Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/17 E. 2022/295 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

BAŞKAN:
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP :
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 06/01/2020 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin oğlu olan dava dışı …’ın davalı bankadan kullanmış olduğu krediye müvekkilinin kefil olduğunu, davalı bankanın kredi borcundan dolayı müvekkiline Ankara . İcra Müdürlüğünün … esas ve Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, takibe konu kefalet sözleşmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kefalet sözleşmesinin tarihsiz olup müvekkilinin kefil olabilmesi için yasal şartlardan olan eş rızasının usulüne uygun alınmadığını, müvekkilin eşinin ilkokul diploması dahi olmayan biri olup eş rızası muvafakinin usulünce yapılmadığını, banka görevlilerince müvekkilinin eşinin okuma yazma bilmemesine rağmen yaşından ve bilgisizliğinden faydalanılarak muvafakatının imzalattırıldığını, kanunda öngörülen aydınlatılmış eş rızasından bahsedilemeyeceğini bu nedenle de muvafakatnamenin geçerli olmadığını dolayısıyla takibe konu kefalet sözleşmesinin de geçersiz olduğunu, davalı bankanın önce Ankara . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile kefalet sözleşmesine dayalı alacağı için müvekkil adına kayıtlı ilgili taşınmazları cebri icra yoluyla satışını yaptırarak paraya çevrildiğini, sonrasında da Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile asıl borçlunun gayrinakti borçları niteliğinde teminat mektup bedelleri ve çek bedellerinin depo edilmesi için takip başlatıldığını, kefalet sözleşmesinde yazılı olan “TÜM BORÇLAR” ibaresinin Yargıtay içtihatları doğrultusunda yeterli olmayıp açıkça yazılması gerektiğini beyanla öncelikle tedbir kararı verilerek dava neticesine kadar Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının durdurulmasına, kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespitine, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin müvekkili yönünden iptaline, %20’den az olmamak üzere müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 06/02/2020 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; tarihsiz olarak düzenlenen kefalet sözleşmesi için hazırlanan eş rızası muvafakatnamesinin aynı tarihte olduğunun ispatının davalı üzerinde olduğunu, dava dilekçesindeki talepleri gibi sözleşmenin geçersiz olduğunu, muvafakatnameyi düzenleyen banka personelinin müvekkilinin eşinin okuma yazma bilmediğini bildiğinin açık olduğunu zira sözleşmenin açıklama bölünün karalanması istenilerek kendilerince doldurulduğunu, okuma yazma bilmeyen birinin hangi usul ve şartlarda imzasının alınacağının açık olduğunu ancak bu usul ve şartların yerine getirilmediğini, davalı tarafın imza atmışsa okuma yazma biliyordur iddiasının hukuken kabul edilemez olduğunu, yasada aranan aydınlatılmış eş rızasının usul ve esaslara uygun olarak yapılmadığının açık olduğunu beyanla talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 23/01/2020 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarını kabul etmediklerini, takibe konu kefalet sözleşmesinde bahsedilen eksikliklerin söz konusu olmadığını, sözleşmenin usul ve esaslara uygun olarak düzenlendiğini, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, kanunda eş muvafakatinin şekil şartlarına bağlanmadığını, müvekkil banka personelinin davacının eşinin okuma yazma bilmediğini bilebilmesinin mümkün olmadığını, kanunda aranan aydınlatılmış eş rızasının dosyada mevcut olduğunu, takibe konu kefalet sözleşmesinde asıl borçlunun davacının oğlu olduğu, kefilin asıl borçlunun babası, kefil eşinin de asıl borçlunun annesi olduğunu, ailecek müvekkil banka şubesine gelinerek kredi talebi yapıldığını bu nedenle de aydınlatılmış eş rızası olduğunun açık olduğunu, kefalet sözleşmesindeki imzanın kefilin eşi olan … ait olup imza atmasının okuma yazma bildiğinin göstergesi olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, kefilin de asıl borçluyla birlikte tüm borçtan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, davacının bu duruma yönelik iddialarının haksız olduğunu, müvekkili bankanın ve personelinin iddia edildiği gibi kötü niyetli olduğunun söz edilemeyeceğini aksine kötü niyetli tarafın davacı taraf olduğunu, davacı tarafın borçtan kurtulmaya yönelik ve kamu bankası olan müvekkili bankanın alacağını