Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/537 E. 2022/435 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

Ana dava yönünden;
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtrazın İptali
DAVA TARİHİ :

Birleşen Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dava yönünden;
DAVACILAR : 1-
2-
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :

KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan davaların yapılan açık yargılaması sonunda;
HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/12/2020 tarih, … esas, … karar sayılı ilamı ile; mahkememiz dosyası ile birleştirme kararı verilmiştir, her iki dosya birlikte görülerek yargılama sonlandırılmıştır.

Ana dava yönünden;
TALEP :
Davacı banka vekili mahkememize vermiş olduğu 27/10/2020 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı … Tüketim Malları şirketi arasında 10/11/2017 tarihli Genel Kredi ve Teminat sözleşmeleri imzalandığını, davalının da bu sözleşmede müşterek kefil sıfatıyla imzasının bulunduğunu, borcun süresinde ödenmemesi üzerine davalıya noter ihtarı çekildiğini, borcun ödenmemesi üzerinde Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz etmesi üzerinde icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalının itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu, borcu sürüncemeye bırakmaya yönelik olduğunu, davalının borca, ferilerine ve faize yönelik tüm itirazlarının yerinde olmadığını, asıl borçlu şirketin konkordato kesin mühleti verildiğinden bahisle yapılan itirazında yerinde olmadığını beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı banka vekili mahkememize vermiş olduğu 24/11/2020 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın asıl borçlu dava dışı şirketin tasdik edilen konkordato projesinin olduğu gerekçesiyle icra takibinin hukuki dayanağı olmadığı iddiasının kabul edilemez olduğunu, konkordato tasdik kararından, kredi sözleşmesinden kefil sıfatıyla sorumlu olan davalının yararlanamayacağını, verilen konkordato kararının asıl borçlu yönünden yapılacak icra takiplerine engel bir durum olduğunu, takibe konu genel kredi sözleşmesinde davalının kefil sıfatıyla sorumluluğunun olduğunu, dolayısıyla yapılan itirazın haksız olduğunu, davalı tarafın açmış olduğu menfi tespit davasının mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesi gerektiğini beyanla talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 16/11/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas, … karar sayılı dosyasında verilen karar ile dava dışı asıl borçlu şirketinin konkordato projesinin 06/12/2019 tarihinde tasdik edildiğini ve 23/12/2019 tarihinde ilan edildiğini, kabul edilen konkordato projesi kapsamında davacı bankanın 921.475,63TL alacağının 01/08/2020 tarihinden başlamak üzere 50 ay içinde 18.429,51TL’lik aylık taksitler halinde ödenmesinin kararlaştırıldığını, buna rağmen iş bu davaya konu icra takibi başlatılmasının ve davanın açılmasının hukuki yararı olmadığını, aynı kredi ilişkisiyle ilgili olarak kendilerinin de Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açtıklarını, ortada alınmış konkordato tasdikine ilişkin bir mahkeme kararı varken genel kredi sözleşmesi konu edilerek icra takibi yapılmasının hukuki açıdan dayanağının olmadığını beyanla açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Konya . ATM … esas sayılı dava yönünden;
TALEP :
Davacılar vekili Konya . Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 30/10/2020 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın halı ve beyaz eşya sektöründe faaliyet gösteren köklü bir firma olduğunu, diğer müvekkili …’ ın ise sözü geçen firmanın ortağı ve yetkilisi olduğunu, ülkede yaşanan finanslan problemler ve ekonomik dalgalanmalar nedeniyle müvekkili firmanın Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden konkordato talebinde bulunduğunu, geçici ve kesin mühlet sürelerinden sonra 06/12/2019 tarihinde konkordato projesinin tasdik olduğunu, tasdik olan karar ile konkordatodan etkilenen adi alacaklıların anapara kısımları hariç faiz ve diğer bütün ferilerinden feragat etmiş sayılmalarına karar verildiğini, müvekkili firmanın davalı bankaya anapara borcu 921.475,63 TL, KGF borcunun da 774.337,00 TL olduğunu, davalı bankanın Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ile 475.900,18 TL asıl alacak üzerinden toplam 515.668,79 TL üzerinden icra takibi başlatıldığını, müvekkilince yapılan inceleme sonucunda müvekkili tarafından bankaya verilen toplam 1.663.482,00 TL bedelli müşteri çek ve senetlerinin tahsil edildiği halde hesaba dahil edilmediğinin anlaşıldığını, tüm bu nedenlerle bilirkişi incelemesi yapılarak müvekkili firmanın 1.663.482,00 TL tutarında borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili Konya . Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 02/12/2020 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı bankanın hem müvekkili şirkete hem müvekkili şahsa icra takibi başlattığını, ancak dilekçelerinde müvekkili şirkete icra takibi yapmadıklarını beyan ettiklerini, Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında düzenlenen ödeme emrinde 1.sırada müvekkili şirketin, 2.sırada müvekkili şahsın bulunduğunu, bu durumun davalı bankanın beyanları ile çeliştiğini, davalı şirket yönünden verilen konkordato kararı gereğince diğer müvekkilinin da hukuki yararının bulunduğunu, aynı konuda Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan dava ile birleştirme taleplerinin olduğunu beyanla önceki talepleri gibi verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı banka vekili Konya . Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 20/11/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı firma arasında genel kredi ve teminat sözleşmeleri imzalandığını, imzalanan sözleşmelere diğer davacının da müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, borcun süresinde ödenmemiş olması nedeniyle müvekkili tarafından davacılara ihtarname gönderildiğini, gönderilen ihtara rağmen borcun ödenmediği gibi borçlulardan bir ödeme planı da teklif edilmediğini, bunun üzerine davacılardan … aleyhine Konya . İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, başlatılan icra takibine borçlunun itiraz etmesi üzerine müvekkili tarafından Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını ve açılan davanın derdest olduğunu, diğer davacı firma hakkında konkordato davası görüldüğü için icra takibi başlatılamadığını, davacılardan …’ ın itirazın iptali davasının görülmekte olması nedeniyle bu davada hukuki yararının bulunmadığını, diğer davacı şirketin de konkordatosu tasdik edildiği için işbu davayı açmasında hukuki yararının bulunmadığını, Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan itirazın iptali davasında bu davada ileri sürülen borçlu olunmadığının tespitine yönelik davanın ileri sürülebileceğini, bu nedenle işbu davanın sözü geçen dava ile birleştirilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle müvekkili aleyhine açılan davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine, işbu davanın Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, müvekkilinin %20 oranından az olmayacak şekilde zararının tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı banka vekili Konya . Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 14/12/2020 havale tarihli ikinci cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddia ettiği gibi davacı asıl borçlu şirketin icra takibinde borçlu olarak geçmediğini, şirkete ödeme emri gönderilmediği bu durumun icra dosyasının incelenmesi ile ortaya çıkacağını, davacının bu davasında hukuki yararının bulunmadığını, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın takas ve mahsuba ilişkin çelişkili beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın müvekkil bankanın haksız ve kötü niyetli olduğu iddialarının gerçek dışı olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN NİTELİĞİ, DELİLLER, DEĞERLENDİRİLME VE GEREKÇE :
Ana dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan nakdi alacağın itirazın iptali yoluyla tahsili, birleşen dava ise genel kredi sözleşmesinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Ana davanın ve birleşen davanın konusu olan Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklı vekilinin ıslak imzasının bulunduğu takip talebinde davalı … aleyhine asıl alacak ve ferileri ile birlikte toplamda 515.668,79TL’lik icra takibinin başlatılmış olduğunun görüldüğü, yine icra müdürünün ıslak imzasının bulunduğu ödeme emrinin de aynı tutar üzerinden sadece borçlu … için düzenlenmiş olduğunun görüldüğü, UYAP’taki kayıtlarda ilk aşamada ikinci bir borçlu olarak … …. Ltd. Şti. olarak takip talebi ve ödeme emri düzenlendiği görülmekte ise de, icra dosyasında … şirketine çıkarılmış bir ödeme emri tebliğ mazbatasının bulunmadığı, söz konusu bu çelişkili durum alacaklı banka vekiline açıklattırıldığında banka vekilinin, takibi sadece … için başlattıklarını bildirdiği, mahkememizce icra dosyasına yazılan müzekkere üzerine verilen 03/01/2022 tarihli yazı cevabında da … … Ltd. Şti’nin dosyadaki sehven yapılan borçlu kaydının silindiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalı borçlu … tarafından icra dosyasına sunulan itiraz dilekçesi 7 günlük yasal süresinde olup; itirazın iptali davası da bir yıllık yasal hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
İcra takibinin dayanağı olan genel kredi sözleşmesinin incelenmesinde, davacı banka ile … …. Ltd. Şti. arasında düzenlendiği ve davalı …’ın kredi sözleşmesinin müşterek ve müteselsil kefili olduğu görülmektedir.
