Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/162 E. 2022/729 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA TÜRK MİLLETİ ADINA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO:
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
VEKİLİ :
: 2-
3-
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
KARAR YAZMA TARİHİ :
Mahkememizde görülmekte olan Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİANIN ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17/11/2020 tarihinde …’ın maliki olduğu kaza tarihinde …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … istikameti … Viyadüğü üstüne geldiği aşamada, aksine bir işaret bulunmadığı halde trafiği aksatacak veya tehlikeye düşürecek şekilde şerit değiştirmek suretiyle aracının sağ ön kısmı ile maliki …, sürücüsü … olan … plakalı araca arkadan çarpması sonucu … plakalı araçta yolcu olarak bulunan müvekkili … ağır şekilde yaralanmasına sebep olduğunu, …’ın bu kazada açık kural ihlali yaptığını ve % 100 kusurlu bulunduğunu, yolcu konumunda bulunan müvekkilinin bu kazada hiçbir kusurunun bulunmadığı, olay yerinde düzenlenen kaza tespit tutanağında; davalının 2918 sayılı KTK mn 46/2-c (Aksine bir işaret bulunmadıkça trafiği aksatacak veya tehlikeye düşürecek şekilde şerit değiştirmek) kuralı ihlali ile, yolcu konumunda bulunan müvekkilinin ağır şekilde yaralanmasına tam kusurlu olarak sebep olduğunu, müvekkili …’ın söz konusu kaza nedeniyle ağır şekilde yaralandığını, müvekkilinin vücudunun birçok yerinde kemik kırıklarının olduğunu, yine vücudunun birçok yerinde ezilmeler meydana geldiğini, bu şikâyetlerle İstanbul Prof. Dr. … Şehir Hastanesi’nin acil servisine kaldırılan müvekkilinin hayati tehlikesinin bulunduğu ve basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığının tespit edildiğini, müvekkilinin yoğun bakımda kaldıktan sonra hastane şartlarının yetersizliği sebebiyle … Kemik Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk olduğunu ve yoğun bakımda tedavi gördüğünü, müvekkilinin söz konusu kaza nedeniyle büyük bir maddi zarara maruz kaldığını, kaza esnasında müvekkilinin sol ayağına platin takıldığını, vücudunda meydana gelen hasar nedeniyle yaşının gereği olan günlük yaşam faaliyetlerini dahi yerine getiremez hale geldiğini, bununla birlikte müvekkilinin ayağındaki mevcut kalıcı ağır hasar nedeniyle de artık yürüyemez duruma geldiğini ve bu durumların kalıcı nitelik arz ettiğini, müvekkilinin halen evinde ailesinin desteği ile yatalak olarak tedavi gördüğünü, yapılacak tedavilere rağmen müvekkilinde iyileşme görülemeyecek ve giderilmesi mümkün olmayan kayıpların mevcut olduğunu, müvekkilinin genç, sağlıklı ve tüm ihtiyaçlarını kendisi karşılayabilecek bir durumda iken, kaza sebebiyle oluşan yaralanma sonucunda şuan temel ihtiyaçlarını dahi gideremeyecek bir durumda olduğunu, müvekkilinin bu kaza sebebiyle yüksek oranda maluliyeti oluştuğunu, davacının yaşanan bu kaza nedeniyle; her ne kadar hali hazırda bir işi, kazancı olmasa da günlük yaşantısını sürdürürken kazadan kaynaklanan hasarlar nedeniyle büyük bir güçlük yaşadığının ortada olduğunu, trafik kazası sebebiyle müvekkilinin tedavi ve iyileşme sürecinde geçici iş gücü kaybı ile mahkemece yapılacak yargılama süresince müvekkillinin mevcut hasarların kalıcı hasar niteliğinde olduğunu ve müvekkilinde kalıcı sakatlık sebebiyle de sürekli iş göremezlik meslekte sürekli iş gücü kaybı nedeniyle tazminat talep etme zorunluluğunun hasıl olduğunu, kazanın ardından müvekkilinin Konya’ya ailesinin yanına geldiğini ve halen burada yaşadığını, müvekkilinin tedavisinin Konya Şehir Hastanesinde devam ettiğini, bu tedavi sürecinde müvekkilinin SGK’nın karşılamadığı tedavinin birçok yan giderini de kendisinin karşılamak durumunda kaldığını, oldukça masraflı ve zahmetli olan tedavi sürecinin davacının yalnızca hastanede yattığı süreyle sınırlı olmadığını, müvekkilinin taburcu olmasına rağmen, mevcut sağlık problemleri nedeniyle düzenli ve sağlıklı beslenmesi gerektiğini ve fizik tedavi görmeye devam ettiğini, yalnızca bu bile hali hazırda ekonomik sıkıntı çekmekte olan müvekkilinin maddi gücünü zorlamaya yettiğini, davalılar tarafından tazmini gereken tedavi masraflarının tamamen iyileşmeyi ifade eden tıbbi şifa süresince yapılan bütün masrafları ayrıca henüz yapılmamış olsa da ileride yapılması muhtemel estetik ameliyatı ve diğer muhtemel giderlerin de tedavi giderleri kapsamında değerlendirilmesini Yargıtay tarafından kabul gördüğünü, davalı sürücü …’ın kullandığı … plakalı aracın kaza tarihinde diğer davalı … Sigorta A.Ş.’nin 20.08.2020 başlangıç ve 20.08.2021 bitiş tarihli … numaralı poliçesi ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı olduğunu, talep edilen maddi tazminatın ödenmesinde davalı sigorta şirketinin de sigorta poliçesi kapsamında sorumluluğunun olduğunu, davalı Sigorta şirketinin ödemekle yükümlü olduğu meblağın taraflarına ödenmesi konusunda 03/12/2020 tarihli başvuru-ihbar dilekçelerinin davalı sigorta şirketine 07/12/2020 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, bugüne kadar hiçbir ödemede bulunulmadığını, istenilen belgelerin taraflarınca temininin mümkün olmadığını, doğal olarak müvekkilinin zararının da halen karşılanmadığını, iş bu beyanlar doğrultusunda; müvekkilinin uzun tedavi süresince ve ileride yapılması muhtemel olan muayene, kontrol, ameliyat, ilaç ve sair her türlü tedavi gideri ile birlikte; tedavisi kapsamında yapılan bakımın gerektirdiği masrafların ve ulaşım ücreti ve fatura edilemeyen diğer giderlerin, tedavi ve iyileşme sürecinde geçici iş görememezlikten doğan zarar ile; mahkemece yapılacak yargılama süresince davacıda mevcut hasarların kalıcı hasar niteliğinde olduğunun tespit edilmesi halinde sürekli iş göremezlik (meslekte kazanma gücü kaybı) nedeniyle iktisadi istikbalin sarsılmasından doğan zararlar olmak üzere yargılamaya sırasında tespit edilecek olan fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla HMK 107. maddesine göre hesaplanacak olan şimdilik 500,00-TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline verilmesini, yaşanan trafik kazası neticesinde müvekkilinin artık eskisi gibi iş bulma olanağının da olmadığını ve iş bulma konusunda maluliyet sebebiyle daha önce yaşadığı zorlukların artarak devam edeceğinin ortada olduğunu, ayrıca yaşanan kaza sebebiyle ayağında oluşan hareket kaybı ve şekilsel bozukluk sebebiyle de büyük bir bunalıma girdiğini, müvekkilinin bu kaza sonucunda sakat kalmasından dolayı sosyal yaşantısının bittiğini, yaşama sevinci kalmadığını ve psikolojik rahatsızlıklar yaşamaya başladığını, müvekkilinin iş kazası sonucu sağ elinde oluşan hasar sebebiyle müvekkilinin sakat bir kişi durumuna düştüğünü ve artık eskisi gibi çalışamaz bir halde olup fiziki, maddi ve manevi büyük kayıplar yaşadığını, bu ilkeler gözetildiğinde asıl olan insan yaşamıdır ve bu yaşamın yitirilmesinin yakınlarında açtığı derin ızdırabı hiçbir değerin telafi etmesinin olanaklı olmadığını, müvekkilinin davalı işverenin ağır ihmalleri sonucu iş kazası yaşadığını ve malul olduğunu, mahkemece hükmedilecek tazminat tutarlarının yaşanan kayıpları telafi etmesinin yanında benzer vakıaların yaşanmasını önleyici etkisinin de olmasında hukuki ve vicdani yarar olduğunu, müvekkilinin yaşadığı kaza nedeniyle duyduğu korku ve kazadaki yaraları sebebiyle yaşadığı acı, ızdırap kapsamında yer alan manevi zarar unsurları olduğundan dolayı davalılarca manevi tazminat ödenmesini gerektiğini, müvekkilinin kanundan doğan maddi ve manevi tazminat alacaklarının tahsili için Arabulucu’ya başvurduğunu, fakat davalılar ile anlaşma sağlanamadığını, bu nedenlerle; müvekkilinin şuan işsiz olduğunu herhangi bir geliri ve mal varlığının bulunmadığını, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğunu, müvekkilinin HMK. 334. madde uyarınca adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesini, müvekkilinin ileride telafisi güç ve imkansız zararlara düçar olmaması, davalı şahısların mal kaçırma kastıyla muvazaalı işlemler sergilememesi nedeniyle davalı şahıslar adına kayıtlı araç ve taşınmazlar üzerine ihtiyati hacze kabil olmak üzere ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte 500,00-TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte müvekkili adına 250.000,00-TL manevi tazminatın davalı sürücü ve davalı işletenden müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 15/09/2022 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Müvekkili adına tüm alacak kalemlerine dair fazlaya ilişkin dava ve talep haklarını saklı tutarak davalılar aleyhinde açtıkları maddi tazminat alacak kalemleri bilirkişi raporu doğrultusunda; geçici iş göremezlik maddi zararı olarak talep ettikleri 100,00-TL’nin bilirkişi raporu doğrultusunda 6.905,95-TL daha arttırarak 7.005,95-TL, sürekli iş göremezlik maddi zararı olarak talep ettikleri 100,00-TL’nin bilirkişi raporu doğrultusunda 160.797,99-TL daha arttırarak 160.897,99-TL, bakıcı giderleri maddi zararı olarak talep ettikleri 100,00-TL’nin bilirkişi raporu doğrultusunda 2.843,00-TL daha arttırarak 2.943,00-TL, tedavi giderlerinden doğan maddi zarar olarak talep ettikleri 100,00-TL nin bilirkişi raporu doğrultusunda 2.150,00-TL daha arttırarak 2.250,00-TL, her bir kalem için ayrı ayrı kaza tarihi olan 17/11/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ:
Davalılar … ile …’a usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiş, davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin yerleşim yeri ”… Mah. … Sok. No:… Fatih/İstanbul” olduğunu, davanın HMK.m.6 gereğince müvekkili davalıların yerleşim yerlerinde ikame edilmediğini, ayrıca HMK.m.16 gereğince trafik kazasının meydana geldiği yer Asliye Ticaret Mahkemelerinin de iş bu davada yetkili olduğunu, iş bu sebepten dolayı hem davalıların yerleşim yeri olan Fatih/İstanbul hem de kazanın meydana geldiği yerdeki yetkili mahkemenin İstanbul Adliyesi bünyesindeki Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacı tarafça müvekkiller aleyhinde ikame olunan davada zamanaşımı itirazlarının olduğunu, alacağın varlığını kabul ettikleri anlamına gelmeksizin davacının varlığını ileri sürdüğü alacak kalemlerinin zaman aşımına uğradığını, Maddi Tazminat bakımından davacının belirsiz dava açmasında hukuki bir yararın söz konusu olmadığını, davada ileri sürülen taleplerin belirli olması halinde belirsiz alacak davası açılmasına kanunen müsaade edilmediğini, huzurda görülmekte olan davada da davacı tarafça ileri sürülen talebin belli olduğu, zira davacının dava konusu olan trafik kazası sonrası geçirdiği ameliyatlar Devlet Hastanelerin’de yapıldığını, oluşabilecek maddi kayıpların tespit edilebilecek nitelikte olduğu, alındığı iddia olunan ilaçlar, taksi vs. gibi giderlerin faturaları, makbuzların mahkemeye sunulmadığını, maddi tazminat bakımından belirsiz alacak davası açılmasının usule aykırı olduğunu, 17/11/2020 günü müvekkili …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı otomobil ile … İstikameti … viyadüğü üstüne geldiğinde bahse konu trafik kazasının meydana geldiğini, davacının dava dilekçesinde söz konusu kazaya ilişkin şimdilik 500 TL Maddi tazminat ve 250.000 TL Manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte talep ettiğini, söz konusu kazaya ilişkin herhangi bir ceza yargılaması söz konusu olmadığını, dava dilekçesinde bu hususa ilişkin bir bilgi verilmeden müvekkillerinin %100 kusurlu olduğunu beyan ettiğini, ayrıca davacının maluliyet oranının belirtilmediğini, buna ilişkin somut bir veri söz konusu olmadığını, manevi zararın para ile tazmin ve telafisi, hiç bir zaman haksız kazanca ve sebepsiz zenginleşmeye kaynak teşkil etmemesi gerektiğini, davacının kaza sebebiyle acı ve ızdırap duyduğundan bahisle fahiş miktarda manevi tazminat talep ettiğini, davacının manevi tazminat talepleri günümüz şartlarına, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ve kazadan sonra meydana geldiği iddia olunan maluliyete uygun olmadığını, müvekkillerine bir kusur izafesi halinde bile istenilen tazminat miktarının fahiş ve nedensiz zenginleşmeye yol açacak nitelikte olmaması gerektiğini, müvekkilinin sorumlu olduğunu düşünülse bile davacının manevi tazminat talebinin fahiş olup zenginleşme amacı güttüğünü, müvekkilinin kaza yapan aracı işletmekte olup başka bir geçim kaynağının olmadığını, ülke çapında gerçekleşen ekonomik bunalımlar ve salgın sonrası yaşananlardan dolayı işlerinin bozulduğunu, davacının talep ettiği manevi tazminat miktarının taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, dava dosyasında herhangi bir Adli Tıp Kurumu’nun kusur durumunu belirleyen raporu olmadığını, davacının hangi somut, açıklanabilir, nesnel kriterlere göre müvekkilinin kusurlu bulduğunun belirsiz olduğunu, dosya kapsamında ne maluliyet oranını ne de kusur oranını belirten resmi bir kurumdan alınmış raporun bulunmadığını, bir an için müvekkilinin sorumluluğu olduğu kabul edilse bile KTK m. 86/2 kapsamında zarar görenin kusuru illiyet bağını kesecek derecede değilse, bu takdirde artık zarar görenin tam kusuru bulunmadığı için ortak illiyetten bahsedilir ve bu durumun tazminattan indirim nedeni olarak kabul edildiğini, kazada söz konusu olan … plakalı araç diğer müvekkili … adına kayıtlı olup diğer davalı olan sigorta şirketi … Sigorta A.Ş.’nin … Poliçe numarasıyla kaskolu olduğunu, mahkemece müvekkilleri aleyhinde hükmedilen bir tutar söz konusu olması halinde ilgili sigorta şirketine bildirim yapılmasını, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere, müvekkillerine yöneltilmiş tazminat taleplerinden oluşan davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Sigorta Şirketine usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiş, davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konusu … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde 20.08.2020-21 vade tarihli … Poliçe Nolu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile teminat altına alındığını, işbu dava ile müvekkili şirkette sigorta teminatı altına alınmış aracın karıştığı kaza neticesinde sakat kaldığını iddia eden davacı tarafından maddi tazminat talepli dava açıldığını, davacı tarafın genel şartlarda belirtilen belgelerle başvuru yaptığını iddia etmişse de, bu hususun gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirket tarafından talep edilen eksik belgelerin müvekkili şirkete iletilmediğini, işbu nedenle Trafik Sigortası Genel Şartları gereğince davacının dava açma hakkının bulunmadığını, anayasa mahkemesi kararı ile iptal edilen maddelerin işbu uyuşmazlık bakımından dikkate alınmamasının gerektiğini, sigorta şirketinin sorumlu tutulacağı tazminat miktarının hesaplanması 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun tazminatın hesaplanmasını düzenleyen 49 ila 56. maddelerinden farklı kurallara tabi kılındığını, sigortalı ile sigortacının sorumluluğunun aynı kabul edilmesi ve buna göre tazminat hesaplanmasının kabul edilemez olduğunu, nitekim motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle meydana gelen zararın tazmini hususunda zarar veren işletenin sorumluluğu haksız fiilden doğan sorumluluk olduğunu, 6098 sayılı Kanun’un anılan hükümlerine tabi olmakla birlikte aynı zarardan dolayı sigorta şirketinin tazminat sorumluluğu sözleşmeden doğan sorumluluk olduğunu ve bu sebeple de işletenin tazminat sorumluluğu ile sigorta şirketinin tazminat sorumluluğunun kapsamının farklı esaslara tabi kılınması, sorumluluklarının dayandıkları esasların farklı olduğunu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek üzere Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının işbu uyuşmazlık bakımından geçerli olduğu kabul edilse dahi bu durum eski tarihli Yargıtay Kararlarında uygulanan usul ve esasların uygulama alanı bulacağı anlamına gelmediğini, nitekim öncelikle Anayasa Mahkemesi kararı ile Karayolları Trafik Kanunu 90. Maddesi ile hesaplama esas ve usulleri bakımından Genel Şartları referans gösteren maddesi iptal edilmiş ve şu haliyle madde hükmü ile hesaplama esas ve usulleri bakımından Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanacağı, bu kanunda hüküm bulunmaması halinde ise Borçlar Kanunu’nun esas alınacağı kararlaştırılmış olduğunu, bununla birlikte trafik kazaları da dahil haksız fiillere ilişkin tazminat hesaplamalarında esas alınması gereken hesaplama usul ve esasları bakımından Karayolları Trafik Kanunu’nda ve Borçlar Kanunu’nda herhangi bir hüküm bulunmadığını, oysa 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni Genel Şartlarda destekten yoksun kalma tazminatı ile sürekli sakatlık tazminatı hesabında TRH 2010 Yaşam Tablosu %1,8 teknik faiz oranı, peşin değer formülü olarak devre başı ödemeli belirli süreli rant formülünün tazminat hesabında kullanılacağının düzenlendiğini, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararında vurgulanan gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı aktüeryal bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılmasının esas olduğunu, ülkemize özgü ve güncel verileri içeren kadın ve erkek ayrımlı TRH 2010 Yaşam Tablosu kullanılarak bakiye ömrün belirlenmesini ve toplu para şeklinde peşin ödenen destekten yoksun kalma tazminatı ile sürekli sakatlık tazminatları için iskonto oranının belirlenmiş olmasının 2918 sayılı Kanuna ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa aykırı olduğu yönünde bir içtihat bulunmadığını, benzer şekilde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 21.maddesine göre, SGK tarafından iş kazası veya meslek hastalığı sonucu iş göremezlik nedeniyle bağlanan gelirler ile ölüm nedeniyle hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin rücuya tabi olduğunu, SGK’da 25.09.2012 gün … sayılı Genelgesi ile peşin değer hesabında TRH 2010 Ulusal Mortalite tablolarını ve Kurumca belirlenen iskonto oranı dikkate alınarak kullanıldığını, trafik sigortası sözleşmesinin yasa ile zorunlu kılınmış olması ve bu sözleşmenin içeriğinin de yine yukarıda belirtilen Türk Ticaret Kanunu ve Sigortacılık Kanunu’nun ilgili maddeleriyle düzenlenerek halen yürürlükte olan genel şartlar ile poliçenin bir bütün olduğunun vurgulanmış olması karşısında, dosyada tazminat hesaplanması bakımından Genel Şartlarda belirlenen usul ve esasların dikkate alınmasının gerektiğini, davayı kabul manasında olmamak üzere kaza ile davacının sakatlığı arasındaki illiyet bağının ve davacının kazadan kaynaklanan maluliyetinin tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp 3. İhtisas Kurumu’na sevk edilerek erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkındaki yönetmeliğe göre rapor tanzim edilmesi gerektiğini, Trafik Sigortası kaynaklı sürekli sakatlık dosyalarında gönderilen engelli raporlarının Trafik Poliçesi Genel Şartları gereği; 20 Şubat 2019 Tarih, 30692 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik Hükümlerine göre maluliyetin tespitinin gerektiğini, davacının kazayla illiyet bağı bulunan gerçek maluliyet oranının tespiti hususunda inceleme yaptırılması gerektiğini, davayı kabul manasında olmamak üzere, müvekkili şirketin yalnızca sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğu gözetilerek kusur oranının tespiti bakımından dosyanın adli tıp trafik ihtisas dairesine gönderilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin yalnızca sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, davacının talebine konu geçici iş göremezlik, bakıcı, tedavi ve yol gideri tazminatı talepleri, yasa değişikliği ile SGK’nın sorumluluğuna eklenen tedavi teminatı kapsamında olduğundan, ilgili mevzuat kapsamında SGK tarafından karşılanması gerekli işbu giderlerden müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, bunun yanında uyuşmazlık, poliçe tanzim tarihi olan 20.8.2020 tarihi itibarıyla yeni genel şartlara tabi olup müvekkili şirketin bu talep hakkında da herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davacının talebine konu tedavi teminatı kapsamında yer alan tedavi, geçici iş göremezlik ve geçici süreli bakıcı tazminatından SGK’nın sorumlu olduğunu, işbu nedenle bu taleplerin reddinin gerektiğini, davayı kabul manasında olmamak üzere gelirin asgari ücret üzerinden hesap edilmesinin gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere tazminat hesaplamasının genel şartlarda berlirlenen usul ve esaslara göre yapılması gerektiğini, yine davayı kabul manasında olmamak üzere zorunlu mali sorumluluk genel şartları kapsamında aktüeryal tazminat hesaplama esasları açıkca belirlenmiş olup tazminat hesaplamasının artık standart hale getirildiğini, hesaplama yapılırken müteveffanın bireysel özelliklerinin dikkate alınması ( davacının yaşı, mesleği vb) ve aktüer siciline kayıtlı bir aktüer tarafından sürekli sakatlık tazminatının hesaplanmasının gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere davacının zararın artmasında kusuru bulunması halinde hesaplanacak tazminattan müterafik kusurun tenzilinin gerektiğini, nitekim davacının yolcu konumunda olup emniyet kemeri takıp takmadığı hususu mutlaka araştırılması gerektiğini, müterafik kusur indirimi mahkeme tarafından re’sen gözetilmesi gereken indirim sebeplerinden olduğunu, nitekim tazminat hukukunun bir ilkesi olarak, sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında oluşan eksilmeyi gidermek zorunda olduğunu, ne var ki zararın tamamen giderilmesini amaçlayan “tam tazmin” ilkesinin katı uygulanması, haksız ve adil olmayan sonuçlara yol açabildiği, bu nedenle dava konusu olayda meydana gelmiş olan özel sebepler sebebiyle mahkememiz tarafından işbu hususların re’sen araştırılarak tazminatta indirim yapılması hakkaniyet gereği olduğunu, kabul manasında olmamak üzere, söz konusu olayda yolcu davacının müterafik kusurunun olup olmadığı hususunun araştırılması gerektiği ve yukarıdaki kararlarda da belirtildiği üzere hesaplanacak tazminat tutarından işbu kusurun indirilmesi gerektiğini, ayrıca ceza dosyasında uzlaşma olması durumunda, davanın yerleşik yargı kararları gereği hiçbir araştırmaya gerek kalmadan reddine karar verilmesini, kabul manasında olmamak üzere müvekkili şirketin faiz sorumluluğu dava tarihinden itibaren yasal faiz olarak kabul edilmesi gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere davanın kabulü halinde müvekkili şirkete gerekli evrakların tümü ile başvuru yapılmamış olduğundan davacıların usule uygun olarak başvuru yapmadığı kabul edilerek temerrüt tarihi dava tarihi olarak alınması gerektiğini, işbu taleplerinin kabul görmemesi halinde ise başvurunun müvekkili şirkete ibraz edildiği tarihten 8 iş günü sonrasından itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiği, ayrıca yine kabul manasında olmamak üzere faiz türünün yasal faiz olarak belirlenmesi gerektiğini, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın öncelikle usulden reddini, mahkememiz aksi kanaatte ise yapılacak olan yargılama sonucunda esastan reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ HUSUSLAR, TOPLANAN DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Huzurda açılan dava; cismani zarar nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın 17/11/2020 tarihinde …’a ait … idaresindeki … plakalı araç, maliki … olan ve sürücüsü … olan … plakalı araca çarpması neticesi bu araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralanması nedeniyle davacının davalılardan maddi ve manevi tazminat hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, trafik kayıtları ve belgeler, sigorta şirketine ait poliçe ve hasar dosyaları, sosyal ekonomik durum araştırması, SGK kayıtları, İstanbul Prf. Dr. … Şehir Hastanesi, Balta Limanı Eğitim Araştırma Hastanesi, Konya Şehir Hastanesi hastane kayıtları, İstanbul . Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ve tüm belgeler celbedilmiştir.
Mahkememizce tarafların kusur durumunun belirlenmesi için dosya Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilerek rapor alınmıştır. Raporda; davalı …’nın %100 kusurlu olduğu, sürücü …’ın kusurunun bulunmadığı belirlenmiştir. İşbu kusur raporunun kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olduğu anlaşılmıştır.
Akabinde dosya maluliyet oranlarının belirlenmesi için Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi ATK’na gönderilmiş olup sunulan 17/02/2022 tarihli maluliyet raporunda; 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çalışma Gücü ve Meslekten Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre; sürekli iş göremezlik (kalıcı sakatlık) oranının %5.1 olduğu, tedavi giderinin 2.250,00-TL olduğu, iyileşme süresinin 3 ayı bulacağı ve bu sürenin geçici iş göremezlik süresi olarak değerlendirilmesi gerektiği ve bu sürenin 1 ayında bakıcıya ihtiyaç duyulacağı ifade edilmiştir.
Akabinde aktüerya raporu alınmış, 06/06/2022 tarihli raporda özetle; geçici iş göremezlik maddi zararın 7.005,95 TL, bakıcı gideri maddi zararı 2.943,00 TL, tedavi giderleri maddi zararı 2.250,00 TL, Sürekli İş Göremezlik maddi zararı 125.026,48 TL olduğu rapor edilmiştir.
Sonrasında ise güncel asgari ücret miktarına göre yeniden ek rapor alınmış olup sunulan 26/08/2022 tarihli ek raporda özetle; geçici iş göremezlik maddi zararın 7.005,95 TL, bakıcı gideri maddi zararı 2.943,00 TL, tedavi giderleri maddi zararı 2.250,00 TL, Sürekli İş Göremezlik maddi zararı 160.897,99 TL olduğu ifade edilmiştir.
İşbu ek rapor sonrasında davacı vekili 15/09/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile raporda belirlenen şekilde davasını ıslah etmiştir.
25.02.2011 tarihinde 6111 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir.
Bu Kanunun 59. maddesi ve geçici 1.maddesi ile trafik kazaları sebebiyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin, sosyal güvenceleri olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı ve yine bu kanunun yayınlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin de Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır.
Buna göre; 6111 Sayılı Kanun gereği yasanın yayımlandığı tarihten önce ve sonra meydana gelen tüm trafik kazaları nedeni ile sunulan belgeli sağlık hizmet bedelleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacaktır. Bu nedenle davacının dava konusu tedavi giderlerinden belgeli/faturalı sağlık giderlerinin tümünden Sosyal Güvenlik Kurumu, belgesiz/paramedikal giderlerden ise aracın işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı sorumludur. Yargıtay . Hukuk Dairesinin emsal ilamlarında da aynı hususta benzer mahiyette değerlendirmelerde bulunulmuştur. Dolayısı ile davalılar hem belgelendirilemeyen tedavi giderlerinden hem de NEÜ Üniversitesi Adli Tıp Kurumu raporu ile bakıcıya ihtiyaç olduğunun belirlenmesi neticesi bakıcıya ödenmesi gereken bedellerden de sorumlu olacaktır.
Cismani zarara uğrayan kişi; yaralanması nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik (Maluliyet) zararını isteyebilecektir. Geçici iş göremezlik zararı olarak belirlenen sürenin sonundan başlayarak muhtemel yaşam tablosuna göre belirlenecek süre için maluliyet zararı hesabı yapılmaktadır. Maluliyet hali “gelişen durum” olarak kabul edilmektedir. Kişinin maluliyet olmadan önceki işinde çalışmaya devam etmesi bu zararın olmadığına işaret etmez, maluliyetten kasıt EFOR KAYBIDIR. Alınan Necmetttin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi ATK raporu ile davacının % 5,12 oranında MALÜL olduğu, iyileşme süresinin 3 ayı bulacağı belirlenmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde kaza tarihinden itibaren yasal faiz, ıslah dilekçesi ile ise yine aynı tarihten itibaren avans faizi talebinde bulunmuştur. Sigorta şirketi dışındaki davalılar bakımından temerrüt kaza tarihinde oluşmuş ise de davalı sigortacı bakımından temerrüt dosyadaki belgelere göre 07/12/2020 tarihinde başvurunun tebliğ edildiği ve davacı yanca 15 günlük süre verildiği göz önüne alındığında 23/12/2020 tarihinde oluşmuştur. Ayrıca sigortalı araç hususi olup bu nedenle yasal faize hükmedilmesi gerekmiştir.
Yargıtay . H.D.nin … E., … K. Sayılı ve 26/11/2019 tarihli ilamında da görüleceği üzere; “Kazada yaralanan kişi, maluliyetinin oluşması halinde oluşacak sürekli iş göremezlik zararını bedeni zararlar klozundan, bakıcı gideri, tedavi giderleri ve geçici iş göremezlik zararlarını ise tedavi giderleri klozundan karşılanmak üzere sigorta şirketinden talep edebilir.” hükmü gereğince davacı vekilinin sürekli iş göremezlik zararı bedeni zararlar klozundan, bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik zararları ise tedavi giderleri klozu limitinden değerlendirilerek hüküm kurulmuştur.
Emniyet kemerinin takılı olmadığı iddiası ve bu nedenle müterafik kusur indirimi yapılması talebine gelince; kaza tespit tutanağında bu husus belirsiz olarak işaretlenmiştir. Bu hususa yönelik olarak Konya BAM . H.D.’nin … E., … K. Sayılı ve 06/10/2022 tarihli ilamında da ifade edildiği üzere; Davalı tarafın müterafik kusur yönünden yaptığı itirazlar bakımından ise; dosya içerisinde bulunan kaza tespit tutanağına göre, emniyet kemerinin takılı olup olmadığı “belirsiz” olarak işaretlenmiştir. Müteveffanın kemerinin takılı olmadığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil olmayıp, takılı olmadığının ispatı davalı sigorta şirketinin üzerindedir. Davalı tarafça, yargılama aşamasında sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığından, aslolan takılması olup ,bu hususun aksinin davalı tarafça da ispatlanamadığından indirim uygulanmaması kararı yerinde olup istinaflar yersizdir.” Şeklindeki ilamı mucibince müterafik kusur indirimi yapılmamıştır.
Yine NEÜ ATK raporunda da; Araç kazalarında kask, emniyet kemeri veya koruyucu ekipman kullanmanın baş, yüz, boyun, göğüs, omurga yaralanmalarında koruyucu görev üstlendiği, davaya konu kazada kask, emniyet kemeri veya koruyucu ekipman kullanılmasının ayak bölgesindeki lateral malleol kırığı yaralanmasının ağırlık derecesini etkilemeyeceği ifade edildiğinden müterafik kusur indirimi yapılmamıştır.
Davacı vekili davalılar … ve …’dan manevi tazminat talebinde de bulunmuştur.
Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nesafetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde buyurulmuştur. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Manevi tazminatın miktarını tayin etme de hükmedilecek miktarın uğranılan zararla orantılı, duyulan acıyı hafifletecek nitelikte olması gerekir. Takdir edilecek manevi tazminat hakkaniyete uygun olmalıdır.
Tazminatın sınırı onun amacına uygun olarak belirlenmelidir.Manevi tazminatın takdiri yapılırken tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilmeli, manevi tazminatın miktarı bir taraf için zenginleşme aracı, diğer taraf için de yıkım olmamalıdır. Manevi tazminatın miktarının belirlemesinde her olaya göre değişen özel hal ve şartlar gözetilmelidir. Davacının meydana gelen kazada manevi olarak zarar gördüğü bir gerçektir. Yukarıda açıklanan ilkeler konulduktan sonra, davacının meydana gelen kaza nedeniyle duyduğu ızdırap, acı ve elem nedeniyle tarafların kusur durumu, maluliyet oranı, olayın meydana geliş şekli ve yine tarafların sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alınarak hakkaniyet gereği davacı için 40.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği yönünde mahkememizde kanaat oluşmuştur.
Davalılardan … ve … vekili yetki ve zamanaşımı itirazında bulunmuş ve ayrıca davanın belirsiz alacak davası olarak açılmayacağını ifade etmiştir.
Zamanaşımı itirazı yönünden yapılan değerlendirmede; 2918 sayılı KTK’nun 109/1. maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. 2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten, sigortacısı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nun 05.06.2015 tarih, … , … sayılı kararı).
Davaya konu edilen olayda davacının yaralandığı görülmektedir. Kaza tarihinde yürürlükte olan 5237 sayılı TCK’ya göre zamanaşımı süresi 8 yıldır. Davaya konu trafik kazası 17.11.2020 tarihinde meydana gelmiş, eldeki dava ise 22/03/2021 tarihinde açılmıştır. Dolayısı ile hem normal süre hem de uzamış ceza zamanaşımı süresi davamızda geçmemiştir.
Yine Türk Borçlar Kanunu’nun zamanaşımının düzenlendiği 72. maddesi,
MADDE 72- “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” Hükmünü amirdir. Bu nedenle yaralamalı trafik kazasından sebep ceza kanununda öngörülen normal ve uzamış ceza zamanaşımı süreleri geçmemiş bulunduğundan bu itirazın da reddi gerekmiştir.
Yapılan yetki itirazının da reddi gerekmiştir. 6100 sayılı HMK’nın genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin birinci fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Yine aynı Kanunun 16. maddesinde ise, “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir hükmü yer almaktadır. Her ne kadar bir kısım davalılar vekili cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunmuş ise de zarar gören davacıların yerleşim yeri Konya’dır. Bu nedenle yetki itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmayacağına yönelik itiraz bakımından ise; HMK
“MADDE 107– (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” Hükmü gereğince davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına bir mani de bulunmamaktadır.
Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirmede; Davacı vekilince davalılar aleyhine açılan işbu davada, 17/11/2020 tarihinde …’a ait … idaresindeki … plakalı araç, maliki … olan ve sürücüsü … olan … plakalı araca çarpması neticesi bu araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralanması nedeniyle davacının davalılardan maddi ve manevi tazminat talep ettiği, alınan aktüerya hesap raporuna göre davacının 7.005,95 TL geçici iş göremezlik bedeli, 2.943,00 TL bakıcı gideri, 2.250,00 TL tedavi gideri ve 160.897,99 TL sürekli iş göremezlik bedeli olmak üzere toplam 173.096,94 TL talep edebileceği anlaşılmış olup bu taleplerin kabulüne, ekonomik geleceğin sarsılmasından sebep talep edilen 100,00-TL’nin ise ispatlanamaması nedeniyle reddine ilişkin olarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının davasının ıslah dilekçesi de nazara alınmak suretiyle KISMEN KABULÜ İLE;
1-) 7.005,95 TL geçici iş göremezlik bedeli, 2.943,00 TL bakıcı gideri, 2.250,00 TL tedavi gideri ve 160.897,99 TL sürekli iş göremezlik bedeli olmak üzere toplam 173.096,94 TL tazminatın davalı sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kayıt ve şartı ile temerrüt tarihi olan 23/12/2020 tarihinden, diğer davalılar bakımından ise kaza tarihi olan 17/11/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-)100,00 TL ekonomik geleceğin sarsılmasından dolayı istenilen tazminat talebinin reddine,
3-) Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 40.00,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan kaza tarihi olan 17/11/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
4-)Alınması gereken 14.556,65-TL harçtan, peşin olarak alınan 855,58-TL harç ve ıslah harcı olarak alınan 589,50-TL olmak üzere toplam 1.445,08-TL harcın mahsubu ile bakiye 13.111,57-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak alınarak hazineye gelir kaydına, (davalı sigorta şirketinin 173.096,94/213.096,94 oranında 10.650,43-TL’den diğer davalılar ile birlikte sorumlu olduğuna, diğer davalıların tamamından sorumlu olduğuna,)
5-)Hazine tarafından karşılanan 1.360,00-TL arabuluculuk giderinin haklılık oranına göre (173.096,94/173.196,94) hesaplanan 1.359,21-TL’nin davalı sigorta şirketinden, 0,79-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-)Davacı tarafından yapılan 59,30-TL başvuru harcı ve 1.445,08 TL peşin ve ıslah harcı olmak üzere toplam 1.504,38-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, (davalı sigorta şirketinin 173.096,94/213.096,94 oranında 1.222,00-TL’den diğer davalılar ile birlikte sorumlu olduğuna, diğer davalıların tamamından sorumlu olduğuna,)
7-)Davacı tarafından sarfedilen 800,00-TL bilirkişi ücreti, 730,30-TL adli tıp ihtisas dairesi rapor ücreti, 1.198,00-TL Meram Devlet Hastanesi Başhekimliği Adli Rapor ücreti, 8,50-TL vekalet suret harcı, 631,70-TL yazışma ve tebligat gideri olmak üzere toplam 3.368,50-TLyargılama giderinin haklılık oranına (213.096,94/423.196,94) göre hesaplanan 1.696,18-TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, (davalı sigorta şirketinin 173.096,94/213.096,94 oranında 1.377,79-TL’den diğer davalılar ile birlikte sorumlu olduğuna, diğer davalıların tamamından sorumlu olduğuna,)
8-)Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden dolayı maddi tazminat nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 26.964,54-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak alınarak davacıya verilmesine,
9-)Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden dolayı manevi tazminat nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalılar … ile …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak alınarak davacıya verilmesine,
10-)Davalılar … ile … kendisini vekille temsil ettirdiğinden dolayı reddedilen manevi tazminat nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ile …’e verilmesine,
11-)Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden dolayı reddedilen maddi tazminat nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,

12-)Davalı sigorta şirketi tarafından sarfedilen 8,50-TL vekalet harcı giderinin haklılık oranına ( 100/173.196,94) göre hesaplanan 0,06-TL’nin davacıdan alınarak davalı sigorta şirketine verilmesine, artan bölümün davalı sigorta üzerinde bırakılmasına,
13-)Davalı … ve … tarafından sarfedilen 20,00-TL vekalet harcı giderinin haklılık oranına ( 210.100/423.196,94) göre hesaplanan 9,93-TL’nin davacıdan alınarak davalı … ve …’e verilmesine, artan bölümün davalılar üzerinde bırakılmasına,
14-)Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı … ve … yüzüne karşı, diğer davalı vekilinin yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Konya Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan yargılama sonunda karar verildi.01/12/2022

Katip Hakim