Emsal Mahkeme Kararı Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/208 E. 2022/620 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … E. – … K.
T.C.
KONYA TÜRK MİLLETİ ADINA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO:

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI :
VEKİLLERİ:
DAVALI :
VEKİLLERİ:
DAVA : ALACAK
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili 26/02/2018 tarihli dilekçesiyle ve 19/06/2019 tarihli duruşmadaki tavzih beyanlarıyla ; davalı şirketin temsilcileri aracılığı ile yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarından ve bu arada davacıdan, davalı şirkete ortak olacakları, kendilerine yüksek faiz verileceği ve istenildiği takdirde de paralarını geri alabilecekleri vaadiyle paralar toplandığını, davacının da bu şekilde davalı şirket temsilcilerinin taahhütlerine inanarak davalı şirkete tahsilat makbuzu karşılığında 21.465 DM yatırdığını, davalı şirketin davacıyı davalı şirkete ortak yapmadığı gibi, her hangi bir kâr payı da ödemediğini, davacının yatırdığı paraları da iade etmediğini, davalı şirketin SPK kararlarına aykırı olarak izinsiz hisse senedi bastırıp halka arz ettiğini, davalı şirketin davacıdan tahsil ettiği bedelin davacıya verilen hisse senetlerinin nominal bedellerinin çok üzerinde olduğunu beyan ederek, öncelikle davacının davalı şirkete ortak olmadığının tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL.’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde terditli 2. talepleri olarak davacının davalı şirkete ortak olduğunun tespiti ile davalı şirket tarafından davacıya verilen hisse senetlerinin nominal bedellerinin üzerinde tahsil edilen fark bedel karşılığında şimdilik 5.000 TL.’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmış, taraflara duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilerek duruşma açılmıştır.
Davalı vekili, öncelikle zamanaşımı itirazında bulunmuş, davalı şirket ortaklarının davalı şirkete yatırdıkları paraların iadesinin isteyemeyeceklerini, davacı şirketin doğrudan davalıya hisse senedi satmadığını beyan ederek, davanın esastan da reddini istemiştir.
TBMM ve SPK’ya müzekkere yazılarak davalı şirket hakkında yapılan inceleme ve denetleme raporlarından birer suretin gönderilmesi istenilmiş, Konya . Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E. … K. sayılı ilam sureti ile Konya . Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. … K. sayılı ilam sureti dosyamıza getirtilmiş, bilirkişi heyetinden 19/03/2019 havale tarihli rapor alınmıştır.
Davacı vekili, 05/04/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle ve son duruşmadaki tavzih beyanlarıyla ; alacak taleplerini, terditli her iki talep yönünden 5.000 TL.’den 51.269,15 TL.’ye yükselttiklerini bu bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istediklerini beyan etmiştir.
Yapılan yargılama sonunda Mahkememizin 19/06/2019 gün ve … E. … K. sayılı ilamı ile davacının terditli ilk davasının kabulüne karar verilmiş, karara karşı istinaf yoluna gidilmesi üzerine Konya BAM . HD’nin 04/02/2022 gün ve … E. … K. sayılı ilamı ile Mahkememizin kararı kaldırılarak dosya Mahkememize gönderilmiş ve Mahkememizin … E. sırasına kaydedilmiştir.
İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde;
Dava, “Tespit ve Alacak” davasıdır.
Somut olayda ; davacı taraf, terditli 1. talep olarak, davacının davalı şirkete ortak olmadığının tespiti ile davacı şirkete yatırdığı paraların faizi ile davalıdan tahsilini istemiş, bu talep kabul edilmediği takdirde terditli 2. talep olarak, davacının davalı şirkete ortak olduğunun tespiti ile davacının davalı şirkete hisse senetleri karşılığında ödediği paralardan hisse senetlerinin nominal bedellerinin üzerinde kalan kısmın davalıdan faizi ile tahsilini istemiştir.
