Emsal Mahkeme Kararı Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/430 E. 2023/303 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ “TÜRK MİLLETİ ADINA”
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – TC No : …
VEKİLİ :
DAVALI : … – TC No : …, …
VEKİLLERİ :
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; müvekkilinin … İnş. Petrol Nakliyat Ltd. Şti’nde 1000 adet hisse sahibi olduğunu, şirket sermayesine göre 1000 adet hisse değerinin 100.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin aldığı duyumlar üzerine Ticaret Sicil Gazetesinden yaptığı araştırmalar neticesinde şirketteki hisselerin tamamının şirket ortaklarından …’e satıldığının tespit edildiğini, müvekkilinin şirket işlerin itakip etmesi için kardeşi olan davalıya verdiği vekaletnameyi, davalının kötüye kullanarak şirket hisselerini sattığını, davalı şirket hisselerinin karşılığı olarak müvekkiline hiçbir ödeme de yapılmadığını, hisselerin ne kadara satıldığının da bilinemediğini, nominal değer olarak 100.000 TL yazılı ise de gerçek değerinin çok yüksek olduğunu, davada gerçek değer tespit edilmesi gerektiğini ve açıkladığı nedenlerle ileride gerçek değere artırmak üzere şimdilik 100.000 TL’nin satış tarihinden itibaren en yüksek faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle özet olarak; davacının hisse devir bedeli olarak almış bulunduğu bedelin 2.000.000 USD olduğunu, yani müvekkiline satılan hisse bedeli karşılığı olarak alınan ve bu dava ile istenilen gerçek bedelin 2 milyon dolar olduğunu, dolayısı ile bu miktar üzerinden harç ikmali yapılması gerektiğini, davacının hisseleri yüksek fiyatla sattığı iddiası ile müvekkilinin sebepsiz zenginleştiğini ileri sürdüğünü, bu davalarda zamanaşımı süresinin 2 yıl olduğunu, davanın kötüniyetle açıldığını, sunulan hisse devir sözleşmesine göre davacının hisse devir bedeli olan 2 milyon doları peşin olarak aldığının sabit olduğunu, kendi imzasının mevcut olduğunu, müvekkilinden herhangi bir talepte bulunamayacağını, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, alacak isteminden ibarettir.
Açılan dava ilk önce Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E sırasına kaydedilmiş, bu sıra üzerinden yapılan yargılama neticesinde 05/07/2019 gün ve … E … K sayılı karar ile davanın reddine karar verildiği, karara karşı istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Konya BAM . HD.’nin 03/03/2022 gün ve … E … K sayılı kararıyla ” … davacının sözleşmenin kendisine hile ile imzalatılmış olduğu iddiası yönünden sözleşmede tanık olarak imzası bulunan kişilerin ve diğer tanıkların dinlenmesi, ayrıca davacının, davalının kendisine 2.000.000,00 USD vermediği iddiasıyla ilgili yemin teklif etme hakkı olduğunun da gözetilmesi ve tüm deliller değerlendirildikten sonra bir karar verilmesi gerektiği…” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
Kaldırma kararı sonrasında dava Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E sırasına kaydedilmiş ve yargılamaya devam edilmiştir.
Davacının, Konya . Noterliği’nin 09/06/2015 tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamesi ile … Ltd. Şti.’de bulunan hisselerinin devri için davalıya vekaletname verdiği, bu vekaletnameye istinaden davalı tarafından davacıya ait hisselerin 31/08/2015 tarihinde dava dışı …’e devredildiği anlaşılmıştır.
Davacı, … Ltd. Şti.’de 1.000 adet hisse sahibi olduğunu, şirket işlerinin takibi için davalıya vekaletname verdiğini, davalının bu vekaleti kötüye kullanarak kendisine ait 1.000 adet hisseyi dava dışı …’e sattığını ancak kendisine hisse bedellerini verilmediğini iddia ederek hisse bedel olan 100.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı ise davaya konu hisselerin 10/06/2015 tarihli ”hisse satış sözleşmesi vaadidir” başlıklı belge ile davacıdan satın alındığını ve bedelinin ödendiğini savunarak davanın reddini istemiş, bu kez davacı 10/06/2015 tarihli hisse devir sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmiştir.
10/06/2015 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi Vaadi ile davacının şirketteki 100.000 adet hissesini davalıya sattığı, hisse bedelini peşin olarak aldığı ve belgenin her iki tarafça imzalandığı anlaşılmıştır.
25/02/2019 tarihli Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen rapor ile hisse satış vaadi sözleşmesinde davacıya atfen atılan imzanın davacının eli ürünü olduğu rapor edilmiştir.
Her ne kadar davacının açık bir hile iddiasında bulunmadığı değerlendirilmiş ise de kaldırma kararında hile yönünden araştırma yapılması gerektiği belirlendiğinden kaldırma kararına istinaden hile iddiası yönünden değerlendirme yapılması gerekmiştir.
Davalı tarafın hak düşürücü süre itirazı yönünden yapılan değerlendirmede; davacının 10/06/2015 tarihli sözleşmeden dava devam ederken haberdar olduğu kabul edildiğinden davalı tarafın hak düşürücü süre itirazı yerinde görülmemiştir.
Kaldırma kararına istinaden dinlenen tanıklardan;
…; ”Davacı … ablam, davalı … ise abim olur. Tarihini hatırlamadığım bir zamanda ancak bildiğim kadarıyla Taşyapı isimli firmanın kuruluş tarihinde …’e ait kafede ben … ve eşim … oturmaktaydık. Davalı …’nin oğlu … bizim bulunduğumuz kafenin yanına arabayla geldi. Biz kafenin açık bahçesinde oturmaktaydık. … arabadan …’ı “hala bi gel” diyerek çağırdı. Araba bizim oturduğumuz masanın yanında olduğu için arabanın içi gözükmekteydi. Arabanın içine baktığımda … elindeki evrakları …’a hızlı bir şekilde imzalattı. İmzalama o kadar hızlıydı ki …’ın evrakları okumadan imzaladığı belliydi. Sonrasında … ile … bizim yanımıza geldi. …’ın neyi imzaladığını sordum, daha sonra konuşuruz dedi. Sonrasında da şirket kuruluşuyla ilgili eksik evrak olduğunu … bunları imzalattığını söyledi. … tarafından imzalanan belgeler arasında 10/06/2015 tarihli sözleşmenin bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Zaten … da evrakları okumadan imzaladığı için o evraklar arasında 10/06/2015 tarihli sözleşmenin bulunup bulunmadığını bilmemektedir.” şeklinde;
…; ”Davacı baldızım davalı ise kayın biraderim olur. Tam olarak tarihini hatırlamıyorum, ancak hatırladığım kadarıyla 2015 yılı haziran ayında … Kemer’den Konya’ya gelmiş ve eşim … ile buluşmuşlar. Eşim … beni arayarak …’e ait işyerine yemek yiyeceklerini ve benim de gelmemi istediklerini söylediler. Bunun üzerine …’e ait iş yerine gittim. Bu iş yerinde ben eşim … ve davacı … oturuyordu. Bu esnada davalı …’nin oğlu … aradı. Zeynep …’nin kafeye geleceğini söyledi. Bundan yaklaşık 10 dk sonra … reno marka bir araçla kafenin bulunduğu yere geldi. Arabadan inerek …’a “hala 1 dk gel” dedi. Bunun üzerine … Halil İbrahim’in yanına gitti ve arabaya bindiler. Araç bizim oturduğumuz yere yaklaşık. 7-8 metre uzaklıktaydı. Ben Halil İbrahim’in bir takım evraklarla birlikte …’a kalem verdiğini gördüm. … evrakları hızlı bir şekilde imzaladı. Sonrasında … yanımıza geldi. Halil İbrahim de yaklaşık 1 dk sonra yanımıza geldi. Kendisine yemek teklifinde bulunduk ancak kabul etmedi. Çay içerek yanımızdan ayrıldı. …’a ne imzaladığını sorduğumda sonra konuşuruz dedi. Daha sonra da imzaladığı evrakları şirket kuruluşuna ilişkin evraklar olduğunu söyledi. … tarafından imzalanan evraklar arasında 10/06/2015 tarihli sözleşmenin bulunup bulunmadığını bilmiyorum…” şeklinde;
…; ” … …’ı şahsen tanımam sadece …’nin kardeşi olduğunu biliyorum. Taraflar arasındaki hisse devrine ilişkin sözleşme ile ilgili herhangi bir bilgim yoktur.” şeklinde;
…; ”Davalı … Cihanbeyli Belediye Başkanı olarak görev yapar. Ben de belediyede işçi kadrosunda çalışıyorum. … ile aynı köylü olduğumuz için zaman zaman birlikte vakit geçiririz. Sözleşmenin imzalandığı tarihte … ile birlikte Av. … ofisine gittik. … kardeşi …’a ait şirket hisselerini aldığını, kardeşinden de bu konuda vekalet aldığını söyleyerek avukattan şirket hisse devir sözleşmesi hazırlamasını istedi. Ofisteki konuşmalarda bizzat ben de oradaydım. … sözleşmeyi avukatlık ofisinde imzalayacaktı. Ancak işi çıkması nedeniyle ofise gelmedi. Bunun üzerine … oğlu …’ye sözleşmeyi halası …’a imzalatılmak üzere verdi. Sözleşme …’le verildiği anda benim imzam ile şahit … ve devralan …’nin imzaları mevcuttu. Sonrasında … sözleşmeyi …’a imzalatarak getirdi.” şeklinde ve
…; ”Tarafıma gösterilen 13/06/2015 tarihli hisse satış sözleşmesi vaadi başlıklı belgedeki şahit imzası bana aittir. Ben bir dönem davalı …’nin şoförlüğünü yaptım. Tarihini tam olarak hatırlamadığım bir zamanda davalı …, ben, … ve … ile birlikte Av. … ofisine gittik. Tarafıma gösterilen sözleşme avukatlık ofisinde hazırlandı. Ben, … ve … sözleşmeyi imzaladık. … ise avukatlık ofisinde yoktu. …’nin oğlu … sözleşmeyi …’a götürerek imzalamasını sağladı. …’ın sözleşmeyi ne zaman, nerede ve ne şekilde imaladığını bilmiyorum. Sözleşmenin içeriğini ise tam olarak hatırlamıyorum. ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Her ne kadar davalı tarafça … , … ve … de tanık olarak dinlenilmesi talep edilmiş ise de; davalı tarafa bu tanıkları hangi konuda dinletmek istediklerini açıklamak suretiyle taleplerini somutlaştırmaları için süre verilmesine rağmen kesin süre içinde herhangi bir beyanda bulunulmadığından davalı tarafın bu şahısların tanık olarak dinlenilmesine yönelik taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Davalı …’nin de tanık olarak dinlenilmesini talep etmiş ise de; bu şahsın soruşturma dosyasında ifadesi bulunduğundan yeniden dinlenilmesinin gereksiz olduğu kabul edilmiştir.
… soruşturma aşamasında alınan ifadesinde;10/06/2015 tarihinde babası …’nin hisse devir sözleşmesini vererek halası …’a imzalatmasını istediğini, sözleşmeyi alarak …’ın bulunduğu işyerine gittiğini, …’ın hisse devir sözleşmesini okuyarak imzaladığını, … tarafından imzalanan sözleşmeyi tekrar babasına götürdüğünü belirtmiştir.
Davacı …’in de tanık olarak dinlenilmesini talep etmiştir. Davacının talebi uyarınca … adına davetiye çıkarılmış ancak davetiye bila ikmal iade edilmiştir. Davacıya tanığın yeni adresini bildirmesi için kesin süre verilerek yeni adresin de hatalı olması halinde bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılacağı ihtar edilmiş, bildirilen yeni adresin de hatalı olması nedeniyle davacının bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçtiği kabul edilmiştir.
…, soruşturma aşamasındaki beyanında, 2015 yılı haziran ayında …, … ve …’ın kendisine ait işyerine geldiğini, bir süre sonra …’nin de geldiğini, … ile …’ın işyerinden birlikte ayrıldığını, bir süre sonra geri geldiklerini, işyerinde para alışverişi olmadığını ve evrak imzalanmadığını belirtmiştir.
Davacının davaya konu olay hakkında yaptığı şikayet üzerine aralarında davalının da bulunduğu 5 kişi hakkında soruşturma başlatıldığı, soruşturma neticesinde Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 05/05/2020 gün ve … S … K sayılı kararı ile takipsizlik kararı verildiği ve kararın 16/08/2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Hilenin varlığının kabulü için bazı şartların gerçekleşmesine ihtiyaç vardır: Birinci şart “aldatma fiili”dir. Aldatan şahıs diğerini yanıltmış (hataya düşürmüş) olmalıdır. Fakat karşı tarafın düştüğü bu yanılmanın esaslı olması gerekmez (TBK. m.36/1). Çünkü aldatan hiçbir surette korunmaya layık değildir. Aldatan, sözleşmenin yapılması ve özellikle görüşmeler sırasında, belirli konu ve hususlarda doğru olmayan bilgiler vermekte veya bazı hususları dürüstlük kuralına göre açıklaması gerekirken kasten gizlemektedir. İkinci şart; “aldatma kastı”dır. Aldatan, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etmek için ona bilerek ve isteyerek (kasten) gerçek dışı beyanda bulunmuş olmalıdır. Başka bir deyişle, yalan söyleyende karşı tarafı aldatmak ve onun gerçeği bilmesi halinde yapmayacak olduğu bir sözleşmeyi yapmağa sevk etmek niyeti bulunmalıdır. Eğer bir kimse, bilmemesi ağır bir kusur teşkil etmesine rağmen, durumu bilmeden bir beyanda bulunmuş ise aldatma kastı yoktur. Üçüncü şart ise “illiyet bağı”dır. Sözleşme aldatma sonucu, onun etkisi ile yapılmalıdır. Aldatılan yapmış olduğu sözleşmeyi, aldatma olmasıydı ya hiç yapmayacak ya da daha iyi şartlarda yapacak idiyse, illiyet bağı gerçekleşmiş olur. Aldatma fiili, sözleşmenin kurulmasının asli şartı olmalı, aldatma ile sözleşmenin kurulması arasında tabi bir illiyet bağı bulunmalıdır. (… : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, s. 414 vd., HGK’nın 20.10.2010 tarih ve … E., … K. sayılı kararı).
Somut olayda, ispat yükü davacı üzerinde olup, davacının sözleşmenin hile yoluyla imzalatıldığını ispatlaması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu … E … K 08.07.2020 K.T.) Dinlenen tanıklar sözleşmenin ne zaman ve ne şekilde imzalandığını bilmemekte olup, sadece … tarafından imzalatılan evraklar arasında bu sözleşmenin de bulunabileceğini belirtmiştir. Davacı ise Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’na hitaben yazdığı 19/09/2017 havale tarihli dilekçesinin 2. sayfasının 2. paragrafında … tarafından araçta imzalatılan belgeler arasında davaya konu 10/06/2015 tarihli sözleşmenin bulunmadığını belirtmiştir. Davacının araçta imzalatılan belgeler arasında davaya konu sözleşmenin bulunmadığını belirtmesi karşısında, tanıkların … tarafından imzalatılan evraklar arasında bu sözleşmenin de bulunabileceği yönündeki tahmine dayalı beyanlarına itibar edilmesi mümkün değildir. Aksi kabul edilse dahi, tanık ifadeleri sözleşmenin hile yoluyla imzalatıldığının kabulü için yeterli değildir.
Her ne kadar hile iddiası tanık dahil her türlü delille ispatlanabilirse de, özellikle belgeye karşı hile iddiasının tanık delilinin yanında diğer delillerle de desteklenmesi gerekir. Davaya konu olay hakkında başlatılan soruşturmanın takipsizlikle sonuçlanması karşısında da, olaya ilişkin net bilgileri olmayan, bir kısım beyanları da tahmine dayalı olan tanık beyanlarına itibar edilerek sözleşmenin hile yoluyla imzalatıldığının kabulü mümkün değildir.
Davacı iddialarını usulünce ispatlayamadığından kendisine yemin delili hatırlatılmış ancak davacı tarafça yemin teklifinde bulunulmamıştır.
Anılan nedenlerle davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Peşin olarak alınan 1.707,75 TL harçtan, alınması gereken 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.527,85 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan harç ve yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf, kendini vekillerle temsil ettiğinden, A.A.Ü.T’ne tayin ve taktir olunan 16.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmının 6100 sayılı HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair ; davacı vekili ile davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 04/05/2023

Katip … Hakim …

5070 Sayılı Kanun Hükümlerine Göre Elektronik İmzalıdır.