Emsal Mahkeme Kararı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/938 E. 2022/434 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO:

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ :

DAVALILAR : 1- … – … …
2- … – … …
VEKİLİ :
DAVALILAR : 3- … – … …
4- … – … …
5- … – … …
VEKİLİ :
DAVALILAR : 6- … – … …
7- … – … …
8- … – … …
VEKİLİ :
DAVALILAR : 9- … – … …
10- … – … …
11- … – … …
12- … – …
13- … – … …
14- … – … …
15- … – … …
16- … – … …
17- … – … …
18- … – … …
19- … – … …
20- … – … …
21- … – …

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizce yapılan açık yargılama sonununda;
HEYETİMİZCE GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP :
Davacılar … ve … Konya . Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş oldukları ortak imzalı 11/09/2012 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı … adına yönetici ve temsilcilerinin din istismarı yaparak izinsiz ve kaçak yollarlar örgütlenerek döviz bazında paralar topladıklarını, kendilerini de maddi ve manevi olarak mağdur bıraktıklarını, davalı … yöneticileri hakkında Konya . Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ceza davasında mahkumiyet kararı verildiğini, yöneticilerinin Sermaye Piyasası Kurulunun ilgili maddelerini ihlal ederek usulsüz bir şekilde para topladığını, kendilerine şirket ortağı olduklarına ilişkin verilen hisse senedi adı altındaki belgelerinde kanunen geçersiz olup resmi geçerliliğinin bulunmadığını, 237.627,00 Alman markı …’dan, 16.605,00 Alman markı da …’dan olmak üzere toplam 254.232,00 Alman markının davalı …’e verdiklerini, paraları verirken yöneticilerin sözlü olarak istedikleri zaman parayı geri alabileceklerini söylediklerini, sözleriyle kendilerine inandırıp güven sağladıklarını, kendilerini kanun ve yönetmeliklerle ilgili bilgi verilmediğini ve bu şekilde dolandırıldıklarını, kendilerine ne ana parayı ne de kar payının verilmediğini, kendilerine verilen hisse senedi bedeli ile ödemiş oldukları paranın da tutmadığını, Almanya’nın değişik şehirlerinde yüksek kar payları verileceği vadiyle insanların kandırıldığını ve para toplandığını beyanla şirketin yağmalanıp tamamen talan edilmesi ile mağdur duruma düştüklerini, şirket yöneticileri hakkında bir çok ceza davasının da devam ettiğini beyanla fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 8.000,00TL’nin davalılardan tahsilini, hüküm kurulurken davalı şirkete vermiş oldukları 254.232,00 Alman markının döviz kuru göz önünde bulundurularak hüküm kurulmasını, davalıların mal varlıklarına ihtiyati tedbir konulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davalılar üzerine bırakılmasını talep etmişlerdir.
Davacı … vekili mahkememize vermiş olduğu 28/03/2019 havale tarihli ıslah dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde 8.000,00TL olarak talep ettikleri alacak taleplerini 8.706,35TL arttırarak 16.706,35TL olarak davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı … vekili mahkememize vermiş olduğu 04/02/2022 havale tarihli açıklama dilekçesinde özetle; açılan davanın tam dava olup Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında görülen talep haricindeki bölümün dava edildiğini, davanın tam dava olarak değerlendirilmesine karar verilmesini talep etmiş, aksi kanaat olursa ıslah dilekçesindeki talepleri gibi karar verilmesini talep etmiş, ayrıca davanın iki davacı olarak açıldığını, mahkememizce verilen tefrik kararı ile davacı … yönünden dosyanın ayrı bir esas kaydı yapılarak bu dosya üzerinden devam edildiğini, dava dilekçelerindeki talep ettikleri 8.000,00TL’lik taleplerinin 6.000,00TL’lik kısmının müvekkili … yönünden ana davada, 2.000,00TL’lik kısmının müvekkili … yönünden ise bu davada olduğunu beyanla talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAPLAR:
Davalı … vekili mahkememiz ana dosyasına vermiş olduğu 23/05/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle zamanaşımı itirazlarının olduğunu, davanın zamanaşım süresi olan 15 yıllık süreden sonra açıldığını bu nedenle zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmesini, müvekkilinin davacılara tanımadığını, ticari ilişkisinin ve para alışverişinin olmadığını, müvekkilinin davaya konu edilen söz konusu şirketle ilgisinin 1999 yılında yapılan genel kurulla sona erdiğini, yönetimde bulunduğu dönemlerde de imza yetkisinin olmadığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, açılan davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını bunun usul ve esaslara aykırı olup usul yönünden de itirazlarının olduğunu, davacıların dava dilekçelerindeki beyanları ile şirkete ortak olmak amacıyla para verdiklerini, verdikleri paralar ile hisse senedinde yazan bedeller arasında büyük farklar olduğunu ileri sürdüklerini ancak ortakların ortak oldukları şirketten paylarını talep etmek gibi yasal bir haklarının olmadığını bu nedenle de açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin da davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … mahkememiz