Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/171 E. 2023/610 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :
KARAR NO :
HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇE YAZIM TARİHİ :

Davacı taraf vekilinin davalı taraf aleyhine açtığı işbu dava mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmekle, mahkememizce yapılan aleni/açık yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili ile …. Tic. Ltd. Şti. arasında yıllardan beridir ticari ilişki olduğunu ve müvekkilinin üretmiş olduğu malları davalı şirkete sattığını, ancak davalı firmanın son zamanlarda müvekkili şirketten aldığı malların bedellerini ödemediğini, temerrüde düştüğünü, davalı şirketin temerrüt sebebiyle müvekkili şirkete olan borcunu ödememek için kötüniyetli bir şekilde müvekkilinin üretmiş olduğu malları kötülemiş ve malların ayıplı olduğunu iddia ederek ödeme yapmayacağını beyan ettiğini, müvekkili firma tarafından imal edilen amortisörlerle ilgili davalı şirketin sipariş verdiğini ve müvekkili firmanın söz konusu ürünleri imal ederek davalı şirkete teslim ettiğini, ancak davalı şirketin Kartal . Noterliği 28/12/2020 Tarih ve … Yevmiye Numaralı İşlemi ile müvekkili şirkete ihtarname gönderdiğini ve bu ihtarda “…2079 yılı içerisinde siz sayın muhatapça üretilen amortisörlerde ayıplar ve garanti süresi dolmamasına rağmen deformasyonlar oluşmuştur” şeklinde bir beyanda bulunduğunu, ancak müvekkili şirket tarafından üretilen ürünlerde kesinlikle herhangi bir ayıp olduğunu ve deformasyon oluştuğu gibi soyut hiçbir teknik temeli olmayan hususları kabul etmediklerini, müvekkili şirketin imal ettiği ürünlerin her daim arkasındadır ve kesinlikle ayıplı ve deformasyona uğrama gibi durumlardan bahsedilmesinin de mümkün olmadığını, davalı şirketin müvekkili şirketten almış olduğu ürünleri ihraç ettiğini ve parasını tahsil ettiğini ve üzerinden uzunca bir zaman geçmiş olmasına rağmen müvekkili şirkete borcunu ödemediğini, müvekkili şirket alacağını talep ettiğinde ise davalı şirketin borcunu ödememek adına ürünlerin ayıplı ve deformasyona uğradığı şeklinde afaki, soyut ifadelerle borcunu ödemekten imtina ettiğini, müvekkili firmanın ürettiği ürünlerden kaynaklanmayan, ürünleri kullanan firmaların yanlış ölçülerde körük kullanmalarından dolayı ortaya çıkan sorunların müvekkili şirkete mal edilemeyeceğini, davalı şirketin tamamen soyut ifadelerle müvekkili şirketin ürünlerinde ayıp olduğu iddiasını dile getirdiğini, bu durumun müvekkili şirketin ticari itibarı ile de yakından ilgili olduğundan bu hususta yasal haklarını kullanacaklarını, yine davalı şirket tarafından müvekkili şirkete gönderilen ihtarda “… İspanyol (…) firmanın ürettiği amortisör numune olarak getirilmiş ve bu amortisör ile aynı kalibrasyon, nitelik ve nicelikte üretim yapılması siz sayın muhataptan talep edilmiştir. Bu talebin siz sayın muhatapça kabul görmesi üzerine ispanya menşeili ürüne uygun 8 adet amortisör siz sayın muhatap firmaca üretilmiştir. Müvekkil ihtar eden firma yetkilileri ile birlikte siz sayın muhatap firma yetkilileri üretilen 8 adet amortisörün yerinde montajını denetlemek üzere Güney Afrika ülkesine gittiğiniz, yerinde yapılan incelemelerde 8 adet amortisörün aynı arızalara sebebiyet vermesi ve bozulduğu / kullanışsız olduğu yerinde görülmüştür. Müvekkil ihtar eden firma ile birlikte siz sayın muhatapça imal edilen amortisörlerin çabucak arızalandığı ve deforme olduğu tespit edilmesine rağmen üretime devam ettiğiniz ve aynı arızalı ürünleri müvekkil ihtar edene teslim ettiğiniz tespit edilmiştir. ” şeklinde bir yazılı beyanda bulunulduğunu, davalı şirketin hem numune olarak üretilmiş 8 adet amortisörün arızalı olduğunu, bozulduğunu beyan ediyor hem de müvekkili şirket tarafından üretilen diğer bütün ürünleri teslim aldığını beyan ettiğini, basiretli hiçbir tacirin, numune olarak üretilen ürünlerin ayıplı/bozuk çıkması halinde geriye kalan ürünleri teslim almayacağını, madem numune olarak üretilen ürünler ayıplı ise neden davalı şirketin geriye kalan ürünleri de teslim aldığını, sadece bu durumun bile davalı şirketin müvekkili şirkete olan borcunu ödememek için böyle bir yola başvurduğunu gösterdiğini, ikinci olarak amortisörlerde sorun olup olmadığının tespiti amacıyla her iki tarafın teknik ekipleri devreye girerek birçok kez ölçüm yaptıklarını, gelen raporlarda Güney Afrika’da dingillere takılan körük ile … Oto tarafından taraflarına gönderilen körüğün farklı körükler olduğunun müvekkili şirketin Kalite Ekibi tarafından tespit edildiğini, … Oto’nun Güney Afrika’daki ortağı olan … Automotive kalite sorumlusu …’in 19.08.2020 tarihinde müvekkili şirkete göndermiş olduğu videoda gelen numune körük ile dingiller üzerindeki körük üzeri markanın ve körük boyunun farklı olduğu görsellerde anlaşıldığını, bu farklılıkların … Oto’ya defalarca mailler aracılığıyla belirtilmiş olmasına rağmen … Oto, yapılan yanlışı kabul etmediğini, … Otonun tüm körükleri, Bursa’daki … firmasından tedarik ettiğini, birçok uyarı sonrasında … Otomotiv, …’dan müvekkili şirkete gönderilen numune hakkında detaylı bilgi istediğini, …’dan gelen bilgiye göre müvekkili şirkete gönderilen numune körüğün dış ambalaj üzerindeki üzerindeki etiketin ürün kodu istenilen numune kodu olmasına rağmen, içindeki koruğun yanlış ürün olduğunun tespit edildiğini, bütün bu hususların davalı şirketin kötü niyetini ortaya koyduğunu, davalı şirketin sadece müvekkili şirkete olan borcunu ödememek adına müvekkili şirketin ürünleri ile ilgili olarak tamamen soyut ve tek taraflı beyanlarla müvekkili şirketin imal ettiği ürünlerde ayıp olduğu şeklindeki beyanlarla müvekkili şirketi itham ettiğini ve bu durumun etik ilkelerle bağdaşmadığı gibi hukuki mesnetten de yoksun olduğunu, faturalara konu malların borçluya ihraç kayıtlı olarak satılmış olduğunu, bu hususta faturalar üzerinde şerh olduğunu, borçlu şirketin bu malları alarak yurt dışına ihraç ettiğini, satım sözleşmesinin taraflarının borçlarını aynı anda ifa etmek durumunda olduğunu, satıcının malı teslimi ile aynı anda borcunu ödemeyen alıcı açısından borç muaccel hale geldiğini, müvekkilinin faturaya konu malları teslim etmiş olduğunu, borçlunun bu malları yurt dışına sattığını, bu nedenle borcun muaccel olduğunu, yine taraflar arasında ödeme tarihi belirlenmiş ise bu tarihin geçmesi ile İİK 257/1 uyarınca borçlu açısından borcun muaccel hale geldiğini, tarafların her alımda düzenlenen Satın Alma Formlarında yazdığı üzere borcun fatura tarihinden 60 gün sonra ödeneceği hususunda anlaştıklarını, bu nedenle borçlu açısından bu bakımdan da borcun muaccel hale geldiğini bu hususta . Hukuk Dairesinin … E, … K. Sayılı ve 26.10.2007 tarihli kararlarını sunduklarını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bilirkişi incelemesi sonucunda tespit edilecek alacağın şimdilik 7000 TL’lik kısmının vade tarihinden itibaren en yüksek faiz oranı (temerrüt faizi dahil) ile birlikte hesap edilerek tahsilini, masraf ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; Mezkur davanın fatura alacağına dayalı olarak açılmış kısmi eda davası olduğunu, 6100 sayılı HMK’nın 6. maddesi gereği genel yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, taraflar arasında herhangi bir yetki sözleşmesi bulunmadığını, kaldı ki seçimlik yetki kuralları uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer de Konya Mahkemeleri ve çevresi olmadığını, müvekkili şirketin muamele merkezinin Ataşehir / İstanbul olduğu gözetildiğinde dosyanın İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, davacının işbu davaya konu faturalara yönelik ilk olarak Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … D. İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz talebinde bulunduğunu, mahkemece … Karar sayılı karar ile davacının yaklaşık ispat kuralını yerine getiremediği ve işin ticari defterlerin incelenmesi ile birlikte yargılama gerektirdiği şeklindeki gerekçe ile talebin reddine karar verildiğini, davacının işbu kararın kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuş olup dosyanın halen derdest olduğunu, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ilgili dosyanın derdest olmasına karşın işbu davanın ikame edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının ihtiyati haciz talebinin mahkemece reddinin ardından davacı aynı faturalara yönelik olarak bu kez Konya . İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlattığını, yasal süresi içerisinde takibe, yetkiye, faize ve ferilerine itiraz edildiğini takibin durdurulduğunu, ancak ne var ki davacının itirazın iptali davası yerine kısmi eda davası ikame ettiğini, davacının takibin devamına yönelik olarak usulen itirazın iptali davası ikame etmesi gerekirken kısmi eda davası ikame etmesinde hukuki yarar olmadığını, kaldı ki davacının hak ettiğine inandığı, alacağına dayanak olarak gösterdiği 5 adet faturada gösterilen ve üretilen malların vergiler dahil toplam bedeli