Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/180 E. 2021/466 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KONYA TÜRK MİLLETİ ADINA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:
KARAR NO:
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
2-
VEKİLİ :
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
KARAR YAZMA TARİHİ :
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİANIN ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili bankanın …/…Şubesi nezdinde dava dışı kredi borçlusu …Şti. Lehine ve davalı borçlular … ve …’nun müşterek ve müteselsil kefaletleri ile imzaladıkları, 21/03/2013 tarihli ve müsteniden Ticari Kredi Kartı, Çek Karnesi ve Teminat Mektubu da verilmek suretiyle çeşitli krediler kullandığını, borçlulara verilen kredi kartı için de ayrıca 04/10/2011 tarihli World Business Card Sözlemesi imzaladıklarını, borçluların verilen taahhütnameyi yerine getirmediklerini ve bunun üzerine açılan hesaplarının kapatılarak Konya . Noterliği vasıtası ile ihtarname gönderildiğini, ancak davalıların ihtarnameyi tebliğ almalarına rağmen borcu ödemediklerini, bunu üzerine alacağın tahsili amacı ile Konya . İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, borçluların imzaladıkları kredi sözlemelerindeki sorumluluk tutarlarının takip talepnamesinde titizlikle ayırdıklarını, davalıların ödeme emrindeki 20.000,00-TL dışında kalan kısmına yasal süresi içinde itiraz ettiklerini ve icra müdürlüğünce haklarındaki takibin 101.869,09-TL yönünden kısmen durdurulmasına karar verildiğini, itirazın haksız olduğundan bahisle davalıların haksız ve mesnetsiz itirazlarının iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ile yargılama gideri ve ücreti vekalete karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da bu beyanlarını tekrar etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ:
Davalı tarafa usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiş, davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin davacıya borcu bulunmadığını, alacaklı davacı bankanın dosyaya sunmuş olduğu kefalet sözleşmesinin TBK 583 ve devamı maddelerindeki şekil şartlarını taşımadığını, kanunda öngörülen nitelikli şekil ve ehliyet şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesinin kesin olarak hükümsüz olduğunu, davacı alacaklı tarafından dosyaya sunulan ve alacağın dayanağını teşkil eden kefalet sözlemesindeki tarih, kefalet miktarı, kefalet türüne ilişkin yazıların müvekkillerine ait olmadığını, kefalet tarihi bulunmayan bir kefalet sözleşmesinin başlı başına hükümsüz olduğunu, kesin hükümsüz olan bir kefalet sözleşmesinden dolayı ifa talebinde bulunulması dolayısı ile takip yapılmasının da mümkün olmadığını, alacaklı tarafın kefelet sözleşmesinde tahribat yapmakla ve kefalet tarihi olmayan geçersiz ve kesin hükümsüz bir sözlemeye dayanarak takip yatmakla hem haksız hem de kötü niyetli olduğundan bahisle davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ HUSUSLAR, TOPLANAN DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davada, davalıların borcunu ödemesi nedeniyle davalıdan tahsili için yapılan icra takibine vaki haksız KISMİ itirazın iptali ile takibin devamı ve % 20 icra inkar tazminatının tahsili istenilmiştir.
Taraflar arasında;davalıların ortağı oldukları …davacı bankadan kullandığı kredi için davalıların kefil olmaları sebebiyle bu kefillikle ilgili olarak yapılan icra takibine kısmi itirazda bulundukları, itiraz ettikleri miktar için ise itirazlarının kefillikleri için öngörülen şekil şartlarının bulunmadığına ilişkindir.
Kefalet; feri mahiyeti haiz şahsî bir teminat mukavelesidir. Bu sözleşme ile kefil; asıl borçlunun alacaklıya karşı girişmiş olduğu borcun ödenmemesi halinde mükellefiyetin kendisi tarafından eda edileceğini alacaklıya karşı taahhüt eder. Kefalet borcunun ifası halinde kefil hukuken borçlunun borcunu değil, fakat alacaklıya karşı taahhüt etmiş olduğu kendi şahsî mükellefiyetini yerine getirmiş olmakla beraber, bu muamele ile asıl borçlunun alacaklıya karşı olan borcu da ödenmiş, sukut etmiş olur. Bu kefalette geçerli bir kefaletten söz edebilmek için sözleşmede ne gibi şekil koşullarına uyulacağı TBK 583 üncü maddede düzenlenmiştir. Buna göre kefalet sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması gerekliliğinin yanı sıra sözleşmelerde;
– kefilin sorumlu olacağı azami miktarın,
– kefalet tarihinin,
– müteselsil kefalet durumunda, bu anlama gelen bir ifadenin kefilin el yazısıyla yer alması da gerekmektedir. Bu çerçevede araştırma ve inceleme yapılmış İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 25/11/2015 tarihli raporunda davalıların her ikisinin MÜTESELSİL KEFİL OLDUĞUMU KABUL EDERİM yazısının eli ürünü olduğu,yine isminin ve TC kimlik numarası yazılı ibarenin kendi eli ürünü olduğu, diğer yazıların ise eli ürünü OLMADIĞI belirtilmiştir.Yukarıda belirtilen azami miktar ve kefalet tarihi yazılarının eli ürünü olmadıkları anlaşılmıştır.Ancak doktrinde de belirtildiği üzere ve mahkememizce de benimsenen görüşe göre ”Şekle aykırılığa kasıtlı olarak yol açan kimsenin, kendi yol açtığı şekle aykırılığa dayanarak sorumluluktan sıyrılmaya çalışması çelişkili bir davranış olur. Bir ticaret şirketinin aldığı kredi için bu ticaret şirketinin yönetici ortağı veya büyük pay sahibi kefil olursa ve kredinin açılması bu kefalet sayesinde gerçekleşmişse, kefalet sözleşmesinin şekle aykırılığının ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilebilir. Bu örnekte, kefil olan kişinin esas borçluyla arasındaki hukuki ve ekonomik bağlantı göz önünde tutulmalıdır. Kefalet sayesinde esas borçluya açılan krediden esas borçluyla hukuki ve ekonomik bağlantısı olan kefil dolaylı olarak yarar sağlamaktadır. Kefilin alınan kredi dolayısıyla ortaya çıkan yararları elde ettikten sonra, kredinin açılmasında kendi kefaletinin etkili olduğunu bildiği halde, şekle aykırılığa dayanması uygun görülemez. Burada kefil, kefalet sözleşmesini şekle bağlayan kuraldan bu kuralın amacı dışında yararlanmak istemektedir. Doç. Dr. …” dosyamızda da krediyi kullanan …ortakları davalılardır.Dolayısıyla yukarıda da açıklandığı üzere bu şekil eksikliğini (kefalet miktarı ve kefalet tarihinin davalılarca el ile yazılmaması) ileri sürmesi hakkın kötüye kullanımı olarak değerlendirilmiş olup davalıların itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Şeklinde değerlendirme yapılarak mahkememizce 21/01/2016 tarih ve …E., …K. sayılı karar verilmiştir.
Bahsi geçen kararımızın temyiz edilmesi üzerine karar Yargıtay . Hukuk Dairesinin 27/09/2018 tarih …Esas ve …Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur. Bozma kararı sonrası tashihi karar yoluna başvurulmuş olup bu talep Yargıtay . Hukuk Dairesinin 05/02/2020 tarih …Esas ve …Karar sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
Bozma sonrası alacağı …A.Ş. temlik almıştır.
