Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/872 E. 2022/126 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMES TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İtrazın İptali
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan İtrazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP :
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 03/10/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; dava dışı asıl borçlu … ile müvekkili banka arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinde davalının kefil sıfatıyla imzasının bulunduğunu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davalı borçlunun temerrüde düştüğünü, borcun ödenmesi için Konya . Noterliğinin 25/07/2018 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ihtar çekildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz etmesi üzerine icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiğini, taraflar arasında düzenlenen 01/03/2017 tarihli kredi sözleşmesinde kefalet limitinin 500.000,00TL olduğunu, icra takibine konu borcun kullanılan kredi sözleşmesi miktarına ve banka sistemine uyumlu hesaplamalar neticesinde tespit edilen miktar olduğunu beyanla icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, 382.741,85TL muaccel alacağın ve 35.100,00TL meri teminat mektubu riskinden kaynaklanan meri alacağın toplamı olan 402.388,00TL’nin fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla davalıdan tahsiline, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 18/12/2018 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının resmi belge imzası olmadığı iddiasını kabul etmediklerini, dava dilekçesine ve icra takibine ekli kredi sözleşmesindeki kefil ve eş rızası imzalarının mevcut olduğunu, müvekkil banka kayıtlarında ıslak imzalı sözleşme asıllarının mevcut olduğunu, eş rızası olmadığı iddiasının gerçek dışı olduğunu beyanla dava dilekçelerindeki talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 08/11/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 59 yaşında olup sigortalı olarak çalışan bir kişi olduğunu, davacı bankadan dava dışı … tarafından kullanılan kredide müvekkilinin kandırılmak suretiyle bankaya götürülerek kefil yapılmaya çalışıldığını, dava dilekçesinde ve icra dosyası içerinde müvekkilinin imzaladığı herhangi belge olmadığını, TBK’nun 584. maddesi gereğince kefalet için eş rızası şartının olduğunu ancak bu şartın yerine getirilmediğini, müvekkilinin eşinin böyle bir rızasının ve imzasının olmadığını, yerleşik yargıtay içtihatlarında da bu duruma ilişkin kararlar olduğunu, kredi sözleşmesindeki eş rızası kısmındaki imzanın müvekkilinin eşinin imzası olmadığını, imzanın sahte olduğunu ve imza incelemesi ile bu durumun ortaya çıkacağını beyanla açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 09/01/2019 havale tarihli ikince cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın süresinden sonra vermiş olduğu cevaba cevap dilekçesinin kabul edilmemesini, itirazın iptali davalarında itiraz eden borçlunun itiraz sebeplerini bağla olmadığını, cevap dilekçelerinde açıkladıkları gibi eş rızası şartı sağlanmayan kefaletin geçersiz olduğunu bu nedenle başlatılan icra takibine konu borçtan müvekkilinin sorumlu olmadığını, eş rızası kısmındaki imzasının sahte olmasının muhtemel olduğunu beyanla önceki talepleri gibi davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Durmuş Kızıltuğ duruşmadaki yeminli beyanında; kendisinin müşterek borçlu ve kefil olarak sözleşmede imzasının olduğunu ancak eşi Hatice Kızıltuğ’un hiçbir şekilde imzasının olmadığını, sözleşmeden de haberdar olmadığını, eş rızası kısmına atılan imzanın kim tarafından ve ne şekilde atıldığını bilmediğini, takibe konu herhangi bir borcunun olmadığını beyan etmiştir.
DELİLLER :
Mahkememizce taraf vekillerinin bildirmiş olduğu deliller toplanmış, Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası, davaya konu sözleşme aslı davacı bankadan celp edilmiş, İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden ve İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığıyla Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden imza incelemesine yönelik heyet raporu almış, davalının yeminli beyanı alınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında düzenlenen icra takibine konu genel kredi sözleşmesinin, davalı Durmuş Kızıltuğ tarafından müşterek-müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı asıl borçluya taksitli ticari kredi ve teminat kredisi kullandırıldığı konularında, taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalının eşi olan Hatice Kızıltuğ’un kredi sözleşmesine geçerli bir şekilde rızasının alınıp alınmadığı, sözleşmedeki ilgili imzanın adı geçen kişiye ait olup olmadığı, dolayısıyla kefaletin geçerli olup olmadığı konularında toplanmaktadır.
Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Türk Borçlar Kanunu’nda kefalet sözleşmesinin geçerliliği ağır şartlara bağlamıştır. Kefalet sözleşmesinin geçerli olması, genel hükümlerin yanında, Türk Borçlar Kanunu’nun 583 ve 584 üncü maddelerde kefalet sözleşmesi için öngörülen koşulların varlığına bağlıdır. Bu koşullar mevcut ve geçerli borcun bulunması, kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve kefil evli ise eşin rızasının alınmasıdır.
