Emsal Mahkeme Kararı Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/324 E. 2023/326 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KONYA
. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ “TÜRK MİLLETİ ADINA”
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA İHBAR OLUNAN :
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
KARARIN YAZILDIĞI TARİH :

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; 16.06.2020 tarihinde Konya İli … Caddesi ışıklı kavşağında meydana gelen trafik kazasında sürücüsü … olan tescilsiz motosiklet ile sürücüsü … olan … plaka sayılı kamyonetin karıştığı çift taraflı kaza meydana geldiğini, kaza neticesinde tescilsiz motosiklette yolcu konumunda bulunan müvekkil …’ın ağır şekilde yaralandığını, vücudunun pek çok yerinde kemik kırıklarının oluştuğunu, uzun süre tedavi gördüğünü ve cerrahi operasyonlar geçirdiğini, ayrıca müvekkilinin, kalıcı olarak sakat kaldığını, müvekkilinin maluliyetine ilişkin Balıkesir Üniversite Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi kurul raporu mevcuttur. İş bu rapora göre müvekkilinin sürekli engellilik oranı %48 olarak belirlendiğini, iyileşme süresinin 270 günü bulacağı, bu süre boyunca %100 oranında malul sayılacağı ve 90 gün boyunca bakıcı yardımından faydalanması gerekeceği yine bu rapor ile saptandığını, müvekkilinin kaza sebebiyle maddi zarara uğradığını, kazaya sebebiyet veren tescilsiz motosikletin sürücüsü …’ın (%100) oranında tam kusurlu olduğunu, müvekkillinin zararlarının tazmini yönüyle davalı tarafa müracaat ettiği, ancak herhangi bir ödemenin yapılmadığını, arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç alınamadığını belirterek; fazlaya ilişkin her türlü haklı saklı kalmak üzere şimdilik 50,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı , 50,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 50,00 TL ‘si bakıcılık gideri ve 50,00 TL SGK tarafından karşılanmayan ve belgeye de bağlanması mümkün olmayan kaçınılmaz iyileştirme giderleri kalemi için olmak üzere asgari 200,00 ( iki yüz) TL maddi tazminatın (belirsiz alacağın), davalının haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline , yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı şirket üzerine tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özet olarak; davacı tarafın başvurusunun uygun olmadığını, müvekkilinin mesuliyetinin kusur oranı ve teminat limitiyle sınırlı olduğunu,müvekkilinin sorumluluğunun ancak zmms yaptırılabilecek tescilli bir araç bulunması halinde söz konusu olabileceğini, tescilsiz araçların verdiği zararlarda, aracın zorunlu trafik sigortasına konu edilebilecek bir motorlu taşıt olduğunun davacı tarafından ispat edilmesinin gerektiğini, davacıya zarar veren motorlu aracın geçerli bir sigorta poliçesi bulunup bulunmadığının araştırılmasının gerektiğini, ayrıca da mevcutsa yapılan ödemeler ile yapılan temlikler mahkemece dikkate alınmasının gerektiğini, maluliyet oranının tespiti nin kaza tarihinde yürülükte olan mevzuat hükümlerine göre yapılmasının gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğu yönünden iddia edilen kusurlu hali ve kusur oranını kabul etmediklerini, müterafik kusur halleri mevcut olup, kabul anlamına gelmemek kaydıyla yerleşik yargıtay uygulaması gözetirelerek hesaplanan tazminat tutarından indirim yapılmasının gerektiğini, geçici iş göremezlik zararı, geçici bakıcı gideri, rapor /cenaze ve defin / ulaşım / yemek giderlerinin tazmini yönündeki talepler 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren zmms genel şartları uyarınca teminat dışında olduğunu, bilinmeyen bir aracın kazaya dahlinin olduğunun belirlenmesi halinde kusur raporunda bu hususun dikkate alınmasının gerektiğini, müvekkili … haksız fiilin faili olmadığı için temerrüde düşmediğini, davacının kaza tarihinden itibaren faiz talebinin reddi gerektiğini belirterek; davacının haksız davasının öncelikle dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine, aksi kanaatte ise esastan reddi ile ücreti vekalet ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tahsiline ilişkin tazminat isteminden ibarettir.
Bir motorlu aracın işletilmesi sırasında meydana gelen trafik kazasında, zarar görenlerin zararından, 6098 sayılı TBK’nın 49. Maddesi uyarınca araç sürücüsü, 2918 sayılı KTK’nın 85. Maddesi uyarınca araç işleteni ve şartları varsa teşebbüs sahibi ve 2918 sayılı KTK’nın 91. Maddesi uyarınca sigortacı müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Trafik kazası nedeniyle zarara uğradığını iddia eden hak sahipleri tarafından açılan tazminat davalarında ispat yükü 6098 sayılı TBK’nın 50. Maddesi uyarınca zarar gören üzerinde olup, zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat etmek zorundadır.
Yine bu tür davalarda 2918 sayılı KTK’nın 97. Maddesi uyarınca, zarar görenin dava açmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuru yapması gerekmekte olup bu husus sonradan giderilmesi de mümkün olmayan dava şartlarındandır. Ayrıca yazılı başvurudan hemen sonra dava açılması mümkün olmayıp 15 günlük sürenin dolmasından sonra dava açılabilecektir. Sigorta kuruluşu kendisine yapılan yazılı başvuruya karşı 15 gün içinde cevap vermek ve 2918 sayılı KTK’nın 99. Maddesine göre 8 iş günü içinde de tazminatı ödemek zorundadır. Sekiz iş günü içinde sorumlu olduğu tazminatı ödemeyen sigortacı 9. gün itibariyle temerrüde düşecektir.
Hak sahipleri tarafından talep edilebilecek tazminatlar ise 2918 sayılı KTK’nın 90. Maddesi uyarınca 2918 sayılı KTK ile 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
Somut olayda davacı, davaya konu trafik kazası neticesinde yaralandığını iddia ederek, geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı, bakıcı gideri tazminatı ve tedavi gideri tazminatı istemlerinde bulunmuştur.
Davaya konu 16/06/2020 tarihli trafik kazasının … idaresindeki … plakalı araç ile … idaresindeki tescilsiz motosikletin ışıklı kavşakta çarpışması neticesinde meydana geldiği, kaza neticesinde tescilsiz motosiklette yolcu konumunda olan …’ın yaralandığı, davacının kaza esnasınında kaskının takılı olup olmadığının belirsiz olduğu ve … hakkında alkollü araç kullanmaktan işlem yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacı … idaresindeki aracın ZMMS poliçesinin bulunmadığından bahisle oluşan zarardan … sorumlu olduğunu iddia etmiştir.
Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9/1. maddesine göre; Hesaba zorunlu sigortalara ilişkin olarak; a) Sigortalının veya sigortayı yaptırmakla sorumlu olanın tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için, b) Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, c) Zorunlu sigorta teminat limitleri ile sigorta poliçesinde belirtilen teminat arasındaki fark kadar ödenecek bedensel tazminat tutarları için, ç) Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedenselzararlar için, d) Çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada,13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedenselzararlar için başvurulabilir.
Anılan düzenlemeye istinaden davalı … sorumlu olduğunun kabul edilebilmesi için kazaya karışan aracın ZMM sigortası olması gereken araçlardan olması gerekir. Bu kapsamda ceza dosyası ile araca ilişkin fotoğraflar dosya arasına alınarak bilirkişi raporu tanzimine karar verilmiştir. Bu kapsamda düzenlenen 07/04/2023 tarihli bilirkişi raporu ile aracın trafik sigortası yaptırılması zorunlu olan araçlardan olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla varsa davacı zararından davalı … sorumlu olduğu kabul edilmiştir.
