Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/129 E. 2022/102 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
YÜCE TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :
KARAR NO :
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇE YAZIM TARİHİ :

Davacı taraf vekilinin davalı taraf aleyhine açtığı işbu dava mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmekle, mahkememizce yapılan aleni/açık yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili ile davalı şirket arasındaki sözleşmenin 3. Maddesinin 1. Bendinde davalı bayiinin yıllık asgari 6.000 TL sözleşmeye konu malzeme alması (kota- asgari alım taahhüdü) kararlaştırıldığını, ayrıca sözleşmenin 6. Maddesinde TBK 179/1 maddesine uygun olarak seçimlik ceza koşulu belirlenmiş ve bayi davalının sözleşme şartlarına uymaması halinde 10.000 TL ceza koşulu ödeyeceği ön görüldüğünü, 1 yıllık dönem sonu olan 19.11.2020 tarihine kadar bayii davalı asgari alım taahhüdüne uymadığını ve edimini yerine getirmediğini, bu nedenle davacı şirket tarafından borcunu kusuru ile yerine getirmeyen davalı bayiiden TBK 179/1. Maddesine göre öngörülen ceza koşulunun tahsili için davalı-borçlu aleyhine Konya . İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalı borçlunun vekili aracılığı ile herhangi bir borçları olmadığı iddiası ile itirazda bulunulduğunu, davalının bu itirazı haksız olup sadece süre kazanmaya yönelik olduğunu bu nedenlerle davalı borçlunun icra takibine karşı yaptığı borca itirazının iptaline, takibin devamına müsaade edilmesine, kötüniyetli borçlu-davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin de davalı borçluya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalıya dava dilekçesi ekli meşruhatlı davetiye tebliğ edildiği halde cevap dilekçesi vermemiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
I.DAVANIN NİTELENDİRİLMESİ
Davanın, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şartın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davası olduğu, taraflar arasındaki ihtilafın ise davalının sözleşme gereğince üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmediği, getirmemiş ise sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın istenebilme koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında olduğu görüldü.
II.HÜKME EMSAL ALINAN YÜKSEK MAHKEME İLAMLARI
1.T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/04/2021 Tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilamında;
“Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 19/1. maddesindeki “Bir akdin mevzuu, kanunun gösterdiği hudut dairesinde, serbestçe tâyin olunabilir.” düzenlemesi ile bu maddenin karşılığı olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) “Sözleşme özgürlüğü” başlığı altındaki 26. maddesinde tarafların kanunda öngörülen sınırlar içinde, sözleşmenin içeriğini özgürce belirleyebilecekleri kabul edilmiştir. “Sözleşmenin içeriği” kavramından anlaşılması gerekenin ne olduğu Kanun’da açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte doktrinde tarafların yapmış oldukları sözleşme kapsamında, üzerinde anlaşmaya vardıkları her şeyin sözleşmenin içeriğine dâhil olduğu ifade edilmektedir. Tarafların belirlediği edim veya edimler, bu edimlerin nerede ve ne zaman yerine getirileceği, yan edim ve yükümlülükler, sözleşmenin şekli, tarafların yapmaması gereken fiil ve davranışlar ile pek çok şey sözleşmenin içeriğine dâhildir.
Tarafların özgür iradeleri ile oluşturup, içeriğini serbestçe belirledikleri sözleşmenin kurulmasından sonra sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kararlaştırılan şekilde ve zamanda yerine getirmek zorunda olmaları temel kural olup, bu kurala “Ahde vefa (söze bağlılık)” ilkesi denilmektedir. Latince “pacta sunt servanda” olarak ifade edilen ahde vefa ilkesi, insanların verdikleri sözleri tutması gerektiğini dile getiren ahlâkî bir prensiptir. Bu ilke uyarınca kişilerin serbest iradeleri ile verdikleri sözler ve sözleşme ile birbirlerine bulundukları taahhütler, bu kişiler arasında kanunmuş gibi bağlayıcıdır.