Davalı …’ın icra dosyasına sunduğu itiraz dilekçesinde kredi sözleşmesinde adına atfen atılmış imzayı açıkça inkar etmediği, bununla birlikte asıl kredi borçlusu şirket hakkında konkordatonun tasdikine karar verilmesi sebebiyle kendisinin de borçtan sorumlu olmadığını ileri sürerek borca itiraz ettiği anlaşılmıştır. Bu itibarla ana davada, asıl borçlu hakkında verilen konkordato tasdikinin davalı …’ın borcunu ortadan kaldırıp kaldırmadığı, davalı …’ın sorumluluğu devam ediyor ise borcun miktarı, ödenip ödenmediği konularında anlaşmazlık olduğu kanaatine varılmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesine göre; “Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” İspat yükü kenar başlıklı HMK’nın 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Belirtilen yasa hükümleri karşısında, alacağın tahsili için girişilen icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında kural olarak ispat yükü davacı alacaklıya aittir. Bununla birlikte itirazın iptali davasında davalı borçlunun ödeme savunmasında bulunması ya da borcu ortadan kaldıran diğer itirazları ileri sürmesi halinde ispat yükü yer değiştirecek ve davalıya geçecektir.
Davalı …’ın kefaletinin geçerli olup olmadığı, kefaleti geçerli ise borcu sona erdiren bir durumun bulunup bulunmadığı ana davadaki yargılamanın temel konusu olmuştur.
Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Türk Borçlar Kanunu’nda kefalet sözleşmesinin geçerliliği ağır şartlara bağlamıştır. Kefalet sözleşmesinin geçerli olması, genel hükümlerin yanında, Türk Borçlar Kanunu’nun 583 ve 584 üncü maddelerde kefalet sözleşmesi için öngörülen koşulların varlığına bağlıdır. Bu koşullar mevcut ve geçerli borcun bulunması, kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve kefil evli ise eşin rızasının alınmasıdır.
Diğer yandan Türk Borçlar Kanunu’nun 584/3. Maddesine göre,“Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz” hükmünü havidir.
Kanun metninden de görüldüğü üzere kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulması için hangi hallerde eşin rızasının gerektiği ayrıntılı bir şekilde hükme bağlanmıştır. Emredici olan bu düzenlemeden, eşlerin feragat etmesi mümkün değildir. Eşin yazılı rızasının verilmesi adi yazılı şekle tâbidir. Yani rıza beyanının eş tarafından imzalanması gerekli ve yeterlidir. Ancak rıza somut ve belirli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce veya en geç sözleşmenin kurulması anında verilmelidir. Dolayısıyla gelecekte yapılacak kefalet sözleşmelerini de kapsayacak şekilde genel bir rıza verilemeyeceği gibi sözleşmenin yapılmasından sonra (geçersiz sözleşmeye geçerlik kazandırmak için de) rıza verilemez.
Türk Borçlar Kanunu’nun 584/1 inci maddesine göre rıza sonradan verilecek icazet ile tamamlanmadığından, eşin izni tamamlayıcı unsur değil geçerlilik unsurudur. (YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO: … -… KARAR NO: … )
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davalı …’ın kefaletinin Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesinde belirtilen koşulları sağladığı ve şeklen geçerli bir kefalet ilişkinin kurulduğu anlaşılmıştır.
Asıl borçlu … …. Ltd. Şti. hakkında verilen konkordatonun tasdikine ilişkin kararın davalı müşterek müteselsil kefil …’ın borcuna etki etmeyeceği, kefilin kefaletinden dolayı bağımsız olarak borç altına girdiği anlaşıldığından ana davada ispat yükünün davalı …’ın üzerinde olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce tayin edilen bankacı bilirkişinin banka kayıt ve belgeleri üzerinde yapmış olduğu inceleme neticesinde düzenlediği rapor yeterli görülmediğinden yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gereği duyulmuş ve dosya muhasebe uzmanı ve bankacı bilirkişinin bulunduğu heyete tevdi edilmiştir. Mahkememizce benimsenip hükme esas alınan 17/05/2022 tarihli bilirkişi heyeti raporunda tespit ettiği üzere, davacı banka ile asıl borçlu … … Ltd. Şti. arasında ticari nitelikte genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, davalı …’ın sözleşmenin müşterek-müteselsil kefili olduğu, kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan bir takım ticari kredilerin ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek borçlulara noter ihtarnamesi gönderildiği, ihtarnamenin davalı …’a 01/07/2020 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarnamede belirtilen 1 günlük süre sonrasında davalının 03/07/2020 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, buna rağmen borcun tamamını karşılayan bir ödeme yapılmadığı, davalı …’ın takip tarihi itibariyle davacı bankaya 472.001,95TL asıl alacak, 26.308,21TL işlemiş faiz, 1.315,41TL BSMV, 792,39TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 500.417,96TL borcunun bulunduğu anlaşılmakla takibin belirtilen miktarlar üzerinden … için devamına karar vermek gerekmiştir.
Takip konusu alacak likit (belirlenebilir) nitelikte olduğundan ve mahkememizde ulaşılan kanaate göre davalının yapmış olduğu itirazın haksız olduğu sonucuna varıldığından kabul edilen asıl alacak miktarı üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına karar vermek gerekmiştir.
Birleşen davada, davacılar vekili, davalı … …. Ltd. Şti.’nin Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında tasdik edilen konkordato projesinde 1.663.482,00 TL bedelli müşteri çek ve bonoları tahsil edildiği halde hesaba dahil edilmediğini ve mahsup edilmediğini ileri sürerek, sözü edilen senet bedelleri kadar borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiştir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında sıklıkla ifade edildiği üzere itirazın iptali davası görülmekte iken menfi tespit davası açılmasında takip borçlusunun hukuki yararı yoktur. Örneğin, Yargıtay . Hukuk Dairesinin … esas, … karar sayılı kararı bu yöndedir.
Somut uyuşmazlıkta itirazın iptali davası (ana dava) UYAP sistemindeki tevzi formuna göre 27/10/2020 günü açılmıştır. Birleşen menfi tespit davası ise yine UYAP’taki tevzi formuna göre 30/10/2020 günü açılmıştır. Bu itibarla açılan davada davacı …’ın hukuki yararının olmadığı sonucuna varılmıştır. Kaldı ki itirazın iptali davasında … vekilinin davalı olarak yaptığı savunmalarda tahsil edilen müşteri bono ve çeklerinin kredi hesabından düşülmediği ileri sürülmüş ve bankacı bilirkişinin raporunda bu hususlara yönelik özellikle değerlendirme yapılmış ve itirazın iptali davasında borç miktarı karara bağlanmıştır.