Davada çözülmesi gereken sorun ; davacının davalı şirkete para yatırıp yatırmadığı, yatırmışsa ne zaman ve ne kadar yatırdığı, yatırılan bedellerin iadesini isteyip isteyemeyeceği, isteyebilirse kalan alacağın ne kadar olduğu, kalan alacak varsa uygulanması gereken faiz başlangıç ve türünün ne olması gerektiği, davacının davalı şirketin ortağı olup olmadığı, davada hak düşürücü süre ve zamanaşımı sürelerinin geçip geçmediği sorunlarıdır.
Konya BAM . HD’nin kararı gereğince, davacı taraftan dava konusu hisse senedi asıllarını ibraz etmesi istenilmiş, hisse senedi asılları ibraz edilerek Mahkememiz emanetine alınmıştır.
Ayrıca, davalı tarafın istinaf aşamasında emsal olarak gösterdiği dosyalardan Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasından, Mahkememizce re’sen SPK’nın gönderdiği 04/08/2017 tarihli yazı ve ekindeki CD’den bir suret çoğaltma suretiyle dosyamıza alınmış, bu CD içerisinde yer alan davalı şirketin koordinatörlerine ilişkin 3 sayfalık temsilciler ve koordinatörler listesi de yazdırılıp, dosyamıza konulmuştur.
SPK’nın yaptığı şikayetler üzerine, yapılan yargılama sonunda Konya . Asliye Ceza Mahkemesi’nin 10/02/2009 gün ve … E. … K. sayılı dosyasında davalı şirket temsilicileri hakkında SPK Kanunu’na muhalefet suçundan beraat kararı verilmiş ise de, kararın Yargıtay tarafından zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle bozularak ortadan kaldırıldığı, yine davalı şirket temsilcileri hakkında cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan yapılan yargılama sonunda da Konya . Ağır Ceza Mahkemesi’nin 09/03/2006 ve … E. … K. sayılı ilamı ile beraat kararı verilmesine rağmen Yargıtay tarafından zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle hükmün bozularak davanın düşürülmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Davalı taraf, zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de; Yargıtay . HD.nin 02/10/2014 gün ve … E. … K. sayılı emsal içtihadında da belirtildiği üzere, “Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın istirdadı istemlerine ilişkin olup… bu noktada üzerinde durulması gereken öncelikli husus, davada zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığıdır. Her ne kadar bir borçlunun borcunun zamanaşımına uğradığını ileri sürmesi ve bu yolla borcunu ödemekten kaçınması, tüm çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi Türk hukuku bakımından da kanunen kendisine tanınan bir hak olup, zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi tek başına borçlunun dürüstlüğe aykırı bir davranışı olarak kabul edilemez ise de bazı hallerde zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi dürüstlük kuralıyla bağdaşmayabilir (… , … , Borçlar Hukuku Genel Hükümler 2009, s. 482). Zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin hangi hallerde dürüstlük kuralına aykırı bulunduğu hususunda normatif bir düzenleme bulunmadığından, bu hususun varit olup olmadığının her somut uyuşmazlığın özellikleri nazara alınarak değerlendirilmesi gerekir.