ile müvekkilinden talep edilen karşılıkları belirli olduğunu, davacının aynı faturalara yönelik ihtiyati haciz talebi ve bir de ilamsız icra takibi mevcut olduğunu, davacının talep konusunun belirli olmasına karşın alacağını keyfi olarak küçük parçalara bölerek talep etmesinin kabul edilemeyeceğini, bu bağlamda davacıya süre verilerek alacağın tam miktarı yönünden harcı ikmal etmesi aksi halde davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddedilmesi gerektiğini, müvekkilinin davalı şirketin yurt dışına makine parçaları ihracatı alanında faaliyet gösterdiğini, davacı ile de ilk olarak 2018 yılında ağır vasıta araçlarda kullanılacak amortisörlerin üretilmesi hususunda anlaşıldığını, ne var ki süreç içerisinde davacı tarafından üretilen ve müvekkili şirket tarafından ihracatı gerçekleştirilen parçaların henüz garanti süresi içerisinde deforme olduğunun ve kullanılmaz hale geldiğinin dava dışı firmalar tarafından müvekkili şirkete bildirilmesi üzerine dava konusu ihtilafın ortaya çıktığını, ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere dava dilekçesinde belirtilen şekilde ayıplı malların bilerek teslim alındığı yahut malların gösterilenden farklı körükler ile kullanıldığı ve bu sebeple deformasyon meydana geldiği iddialarının soyut ve mesnetsiz olduğunu, taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin davacı tarafından üretilecek amortisörleri Güney Afrika’daki dava dışı Afrit isimli firmaya ihraç etmek üzere davacı ile anlaştığını, ihraç edilecek malların nitelik ve nicelik bilgileri davacı ile paylaşıldığını, talep edilen özelliklerin kabul edilmesinin ardından da davacı tarafça üretime başlandığını, ilk parti üretimin 2018 yılı içerisinde yapıldığını ve ihracatının gerçekleştirildiğini, ancak ürünlerin ithalatçı firmaya tesliminden bir süre sonra ve amortisörler henüz garanti kapsamındayken, deforme/kullanılmaz olduğu bilgisi müvekkili şirkete iletildiğini, müvekkili şirketin dava dışı Afrit firması tarafından yapılan bildirimin hemen ardından, söz konusu deformasyonlar için davacı şirkete e mail gönderdiğini ve ihbarda bulunduğunu, yine davacı şirkete deformelerin amortisörlerin takıldığı araçlardaki muhtelif diğer parçalara da zarar vermiş olduğu ifade edildiğini, amortisörlerde meydana gelen deformasyon ve arızalar üzerine dava dışı Afrit firmasınca düzenlenen arıza tespit raporları da yine derhal ve farklı zamanlarda birden çok kez davacı şirket ile paylaşıldığını, deforme olan ürünlerden bazılarının uçak kargo ile ülkeye getirilerek inceleme yapılmak üzere davacı şirkete teslim edildiğini, davacı şirket ile deforme amortisörlerin tamiri ve zararın giderilmesi yönünde yapılan görüşmeler neticesinde, aynı ürünün İspanyol … firması tarafından üretilen numuneleri getirildiğini ve bu numune ile aynı kalibrasyon, nitelik ve nicelikte üretim yapılması gerektiği davacı şirkete bildirildiğini, ancak davacı şirketçe numune olarak üretimi gerçekleştirilen 8 adet amortisörün Güney Afrika’daki yerinde montajının denetlenmesi esnasında aynı arızalara sebebiyet verdiğinin anlaşıldığını, montaj esnasında ürünlerin arızaya sebep olduğunun davacı şirket yetkilileri tarafından da müşahede edilmesine karşın davacı tarafça üretime devam edildiğini ve aynı arızalı ürünlerin müvekkili şirkete orijinal ürünün birebir aynısı ve yeni parti üretim adı altında teslim edildiğini, davacı şirketçe ürünlerin bu kez … firmasının ürünleri ile aynı kalite ve nitelikte olduğu iddiası ile yapılan teslimattan bir süre sonra yine aynı arıza ve deformasyonlar ortaya çıktığını, bu bağlamda müvekkili şirketin ayıplı ürünleri bilerek teslim almış olduğu iddiasının yersiz olduğunu, zira davacının beyanının teslimatı yapılan ürünlerin yeni üretim olduğu yönünde olduğunu, ürünlerin montajı yapıldıktan ancak belirli bir süre sonra ortaya çıkan ayıpların teslimat anında bilinebilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi genel bir muayene ile tespit edilebilmesinin de işin mahiyeti gereği mümkün olmadığını, kaldı ki davacının imal ettiği yedek parçalar ancak ihtiyaç oldukça araçlara monte edilmekte ve montajın akabinde kısa bir süre sonra kullanılmaz hale geldiğini, davacı firmanın sebep olduğu tüm olumsuzluklara karşın taraflar arasında iyi niyetli şekilde yeniden görüşmeler başladığını ve üretilecek amortisörlerin orijinal menşeili firmaya ait numunesinin küçük parçalara ayrılarak laboratuvar ortamında incelenmesi ve üçüncü parti üretimin bu şekilde yapılması konusunda bir kez daha anlaşıldığını, ne var ki … firmasına ait ürünün birebir aynısının imalatı talep edilmişken davacı şirketin orijinal ürüne göre daha uzun boyda amortisör ürettiğini, bu hususun ise ancak ihracatın gerçekleştirilmesi, malın Güney Afrika’ya ulaşması ve dava dışı Afrit şirketi tarafından amortisörlerin montajının yapılmasından belirli bir süre sonra ortaya çıktığını, tüm bu süreç içerisinde amortisörlerde meydana gelen arıza ve deformeler giderilmediği gibi yenisi ile de değiştirilmediğini, müvekkili şirketin zarara uğratıldığını, davacı şirketin toplam sevkiyat miktarının 9832 adet olduğunu, söz konusu toplam sevkiyatın 2656 adeti garanti kapsamında bedelsiz olarak değiştirildiğini, salt bu hususun dahi davacının kendi üretmiş olduğu ürünlerin ayıplı olduğunu zımnen kabul ettiğinin bir karinesi olduğunu, işbu davanın tarihi itibariyle sevkiyatı yapılan ürünlerin %80-90’ı arıza yaratmış olması sebebiyle kullanılamaz halde olduğunu, ifade edildiği üzere davacı firmanın arızaların ortaya çıkması üzerine 2. ve 3. parti ürünleri geliştirmiş ve fakat yine başarılı olamadığını, 2. Parti ürünler de 1. parti ürünler ile aynı arızaları yaptığını, 3. parti olarak yeniden geliştirilen ve orijinale birebir uygun olduğu iddia edilen ürünlerin ise talep edilenden daha uzun üretildiği için kullanılamadığını, bu nedenlerle davanın öncelikle esasa girilmeksizin usulden reddini, aksi halde esasa ilişkin cevapları doğrultusunda esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 25/07/2023 tarihli ıslah dilekçesi ile özetle; İşbu dosyanın 7.000,00 TL üzerinden açıldığını ve fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulduğunu, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda, dava konusu alacağın dava tarihi itibariyle değeri 476.598,61 TL olarak belirlendiğini, raporun sonucuna göre dosya kapsamında davanın 469.598,61 TL ıslah ederek, toplam dava değerini 476.598,61 TL’ye çıkardıklarını, ıslah taleplerinin kabulü ile dava değerinin 476.598,61 TL olarak kabulüne ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
I.DAVANIN NİTELENDİRİLMESİ
Taraflar arasında görülmekte olan davanın; Davacı tarafından davalının siparişi üzerine üretilen 04/03/2020 Tarih ve … seri numaralı, 25/03/2020 Tarih ve … seri numaralı, 03/06/2020 Tarih ve … seri numaralı, 17/06/2020 Tarih ve … seri numaralı ve 28/07/2020 Tarih ve … seri numaralı faturalara konu toplamda 3671 adet amortisörler bedellerinin tahsili amacıyla davacı tarafından açılan kısmi alacak davası olduğu,
Taraflar arasındaki ihtilafın ise; Yukarıda detayı verilen faturalara konu amortisörlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp var ise niteliği(gizli ayıp mı açık ayıp mı mahiyetinde olduğu), ayıp var ise ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, bu faturalar dolayısıyla davacının davalıdan herhangi bir alacağı olup olmadığı, var ise miktarının ne olduğu hususlarında olduğu tespit edilmiştir.
II.HÜKME EMSAL ALINAN YÜKSEK MAHKEME İLAMLARI
(1) T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27/05/2021 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında;
“Eldeki dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup, icra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesine göre HMK hükümleri çerçevesinde hadise şeklinde incelenip değerlendirilmelidir.
Eş söyleyişle, mahkemece davalı tarafın yetki itirazı hadise şeklinde incelenip taraflar arasında akdi ilişki bulunduğunun tespiti hâlinde, davanın bir miktar para alacağına ilişkin olduğu gözetilerek TBK’nın 89/1. maddesi ve HMK’nın 10. maddesi hükümleri uyarınca davacı alacaklının muamele merkezinin bulunduğu Bursa İcra Dairelerinin de yetkili olduğunun kabulü ile işin esasına girilmesi gerekirken; mahkemece yargı çevresi içinde usulüne uygun yapılmış bir icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” denilmiştir.
(2) T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/09/2021 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında;
“Somut olayda uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 359-363. maddeleri (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) 474- 478) ayıplı işler hakkında uygulanır.
Açık ayıp, eserin teslimini müteakip makul süre içinde yapılan kontrol ve muayene sonucu görülüp tespit edilecek ayıptır.
Gizli ayıp ise, basit bir kontrol ve muayene ile tespit edilemeyen, eserin kullanılmaya başlanmasından sonra ortaya çıkan ayıptır.” denilmiştir.
(3) T.C. Yargıtay . Hukuk Dairesinin 01/04/2014 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında;
“Sözleşme, dava ve karar tarihlerinde yürürlükte bulunan mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 359. maddesinin 1 fıkrasında bulunan “İmal olunan şeyin tesliminden sonra iş sahibi, işlerin mutat cereyanına göre imkanını bulur bulmaz o şeyi muayeneye ve kusurları varsa bunları müteahhide bildirmeye mecburdur.” hükmü gereğince ayıp ihbarı derhal yapılmalıdır. Yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda belirlendiği ve mahkemece doğru olarak kabul edildiği üzere eserdeki ayıp, açık ayıp niteliğinde bulunduğundan eserdeki açık ayıbın, derhal ihbar yükümlülüğü kapsamında yükleniciye bildirilmesi zorunlu bulunmaktadır. Son teslim tarihi olan 06.06.2005 tarihinden 21 gün geçtikten sonra, 28.06.2005 tarihinde ayıp ihbarının yapılmış olması nedeniyle ayıp ihbarının süresinde yapıldığından bahsedilemez. İş sahibi davalı şirketin, muayene yapmaksızın kumaşları olduğu şekli ile ihraç ettiği Beyaz Rusya’ya göndermiş olması iş sahibinin muayene yükümlülüğünü ortadan kaldırıcı nitelikte bulunmadığından sonuca etki etmeyecektir. Bu nedenlerle davalı iş sahibi şirketin süresinde ayıp ihbarı yapmamasına rağmen aksi düşüncelerle davacı yüklenicinin eserdeki ayıplardan sorumlu olduğunun kabul edilerek davanın kısmen kabulü doğru olmamış, davanın tümden kabul edilmesi gerekmekle hükmün davacı yararına bozulması uygun bulunmuştur.” denilmiştir.
(4) T.C. Yargıtay . Hukuk Dairesinin 05/05/2015 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında;
“Davacının ticari ilişki süresince davalı adına düzenlediği bir kur farkı faturası bulunmadığı ve kur farkından doğan alacağını kanıtlayamadığı” denilmiştir.
III.DEĞERLENDİRME VE NETİCE
(1) GÖREV DAVA ŞARTI AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRMEDE: Taraflar arasında akdedildiği hususunda ihtilaf bulunmayan sözleşmesinin 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunumuzun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesine vücut vermesi sebebiyle mutlak ticari dava mahiyetinde olmadığı LAKİN gerek davacının gerekse de davalının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunumuzun 16/1 maddesi gereğince özel hukuk tüzel kişisi tacir olduğu ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesinden kaynaklandığı anlaşılmakla nispi ticari davaya vücut verdiği ve Mahkememizin görevli olduğuna kanaat edilerek işin esasına geçilmiştir.
(2) HUKUKİ YARAR DAVA ŞARTI AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRMEDE: Her ne kadar davalı tarafından eldeki dava açılmadan önce davacının T.C. Konya . İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibine geçildiği, yapılan itiraz üzerine takibin durduğu LAKİN davacı tarafından itirazın iptali davası yerine kısmi eda davası açıldığı, davacının kısmi eda davası açmasında hukuki yararı olmadığı ileri sürülmüş ise de davacının itirazın iptali davası ya da kısmi eda davası açması noktasında seçimlik hakkı bulunduğu ve bu seçimlik hakkını kısmi eda davası açmakta kullandığı, eldeki davayı açmakta hukuki yararı olduğuna kanaat edilmekle davalının bu yöndeki itirazlarına Mahkememizce itibar edilmemiştir.
(3) DERDESTLİK DAVA ŞARTI AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRMEDE: Her ne kadar davalı vekili tarafından davacı tarafından eldeki dava açılmadan önce T.C. Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … D. İş esas sayılı dosyasından ihtiyati haciz talep edildiği, talebin reddedildiği ve bu dosyanın iş bu dava dosyası için derdest dava dosyası mahiyetinde olduğu iddia edilmiş ise de ihtiyati haciz talebi bir dava olmadığı gibi, talebin incelenmesi sonucunda verilen ret ve kabul kararları da nihai karar olmayıp ara kararı niteliğinde olduğundan derdest dava olarak kabul edilemeyeceğinden davalının bu yöndeki itirazlarına Mahkememizce itibar edilmemiştir.
(4) YETKİ İLK İTİRAZI AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRMEDE: Her ne kadar davalı vekili tarafından yetkili Mahkemelerin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu ileri sürülmüş ise de tarafların ticari defter ve belgelerinin incelenmesini içerir bilirkişi raporlarından dava konusu faturaların her iki tarafın da ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olduğu, yukarıda detayı verilen T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27/05/2021 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında da ifade edildiği üzere taraflar arasında akdi ilişki bulunduğu, davanın bir miktar para alacağına ilişkin olduğu gözetilerek 6098 Sayılı TBK’nın 89/1. maddesi ve 6100 Sayılı HMK’nın 10. maddesi hükümleri uyarınca davacı alacaklının muamele merkezinde eldeki davanın açılabileceğine kanaat edilmekle Mahkememizin yetkili olduğuna kanaat edilerek davalının bu yöndeki itirazlarının reddine karar verilmiştir.
(5) BİLİRKİŞİ RAPORLARI AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRMEDE:
(a) 14/03/2022 Tarihli Metalurji Alanında Uzman Bilirkişi İle Makine Mühendisi Bilirkişiler Tarafından Hazırlanan Rapor Açısından Yapılan Değerlendirmede: Dava konusu ürünlerin hali hazırda davalının iş merkezinde bulunduğu anlaşılmakla ilgili ticaret mahkemesine talimat yazılarak refakata alınacak 1 metalurji alanında uzman, 2 makine mühendisi olmak üzere 3 kişilik bilirkişi heyeti eşliğinde keşif yaptırılmış, keşif esnasında elde edilen bilgi ve değerlendirmeler ile tüm dosya kapsamı nazara alınarak sözleşme konusu ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın teslim sırasında açıkça anlaşılıp anlaşılamayacağının, gizli ayıp olup olmadığı, arızanın sık yaşanıp yaşanmadığı, tamirinin mümkün olup olmadığı, sık arıza nedeniyle maldan yararlanamamasının süreklilik arz edip etmediği hususunda rapor tanzim ettirilmiştir. 14/03/2022 Tarihli Bilirkişi Heyet Raporunda özetle; Dava ve faturaya konu ürünlerden Sızıntı sebebi ile 4.189 adet amortisörün ayıplı ürün olduğu, bu ürünlerdeki ayıpların kullanım ile ortaya çıkacağı ve gizli ayıp mahiyetinde olduğu, Orijinal ürüne göre boyları daha uzun ve bu sebeple dosyadaki bilgilere göre treylerlere monte edilemeyen 1.951 adet amortisörün ayıplı ürün olduğu, dış ölçülerinin orijinal ürüne uygun olmayan bu ürünlerdeki ayıpların açık ayıp mahiyetinde olduğu, arızanın sık yaşandığı, tamirinin ekonomik olmadığı ve tamiri halinde ürünün kullanımından beklenen faydayı sağlamayacağı rapor edilmiş olduğu, söz konusu raporun Yüksek Mahkemenin denetimine elverişli, ayrıntılı, gerekçeli ve yöntemine uygun olarak hazırlandığına kanaat edilmekle hükme esas alınmasına karar verilmiştir.
(b) Davacının ticari defter ve belgelerinin incelenmesini içerir 22/12/2022 Tarihli Bilirkişi Raporunun incelenmesinde özetle; davacının ticari defter ve belgelerinin açılış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, muhasebe usul ve prensiplerine uygun olarak tutulduğu, yevmiye defterinin kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, davacının ticari defter ve belgelerinin 6100 Sayılı Kanun gereğince lehine delil niteliği taşıdığı, incelenen kayıtlarda dava ve takip konusu faturaların TL cinsinden defterlere kayıtlı olduğu, davalı tarafından (1) adet iade faturası düzenlendiği, bu iade faturasının da davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, iade edilen fatura miktarı mahsup edildiğinde davacının kendi ticari defterlerine göre davalıdan 475.406,29 TL(71.480,00 USD) alacaklı olduğunun rapor edildiği,
(c)Davalının ticari defter ve belgelerinin incelenmesini içerir 29/08/2022 Tarihli Bilirkişi Raporunun incelenmesinde özetle; davalının ticari defter ve belgelerinin açılış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, muhasebe usul ve prensiplerine uygun olarak tutulduğu, yevmiye defterinin kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, davalının ticari defter ve belgelerinin 6100 Sayılı Kanun gereğince lehine delil niteliği taşıdığı, incelenen kayıtlarda dava ve takip konusu faturaların davalının defterlerinde de kayıtlı olduğu, davalı tarafından (1) adet iade faturası düzenlendiği, davalının kendi ticari defterlerine göre davacıya 476.598,61 TL(71.480,00 USD) borçlu olduğunun rapor edildiği,
(ç) Ticari Defterler Açısından Yapılan Değerlendirme: Dava konusu faturaların her iki taraf ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olduğu, davalının ticari defterlerinde dava konusu faturalardan 28/07/2020 Tarih ve … seri numaralı faturaya ilişkin olarak 27/08/2020 Tarih ve … seri numaralı iade faturası düzenlendiği, her iki taraf ticari defter ve belgelerinin fatura ve ödemeler noktasında mutabık oldukları, hesaplar arasındaki farkın ise davalının kur değerlemesi yapmasına rağmen davacının kur değerlemesi yapmamasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
(d) Ayıp İhbarlarının Süresinde Yapılıp Yapılmadığı Açısından Yapılan Değerlendirmede: Her ne kadar davalı tarafından ürünlerin ayıplı olduğu ileri sürülmüş ise de davacı tarafından ayıp ihbarının yasal süre içerisinde yapılmadığının ifade edildiği, Mahkememizce aldırılan ve yukarıda detayı verilen 14/03/2022 tarihli bilirkişi raporunda dava ve faturaya konu ürünlerden Sızıntı sebebi ile 4.189 adet amortisörün gizli ayıplı olduğu, orijinal ürüne göre boyları daha uzun ve bu sebeple dosyadaki bilgilere göre treylerlere monte edilemeyen 1.951 adet amortisörün açık ayıplı olduğunun rapor edildiği,6098 Sayılı TBK’nın 474/1 maddesi gereğince iş sahibi olan davalının ürünlerin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, adı geçen kanunun 477/1-2 maddesi gereğince eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici olan davacının her türlü sorumluluktan kurtulduğu, gizli ayıplar yönüyle ise iş sahibi olan davalının gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı, yukarıda detayı verilen T.C. Yargıtay . Hukuk Dairesinin 01/04/2014 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında ifade edildiği üzere ürünlerin ihraç edilecek olmasının iş sahibi olan davalının bu yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı, her ne kadar davalı tarafından keşide edilen 28/12/2020 tarihli İhtarname Mevcut ise de söz konusu ihtarname içeriğinden anlaşıldığı üzere dava konusu edilmeyen ve 2019 yılı içerisinde davalıya teslim edilen bir kısım ürünlerde ayıp olduğunun davalı yanca ifade edildiği, bir başka ifade ile sözleşme gereğince teslim edilen ilk parti mallarda dahi ayıplı ürünleri olduğu, dolayısıyla bir sonraki parti mallarda ayıp çıkmasının muhtemel olduğu, basiretli tacir olan davalının sonraki parti malları daha bir özenle kontrol ve muayene etmesi gerektiği lakin bu muayene yükümlülüğünü yerine getirmediği, parti parti teslim edilen malların teslimine ilişkin fatura tarihleri nazara alındığında ürünlerin ihraç edildikten sonra gelen şikayetler üzerine ihbar süresinin başlayacağına ilişkin taraflar arasında bir anlaşma olmadığı VE DAHİ davalının ticari defterlerinin incelenmesinde 27/08/2020 Tarih ve … seri numaralı iade faturası olmasına rağmen dava konusu faturalara konu ürünlerin ayıplı olmadığı iddiasıyla herhangi bir iade faturası düzenlenmediği gibi faturaların deftere kaydedilerek davacıya borçlu olunduğunun ticari defterlere işlendiği de nazara alınarak gerek açık ayıplı ürünlerin gerekse de gizli ayıplı ürünlere ilişkin olarak davalının muayene yükümlülüğünü yerine getirmemesi sebebiyle süresinde yapılan bir ayıp ihbarı olmadığına Mahkememizce kanaat edilmiş ve davalının bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir.
(6) NETİCE: Yukarıda yapılan açıklamalar, amir kanun hükümleri, bilirkişi raporları, Yüksek Mahkeme ilamları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Davacı ile davalı arasında davalının siparişi üzerine 04/03/2020 Tarih ve … seri numaralı, 25/03/2020 Tarih ve … seri numaralı, 03/06/2020 Tarih ve … seri numaralı, 17/06/2020 Tarih ve … seri numaralı ve 28/07/2020 Tarih ve … seri numaralı faturalara konu toplamda 3671 adet amortisörler üretimi hususunda eser sözleşmesi akdedildiği, davacı/yüklenici tarafından eser bedellerinin ödenmediği iddiasıyla ve tahsili amacıyla eldeki davanın açıldığı, 14/03/2022 Tarihli Bilirkişi Heyet Raporunda dava ve faturaya konu ürünlerden Sızıntı sebebi ile 4.189 adet amortisörün ayıplı ürün olduğu, bu ürünlerdeki ayıpların kullanım ile ortaya çıkacağı ve gizli ayıp mahiyetinde olduğu, Orijinal ürüne göre boyları daha uzun ve bu sebeple dosyadaki bilgilere göre treylerlere monte edilemeyen 1.951 adet amortisörün ayıplı ürün olduğu, dış ölçülerinin orijinal ürüne uygun olmayan bu ürünlerdeki ayıpların açık ayıp mahiyetinde olduğunun rapor edildiği, 6098 Sayılı TBK’nın 474/1 maddesi gereğince iş sahibi olan davalının ürünlerin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, adı geçen kanunun 477/1-2 maddesi gereğince eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici olan davacının her türlü sorumluluktan kurtulduğu, gizli ayıplar yönüyle ise iş sahibi olan davalının gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı, yukarıda detayı verilen T.C. Yargıtay . Hukuk Dairesinin 01/04/2014 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında ifade edildiği üzere ürünlerin ihraç edilecek olmasının iş sahibi olan davalının bu yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı, her ne kadar davalı tarafından keşide edilen 28/12/2020 tarihli İhtarname mevcut ise de söz konusu ihtarname içeriğinden anlaşıldığı üzere dava konusu edilmeyen ve 2019 yılı içerisinde davalıya teslim edilen bir kısım ürünlerde ayıp olduğunun davalı yanca ifade edildiği, bir başka ifade ile sözleşme gereğince teslim edilen ilk parti mallarda dahi ayıplı ürünleri olduğu, dolayısıyla bir sonraki parti mallarda ayıp çıkmasının muhtemel olduğu, basiretli tacir olan davalının sonraki parti malları daha bir özenle kontrol ve muayene etmesi gerektiği lakin bu muayene yükümlülüğünü yerine getirmediği, parti parti teslim edilen malların teslimine ilişkin fatura tarihleri nazara alındığında ürünlerin ihraç edildikten sonra gelen şikayetler üzerine ihbar süresinin başlayacağına ilişkin taraflar arasında bir anlaşma olmadığı ve dahi davalının ticari defterlerinin incelenmesinde 27/08/2020 Tarih ve … seri numaralı iade faturası olmasına rağmen dava konusu faturalara konu ürünlerin ayıplı olmadığı iddiasıyla herhangi bir iade faturası düzenlenmediği gibi faturaların deftere kaydedilerek davacıya borçlu olunduğunun ticari defterlere işlendiği, bu sebeple de gerek açık ayıplı ürünlere gerekse de gizli ayıplı ürünlere ilişkin olarak davalının muayene yükümlülüğünü yerine getirmemesi sebebiyle süresinde yapılan bir ayıp ihbarı olmadığı, tarafların incelenen ticari defter ve belgelerinde dava konusu faturaların her iki taraf ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olduğu, her iki taraf ticari defter ve belgelerinin fatura ve ödemeler noktasında mutabık oldukları, hesaplar arasındaki farkın ise davalının kur değerlemesi yapmasına rağmen davacının kur değerlemesi yapmamasından kaynaklandığı, yukarıda detayı verilen T.C. Yargıtay . Hukuk Dairesinin 05/05/2015 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamı da emsal alındığında davacının ticari ilişki süresince davalı adına düzenlediği bir kur farkı faturası bulunmadığı ve kur farkından doğan alacağını kanıtlayamadığı da anlaşılmakla davacının kendi ticari defterlerinde alacak olarak kaydettiği 475.406,29 TL üzerinden davasının kısmen kabulü ile bu tutarın 7.000,00 TL’sinin dava tarihi olan 25/03/2021 tarihinden itibaren alacağın tahsili tarihine kadar işleyecek (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) değişen oranlarda yıllık avans faizi ile birlikte, 468.406,29‬ TL’nin ıslah tarihi olan 25/07/2023 tarihinden itibaren alacağın tahsili tarihine kadar işleyecek (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) değişen oranlarda yıllık avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilerek Mahkememizde oluşan vicdani kanaatin tezahürü olarak aşağıdaki hükümler tesis edilmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜ İLE;
(a) 7.000,00 TL’nin dava tarihi olan 25/03/2021 tarihinden itibaren alacağın tahsili tarihine kadar işleyecek (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) değişen oranlarda yıllık avans faizi ile birlikte DAVALIDAN TAHSİLİ İLE DAVACIYA VERİLMESİNE,
(b) 468.406,29‬ TL’nin ıslah tarihi olan 25/07/2023 tarihinden itibaren alacağın tahsili tarihine kadar işleyecek (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) değişen oranlarda yıllık avans faizi ile birlikte DAVALIDAN TAHSİLİ İLE DAVACIYA VERİLMESİNE,
(c) Davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 32.475,00TL karar ve ilam harcından peşin alınan 119,55TL harcın ve 8.050,00TL ıslah harcının mahsubu ile 24.305,45TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre (475.406,29/476.598,61) hesaplanan 1.316,70TL’sinin davalıdan, 3,30TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından karşılanan 59,30TL başvuru harcı, 119,55 TL peşin harç ve 8.050,00TL ıslah harcı olmak üzere toplam ‬‬8.228,85‬TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından karşılanan 294,7‬0TL posta ve tebligat gideri, 750,00TL bilirkişi ücreti gideri, 8,50TL vekalet harcı gideri olmak üzere toplam 1.053,2‬0 TL ‘den davanın haklılık oranına göre (475.406,29/476.598,61) hesaplanan 1.050,56TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlasının davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından karşılanan 8,50TL vekalet harcı, 3.400,00TL bilirkişi ücreti gideri, 634,90TL talimat masrafı gideri olmak üzere toplam 4.043,4‬0TL ‘den davanın haklılık oranına göre (1.192,32/476.598,61) hesaplanan 10,12TL’nin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, fazlasının davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı vekili yararına AAÜT’ye göre hesaplanan 72.556,88 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davalı vekili yararına AAÜT’ye göre hesaplanan 1.192,32‬ TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
9-6100 Sayılı HMK’nın 323–333. maddeleri gereğince hükmün verilmesinden kesinleşmesine kadar olan dönemde davacının sorumlu olduğu yargılama giderleri de ödendikten sonra var ise karar kesinleştiğinde; Kullanılamayan ve bakiye kalan gider avansının Hukuk Muhakemeleri Kanunun Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra talep eden tarafından hesap numarası bildirilmiş ise iade elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle, talep eden tarafından hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı avanstan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak İADESİNE,
DAİR; Taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın 7201 Sayılı Kanununun 11. Maddesi gereğince taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde T.C. KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ NEZDİNDE İSTİNAF KANUN YOLUNA müracaat etme hakları açık olmak üzere Türk Milleti adına verilen karar duruşma tutanağına geçirilerek açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/10/2023

Katip Hakim