sürüncemede bırakmaya yönelik olarak iş bu davayı açtığını beyanla haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına, davacının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 20/02/2020 havale tarihli ikinci cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kamu bankası olup kullandırılan kamu kaynağının geri ödenmemesi halinde alacağın tahsili için takipler yapıldığını, kefalet sözleşmesinin kurulduğu tarihin kefilin kredi sözleşmesine imza attığı tarih olduğunu, kanunda eş muvafakatinin şekil şarta bağlanmamış olduğunu, kefilin eş muvafakati için gerekli tüm unsurların yapılan sözleşmede mevcut olduğunu, müvekkil bankanın kefilden her türlü gayrinakdi riski talep etme hakkının mevcut olduğunu, davacının usulüne uygun keşide edilen kat ihtarı ile temerrüde düşürülmüş olduğunu, müvekkil bankanın kötü niyetinden söz edilemeyeceğini beyanla önceki talepleri gibi davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN NİTELİĞİ, DELİLLER, DEĞERLENDİRİLME VE GEREKÇE :
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için girişilen icra takibinde borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davalı banka vekilince, dava dışı asıl borçlu … ile müvekkili banka arasında düzenlenen ve davacının müşterek müteselsil kefili olduğu kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan krediden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığı, söz konusu takipte davacı …’ın sorumluluğunun … nolu 367.200,00 TL bedelli ve … nolu 107.500,00TL bedelli toplam tutarı 474.700,00TL olan teminat mektupları ile 6 adet çek yaprağı bedeli toplamı 3.840,00TL olmak üzere toplamda 478.540,00TL gayri nakdi kredi riski ile sınırlı tutulduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili, müvekkilinin imzaladığı kefalet sözleşmesinin şeklen geçersiz olduğunu, kefalete rıza gösteren müvekkilinin eşi …’ın okuma yazma bilmemesine rağmen kanunda düzenlenen unsurlar tamam olmaksızın imza attırılmak suretiyle kefalete rıza beyanının alındığını ileri sürerek dava konusu icra takibinde borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiştir.
Davalı vekili ise, kefalet sözleşmesinde şekli eksiklik bulunmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, ayrıca icra mahkemesinde yapılmış mahkeme içi ikrar niteliğinde borcu kabul eder beyanların bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı, Konya . İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyaları celp edilip incelenmiş, Selçuklu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden …’ın okur yazar olup olmadığı araştırılmış ve bu konuda rapor aldırılmış, Meram İlçe Seçim Müdürlüğünden davacının eşinin imzasının bulunduğu bir belgenin olup olmadığı araştırılmış, davalı vekilinin iddia ettiği icra dosyasındaki tebliğ mazbatası dosyaya celp edilerek incelenmiş ve bankacı bilirkişiden rapor aldırılmıştır.
Dava tarafları arasında davacının kredi sözleşmesine verdiği kefaletin geçerli olup olmadığı, davacının bir borcunun olup olmadığı, varsa miktarı uyuşmazlık konusudur.
Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde, “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Türk Borçlar Kanunu’nda kefalet sözleşmesinin geçerliliği ağır şartlara bağlamıştır. Kefalet sözleşmesinin geçerli olması, genel hükümlerin yanında, Türk Borçlar Kanunu’nun 583 ve 584 üncü maddelerde kefalet sözleşmesi için öngörülen koşulların varlığına bağlıdır. Bu koşullar mevcut ve geçerli borcun bulunması, kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve kefil evli ise eşin rızasının alınmasıdır.
Diğer yandan Türk Borçlar Kanunu’nun 584/3. Maddesine göre,“Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz” hükmünü havidir.
Kanun metninden de görüldüğü üzere kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulması için hangi hallerde eşin rızasının gerektiği ayrıntılı bir şekilde hükme bağlanmıştır. Emredici olan bu düzenlemeden, eşlerin feragat etmesi mümkün değildir. Eşin rızasının verilmesi ise yazılı şekle tâbidir. Yani rıza beyanının eş tarafından imzalanması gereklidir. Ancak rıza somut ve belirli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce veya en geç sözleşmenin kurulması anında verilmelidir. Dolayısıyla gelecekte yapılacak kefalet sözleşmelerini de kapsayacak şekilde genel bir rıza verilemeyeceği gibi sözleşmenin yapılmasından sonra (geçersiz sözleşmeye geçerlik kazandırmak için de) rıza verilemez.