Yargıtay . Hukuk Dairesinin 27/09/2018 tarih …Esas ve …Karar sayılı bozma ilamında özetle; Davanın, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi alacağının tahsili için kefiller aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine itirazın iptali davası olduğu, mahkemece tahkikat aşamasında kredi sözleşmelerinde kefalet bölümünde yer alan yazıların davalı kefillerin eli ürünü olup olmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılırken, iki ayrı davada tek müzekkere ile tek rapor alınmasının usule aykırı olduğu, bu hususun karışıklığa sebebiyet verir ve hukukî güvenliği zedeler nitelikte olduğu, nitekim mahkemece de alınan tek rapordaki sonuçların karıştırılmış olduğunu, eldeki davaya konu olmayan sözleşmeye ilişkin tespitler, sanki eldeki davaya konu kredi sözleşmesine ilişkin tespitlermiş gibi karar yerinde yazıldığını, buna göre hüküm kurulduğunu, bu hususun yanlış olup, iş bu dosyaya ait olan bilirkişi görüşleri dikkate alınarak bir karar verilmesi gerektiğini,
Kabule göre ise, geçerli bir kefalet sözleşmesinin ne şekilde kurulacağının TBK. m. 583’de düzenlendiğini, madde hükmüne göre, “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefaletin tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.” hükmü gereğince mahkemece yukarıda anılan madde hükmünde belirtilen hususlar kefillerin el yazısı ile yazılmamış olması sebebiyle doğmamış kefaleti geçerli kabul edip, kararda yazılı gerekçe ile hüküm tesis etmesinin isabetsiz olduğu belirtilerek karar bozulmuştur.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun Yargıtay . Hukuk Dairesinin 27/09/2018 tarih …Esas ve …Karar sayılı bozma ilamına uyulmuş ve dosyanın yargıtay bozma ilamı doğrultusunda İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesine gönderilerek yeniden rapor alınmasına; raporda ayrıca kefillerin sorumlu oldukları miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefil olduğuna dair ibarelerin davalıların kendi el yazıları ile yazılıp yazılmadığı hususunun da irdelenmesi istenilmiştir.
Sunulan 19/08/2021 tarihli İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi raporunda özetle; ( Rapordaki sadece bozma ilamına karşılık gelen bölümler aşağıya alınmıştır. )
İnceleme konusu muvafakat eden eşin “…” olduğu belgede “…”, “…”, “750.000 TL(Yediyüz ellibintürk lirası”, “Müteselsil Kefil” yazıları ile … ve …’nun mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu yazıların mevcut mukayese yazılarına kıyasla … ve …’nun eli ürünü olmadığı,
İnceleme konusu muvafakat eden eşin “…” olduğu belgede “…”, “…”, “750.000 TL(Yediyüz ellibintürk lirası)”, “Müteselsil Kefil” yazıları ile …, …’nun mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu yazıların mevcut mukayese yazılarına kıyasla …, …’nun eli ürünü olmadığı hususları bildirilmiştir.
Dosya kül halinde değerlendirildiğinde; Davacı vekilince davalılar aleyhine açılan işbu davada, davalı borçlular tarafından Konya . İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali, takibin devamı ve %20 icra inkar tazminatı talep edilmiştir. Mahkememizce toplanan deliller, alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi raporu ve bozma ilamı birlikte değerlendirildiğinde TBK. m. 583’deki koşulları sağlar mahiyette kefaletin alınmadığı ve bu nedenle geçerli bir kefaletten söz edilemeyeceği, her ne kadar davalılar tarafından kötüniyet tazminatı talep edilmiş ise de davacı yanın takipte haksız ve kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından dolayı şartları oluşmayan tazminat taleplerinin ve de davanın reddine ilişkin olarak aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Davacının davasının REDDİNE
2-)Şartları oluşmadığından davalılar vekilinin tazminat taleplerinin reddine,
3-)Peşin alınan 1.739,70 -TL harçtan alınması gereken 59,30-TL harcın mahsubu ile fazla alınan 1.680,40-TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
4-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-)Davalılar tarafından yatırılan 143,50-TL temyiz yoluna başvurma harcı ve 52,65-TL posta gideri olmak üzere toplam 196,15-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-)Davalılar kendini vekille temsil ettirdiğinden dolayı karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 13.627,56-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-)Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalanın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair;taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere yapılan yargılama sonunda karar verildi. 07/10/2021

Katip … Hakim …