Bilimsel ve yargısal içtihatlarda davacının dava açmaması için oyalanması durumu dürüstlük kuralına aykırılık olarak kabul edilmektedir (age, s:482 vd.). Somut uyuşmazlıkta da taraflar arasında çekişmesiz olduğu üzere, yurt dışında çalışan davacılardan “Ortaklık Durum Belgesi” başlıklı belge karşılığında para tahsil edilmiş ve davalı tarafın da kabulünde olduğu üzere toplanan paralar Türkiye’ye gönderilmiş bulunmaktadır. Her ne kadar davalı taraf bu paralar karşılığında davacıların ortak yapıldığını savunmuşsa da, bu konumdaki kişilerin gerçekten ortak olup olmadığının ve davalıların bu anlamda bir haksız fiillerinin bulunup bulunmadığının anlaşılması, ancak yukarıda anılan ve uzun süren hukuk ve ceza davalarında yapılacak incelemeler sonucunda mümkün olacaktır. Davadaki zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde bu olguların göz önünde bulundurulması gerekeceği tabiidir. Burada nazara alınması gereken bir başka husus da (HUMK’nın 235 ve HMK’nın 187/2 nci maddesi uyarınca herkesçe bilinmesi nedeniyle çekişmesiz olan) davalıların faizin haram olduğu kavramından hareketle yurt dışında toplanan paralarla Türkiye’de çok büyük yatırımlar yapılacağı, yatırımcılarına önemli ölçüde kâr payı verileceği, paraların istendiği an geri ödeneceği, şirkete para yatırıldığını ispat etmeye yönelik ortaklık durum belgesi ve … Holding A.Ş.’ne ait hisse senetlerinin sonradan teslim edileceği, paraların geri alınmak istendiğinde, hisse senetlerinin şirketçe geri alınması karşılığında ödemelerin temsilcilik adresinde yapılacağı yönünde reklamlar yapması ve taahhütlerde bulunmasıdır. Davacı taraf da davada bu nedenle davalı şirketlere para verildiği iddiasındadır. Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davalı taraf davada bir yandan davacıların davalı şirketlerin ortağı olduğunu bildirirken, diğer yandan yatırılan paranın istendiği an geri alınabileceğine inandırılıp, güven telkin edilen ve yurt dışında yatırdığı parasını alamayacağının anlaşılması üzerine işbu davayı açtığı ileri sürülen davacılara karşı, paranın yatırılış tarihine göre zamanaşımı süresinin dolduğunu savunmaktadır. Bu şekilde zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşır bir tutum olmadığı açıktır. “
Yukarıda yazılı emsal içtihatta da belirtildiği üzere; dava konusu ihtilafa (re’sen) uygulanması gereken bir hak düşürücü süre bulunmadığı gibi, gerek dava dosyasına yansıyan gerekse yukarıda yazılı içtihatta anlatılan davalı şirketin eylemleri gereğince, zamanaşımı itirazının ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır. Hakkın kötüye kullanılmasını da hukuk düzeni korumayacağından (4721 s. MK. m.2/2) davalı tarafın zamanaşımı itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının davalı şirketin ortağı olup olmadığı ve davalı şirkete yatırılan paraları isteyip isteyemeyeceği yönünden yapılan incelemede ise ;
Yargıtay . HD.nin 10/09/2018 gün ve … E. … K. sayılı emsal içtihadında da belirtildiği üzere, “Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve davalı şirketlere verilen paranın tahsili istemine ilişkin olup… Taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulabilmesi için sözleşme ehliyeti, hukuka, ahlaka, adaba uygunluk, ifa imkansızlığının bulunmaması, irade ile beyan arasında uyum, geçerlilik şeklinin arandığı hallerde bu şekle uygunluk gerekmekte olup, bu unsurlardan birinin eksikliği halinde ortada irade açıklaması bulunmasına rağmen, bu irade bir borç doğurmayacaktır (Bkz. Prof Dr. … , Borçlar Genel Hukuku Genel Hükümler, 2. baskı, sayfa 50). 818 sayılı BK’nın 28. maddesine göre hile, diğer tarafta sözleşme yapma düşüncesini uyandıran ya da bu düşünceyi güçlendiren gerçeğe aykırı eylem ve davranışları ifade eder. Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilmesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklanan zorunluluğu bulunmadığı halde susmuş olduğu nitelikler, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır.
Kişi bu eylem ve davranışlarda bulunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Aldatma kastında, kişiyi gerçek dışı eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle sözleşme yapmaya ikna etme düşüncesi vardır. Bir başka ifadeyle, sözleşmenin yapılması ile aldatma eylemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlanmıştır. Bu nedenle sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade yükümlülüğü doğacaktır.
