Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/688 E. 2023/714 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/688
KARAR NO: 2023/714
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2022
ESAS NO: 2014/290
KARAR NO: 2022/1023
2014/290 ESAS (2007/6 ESKİ ESAS) SAYILI ASIL DAVA DOSYASINDA;
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 08/01/2007
BİRLEŞEN 2007/7 ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA;
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 08/01/2007
BİRLEŞEN 2007/8 ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA;
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 08/01/2007
BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN 2007/93 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 28/02/2007
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/04/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 13/04/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2022 tarih ve 2014/290 Esas – 2022/1023 sayılı kararı davacı ile davalılar vekili tarafından asıl ve birleşen davalar yönünden istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:2014/290 ESAS (2007/6 ESKİ ESAS) SAYILI ASIL DAVA DOSYASINDA;DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili bankanın kredili müşterisi olan … Ltd Şti. ile imzalanan … tarihli ve 500.000,00-TL limitli genel kredi taahhütnamelerine istinaden muhataba ticari işlek kredisi kullandırıldığını, davalıların belirtilen sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatları ile imzalayarak toplam 500.000,00-TL’lık borca iştirak ettiklerini ve bankaya karşı sorumlu olduklarını; kullandırılan kredilerin ödenmemesi üzerine genel kredi taahhütnamesinin 5 ve diğer maddeleri gereğince hesabın 13/11/2006 tarihi itibarıyla kat edilerek 13/11/ 2006 tarihinde Kayseri 3. Noterliği’nin … yevmiyeli ihtarnamesi ile muhataplarına tebliğ edildiğini, belirtilen süre içerisinde de borcun ödenmemesi üzerine Kayseri 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile borçlular hakkında tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile ilarmsız takip başlattıklarını, davalılardan … için tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile Kayseri 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ve yine davalılardan … için tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile Kayseri 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığını, takiplerde mükerrer tahsilat taleplerinin olmadığını, borçluların borca, takibe ve somut bir gerekçeye dayanmadan, borcu ödediklerine dair somut bir evrak sunmadan haksız ve yersiz olarak itiraz ederek takibin durmasına sebep olduklarını belirterek, davalıların takip konusu borcu ödediğine dair somut bir delil sunmadan usul ve yasaya aykırı haksız ve yersiz olarak yaptıkları itirazlarının iptali ile, takip değerinin %40’ından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin de karşı tarafa tahmili hususunda karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından gönderilen ihtarnamelere Kayseri 8. Noterliği’nin … tarihli ve … seri numaralı ihtarnamesi ile cevap verdiklerini ve itiraz ettiklerini; banka kayıtlarının müvekkillerine gönderilmemesi sebebi ile davanın reddedilmesi gerektiğini özellikle teminat mektubunun paraya çevrilmesiyle ilgili olarak, bankanın bu şekilde zorunluluğunun olmadığını ve teminat mektubunun nakde dönüşme koşullarının oluşmadığını bu konuda getirtilecek tüm kayıtlara göre beyanlarını bildireceklerini; rehnin limitinin bu davada nazara alınmasının gerektiği görüşünde olduklarını ifade ve beyan ederek açılan davanın reddedilmesini, davacı aleyhine %40’tan aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Yine davalı taraf vekillerince mahkememize sunulan 02/04/2007 tarihli dilekçede, müvekkillerinden …’ın hiçbir belge ve sözleşmede imzasının bulunmadığını, …’in belirtilen tarihte kurulmadığını sonradan sözleşmeye sokuşturulduğunu, … adına atıları imzanın yetkili imzası olmadığını savunmuşlardır.
BİRLEŞEN 2007/7 ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA;İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili bankanın … Şubesi’nin kredili müşterisi … Ltd. Şti. tarafından imzalanan 13/06/2005 tarihli 500.000,00-YTL bedelli ticari işlek kredisi kullandırıldığını, kredinin müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olmaları nedeniyle davalıların kefalet meblağı olan 500.000,00-YTL’na kadar müvekkili bankaya karşı hukuken sorumlu olduğunu, genel kredi taahhütnamesinin 5. ve diğer ilgili maddeleri gereğince 13/11/2006 tarihi itibarı ile müvekkili bankanın muhataplar ile kredi ilişkisini kestiğini, 13/11/2006 tarihi itibarı ile hesaplarını kat ederek Kayseri 3. Noterliği’nin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarları ile toplam borçlarını bir gün içerisinde ödemeleri hususunda ihtar edildiği, ancak borçlular tarafından ödeme yapılmadığından davalılar hakkında Kayseri 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile ilamsız takip yapıldığını, davalı borçluların borca, takibe, faize, faiz oranına ve faize faiz istemine itiraz ettiklerini belirterek, davalıların itirazlarının iptali ile %40 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde; aynı alacak iddiası ile Kayseri 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas, ayrıca … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığını, mükerrer bir ödeme olmaması ve itirazların birlikte değerlendirilmesi bakımından bu dosya ile yapılan takipte ödeme emrine itiraz nedeniyle açılan mahkememizin 2007/6, 2007/8 Esas sayılı dava dosyaları ile bu dosyanın birleştirilmesini, müvekkillerinin itirazı konusunda banka kayıtları getirtildikten sonra beyan hakları saklı kalmak kaydı ile ödeme emrinde genel kredi taahhütnamesinin, ihtarnamelerin, ipotek belgelerinin, ilgili icra dosyasında mevcut olmamakla beraber buna bağlı olarak müvekkiline tebliğ edilmemiş olması nedeniyle açılan itirazın iptali davasının reddini savunmuşlardır.
BİRLEŞEN 2007/8 ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA;
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili bankanın … Şubesi’nin kredili müşterisi … Ltd. Şti. tarafından imzalanan … tarihli 500.000,00-YTL bedelli ticari işlek kredisi kullandırıldığını, kredinin müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olmaları nedeniyle davalıların kefalet meblağı olan 500.000,00-YTL’na kadar müvekkili bankaya karşı hukuken sorumlu olduğunu, genel kredi taahhütnamesinin 5. ve diğer ilgili maddeleri gereğince 13/11/2006 tarihi itibarı ile müvekkili bankanın muhataplar ile kredi ilişkisini kestiğini, 13/11/2006 tarihi itibarı ile hesaplarını kat ederek Kayseri 3. Noterliği’nin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarları ile toplam borçlarını bir gün içerisinde ödemeleri hususunda ihtar edildiği, ancak borçlular tarafından ödeme yapılmadığından davalılar hakkında Kayseri 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile ilamsız takip yapıldığını, davalı borçluların borca, takibe, faize, faiz oranına ve faize faiz istemine itiraz ettiklerini belirterek, davalıların itirazlarının iptali ile %40 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde; aynı alacak iddiası ile Kayseri 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığını, mükerrer bir ödeme olmaması ve itirazların birlikte değerlendirilmesi bakımından bu dosya ile yapılan takipte ödeme emrine itiraz nedeniyle açılan mahkememizin … Esas sayılı dava dosyası ile bu dosyanın birleştirilmesini, müvekkillerinin itirazı konusunda banka kayıtları getirtildikten sonra beyan hakları saklı kalmak kaydı ile ödeme emrinde genel kredi taahhütnamesinin, ihtarnamelerin, ipotek belgelerinin, ilgili icra dosyasında mevcut olmamakla beraber buna bağlı olarak müvekkiline tebliğ edilmemiş olması nedeniyle açılan itirazın iptali davasının reddini savunmuşlardır.
BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN 2007/93 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili bankanın kredili müşterisi … Ltd. Şti. tarafından imzalanan … tarih ve 500.000,00-YTL bedelli genel kredi taahhütnamesi gereğince adı geçen muhataba ticari işlek kredi kullandırıldığını, diğer davalı … ‘ın krediyi kefil sıfatıyla imzaladığını, 29/11/2006 tarihi itibariyle müvekkili bankanın muhataplar ile kredi ilişkisinin keserek hesabı kat ederek toplam borçlarını birgün içerisinde ödemeleri hususunda ihtar ettiklerini, ancak davalılar tarafından ödeme yapılmamış olduğundan davalılar hakkında Kayseri 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile ilamsız takip yapıldığını, davalıların borca, takibe, faize, faiz oranına ve faize faiz istemine itiraz ederek takibin durdurulduğunu belirterek davalıların itirazlarının iptali ile takibin devamına, %40’tan aşağı olmamak üzere davalıların icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacının icra dosyasına alacak iddialarını kanıtlayacak belgeleri sunmadığı gibi tebliğ de ettirmediklerini, mahkememizin 2007/6, 2007/7 ve 2007/8 Esas sayılı dava dosyalarıyla davalar açıldığını halen derdest olduğunu, birlikte değerlendirilmesini, zorunluluk görülmesi halinde birleştirilmesini, açılan davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “……Yargılama sonunda tüm delillere göre davacı banka nezdinde düzenlenen kredi sözleşmeleri, kefalet sözleşmeleri ve ipotek sözleşmelerinin içinde davacı banka çalışanlarının da bulunduğu suç örgütünün baskı, korkutma ve cebir eylemleri altında gerçekleştiği, çekilen kredilerin de suç örgütü tarafından alındığı, TBK’nun 37/1. (mülga BK m. 29/1.) maddesine göre taraflardan biri, diğerinin veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir sözleşme yapmışsa, sözleşmeyle bağlı olmayacağı hükmü dikkate alındığında açılan asıl ve birleşen dosyalardaki davaların reddine karar verilmesi gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla asıl ve birleşen dosyalarda açılan davaların reddine karar verilmiştir.Asıl ve birleşen dava dosyalarında davacı taraf, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı talebinde, davalı taraf ise kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuştur. İİK’nun 67/1. maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir. Davalılar hakkındaki asıl ve birleşen davaların reddi nedeniyle davacı taraf lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemiştir. Asıl ve birleşen dava dosyalarında davacının davalara konu icra takibinde kötü niyetli olduğuna ilişkin dosya kapsamında delil bulunmadığı, bu konunun ispatlanmadığı dikkate alınarak asıl ve birleşen dava dosyalarında yasal koşulları bulunmadığından dolayı davalıların kötü niyet tazminatı isteminin ise reddi gerekmiş…” gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine, koşulları oluşmadığından kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.İşbu kararı davacı ile davalılar vekili asıl ve birleşen davaların tümü yönünden süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın reddine karar verilirken kötü niyet tazminatının reddedilmesinin hatalı olduğunu, zira davacı bankanın kötü niyetli hareket ettiğinin dosya kapsamından açıkça anlaşıldığını, taraflarınca Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/262 E. Sayılı dosyasına delil olarak dayanılmış olup, davacı banka da ceza davasını en başından beri takip ettiğini, zira sanıklardan … ve … davacı bankanın … şubesi müdürü ve çalışanı olarak görev yaptığını, iddianamede banka görevlilerinin suç örgütü ile işbirliği içerisinde kredi kullandırarak bu paralara suç örgütü tarafından el konulduğu, detayları gerekçeli kararda anlatılan hususlardan davacı bankanın da haberdar olduğunu, davalıların gerçekte böyle bir borcunun bulunmadığı bilinmesine rağmen icra takibi ve itirazın iptali davaları açıldığını, bu nedenle, yerel mahkemece kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, zira davacı bankanın kötü niyetli olduğu dosya kapsamından açıkça anlaşıldığını, yerel mahkeme kararının sadece kötü niyet tazminatı yönünden kaldırılarak talebin kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek; yerel mahkemenin asıl dava ve birleşen davalara ilişkin kararının sadece kötü niyet tazminatı yönünden kaldırılarak lehimize olmak üzere asıl dava ve birleşen davalara ilişkin ayrı ayrı kötü niyet tazminatına hükmedilmesi talebin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesi ile istinafa cevap dilekçesinde özetle; Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen ve kesinleşen mahkumiyet hükmü davalılardan sadece … yönünden olup buna karşılık diğer borçlular yönünden bu şekilde bir mahkumiyet hükmünün de söz konusu olmadığını, akabinde kredi tutarları şirket hesaplarına ve temsile yetkili olan … ‘ın hesaplarına aktarıldığını, bu durumda kredi miktarlarının davacı banka uhdesinden çıkıp davalıların uhdesine geçtiğinin açık olduğunu, ayrıca bu kredilerin teminatı olarak diğer davalılar adına kayıtlı taşınmazlarda ipotekler tesis edildiğini, davacı bankanın iş bu kredilere ilişkin borçların zamanından ödenmemesi nedeniyle yasal icra takibine başvurmak zorunda kaldığını, ayrıca takip tarihleri itibariyle davacı banka çalışanları hakkında herhangi bir kesinleşmiş mahkumiyet hükmü de bulunmadığını, bu durumda sadece verilen mahkumiyet hükmüne dayanılarak davacı bankanın icra takibi başlatırken kötü niyetli olduğunun düşünülmesi haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek; davalı tarafın tüm istinaf taleplerinin reddine, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/290 esas ve 2022/1023 karar sayılı kararının kötüniyet tazminatı talebinin reddine ilişkin hükmünün onanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Asıl ve birleşen davalar, icra takibine vaki itirazın iptali istemidir.Bir hukuki işlemin ve bu kapsamda bir sözleşmenin kuruluşunda ortaya konulan iradelerin bozulmamış, bir diğer ifade ile fesada uğramamış olması gerekir. İradedeki bozulmanın, sözleşmenin diğer tarafının ya da üçüncü bir kimsenin tehdidi (korkutması) sonucu ortaya çıkması hâlinde beyan sahibi, sözleşmeyle bağlı tutulamaz (sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 818 s. BK m.29; TBK m.37). …’e göre taraflardan birinin, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir irade beyanında bulunması ya da sözleşme yapması hâlinde korkutmadan söz edilir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22.b., Ankara 2017, s.419 vd.; aynı yönde Kocayusufpaşaoğlu, N./Hatemi, H./Serozan, R./Arpacı, A.: Borçlar Hukuku Genel Bölüm, C.I, 6.b., s.471 vd.; Oğuzman, M.K./Öz, M.T.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3.b., İstanbul 2000, s.97 vd.).Korkutma fiili maddi bir vakıa niteliğindedir ve kanun koyucu, bu vakıanın senede bağlanmasının mümkün olmadığını öngörerek, ispat vasıtası olarak senet dışındaki delillere başvurulmasına cevaz vermiştir. 6100 sayılı HMK m.203/ç. Bu düzenleme, özellikle yazılı sözleşmeler bakımından, senede karşı senetle ispat kuralının (HMK m.201) önemli istisnalarından birisini oluşturmaktadır (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.II, 6.b., İstanbul 2001, s.2297; Postacıoğlu, İ.E.: Şehadetle İspat Memnuiyeti ve Hudutları, İstanbul 1952, s.208 vd.; Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, C.II, 15.b., s.).İkrah (korkutma), Türk Borçlar Kanunu 37, 38 ve kısmen 39. maddelerinde belirtildiği üzere bir kimsenin başka bir surette yapmayacak olduğu bir hukuki muameleyi, bir kötülüğün başına geleceği korkusuyla yapmak zorunda bırakılmasıdır. Bu muameleyi yaptığı takdirde aslında irade ile beyan arasında bir uygunsuzluk yoktur, fakat iradenin meydana gelmesi sırasında bir sakatlık (fesad) söz konusu olmaktadır. Korkutma akdin karşı tarafınca yapılabileceği gibi, üçüncü bir şahıs tarafından da yapılabilir. Neticesi bakımından fark yoktur.İkrah, doktrin ve uygulamada haksız fiilin bir türü olarak kabul edilmektedir. Yapılış tarzına göre ikrah, maddi yada manevi olabilir.Her korkutma, ikrah olmaz. İkrahın meydana gelmesi için birtakım şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir.Öncelikle ikrahın ciddi olması gerekir. Başka bir anlatımla ikraha uğrayan kişinin (mükrehin) yapılan tehdit sonucu bir zarara uğrayacağı endişesini taşıması ve gerçek bir tehlikenin varlığı hususunda şüphesinin olmaması gerekir. Çünkü her tehdit korkuyu doğurmaz. İkrahın ciddi olup olmaması durumu objektif olarak değil, subjektif yani mükrehin durumuna bağlı olarak değerlendirilir. Normalde bir insan için korku yaratmayan bir durum mağdur bakımından korku yaratabilir. Her somut olayda korkutulanın yaradılışı, kültürü, cinsiyeti, yaşı, mesleği, bilgi düzeyi sosyal ve ekonomik durumu vs. gibi özellikleri göz önüne alınarak değerlendirme yapılmalıdır.Korkutmanın muameleyi yapana veya yakınlarına karşı olması gerekir. Sadece yakın akrabalar değil kendisine yakından bağlı olan kimselere karşı yapılan korkutma da yasa hükmünün kapsamında yer alır. Hısımlar, dost ve arkadaşlar, sevinci ve tasayı paylaşanlar kişinin yakın çevresini oluşturur. Hizmetçi veya işyerinde çalışan emekli bir müstahdeme yapılan tehdit, ikraha uğrayan şahısta esaslı bir korkunun oluşmasında etkili olabilir. Kuşkusuz bunu belirleme yetkisi hâkime aittir. Bu bağlamda tehlike kişilik haklarına (hayat, sağlık, vücut bütünlüğü, şeref, namus gibi) yönelmiş olabileceği gibi, malvarlığı değerlerine de yönelmiş olabilir.Söz konusu hukuki muameleyi yaptıracak tehdit hukuka aykırı ve haksız olmalıdır. Mesela hayata veya vücut bütünlüğüne zarar vermeye yönelik tehditleri içerdiği takdirde bu şart gerçekleşmiş sayılır. Buna karşılık tehdit bir hakkın elde edilmesi amacıyla yapılmış ise ikrah söz konusu değildir. Alacağını elde etmek isteyen bir şahsın, borçlusunu, bütün mallarını haciz ettirip sattıracağına yönelik beyanları için bir tehdit bu kapsamdadır.Ancak aşırı çıkar sağlamaması söz konusu durumda yapılan tehdit yine hukuka aykırıdır.