Emsal Mahkeme Kararı Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/626 E. 2021/545 K. 15.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ “TÜRK MİLLETİ ADINA”
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO:
KARAR NO:

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
2-
3-
VEKİLİ :
DAVALI : 1-
VEKİLLERİ:
DAVALI : 2-
VEKİLİ :
DAVALI : 3-
VEKİLİ :
DAVALILAR: 4-
5-
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH:

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; müvekkili …ve beraberinde ki diğer iki müvekkilinin …’a ait olan …plakalı aracı ile 21/07/2017 tarihinde …plakalı …kullanımında olan ve …’na ait olan ve …işletmesi adına çalıştırılan otobüsün kendilerine %100 ve asli kusurlu olarak çarpması ile elim bir trafik kazası geçirdiklerini, bu kazadan sonra müvekkili …ve beraberindeki yolcuların yaralandığını, maddi ve manevi kayıplarının söz konusu olduğunu, kazanın otobüs şoförünün kırmızı ışıkta geçmesinden kaynaklandığını, . Asliye Ceza Mahkemesinin …Esas sayılı dosyası ile aldırılan ATK raporunda …’un %100 ve asli kusurlu olduğunun sabit olduğunu, ceza dosyasının kesinleştiğini, dava açmadan önce her iki davalı sigorta şirketine de başvuru yapıldığını ama sonuç alınamadığını, taraflarına ödeme yapılmadığını, yine arabuluculuk kurumuna başvurduklarını, ancak anlaşmaya varılamadığını, müvekkillerinin yaralandıklarını, ameliyatlar geçirdiklerini, işten güçten kaldıklarını, araçlarını kaybettiklerini, epey bir dönem araçsız kaldıklarını ve hatta bu durumlara üzülen oğulları …’ın bu olanlara üzüntüsünden rahmetli olduğunu, bir nebze olsun bu açıların karşılığının yerini bulması adına manevi tazminat taleplerinin bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkili …için şimdilik 1.000,00 TL, geçici iş göremezlik bedeli, 1.000,00 TL sürekli iş göremezlik bedeli, 1.000,00 TL bakıcı gideri bedeli, 1.000,00 TL fatura edilemeyen tedavi gideri bedeli ve sahibi olduğu …plakalı aracına ait olan ve alamadığı kalan bedel olan 10.800,00 TL olmak kaydıyla toplam 14.800,00 TL maddi tazminatı ve müvekkillerinin tüm bu manevi sorunları yok yere yaşamak zorunda kaldıkları için 21/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte 100.000,00 TL manevi tazminatı müvekkili …için, 20.000,00 TL manevi tazminatı müvekkili …için ve 20.000,00 TL manevi tazminatı da diğer müvekkili …için davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile taraflarına ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Sigorta (…Anonim Şirketi) vekili 30/09/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; …plaka sayılı aracın müvekkili şirket tarafından sigortalandığını ancak aracın söz konusu poliçe teminatı altına alınmış olmasının teminatın tamamen ve otomatik olarak ödeneceği anlamına gelmediğini, aracı işletenin sorumluluğunun bulunmadığı hallerde müvekkili şirketin de sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, bu nedenlerle uzman bilirkişiler tarafından kusur durumunun tespiti gerektiğini, yargılamaya konu olaya ilişin soruşturma dosyası var ise kusur durumunun tespiti açısından incelenmesi gerektiğini, 01/06/2015 tarihi itibariyle değişmiş olan zorunlu mali mesuliyet poliçesi genel şartları uyarınca müvekkili sigorta şirketinin geçici iş göremezlik tazminatlarından ve bu dönemde doğan bakıcı giderlerinden ve tüm tedavi giderlerinden sorumluluğunun bulunmadığını, yine aynı bağlamda SGK tarafından karşılanmış olup olmamasına bakılmaksızın tüm tedavi giderlerinin teminat dışı olduğunu, müvekkili şirketin tedavi masraflarını ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, davacıların kazadan önce gelirinin ne kadar olduğunun ve buna dayalı olarak ne kadar kazanç kaybına uğradığını somut bulgularla ispatlanması gerektiğini, davacının iş göremezlik oranlarının tespitinin ATK tarafından yapılması gerektiğini, davacının iş göremezlik dönemlerinin ne kadar olduğu ve bu döneme ilişkin gelir kaybının varlığının tespit edilmesi gerektiğini, davacıların bahsi geçen iş göremezlik ve beden gücü kaybı tazminat talepleri ile her türlü diğer tazminat talepleri için, Karayolları Trafik Kanunu ve 5510 sayılı yasa hükümleri gereğince, Sosyal Güvenlik Kurumunun müvekkili şirketten rücuen tazminat talebinde bulunacağı hususları da göz önünde bulundurularak davacılar için SGK tarafından davacılara yapılmış olan ödemeler ve masraflar sorularak tazminat taleplerinden düşülmesi gerektiğini, var ise olayda hatır taşımacılığına dair gerekli indirimlerin yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Şirketi vekili 15/10/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; …plakalı aracın …Sigorta Poliçesinin ekte olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin meydana gelen zarardan dolayı sorumluluğunun bulunduğuna kanaat getirilmesi halinde müvekkili şirketin söz konusu zarardan ancak poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, müvekkili şirketin maddi tazminat talepleri bakımından sorumluluğunun ancak ZMMS teminat limitinin tükendiği hallerde başlayacağını, henüz