Kaza sonrasında görevli kolluk tarafından tanzim edilen kaza tespit tutanağı ile, trafik kazasının oluşmasında …’in herhangi bir kusurunun bulunmadığı, …’ın kazanın oluşmasında tam kusurlu olduğu tespit edilmiştir. 20/01/2022 tarihli ATK raporu ile de kazanın oluşmasında …’ın tam kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Mahkememizce, 20/01/2022 tarihli ATK raporundaki tespitlerin dosya kapsamına ve olayın oluş şekline uygun olması nedeniyle, davaya konu trafik kazasının oluşmasında …’ın tam kusurlu olduğu kabul edilmiştir.
Bu kapsamda öncelikle zarar görenlerin davaya konu trafik kazası nedeniyle sürekli iş göremez hale gelip gelmediğinin tespiti için hangi yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerektiği belirlenmelidir. Maluliyetin tespiti yönünden hangi yönetmeliğin uygulanacağına ilişkin KTK’da ve TBK’da açık hüküm bulunmadığından bu boşluğun içtihatlarla doldurulması gerekmektedir.
Konya BAM . Hukuk Dairesi’nin süregelen uygulamasına göre; 2918 sayılı KTK’nın 90. ve 92. maddeleri ile genel şartlara yapılan atfın 09/10/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarihli … E … K sayılı kararı ile iptaline karar verilmesi nedeniyle genel şartların ve Özürlülük Ölçütü … Yönetmeliği ile Erişkinler … Yönetmeliği hükümlerinin uygulanma kabiliyetinin kalmadığı gerekçesiyle, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinin uygulanması gerekir. (Konya BAM . HD.’nin 08/02/2023 tarihli, … E … K sayılı kararı)
AYM’nin 17/07/2020 tarihli … E … K sayılı iptal kararı karşısında genel şartların uygulanma kabiliyetinin kalmadığı açık ise de, iptal kararı Özürlülük Ölçütü … Yönetmeliği ile Erişkinler … Yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasına engel değildir. Her ne kadar 01/06/2015 tarihli Genel Şartlar’da bu yönetmeliklere atıf yapılmakta ise de bu yönetmelikler genel şartlardan bağımsız olup, genel şartlara yapılan atfın hatta doğrudan genel şartların yürürlükten kaldırılması bu yönetmeliklerin uygulanmasına engel değildir. Zira bu yönetmeliklerin dayanağı 01.06.2015 tarihli genel şartlar olmayıp, Özürlülük Ölçütü … Yönetmeliği’nin 3. Maddesinde, Erişkinler … Yönetmeliği’nin de yine 3. Maddesinde belirtildiği üzere bu yönetmeliklerin dayanağı kanundur. Dolayısıyla bu yönetmelikler ya da yönetmeliğe dayanak teşkil eden kanunlar yürürlükten kalkmadığı sürece bu yönetmeliklerin uygulanmasına engel bir durum bulunmamaktadır.
Bunun yanında her ne kadar Özürlülük Ölçütü … Yönetmeliği, 01.06.2015 tarihli genel şartların yürürlüğe girmesi ile birlikte uygulanmaya başlanmış ise de; bu yönetmeliğin 30.03.2013 tarihinde yürürlüğe girdiği, yürürlüğe girdiği tarihten 01.06.2015 tarihine kadarki süreçte de uygulanmasına engel bir halin olmadığı, ancak yargı kararları ile bu süreçte Çalışma Gücü … Yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasının tercih edildiği, tercihin bu yönde kullanılmasına bir engel olmadığı gibi aksi yönde kullanılmasına da bir engel olmadığı, ancak 2918 sayılı KTK’daki atıf nedeniyle 01.06.2015 tarihli genel şartların yürürlüğe girmesiyle birlikte bu tarihten itibaren Özürlülük Ölçütü … Yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasının bir zorunluluk olduğu, AYM iptal kararının sadece bu zorunluluğu ortadan kaldırdığı, dolayısıyla yargı organlarının takdir hakkını kullanarak yürürlükte olan yönetmeliklerden herhangi birisini tercih etmesinin mümkün olduğu, Yargıtayca bu takdir hakkı kapsamında hangi tarihler arasında hangi yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerektiğine yönelik oluşturulan uygulamanın yerleşik hale geldiği, Yargıtay ve diğer BAM uygulamalarının aksine Özürlülük Ölçütü … Yönetmeliği ile Erişkinler … Yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı yönündeki kabule açık yasal bir engel yoksa da TMK’nın 4. maddesi uyarınca kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkimin, hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği, hakimin takdir hakkını kullanırken keyfi uygulamalardan kaçınmasının gerektiği, yerleşik ve genel kabul gören uygulamaların aksine hareket edilmesinin adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil edeceği ve yargıya güveni ortadan kaldıracağı, Yargıtay uygulamasının da herhangi bir yasa hükmüne aykırılık teşkil etmemesi karşısında KONYA BAM . HD’NİN ANILAN GÖRÜŞÜNE İŞTİRAK EDİLMEMİŞTİR.
Kısaca üzerinde durulmasının faydalı olacağı düşünülen bir diğer husus ise, 14/02/2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 29/12/2022 gün ve … E. … K sayılı kararı iptal kararıdır. 7237 sayılı yasanın 18. maddesiyle 2918 sayılı KTK’nın 90. maddesinde yapılan değişiklik ile, 09/06/2021 tarihinden sonra meydana gelen trafik kazaları yönünden maluliyetin tespitinde Erişkinler … Yönetmeliği hükümlerinin uygulanması yasal zorunluluk haline gelmiştir. Ancak, anılan değişikliğin AYM tarafından iptaline karar verilmesi karşısında bu zorunluluk ortadan kalkmış olup, iptal kararının Erişkinler … Yönetmeliği’nin uygulanmasına engel bir yönü yoktur.
Yargıtay . Hukuk Dairesinin yerleşik hale gelen uygulamasına göre; maluliyet belirlemesinin, kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.(Emsal ilam:Yargıtay . Hukuk Dairesi … E … K)
Davaya konu trafik kazası 16/06/2020 tarihinde meydana gelmiş olup, davacının kalıcı sakatlığının bulunup bulunmadığının Erişkinler … Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenmesi gerekir.
NEÜ Meram Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından tanzim edilen 27/10/2022 tarihli maluliyet raporu ile, davacının yaralanmasının Erişkinler … Yönetmeliği hükümlerine göre % 35 oranında kalıcı sakatlık niteliğinde olduğu, davacının geçici iş göremezlik süresinin 9 ay, başkasının yardımına muhtaç olduğu sürenin 3 ay ve tedavi gideri zararının 7.000,00 TL olduğu belirlenmiştir.
27/10/2022 tarihli rapordaki değerlendirilmelerin dosya kapsamına uygun olduğu kabul edildiğinden davacının kalıcı sakatlık oranının % 35, geçici iş göremezlik süresinin 9 ay, başkasının yardımına muhtaç olduğu sürenin 3 ay ve tedavi gideri zararının 7.000 TL olduğu kabul edilmiştir.
Tazminat hesabının ne şekilde yapılacağı konusunda 2918 sayılı KTK’da ve 6098 sayılı TBK’da açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu kapsamda hesaplamanın yargı kararları ile yerleşik hale gelen uygulamalara göre yapılması gerekir. Hesaplamalarda prograsif rant yönteminin uygulanması konusunda herhangi bir görüş farklılığı yoksa da bakiye yaşam süresinin tespitinde hangi yaşam tablosunun esas alınacağı konusunda Konya BAM . HD. nin uygulamaları ile Yargıtay uygulamaları farklılık arz etmektedir.
Konya BAM . HD.’nin yerleşik hale gelen uygulamalarına göre, 2918 sayılı KTK ile genel şartlara yapılan atfın, AYM’nin 17/07/2020 tarihli … E … K sayılı kararı ile iptaline karar verilmesi nedeniyle bakiye yaşam süresinin PMF 1931 yaşam tablosuna göre belirlenmesi gerekir. (Konya BAM . HD.’nin 17/02/2023 gün ve … E … K)
TRH 2010 yaşam tablosunun, genel şartların yürürlüğe girmesiyle uygulanmaya başlandığı, önceki dönemde PMF 1931 yaşam tablosunun uygulandığı bilinen bir gerçektir. Genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki dönemde, her ne kadar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Dairelerinin uygulamalarına istinaden PMF 1931 yaşam tablosu esas alınmaktaysa da TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınmasına da engel yasal bir düzenleme bulunmamaktaydı. Genel şartların yürürlüğe girmesiyle birlikte, KTK’da genel şartlara yapılan atıflar nedeniyle, hesaplamalarda TRH 2010 yaşam tablosunun dikkate alınması yasal bir zorunluluk haline gelmiş, devam eden süreçte ise AYM’nin 17/07/2020 tarihli … E … K sayılı iptal kararı ile bu zorunluluk ortadan kalkmıştır. Hemen belirtilmelidir ki, iptal kararı ile sadece bu zorunluluk ortadan kalkmış olup, iptal kararı TRH 2010 yaşam tablosunun uygulanmasını imkansız hale getirmemiştir. Gelinen aşamada, mahkemeler takdir yetkisi kapsamında gerek PMF 1931 yaşam tablosunu, gerekse TRH 2010 tablosunu esas alabilecektir. Ancak takdir hakkının, 4721 sayılı TMK’nın 4. maddesi uyarınca hakkaniyete uygun olarak kullanılması gerekir. Bu takdir hakkı kapsamında, genel kabul gören yaşam tablosunun esas alınması hakkaniyete daha uygun olacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 02/12/2021 tarihli, … E, … K sayılı ilamı ve 21/12/2021 tarihli, … E., … K sayılı ilamı ile bakiye yaşam süresinin tespitinde ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 yaşam tablosunun dikkate alınması gerektiğine işaret etmiştir. Yine, Yargıtay Daireleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin uygulamaları da bu yönde olmuştur. Bu nedenle, TRH 2010 yaşam tablosunun dikkate alınmasının hakkaniyete daha uygun olacağı kabul edildiğinden, Konya BAM 3. HD.’nin PMF 1931 yaşam tablosunun dikkate alınmasına yönelik görüşüne iştirak edilmemiştir.
Kısaca üzerinde durulmasının faydalı olacağı düşünülen bir diğer husus ise, 14/02/2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 29/12/2022 gün ve … E. … K sayılı kararı iptal kararıdır. 7237 sayılı yasanın 18. maddesiyle 2918 sayılı KTK’nın 90. maddesinde yapılan değişiklik ile, 09/06/2021 tarihinden sonra meydana gelen trafik kazaları yönünden bakiye yaşam süresinin tespitinde TRH 2010 yaşam tablosunun uygulanması yasal zorunluluk haline gelmiştir. Ancak, anılan değişikliğin AYM tarafından iptaline karar verilmesi karşısında bu zorunluluk ortadan kalkmış olup, iptal kararının TRH 2010 yaşam tablosunun uygulanmasına engel bir yönü yoktur.
06/02/2023 tarihli hesap raporu ile, davacının sürekli iş göremezlik zararının 1.086.759,57 TL, geçici iş göremezlik zararının 22.175,30 TL, bakıcı gideri zararının 8.829,00 TL ve tedavi gideri zararının 7.000 TL olduğu tespit edilmiştir.
Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nin 51.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve tazminattan indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ayrıca ahlaki ödev kapsamında kalan taşımaların hatır taşınması niteliğinde olmayacağının da belirtilmesinde fayda vardır. Nitekim Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin … E … K sayılı ilamında da bu husus vurgulanmıştır.