Diğer yandan Türk Borçlar Kanunu’nun 584/3. Maddesine göre,“Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz” hükmünü havidir.
Kanun metninden de görüldüğü üzere kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulması için hangi hallerde eşin rızasının gerektiği ayrıntılı bir şekilde hükme bağlanmıştır. Emredici olan bu düzenlemeden, eşlerin feragat etmesi mümkün değildir. Eşin yazılı rızasının verilmesi adi yazılı şekle tâbidir. Yani rıza beyanının eş tarafından imzalanması gerekli ve yeterlidir. Ancak rıza somut ve belirli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce veya en geç sözleşmenin kurulması anında verilmelidir. Dolayısıyla gelecekte yapılacak kefalet sözleşmelerini de kapsayacak şekilde genel bir rıza verilemeyeceği gibi sözleşmenin yapılmasından sonra (geçersiz sözleşmeye geçerlik kazandırmak için de) rıza verilemez.
Türk Borçlar Kanunu’nun 584/1 inci maddesine göre rıza sonradan verilecek icazet ile tamamlanmadığından, eşin izni tamamlayıcı unsur değil geçerlilik unsurudur. (YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO: … KARAR NO: … )
Somut uyuşmazlıkta, davalı taraf kredi sözleşmesindeki eş rızası kısmındaki imzanın eşine ait olmadığını ileri sürmüştür.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davalının kefaleti Türk Borçlar Kanunu’nun 584/3. Maddesinde düzenlenen istisnalar arasında yer almamaktadır. Bu bakımdan dava konusu kefalette eş rızası geçerlilik şartıdır.
Mahkememizce davaya konu sözleşme aslı ile davacının eşi Hatice Kızıltuğ’un imzalı belge asılları ilgili kurumlardan dosyaya celp edilmiş, adı geçenin imza örnekleri alınarak karşılaştırmalı imza incelemesi yaptırılmıştır.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 2019/67981 Sayılı, 11/10/2019 tarihli raporunda, tersimi basit, taklidi kolay imza olması nedeniyle söz konusu imzanın aidiyetinin, bu meyanda sorulduğu üzere Hatice Kızıltuğ’un eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği şeklinde kanaat bildirilmiştir.
ATK raporu, kesin kanaat bildirmemesi nedeniyle hükme esas alınamayacağından Mahkememizce bu kez Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden oluşturulan heyetten rapor aldırılması gereği duyulmuştur. Bu doğrultuda aldırılan ve İstanbul Anadolu . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyasına sunulan 20/04/2021 tarihli raporda, uyuşmazlık konusu imzaların dava dışı Hatice Kızıltuğ’a ait olmadığı, kesin kanaat bildirir şekilde tespit edilmiştir.
Bahse konu 20/04/2021 tarihli rapor davacı taraf vekiline 03/06/2021 tarihinde usulünce tebliğ edilmiş, rapora karşı iki haftalık kesin sürede herhangi bir itiraz gelmediğinden rapor davacı yönünden kesinleşmiştir.
Yargıtay . HD’nin … Esas, … Karar sayılı ilamında vurgulandığı üzere, kefilliğe muvafakat verdiğine ilişkin belgedeki imzanın kefilin eşine ait olmadığının ortaya çıkması halinde geçerli bir kefaletten söz edilemez.
Hükme esas alınan Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinin 20/04/2021 tarihli raporuyla davalının eşi … kefilliğe muvafakat verdiğine ilişkin belgedeki imzanın kendisine ait olmadığının tespit edildiği, davalıya yöneltilen yemin teklifinin huzurda davalı tarafından usulünce eda edildiği, böylelikle usulüne uygun geçerli bir kefaletin olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
İtirazın iptali davalarında davası reddedilen davacı aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilebilmesi için takibin sadece haksız başlatılması yeterli olmayıp, aynı zamanda kötü niyetli olduğu ispatlanmalıdır. Dosya kapsamından ulaşılan vicdani kanaate göre takibin kötü niyetli başlatıldığı sabit olmadığından davacı aleyhine tazminata hükmedilmemiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Yasal şartları oluşmadığından davacı aleyhine haksız takip tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Peşin alınan 4.751,19TL harçtan alınması gereken 80,70TL harcın mahsubu ile fazla alınan 4.670,49TL bakiye karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan 5,20TL vekalet harcı masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı vekili yararına AAÜT’ye göre 36.617,16TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalanın karar kesinleştiğinde tarafına iadesine,
Dair ; davacı vekili ile davalı asıl ve vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince (2) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere ve oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/02/2022

Başkan Üye Üye Katip