Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1019 E. 2022/139 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO
KARAR NO :

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP :
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 09/11/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin müvekkilinden inşaatlarında kullanılmak üzere mermer, mermer işçiliği, döşemesi, montaj işlerine karşılık 11/08/2012 ile 29/08/2014 tarihleri arasında vadeleri bulunan 39 adet fatura toplamı 436.470,10TL olan borcunu vadelerinde ödemediğini, borcun ödenmemesi üzerine Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz etmesi üzerine icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiğini, yapılan itirazın haksız olduğunu, malzeme ve işçilik hizmetlerinin verilmesine rağmen borcun ödenmediğini, davalının da borcunu ödediğine dair herhangi bir belge sunamadığını, ticari defter kayıtlarında da bu durumun ortaya çıkacağını beyanla davalının icra takine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 02/01/2019 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın iddia ettiği gibi iş karşılığı verilmiş bir daire olmadığını, alınan dairenin bedeli ödenerek alındığını, dairenin devrediği iddia edilen …’in şirket ortağı olmadığını, davalı tarafın nakdi ödemeleri ve kıymetli evrak şeklindeki ödemelerin toplam borçtan mahsup edildikten sonra kalan bedel üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın tüm iddialarını yazılı belge ile ispat etmekle yükümlü olduğunu, müvekkil şirketin ortakları arasında ihtilaf olduğu düşünülse bile bu durumun dava konusu olmadığını beyanla talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 11/12/2018 havale tarihli cevap dilekçelerinde özetle; davacının davasını kabul etmediklerini, taraflar arasında yapılan sözleşme karşılığı alınan hizmet bedelinin ödendiğini, bu ödemelerin bir kısmının nakdi olarak, bir kısmının kıymetli evrak olarak bir kısmına karşılıkta daire tapusunun davacı şirketin talep ve talimatı ile şirket ortağı olan … devredilerek yapıldığını, davacı tarafın şirket ortakları arasındaki anlaşmazlıktan doğan bir durum olduğu kanısında olduklarını, icra takibine konu edilen fatura bedellerinin ödendiğini beyanla davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu 21/01/2019 havale tarihli ikinci cevap dilekçelerinde özetle; davacı tarafın devredilen dairenin iş karşılığı olmadığı iddiasının gerçek dışı olup verilen dairenin iş karşılığı verildiğinin açık olduğunu, bu durumun davacı şirket tarafından yazılı bir şekilde talep edildiğini, davacının alınan evin bedelinin ödendiği iddiasına karşılık buna ilişkin yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafın yazılı talebine istinaden …’e devredilen daireye ilişkin şirket ortağı olmadığı iddiasının kötü niyetli olduğu, kaldı ki şirket ortağı olmasa bile 3. kişiye devredilmesi talebinin olabileceğini, kaldı ki ticaret sicil kayıtlarının incelenmesinde …’in şirketin kuruluşunda ve sonraki yıllarda şirket ortağı olduğunun açık olduğunu, yapılan nakdi ve kıymetli evrak ödemelerinin de ticari defter ve kayıtlarda mevcut olup incelenmesi bu durumun da ortaya çıkacağını, davacı şirket ortakları arasındaki ihtilaf hakkında soruşturma dosyası açıldığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN NİTELİĞİ, DELİLLER, DEĞERLENDİRİLME VE GEREKÇE :
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı fatura alacağının tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava tarafları arasında akdedilen ve her iki tarafın da kabulünde olan 15/01/2012 tarihli sözleşme ile, davalının yüklenicisi olduğu inşaatlarda kullanılacak her türlü mermerin, davacı taşeron şirket tarafından, 480.000,00 TL bedel karşılığında imal edilerek montajının yapılması, iş bedelinin 245.000,00TL’lik kısmının inşa edilecek olan sitedeki . kat … bağımsız bölüm numaralı taşınmazın davacıya devri, geri kalan kısmının ise hakediş şeklinde davacıya ödeneceği konularında anlaşmaya varıldığı anlaşılmaktadır.
Bahse konu sözleşmede ifade edilen eserin davacı taşeron şirket tarafından yapılıp bitirilerek davalı şirkete teslim edildiği konusunda taraflar arasında anlaşmazlık bulunmamaktadır. Davalı iş sahibi tarafından eserde ayıp veya eksiklik bulunduğuna ilişkin herhangi bir itiraz ileri sürülmemiştir.
Taraflar arasındaki ihtilaf, davacının teslim ettiği esere ilişkin hakedilen ücretin davalı şirket tarafından ödenip ödenmediği, bu alacak nedeniyle başlatılan icra takibine yapılmış olan itirazın haklı olup olmadığı, hususlarından ibarettir.
Mahkememizce, Konya . İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası, Konya C. Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyası, Tefenni Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyası, Burdur Ticaret Sicil Müdürlüğünden davacı şirketin kayıtları, … Bankasından davalı şirketin banka hesaplarının ilgili yıllara ilişkin hesap ekstreleri, … Bankasından davacı şirketin banka hesaplarının ilgili yıllara ilişkin hesap ekstreleri, Tapu Müdürlüğünden devredilen daireye ilişkin tapu kayıtları celp edilerek incelenmiş, davalının ticari defterleri üzerinde muhasebe uzmanı bilirkişiye inceleme yaptırılarak rapor alınmış, davacı şirketin ticari defterleri üzerinde ise Tefenni Asliye Hukuk Mahkemesinin … talimat sayılı dosyası kanalıyla muhasebe uzmanı bilirkişiye inceleme yaptırılarak rapor alınmıştır.
Konya . İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı şirket tarafından davalı şirket aleyhine birden fazla faturadan kaynaklı alacağın tahsili amacıyla 308.503 TL asıl alacak ve 127.966,27 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 436.470,10 TL alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, süresinde yapılan itiraz üzerine takibin durdurulduğu ve iş bu davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Konya C. Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde; Dava dışı … tarafından, yine dava dışı … hakkında dosyamızın davacısı … …. Ltd. Şti.’nin bir takım mallarının hileli yollarla bir başka şirkete aktarıldığından bahisle yapılan şikayet üzerine, güveni kötüye kullanma suçundan soruşturmaya başlandığı, savcılıkça yapılan değerlendirme neticesinde … soruşturma, … karar sayılı 22/03/2017 tarihli karar ile şüpheli … hakkında takipsizlik kararı verildiği, bahse konu takipsizlik kararının itiraz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Tefenni Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Dava dışı … tarafından davalı şirket aleyhine ortaklıktan çıkma davasının açıldığı, mahkemece yapılan yargılama neticesinde … esas, … karar sayılı 26/04/2016 tarihli karar ile şirketten çıkma için haklı nedenin ispat edilememesi nedeniyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. İncelenen dosyanın davamıza etki etmeyeceği anlaşılmakla neticesinin beklenilmesi yoluna gidilmemiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesine göre; “Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” İspat yükü kenar başlıklı HMK’nın 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Belirtilen yasa hükümleri karşısında, alacağın tahsili için girişilen icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında kural olarak ispat yükü davacı alacaklıya aittir. Bununla birlikte itirazın iptali davasında davalı borçlunun ödeme savunmasında bulunması ya da borcu ortadan kaldıran diğer itirazları ileri sürmesi halinde ispat yükü yer değiştirecek ve davalıya geçecektir.
İş bu davada ispat yükü, ödeme savunmasında bulunan davalıda olup, davalı, borcu ödediğini ispatla yükümlüdür.
6100 sayılı HMK’nun 222. Maddesi; ” Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmünü içermektedir.
Mahkememizce dava taraflarının ticari defter ve belgeleri üzerinde muhasebeci bilirkişilere inceleme yaptırılarak rapor aldırılmıştır. Davacı şirketin defterleri Tefenni Asliye Hukuk Mahkemesinin … talimat sayılı dosyası üzerinden incelenmiş olup, bilirkişi 08/03/2021 tarihli raporunda, dava konusu faturaların tamamının karşılığı peşin alınmış gibi kasa ödemeleri yapılmış vaziyette davacının defterlerinde kayıtlı olduğunu, bununla birlikte banka kanalıyla yapılan ödeme tutarının 172.000,00TL olduğunu, davacının defterlerindeki peşin ödeme kaydının yanlışlık sonucu kayıtlarda yer aldığını, banka yoluyla yapılan ödeme tutarı dikkate alındığı takdirde borç bakiyesinin 308.529,49 TL olduğunu tespit etmiştir.
Davalının defterlerini inceleyen mali müşavir bilirkişi ise, 06/03/2020 tarihli raporunda, dava konusu faturaların tamamının davalının defterlerine işli olduğunu, bununla birlikte farklı tarihlerde yapılan ödemeler düşüldükten sonra davalı şirketin davacı şirkete borç bakiyesinin olmadığını tespit etmiştir.
Davaya konu sözleşmedeki eser bedelinin 245.000,00TL’lik kısmının işin yapılacağı konut sitesi olan … sitesindeki . kat, … bağımsız bölüm numaralı dairenin davacı şirkete veya onun göstereceği bir kişiye devri suretiyle ödeneceği tarafların kabulündedir.
Davalı vekilince dosyaya sunulan, davacı şirket tarafından davalı şirkete hitaben düzenlenen 20/05/2014 tarihli talep yazısında, haketmiş oldukları … sitesi . kat … bağımsız bölüm sayılı dairenin ortakları olan …’e devrinin yapılmasının talep edildiği görülmektedir. Burdur Ticaret Sicil Müdürlüğünün 27/06/2019 tarihli yazı cevabından anlaşıldığı üzere, adı geçen … bir dönem davalı şirketin ortağıdır. Dosyaya celp edilen tapu kayıtlarına göre, bahse konu taşınmazın davalı şirket adına kayıtlı iken 27/05/2014 tarihindeki devir işlemi ile …’e devredildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından her ne kadar devir tarihinde …’in şirket ortağı olmadığı ve bu sebeple yapılan devrin kendilerini bağlamadığı ileri sürülmüşse de, talep yazısında açıkça ifade edilmesine rağmen belirtilen ortağın gerçek ortak olmadığı şeklindeki savunmanın iyiniyet kuralına uygun düşmediği sonucuna varılmıştır. Buradan hareketle, 15/01/2012 tarihli sözleşme ve davacı şirketin düzenlemiş olduğu 20/05/2014 tarihli talep yazısı gereğince tapu devrinin gerçekleştiği ve dolayısıyla alacağın 245.000,00TL’sinin bu yolla tahsil edildiği kanaatine varılmıştır.
Davalı taraf taşınmaz devri haricinde kalan borcun ise banka havaleleri, elden ödemeler, çek ödemeleri yoluyla davacıya ödendiği iddiasını ortaya koymuştur. Davalının defterlerine göre banka veya çek yoluyla yapılan ödeme tutarı 256.750,00TL tutarındadır. Taraflar arasındaki sözleşmeye göre devredilen taşınmaza biçilen değer 245.000,00 TL olup bu miktar da ilave edildiğinde davalının defterlerine göre, dava konusu işe ilişkin olarak kesilmiş faturalardan doğan borcun tamamı ödenmiş vaziyettedir. Diğer yandan davacının defterlerinde, faturaların tamamının peşinen tahsil edilmiş olarak kayıtlı olduğu görülmektedir. TTK’nun 18.maddesi uyarınca her tacir basiretli davranmak yükümlülüğünde olup faturaların bu şekilde ödenmiş olarak ticari defterlere işlenmesi davacıya artık borcun ödenmediğini ileri sürme hakkı vermez. Nitekim Yargıtay .Hukuk Dairesi’nin … E., … K. 25.02.2016 tarihli ve … E…. K. 05.04.2016 tarihli kararlarında vurgulandığı üzere kapalı fatura borcun ödendiğine karine olup aksinin alacaklı olduğunu iddia eden tarafça kanıtlanması gerekir. Bu bakımdan davacı defterlerini inceleyen bilirkişinin faturaların sehven kaydedildiği ve kalan borç bakiyesinin 308.529,49 TL olduğu yönündeki tespiti mahkememizce benimsenmemiştir. Kaldı ki getirtilen banka kayıtlarına göre yalnızca banka havalesi yoluyla yapılan ödeme tutarı bile 172.000,00 TL olup; davacının defterlerinde banka yoluyla yapılan ödemelere ilişkin olarak da herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.
Bu itibarla dava konusu faturalardan kaynaklı borcun davalı tarafından ödenmiş olduğu anlaşıldığından sübuta ermeyen davanın reddi gerekmiştir.
İtirazın iptali davalarında davası reddedilen davacı aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilebilmesi için takibin sadece haksız başlatılması yeterli olmayıp, takibin aynı zamanda kötü niyetli olduğu ispatlanmalıdır. Dosya kapsamından ulaşılan vicdani kanaate göre takibin kötü niyetle başlatıldığı sabit olmadığından davacı aleyhine tazminata hükmedilmemiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Yasal şartları oluşmadığından davacı aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Peşin alınan 7.453,82TL harçtan alınması gereken 80,70TL harcın mahsubu ile fazla alınan 7.373,12TL bakiye karar harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan 5,20TL vekalet suret harcı yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı vekili yararına AAÜT’ye göre 38.873,51TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalanın karar kesinleştiğinde tarafına iadesine,
Dair ; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince (2) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere ve oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.23/02/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …