Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/897 E. 2023/916 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/897
KARAR NO: 2023/916
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2023
ESAS NO: 2022/140
KARAR NO: 2023/124
DAVANIN KONUSU: Alacak (Satım ve Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/05/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 18/05/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/03/2023 tarih ve 2022/140 Esas – 2023/124 sayılı kararı davacı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ve davalı şirketin Kayseri İli’nde ulusal ve uluslararası boyutta, birlikte ve ayrı şirketler olarak nakliye/lojistik faaliyetlerinde bulunan şirketler olduğunu, şirket amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik olarak, iki şirket yöneticileri aralarında yapılan sözlü mutabakat gereğince belirli bir süre birlikte çalıştıklarını, taraflar arasında varılan sözlü mutabakat gereğince; davalı şirketin davacı şirket adına yapmış oldukları taşıma/nakliye giderleri (paralı yol ücretleri, gümrük giriş çıkış giderleri, akaryakıt gıderleri gibi diğer yol ve diğer giderleri) davacı şirket tarafından önceden karşılanacağını, daha sonra iş bu bedellerin davalı şirket tarafından davacı şirkete ödeneceğini, yine bir kısım mallar (koltuk, kanepe, baza, yatak, dakar krem, muhtelif mutfak dolaplar ve diğer ev kullanım eşyaları gibi) davacı şirket tarafından değişik firmalardan satın alınıp, daha sonra da davalı şirkete satılacağını, davalı şirketin de işbu satın aldığı malların bedellerini davacı şirkete ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, yapmış oldukları araştırmalarda davalı şirketin davacı şirketten satın almış olduğu malları, genelde yurt dışı satış yaparak bedellerini almış olduğunu, ancak her nedense davacı şirkete herhangi bir ödemede bulunmadığını, işbu durumun açıkça TMK. anlamında iyi niyet kurallarının ihlali/ kötü niyetlilik, TCK. anlamında ise güveni kötüye kullanmak olduğunu, kendilerinin adı geçen şirket yetkili birimleri hakkında her türden dava açma ve şikayet haklarını saklı tuttuklarını belirterek işbu birlikte şirket faaliyetleri sırasında davalı şirketin, kendi taşıma işleri yanında, davacı şirket adına da yurt dışına nakliye/taşıma, davacı şirket adına ilgilisine mal teslim işlerini işi yaptığını, ancak her türden giderlerin müvekkili şirket tarafından karşılanmış olmasına rağmen, davalı şirketin müvekkili şirketin kendi adlarına yapmış olduğu giderleri ödemediği gibi, müvekkili şirketten satın almış olduğu malların bedellerini de müvekkili şirkete ödemediğini, müvekkili şirket tarafından verilen hizmetin karşılığı ve satılan malların bedellerinin davalı şirketten istendiğini, olumlu bir sonuç alınamadığını, davalı şirket temsilciliğiyle yapılan görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine, müvekkili şirket yetkili birimleri tarafından hukuki yardım istediklerini ve kendileri aracılığıyla resmi arabulucuya müracaat ettiklerini, yapılan arabuluculuk işleminden de sonuç alınamadığını belirterek müvekkili davacı tarafın, davalı tarafa vermiş olduğu hizmetlerin ve sattığı malların karşılığı olarak faturaya dayalı alacaklarını ödemeyen davalı tarafın, müvekkili tarafa olan borçlarını, fatura düzenleme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal ticari faizleri ile birlikte ödemesi hususlarında karar verilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilin şirketle ilgili olmayan davacı taleplerinin zaman aşımına uğradığını, davacının dava dilekçesinde belirtilen faturaların bir çoğunun müvekkilin şirkete kesilen fatura olmayıp başka firmalara kesilen faturalar olduğunu, davacı tarafça başkasına kesilen faturalarla alacak oluşturulmaya çalışıldığını, müvekkili şirketle ilgili olmayan faturaların davalı şirket borcu gibi gösterilerek dava açılması davacının kötüniyetli olduğunun göstergesi olduğunu, açılan davayı kabul etmediklerini, davacının