Emsal Mahkeme Kararı Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/150 E. 2023/136 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … E. – … K.
T.C.
KONYA TÜRK MİLLETİ ADINA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ :
DAVALI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ :
DAVA : MENFİ TESPİT
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili 27/08/2021 tarihli dilekçesiyle; Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sırası üzerinden ve 50.000 Euro bedelli bonoya istinaden, davalı tarafından davacı aleyhine icra takibi başlatıldığını ancak, bononun teminat bonosu olduğunu, bonodaki lehtar imzasının sahte olarak atıldığını, ayrıca eksik borç söz konusu olduğunu beyan ederek, davacının dava konusu bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespiti ile Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takibinin iptaline ve davalının takip toplamının %20’si oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmış, taraflara duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilerek duruşma açılmıştır.
Davalı vekili, öncelikle asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğuna dair görev itirazında bulunmuş, dava konusu bononun teminat senedi olduğuna dair senet üzerinde bir ibare bulunmadığını, davacı tarafın sunduğu adi yazılı belgenin hukuki değerinin bulunmadığını beyan ederek, davanın reddi ile davacı tarafın %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
Açılan dava Konya . Asliye Hukuk Mahkemesinin … E. sırasına kaydedilmiş, Konya . Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/02/2022 gün ve … E. … K. sayılı ilamı ile görevsizlik kararı verilmiş, kararın kesinleşmesi ve talep üzerine tevzi sonucu dosya Mahkememize gönderilmiştir.
Davacı vekili tarafından 05/08/2010 tarihli adi yazılı belge sureti ibraz edilmiş, Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına ilişkin ilgili belge ve bono sureti UYAP’tan temin edilerek dosyamıza konulmuş, İzmir . Asliye Ceza Mahkemesinin … E. … K. sayılı kesinleşmiş ilam sureti ile ilgili belge suretleri dosyamıza getirtilmiş, İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden 14/10/2022 tarihli rapor alınmıştır.
İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde;
Dava, “Menfi Tespit” davasıdır.
Somut olayda ; davada çözülmesi gereken sorunlar; Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takibine dayanak teşkil eden 50.000 Euro bedelli bonodaki lehtar imzası ile davacı tarafın sunduğu 05/08/2010 tarihli adi yazılı belgedeki dava dışı … adına atılan imzanın, davalı takip alacaklısı …’in babası olan dava dışı vefat etmiş lehtar … ait olup olmadığı, bonodaki lehtarın imzasının sahte olup olmadığı, bono ciro silsilesinde kopukluk bulunup bulunmadığı, davalı hamilin kötü niyetli sayılıp sayılamayacağı ve dava ve takip konusu bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olup olmadığı, borçlu değil ise davacı lehine fer’i nitelikte tazminata hükmedilmesinin mümkün olup olmadığı sorunlarıdır.
Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında; davalı takip alacaklısı … tarafından 05/02/2021 tarihinde, 05/08/2010 tanzim, 30/10/2018 vade tarihli, düzenleyeni …, lehtarı … olan, 50.000 Euro bedelli bonoya istinaden kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır.
Davacı vekili 05/08/2010 tarihli adi yazılı belge ibraz ederek, bu belgeye istinaden söz konusu bononun teminat bonosu olduğunu ayrıca bonodaki lehtar imzasının sahte olduğunu beyan ederek menfi tespit talebinde bulunmuştur.
Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 14/10/2022 tarihli raporuna göre; dava konusu bonodaki lehtar …’e ait lehtar cirosunun (imzasının) davalının babası olan lehtar …’e ait olmadığı ancak, 05/08/2010 başlıklı adi yazılı belgedeki … ismi altındaki imzanın …’e ait olduğu belirlenmiştir.
05/08/2010 başlıklı ve davacı … ile davalının babası …’in imzasını taşıyan belgede, “Ben …. 05/08/2010 tanzimli senedi 50.000 Euro şayet devlete para ödersek hükümsüz ödemediğim geçerli. İzmir Mahkemesine 100.000’e yakın ceza devlete ödendiği takdirde senet geçersiz, ödemezse geçerli. 2 yıl içinde belli olur.” ifadeleri yazılıdır.
Bir bononun teminat bonosu olduğundan söz edilebilmesi için ya bonoda açıkça hangi işlemin teminatı olduğunun açıkça yazılması ya da ayrı bir belgede bonoya tanzim tarihi, bedel vs. gibi somut unsurlar ile atıf yapılarak hangi işlemin teminatı olduğunun belirtilmesi gerekmektedir.
Davacı tarafın sunduğu 05/08/2010 tarihli belge, dava ve takip konusu 50.000 Euro bedelli bonoyu teminat bonosu haline getiren belge olup olmadığı konusunda Mahkememizde tereddüt meydana gelmiş ise de, bir an için bu belgedeki atıf yeterli görülerek dava konusu bonoyu teminat bonosu haline getirdiği kabul edilse dahi, İzmir . Asliye Ceza Mahkemesinin 24/09/2009 gün ve … E. … K. sayılı ilamı ile sanık (Mahkememizde davacı) … hakkında 1567 s. Kanunu’na muhalefet suçundan davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği, kararın 23/12/2009 tarihinde kesinleştiği görülmüş, davacı tarafın bu suçtan dolayı devlete herhangi bir para cezası ödemediği belirlendiğinden, 05/08/2010 tarihli belgeye rağmen bononun teminat fonksiyonunun sona ererek sözleşmedeki tarafların beyanına göre geçerli bir bono haline geldiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar dava ve takip konusu bonodaki lehtar imzasının (cirosunun) lehtar …’e ait olmadığı anlaşılmış ise de;
6102 s. TTK’nin 677. maddesine göre, “Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez.”
6102 s. TTK’nın 687/1. maddesine göre de, “(1) Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.”
Yargıtay HGK’nun 30.11.2021 gün ve … E. … K. sayılı emsal içtihadında her ne kadar ciro zincirindeki cirolardan herhangi birinin geçersiz ya da sahte olması halinde ciro zincirinin kopmuş sayılacağı ve hamilin ancak ciro zincirinin koptuğu kişiden sonra gelen cirantalara başvurabileceği kabul edilmiş ise de;
6102 s. TTK’nin 677. maddesindeki imzaların istiklali olarak tabir edilen düzenlemede, imzalar yönünden herhangi bir sınırlama bulunmayıp, her imza sahibinin kendi imzasından sorumlu olacağı kabul edilmiştir. Diğer yandan sahte imzanın (cironun), ciro zincirinde kopukluğa sebep olacağının kabul edilmesi, kıymetli evrakı iktisap edecek kişilere her türlü ciro yönünden şekli incelemenin yanında esaslı inceleme yapma, diğer bir ifade ile her bir cironun sahibi yönünden bağlayıcı olup olmadığı yönünde inceleme yapma külfeti yükleyecek olup, bu kabul kıymetli evrakın tedavül kabiliyetini ortadan kaldıracak olması nedeniyle de Yargıtay HGK’nin yukarıda yazılı emsal içtihadı davamızda uygulanmamıştır.
Davalı …’in, vefat eden dava dışı lehtar …’in oğlu olup, dava konusu bonodaki lehtar imzasının …’e ait olmadığını bilebilecek veya kendisinden bilmesi beklenecek bir kişi olduğundan, davalı …’in lehtar imzasının sahte olduğunu bilerek bu bonoya dayalı icra takibi yapması hakkın kötüye kullanılması olarak görülmüştür.
4721 s. MK’nin 2. maddesine göre, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Gerek 6102 s. TTK’nın 687/1. maddesi ve gerekse 4721 s. MK’nın 2. maddesi gereğince, davalının iyiniyetli yetkili hamil olarak kabul edilemeyecek olması nedeniyle, davacının dava ve takip konusu bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığı sonucuna varılarak menfi tespit talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
2004 s. İİK’nın 72/5. maddesi gereğince, davanın kabulü halinde icra takibi derhal duracağından Mahkememizce de takibin derhal durdurulmasına karar vermek gerekmiştir. Ancak, davacı tarafından fer’i nitelikte takibin iptali talebinde de bulunulmuş ise de, 2004 s. İİK’nın 72. maddesine göre, takibin iptaline değil, derhal durdurulmasına karar verilmesinin gerekmesi, menfi tespitin kabulüne ilişkin kararın kesinleşmesi ile birlikte icranın eski hale getirilecek olması nedeniyle davacı tarafın fer’i nitelikteki takibin iptali talebi kabul edilmemiştir.
Davacı tarafın fer’i tazminat talebi yönünden yapılan değerlendirmede de; davalı takip alacaklısının bonodaki lehtar imzasının kendi babası lehtar …’e ait olmadığını bilerek (veya bilmesi kendisinden beklenerek) bu icra takibini başlatması, lehtar ile davalı takip alacaklısı arasında başka bir cironun bulunmaması, davalının bu bonoyu babası dışında başkasından aldığına dair herhangi bir savunma veya delilinin de bulunmaması karşısında takibin kötü niyetli olarak başlatıldığı kabul edilmiştir.
Takibin kötü niyetli yapılması nedeniyle de 2004 s. İİK’nin 72/5. maddesi gereğince, davalı takip toplamı (TL. karşılığı) üzerinden %20 oranında fer’i nitelikte kötü niyet tazminatına mahkum edilmiş, dava açılırken harçlandırılmayan fer’i nitelikteki tazminat talebi harç ve vekalet ücretinin takdirinde göz önünde bulundurulmamıştır.
Her ne kadar dava görevsizlik kararı sonucu Mahkememize intikal etmiş ise de, davanın kabulüne karar verilmesi karşısında ve Yargıtay HGK’nun 28.02.2019 gün ve … E. … K. sayılı emsal içtihadı gereğince davacı vekilleri için davacı lehine görevsizlik kararından dolayı ayrıca vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
Davacı tarafından, dava açılmadan önce Arabulucu’ya başvurulmuş ve Arabulucu tarafından, bu başvuru dava şartı olan arabuluculuk kabul edilerek 03/08/2021 tarihli anlaşmaya varılamadığına dair son tutanak düzenlenmiş ise de;
Yargıtay . HD’nin 01.04.2021 gün ve … E. … K. sayılı emsal içtihadına göre, ticaret mahkemelerinde görülen menfi tespit davalarında arabuluculuk dava şartı değildir. Bu nedenle, Mahkememizce 03/08/2021 tarihli arabuluculuk son tutanağı zorunlu değil, ihtiyari arabuluculuk tutanağı olarak değerlendirilmiştir. 6100 s. HMK’nin 323. maddesine ve 6325 s. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu hükümlerine göre de, ihtiyari arabuluculuk giderlerinin yargılama giderlerine dahil edilemeyeceği, bu giderlerin sadece davacının sorumluluğunda olduğu sonucuna varılmış ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Davacının davasının KABULÜ ile,
a) Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına dayanak teşkil eden; keşidecisi davacı …, lehtarı …, düzenleme tarihi 05/08/2010, vade tarihi 30/10/2018 olan, 50.000 Euro bedelli bonodan dolayı davacı …’ın takip alacaklısı davalı …’e BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
b) Takip konusu 587.828,84 TL. alacağın %20’si olan 117.565,77 TL. feri nitelikteki tazminatın davalı …’den alınarak davacı …’a verilmesine,
c) Konya . İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takibinin derhal durdurulmasına,
ç) Davacının takibin iptali yönündeki fer’i talebinin ise reddine,
2-Karar tarihi itibariyle (ve dava değerinin takip toplamının TL karşılığı olan 587.828,84 TL. olduğunun kabulü ile) alınması gereken 40.154,59 TL. nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 10.038,65 TL. harcın mahsubu ile kalan 30.115,94 TL. harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan peşin harç dahil 12.499,23 TL. yargılama gideri ile gerekçeli karar tebliği için davacı avansından yapılacak 20 TL. yargılama gideri olmak üzere toplam 12.519,23 TL. yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca (ve dava değerinin 587.828,84 TL. olduğunun kabulü ile) davacı vekilleri için 82.661,17 TL. nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Mahkememizce ihtiyari sayılan Arabuluculuk görüşmelerinden dolayı Hazine tarafından (suçüstü ödeneğinden) yapılan 1.320 TL. yargılama giderinin, davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, bu amaçla 492 s. Harçlar Kanunu’nun 28/a maddesi gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın, 6100 s. HMK.nun 333. maddesine göre karar kesinleştiğinde ve re’sen davacıya iadesine,

Dair ; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, Konya BAM ilgili Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere ve gerekçe yönünden Başkan …’in (…) kısmi muhalefeti ve gerekçe yönünden oy çokluğuyla, hüküm yönünden ise oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.08/03/2023

Başkan … Üye … Üye … Katip …
(Gerekçe yönünden
kısmen muhalif)

GEREKÇE YÖNÜNDEN
MUHALEFET ŞERHİ : Yargıtay HGK’nun 30.11.2021 gün ve … E. … K. sayılı emsal içtihadına göre, “Ciro ise 6102 sayılı TTK’nın 683. maddesine göre, çek arka yüzüne veya çeke bağlı olan ve “alonj” denilen bir kâğıt
üzerine yazılması ve ciranta tarafından imzalanması ile mümkündür. Bu nedenle cirantanın imzasını taşımayan ciro geçerli ciro sayılmaz. Böyle bir ciro ise çek üzerinde bulunan hakkın devrini sağlamaz.
Çekte hak sahibi olabilmek için yetkili hamil olmak gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 790. maddesine göre, cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere bir çeki elinde bulunduran kişi yetkili hamil olduğunu yani çek üzerindeki hakkın kendisine ait olduğunu çek üzerinde bulunan birbirini takip eden geçerli ciro zinciri ile ispat edebilir. Çek üzerindeki cirolar birbirini takip etmiyor veya ciro zincirinde bulunan cirolardan biri geçersiz veya sahte olması dolayısı ile ciro zincirinde kopukluk olması durumunda çekteki hak, kopukluktan sonraki kişilere geçmeyeceği için ciro zincirinde kopukluk olan çeki elinde bulunduran hamil yetkili hamil sayılamaz. Yetkili hamil olmadığı için de ciro zincirinin koptuğu kişiden itibaren ciranta ve keşideciden talepte bulunamaz.
Her ne kadar çeki elinde bulunduran kişi yetkili hamil olduğunu ispat edememiş olması nedeniyle yani ciro zincirinde kopukluk olması durumunda kopukluktan önceki lehtar ve keşideciye gidemez ise de, 6102 sayılı TTK’nın 677. maddesinde ki; “Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez.” düzenlemesi karşısında “imzaların istiklali (bağımsızlığı) ilkesi” gereği ciro zincirinin kopmasından sonraki cirantalara başvurabilir…
Lehtarın cirosunun sahte olması nedeniyle birbirini takip eden geçerli ciro zinciri olmadığı için davalı bankanın 6102 sayılı TTK’nın 790. maddesine göre yetkili hamil olduğunu yani kendisine çek üzerinde bulunan hakkın geçtiğini ispat edemediğinden aynı Kanun’un 792. maddesine göre ispat yükünün davacı keşidecide olduğu düşünülemez. Çünkü 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesindeki düzenleme, çeki 6102 sayılı TTK’nın 788. maddesine göre geçerli bir ciro ile hakkın devredildiği ve yine 6102 sayılı TTK’nın 790. maddesine göre birbirini takip eden geçerli ciro zinciri ile ispat eden yetkili hamiller içindir. Bu durumda çeki elinde bulunduran davalı bankanın, çeklerdeki lehtarın cirosunun sahte olması nedeniyle çeklerdeki hakkın geçerli ve birbirine bağlı ciro zinciri ile hak sahibi olduğunu ispat edemediğinden ve keşideciye başvuru hakkı bulunmadığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.”
Yukarıda yazılı Yargıtay HGK’nın emsal içtihadında da ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, lehtar cirosunun (imzasının) lehtara ait olmaması (ciro zincirinin kopması) nedeniyle, geçerli bir ciro ve senede bağlı hakkın devrinden bahsedilemez. Dava konusu olayda da ciro silsilesinde kopukluk olduğu, geçerli bir ciro ve senede bağlı hak devrinin söz konusu olmadığı için, 6102 sayılı TTK’nın 677. maddesindeki hükmün, hamilin ancak ciro zincirinin kopmasından sonraki cirantalara başvurma hakkının bulunduğu, ciro zincirinin kopmasından önceki sırada yer alan hamillerin ise kopmadan önceki sorumlulara başvurabileceği şeklinde yorumlanması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Hükmün tamamı yönünden heyetimizde herhangi bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Gerekçe yönünden sayın çoğunluğun bütün gerekçelerine katılmakla birlikte, Yargıtay HGK’nun 30.11.2021 gün ve … E. … K. sayılı emsal içtihadında yazılı gerekçelerle de davanın kabulü görüşünde olduğumdan, bu gerekçeyi kabul etmeyen sayın çoğunluğun görüşüne sadece bu gerekçe yönünden muhalifim.

Başkan …