Diğer taraftan davacı …… şirketi yönünden tasdik edilen konkordato projesinde tahsil edilen müşteri çek ve senetleri kapsamında yapılan ödemelerin borçtan mahsup edilmediği iddiasında davacı … … Ltd. Şti.’nin hukuki yararı yoktur. Davacının konkordato projesi tasdik edildiğinden artık kendisi ve diğer tüm alakadarlar için bağlayıcı hale gelmiştir. Bu şekildeki bir iddia ancak konkordato yargılaması sırasında veya verilen karar sonrasında kararın istinafı/temyizi suretiyle ileri sürülebilir niteliktedir. Bu itibarla davacı şirket yönünden de hukuki yararın olmadığı sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A-ANA DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE,
1-Davalı …’ın Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibe 472.001,95TL asıl alacak, 26.308,21TL işlemiş faiz, 1.315,41TL BSMV, 792,39TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 500.417,96TL ve ödeme emrinde belirtilen faiz ve ferileri ile takibe devam olunmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Asıl alacağın %20’si olan 94.400,39TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davalı tarafça süresinde kötü niyet tazminatı talebinde bulunulmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
4-Hazine tarafından karşılanan 1.320,00TL arabuluculuk giderinin haklılık oranına göre hesaplanan (500.417,96/515.668,79) 1.280,96TL’sinin davalı …’dan, 39,04TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 34.183,55TL karar ilam harcından dava açılırken peşin olarak alınan 6.228,00TL harcın ve icra dairesine yatırılan 2.578,34TL harcın toplamı olan 8.806,34TL harcın mahsubu ile bakiye 25.377,21TL harcın davalı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
-Harçlar Kanunun 29. maddesi gereğince davacı alacaklının icra müdürlüğüne yatırdığı binde beş tahsil harcı mahkeme harçlarına mahsup edildiğinden bu hususun icra müdürlüğünce resen dikkate alınmasına,
6-Davacı tarafından yapılan 54,40TL başvuru harcı, 7,80TL vekalet suret harcı, 6.228,0TL peşin harç ve 2.578,34TL icra dairesine yatırılan harç olmak üzere toplam 8.868,54TL harcın davalı …’dan alınarak davacı bankaya verilmesine,
7-Davacı banka tarafından sarfedilen 1.476,10TL bilirkişi ücreti ve 65,00TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.541,10TL yargılama giderinin haklılık oranına göre hesaplanan (500.417,96/515.668,79 oranında) 1.495,52TL’lik kısmının davalı …’dan alınarak davacı bankaya verilmesine, kalan kısmın davacı banka üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı … tarafından sarfedilen 8,50TL vekalet suret harcı yargılama giderinin haklılık oranına göre hesaplanan (15.250,83/515.668,79 oranında) 0,25TL’lik kısmının davacı bankadan tahsili ile davalı …’e verilmesine, kalan kısmın davalı … üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı banka vekili yararına AAÜT’ye göre hesaplanan 42.070,90TL vekalet ücretinin davalı …’dan tahsili ile davacı bankaya verilmesine,
10-Davalı … vekili yararına AAÜT’ye göre hesaplanan 5.100,00TL vekalet ücretinin davacı bankadan tahsili ile davalı …’a verilmesine,
B-)1-BİRLEŞEN DAVANIN HUKUKİ YARAR YOKLUĞUNDAN REDDİNE,
2-Hazine tarafından karşılanan 1.360,00TL arabuluculuk giderinin davacılar … ve … Day. … Şirketin’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Peşin alınan 28.408,12TL harçtan alınması gereken 80,70TL harcın mahsubu ile fazla alınan 28.327,42TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılar … ve … Day. … Şirketine iadesine,
4-Davacılar … ve … Day. … Şirketi tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Bankası tarafından yapılan 7,80TL vekalet ücreti yargılama giderinin davacılardan tahsili ile davalı bankaya verilmesine,
6-Davalı … Bankası vekili yararına AAÜT’ye göre hesaplanan 91.021,87TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalı bankaya verilmesine,
C-)Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair ; davacı-birleşen dosya davalısı vekili ile davalı-birleşen dosya davacısı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince (2) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere ve oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/06/2022

Başkan Üye Üye Katip