dava dilekçesinde belirtilen faturaların müvekkil şirketle ilgili olanlarının ödenmiş olup müvekkilinin davacı firmaya belirtilen faturalarla ilgili olarak hiçbir şekilde borcu bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde belirtilen; … fatura nolu 31/12/2021 tarihli 103.303,19-TL bedelli istisna faturası; … fatura nolu 31/12/2021 tarihli 35.971,64-TL bedelli istisna faturası; … fatura nolu 31/12/2021 tarihli 4.432,50-TL bedelli istisna faturası adı altındaki faturalar müvekkil şirket tarafından kabul edilmemiş olup hem elektronik fatura sistemi üzerinden hem de noter kanalıyla taraflar arâsında böyle bir ticari ilişkinin olmaması sebebiyle fatura içeriği ve borç ilişkisinin kabul edilmediğini ve iade edildiğini, bu hususta e-fatura sistemi üzerinden, … fatura nolu 31/12/2021 tarihli 103.303,19-TL bedelli iade faturası; … fatura molu 31/12/2021 tarihli 35.971,64-TL.bedelli iade faturası; … fatura nolu 31/12/2021 tarihli 4.432,50-TL bedelli iade faturası kesildiğini ve Kayseri 1. Noterliği’nin … yevmiye ve 18/01/2022 tarihli ihtarname gönderildiğini, müvekkili şirketin davacı şirkete belirtildiği gibi bir borcu ve faturaya konu olacak hukuki ilişkisinin olmaması sebebiyle açılan haksız ve hukuksuz davanın reddini talep ettiklerini, şirketin ticari defterleri ile defteri kebir ve yevmiye defterlerinin incelemesinde ortaya çıkacağını, bu nedenlerle haksız ve hukuksuz olarak açılan davanın reddi ve mahkeme masrafı ile ücreti vekaletin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “….davacı tarafından faturalar nedeni ile toplam 301.818,45-TL ödemenin ilgili faturaların düzenlenme tarihlerinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkin olduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1-a maddesine göre davaya bakmaya mahkemenin görevli olduğunu, zira dava ZMMS poliçesini düzenleyen sigorta şirketine karşı açıldığını, dava değeri dikkate alınarak 6545 sayılı yasanın 45/3. maddesi uyarınca basit yargılama usulüne göre yargılama tek hakim tarafından yürütüldüğünü, dava şartı arabuluculuk faaaliyeti kapsamında taraflar anlaşmaya varamadıklarının görüldüğünü, taraflar arasında uyuşmazlık; taraflar arasında sözlü anlaşma olup olmadığını, davacının dava konusu edilen nedenle davalıdan alacaklı olup olmadığını, zorunlu arabuluculuğua ilişkin dava şartı noksanlığının bulunup bulunmadığını, davalının zamanaşımı definin haklı olup olmadığı noktalarında toplandığını, HMK’nun “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi;”(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklinde olduğunu, 7251 sayılı Kanunu’nun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile 6100 sayılı Kanun’un 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirildiğini, ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK’nun 222. maddede yer aldığını, mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verildiğini, (HMK’nun 222/1) ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanununa göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olmasının şart olduğunu, (HMK’nun 222/2) bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlendiğini, açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK’nun 222/4).Ticari defterler usulüne uygun tutulsun tutulmasın aleyhe olan kayıtlar delil olur (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin, 28/05/2009 gün ve 2008/10995 Esas, 2009/5037 Karar sayılı ilamı). Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/7819 Esas ve 2017/2738 Karar sayılı içtihadı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, fatura içeriği malın teslim edildiğinin ispat külfeti davacıya ait olduğunu, davacı tarafça davaya konu edilen ve dava dilekçesinin ekinde örneği sunulan toplam 301.818,45-TL tutarlı faturalar nedeniyle davalıdan alacaklı olduğuna yönelik yönelik yasal delil ibraz etmediğinin anlaşıldığını, somut olayda, dava konusu yapılan faturalara bağlı alacağa ilişkin taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı, davalı tarafça kabul edilmeyeceğini, bilirkişi tarafından incelenen davalının ticari defterlerinde davacının davalıdan alacaklı olmadığını, aksine davacı … Ltd. Şti.’nin davalıya 298.784,81-TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. Davacı ise kesin süre ihtarına rağmen defterlerini ibraz etmediği gibi bilirkişi incelemesine hazır edileceği açık adresini de bildirmediğini, bu nedenle davacının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması imkanı olmadığını, bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemezse diğer tarafa yemin teklif edileceğini, yemin teklifini ispat yükü kendisine düşen tarafın yapılacağını, yemin teklifine dayanan taraf bunu dava dilekçesinde veya cevap dilekçesinde açıkça belirtmesi gerektiğini, mahkeme ancak bu halde (dava dilekçesinde veya cevap lahiyasında yemin deliline dayanıldığının bildirilmesi halinde) yemin teklifini hatırlatmakla yükümlü olduğunu, kendisine yemin teklif edilen taraf, yemin teklifinin kabulünden sonra, usulüne uygun biçimde (HMK’nun 233. maddesi) yemin eder ise, yemin teklif eden tarafın iddia ettiği vakıanın mevcut olmadığının kesin delil ile ispat edilmiş olacağının, yemin teklif eden taraf, bundan sonra iddiasını ispat için başkaca delil gösteremeyeceğini, somut uyuşmazlıkta davacının yasal süresi içinde yemin deliline dayanmadığının görüldüğünü, yargılama sonunda tüm dosya kapsamına göre davacının davaya konu ettiği alacağını yasal delillerle usulünce ispat edememiş olması nedeniyle ispatlanmayan davanın reddine…” dair karar verilmiştir.
İşbu kararı davacı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Açılmış olan davanın yerel mahkemece reddedildiği, iş bu kararı tehiri icra talepli olarak istinaf etme gereğinin hasıl olduğunu, öncelikle, ilgili karar karşı Kayseri Genel İcra Dairesi … E. dosyasıyla takip başlatıldığını, ilgili takibin yargılama kesinleşene kadar icrasının geri bırakılmasını talep edeceğini, dava dilekçesi içeriği beyan ve taleplerini aynen tekrar ettiklerini, dava dilekçesi içeriğinden beyan ve taleplerinde ayrıntılı olarak belirttiklerini, davalı şirket müvekkil şirket ile birlikte çalışmış oldukları dönem de müvekkil şirket adına bir kısım ödemeleri müvekkil şirket adına ve hesabına tahsil edilip ödemelerin müvekkil şirket ya da yetkili birimlerine ödenmediğini, yine davalı şirketin müvekkil şirketten satın alınan bir kısım malların (çekici/dorce) bedellerini müvekkil şahsa ödenmediğini, bu hususların tahsiline yönelik olarak açılan davanın yapılan duruşma aşamasında dava dilekçesinde belirtilen hususların doğruluğunun tespitine yönelik olarak bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiğini, verilen karar gereğince 10.12.2022 tarihli bilirkişi incelemesi yaptırılıp hazırlanan bilirkişi raporu yargılama dosyasına ibraz edildiğini, alınan rapora karşı itiraz edildiğini, itirazların ise yerinde görülmediğini, bununla birlikte tarafları ve konusu aynı olmak üzere davalı tarafça, davacı sıfatıyla açılan Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/442 E. sayılı dosyasında da davalı taraf müvekkil şirkete 1.632.987,26 TL borçlu olarak tespit edildiğini, bu durumun yerel mahkemece dile getirilmişse de dikkate alınmadığını, esasen daha önce yazılı ve sözlü olarak belirtilen ilgili dosya celp edilip incelenmiş olsaydı itirazların haklılığının ortaya çıkacağını, her iki dosyanın birleştirilmesi talebinde de değerlendirileceğini, yine davalı tarafça yemin deliline dayandırıldığı, mahkemece iş bu hususa da değinilmediği, taraflarınca herhangi bir yemin metni sunulmadığını, eksik yargılamanın yapıldığını, müvekkil şirket yetkilisinin yemin etmeye hazır olduğunu, hükme esas alınıp hazırlanan bilirkişi raporunun 3. sayfası 3 nolu başlığı altında davalı şirketin müvekkil şirketten toplam 298.784.81.TL alacaklı olduğu iddia edildiğini, (Kur farkının koyduğunu, olmayan bir alacağın nasıl kur