Türk Borçlar Kanunu’nun 584/1 inci maddesine göre rıza sonradan verilecek icazet ile tamamlanmadığından, eşin izni tamamlayıcı unsur değil geçerlilik unsurudur. (YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO: 2017/12-1135 KARAR NO: 2017/1012)
Somut uyuşmazlıkta, takibe konu kredi sözleşmesinin asıl borçlusunun dava dışı … olduğu, davacı …’ın TBK’nun 584/3 maddesinde belirtilen istisnai bir durumunun olmadığı, verdiği kefalete kefalet tarihinde evli olması sebebiyle eşi tarafından yazılı olarak rıza göstermesinin kefalet sözleşmesi için geçerlilik koşulu olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda, davalı banka ile davacı arasında kefalet sözleşmesinin 24/07/2013 tarihinde düzenlendiği, …’ın, sorumlu olduğu miktarı, kefalet verdiği tarihi ve müteselsil kefil olduğunu kendi el yazısı ile yazıp imzaladığı anlaşılmıştır. Davacı söz konusu tarihte evli olup eşi … tarafından imza atmak suretiyle kefalete aynı tarihte rıza beyanında bulunulduğu görülmüştür. Ancak ne var ki, davacının eşi …, rıza gösterdiği tarih itibariyle okur yazar değildir. Bu husus Selçuklu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün 26/06/2020 tarihli yazı cevabından ve davacı vekili tarafından dosyaya sunulan tapu devir senedi ile noterlikçe düzenlenen vekaletnameden anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalı vekili tarafından davacının eşinin daha öncesinde bazı belgelerde imzasının olduğu ve geçmişte imza atmak suretiyle bir takım hukuki işlemlere geçerlilik kazandırıldığı ileri sürülmüş ve bu belgelerin icra dairesinden gönderilen tebligat ile seçim kurulunda bulunan oy listesi olduğu belirtilmiş ise de; iddia olunan ve dosyaya celp edilen tebliğ mazbatasında kendisine tebligat yapılan kişinin davacının eşi … değil, torunu olan aynı isimli … olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca seçim kurulunda davacının eşinin imzasının bulunduğu herhangi bir belgenin olmadığı yazı cevabından anlaşılmıştır.
6100 sayılı HKM’nun 206. maddesi: “Okuma ve yazma bilmediği için imza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır. Okuma ve yazma bildiği hâlde imza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından onaylanmasına veya düzenlenmesine bağlıdır. İmza atamayan kimselerin, cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde kullanacakları mühür, kazınmış imza, işaret veya parmak izinin, işlemin başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli olup, her işlemde ayrıca onamaya bağlı değildir. Yukarıda belirtilen hükümler dairesinde noterlerce onaylanacak veya düzenlenecek olan senetler için ilgilisinden harç, vergi ve değerli kâğıt bedeli alınmaz.” hükmünü içermektedir.
1512 sayılı Noterlik Kanununun 87.maddesi: “İlgili okuma ve yazma imkanına sahip değilse, hazır bulundurulacak iki tanık huzurunda maksadını notere beyan eder. Noter, bu beyanı yazdıktan sonra tutanak okunur. Ancak, işlemin tanık huzurunda yapılmasını emreden diğer kanunların hükümleri saklıdır.” hükmünü içermektedir.
6098 sayılı TBK’nın 15/1. maddesi: “imzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Buna göre imzanın geçerli olabilmesi için el yazısıyla atılmış olması yeterli olup, başkaca unsuru bulunmamaktadır.” hükmünü içermektedir.
6098 sayılı TBK’nın 16/1 maddesi: “İmza atamayanlar, imza yerine usulüne göre onaylanmış olması koşuluyla, parmak izi, el ile yapılmış bir işaret ya da mühür kullanabilirler.” hükmünü içermektedir.
Davacının eşinin okur yazar olmaması ve geçmişte imza atmak suretiyle hukuki işlemlere geçerlilik kazandırıldığı yönünde bir delil sunulamaması nazara alındığında, davacının eşinin kefalete rıza beyanının yukarıda yer verilen yasal düzenlemelerdeki emredici şekil kurallarına uygun olmaması karşısında, rıza beyanının geçerli olmadığı ve dolayısıyla davacının kefaletinin de geçerli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davalı vekili her ne kadar davacının kötü niyetli olduğunu, davacının, eşi okur yazar olmasa bile bunun davacı tarafından bilindiğini, buna rağmen bu şekilde imza atarak rıza beyanında bulunmasına sessiz kaldığını ve iyi niyet kurallarına aykırılık sebebiyle kefaletin geçerli kabul edilmesini gerektiğini belirtmiş ise de; mevzuatta emredici olarak düzenlenen ve geçerlilik şartı olarak özellikle vurgulanan unsurlara aykırı belgelerin iyi niyetli olunmadığı şeklindeki savunmalarla geçerli kılınamayacağı anlaşıldığından davalı vekilinin bu savunmalarına itibar edilmemiştir.
Öte yandan davalı vekili, Konya . İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyasında davacının mahkeme içi ikrar niteliğinde beyanlarının olduğunu belirtmiş ise de, sözü edilen dava dosyası celp edilerek incelenmiş olup; davacının bu dosyada ödeme emrinde davacının sorumlu tutulduğu bedeli aşan icra memur muamelerine yönelik bir şikayetinin olduğu ve bu dosyadaki beyanlarında mahkeme içi ikrar niteliğinde bir beyanının olmadığı anlaşılmakla davalının bu savunmasına da itibar edilmemiştir.
Bir an için davacının kefaletinin şeklen geçerli olduğu var sayılsa bile, dava ve takip konusu alacak, gayri nakdi kredi alacağı niteliğinde olup, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefilin gayri nakdi alacağın deposundan sorumlu tutulacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Her ne kadar genel kredi sözleşmesinin “Kefalet Sözleşmesi” başlıklı kısmında “Müteselsil kefaletin, doğmuş ve doğacak tüm borçları kapsayacağı” hükmü bulunmakta ise de; bu hüküm, genel kredi sözleşmelerinin çerçeve niteliğinde sözleşmeler olmasına göre, banka tarafından kullandırılan veya kullandırılacak kredilerden sorumlu olduğu anlamına gelmekte olup, sadece nakde dönüşme riskine göre takip konusu yapılan gayri nakdi alacaktan, kefilin sorumluluğuna esas teşkil edebilecek nitelikte açık bir düzenleme olarak kabul edilmez. Kefilin gayri nakdi alacaktan sorumlu tutulabilmesi için, gayri nakdi alacağın kefilden talep edilebileceğine ilişkin duraksamaya yer vermeyecek şekilde açık bir düzenlemenin sözleşmede yer alması zorunludur. Buradan hareketle, dava konusu kredi sözleşmesinde veya kefalet sözleşmesinde kefilin gayri nakdi kredilerden sorumlu olacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından, davacının dava konusu icra borcundan sorumlu tutulamayacağı anlaşılmıştır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2018 tarih ve … E, … K sayılı emsal kararı ve daha bir çok yeni tarihli Yargıtay ve İstinaf mahkemesi kararları da bu yöndedir.
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre gayri nakdi alacağın deposu talebinin kabulü veya reddi halinde maktu harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi hükmü dikkate alınarak davacı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmiştir.
Öte yandan yine Yargıtay yerleşik uygulamasına göre gayri nakdi alacakların kabul veya reddi halinde icra inkar tazminatına veya kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceğinden davalı aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilmemiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN KABULÜ İLE, Davacının Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Yasal şartları oluşmadığından davalı aleyhine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Hazine tarafından karşılanan 1.320,00TL arabuluculuk giderinin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 1.707,75TL peşin nispi harç ve yargılama sırasında alınan 6.464,51TL tamamlama harcı toplamı 8.172,26TL harçtan alınması gereken maktu 80,70TL harcın mahsubu ile kalan 8.091,56TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan 54,40TL başvuru harcı, 7,80TL vekalet suret harcı, 80,70TL maktu harç, 112,25TL posta-tebliğat gideri ve 700,00TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 955,15TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,
7-Davacı vekili yararına AAÜT’ne göre hesaplanan maktu 5.100,00TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair ; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince (2) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere ve oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.27/04/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …