilgi ve belgeler celp edilmiş, dava konusu alanda bir inşaat mühendisi, bir gayrimenkul değerleme uzmanı, bir fen mühendisi ve bir muhasebe uzmanı bilirkişi heyetiyle keşif yapılarak bilirkişi heyetinden raporlar alınmıştır.
Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklısının mahkememiz dosyası davalısı, borçlusunun mahkememiz dosyası davacısı olduğu, 894.713,84TL’si asıl alacak, 53.829,917TL’si işlemiş faiz olmak üzere toplam 948.543,75TL faturaya dayalı olarak ilamsız takip başlatıldığı ve takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklısının mahkememiz dosyası davalısı, borçlusunun mahkememiz dosyası davacısı olduğu, 656.150,80TL’si asıl alacak, 92.382,44TL’si işlemiş faiz olmak üzere toplam 748.533,24TL faturaya dayalı olarak ilamsız takip başlatıldığı ve takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.
DAVANIN NİTELİĞİ, DEĞERLENDİRİLME VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için girişilen icra takiplerinde borçlu olunmadığının tespiti davasıdır.
Dava taraflarınca imza altına alınmış 06/09/2018 tarihli sözleşme ile, davacının ana yüklenici olarak inşa etmekte olduğu konut ve iş yeri amaçlı kullanılacak binanın duvar örme, kaba ve ince sıva, boya, mantolama, asma tavan, fayans, süpürgelik gibi sözleşmede kalem kalem belirtilen bir takım işlerinin davalı şirket tarafından taşeron yüklenici sıfatıyla davacı yararına yapılacağı, yapılacak işin tahmini bedelinin 1.450.000 TL olacağı ve asıl iş tutarının iş bitiminde kesin olarak hesaplanacağı, iş bedeli olarak her biri 250.000 TL bedelli toplamda 5 adet daire ile aylık 30.000 TL’den olmak üzere toplam 200.000 TL nakit paranın davacı şirket tarafından davalıya verileceği düzenleme altına alınmıştır.
Davalı tarafça, davacı aleyhinde Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı ve Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyaları ile iş bedeli olarak düzenlenen faturaların tahsili amacıyla icra takibi başlatılmış, davalı vekili yargılama sırasında iş bedelinin müvekkiline hiç ödenmediğini iddia etmiştir. Davacı vekili ise işin kısmen yapıldığını ve yapılan kısım için hak edilen ücretin ödendiğini savunarak icra takiplerinden dolayı borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiştir.
Taraflar arasında 6098 sayılı BK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi bulunmakta olup sözleşme hükümlerine göre iş sahibinin borcu iş bedelini ödemek (TBK’nın 479/1.md.), yüklenicinin borcu ise, eseri iş sahibinin amacına uygun, haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmektir (TBK’nın 471/1.). Ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumluluğunun düzenleyen TBK’nın 474. maddesi uyarınca açık ayıplar yönünden iş sahibi imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde, gizli ayıplar yönünden ise, 477/son maddesi uyarınca da, ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunluluğu bulunmaktadır. Ayıbın bildirilmemesi halinde eser kabul edilmiş sayılır. Eksik ifa durumu ise dürüstlük kuramına aykırı olmadığı müddetçe her zaman ileri sürülebilir. Ayrıca sözleşme feshedilmediği ve ayakta olduğu sürece, sözleşme kapsamında yapılması gereken ve mahallinde yapıldığı tespit edilen sözleşme kapsamındaki işler ile fazladan yapılan imalatların sözleşmenin tarafı olan yüklenici tarafından yapıldığının karine olarak kabulü gerekmekte olup; bu konuda mahkemece yapılan bir tespit ile tespit sonrası işin başkasına yaptırıldığına dair yazılı bir belge olmadıkça işin başkasına yaptırıldığının tanık beyanları ve her zaman temini mümkün olan fatura ile ispatı mümkün değildir. (Yargıtay . H.D. … … K ., Ankara Bölge Adliye Mahkemesi .hukuk Dairesi … Esas … Karar)
Dava konusu eserin yapımı sırasında taraflar bir araya gelerek 22/01/2020 tarihli “taahhüt sözleşmesi” başlıklı bir sözleşme imzalamış ve dava konusu işin ne aşamada olduğu, tarafların edimini ne ölçüde yerine getirdikleri konularında bir tespit yapılmıştır. Söz konusu sözleşme altında her iki tarafın da şirket kaşeleri üzerinde imzaları bulunmaktadır. Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ve bilahare sunulan 23/02/2023 tarihli beyan dilekçesinde, söz konusu sözleşme altındaki imza kabul edilmekle birlikte sözleşme içeriğinin gerçek olmadığı, iş bedeli olarak kararlaştırılan dairelerin ve nakit paranın müvekkiline verilmediği, müvekkilinde oluşturulan güven sonucunda müvekkillinin sözleşmeyi iyi niyetli imzaladığı şeklinde savunma yapıldığı görülmüştür. Bahse konu taahhüt sözleşmesinin 2. maddesinde, 21/01/2020 tarihinde binaların ölçümlerinin birlikte yapıldığı açıkça ifade edilmiş ve sözleşme ekindeki hesap tabloları bizzat davalı şirketçe imza altına alınmıştır. Bu bakımdan gerek 22/01/2020 tarihli sözleşmenin gerekse de ekindeki ölçüm ve hesap tablosunun dava tarafları için bağlayıcı olduğu sonucuna varılmıştır. Anılan sözleşmede, iş bedeli olarak kararlaştırılan 5 adet daireden 4 adedinin davalıya teslim edildiği, 06/09/2018 tarihli taşeron iş yapım sözleşmesine göre henüz tamamlanmayan işlerin olduğu ve henüz davalı şirketin edimini tamamlamadığı, kalan işlerin tam ve eksiksiz olarak yapılması ve 133.110,70 TL’nin davacıya ödenmesi halinde kalan bir adet dairenin davalıya devredileceği düzenleme altına alınmıştır. Sözleşme ekindeki hesap-ölçüm tablosuna bakıldığında ise, ölçümün yapıldığı iki adet blokun toplam maliyetinin 1.435.322,15 TL olduğu, o ana kadar yapılan ödemenin 1.318.432,85 TL olduğu, kalan alacağın 116.889,30 TL olduğu, kalan bir adet dairenin teslimi halinde ise davacının davalıdan 133.110,70 TL alacaklı olacağı görülmektedir.
Her ne kadar davalı tarafça iş bedeli olan söz konusu dört adet dairenin kendilerine teslim edilmediği, nakit veya çek ödemesi yoluyla kendilerine para verilmediği, kendileri haricindeki kişilere yapılan daire devirlerine rıza göstermedikleri ileri sürülmüş ise de, 22/01/2020 tarihli sözleşme ve ekindeki hesap tablosundaki imzaların davalıyı bağladığı, davacıya duyulan güven sonucu aslında içeriği gerçek olmayan belgeye imza atıldığı şeklindeki savunmanın tacir olan davacının basiretli davranma yükümlülüğüne ters düştüğü, kaldı ki icra edilen keşif ve itirazlar üzerine aldırılan ve Mahkeme heyetimizce benimsenen 28/03/2023 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere, taraflarca çıkarılan ölçüm ve hesap tablosunun fiili duruma ve piyasa rayiçlerine uyumlu olduğu, bu bakımdan irade sakatlanması ya da edimler arası aşırı oransızlık gibi bir durumun da olmadığı, dolayısıyla sözleşmede belirtilen ödemelerin davalıya yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Kaldı ki sözleşmede bu miktar üzerinden davacının ibra edildiği açıkça yazmaktadır.
Dava tarafları yapılan ödemeler konusunda ihtilaflı olduğundan ve her iki taraf da tacir olduğundan ticari defter kayıtlarının iş bu davada delil değerinin olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Bu cümleden olmak üzere, her iki taraf vekiline 03/11/2021 tarihli celsede neticeleri hatırlatılarak ticari defterlerin ibrazı konusunda ihtaratta bulunulmuştur. Davalı vekili duruşmada hazır bulunmadığından ihtar yerine geçmek üzere duruşma tutanağı kendisine 10/11/2021 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen bu konuda dosyaya bir beyanda bulunmamıştır. Buna karşılık davacı vekili 05/11/2021 tarihli dilekçesi ile müvekkilinin ticari defterlerine ilişkin dosyaya bildirimde bulunmuştur.
6100 sayılı HMK’nun 222. maddesi; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır” hükmünü içermektedir.
Davalı taraf usulüne uygun yapılan ihtarata rağmen ticari dava niteliğindeki eldeki bu davada tacir olmasına rağmen defter ibrazından kaçındığı için – her ne kadar muhasebe uzmanı bilirkişi tarafından gerekmediği halde davalı şirket defterleri üzerinde sonradan inceleme yapılmış olsa da- HMK’nun 222. maddesi gereğince davacının sunduğu ve Mahkememizce incelettirilip usulüne uygun tutulduğu tespit edilen ticari defterlerin sahibi lehine geçerli delil olduğunun kabulü gerekmiştir. Mahkememizce verilen kesin süreye rağmen davalı taraf süresinde defter ibraz etmediğinden defterlerinin incelenmiş olmasının ve lehindeki bilirkişi tespitlerinin kendisine bir hak bahşetmeyeceği anlaşılmıştır.
Davacı vekili aşamalardaki beyan ve dilekçelerinde, dava konusu işin davalı tarafça tamamlanmadığını, aksine eksik bırakılan işlerin müvekkilince tamamlandığını ve ayrıca iskan ruhsatı alınabilmesi için davalının SGK borçlarının müvekkilince ödendiğini ileri sürmüştür. Davacının usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde de dava konusu icra takip tarihleri itibariyle davacının davalıya ödenmemiş bir borcu bulunmamaktadır. Ticari defter kayıtları davacının dilekçe ve beyanlarıyla örtüşmektedir. 22/01/2020 tarihli taahhüt sözleşmesinde de dava konusu işin tamamlanmadığı taraflarca açıkça belirlenmiştir. Ve bu sözleşmede işin tamamlanmaması halinde sözleşmenin herhangi bir ihbara gerek kalmaksızın davacı tarafça feshedileceği ifade edilmiştir. Bu noktada davalının açık kabulü karşısında eksik işlerin tamamlandığını ispat külfetinin davalıda olduğu sonucuna varılmıştır. Davacının bu yönde yaptırmış olduğu bir delil tespiti veya başkaca ispat vasıtası dosyaya sunulmamıştır. Zira, anılan sözleşmede yeniden yapılacak hesap mutabakatı sonrasında davalıya daire devrinin yapılacağı kararlaştırılmıştır.
Bu itibarla, davacının beyanlarına uyumlu ticari defter kayıtları, davalının defter ibrazından kaçınması, taraflar arasındaki 22/01/2020 tarihli ek sözleşme ve bu sözleşmeye ek hesap-ölçüm tablosu ile mahalde icra edilen keşif sonucu düzenlenen bilirkişi heyeti raporu birlikte değerlendirildiğinde dava konusu icra takiplerinden dolayı davacının davacıya borçlu olmadığı kanaatine varılmakla davanın kabulü gerekmiştir.
Dava konusu alacak likit nitelikte olmadığından ve uyuşmazlık teknik bilirkişi incelemesi ile muhakemeyi gerektirdiğinden davacı lehine haksız takip tazminatı hükmedilmemiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)DAVANIN KABULÜ İLE;
1-)Davacının Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-)Davacının Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine,
3-)Yasal şartları oluşmadığından davalı aleyhine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına,
4-)Hazine tarafından karşılanan 1.320,00TL arabuluculuk giderinin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-)Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 115.927,33TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 26.484,90TL ve yargılama sırasında alınan 2.496,94TL tamamlama harcı toplamı olan 28.981,84TL harcın mahsubu ile bakiye 86.945,49TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-)Davacı tarafça yapılan 59,30TL başvuru harcı, 8,50TL vekalet suret harcı, 26.484,90TL peşin harç, 2.496,94TL tamamlama harcı, 571,90TL keşif harcı, 357,20TL posta-tebligat gideri ve 3.800,00TL bilirkişi ücretleri olmak üzere toplam 33.778,74TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-)Davacı vekili yararına AAÜT’ne göre hesaplanan nispi 183.766,16TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-)Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince (2) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere ve oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.31/05/2023

Başkan … Üye … Üye … Katip …