Emsal Mahkeme Kararı Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/454 E. 2023/35 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … E. – … K.
T.C.
KONYA TÜRK MİLLETİ ADINA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ :
DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili 14/06/2022 tarihli dilekçesiyle; davalının davacı şirkette 1.992/33.000 paya sahip olduğunu, davacı şirketin tek yöneticisinin davalının babası olan … olduğunu, taraflar arasında şirket ihtilafından doğan çok sayıda davalar bulunduğunu, davacı şirketin aile şirketi niteliğinde olup aile içi sorunların şirket işlerine de yansıdığını, şirket çalışanlarından birisinin davacı şirketin yöneticisi olan …’a davalı …’ın uzun zamandır şirket paralarını zimmetine geçirdiğini, bunların kaydının bulunmadığını söylediğini, davacı şirketin davalının şirkete ait paralardan aylık ortalama 15.000-20.000 TL.’yi zimmetine geçirip iade etmediğini öğrendiğini, zimmete geçen paranın yıllar içinde en az 1.500.000 TL.’den fazla olduğunu beyan ederek, fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 600.000 TL. tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmış, taraflara duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilerek duruşma açılmıştır.
Davalı vekili, öncelikle zamanaşımı itirazında bulunmuş ve davanın esastan da reddini ayrıca, davacı tarafın kötü niyetli olarak bu davayı açması nedeniyle Avukatlık Kanunu’nun 169. ve HMK’nın 329. maddesi gereğince davalı ile müvekkili arasındaki vekalet sözleşmesi gereğince kararlaştırılan bedelin de davalı tarafa yükletilmesini istemiştir.
Taraflar arasındaki değişik mahkemelerdeki şirket ihtilafından doğan davalara ilişkin ilgili belge suretleri ile davacı şirketin ticaret sicil kayıtları dosyamıza getirtilmiş ve 13/12/2022 tarihli bilirkişiden rapor alınmıştır.
İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde;
Dava, “Tazminat” davasıdır.
Somut olayda ; davacı şirket tarafından, şirket yöneticisi olmayan küçük ortak niteliğindeki davalıya karşı haksız fiile dayalı olarak tazminat davası açılmış, davalı ortağın davacı şirketin aile şirketi olması nedeniyle, şirket paralarını usulsüz yollarla zimmetine geçirdiği ve iade etmediği iddia edilmiştir.
Davalı taraf zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de;
6102 s. TTK’nin 560. maddesi gereğince, “sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.” Davacı tarafın, davalıya isnat edilen eylemin süreklilik arz ettiğini ve 13/01/2021 tarihine kadar devam ettiğini iddia etmesi karşısında, eylemin son bulduğu tarihten itibaren 6102 s. TTK’nin 560. maddesinde yer alan zamanaşımı sürelerinin geçmediği sonucuna varılmış ve davalı tarafın zamanaşımı itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin dosyamızda mevcut suretleri ile Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün cevabi yazılarından, dava dışı …’ın 29/12/2014 tarihinden itibaren 20 yıl süreyle davacı şirketin münferit yetkili temsilcisi olduğu, kendisinden başka yönetici ve temsilci bulunmadığı, davalının da yönetici ve temsilci sıfatına hiç sahip olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı taraf, bu davanın belirsiz alacak davası olduğunu iddia etmiş ise de;
Şirketin temsil ve idaresinde davalının hiçbir görevi bulunmayıp, davacı şirket yönetiminin varsa davalıya isnat edilen zararları gerek iç denetim, gerekse özel denetim suretiyle tespit etme imkanları bulunmaktadır. Bu nedenle dava tarihi itibariyle varsa zararın miktarının bilinemediğinden veya bilinemeyeceğinden söz edilemeyeceğinden, davanın belirsiz alacak davası değil, kısmı dava olduğu sonucuna varılmış, davacı tarafın aksi yöndeki iddiaları kabul edilmemiştir.
Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişinin 13/12/2022 tarihli raporuna göre; davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, ticari defterlerin kayıtlarının kendi içinde birbirini teyit ettiği, 2012 – 2013 – 2014 – 2015 2016 – 2017 – 2018 – 2019 – 2020 – 2021 ticari defterlerinde yapılan incelemede davalı … adına bir ödeme ya da tahsilat veya bir alacak ya da borç kaydına rastlanmadığı, iddia edilen 2005 yılı kaydı yönünden saklama süresinin sona ermesi nedeniyle 2005 yılına ait ticari defterlerin bulunmadığı ve incelenemediği bildirilmiştir.
Davacı taraf, davalının şirket paralarını usulsüz olarak zimmetine geçirdiği konusunda tanık dinletmek istemiş ise de;
6102 s. TTK’nin 64/1-2. maddesine göre, “(1) (Değişik: 26/6/2012-6335/8 md.) Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.
(2) Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür…”
Yukarıda açıklandığı gibi davacı şirketin tek yöneticisi 2014 yılından beri davalının babası olan … olup, davacı şirketin ticari defter ve belgelerinin tutulması sorumluluğu …’a aittir. Yine şirketler tarafından 6102 s. TTK’nin 64. maddesinde açıklandığı üzere, ticari işletme ile ilgili bütün iktisadi ve mali durumun alacak ve borç ilişkilerinin kaydedilmesi ve ticari işletme ile ilgili her türlü belgenin yasal süresi boyunca saklanması zorunludur. Şirketin gelirleri ve giderleri ile yapılan harcamaların ve ödemelerin tespiti, ticari defterler, banka ve kasa kayıtları ile mümkündür.
Davacı taraf iddiasını ispat edecek herhangi bir banka kaydına dayanmadığı gibi, davalı hakkında savcılığa herhangi bir suç duyurusunda da bulunmamış, ticari defterlerin dışında tanık deliline de dayanmıştır.
Ticari şirketlerin bütün iktisadi ve mali işlemlerini ticari defterlerine kaydetmeleri zorunlu olup, bu yazılı belgelerin (ticari defterlerin ve belgelerin) aksinin ancak yazılı delille mümkün olması karşısında iddia haksız fiile dayalı olsa dahi tanık dinlenmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmış, davacı tarafın tanık dinletme talebi kabul edilmemiştir.
Davacı taraf, yemin deliline de dayanmış ise de;
6100 s. HMK’nin 226/1-c maddesine göre, “Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar” yemine konu olamayacağından, davacı tarafın davalıya yemin teklif etme isteği kabul edilmemiştir.
Davacı şirket, iddialarını ispat edemediğinden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davalı taraf Avukatlık Kanunu’nun 169. ve 6100 s. HMK’nin 329. maddesi gereğince, davanın kötü niyetli olarak açıldığı iddiasıyla davacı tarafın davanın reddi dışında ayrıca, davalının müvekkili ile yaptığı vekalet sözleşmesi gereğince vekalet ücretine de mahkum edilmesini istemiş ise de;
4721 s. MK’nin 3/1. maddesi gereğince iyiniyet karine olarak mevcut olup, davanın reddi tek başına kötü niyeti göstermeye yetmeyeceğinden, davalı tarafın bu yöndeki fer’i talebi de reddedilmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Davalının fer’i nitelikteki 6100 s. HMK’nin 329. maddesi gereğince davalı ile vekili arasında kararlaştırılan vekalet ücreti talebinin REDDİNE,
3-Peşin alınan 10.246,50 TL. nispi karar ve ilam harcından, karar tarihi itibariyle alınması gereken 179,90 TL. maktu ret karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 10.066,60 TL. harcın istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderleri ile gerekçeli kararın tebliği için davacı avansından yapılacak yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri tespit edilemediğinden bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
6-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/4. maddesi uyarınca (ve dava değerinin 600.000 TL. olduğunun kabulü ile) davalı vekilleri için 9.200 TL. nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Arabuluculuk görüşmelerinden dolayı Hazine tarafından (suçüstü ödeneğinden) yapılan 1.320 TL. yargılama giderinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, bu amaçla 492 s. Harçlar Kanunu’nun 28/a maddesi gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
8-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın, 6100 s. HMK.nun 333. maddesine göre karar kesinleştiğinde ve re’sen davacıya iadesine,
Dair ; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, Konya BAM ilgili Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere ve oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/01/2023

Başkan … Üye … Üye … Katip …