Dairemizden geçen emsal dosyalardan davalı şirketlerin birleşmesi ve kayda alınması amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu’na kendilerinin verdikleri 09.02.2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazılarda ortak olunan şirkete verilen sermaye katılım bedelleri ile kişiler arasındaki hisse değişimine ilişkin ödeme ve tahsilatlara dair bir takım listeler eklenmiştir. Her ne kadar davalı şirketler hissedarlar arası hisse devri sırasında devreden hissedarın tahsil ettiği miktarların telefon, mektup ve sair yöntemlerle yapılan araştırma sonucu tespit edildiğini, tahsil edilen paranın şirket kasasına girmediğini savunmuşlarsa da, SPK’ya sunulan sözkonusu yazı ekindeki listelerin hiçbir dava dosyasına davalılar tarafından sunulmamış olması, 14.09.2000 tarihli SPK denetim raporunda aynı kişiler ve aynı yöntemlerle yurtdışında para toplandığı, bu toplanan paraların davalılar tarafından kayda alındığı, hava yoluyla paraların Türkiye’ye nakledildiği, organize şekilde hareket edildiği şeklinde tespitlere yer verilmesi, yine 09.05.1999 tarihli tutanakta Esenboğa Havalimanı Dış Hatlar Geliş kapısında yapılan kontrolde …’a ait çanta içinde TL, DM cinsi yüksek miktarda para ile altın bilezik gibi emtianın tespit edilmesi, …’un imzalı ifadesinde, … şirketinin Almanya’daki temsilcisinin hisse senetlerini sattıktan sonra paraları ve altınları Türkiye’deki … şirketine götürmesi amacıyla kendisine teslim ettiğini ifade etmiş olması karşısında davalı şirketlerce ikincil kayıtlar tutulduğunun kabulünün gerektiği, yine pek çok dosyaya sunulan davalı … imzalı mektupta ortaklıktan ayrılmak isteyenlerin üç ay önce bildirmeleri halinde paralarını alabileceklerinin belirtilmesi birlikte değerlendirildiğinde, … Grubu şirketlerin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla “Ortaklık Durum Belgesi”, “Hisse Senedi” gibi sair belgeler karşılığında istenildiğinde derhal ve işlemiş kâr payı ile birlikte iade edileceği taahüdü ile para topladıkları, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kullanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığı, böylelikle davalıların haksız fiilde bulundukları anlaşılmaktadır. Mahkemece, yukarıda bahsi geçen SPK yazıları ekindeki listeler de incelenip değerlendirilmeden yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.”
Yukarıda yazılı emsal içtihatta da belirtildiği üzere, davalı şirketin (temsilcilerinin) haksız fiil teşkil eden eylemleri nedeniyle taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığı sonucuna varılarak, haksız fiil hükümlerine göre davacının ödediği bedellerden kalan kısmı davalı şirketten isteyebileceği sonucuna varılmıştır.
Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişi heyetinin raporunda da belirtildiği üzere; Davacı tarafın sunduğu hisse senetleri fotokopilerinin, 15/12/2000 tarih ve 52 sayılı davalı şirket yönetim kurulu kararında yer alan hisse senetlerinin seri numarası ile örtüştüğü, bu hisse senetlerinin davalı şirketin çıkarttığı hamiline yazılı hisse senetleri olduğu, 11/11/2006 ve 16/12/2006 ile 19/12/2009 tarihli davalı şirket genel kurul toplantılarında bu hisse senetlerinin … tarafından ibraz edilmek suretiyle (vekaleten Av. … tarafından) bu hisse senetlerinin bu genel kurullarda temsil edildiği açıklanmıştır.
Aynı bilirkişi heyetinin raporunda açıklandığı gibi, SPK denetleme raporlarından, davalı şirket adına yurt dışında temsilcilik görevi yapan 268 kişi hakkında şirket hisse senetlerinin SPK kaydına alınmadan satışı eylemi nedeniyle şirket yönetim kurulu üyeleri ve bu suça iştirak edenler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiğinin, ilgili sorumlular hakkında Konya . Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası üzerinden dava açıldığının, şirketten istenen belgelerin süresi içerisinde SPK’ya ibraz edilmediğinin, şirket yönetim kurulu başkanı … tarafından SPK’nın şirket nezdinde denetim yapmasına izin verilmediğinin, sonradan yapılan denetlemelerde şirket nezdinde ortaklara ilişkin bilgilerin yasal kayıtlar dışında tutulan kayıtlarla izlendiğinin, şirket merkezinde yaklaşık 15.000 adet tahsilat makbuzunun bulunduğunun, davalı …Ş.’nin organize bir şekilde bölge koordinatörleri ve temsilcileri aracılığı ile gerek yurt içinde gerek yurt dışında çok sayıda vatandaşımızdan hisse senedi vermek ve her bir işlem için tahsilat makbuzu düzenlemek suretiyle para topladığının, tahsilat makbuzları karşılığında toplanan paraların büyük bir çoğunluğunun şirket yasal kayıtlarında görülen şirket ortakları tarafından sermaye ödemesi yapılmış gibi davalı şirkete sermaye girişi olarak muhasebeleştirildiğinin, bu şekilde toplanan paraların davalı şirket kanalı ile diğer şirketlere aktarıldığının, davalı şirketin nominal bedeli 1.000.000 TL. olan hisse senetlerinin her birini 500 DM fiyatla sattığının, hisse senetlerinin satış fiyatının tamamen şirket tarafından belirlendiğinin, hisse senetlerinin nominal değeri ile satış fiyatı arasındaki farkın ihraç primleri hesabında muhasebeleştirilmesi gerekirken bu hesaba geçirilmediğinin, şirketin ihraç primli hisse senedi çıkartma konusunda bir genel kurul ve/veya yönetim kurulu kararının bulunmadığının, davalı şirketin gerek yurt içinde gerek yurt dışında izinsiz halka arz eyleminde bulunduğunun, izinsiz halka arzın görevlendirilen bölge koordinatörleri ve temsilciler aracılığı ile gerçekleştirildiğinin, bu eylemleri kanıtlar nitelikte 10.000’in üzerinde tahsilat makbuzu koordinatörler ve temsilciler listesi ile diğer belgelerin bulunduğunun, şirketin ortaklık durumunun güncel olarak 2 adet bilgisayardan (kayıt dışı olarak) izlendiğinin, söz konusu bilgisayar kayıtlarının ve şirket tarafından vatandaşlardan toplanan paralar karşılığında düzenlenen tahsilat makbuzlarının davalı şirketin ortak kayıt defterindeki kayıtlarla uyumlu olmadığının, davalı şirketin kayıtlarının gerçek durumu yansıtmadığının ve güncel olmadığının, hisse senedi devirlerinin şirket tarafından temsilcileri aracılığı ile gerçekleştirildiğinin, şirketten çıkmak isteyen kişilerin parasının şirkete yeni ortak olmak isteyen kişilere yapılan hisse senedi satışından elde edilen tutarlardan ödendiğinin, şirket tarafından izinsiz aracılığı faaliyeti yapıldığının, davalı şirketin 1998 ve 1999 yıllarında zarar etmesine rağmen ortalara kâr payı dağıtıldığının, kâr payının şirketin faaliyet sonuçlarından bağımsız olarak dağıtıldığının, şirketin hisse senetlerini geri alarak TTK 329. maddesine aykırı davranıldığının, şirket genel kurul toplantılarının yasaya uygun olarak yapılmadığının, genel kurul toplantılarının gerçek anlamda pay sahiplerinin oluşturduğu toplantılar olmadığının, 21/12/2001 tarihinde yapılan genel kurul hazirun cetvelinde 122 ortağın isminin bulunmasına rağmen, 06/04/2001 tarihli denetim raporuna göre şirketin 6.000’den fazla ortağının bulunduğunun, bunların bir çoğunun genel kuruldan dahi haberinin olmadığının tespit edildiği açılanmıştır.