ana dosyasına vermiş olduğu 28/05/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacıların dava dilekçesi ile kendilerine hakarete varacak ithamlarda bulunduklarını bununla ilgili tazminat haklarının saklı tutulduğunu, … Holdingin iddia edildiği gibi illegal bir kuruluş olmadığını, davacıların beyanlarının yanıltıcı olduğunu, şirketin usul ve esaslara uygun olduğunu, pek çok ortağının olup ortaklarının hissedar olmaktan mutluluk duyduğu bir şirket olduğunu, 1999 yılından sonra şirkete yeni ortak alımı olmayıp şirket kasasına tek kuruş girmediğini, kendisinin yönetimde olmadığı dönemlerde yapılan işlemlerden sorumlu tutulamayacağını, kendisinin 16/07/2000 tarihindeki genel kurulla yönetime istemeden seçildiğini, kendisinin yönetime talip olmayıp istememesine rağmen isminin yönetime yazıldığını, 5 gün sonra noter ihtarı ile istifa ettiğini, istifasının kabul edilmediğini uzun bir zaman sonra öğrendiğini ve yönetime devam etmek zorunda kaldığını, kendisini yönetimde olduğu dönemde hiçbir şekilde para toplama, ortak alımı, hisse senedi basımı işlerinin olmadığını, kendisinin emekli maaşı ile geçinen biri olup mal varlığının olmadığını, kirada oturduğunu, kendisinin de tüm birikiminin bu şirkete gittiğini, şirket yüzünden kendisinin de mağdur olduğunu, aile düzenin bozulduğunu, 2003 yılında yönetimdeki görevini devrettiğini, görevini kötüye kullanmadığını, haksızlığa uğradığını beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davacı taraftan tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili mahkememiz ana dosyasına vermiş olduğu 11/06/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazlarının olduğunu, davanın görevli mahkemeye açılmadığını, görev yönünden usulden ret kararı verilmesini, davanın dava açma şartları yerine getirilmeden açıldığını bu nedenle de davanın reddine karar verilmesini, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının da usul ve esaslara uygun olmadığını, müvekkilinin bir dönem yönetimde olduğu şirketin büyük bir şirket olup müvekkilinin şahsi sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin ceza davasında mahkumiyet kararı verilerek hapis yattığı iddiasının da gerçek dışı olduğunu, davacının hisse senedi alarak ortak olduğu şirketten istediği zaman çıkacağı, yüksek kar payları verileceği gibi bir vaadin söz konusu olmayıp bunun ve diğer iddiaların davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, şirketin usul ve esaslara uygun olarak faaliyette bulunduğunu beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin da davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … mahkememiz ana dosyasına vermiş olduğu 19/06/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı, usul ve husumet itirazlarının olduğunu, davacıların dava dilekçelerindeki beyanları ile şirkete ortak olmak amacıyla para verdiklerini, verdikleri paralar ile hisse senedinde yazan bedeller arasında büyük farklar olduğunu ileri sürdüklerini ancak ortakların ortak oldukları şirketten paylarını talep etmek gibi yasal bir haklarının olmadığını bu nedenle de açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin da davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili mahkememiz ana dosyasına vermiş olduğu 28/06/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı, usul ve husumet itirazlarının olduğunu, davacıların dava dilekçelerindeki beyanları ile şirkete ortak olmak amacıyla para verdiklerini, verdikleri paralar ile hisse senedinde yazan bedeller arasında büyük farklar olduğunu ileri sürdüklerini ancak ortakların ortak oldukları şirketten paylarını talep etmek gibi yasal bir haklarının olmadığını bu nedenle de açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin da davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili mahkememiz ana dosyasına vermiş olduğu 02/07/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazlarının olduğunu, davanın görevli mahkemeye açılmadığını, görev yönünden usulden ret kararı verilmesini, davanın dava açma şartları yerine getirilmeden açıldığını bu nedenle de davanın reddine karar verilmesini, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının da usul ve esaslara uygun olmadığını, müvekkilinin bir dönem yönetimde olduğu şirketin büyük bir şirket olup müvekkilinin şahsi sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin ceza davasında mahkumiyet kararı verilerek hapis yattığı iddiasının da gerçek dışı olduğunu, davacının hisse senedi alarak ortak olduğu şirketten istediği zaman çıkacağı, yüksek kar payları verileceği gibi bir vaadin söz konusu olmayıp bunun ve diğer iddiaların davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, şirketin usul ve esaslara uygun olarak faaliyette bulunduğunu beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin da davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalılar …, … , …, … ve … vekili mahkememiz ana dosyasına vermiş olduğu 02/09/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazlarının olduğunu, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının da usul ve esaslara uygun olmadığını, davacıların para verdikleri dönemde müvekkillerinin hiçbirisinin şirketin yönetiminde olmadığını, müvekkillerinin en erken 19/12/1999 tarihinde yönetimde olduklarını, verilen paranın bu tarihten önce olduğunu, davacıların hisse senetlerini başkasından devraldıklarını, hisse senetlerinin ilk sahiplerinin kendileri olmadığını, davacıların şirket ortağı olduklarının şirket kayıtlarında geçtiğini, genel kurul tutanaklarında isimlerinin bulunduğunu, müvekkillerinin yönetimde olduğu dönemde bile yapılan işlemlerden yönetim kurulunun sorumlu tutulamayacağını, davacının hangi tarihte kime hangi belge ile para verdiğini ispat etmesi gerektiğini beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin da davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … mahkememiz ana dosyasına vermiş olduğu 04/11/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacıların dava dilekçesinin hakaret ve iftiralarla dolu olup nezaket dışı söylemlerinin olduğunu, bununla ilgili yasal haklarının saklı kalmak kaydıyla kendisinin neden davalı olarak gösterildiğini anlamadığını, kendisinin şirketin muhasebe kayıtlarını tutmak dışında bir bağının olmadığını, daha sonra bu işi de bıraktığını, yöneticilik yapmadığını, davacıların para yatırdığı dönemde bile muhasebe kayıtlarının kendisi tarafından tutulmamış olabileceğini, kendisinin işinin muhasebe kaydı tutmakla sınırlı olduğunu, hisse senedi düzenlemek ya da para toplamak gibi bir işinin olmadığını, davacıların iddialarının gerçek dışı olduğunu beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin da davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … mahkememiz ana dosyasına vermiş olduğu 30/12/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacıların dava dilekçesinin hakaret ve iftiralarla dolu olup nezaket dışı söylemlerinin olduğunu, bununla ilgili yasal haklarının saklı kalmak kaydıyla kendisinin neden davalı olarak gösterildiğini anlamadığını, kendisinin şirkette SGK’lı personel olarak çalıştığını, hiçbir dönemde yönetici ve yetkili olmadığını, adı geçen şirketin hiçbir davasında yargılanmadığını, davacıların iddialarının gerçek dışı olduğunu beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin da davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … mahkememiz ana dosyasına vermiş olduğu 30/12/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacıların dava dilekçesinin hakaret ve iftiralarla dolu olup nezaket dışı söylemlerinin olduğunu, bununla ilgili yasal haklarının saklı kalmak kaydıyla kendisinin neden davalı olarak gösterildiğini anlamadığını, kendisinin şirketin ortağı olmaktan başka hiçbir bağının olmadığını, hiçbir dönemde yönetici ve yetkili olmadığını, adı geçen şirketin hiçbir davasında yargılanmadığını, davacıların iddialarının gerçek dışı olduğunu beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin da davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … mahkememiz ana dosyasına vermiş olduğu 22/08/2014 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacıların dava dilekçesinin hakaret ve iftiralarla dolu olup nezaket dışı söylemlerinin olduğunu, bununla ilgili yasal haklarının saklı kalmak kaydıyla kendisinin neden davalı olarak gösterildiğini anlamadığını, kendisinin şirkette SGK’lı personel olarak çalıştığını, hiçbir dönemde yönetici ve yetkili olmadığını, adı geçen şirketin hiçbir davasında yargılanmadığını, davacıların iddialarının gerçek dışı olduğunu beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin da davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Diğer davalılara usulüne uygun yapılan tebligata rağmen dosyaya cevap dilekçesi sunmadıkları anlaşılmıştır.
DELİLLER;
Mahkememizce,
Konya . Sulh Ceza Mahkemesinin … esas, … esas, … esas,
Konya . Asliye Ceza Mahkemesinin … esas, … esas,
Konya . Asliye Ceza Mahkemesinin … esas,
Konya . Asliye Ceza Mahkemesinin … esas,
Konya . Asliye Ceza Mahkemesinin … esas,
Konya . Asliye Ceza Mahkemesinin … esas,
Konya . Asliye Ceza Mahkemesinin … esas, … esas,
Konya . Ağır Ceza Mahkemesinin … esas,
Konya . Ağır Ceza Mahkemesinin … esas, … esas, … esas,
Konya . Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas,
Bolu . Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas,
Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas, … esas,
Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyaları ve bu dosyalarda verilen karar suretleri celp edilmiş,
Ticaret ve Sicil Müdürlüğünden davalıların … Holdingin kuruluşundan bugüne kadar yönetim veya denetçi olarak görev yapıp yapmadıklarına ilişkin bilgi ve belgeler celp edilmiş, SPK’dan holdingin ortaklar listesi, tahsilat listeleri, ödeme listeleri ve benzer isimler altında listeler celp edilmiş, SPK kayıtları üzerinde dosya kapsamında muhasebeci bilirkişiden rapor alınmış, şirket kayıtları ve belgeleri üzerinde muhasebe ve finans uzmanı bilirkişiden rapor alınmıştır.