Hatır taşıması indiriminin resen dikkate alınması mümkün olmayıp taşımanın hatır taşıması olduğu yönünde bir savunmanın bulunması gerekmektedir. Ayrıca bu savunma sadece ileri sürenler yönünden etkisini gösterecek olup, yasal süresi içinde hatır taşıması definde bulunmayanlar yönünden bu indirimin yapılması mümkün değildir. (Emsal için bknz. Yargıtay . Hukuk Dairesi … E … K ve … E … K )
Hatır taşıması yönünden bir başka önemli husus ise bu indirimden sadece hatır taşıması yapan sürücü, işleten ve bu aracın sigortacısı yararlanacaktır. Karşı aracın sürücü işleten ve sigortacısının bu indirimden yararlanma olanağı bulunmamaktadır.(Yargıtay . HD.nin 28/05/2015 gün ve … E. … K.)
Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin … E … K sayılı ilamı; ” TBK’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceği ve yargılama giderleri yönünden taraflar arasında paylaştırmaya gidilemeyeceğinin göz önüne alınması gerekirken, davalı yararına müterafik kusur ve hatır taşıması indiriminden dolayı reddedilen kısım için vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.” şeklindedir.
Ayrıca hatır taşıması indirimi nedeniyle kısmen reddedilen tutar üzerinden davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmeyeceği noktasında da duraksama bulunmamaktadır.
Somut olayda, ceza dosyası içeriğine göre davacı ile dava dışı … arkadaş olup, trafik kazası tescilsiz motosikletle seyir halindeyken meydana gelmiştir. Dolayısıyla taşımanın hatır taşıması niteliğinde olduğu kabul edilerek her bir zarar kaleminden % 20 oranında hatır taşıması indirimi yapılması gerekmiştir. Bu yönde yapılan hesaplama neticesinde, sürekli iş göremezlik zararının (1.086.759,57 – 217.351,91 =) 869.407,66 TL, geçici iş göremezlik zararının (22.175,30 – 4.435,06 =) 17.740,24 TL, bakıcı gideri zararının (8.829,00 – 1.765,80 =) 7.063,20 TL ve tedavi gideri zararının (7.000,00 – 1.400,00 =) 5.600,00 TL olduğu sonucuna varılmıştır.
6098 sayılı TBK’nın 52. Maddesine göre; Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir. Anılan yasal düzenlemede de belirtildiği üzere zarar görenin zararın oluşmasında ya da zararın artmasında bir ihmali varsa bu hususun tazminatın belirlenmesinde dikkate alınması gerekir. Bir başka deyişle zararın oluşumunda zarar görenin de müterafik kusurunun bulunması halinde tazminattan indirim yapılması gerekmektedir. Müterafik kusurun dikkate alınması için bu yönde yapılan bir savunmaya gerek olmayıp Mahkemece müterafik kusurun resen dikkate alınması gerekmektedir. Nitekim bu husus Yargıtay . Hukuk Dairesi’nin … E … K sayılı ilamında da vurgulanmıştır. Ayrıca müterafik kusur indirimi nedeniyle kısmen reddedilen tutar üzerinden davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmeyeceği noktasında da duraksama bulunmamaktadır.
Somut olayda, tescilsiz motosiklet sürücüsü … kaza esnasında alkollü olup, davacının …’ın alkollü olduğunu bilmesine ya da bilmesi gerekmesine rağmen motosiklete binmesi nedeniyle müterafik kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Müterafik kusur nedeniyle oluşan zarardan % 20 oranında indirim yapılması gerektiği kabul edilmiş ve bu yönde yapılan hesap neticesinde, sürekli iş göremezlik zararının (869.407,66 – 173.881,53 =) 695.526,13 TL, geçici iş göremezlik zararının (17.740,24 – 3.548,05 =) 14.192,19 TL, bakıcı gideri zararının (7.063,20 – 1.412,64 =) 5.650,56 TL ve tedavi gideri zararının (5.600,00 – 1.120,00 =) 4.480,00 TL olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı vekili, 03/01/2023 tarihli talep artırım dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatı istemini 336.480,15 TL’ye, geçici iş göremezlik tazminatı istemini 73.519,85 TL’ye, bakıcı gideri tazminatı istemini 8.829,00 TL’ye ve tedavi gideri tazminatı istemini 7.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
Her ne kadar davacı vekili 03/01/2023 tarihli beyan dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatı istemlerinin 387.824,70 TL olduğunu belirtmiş ise de belirsiz alacak davalarında sadece bir defa talep artırım dilekçesi ibraz edilebileceği, bu dilekçenin resen ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesinin taleple bağlılık ilkesi gereğince mümkün olmadığı, ıslah dilekçesi olup olmadığı konusunda açıklama yapılmasının istenilmesinin de 6100 sayılı HMK’nın 25. maddesi uyarınca mümkün olmadığı kabul edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davaya konu trafik kazasının oluşmasında tescilsiz motosiklet sürücüsü …’ın tam kusurlu olduğu, kazaya karışan aracın ZMMS poliçesinin bulunmaması nedeniyle oluşan zarardan davalı … sorumlu olduğu, davacının talep edebileceği geçici iş göremezlik tazminatı tutarının 14.192,19 TL, bakıcı gideri tazminatı tutarının 5.650,56 TL, tedavi gideri tazminatı tutarının ise 4.480,00 TL olduğu, bu zarar kalemleri yönünden davanın bu tutarlar üzerinden kabulüne karar verilmesi gerektiği, davacının sürekli iş göremezlikten kaynaklı zararının 695.526,13 TL olduğu, davalının bu zararın poliçe limitine kadarki kısmından sorumlu olduğu, kaza tarihi itibariyle geçerli poliçe limitinin 410.000,00 TL olduğu, davacının talebinin 336.480,15 TL olması ve bu tutarın poliçe limitini aşmaması karşısında bu tutar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği sonucuna varıldığından, sonuç itibariyle davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacının geçici iş göremezlik tazminatı istemi yönünden, zarar tutarının 22.175,30 TL olmasına rağmen davacının talebinin 73.519,85 TL olması karşısında, davacının reddedilen davasının 51.344,55 TL’lik kısmının müterafik kusur ve hatır taşıması indiriminden kaynaklanmadığı sonucuna varıldığından yargılama giderinin buna göre belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, 336.480,15 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 14.192,19 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 5.650,56 TL bakıcı gideri tazminatı ve 4.480,00 TL tedavi gideri tazminatı olmak üzere toplam 360.802,90 TL tazminatın kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçesi sakatlanma ve sağlık gideri teminat klozları limitiyle sınırlı olmak üzere 28/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Alınması gereken 24.646,44 TL karar ve ilam harcından, peşin ve ıslahla birlikte alınan 1.513,72 TL harcın mahsubu ile bakiye 23.132,72 TL eksik harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan 1.513,72 TL harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Arabuluculuk görüşmelerinden dolayı Hazine tarafından (suçüstü ödeneğinden) yapılan 1.320 TL. yargılama giderinin 159,16 TL’lik kısmının davacıdan, 1.160,84 TL’lik kısmının ise davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, bu amaçla 492 s. Harçlar Kanunu’nun 28/a maddesi gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
5-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL harç gideri ve 4.852,68 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 4.911,98 TL yargılama giderinden kabul ret oranına göre hesaplanan 4.319,71 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı tarafından yapılan 100,00 TL yargılama giderinden kabul ret oranına göre hesaplanan 12,05 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı, kendini vekille temsil ettiğinden, A.A.Ü.T.’ne göre tayin ve taktir olunan 53.512,41 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
8-Davalı, kendini vekille temsil ettiğinden, A.A.Ü.T.’ne göre tayin ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
9-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmının 6100 sayılı HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair ; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 s. HMK’nın 345. maddesi gereğince ( 2 ) hafta içerisinde, ilgili BAM Hukuk Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 18/05/2023

Katip Hakim

5070 Sayılı Kanun Hükümlerine Göre Elektronik İmzalıdır.