İkrah hemen meydana gelecek ağır bir tehlikeyi içeriyor olmalıdır. Tehlikenin ağırlığı, korkutulan kişinin öznel (subjektif) durumuna göre değerlendirilmelidir, tehdit edilen hukuksal varlığın değerine bağlı olarak, hâkim, korkutmanın ağırlığını belirler. Bu belirleme yukarıda da açıklandığı gibi her somut olayda korkutulanın kişinin karakteri cinsiyeti, yaşı, mesleği, bilgi düzeyi gibi sosyal ve ekonomik durumu göz önünde bulundurularak hâkim tarafından yapılır.Diğer yandan korkutmada kullanılan aracın elverişli olup olmadığı da, önemli olup, bu hususun belirlenmesinde de korkutulanın özel durumu göz önüne alınır.İkrah cana mala ve hürriyete yöneltilmiş olmalıdır. Maddi ve manevi varlık, TBK’nun 38. maddesinde “kişilik hakları ve malvarlığı” şeklinde ifade edilmiştir. Kanunda belirtilmemiş olsa da hürriyet de diğerlerine dâhildir.İlliyet bağlantısı (nedensellik) bulunmalıdır, Korkutma ile yapılan hukuksal işlem arasında nedensellik (neden-sonuç) bağı bulunmalıdır. Öyle ki, korkutma, korkutulan kişinin iradesi üzerinde doğrudan doğruya etkili olmalıdır. Diğer bir ifadeyle korkutulan taraf, böyle bir tehdit olmasaydı da hukuki işlemi aynı şartlar altında yapacaksa artık ikrahtan bahsedilemez.TBK 37. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun(BK) 29.) maddesine göre, bir kimse karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi ya da yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK’nin 38. (BK’nin 30.) maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan(ikrah-tehdit) söz edilebilmesi için, korkutmanın sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması yani sözleşmenin korkunun yarattığı etki sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılabilir. 6098 sayılı BK’nun 74.maddesi uyarınca hukuk mahkemesi ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değilse de, ceza mahkemesince verilecek mahkumiyet kararı ve ceza mahkemesinde kabul edilen maddi vakıalar hukuk mahkemesini bağlar. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof. Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır. Davacı çalışanlarının ikrah/tehdit eylemi davalı ve diğer mağdurların şikayeti nedeniyle başyalan ceza soruşturması sonucunda netleşecek olup ilk derece mahkemesi tarafından bu yargılamanın sonucu beklenmiş ve bu mahkumiyet kararı sonrası suç örgütünün baskısı, korkutması sonucu yapılan sözleşmeler ile davalıların bağlı olmayacağına dair verilen davanın reddi yönündeki karar usul ve yasaya uygun bulunmuş, davacının buna dair istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Davalıların kötüniyet tazminatı istemi yönünden yapılan incelemede;davacı tarafın yargılama gerektiren alacağının tahsili amacı ile başlattığı icra takibinin kötüniyetli olmadığının anlaşılması nedeni reddi kararı yerinde görülmüştür.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davacı ile davalıların söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 26/12/2022 tarih ve 2014/290 E. – 2022/1023 K. sayılı birleşen 2017/6 Esas, 2017/7 Esas, 2017/8 Esas, 2007/93 Esas sayılı dosyalarında nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı ile davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 2014/290 E. – 2022/1023 K. sayılı birleşen 2017/6 Esas, 2017/7 Esas, 2017/8 Esas, 2007/93 Esas sayılı dosyaları için ayrı ayrı 179,90’ar TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafından peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Alınması gerekli olan 2014/290 E. – 2022/1023 K. sayılı birleşen 2017/6 Esas, 2017/7 Esas, 2017/8 Esas, 2007/93 Esas sayılı dosyaları için ayrı ayrı 179,90’ar TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davalılar tarafından peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf başvurusunda bulunan davacı ile davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliğ işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/04/2023