DAVANIN NİTELİĞİ, DEĞERLENDİRİLME VE GEREKÇE :
Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemlerine ilişkindir.
Dava, davacılar … ve … için ihtiyari dava arkadaşı olarak birlikte açılmış ise de, mahkememizce 15/07/2015 tarihli duruşmada verilen ara karar gereğince davacı … yönünden dosyanın tefrik edilerek mahkememiz … esasına kaydedilmiş, davacı … yönünden iş bu esas üzerinden, diğer davacı … yönünden ise … esas sayılı dosya üzerinden yargılamaya devam edilmiştir.
Dava dilekçesinde, davacı …’un yatırdığı para miktarı 16.605,00 Alman Markı olarak belirtilmiş, sonrasında netice-i talep kısmında dava değerinin 8.000,00TL olarak belirtilmiştir. Yargılama sırasında davacı vekilince yapılan açıklamada … yönünden talep edilen alacak miktarının 6.000,00TL, davası tefrik edilen … yönünden ise talep edilen alacak miktarının 2.000,00TL olarak beyan edilmiştir. Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu ve ayrıca davacı vekilinin dosyaya sunduğu 28/03/2019 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini arttırdığı görüldüğünden ve kısmi olarak açılan dava yargılama sırasında tam davaya dönüştürülemeyeceğinden, her ne kadar yargılama sırasında davacı vekilince çelişkili izahatlarda bulunulmuş ise de, dava dilekçesi esas alınarak ve dava dilekçesindeki anlatımla bağlı kalınarak davanın 2.000,00TL’lik kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafça yüksek oranda kar verileceği ve yatırılan paranın istenildiği an çekilebileceği vaadi ile kendisinden para tahsil edildiği, ancak, bir süre sonra talep edilmesine rağmen toplanan paraların geri verilmediği iddia edilmiştir. Davalı tarafın bir kısmı, davacının para yatırdığı dönemde şirkette para toplama veya temsil yetkilerinin bulunmadığını ileri sürerek kendilerine bir sorumluluk yüklenemeyeceğini savunmuş, davalı tarafın bir kısmı ise, davacı ile şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulduğunu ve bu sebeple ortaklık için yatırılan sermayenin geri istenemeyeceğini savunmuştur.
4121 sayılı TMK’nun 50. maddesi: “Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır. Organlar, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar. Organlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar.” hükmünü içermektedir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 2. maddesi:”(1)Bu Kanunda aksi öngörülmemiş veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse:
a) Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukukî sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanır.
b) Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukukî fiiller, bağlayıcılıkları ve hukukî sonuçları itibarıyla, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tâbidir.
c) Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanır.
(2) Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olan davalarda, mahkeme herhangi bir sebeple 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununu uygulamışsa, kararında bunu ve gerekçesini açıkça belirtir.
(3) Bu Kanunda kullanılan “eski hukuk” terimi, 6762 sayılı Kanunu ve bu Kanun ile ilgili diğer mevzuatı ifade eder.” hükmünü içermektedir.
Somut olayda davacının en son para yatırdığı tarih 6762 sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu tarihe denk geldiğinden uyuşmazlığın çözümünde 6762 sayılı TTK hükümlerinin tatbikinin gerektiği kanısına varılmıştır.
6762 sayılı TTK’nun 336. maddesi:, “İdare meclisi azaları şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsan mesul olamazlar. Ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler.
1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vukubulan ödemelerin doğru olmaması;
2. Dağıtılan ve ödenen karpaylarının hakiki olmaması;
3. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması;
4. Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi;
5. Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması.
Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319 uncu madde gereğince idare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazım gelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz.” hükmünü içermektedir.
6762 sayılı TTK’nun 337. maddesi: “Yeni seçilen veya tayin olunan idare meclisi azaları, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeğe mecburdurlar. Aksi halde seleflerinin mesuliyetlerine iştirak ederler.” hükmünü içermektedir.
Yargıtay .Hukuk Dairesinin emsal nitelikteki … Esas … Karar sayılı kararı: “…6762 sayılı TTK’nun 329. ve 405. maddeleri uyarınca, anonim şirket ortakları kural olarak şirkete yatırdıkları sermayeyi geri isteyemezler. Ayrıca yetkili kurulların bir kararı olmadıkça da anonim şirketler, pay senetlerini nominal bedellerinin üzerinde halka arz edemezler. Sermaye artırımlarında, yeniden ihraç edilecek payların taliplilerine “primli” olarak tahsis edilmesi mümkündür. Bunun için de, prim miktarı hakkında genel kurul kararı olması ve nominal değeri aşan ödemelerin (prim) TTK’nın 466/1. maddesi uyarınca kanuniyedek akçeye eklenmesi ve anılan hükümlerin uygulanabilmesi için de ortada geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunması gerekmektedir. Anonim şirketlerde hisse sahibi olmanın iki yolu vardır, bunlar aslen veya devren pay sahibi olunmasıdır. Aslen pay sahibi olunması şirketin kuruluşunda ya da sermaye artırımında sermayeden pay alma yolu ile pay sahibi olma, devren pay sahibi olma ise, bir anonim ortaklıkta pay sahibi olan bir kişiden sahibi olduğu hisselerin satın alınarak pay sahibi olunmasıdır. Davalı tarafından davacının şirket ortağı olduğu iddia edilerek şirket pay defterinin davacıya ait kısmının fotokopisi dosyaya sunulmuş ise de, bu kayıtta davacının hangi tarihte ve nasıl pay sahibi olduğu, devren mi yoksa, aslen mi pay sahibi olduğu belli değildir. Davacının devren pay sahibi olması halinde, hisse devreden kişinin kim olduğu, davalı şirketin ortağı olup olmadığı, davacının ortaklığına ilişkin bu kaydın ortaklık durum belgesine göre yapılıp yapılmadığı belli olmadığı gibi, davacının davalı şirkete ait sermaye hesabı içinde pay sahibi olup olmadığı da belli değildir. Bununla birlikte davacının ortak sıfatıyla genel kurullara katıldığı veya usulünce dağıtılmasına karar verilen kar payını aldığı veya başka bir şekilde ortaklığın benimsenmesi sonucunu doğuracak bir ilişkiye girip girmediği de belli bulunmamaktadır. Bu nedenle uyuşmazlık, davacının davalı şirketin ortağı olup olmadığı, dolayısıyla taraflar arasındaki ilişkinin davalı şirketin savunduğu şekilde bir ortaklık ilişkisi mi, yoksa davacının iddia ettiği şekilde yüksek kar payı vaadi ile tasarrufların davalı şirket nezdinde değerlendirilmek üzere davalıya para verildiği, yani 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 10. maddesinde düzenlenen mevduat ilişkisi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Dosyada mübrez bilirkişi kurulu raporunda, ortaklar pay defterine göre davacının ortak olarak kayıtlı olduğu, buna göre davacının davalı şirketin ortağı olduğuna ilişkin tesbit yapılmış ise de, yapılan inceleme ve varılan sonuç yeterli değildir. Zira, davacının şirket ortağı olduğunun ispatı için pay defteri tek başına yeterli değildir.
Bu itibarla, mahkemece, aynı veya başka bir bilirkişi kuruluna davacının sahih bir şekilde davalı şirketin ortağı olup olmadığının tespiti için davalı şirketin tüm ticari defter ve kayıtları ile hisse devir tarihinden dava tarihine kadar davalı şirketin yapmış olduğu genel kurullara ait tutanaklar ve hazirun cetvelleri incelenerek davacıya hisse senedi verilip verilmediği, senedin bir değerinin bulunup bulunmadığı, bu hisselerin davalı şirketin sermayesinde temsil edilip edilmediği, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği ve davacıya kar payı dağıtılıp dağıtılmadığı hususları açıklığa kavuşturulmalı ve bu inceleme sonucunda davacının ortaklığının sahih olmadığı, pay defterindeki kaydın diğer kayıtlarla örtüşmediği anlaşıldığı taktirde davacının ödediği miktarın tahsiline karar verilmesi gerektiği, aksi halde, yani davacının şirket ortağı olduğunun belirlenmesi halinde bu durumda davacıya verilen pay senetlerinin o tarih itibariyle nominal değerinin ne olduğu, şayet davacıdan nominal değer üzerinden bir bedel alınmış ise primli hisse senedi çıkarılması yolunda bir kararın bulunup bulunmadığının tesbiti ile varsa davacıdan fazla alınan bedelin iadesine karar verilmesi gerektiği, buna göre açıklanan tüm bu hususların tereddütsüz şekilde ortaya konulması ve SPK raporu ile işbu raporda varılan tespitler de incelendikten sonra sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” şeklindedir.
Mahkememizce yargılama sırasında yürürlüğe giren 3332 sayılı Yasa’nın Geçici 4. maddesinin bu davamıza uygulanıp uygulanamayacağı araştırılmıştır. 3332 sayılı Yasa’nın Geçici 4. maddesi kapsamındaki şirketlerin sadece … Holding A.Ş., … Holding A.Ş. ve … Holding A.Ş. olması, bu davanın ise … ve yöneticileri ile çalışanlarına karşı açılması, …’nin 3332 sayılı Yasa’nın Geçici 4. maddesi kapsamındaki şirketlerden olmaması nedeniyle, bu davaya 3332 sayılı Yasa’nın Geçici 4. maddesinin uygulanamayacağı tespit edilmiştir.
Eldeki davada davacı, davalı …Ş.’ye para yatırdığını, şirket yetkililerinin yurt dışında yatırılan paraların istenildiği an iade edileceği konusunda vaatlerde ve aldatıcı reklamlarda bulunduklarını, davalıların bu şirketin yöneticileri, denetçileri ve şirket namına para toplayanları olup, haklarındaki dolandırıcılıktan verilen ceza mahkumiyeti kararının kesinleştiğini beyan ederek, yatırılan paraların faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalıların bir kısmı tarafından zamanaşımı itirazında bulunduğu görülmüştür. Yargıtay . HD.nin 02/10/2014 gün ve … E. … K. sayılı emsal içtihadında da belirtildiği üzere, “Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın istirdadı istemlerine ilişkin olup… üzerinde durulması gereken öncelikli husus, davada zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığıdır. Her ne kadar bir borçlunun borcunun zamanaşımına uğradığını ileri sürmesi ve bu yolla borcunu ödemekten kaçınması, tüm çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi Türk hukuku bakımından da kanunen kendisine tanınan bir hak olup, zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi tek başına borçlunun dürüstlüğe aykırı bir davranışı olarak kabul edilemez ise de bazı hallerde zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi dürüstlük kuralıyla bağdaşmayabilir (… , … , Borçlar Hukuku Genel Hükümler 2009, s. 482). Zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin hangi hallerde dürüstlük kuralına aykırı bulunduğu hususunda normatif bir düzenleme bulunmadığından, bu hususun varit olup olmadığının her somut uyuşmazlığın özellikleri nazara alınarak değerlendirilmesi gerekir.
Bilimsel ve yargısal içtihatlarda davacının dava açmaması için oyalanması durumu dürüstlük kuralına aykırılık olarak kabul edilmektedir (… , s:482 vd.). Somut uyuşmazlıkta da taraflar arasında çekişmesiz olduğu üzere, yurt dışında çalışan davacılardan “Ortaklık Durum Belgesi” başlıklı belge karşılığında para tahsil edilmiş ve davalı tarafın da kabulünde olduğu üzere toplanan paralar Türkiye’ye gönderilmiş bulunmaktadır. Her ne kadar davalı taraf bu paralar karşılığında davacıların ortak yapıldığını savunmuşsa da, bu konumdaki kişilerin gerçekten ortak olup olmadığının ve davalıların bu anlamda bir haksız fiillerinin bulunup bulunmadığının anlaşılması, ancak yukarıda anılan ve uzun süren hukuk ve ceza davalarında yapılacak incelemeler sonucunda mümkün olacaktır. Davadaki zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde bu olguların göz önünde bulundurulması gerekeceği tabiidir. Burada nazara alınması gereken bir başka husus da (HUMK’nın 235 ve HMK’nın 187/2 nci maddesi uyarınca herkesçe bilinmesi nedeniyle çekişmesiz olan) davalıların faizin haram olduğu kavramından hareketle yurt dışında toplanan paralarla Türkiye’de çok büyük yatırımlar yapılacağı, yatırımcılarına önemli ölçüde kâr payı verileceği, paraların istendiği an geri ödeneceği, şirkete para yatırıldığını ispat etmeye yönelik ortaklık durum belgesi ve … Holding A.Ş.’ne ait hisse senetlerinin sonradan teslim edileceği, paraların geri alınmak istendiğinde, hisse senetlerinin şirketçe geri alınması karşılığında ödemelerin temsilcilik adresinde yapılacağı yönünde reklamlar yapması ve taahhütlerde bulunmasıdır. Davacı taraf da davada bu nedenle davalı şirketlere para verildiği iddiasındadır. Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davalı taraf davada bir yandan davacıların davalı şirketlerin ortağı olduğunu bildirirken, diğer yandan yatırılan paranın istendiği an geri alınabileceğine inandırılıp, güven telkin edilen ve yurt dışında yatırdığı parasını alamayacağının anlaşılması üzerine işbu davayı açtığı ileri sürülen davacılara karşı, paranın yatırılış tarihine göre zamanaşımı süresinin dolduğunu savunmaktadır. Bu şekilde zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşır bir tutum olmadığı açıktır.”
Yukarıda yazılı Yargıtay emsal içtihadında da belirtildiği üzere, davalıların haksız fiil ve dolandırıcılık teşkil ettiği kesinleşen ceza mahkemesi ilamı ile sabit olan eylemleriyle, …’ye para yatıran kişileri yatırdıkları paraları istenildiği an geri alabilecekleri konusunda vaatlerde bulunup aldatarak, bir çok kişiden para toplamak suretiyle kendilerine haksız menfaat temin ettiklerinin iddia edilmesi karşısında zamanaşımı itirazının hakkın kötüye kullanılmasını teşkil edeceği sonucuna varılarak zamanaşımı itirazları reddedilmiştir.
Bir kısım davalıların paranın yatırıldığı dönemde ilgili şirkette yönetici olmadıklarını beyan ederek davanın reddini talep etmiş iseler de, davalı şirketin ve davalı yöneticilerden bir kısmının taraf olduğu aynı dava konusuna ilişkin Yargıtay . Hukuk Dairesinin … Esas, … Karar sayılı 01/04/2014 tarihli kararında; “…davacı delilleri arasında yer alan Konya . Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E , … K sayılı dosyasındaki 12 sanıktan 8 tanesi dosyamızın davalıları olup, ceza mahkemesince kamuoyunda geniş çapta yankı uyandıran tüm eylem ve işlemlerden sanıkların bilgilerinin olmamasının hayatın olağan akışına uygun bulunmaması gerekçesiyle sanıkların savunmalarına itibar edilmemiş, sanıkların şirket yöneticisi sıfatıyla birlikte hareket ederek, mağdurların hulus ve saffetinden istifade ile kendilerine haksız çıkar sağlamak suretiyle mağdurlara karşı nitelikli dolandırıcılık suçunu işledikleri kabul edilerek ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Yargıtay . CD’nin 04.07.2007 tarih … E, … K sayılı ilamı ile de dosyamızın davalıları olan sanıkların yönetim kurulu üyesi veya şikayetçilerden para toplayan ve şirketin parasal işlemlerinde görevli oldukları kabul edilerek sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen cezanın onanmasına karar verilmiştir. Söz konusu ceza dosyasında suç tarihi Nisan 1998 ve sonrası olarak gösterilmiş, ceza davasına dayanak iddianamede ise suç tarihi 1998-1999 ve sonrası olarak davacıdan para toplanan tarihi de kapsar şekilde gösterilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde, davalıların haksız fiiline dayanmış olup, ceza mahkemesi kararı ile de dava dilekçesinde iddia edilen eylemlerin doğruluğu sabit olduğuna göre eksik incelemeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Bu durumda, davalıların mahkum oldukları ceza dosyası bu dosya içine getirtilerek, bu dosyada müşteki ve müdahil olan kişilerden hangi tarihlerde para toplandığı sanıkların hangi tarihlerde görevli oldukları incelenip dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmediği…” hususlarının belirtildiği görülmüştür.
Mahkememizce Konya . Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasına ilişkin ilgili belge suretleri getirtilmiş olup, Konya . Ağır Ceza Mahkemesi’nin 23/11/2005 gün ve … E. … K. sayılı ilamı ile, dosyamızdaki bir kısım davalıların da yer aldığı ve dava dışı kişilerin de sanık olarak yargılandığı davada, suç tarihi olarak gösterilen 1998 yılı ve sonrasında …’nin yönetim kurulu başkanı ve üyeleri olan sanıkların şirket yöneticisi sıfatıyla da birlikte hareket ederek sermayeye ihtiyaçları olduğu beyanıyla, güçlü ve güvenilir şirket görüntüsü vererek bu görüntülerine inandırıcılık sağlamak açısından başlangıçta taahhütlerine uygun hareket ederek, yurt içi ve yurt dışındaki vatandaşlardan para toplayıp şirkete para akışını sağladıktan sonra vaad ve taahhütlerine uymayarak müşteki ve mağdurların hulus ve saffetlerinden istifade ile kendilerine haksız çıkar sağlamak suretiyle mağdurlara karşı nitelikli dolandırıcılık suçunu işledikleri, bir kısım sanıkların şirket yönetim kurulu üyesi olmalarına rağmen, şirketin faaliyetlerinde görev almadıklarına ilişkin savunmalarının yönetim kurulunun tüm işlemlerinde imzalarının bulunmasına, kamuoyunda geniş çapta yankı uyandıran tüm ve bu eylem ve işlemlerden bilgilerinin olmamasının hayatın olağan akışına uygun uymamasına ve dosya kapsamına binaen itibaren şayan görülmediği, sanıkların şirket yöneticisi olup, eylemlerini bu sıfatlarıyla gerçekleştirmiş olmaları nedeniyle, eylemlerinin dolandırıcılık suçuna uyacağı gerekçesiyle sanıkların cezalandırılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay . CD’nin 04/07/2007 gün ve … E. … K. sayılı ilamı ile onanmakla 04/07/2007 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davalılardan … yargılanmanın yenilenmesi talebinde bulunmuş ise de; talebi Konya . Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11/10/2012 gün ve … E. … K. sayılı ilamı ile reddedilmiş, verilen karar Yargıtay denetiminden geçerek 01/10/2013 tarihinde kesinleşmiştir.
Davalılardan … ve … tarafından da yargılanmanın yenilenmesi için dava açıldığı, açılan davanın Konya . Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. sırasına kaydedildiği, bu davanın halen derdest olduğu anlaşılmıştır. Bu davalılar hakkında Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen ceza mahkumiyeti kararının varlığı karşında, yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkin davanın sonucunun beklenilmesi zorunlu görülmediğinden beklenilmesi talebi reddedilmiştir.
Dosyaya celp edilen ticari sicil kayıtlarında görüldüğü üzere davalıların tamamının para yatırlan dönemde ve sonrasında şirket yöneticisi ya da denetçisi oldukları veyahutta para toplama yetkisine haiz olarak tahsilat makbuzlarında isimlerinin görüldüğü, davalıların bir kısmı sonradan şirket yöneticisi veya denetçisi sıfatıyla davalı …Ş.’de görev almış iseler de, kesinleşen ceza mahkemesi ilamı ile davalıların tamamının 1998 ve sonrası dolandırıcılık eyleminden dolayı sorumlu tutulup mahkumiyetlerine karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi karşısında dava tarihi itibariyle uygulanması gereken 818 sayılı BK’nun 53. maddesi gereğince, fiili illiyet bağına ilişkin ceza mahkemesi tespitinin hukuk hakimi açısından da bağlayıcı olacağı kanaatiyle bütün davalıların davacının yatırdığı bedelin iadesinden sorumlu oldukları kabul edilmiştir .
Öte yandan 6762 sayılı TTK’nun 337. maddesindeki, yeni seçilen veya tayin olunan idare meclisi azaları, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeğe mecburdurlar. Aksi halde seleflerinin mesuliyetlerine iştirak ederler, şeklindeki amir hüküm ve yukarıda belirtilen benzer uyuşmazlığa ilişkin Yargıtay . Hukuk Dairesinin … Esas, … Karar sayılı 01/04/2014 tarihli kararı karşısında o dönemlerde kamuoyuna yansıması ve geniş yankı uyandırması nedeniyle yolsuz olduğu belli olan işlemlerini denetçilere bildirmemeleri (bu konuda her hangi bir savunma ve delillerinin de bulunmaması) karşısında davalıların 6762 sayılı TTK’nun 337. maddesi gereğince de, davacıya karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları sonucuna varılmıştır.
Dosya kapsamına, yukarıda anılan mevzuat hükümlerine ve yargısal içtihatlara uygun olduğundan hükme esas alınan mali müşavir bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda tespit edildiği üzere, davacının davalı şirkete yatırılan parasının 14.000,00 Alman Markı olduğu, bu miktarın EURO karşılığının 7.158,09 EURO olduğu, TL karşılığının ise, 16.746,35TL olduğu, davacı tarafından dosyaya sunulan beher değeri 0,50TL olan 80 adet … hisse senedi nominal bedelinin 40,00TL olduğu, nominal bedellerin düşülmesinden sonra davacının talep edebileceği alacağın TL karşılığının 16.706,35TL olduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar bir kısım davalılar tarafından Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası sebebiyle derdestlik ve kesin hüküm itirazında bulunulmuş ise de, yukarıda izah edildiği üzere dava, kısmi dava olarak açıldığından ve davacı vekilinin yargılama sırasındaki yazılı ve sözlü açıklamalarında bahse konu dosyada talep edilen alacak hariç tutularak eldeki davanın açıldığı bildirildiğinden ve dava tarihinde geçerli HMK hükümlerine göre birden fazla kısmi dava açılması mümkün olduğundan davalıların derdestlik ve kesin hüküme yönelik itirazları kabule değer görülmemiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN KABULÜ İLE;
2.000,00TL’si için dava tarihi olan 19/09/2012 tarihinden, 14.706,35TL’si için ıslah tarihi olan 28/03/2019 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte 16.706,35TL’nin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Adli Yardım karar gereğince alınmayan ve Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.141,21TL karar ilam harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Adli Yardım kararı gereğince hazine tarafından karşılanan 1.400,00TL bilirkişi ücreti ve 386,20TL tebligat gideri olmak üzere 1.786,20TL yargılama giderinin davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı vekili yararına AAÜT’ye göre hesaplanan 5.100,00TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Dair ; Davacı vekili Av. … , davalı …, davalı …, davalı … vekili Av. … , davalı … vekili Av. …, davalı …, … ve … vekili Av. … ve davalı …, davalı …, davalı …’nün yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince (2) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere ve oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/06/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …