Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/6 E. 2023/45 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/6
KARAR NO: 2023/45
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2022
NUMARASI: 2021/609 E. 2022/774 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 13/01/2023
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 01/11/2022 tarih ve 2021/609 E – 2022/774 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı şirket arasında ticari iş ilişkisi kurulduğunu, müvekkilinin muhasebe kayıtlarında davalının 15.176,36-TL borçlu olduğunun anlaşılması üzerine davalı şirket ile görüşme yapıldığını, davalının borcu ödememekte ısrar etmesi üzerine davalı aleyhine Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını ancak davalı şirket icra dosyasına yaptığı itirazında herhangi bir borcu olmadığını fakat borç ve alacakların karşılıklı olarak takas, mahsup edildiğini ifade ederek aslında bir borcun varlığını ikrar ederek takibi durdurduğunu, müvekkilinin ticari defter kayıtlarından, faturalardan ve cari hesap ekstrelerinden anlaşılacağı üzere müvekkilinin davalıdan alacağının olduğunu, davalının icra dosyasına yaptığı itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, dava açılmadan önce arabuluculuk sürecine başvurduklarını ancak bir yarar sağlayamadıklarını, borçlunun icra dosyasına itirazının haksız ve kötü niyetli olduğundan bahisle davanın kabulüne, Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına davalının vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin davalı tarafa bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin icra dosyasına sunduğu itiraz dilekçesinde herhangi bir borç varlığını ikrar eden beyanı bulunmadığını, Kayseri İcra Dairelerinin yetkisiz olduğunu beyan ettiklerini, davacı tarafın bu itiraza yönelik dava dilekçesinde talepte bulunmadığını, öncelikle yetki itirazının değerlendirilmesi gerektiğini, taraflar arasında 01/01/2020 tarihinde ticari ilişki başladığını ve 30/04/2021 tarihine kadar devam ettiğini, en son müvekkili tarafından davacıya 30/04/2021 tarihli 33.980,00-TL bedelli faturanın düzenlendiğini, fatura içeriği mal ve hizmetlerin yerine getirildiğini, davacıya teslim edildiğini ve imzalı irsaliye kayıtlarının bulunduğunu, müvekkilinin kestiği bu son fatura ile ilgili davacının KDV’siz ödeme teklifinde bulunduğunu, müvekkilinin ise bunun mümkün olmadığını beyan ettiğini, bunun üzerine müvekkili aleyhine başlatılan takibe konu 30/04/2021 tarihli 12.452,73-TL bedelli fiyat farkı faturasının keşide edildiğini, bu faturadan dolayı müvekkilinin borcu olmadığı için iade faturası tanzim ettiklerini ve davacıya gönderdiklerini, davacı tarafın ısrarlı olarak fatura göndermeye devam ettiğini, icra takibine konu 6.444,84-TL bedelli diğer faturanın ise düzenlendiği tarih itibariyle davalının zaten davacıdan alacaklı bulunduğunu, muavin defter ve davanın her iki tarafının kayıtları incelendiğinde müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığının anlaşılacağından bahisle haksız ve hukuka aykırı davanın usulden ve esastan reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…Davacı vekili dava dilekçesinde icra inkar tazminatı talep etmiştir. İİK 67/1.maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için İİK 67.maddesindeki itirazın iptaline özgü dava şartlarının yanında, davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir. Anılan şartlar incelendiğinde takibe konu alacağın likit olduğu ve davalının itirazının haksız olduğu gözetilerek davalı aleyhine itirazın iptaline karar verilen 2.483,70-TL alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş olup, reddine karar verilen kısım yönünden ise davacının takipte kötüniyetli olduğu gözetilerek davacı aleyhine 12.692,66-TL’nin %20’si oranında kötüniyet tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. davanın kısmen kabulü ile, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra dosyasında davalının vaki itirazının KISMEN İPTALİ ile, 2.464,48-TL asıl alacak ve 19,22-TL işlemiş faiz olmak üzere 2.483,70-TL alacak üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, İtirazın iptali ile takibin devamına karar verilen 2.483,70-TL’nin %20’si oranında (496,74-TL) icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Reddine karar verilen 12.692,66-TL’nin %20’si oranında (2.538,53-TL) kötü niyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasındaki ticari alım satım ilişkisi kapsamında müvekkili şirketin alacaklı olması sebebiyle Kayseri 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/609 E. Sayılı dosyası taraflarınca ikame edildiğini, dava konusu taraflar arası ticari alım-satım ilişkisinden kaynaklanan cari hesap alacağına yönelik olduğunu, yerel mahkeme tarafından yapılan incelemenin 15/04/2021 ve 30/04/2021 tarihli faturalar kapsamında yapılmış olup dava mahiyetinden uzaklaşılarak eksik inceleme yapıldığını, yerel mahkemece yapılan inceleme kapsamında alınan bilirkişi raporlarında her ne kadar ”Davacının takip konusu yaptığı 30.04.2021 tarihli 12.452,73 TL bedelli faturaya dayalı fiyat farkını ispatlaması durumunda söz konusu tutar davacı alacağına eklenmelidir.” şeklinde tespitler bulunmuş olsa da yerel mahkeme tarafından fiyat farkına yönelik herhangi bir inceleme yapılmadan eksik inceleme ile dosyada karar verildiğini, davalı tarafından müvekkiline düzenlenen fatura taraflar arasındaki sözleşme kapsamının dışına çıkılarak, bilinçli olarak sözleşilen birim fiyattan farklı düzenlendiğini, yargılama kapsamında incelenmesi gereken birim fiyat farkının olup olmadığı hususunun bilirkişiler tarafından ısrarla belirtilmesine rağmen mahkemece bu konuda herhangi bir inceleme yaptırılmadığını, müvekkilinin düzenlemiş olduğu 30/04/2021 tarihli fatura davalının düzenlemiş olduğu … nolu faturaya istinaden düzenlendiği hususunun sabit olduğunu, uyuşmazlık belirtilen faturaların kapsamlarının incelenmesiyle çözülebileceğini, dosya kapsamında yapılan ticari işlerin kapsamı ve dönemine göre birim fiyatlarının incelemesi yaptırılmadığını, bilirkişi raporlarına itiraz dilekçelerinde ve duruşmalarda fiyat farkı incelemesinin yapılması ve davalının haksız olarak düzenlediği faturanın incelenmesine yönelik itirazlarının bulunmasına rağmen genel/geçer davalı faturasının kabulü ile haksız ve hukuka aykırı olarak dava kısmen reddedildiğini, bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde de belirtmiş oldukları üzere hükme esas alınan raporda bilirkişi tarafından yalnızca davalı şirketin muhasebe kayıtları ve defterleri incelendiğini, müvekkili şirketin muhasebe kayıtlarının incelenmeden rapor tanzim edilmesinin hatalı olduğunu, nitekim müvekkili şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen 31.01.2022 tarihli … numaralı fatura incelendiğinde görüleceği üzere en son müvekkili şirketçe davalı şirket adına iade faturası düzenlendiğini, ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda müvekkili tarafından davalı şirket adına düzenlenen takibe ve davaya konu 15.04.2021 tarihli … numaralı faturadan hiç bahsedilmemiş olup bu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olup olmadığı ve faturadan sonra ödeme yapılıp yapılmadığı hususunda herhangi bir inceleme yapılmadan hüküm kurulduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne, istinaf başvurusunun kabulüne, yargılama gideri vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın, iddianın genişletilmesi mahiyetinde bulunan, ve yeni delil toplanması talepli istinaf dilekçesini kabul etmediklerini, yerel mahkemece 29.04.2022 tarihli 2. duruşmada taraflara ticari defterlerini sunmak üzere süre verildiğini, ancak davacı tarafça defterlerin mahkemeye sunulmadığını, şimdi ise eksik inceleme sebebine dayalı olarak bu hususun ileri sürülmesinin kötüniyetli olduğunu, bunun yanında fiat farkının neden kaynaklandığının araştırılmadığını ileri sürülmesinin de iyi niyetli bir talep olmayıp, yargılama aşamasında bu hususların değerlendirildiğini ve davacı tarafından keşide edilen 12.452,73 TL bedelli fiat farkı faturasını yasal bir dayanağının bulunamadığını, taraflar arasında 01.01.2020 tarihinde başlayan ve karşılıklı ticari emtea alış-verişi içeren bir ticari ilişki başladığını, bu ilişkinin 30.04.2021 tarihine kadar devam ettiğini, en son davalı tarafından davacıya 30.04.2021 tarihli ve 33.980 TL bedelli fatura düzenlendiğini, fatura içeriği mal ve hizmetlerin yerine getirildiği davacıya teslim edildiği imzalı irsaliye kayıtları ile sabit bulunduğunu, davacının en son keşide ettikleri bu faturadan dolayı KDV’siz ödeme teklifinde bulunduğunu, davalının ise bunun mümkün olmadığını beyan ettikten sonra taraflarına icra takibine konu 30.04.2021 tarihli 12.452,73 TL bedelli fiat farkı faturasının keşide edildiğini, bu faturanın e-tebliğ sureti ile geldiğinden doğrudan muhasebe sistemine girdiğini, bu faturadan dolayı borcunun olmadığı için davacı firmaya 01.05.2021 tarihli ve aynı bedelli iade fatu-rası keşide edildiğini, davacı tarafın bu fatura yönünden ısrarlı olarak fatura göndermeye devam ettiğini, davalı firmnın ise her seferinde iade faturasının düzenlediğini, davacının ticari ilişkinin devamı müddetince aldığı mallara ilişkin olarak herhangi bir birim fiat itirazında bulunmadığını, KDV yönünden yaptığı teklifin ise zaten VUK’ya aykırı bulunduğunu, icra takibine konu diğer faturanın ise 6.444,84 TL bedelli olduğunu, bu faturanın davalı şirkete düzenlendiği tarih itibari ile, davalı zaten davacıdan alacaklı bulunduğunu, muavin defter ve davanın her iki tarafına dair ticari defterlerin incelendiğinde davalının bu faturadan dolayı bir borcunun bulunmadığının anlaşılacağını, netice itibari ile davacı davasında ve icra takibinde haksız olduğunu beyan ederek davacının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava bakiye faturaya alacağına dayalı olarak başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının …Ltd Şti., borçlusunun …ltd Şti olduğu alacaklı tarafından borçlu aleyhine 14.917 TL (6.444,84 TL fatura 8.468,16 TL fatura) asıl alacak 236,36 İşlemiş faiz olmak üzere toplam 15.176,36 TL üzerinden ilamsız icra takibi yapıldığı, takip dayanağı olarak ” 15.04.2021 tarih … numralı 6.444,84TL fatura ile başlayıp 30.04.2021 tarihli … numaralı 12.452,73 bedelli fatura arasında kalan bakiye fatura tutarı ” olarak gösterildiği ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, borçlu vekilinin yetkiye, borcun tamamına, faize, faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz ettiği takas -mahsup defini ileri sürdüğü ve takibin durdurulmasına karar verildiği ve 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 101. maddesine göre birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. TBK 102. maddeye göre de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarihli ve 2006/19-260 E., 2006/251 K.; 09.06.2010 tarihli ve 2010/19-262 E. 2010/304 K; 27.01.2016 tarihli ve 2015/15-1830 E.,2016/98 K.; 25.04.2018 tarihli ve 2017/19-903 E., 2018/974 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır. Diğer yandan belirtmek gerekir ki; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir.
Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır. Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu
ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz.
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise;
“Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır. 6102 sayılı TTK m. 21 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır. Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Davacı 15.04.2021 tarih … numaralı 6.444,84TL fatura ile başlayıp 30.04.2021 tarihli … numaralı 12.452,73 bedelli fatura arasında kalan bakiye fatura bedelinin ödenmediğini beyan etmiş davalı ise davacı ile aralarında açık hesap ilişkisi bulunduğunu en son davacı adına 30.04.2021 tarih 33.980 TL bedeli fatura düzenlediklerini 30.04.2021 tarihli … numaralı 12.452,73 bedelli faturadaki mal ve hizmetlerin verilmediğini 15.04.2021 tarih … numaralı 6.444,84TL bedeli faturanın düzenlendiği tarihte de davacıdan alacaklı olduklarını beyan ettiği görülmüştür.
Taraflar arasında davacı tarafından davalıya 15.04.2021 tarih … numaralı 6.444,84 TL meblağlı faturadaki mal ve hizmetin verildiği yine davalı tarafından davacı adına 30.04.2021 tarih … numaralı 33.980 TL fatura düzenlendiği noktasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı icra dairesindeki itirazında takas mahsup definde bulunmuş olup eldeki davanın itirazın iptali davası olması takip talebiyle sıkı sıkıya bağlı olması ve 6098 sayılı TBK 102. Maddesindeki kısmi ifaya ilişkin kurallar dikkate alındığında davalının takip tarihi itibariyle davaya konu fatura bedelini aşar mahiyette ifada bulunduğu bu oranda borçtan kurtulduğu sonucuna varılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık 30.04.2021 tarihli … numaralı 12.452,73 bedelli fiyat farkı faturasından dolayı davalının borçlu olup olmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır. Eldeki dava satıştan kaynaklanan bakiye fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup taraf beyanları doğrultusunda öncelikle davacı 30.04.2021 tarihli … numaralı 12.452,73 bedelli fiyat farkı faturasına ilişkin anlaşmanın olduğunu ispat külfeti altındadır.Dosyada bulunan 22.06.2022 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde davacı tarafından davalı adına düzenlenen 30.04.2021 tarihli … numaralı 12.452,73 bedelli fiyat farkı faturasının e temle fatura olması nedeniyle otomatik olarak davalının kayıtlarına düştüğü, davalının bu faturayı engelleme ihtimalinin bulunmadığı,buna karşılık davalı tarafından bir gün sonra aynı meblağda e-temel iade faturasının düzenlendiğinin belirtildiği görülmüştür. Bu durumda davacı taraf davalı ile aralarında fiyat farkı faturası düzenlenmesine ilişkin anlaşmanın olduğunu yazılı kesin delillerle ispat etmek durumunda olup davacının dosyaya bu yönde deliller sunmadığı, yemin deliline de dayanmadığı yemin delilinin hatırlatılmadığı yönünde açıkça bir istinaf talebininde bulunmadığı görülmüştür.
Yukarıda açıklamalarda belirtildiği üzere dava itirazın iptali davası olup takip talebiyle sıkı sıkıya bağlı olduğu gibi uyuşmazlık TBK 100, 101 ve 102. Maddesinde düzenlenen kısmi ifaya ilişkin kurallar dikkate alınarak çözüme kavuşturulacaktır.
Takibe konu 30.04.2021 tarihli … numaralı 12.452,73 TL tutarlı faturanın e temel fatura olarak düzenlenmesi, takip talebinde bu faturadan kaynaklı alacağın talep edilmesi, bahse konu faturanın davalı tarafından iade edilmesi, yine davalı tarafından 30.04.2021 tarihinde düzenlenen … numara 33.980 TL faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olması, davacı tarafından taraflar arasında fiyat farkı istenebileceğine ilişkin anlaşmanın olduğuna dair dosyaya yazılı delil sunulmaması ve karara karşı yalnızca davacı tarafça istinaf yasa yoluna baş vurulması, davacı aleyhine karar verilemeyecek olması davacı tarafça mahkemece red edilen kısım yönünden kötü niyet tazminatı hükm edilmesi hususunda açıkça bir istinaf baş vurusunun olmaması, 6100 sayılı H.M.K 355. Maddesi gereğince incelemenin Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmasının gerekmesine dair hususları birlikte değerlendirildiğinde mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davacının istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 01/11/2022 tarih ve 2021/609 E – 2022/774 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç 179,90-TL olup, peşin alınan 80,70 TL’den mahsubu ile bakiye eksik kalan 99,20 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.