farkı olduğunun takdirinin mahkemeye bırakıldığını.) iş bu durum kesinlikle doğru olmadığını, eğer davalı tarafın bu türden bir alacakları olsa idi, davalı taraf iş bu taleplerinin açılan davanın cevap dilekçelerinde açıkça ileri sürüldüğünü, oysaki davalı tarafın bu türden bir talebi bulunmadığını, yine önemli bir husus, müvekkil şirketin bu 3. sayfa 3 no başlığı altında gösterilen hususlara (üç fatura düzenleme) ilişkin olarak, davalı şirkete beş (5) ayrı fatura düzenleyip kendilerine verdiklerini, davalı şirket yetkili birimleri iş bu 5 fatura karşılığı bedelleri yurt dışı firmalardan tahsil edildiği ya da şirketleri adlarına/şirket yöneticileri iş bedellerinin gönderildiğini, davalı şirket tarafından düzenlenen iş bu üç faturaya karşılık müvekkil şirket 5 adet karşı belge düzenleyip davalı şirkete verildiğini, tarafların her türden karşılıklı şirket ve kayıtları esas alınarak yapılacak bilirkişi incelemesinde iş bu hususlar açıkça tespit olunabileceğini, iş bu 5 adet belgeyi sunmaya hazır olduklarını, davalı şirketin iş bu 3 nolu başlık altından alacaklarını tahsil etiklerine dair 27.08.2021 -31.12.2021 tarihleri arasında şirket ve şirket yetkili kişileri (…) adına banka hesaplarına yurt dışından gelen ödemelerin ilgili bankalara yazılacak yazılar ile (… Bankası,…, … Bankası, … Bankası , … Bankası ) tespit edilmesini talep ettiklerini, 27.08.2021-31.12.2021 tarihleri arasında davalı şirket ve şirket yetkilisi …’in hesap hareketlerinin tespiti için iş bu altı (6) bankaya müzekkere yazılmasını talep ettiklerini, müvekkil şirket adına davalı tarafın şirket ya da şirket yetkili birimleri adına tahsil ettikleri iş bu bedelleri şirket mali hesaplarına yansıtmadıklarını belirttiklerini, yine bilirkişi raporunun 3 sayfasında müvekkil şirkete toplamda 1.271.500.01.TL ödeme yapıldığını belirtildiğini, müvekkil şirkete yapılmış bir ödeme bulunmadığını, iş bu nedenle gerçek durumların ortaya çıkması için her iki şirket defter ve kayıtlarının mukayeseli olarak incelenmesini talep ettiklerini, bilirkişi raporunun 4. sayfası 4 nolu başlığı altında 12 adet faturanın kaydının davalı şirket ticari defterlerinde yer almadığı bildirildiğini, iş bu faturalar gerçek faturaların olduğunu, her türden kayıtların müvekkil şirkette bulunduğunu, iş bu hususa ilişkin olarak davalı tarafın bilerek ve isteyerek iş bu faturalara kayıtlarında yer vermediklerini düşündüklerini belirttiklerini, bu faturaların gerçekliğine ilişkin olarak fatura tarih ve sayıların gösterilerek Kayseri Gümrük Müdürlüğü ve Kayseri Vergi Dairesine yazılacak müzekkereler ile gerçeklerin ortaya çıkacağının belirtildiğini, çünkü 12 adet faturada belirtilen malların davalı şirkete fatıra edilip yurt dışında götürüldüğü gibi ayrıca iş bu fatura edilen mallara ilişkin olarak da davalı şirket KDV iadesi alındığını, bütün iş bu hususlara ilişkin olarak Kayseri Gümrük Müdürlüğü ve Kayseri Vergi Dairesi Müdürlüğüne , fatura tarih ve sayısı belirtilerek müzekkere yazılmasını (Bu malların yurt dışına götürülüp götürülmediği , fatura edilen mallardan KDV iadesi alınıp alınmadığı hususlarında ) talep ettiklerini, yapılacak bilirkişi incelemesini konusunda uzman, dış ticaret işlerinden anlayan, yetkili bir bilirkişi aracılığıyla yaptırılmasını, bilirkişi raporunun 5 nolu sayfasında toplam 143.707.33.TL lik üç adet faturaya ilişkin olarak ise davalı şirket kayıtlarında olduğunu ancak karşı iade faturaları düzenlenerek kapatıldığının belirtildiğini, iş bu hususun doğru olmadığını, iş bu belirtilen karşı faturalara ilişkin olarak müvekkil şirketir noter aracılığıyla itiraz ettiğini, karşı tarafça somut cevap verilmediğini, iş bu hususlara ilişkin olarakta müvekkil şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığına dair itiraz ve belgeler müvekkil şirkette bulunmadığını, yine müvekkil şirket davalı şirket yöneticisi olan … isimli şahsa 6.200.00.Euroluk çek verildiğini, iş bu çek … tarafından tahsil edilmesine