Sözleşmenin içeriğini belirleme ve serbestçe tâyin etme özgürlüğüne getirilen temel sınırlama, davanın dayanağı 12.04.2011 tarihli sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan ve somut olayda uygulanması gereken BK’nın 19. ve 20. maddelerinde (TBK 27. maddesi) düzenlenmiştir.
BK’nın 19/2. maddesi; “Kanunun kat’i surette emreylediği hukuki kaidelere veya kanuna muhalefet; ahlâka (âdaba) veya umumi intizama yahut şahsi hükümlere müteallik haklara mugayir bulunmadıkça, iki tarafın yaptıkları mukaveleler muteberdir.” şeklinde iken; “Butlan” başlıklı 20. maddesi;
“Bir akdin mevzuu gayri mümkün veya gayri muhik yahut ahlâka (âdaba) mugayir olursa o akit bâtıldır.
Akdin muhtevi olduğu şartlardan bir kısmının butlanı akdi iptal etmeyip yalnız şart, lağvolur. Fakat bunlar olmaksızın akdin yapılmıyacağı meczum bulunduğu takdirde, akitler tamamiyle bâtıl addolunur.” hükmündedir.
Bu noktada BK’nın 158 ile 161. maddelerinde düzenlenen “cezai şarta” (TBK’da (m.179-182) yer alan terimi ile “ceza koşulu”) değinmekte fayda bulunmaktadır. BK’nın 158. maddesinde seçimlik cezai şart, ifaya ekli cezai şart ve ifayı engelleyen cezai şart olmak üzere üç tür cezai şart düzenlenmiş ise de, cezai şartın BK’da tanımı yapılmamış, hukuki sonuçlarına yer verilmiştir. Doktrinde ve uygulamada farklı tanımları yapılan cezai şartı genel bir anlatımla asıl borç olarak nitelendirilen borcun hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesi hâlinde borçlunun alacaklıya ödemekle yükümlü olduğu borç olarak ifade etmek mümkündür. Asıl borcun fer’isi olan cezai şart, asıl borca bağlıdır, fakat ondan ayrı bir edim niteliğini taşır ve cezai şartın istenebilmesi için zararın gerçekleşmesi şart değildir. Cezai şartın esas itibariyle üç temel işlevi bulunmaktadır; birincisi borçluyu ifaya zorlayarak borcun ifasını teminat altına almak, ikincisi borcun yerine getirilmemesi sebebiyle doğacak zararı önceden belirlemek, üçüncü fonksiyonu ise borçlunun cezai şartı ödeyerek sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır.
BK’nın “Cezanın Butlanı ve Tenkisi” başlıklı 161. maddesinin ilk fıkrasında tarafların cezai şartın miktarını belirlemede serbest olduğu düzenlenmiştir. Maddenin devamında “Ceza, kanuna veya ahlâka (âdâba) muğayir bir borcu teyit için şart edilmiş veya hilâfına mukavele olmadığı halde borcun ifası borçlunun mesuliyetini icap etmeyen bir hal sebebiyle gayri mümkün olmuş ise, şart olunan cezanın tediyesi talep edilemez.” denilmiş; üçüncü fıkrasında ise “Hâkim, fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu da göstermektedir ki tıpkı BK’nın 19/2. ve 20. maddesinde olduğu gibi, bunları teyit eden 161/2. ve 161/3. maddesinde de tarafların serbestçe belirlediği cezai şart konusunda özel bir sınırlama getirilmiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) “Tacir olmanın hükümleri” başlıklı 20/2. maddesindeki “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır.” düzenlemesine 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 18/2. maddesinde de yer verilmiştir. Bu hüküm tacire belli durumlarda daha önce taahhüt etmemiş olduğu bazı edimler yüklenmesi veya tacirin daha geniş bir sorumluluk altına sokulması şeklinde, “külfet” niteliği taşımaktadır. Basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü, objektif bir özen ölçüsü getirmekte olup, tacirin aynı ticaret alanında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni gösterme yükümlülüğüdür. Tacirin özellikle ticari işletmesiyle ilgili sözleşmeleri yaparken ve bu sözleşmelerden doğan borçlarını yerine getirirken basiretli bir iş adamı gibi davranması, üstleneceği yükümlülüklerin kapsam ve sonuçlarını tartarak işlem yapması zorunludur. Nitekim BK’nın 161. maddesinde tacir olmayan şahısların fahiş cezai şart hükümlerine karşı mahkeme yoluyla indirim isteyebilecekleri düzenlenirken, kural olarak tacirin ticari işlerinde cezai şartın tenkisini isteyemeyeceği kabul edilerek TTK’nın 24. maddesinde “Tacir sıfatını haiz bir borçlu, Borçlar Kanununun 104 üncü maddesinin 2 nci fıkrasiyle 161 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında ve 409 uncu maddesinde yazılı hallerde, fahiş olduğu iddiasiyle bir ücret veya cezanın indirilmesini mahkemeden istiyemez.” hükmüne yer verilmiştir.