ZMMS teminat limitleri tüketilmemiş olduğundan müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, zorunlu dava şartı olan sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılıp yapılmadığının ispat edilmesi gerektiğini, aksi takdirde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, savcılık soruşturması aşamasında ya da ceza davasında uzlaşma var ise davanın reddi gerektiğini, kaza ile sakatlık ve kaza ile meydana gelen ölüm arasındaki illiyet bağının tespit edilmesi gerektiğini, kusur oranlarının tespiti için ve maluliyet oranının tespiti için ATK dan rapor aldırılması gerektiğini, hesaplamanın aktüer bilirkişi tarafından yapılması gerektiğini, gelirin asgari ücret üzerinden hesap edilmesi gerektiğini, hesaplanacak tazminattan hatır taşıması ve müterafik kusurun tenzili gerektiğini, müvekkili şirketin söz konusu zarardan poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, iş bu dava tarihine kadar herhangi bir ihbar bulunmadığını, faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olarak başlatılması gerektiğini, manevi tazminat taleplerinin çok fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Açılan dava Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …E. sırasına kaydedilmiş, (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Akşehir . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20/09/2021 gün ve …E. …K. sayılı kararı ile bu davaya Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin bakması gerektiği gerekçesiyle, dosyanın Konya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, karar taraflara tebliğ edilerek 04/11/2021 tarihli kesinleşme şerhi yazılarak dosya Konya Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmiş ve tevzi sonucu Mahkememizin …E. sırasına kaydedilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 gün ve 608 s. kararı ile, “Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin Konya ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 gün ve …E. …K. sayılı emsal içtihadı; “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, …E., …K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı)…
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (…: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve …E., …K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 24.03.2005 tarihli ve 188 sayılı kararında fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri konusunda İstanbul ve Ankara’da kurulup, faaliyete geçirilen fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması, 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamelerinden kaynaklanan hukuk davaları için ihtisas mahkemeleri olarak belirlenmesine, yargı çevrelerinin ise kuruldukları yerin mülki hudutları olarak tespit edilmesine; fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, yukarıda zikredilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerden kaynaklanan hukuk davaları için; bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin yetkilendirilmesine, ilgili mahkemelerin yargı çevrelerinin ise adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsayacak şekilde belirlenmesine karar verilmiştir. Halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” şeklindedir.
HSK’nın 07/07/2021 gün ve 608 s. kararında 01/09/2021 tarihinden önce açılan davaların da, Konya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu yönde herhangi bir yasal düzenleme de yoktur. 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve derdest olan davaların gönderme kararı ile Konya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi, yukarıda yazılı Yargıtay HGK emsal içtihadında belirtilen tabii hakim ilkesine de aykırıdır. Bu nedenle eldeki uyuşmazlığın çözümünde (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Akşehir Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edildiğinden davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın mahkememizin görevli olmaması nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Görevsizlik kararı kesinleştiğinde 6100 sayılı HMK 20. Maddesi uyarınca talep halinde DOSYANIN YETKİLİ VE GÖREVLİ (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) AKŞEHİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-6100 sayılı HMK’nun 331.maddesi gereğince harç, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hakkında yetkili ve görevli mahkemece KARAR TAYİNİNE,
4-6100 sayılı HMK 20.maddesi uyarınca taraflardan birinin görevsizlik kararının kesinleştiği tarihten ya da kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesinin gerektiği, iki haftalık süre içerisinde dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilebileceğinin taraflara İHTARINA,
Dair; 6100 sayılı HMK 341-345 maddeleri uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık kanuni süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile yapılacak başvuru ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi İstinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi. 15/11/2021

Katip Hakim

5070 Sayılı Kanun Hükümlerine Göre Elektronik İmzalıdır.