rağmen (… çeki) … iş bu çek karşılığını müvekkil şirkete iade etmediğini, iş bu husus müvekkil şirket kayıtlarında yer aldığını, belirtilen sebeplerle yapılan yargılama eksik ve yetersiz olup davacı olarak taleplerinin dikkate alınmadığını, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/442 E. dosyasının incelenmediğini, yeni bir rapor alınması taleplerinin dikkate alınmadığını, davalı tarafın dayandığı yemin delilinin taraflarına teklif edilmediğini, tehiri icra talepli istinaf taleplerinin kabulü ile birlikte dosya kesinleşene kadar mahkeme kararının uygulanmasının geri bırakılmasına, yerel mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama gideri ve velayet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf başvuru cevap dilekçesinde özetle; İlgili mahkeme gerekçesinde “Davacı tarafça davaya konu edilen ve dava dilekçesinin ekinde örneği sunulan toplam 301.818,45-TL tutarlı faturalar nedeniyle davalıdan alacaklı olduğuna yönelik yönelik yasal delil ibraz etmediği anlaşılmıştır. Somut olayda, dava konusu yapılan faturalara bağlı alacağa ilişkin taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı, davalı tarafça kabul edilmemektedir. Bilirkişi tarafından incelenen davalının ticari defterlerinde davacının davalıdan alacaklı olmadığı, aksine davacı … Ltd. Şti.’nin davalıya 298.784,81-TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. Davacı ise kesin süre ihtarına rağmen defterlerini ibraz etmediği gibi bilirkişi incelemesine hazır edileceği açık adresini de bildirmemiştir. Bu nedenle davacının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması imkanı olmamıştır. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemezse diğer tarafa yemin teklif eder. Yemin teklifini ispat yükü kendisine düşen taraf yapar. Yemin teklifine dayanan taraf bunu dava dilekçesinde veya cevap dilekçesinde açıkça belirtmesi gerekir. Mahkeme ancak bu halde (dava dilekçesinde veya cevap lahiyasında yemin deliline dayanıldığının bildirilmesi halinde) yemin teklifini hatırlatmakla yükümlüdür. Kendisine yemin teklif edilen taraf, yemin teklifinin kabulünden sonra, usulüne uygun biçimde (HMK’nun 233. maddesi) yemin eder ise, yemin teklif eden tarafın iddia ettiği vakıanın mevcut olmadığı kesin delil ile ispat edilmiş olur. Yemin teklif eden taraf, bundan sonra iddiasını ispat için başkaca delil gösteremez. Somut uyuşmazlıkta davacının yasal süresi içinde yemin deliline dayanmadığı görülmüştür. Yargılama sonunda tüm dosya kapsamına göre davacının davaya konu ettiği alacağını yasal delillerle usulünce ispat edememiş olması nedeniyle ispatlanmayan davanın reddine karar verilmiştir.” denilerek davacının davasını ispat etmesi açısından gerekli delilleri sunmadığını, ticari defterlerinin incelenmesi için verilen süreye rağmen sunmadığını ve yemin teklifine de dayanmadığı açıkça ifade edilmediğini, davasını ispat açısından hiçbir delil sunmayan davasının ispat edememesi sebebiyle reddi usul ve yasaya uygun olduğunu, bu sebeple davalıların yerinde olmayan istinaf taleplerinin esastan reddinin gerektiğini, mahkeme masrafı ile ücreti vekaletin davalılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava, satım ve hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır. Davanın dayandığı temel ilişki, satış ve hizmet sözleşmesidir. Davacı, davalıya mal sattığını, hizmet verdiğini, bu nedenle düzenlenen fatura tutarının ödenmediğini iddia etmiş, davalı ise taraflar arasındaki akdi ilişkiyi inkar etmiştir. Satış sözleşmesi, TBK’nın 207. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan hükümlere göre satım, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Satım sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, icap ve kabul iradelerinin birleşmesi gerekli ve yeterlidir. Sözleşmenin yazılı yapılması geçerlilik için şart değildir. Yazılı yapılması, ispat bakımından önem taşımaktadır. Buna göre, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Karşılıklı edimlerin ifasında, satıcı malı teslim ettiğini önce kanıtlamalıdır. Bu ispatlandığında, bedelin alıcı tarafından ödendiği ispatlanmalıdır. Kural olarak satış sözleşmelerinde satışa konu malın teslim edildiği hususunda ispat külfeti satıcı tarafa düşmektedir. Fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gereklidir. Faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması, koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle; taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının, sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda; davacının, öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla; faturaya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde (mücerret) itiraz edilmemiş olması hali, sadece o faturanın miktar ve fiyat yönünden münderecatını kabul anlamını taşır; yoksa, o faturada yazılı malın alıcıya mutlaka daha önce teslim edilmiş olduğu anlamına gelmez; satıcının, faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ayrıca ispat etmesi zorunludur (Doğanay, İ.:Ticari Alım-Satım Akdi ve Nevileri, Ankara 2003, s:52, Doğanay,İ: Faturanın Kapatılması, Delil Olma Özelliği ve Faturaya İtiraz Aylık Yaklaşım Dergisi Sayı 4, Nisan 1993, s:8-13). Kısaca, fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki; taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belge olacaktır. Elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin sonuç doğurması da beklenemez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 12.10.2011 tarih ve 2011/15-472 E.-2011/608 K., 2017/19-915 Esas 2018/1338 sayılı kararında da benimsenmiştir.
Davalının faturaya konu sözleşmesel ilişkiyi inkar etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani satım ilişkisini, hizmet ilişkisini ispat etmesi gerektiği, sözleşmesel ilişkinin ve faturanın da bu akdi ilişki nedeni ile düzenlendiğini ispat yükünün davacı tarafa ait olduğu, davacının bu iddiasını, uyuşmazlığın miktarına göre, 6100 sayılı HMK.’nın 200. maddesi (HUMK 288) uyarınca yazılı delille kanıtlaması gerektiği anlaşılmıştır. Davacının akdi ilişkinin varlığının ve faturaya konu malların davalıya teslimini, hizmet verdiğini tanıkla ispat etmesi mümkün değildir. Fatura düzenlenmesi ve dayanağı kanıtlanamayan dava konusu faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olmasının tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamaz. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/515 Esas 2019/5610 Karar)Davacının 12 adet satış faturası ve 3 adet hizmet faturasından kaynaklı alacak talep ettiği görülmüştür. Davacının yasal süresi içinde defter ibraz etmediği, şayet defter ibraz etse dahi faturaların davacı defterinde kayıtlı olması davacının alacağının ispata yeterli olmadığı, davalı defterlerinde 12 adet satış faturasının kayıtlı olmadığı, 3 adet hizmet faturasının ise davacı tarafından faturanın düzenlendiği tarihte davalı tarafından da iade faturası düzenlendiği, davacının alacaklı olduğunu ispata yarar delil sunamadığı, davalı defterlerinde davacının alacaklı olduğunu gösteren bir kaydın da bulunmadığı, davacının satım ilişkisine konu malları davalıya teslim ettiğini, hizmet verdiğini ispatlayamadığı, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığı, ispat yükü kendi üzerinde olan davacının ispat yükünün yerine getirmediği anlaşılmıştır. Davacı düzenlediği faturalar ile mal teslimini, hizmet verdiğini ispatlayamamıştır. Davacının davalıdan alacaklı olduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddi yönündeki ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu anlaşılmış, davacının istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davacı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 06/03/2023 tarih ve 2022/140 E. – 2023/124 K. sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafından peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliğ işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/05/2023