Emsal Mahkeme Kararı Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/143 E. 2022/647 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ … Esas – … Karar
T.C.
KONYA “TÜRK MİLLETİ ADINA”
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO:

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
İHBAR OLUNAN :
DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin enerji sektöründe faaliyet gösterdiğini, davacı şirketin iştigal alanını; kurulu güneş elektrik santralleri vasıtasıyla elektrik üretimi yapmak ve bu elektriği daha sonra elektrik dağıtım firmaları (EDAŞ’lar) aracılığıyla devlete satmak olduğunu, davalı şirket ise elektrik dağıtım şirketlerinden (EDAŞ’lardan) biri olduğunu, davacı şirket ürettiği elektriği davalı şirketin kurulu tesisleri üzerinden geçirerek devlete sattığını, bu anlamda davacı şirketin, davalı şirketin tesislerini kullanması nedeniyle davalıya bir bedel ödediğini, bu bedele kısaca “dağıtım bedeli katkı payı” denildiğini, işbu davanın konusunu son dönemde davalı şirketin davacı şirketten talep ettiği fahiş ve haksız dağıtım bedeli katkı payı olduğunu, davalı şirket son dönemde yaptığı uygulamalarla 2018 yılı öncesinde devreye alınan güneş enerji santrallerinin (GES) dağıtım bedeli katkı payını 5,6882krş/kwh’tan 28,2765krş/kwh’a yükselttiğini, davalı katkı payında 5 katından fazla bir artış yaptığını, davalı şirketin bu tavrının öngörülebilirlik ilkesine aykırı olduğunu, davalının davacı şirketten talep ettiği şimdilik 1.000,00TL tutarında dağıtım bedeli katkı payı borcunun olmadığına, davalının dağıtım bedeli katkı payında yaptığı artışın yasalara ve sözleşmeye uygun olup olmadığına; günün ekonomik koşulları ve diğer hususlar dikkate alınarak adil bir dağıtım bedeli katkı payı miktarının ne kadar olması gerektiğinin ve bu hususlarla bağlantılı olarak davacının davalıya (güneş enerji santrallerinin dağıtım bedeli katkı payının 5,6882krş/kwh’tan 28,2765krş/kwh’a yükseltildiği tarihten itibaren) fazla ödeme yapıp yapmadığı ile yapmış ise bunun miktarının ne kadar olduğunun tespitine karar verilmesini, yapılacak bu tespite kadar davacının fazla ödeme yapmasının ve hak kaybı yaşamasının engellenmesi amacıyla davacının yapacağı ödeme işlemlerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 21/03/2022 tarihli dilekçesiyle; davanın T.C. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na ihbarını talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dayanak idari düzenleyici işlemin iptalini istemeden idari işlemin uygulamasına karşı talepte bulunmasının mümkün olmaması, davaya konu uyuşmazlıkta idari yargının görevli olması, aksi değerlendirildiğinde davadan asıl maksadın istirdat olması karşısında arabuluculuğa ve şirkete ön başvuruya ilişkin dava şartlarının yerine getirilmemiş olması, davalı şirketin sadece EPDK kararlarını uygulamış olması, tavan gelir modeli kapsamında müvekkilimizin bu idari düzenleyici işlemi uygulaması sebebiyle fazladan bir maddi yarar elde etmemiş olması, iddia edilen alacağın zaman aşımına uğramış olması, davalıya husumet düşmemesi, davanın belirsiz bir alacağa ilişkin olmaması ve davacının taleplerinin esası itibariyle haksız bulunması karşısında davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmış, taraflara duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilerek duruşma açılmıştır.
İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde;
Dava, tespit isteminden ibarettir.
Davacı, dava dilekçesi ile, davalıya şimdilik kaydıyla 1.000,00 TL tutarında dağıtım bedeli katkı payı borcunun olmadığının ve davalıya dava tarihine kadarki süreçte fazla ödeme yapıp yapmadığının tespitini talep etmiştir.
Dava dilekçesindeki anlatımların yeterli görülmemesi nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 31. Maddesi uyarınca davacıya 01/03/2022 tarihli tensip tutanağının 12 nolu ara kararı ile tavzih dilekçesi sunması için süre verilmiş ve davacı bu ara karara istinaden 16/03/2022 tarihli tavzih dilekçesini ibraz etmiştir.
Davacı, tavzih dilekçesi ile, dava dilekçesinde bahsi geçen 1.000,00 TL tutarındaki menfi tespit isteminin ocak/2022 ve Şubat/2022 dönemine ilişkin olduğunu, bu dönemlere ilişkin fatura bedellerinin davalıya ödendiğini, esasen bu döneme ilişkin fatura bedelleri ödendiğinden menfi tespit istemlerinin bulunmadığını, asıl talebinin dağıtım bedeli katkı payındaki artışın yasalara ve sözleşmeye uygun olup olmadığının tespiti ile adil bir katkı payı miktarının ne kadar olması gerektiğinin tespitine ilişkin olduğunu, fazla ödeme tutarının tespitine ilişkin talebin de asli talep niteliğinde olmadığını ifade etmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 33. maddesi gereğince bir davada olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirme görevi hakime aittir. Dava dilekçesi ile tavzih dilekçesi bir bütün halinde değerlendirildiğinde, davanın tespit isteminden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Zira davacı, uygulanan dağıtım bedeli katkı payı oranının mevzuata ve taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olup olmadığının belirlenmesi suretiyle dava tarihine kadarki süreçte davacının fazla ödeme yapıp yapmadığının tespitini ve (esasında bir önceki talebin içinde olan ancak farklı şekilde anlatılan) Ocak/2022 ve Şubat/2022 dönemine ilişkin olarak dağıtım bedeli katkı payına ilişkin faturalar nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir.
Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin … E … K sayılı ilamı; ” Kural olarak tespit davaları bir kimse ile diğer bir kimse arasında var olan somut bir olaydan doğan hukuksal bir ilişkinin varlığının saptanmasına yönelik olup bundan ötesi bir işlevi yoktur. Eda davaları ise hem tespit hem edayı içerdiğinden tespit davasına eda davasının öncüsü denilebilir. Tespit davasının dinlenebilmesi için hukuksal bir ilişki ile hukuki yararın bulunması zorunludur. Hukuki yararın varlığı ise davacının bir hakkının veya hukuki durumunun bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olması ve bu hususun davacıya zarar verebilecek nitelikte olması, tespit hükmünün bu tehlikeyi kaldırmaya elverişli olması halinde kabul edilebilir. Eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur. Bu ilke ve kurallar ışığında somut olaya gelindiğinde; davacı tarafından, taraflar arasında 08.04.2014 tarihinde imzalanan Düzenleme Şeklinde Satış Vaadi ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi gereği binanın teslimine kadar kira ödeme yükümlülüğünün tespiti talep edilmekte ise de yukarıda izah edildiği şekilde davacı tarafından eda davası açılabilecek halde tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur.Bu durumda mahkemece eda davası açılması mümkün olan hallerde tesbit davasını açmakta hukuki yarar bulunmadığı ve mahkemece davanın dava şartı yokluğunda reddine karar verilmesi yerine yanlış değerlendirme ile kısmen kabul kararı verilmesi doğru olmamış, bozulması uygun bulunmuştur.” şeklindedir.
Anılan ilamda da belirtildiği üzere eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur. Somut olayda davacı menfi tespit istemine ilişkin olarak 16/03/2022 tarihli tavzih dilekçesi ile ocak/2022 ve Şubat/2022 dönemine ilişkin fatura bedellerinin ödendiğini ifade etmiştir. Bu fatura bedellerinin de ödenmiş olması karşısında davacının isteminin dava tarihine kadarki süreçte davalıya yapılan fazla ödeme tutarının tespitine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Ancak davacının istirdat (alacak) davası açma imkanı varken tespit davası açmasında hukuki yararı yoktur. Her ne kadar davacıya tespit davası açmasındaki hukuki yararının ne olduğunu açıklaması için süre verilmiş ise de davacı yeterli bir açıklama yapmamıştır. Davacı tespit davası soncunda elde edilecek hüküm ile gelecek aylarda fazla ödeme yapılmasının önüne geçileceğini ifade etmektedir. Ancak eldeki davadan böyle bir kazanım elde edilmesi mümkün değildir. Zira, eldeki dava mevcut uyuşmazlık üzerinden değerlendirilmekte olup, ilerde ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları çözümü mümkün değildir. Bu bakımdan davacının hukuki yararının bulunduğunu bu şekilde açıklaması yerinde görülmemiştir.
Anılan nedenlerle, davacının eda davası açma imkanı varken tespit davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı kabul edilmiş ve davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Davanın HUKUKİ YARAR DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken karar ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca (dava değerinin 1.000 TL. olduğunun kabulü ile) davalı vekili için 1.000 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın, 6100 s. HMK.nun 333. maddesine göre karar kesinleştiğinde ve re’sen taraflara iadesine,
Dair ; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.25/10/2022

Katip Hakim

Bu belge 5070 sayılı kanun uyarınca Elektronik İmza ile imzalanmıştır.