Emsal Mahkeme Kararı Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/392 E. 2022/503 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ “TÜRK MİLLETİ ADINA”
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO:

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :
KARARIN MAHİYETİ : RET (Usulden)

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; Müvekkili davacı ile davalı arasında yapılan protokol gereği müvekkilinin davalıdan 37.014,64 TL alacağının kaldığını, daha sonra borçlu şirketin 1.300,00 TL nakit ödeme yaptığını, bakiye 35.714,64 TL borcun ödenmemesi üzerine davalı aleyhinde Büyükçekmece .İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, borçlunun yetki ve borca itirazı üzerine dosyanın yetkili Konya .İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına kaydının yapıldığını, ancak borçlunun kötüniyetli olarak icra takibini sürüncemede bırakmak amacıyla itiraz ettiğini belirterek; davalı itirazının iptaline, borçlunun % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, protokole göre 15.02.2016 tarihinden itibaren uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline, fazlaya dair haklarının mahfuz kalmak kaydıyla karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özet olarak; Taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğunu ancak, davacının iddia ettiği gibi bir alacağın söz konusu olmadığını, taraflar arasında düzenlenen 29/05/2017 tarihli belge uyarınca davacının müvekkilinden 45.000 TL’lik nakit/senet aldığını ve herhangi bir borcunun bulunmadığının belirtildiğini, müvekkili davalının davacıya borcu olmadığı gibi davacının müvekkiline borcunun bulunduğunu, taraflar arasında devam eden ilişki nedeniyle … plaka sayılı aracın kiralanması nedeniyle kiradan kaynaklı 13.441,93 TL borçlandığını, akabinde de davacının müvekkili davalı aleyhinde icra takibi başlattığını, müvekkilinin araç kiralanması dolayısıyla davacıdan 39.432,08 TL alacaklı olduğunu belirterek; fazlaya dair talepleri saklı kalmak kaydıyla davanın reddine, davacının % 20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ödemesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali isteminden ibarettir.
Davaya konu Konya . İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takibinin 35.714,64 TL asıl alacak ve 968,70 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 36.683,34 TL üzerinden başlatıldığı, takip dayanağı olarak cari hesap alacağı açıklamasının yapıldığı, itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği ve itirazın asıl alacak yönünden hükümden düşürülmesi için eldeki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.11.2019 gün ve … E … K sayılı kararına karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Konya BAM . H.D.’nin 21.04.2022 tarihli … E … K sayılı kararıyla ” …taraflar arasındaki sözleşme ve 06/12/2016 tarihli protokolde bahsedilen 14/04/2016 tarihli protokolde getirtilerek tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile borcun takip tarihinden önce ödendiğinden bahisle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığı … ” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
Kaldırma kararı sonrasında dava Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E sırasına kaydedilmiştir. Kaldırma kararına istinaden davacıya 14.04.2016 tarihli protokolü ve sözleşmeyi ibraz etmesi için kesin süre verilmiş, ancak 07.08.2015 tarihli sözleşme ile 14/04/2016 tarihli protokol ibraz edilmemiştir.
İspat yükü davacı üzerinde olduğundan, davalı, kendi aleyhine delil ibraz etmesi için kural olarak zorlanamayacağından kaldırma kararına konu sözleşme ve protokol ibrazı için davalı tarafa süre verilmemiştir.
15.02.2016 tarihli protokol başlıklı belgenin incelenmesinde; protokolün 07.08.2015 tarihli yapım sözleşmesinden kaynaklı ticari ilişkinin tasfiyesine ilişkin olarak düzenlendiği, taşeron … … Ltd. Şti.’nin 07.08.2015 tarihli sözleşmeye istinaden toplam 133.205,35 TL değerindeki işi yaptığı, işveren … … Ltd. Şti. Tarafından 83.190,71 TL’nin ödendiği, taşeron davacının bakiye 50.014,64 TL alacağının kaldığı, alacağa mahsuben davacıya 401982 numaralı 13.000,00 TL bedelli çekin verildiği, protokol tarihi itibariyle davacı taşeronun bakiye alacağının 37.014,64 TL olduğu anlaşılmıştır.
06.12.2016 tarihli protokol başlıklı belgenin incelenmesinde; protokolün 07.08.2015 tarihli yapım sözleşmesinden kaynaklı ticari ilişkinin tasfiyesine ilişkin olarak düzenlendiği, daha önce düzenlenen 14.04.2016 tarihli protokol hükümlerinin geçersiz olmasının kararlaştırıldığı, protokole istinaden işveren tarafından davacıya toplam bedeli 20.000,00 TL olan 5.000,00 er TL bedelli 4 adet bononun verildiği, 15.02.2016 tarihli protokole istinaden davacı taşerona verilen … numaralı 13.000,00 TL bedelli çekin işveren davalıya iade edileceği ve bu çek yerine davacıya bedeli 13.000,00 TL olan bono verileceğinin, bu protokole istinaden yapılan ödemeler neticesinde taraflar arasındaki borç alacak ilişkisinin sona ereceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
29.05.2017 tarihli belge ile davacı … … Ltd. Şti.’nin 06.12.2016 tarihli protokole konu 5 adet bonodan kaynaklı davalı … … Ltd. Şti.’den herhangi bir alacağının bulunmadığının belirtilmek suretiyle davalının ilgili bonolar nedeniyle ibra edildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu icra takibi 04.08.2016 tarihinde başlatılmıştır. Takibe konu alacak 15.02.2016 tarihli protokole ve dolayısıyla protokolde bahsi geçen ticari ilişkiye ilişkindir. 15.02.2016 tarihli protokolden sonra tarafların bir araya gelerek 06.12.2016 tarihli protokolü tanzim ettikleri ve protokole istinaden borcun tasfiyesi için davacıya 5 adet bono verildiği anlaşılmaktadır. Davacı, bu protokol uyarınca aldığı bonoları 29.05.2017 tarihinde bonolar nedeniyle herhangi bir alacağının bulunmadığını belirtmek suretiyle davalıya iade etmiştir. Her ne kadar davacı bu bono bedellerinin ödenmeksizin iade edildiğini iddia etmiş ise de; bu iddiaya dayanak yazılı bir delil ibraz etmediği gibi 29.05.2017 tarihli belge herhangi bir ihtirazi kayıt konulmaksızın imzalanmıştır. Bu bakımdan ilgili bono bedellerinin ödeme nedeniyle davalıya iade edildiğinin kabul edilmesi gerekir. Hayatın olağan akışına göre senet bedellerinin ödenmeden iade edilmesi mümkün olmayıp, aksinin iddia eden tarafından ispatlanması gerekir. Ancak bu karinenin aksinin ispatına yarayan bir delil ibraz edilmemiştir. Bu nedenle takibe konu alacağın takipten sonra ancak davadan önce ödendiği sabit olduğundan davanın açılmasında davacının hukuki yararı yoktur.
Davacı, istinaf başvuru dilekçesi ekinde daha önce ibraz etmediği 29.05.2017 tarihli protokoldür başlıklı belgeyi ibraz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 145. Maddesine göre; Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.
6100 sayılı HMK’nın 357. Maddesine göre; (1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. (2) Bölge adliye mahkemeleri için yetki sözleşmesi yapılamaz. (3) İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir.
29.05.2017 tarihli protokoldür başlıklı belgenin usul hukuku bakımdan değerlendirilmesinde; ilgili delilin yasal süresi içinde ibraz edilmediği açıktır. Delilin hüküm tarihinden sonra ibraz edilmesi, süresinde ibraz edilmemesinin gerekçelerinin açıklanmaması, 15.02.2016 tarihli protokole dayalı olarak alacak isteminde bulunulduktan sonra davanın aleyhe sonuçlanması nedeniyle bu kez bu daha önce tanzim edilen ve 15.02.2016 tarihli protokole göre daha aleyhe olan delilin ibraz edilmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması karşısında bu delile itibar edilmesi ve bu delil kapsamında değerlendirme yapılması mümkün değildir.
29.05.2017 tarihli protokoldür başlıklı belgenin esas bakımdan değerlendirilmesinde;
-Davanın 15.02.2016 tarihli protokole dolayısıyla 07.08.2015 tarihli yapım sözleşmesine dayalı olmasına rağmen 29.05.2017 tarihli protokolde, 15.02.2016 tarihli protokole ve sözleşmeye atıf yapılmaması, bu belgenin hangi ticari ilişkiye istinaden düzenlendiğinin belirli olmaması,
-06.12.2016 tarihli protokole konu bonolara herhangi bir atıf yapılmaması karşısında bu belgenin bonoların tahsilat yapılmaksızın iade edildiği iddiasının ispatı için yeterli olmaması,
-İstinaf dilekçesinde 06.12.2016 tarihli protokole konu bonolara istinaden davacıya 20.000,00 TL bedelli çek verildiğinin iddia edilmesi karşısında 29.05.2017 tarihli protokolün, 06.12.2016 tarihli protokole konu bonolarla herhangi bir ilgisinin olmadığının sabit olması karşısında ilgili belgenin davanın esasına etkili olmadığı sonucuna varılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 222/2. maddesine göre; Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
6100 sayılı HMK’nın 222/3. maddesine göre; İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir
Somut olayda; davacının ticari defter ve belgelerine göre taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2015 yılında başladığı, 10/02/2015 tarihli faturanın davacı defterlerine işlenerek 86.116,40 TL alacak kaydedildiği, yine 2015 yılı içinde 20.000,00 TL tahsilat kaydı yapılarak davalının 2015 yılı sonu itibariyle borcunun 66.116,40 TL olduğu ve bu borcun devam eden yıllara ait ticari defterlere işlendiği, defterlede gözüken bu alacak tutarının 2015 yılından başladığı, davacının 2015 yılı ticari defterlerinin kapanış tasdikinin yapılmaması nedeniyle davacı defterlerinde yer alan davalı taraftan alacaklı olduğu yönündeki kayıtlara itibar edilemeyeceği, davalı taraf defterlerinin ise açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun yapıldığı bu bakımdan sahibi lehine delil olma özelliğine haiz olduğu, davalının ticari defter ve belgelerine göre takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 8.120,00 TL alacaklı olduğu ancak dava tarihi itibariyle davalının davacıdan 14.431,75 TL alacaklı olduğu, bu bakımdan takipten sonra ancak davadan önce takibe konu borcun ödenmiş olduğunun kabulü gerekmektedir.
Anılan nedenlerle takibe konu alacağın takip tarihinden sonra dava tarihinden önce ödendiği sonucuna varıldığından davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
İİK’nın 67/2.maddesine göre; Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. Somut olayda davacının tazminat talebinin davanın reddedilmesi nedeniyle, davalının tazminat talebinin ise takibin haksız olmaması nedeniyle ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın HUKUKİ YARAR DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Tarafların tazminat istemlerinin ayrı ayrı REDDİNE,
3-Peşin olarak alınan, 426,51 TL harçtan, alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 345,81 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan harç ve yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 49,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden, A.A.Ü.T’nin 7/2 maddesi uyarınca tayin ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmının 6100 sayılı HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair ; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 07/07/2022

Katip Hakim

5070 Sayılı Kanun Hükümlerine Göre Elektronik İmzalıdır.