TTK’nın 24. maddesinde tacirlere tanınan sözleşme serbestliği ilkesi, TTK’nın birinci maddesinde yapılan atıf uyarınca bütün akitler için sınırlayıcı olan BK’nın 20. maddesi ile tahdit edilmiştir. Taraflarca sözleşme ile tespit edilmiş olan cezai şart miktarı, borçlu olan tacirin iktisaden mahvını mucip olacak ve onun eskisi gibi ticarî faaliyetini devam ettirmesine imkân tanımayacak derecede ağır ve yüksek ise, ahlâk ve adaba aykırı kabul edilerek kısmen veya tamamen iptali cihetine gidilecektir. Çünkü ahlâk ve adaba aykırılık dolayısıyla cezai şartın butlanı, genel bir hükümdür. TTK’nın 24. maddesi, BK’nın 161. maddesinin son fıkrasına yaptığı yollamadan da anlaşılacağı gibi, yalnız “fahiş olsa dahi cezai şartın indirilemeyeceği” esasını kabul etmiştir. Yoksa ahlâk ve adaba ve emredici hükümlerin koyduğu kurallara aykırı olan cezai şartın geçerli olmasını kabul etmemiştir, maddede bu sonucu veren bir hüküm yoktur. Nitekim aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 20.03.1974 tarihli ve … E., … K. sayılı kararında da değinilerek detaylı bir biçimde açıklanmıştır.” denilmiştir.
III.DEĞERLENDİRME VE NETİCE
Dosya içerisinde yer alan 19/11/2019 Tarihli Bayi Mal Satış Sözleşmesinin incelenmesinde özetle; Sözleşmenin şartları başlıklı 3. Maddesinde bayinin yıllık 6.000,00 TL tutarında motor yağı, hidrolik yağı, şanzıman yağı, direksiyon yağı almayı kabul ve taahhüt ettiği, cezai müeyyide başlıklı 6. Maddesinde ise bayinin sözleşme şartlarına uymaması halinde hiçbir ihbar ve ihtar yapılmaksızın 10.000,00 TL cezai müeyyideyi ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği anlaşılmaktadır.
Davalının taahhüt edilen tutarda ürün almaması üzerine davacı tarafından sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tahsili amacıyla T.C. Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası ile ilamsız icra takibine geçilmiş, davalı tarafından yasal süre içerisinde yapılan itiraz üzerine takibin durduğu, takibe yapılan itirazın davacıya tebliğ edilmediği ve davacı tarafından eldeki davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Yargılama aşamasında taraflardan ticari defter ve belgelerinin ibrazı istenilmiş, davacı tarafından ibraz edilen ticari defter ve belgelerin incelenmesi neticesinde düzenlenen 21/12/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacının ticari defter ve belgelerinin muhasebe usul ve prensiplerine uygun olarak tutulduğu, defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin sürelerinde yapıldığı, defterlerin sahibi lehine delil mahiyetinde olduğu, davalı tarafından 19/11/2019-19/11/2020 tarihleri arasında davacıdan 1.497,75 litre yağ alındığı rapor edilmiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunumuzun 179/1 maddesinde; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını İsteyebilir.” denilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar, amir kanun hükümleri, Yüksek Mahkeme içtihatları, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Taraflar arasında akdedilen 19/11/2019 Tarihli Bayi Mal Satış Sözleşmesinin 3. Maddesi gereğince davalının yıllık 6.000,00 TL tutarında motor yağı, hidrolik yağı, şanzıman yağı, direksiyon yağı almayı kabul ve taahhüt ettiği, cezai müeyyide başlıklı 6. Maddesinde ise bayinin sözleşme şartlarına uymaması halinde hiçbir ihbar ve ihtar yapılmaksızın 10.000,00 TL cezai müeyyideyi ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, dosya içerisinde yer alan 21/12/2021 tarihli bilirkişi raporundan anlaşıldığı üzere davalı tarafından 19/11/2019-19/11/2020 tarihleri arasında davacıdan 6.000,00 litre yağ alması gerekirken 1.497,75 litre yağ aldığı, dolayısıyla taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerinin davalı tarafından gereği gibi ifa edilmediği, 6102 Sayılı TTK’nın 16/1 maddesi gereğince davalının tacir olduğu, adı geçen kanunun 18/2 maddesi gereğince tüm ticari faaliyetlerinde basiretli tacir gibi hareket etmesi gerektiği, yine adı geçen kanunun 22/1 maddesi ve 6098 Sayılı Kanunun 179/1 maddesi gereğince davacının cezai şart talep edebilmesinin koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakla, davacının davasının kabulü ile T.C. Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında davalı(borçlu) tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin kaldığı yerden devamına, alacağın likit olması, davalı(borçlunun) takibe itirazında haksız olduğu anlaşılmakla 2004 Sayılı Kanunun 67/2. Maddesi gereğince; T.C. Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında Mahkememizin kabulü ve itirazın iptali davası sonucu tespit edilen asıl borç miktarı üzerinden %20 oranında hesaplanan 2.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek mahkememizde oluşan vicdani kanaatin tezahürü olarak aşağıdaki hükümler tesis edilmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacının davasının KABULÜ ile T.C. Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında davalı(borçlu) tarafından yapılan itirazın İPTALİNE, takibin kaldığı yerden DEVAMINA,
2-Davalı(borçlunun) takibe itirazında haksız olduğu anlaşılmakla 2004 Sayılı Kanunun 67/2. Maddesi gereğince; T.C. Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında Mahkememizin kabulü ve itirazın iptali davası sonucu tespit edilen asıl borç miktarı üzerinden %20 oranında hesaplanan 2.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 683,10 TL karar ve ilam harcından dava açılırken alınan 120,78 TL peşin harcın mahsubu ile kalan 562,32TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Hazine tarafından karşılanan 1.320,00TL arabuluculuk giderinin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından karşılanan 59,30 TL başvuru harcı, 120,78 TL peşin harç ve 8,50TL vekalet suret harcı olmak üzere toplam 188,58‬TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından karşılanan 162,00 TL posta ve tebligat gideri, 600,00 TL bilirkişi ücreti gideri olmak üzere toplam 762,00 TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Davacı vekili yararına AAÜT’ye göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-6100 Sayılı HMK’nın 323–333. maddeleri gereğince hükmün verilmesinden kesinleşmesine kadar olan dönemde davacının sorumlu olduğu yargılama giderleri de ödendikten sonra var ise karar kesinleştiğinde; Kullanılamayan ve bakiye kalan gider avansının Hukuk Muhakemeleri Kanunun Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra talep eden tarafından hesap numarası bildirilmiş ise iade elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle, talep eden tarafından hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı avanstan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak İADESİNE,
DAİR; Davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın 7201 Sayılı Kanununun 11. Maddesi gereğince taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde T.C. Konya Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinden istinaf kanun yoluna müracaat etme hakları açık olmak üzere Türk Milleti adına verilen karar duruşma tutanağına geçirilerek açıkça okunup usulen anlatıldı.03/02/2022

Katip … Hakim …