Yine aynı bilirkişi heyeti raporuna göre, davacının sunduğu 01/01/2001 tarihli ve 21.465 TL. bedelli tahsilat makbuzunun şirket kayıtlarında rastlanmadığı ancak, davacı tarafından fotokopisi sunulan davalı şirkete ait 40 adet hisse senedinin numaralarının davacının sunduğu tahsilat makbuzunda da yer aldığı ve bu numaraları taşıyan hisse senetlerinin 03/11/2006 ve 11/12/2009 tarihinde … adına … A.Ş.’ye tevdi edilen hisse senetlerinde yer aldığı, SPK ve TBMM raporlarına göre, davalı şirketin (ve dava dışı bir kısım şirketlerin) yurt dışı temsilcileri vasıtasıyla yurt dışındaki vatandaşlarımızdan para toplayarak bu paraların bankacılık sistemi dışında kurye ile Türkiye’ye getirdikleri, bu şirketlerin ortaklık kayıtlarında tasarruf sahiplerinin isimlerinin yer almadığı, şirket defter ve kayıtlarının gerçek durumu yansıtmadığı, bu şirketlerin çifte kayıt tuttukları, davacının sunduğu tahsilat makbuzunun mahkeme tarafından kabulü halinde davacının davalı şirkete ödemiş olduğu bedelin 41.465 DM karşılığı 10.974,88 Euro olup, dava tarihi itibariyle TL. karşılığının 51.269,15 TL. olduğu belirlenmiştir.
Konya BAM . HD’nin kararı gereğince, davacı tarafından dava konusu hisse senedi asıllarının dosyamıza ibraz edildiği görüldüğü gibi davacının sunduğu tahsilat makbuzundan davacıdan 21.465 DM’yi 01/01/2021 tarihinde tahsil eden … davalı şirketin koordinatörler listesinde 1. sayfada ve 4. sırada yer aldığı görülmüş, davacının ödediği paranın davalı şirket tarafından tahsil edildiği sonucuna varılmıştır.
Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre de; davacının 01/01/2001 tarihli ve … seri nolu tahsilat makbuzu karşılığında davalı şirkete (davalı şirketin temsilcileri aracılığı ile) 21.465 DM yatırdığı sonucuna varılmış, davalı taraf her hangi bir ödeme iddiasında veya ispatında bulunmamış, davacının yatırdığı 21.465 DM’nin dava tarihi itibariyle karşılığı olan 51.269,15 TL.’nin haksız fiil hükümlerine göre, davalıdan tahsilinin gerektiği belirlenerek, davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf, gerek dava dilekçesinde gerek ıslah dilekçesinde alacaklarına dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesini istemiştir. Yargıtay . HD.nin 19/12/2016 gün ve … E. … K. sayılı emsal içtihadına göre, davanın haksız fiile dayalı olması nedeniyle ıslah edilen kısma da talep gibi dava tarihinden itibaren faiz yürütülebileceği, davalı şirket temsilcilerine isnat edilen haksız fiil eylemi, davalı şirket yönünden aynı zamanda ticari iş niteliğinde olduğundan, faizin de talep gibi avans faizi olması gerektiği sonucuna varılmış ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Davacının terditli davasının terditli ilk talebi yönünden KABULÜ ile ;
a)Davacı … ile davalı …Ş. arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının TESPİTİNE,
b)51.269,15 TL. alacağın, dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar tarihi itibariyle (ve dava değerinin 51.269,15 TL. olduğunun kabulü ile) alınması gereken 3.502,20 TL. nispi karar ve ilam harcından, ıslah harcı dahil peşin alınan 876,39 TL. harcın mahsubu ile kalan 2.625,81 TL. harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan peşin harç ve ıslah harcı dahil 4.075,29 TL. yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca (dava değerinin 51.269,15 TL. olduğunun kabulü ile) davacı vekilleri için 9.200 TL. nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde, davacı tarafından sunulan hisse senedi asıllarının davacıya iadesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın, 6100 s. HMK.nun 333. maddesine göre karar kesinleştiğinde re’sen ilgili taraflara iadesine,
Dair ; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, Konya BAM ilgili Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere ve oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.19/10/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …