Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/505 E. 2023/530 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/505
KARAR NO: 2023/530
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2022
NUMARASI: 2019/881 E. 2022/940 K.
DAVANIN KONUSU: İtrazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 22/03/2023
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 27/12/2022 tarih ve 2019/881 E – 2022/940 K kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı … vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davacı banka vekilinin 18.12.2019 havale tarihli dilekçesinde özetle; Müvekkili …. , … ‘nce kredili müşterilerinden …ile imzalanmış olan 12.10.2011 tarihli 1.750.000,00 TL, 01.01.2018 tarihli 5.000.000 TL ve 31.10.2012 tarihli 3.000.000 TL, 20.03.2014 tarihli 5.000.000,00 TL miktarlı genel kredi sözleşmelerine istinaden ticari nitelikte krediler kullandırıldığını, söz konusu sözleşmeleri dava dışı , … ve … ve davalı/borçlu olan …, …, …, …, … müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzalamış bulunduklarından kefalet limitleri gereğince borçtan sorumlu olduklarını, borçluların kredi ödemelerini aksatarak temerrüde düşmesi nedeniyle, davalının görülen lüzum üzerine, Kayseri 12. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye ile ihtarname keşide edilerek, hesap kat edilmiş olduğunu, İhtarnameler usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş olduğunu ancak verilen süre zarfında alacağımız tahsil edilmediği gibi davalıya borçlular tarafından bir ödeme planı da sunulmamış olduğunu, muaccel hale gelen kredi borcunun ödenmemesi üzerine Kayseri 1. Asliye Ticaret Mah’nin 2018/1121 D. iş nolu dosyasından verilen ihtiyati haciz kararı gereği borçlularla ilgili olarak Kayseri 5. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararları ile takip başlatılmış ve bu dosyadan takip işlemleri de yürütülmüş ise de borçlulardan …, …, …, …, … borcun tamamına ana para, faiz ve tüm ferilerine itiraz etmiş olduklarını, Kayseri 5. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından başlatılan takibe yapılan itirazın iptali ile takibin takip talebindeki diğer şartlarla, …’dan 1.413.998,32 TL, … ‘den 1.238.998,32 TL, … ve …’den 512.097,24 TL, … ‘den 713.998,32 TL üzerinden devamına, ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz eden borçlular hakkında 9620 icra inkar tazminatına hükmedilmesine; yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davacı bankaya bu tutarda borcunun bulunmadığını, kefiller açısından Borçlar Kanunu’na göre geçerli kefalet olmadığını, davacı bankanın asıl borçlu ile olan iş ve işlemlerinde, kefillerin durumlarını ağırlaştıran işlemler yaptığını, bu işlemler için müvekkillerinden ve eşlerinden usulüne uygun rıza alınmaması nedeniyle müvekkillerinin borçtan sorumlu tutulamayacağını, hesabın kat edilmediğini, borcun muaccel hale gelmediğini, davacı tarafından dava dilekçesinde dile getirildiği üzere, asıl borçlu şirket tarafından 4 adet GKS imzalandığını, her bir kredinin borcunun, yeni çekilen kredi tutarından kapatıldığını, dolayısıyla GKS’lere konu borcun sona erdiğini, alacaklının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, temerrüt faizi işletilmesi için gerekli şartların oluşmadığını, talep edilen faizin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili …’nin sözleşmelerde imzasının kendi el yazısı olmadığını, imzanın da belirterek atıldığını, müvekkilleri … ve … eşlerinin eş muvafakatinin olmadığını beyan ederek davanın reddine, davacı aleyhine %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin davacı bankaya bu tutarda borcunun bulunmadığını, kefiller açısından Borçlar Kanunu’na göre geçerli kefalet olmadığını, dava konusu takibin başlatıldığı tarihte usulüne uygun düzenlenip yine usulüne uygun tebliğ edilmiş bir kat ihtarının bulunmadığını, dolayısıyla kefil konumunda olan müvekkili için muacceliyet şartının gerçekleşmediğini, davacı banka tarafından talep edilmiş olan alacağın ipotek ile teminat altına alınmış olup, asıl borçlu… nin tüm borçlarına karşılık teminat olarak birden çok taşınmazın davacı banka tarafından ipotek alındığını, ayrıca temerrüt faizi işletilmesi için gerekli şartların oluşmadığını, talep edilen faizin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…Davacı vekili dava dilekçesinde icra inkar tazminatı talep etmiştir. İİK 67/1.maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için İİK 67.maddesindeki itirazın iptaline özgü dava şartlarının yanında, davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir. Anılan şartlar incelendiğinde takibe konu alacağın likit olduğu ve davalılar …, … ve …’nin itirazlarının haksız olduğu gözetilerek bu davalılar aleyhine itirazın iptaline karar verilen alacak miktarının %20’si oranında (282.243,64-TL) icra inkar tazminatının davalılar …, … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine (davalı …’un belirlenen icra inkar tazminatının tamamından sorumlu tutulmasına, diğer davalılar … ile …’nin sorumluluğunun ise 247.243,64‬-TL ile sınırlı tutulmasına) karar verilmiştir.
Davalılar … ve … yönünden ise toplam bankanın dava dışı asıl borçlu firmadan icra takip tarihi itibarıyla toplam 512.005,52 TL alacağına davalılar … ve … ‘nin müteselsil kefaletinin bulunduğu bilirkişi raporu ile hesaplanmış ise de, grafolog bilirkişiden alınan bilirkişi raporları dikkate alındığında davalı …’nin eş muvafakati belgesinde bulunan …’nin imzalarının kendisine ait olmadığı, aynı şekilde …’nin 31.10.2012 tarihli Genel kredi sözleşmesindeki kefaleti ile ilgili olarak, adı soyadı, kefalet beyanı ve adresi bölümlerindeki yazının …’ye ait olmadığı belirlenmiş olup, davacı banka vekili her ne kadar eş rızası aranmasına gerek olmadığını iddia etmiş ise de, söz konusu Genel Kredi Sözleşmelerinin tarihinin 31/10/2012 olduğu, eş rızası aranmamasına yönelik TBK 584/3 maddesinin 28/03/2013 tarihinde yürürlüğe girdiği dikkate alındığında bu madde hükmünün somut olayda uygulanamayacağı kanaatine varılarak davalılar … ve … hakkında açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davalılar … ve … hakkında açılan davanın reddine, Davalılar …, … ve … hakkında açılan Davanın kısmen kabulü ile, Kayseri 5. İcra Dairesi’nin … Esas (Yeni Esas Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas) sayılı dosyası üzerinden yapılan takipte;
a)Davalı …’un kefalet limiti dikkate alınarak; 1.411.218,20-TL alacak için yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına,
b)Davalı … ile …’nin kefalet limiti dikkate alınarak; 1.236.218,20-TL alacak için yapmış oldukları itirazın iptali ile davalılar … ile … yönünden takibin bu miktar üzerinden devamına, (Davalı … yönünden ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan Kayseri 5. İcra Dairesi’nin … Esas (Yeni Esas Genel İcra Dairesi’nin… Esas) sayılı dosyasında yapılan/yapılacak tahsilde mükerrerlik olmamak üzere) İtirazın iptaline ve takibin devamına karar verilen alacak miktarının %20’si oranında (282.243,64-TL) icra inkar tazminatının davalılar …, … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, (davalı …’un belirlenen icra inkar tazminatının tamamından sorumlu tutulmasına, diğer davalılar … ile …’nin sorumluluğunun ise 247.243,64‬-TL ile sınırlı tutulmasına)…” şeklinde karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı … vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dosya kapsamında tanzim edilen ve yerel mahkemece hükme esas alınan ek raporda, raporun …’nin yazı ve imza örnekleri üzerinde yapılan incelemeye ilişkin kısmında imzanın …’ye ait olduğunun tespit edildiğini, yazı ve rakamlar üzerinde yapılan incelemede ise farklılık bulunduğu değerlendirmesi yapıldığını, rapora karşı itirazlarında da arz etmiş oldukları üzere bilirkişice yazı ve rakamlar hususunda inceleme yapılan tek karşılaştırma yerel mahkemece alınan yazı örneği ile davaya konu muvafakatnamenin karşılaştırılmasından ibaret olduğunu, davacı bankaca sunulan muvafakatnamenin 2011 yılında düzenlendiğini, yerel mahkemece alınan yazı örneğinin ise 2021 yılında alındığını, aradan geçen 10 yıl gibi bir uzun sürede kişinin ilerleyen yaş ve fiziksel sebeplerle yazı karakterinin değişebileceğini, …’nin 1959 doğumlu olduğu ve 63 yaşında olduğunu, yaşı itibari ile yazı karakterinin değişmiş olmasının normal olduğu nazara alındında 10 yıl önce düzenlenen belgelerin güncel yazı örnekleri ile kıyaslanmış olması ve yerel mahkemece de bu yöndeki itirazlarının nazara alınmaksızın, yerleşik Yargıtay kararları gereği belgenin düzenlendiği tarihteki ve bu tarihten önceki yazı örneklerinin resmi kurum ve kuruluşlardan celbi ile Adlı Tıp Kurumu’ndan rapor alınmasının taraflarınca talep edilmiş olmasına rağmen, dosya kapsamındaki eksiklikler giderilmeden hüküm kurulmuş olmasının hatalı olup, yerel mahkeme kararının bu yönüyle kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, kaldı ki, kefaletnamedeki imzanın …’ye ait olduğu dosya kapsamı ile sabit olup, bu husus nazara alınmaksızın hüküm kurulmuş olmasının da hatalı olup, bu yönüyle de yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, dosya kapsamında tanzim edilen ve yerel mahkemece hükme esas alınan ek raporda, raporun …’nin yazı ve imza örnekleri üzerinde yapılan incelemeye ilişkin kısmında yapılan imza incelmesinde farklılıklar olduğu değerlendirmesi yapılmış ise de öncelikle muvafakatname başlıklı belgeler 31.10.2012 ve 01.11.2012 tarihli olduğunu, bu belgelerde yer alan imzaların imza karakteristiğine sahip nitelikte olduğunu, yerel mahkemece hükme esas alınan raporda, bilirkişice raporun 4. Sayfasında 7-8-9 nolu resimler olarak belirtilen mukayese imzaların ise dikkat buyrulursa yay şeklindeki paraftan ibaret olup, imza niteliği dahi olmadığını, söz konusu parafların imzaya mukayese alınmasının mümkün olmadığını, kaldı ki … Bankası’nın 2015 tarihli belgesi ile davacı bankanın 2014 tarihli belgesi muvafakatname başlıklı 2012 tarihli belgelerden sonra düzenlenmiş olup, mukayeseye esas alınamayacağını, yine … ‘nın 2007 tarihli belgesinin de muvafakatname başlıklı 2012 tarihli belgelerden çok önce düzenlenmiş olup, mukayeseye esasa alınamayacağını, Yerleşik Yargıtay içtihatları gereği belgenin düzenlendiği tarihteki ve bu tarihe yakın imza örneklerinin resmi kurum ve kuruluşlardan celbi ile Adlı Tıp Kurumu’ndan rapor alınmasının taraflarınca talep edilmiş olmasına rağmen, dosya kapsamındaki eksiklikler giderilmeden hüküm kurulmuş olmasının hatalı olup, yerel mahkeme kararının bu yönüyle kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, hükme esas alınan raporların içeriklerinden de anlaşılacağı üzere, fotokopi belgeler üzerinde yapılacak yazı/imza karşılaştırmalarında, karşılaştırmaya esas alınacak kaligrafik ve karakteristik detay unsurların tam ve net olarak oluşmaması nedeniyle, incelemelerin belge asıllarından yapılması gerektiğini, fotokopi belgeler üzerinden yapılacak incelemeler güç ve sakıncalı sonuçlar doğurabildiğini, Yerleşik Yargıtay kararlarının da imza incelemesinin mutlak surette belge aslı üzerinden yapılması gerektiği yönünde olduğunu, yerel mahkemece bu hususun gözetilmeksizin davaya konu muvafakatnamenin fotokopisi üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle bu yöndeki rapora itirazlarının nazara alınmaksızın hüküm kurulmuş olmasının da hatalı olup, bu yönüyle de yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, yerel mahkemece dosya kapsamında tanzim edilen 12.11.2022 tarihli rapor esas alınmak suretiyle hüküm kurulmuş olmakla birlikte, söz konusu rapora karşı itirazlarında da ayrıntılı olarak arz ve izah etmiş oldukları üzere söz konusu raporun eksik inceleme ve değerlendirme ile dosya kapsamına aykırı olarak düzenlenmiş olup, hüküm kurmaya, BAM ve Yargıtay denetimine de elverişli olmayıp, yerel mahkeme kararının bu yönüyle de kaldırılmasına karar verilmesi talep ettiklerini, yerel mahkemece hükme esas alınan 12.11.2022t tarihli rapor, yerel mahkemenin 13.09.2022 tarihli celse 1 nolu ara kararı ile taraf itirazlarını da karşılar nitelikte ayrıntılı rapor tanzim edilmesi hususunda açıkça talimat verilmiş olmasına rağmen taraflarınca sunulan rapora itirazlar bilirkişilerce hiç irdelenmeden tanzim edilmiş olup, tanzim edilen rapor ile dosya kapsamındaki itirazlarının giderilmemiş olup, söz konusu raporun yerel mahkemenin 13.09.2022 tarihli celse 1 nolu ara kararına aykırı olarak düzenlendiği nazara alındığında, eksik inceleme ve değerlendirme ile tanzim edilen rapora istinaden hüküm kurulmuş olmasının hatalı olup, bu yönüyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesni talep ettiklerini, hükme esas alınan raporda müvekkilinin kefaleti hususundaki ayrıntılı itirazlarımız hususunda hiçbir değerlendirme yapılmayarak alacağa ilişkin hesaplamaların tek taraflı olarak davacı talebine uygun bir şekilde yapılmış olmasının da dosya kapsamına ve hukuka aykırı olmuş olup, yerel mahkemece de dosya kapsamı ve dosya kapsamında yer alan itirazlarının nazara alınmaksızın ve bu hususlarda gerekçe dahi tanzim edilmeksizin eksik inceleme, değerlendirme ve gerekçelendirme ile hüküm kurulmuş olması hatalı olup, yerel mahkeme kararının bu yönüyle de kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu belirtilen sözleşmeyi kesinlikle kabul etmediklerini, müvekkilinin usulüne uygun olarak alınmış bir kefaletinin bulunmadığını, yerel mahkemece hükme esas alınan rapor gerçek duruma, dosya kapsamına aykırı olarak davacının taleplerine dahi aşar şekilde tanzim edilmiş olup, yerel mahkemece söz konusu rapora istinaden hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğunu, asıl borçlu şirkete, müvekkiline ve davalılara kat ihtarları tebliğ edilmemiş olup, alacağın muaccel hale gelmediği gibi temerrüte de düşülmemiş olduğundan temerrüt faizinin uygulanmış olması, hesaplanmış olmasının doğru olmadığını, yerel mahkeme kararını kabul etmemek ve kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere, yerel mahkemece bir kısım davalılar bakımından red, bir kısım davalılar bakımından kısmen kabul/kısmen red kararı verildiğini, bir kısım yargılama giderlerinin(imza incelemesi için yapılan müzekkere masrafı, bilirkişi ücreti, raporların tebliğ giderleri ve diğer tebligat giderleri) sadece red kararı verilen davalı taraflar açısından yapıldığını, kabul/red oranları nazara alındığında yerel mahkemece müvekkili aleyhine hükmedilen yargılama giderleri, arabuluculuk ücreti, harç ve vekalet ücreti fazla hesaplanmış olup yerel mahkeme kararını bu yönüyle de kaldırılmasını müvekkil lehine hükmedilen yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti ise eksik hesaplanmış olup yerel mahkeme kararını bu yönüyle de kaldırılmasını talep ederek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi veya davanın reddine karar verilmek üzere dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilince sunulan istinaf başvuru ve istinafa cevap dilekçesinde özetle; Mahkemenin müvekkilleri açısından davanın reddine ilişkin takdire bir itirazlarının olmayıp, istinafın sadece, her bir müvekkili açısından ayrı ayrı kötüniyet tazminatına hükmedilmemiş olmasına ilişkin olduğunu, davaya 30.12.2019 tarihli cevaplarında ve beyanlarında davacının kötü niyetli olduğunu, bu nedenle kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiş iken, mahkemece müvekkilleri aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesine rağmen, taleplerinin reddi ya da kabulü şeklinde bir hüküm kurulmayıp, dikkate alınmadığının gözlendiğini, cevap dilekçesi ekinde, tazminat taleplerine dayanak olarak sundukları, YHGK’NIN 29.01.2014 Tarih ve 2013/19-469 Esas ile 2014/45 Karar sayılı ilamında açıkça; Genel kredi sözleşmesine dayalı takip yapan bankanın müşterek borçlu ve müteselsil kefil imzalarının takip borçlularına ait olmadığını bilebilecek durumda olduğundan kötü niyetli kabul edileceği, hatta imzaya itirazlara rağmen, işbu davayı açmakla asıl kötü niyetini ortaya koyacağı, dolayısıyla banka lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğinin açık olduğunu, dolayısı ile müvekkillerinden …’nin kefalet sözleşmesindeki yazısı ve imzası kabul edilmediğine, imzanın ve yazının müvekkiline ait olmadığının sabit bulunmasına, ayrıca diğer müvekkili … tarafından atıldığı bildirilen imzanın bu müvekkiline ait olmadığı yine raporla sabit olmasına ve buna dayanarak davanın reddedilmesine rağmen, davacı banka aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemiş olmasının kararın bozulmasını gerektirir nitelikte olduğunu, bu cümleden olarak, YHGK 2013/12-1931 esas, 2014/239 karar sayılı ilamı ile de, bankanın takibe koyduğu bono üzerindeki imzaların borçlunun eli ürünü olduğunu bilebilecek durumda bulunduğunu, dolayısıyla ağır kusurlu olduğu ve aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereğine işaret ettiğini, davacının istinaf talebinin 2. Şıkkında müvekkilleri ile ilgili olarak beyanlarını bildirmiş olup, ilk derece mahkemesinin kararı tartışmaya mahal bırakmayacak kadar açık olup, TBK 584/3. Maddesinin, işbu davaya konu kredi sözleşmesinin imzalanmasından sonra ihdas edildiği dikkate alındığında talebin reddi yönündeki takdirin doğru olduğunu, diğer yandan ilamsız icra takibine karşı, icra müdürlüğüne sundukları, 10.01.2019 tarihli itiraz dilekçesinde imzayı kabullerinin olmadığı gibi aksine sözleşmeye, fotokopisi sunulan belgelere açıkça itirazlarının mevcut olup, buna dayanak olan Kayseri 12. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi içeriğinde de müvekkilleri adına hiçbir krediyi ve sözleşmeyi kabul etmediklerinin açıkça dile getirildiğini, takiben, davacı banka sözleşme ve belge asıllarını yargılama sırasında sunmuş olup, fotokopi sözleşme ve eş muvafakati belgesinin fotokopileri üzerinde yaptıkları inceleme sonrası, müvekkillerine ait olmadığı tespitinde bulunulduğunu ve buna göre dava dilekçesine açık biçimde cevap verildiğini ve belge ile sözleşme aslının sunulmasının talep edildiğini, dolayısıyla müvekkillerinin imzasıyla ilgili bir kabullerinin olmadığı gibi aksine sözleşme ve belge kabul edilmediğini, ne var ki, icra dosyasına sunulan itiraz sebepleri sadece itirazın kaldırılması davasında dikkate alınabilecek, itirazın iptali davasında icra müdürlüğüne sunulan sebeplerle yetinilmeyecek, bütün savunmaların ileri sürülebileceğini, davacının müvekkilleri ile ilgili sair istinaf istemlerinin yersiz olup, yerel mahkeme kararının bu konuda hiçbir yoruma mahal bırakmayacak kadar açık olduğunu, bu itibarla karşı yanın istinaf istemini kabul etmediklerini Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/881 esas, 2022/940 sayılı kararının sadece kötüniyet tazminatına hükmedilmemiş olması açısından bozulması ile kararın kaldırılarak yeniden hüküm tesisini, davacı bankanın istinaf isteminin reddini, yargılam gideri ile vekalet ücretinin ve cevap dilekçesinde talep ettikleri üzere, davacı bankanın basiretsiz ve kötü niyetli davranışı ile kusurunun ağırlığı dikkate alınarak %50 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili …., … ince kredili müşterilerinden … ile imzalanmış olan 12.10.2011 tarihli 1.750.000,00 TL(Birmilyonyediyüzellibintürklirası) miktarlı genel kredi sözleşmesine,01.01.2018 tarihli 5.000.000TL(Beşmilyon türk lirası) miktarlı genel kredi sözleşmesine,31.10.2012 tarihli 3.000.000TL(Üçmilyon türk lirası) miktarlı genel kredi sözleşmesine,20.03.2014 tarihli 5.000.000,00TL(Beşmilyontürk lirası) miktarlı genel kredi sözleşmesine istinaden ticari nitelikte krediler kullandırıldığını, söz konusu sözleşmeyi dava dışı borçlular … ,… ve … ve Davalı/borçlu olan … ,… ,… ,… ,… müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzaladıklarını, İlk derece mahkemesince … ve … yönünden ” davalı …’nin eş muvafakati belgesinde bulunan …’nin imzalarının kendisine ait olmadığı, aynı şekilde …’nin 31.10.2012 tarihli Genel kredi sözleşmesindeki kefaleti ile ilgili olarak, adı soyadı, kefalet beyanı ve adresi bölümlerindeki yazının …’ye ait olmadığı belirlenmiş olup, davacı banka vekili her ne kadar eş rızası aranmasına gerek olmadığını iddia etmiş ise de, söz konusu Genel Kredi Sözleşmelerinin tarihinin 31/10/2012 olduğu, eş rızası aranmamasına yönelik TBK 584/3 maddesinin 28/03/2013 tarihinde yürürlüğe girdiği dikkate alındığında bu madde hükmünün somut olayda uygulanamayacağı kanaatine vardığı ” gerekçesi ile açılan davanın reddine karar verildiğini, öncelikle imzaya ilişkin itirazlarını icraya sunmuş oldukları borca itiraz dilekçelerinde belirtmediklerini, sonradan ileri sürülmesinin hakkaniyete, yasal düzenlemelere aykırı olduğunu, davalıların kötüniyetli olarak özellikle böyle bir kurgu ile karakter değişikliği oluşturarak evrakların düzenlenmesini temin ettiklerini ve 7 yıl ses çıkartmayıp 7 yılın sonunda takibe düşünce bu itirazları ileri sürdüklerini, bu bankaya karşı hile ve dolandırıcılık olup hile ile kredi temini edeceğini, davalılar tarafından kredi borçlarının takibe intikal edilen tarihe kadar hiç bir itirazda bulunulmamış takibe intikal tarihinden sonra kötü niyetli olarak borca itiraz ettiklerini, hükme esas alınan 21.12.2021 tarihli raporda ”İnceleme konusu 31.10.2012 tarihli GKS sinde 24 . sayfada kefil beyanındaki bölümlerdeki yazı ve rakamların … elinden çıkmadığı kanaatine varıldığına ilişkin değerlendirmenin taraflarınca ve kanunen kabulünün mümkün olmadığını, raporda belirtildiği üzere kefil beyanı kısmındaki yazıların ve rakamların hepsi bankada ve ilgilisinin nezaretinde ilgili kefillerce doldurulduğunu, bu kısımların doldurulmasında yazı karakterlerinin değişik olması banka alacağına ilişkin olarak hak kaybına sebebiyet vermesinin düşünülemeyeceğini, zira bu yazıların altına kefil tarafından yine banka yetki nezaretinde imza atıldığını ve imzanın da borçlu kefilen elinden çıkmış olduğunun raporla belirtildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı …’nin vermiş olduğu muvafakatname için de fotokopide bulunan imzanın …’nin elinden çıkmadığına ilişkin beyanın da taraflarınca kabulü edilmediği belirtilerek itiraz edildiğini, evrak aslının temin edilememiş olması nedeni ile davalı tarafın imzaya ilişkin itirazın da kötüniyetli olduğunu, davalı diğer muvafakatnamedeki imzasına itiraz etmeyip fotokopisi olan muvafakatnamedeki imzaya itiraz ederek borcu ödememeye yönelik kötüniyetini ortaya koyduğunu, kaldı ki incelemeye konu muvafakatnamedeki imzanın da banka yetkilisinin huzurunda alındığı fotokopi olan muvafakatname ile sabit olduğunu, incelemeye konu muvafakatname dışında aslının taraflarından dosyaya ibraz edilmiş olan 31.10.2012 tarihli muvafakatnamedeki imzaya itiraz etmeyen …nin inceleme konusu fotokopi muvafakata itiraz etmesinin tamamen kötüniyetli olduğunu ortaya koyduğunu, zira diğer muvafakatnamede imzasının olması …’nin yapılmış olan işlemlere eşinin kefil olmasına muvafakat ettiğini açıkça ortaya koyduğunu, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.12.2022 tarihli 2019/881 E. 2022/940 K. sayılı hükmünün istinaf itirazları doğrultusunda ortadan kaldırılması, davanın kabulüne karar verilmesi ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Temerrüt tarihinin raporda hatalı gösterildiğini, hatalı tarih baz alınarak faiz hesaplaması yapıldığını, hesap kat ihtarının usulüne uygun tebliğ edilmediğini, icra emrinin de iptal edildiğini, borcun müvekkilleri yönünden muaccel olmadığını, müvekkillerine gönderilen hesap kat ihtarının usulüne uygun tebliğ edilmediğini, kat ihtarının taraflara ve müvekkillerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden hesabın kat edildiğinden ve borcun muaccel olduğundan söz edilemeyeceğini ayrıca kat ihtarı öncesi ve sonrası davalı banka tarafından işletilen faizlerin hukuka aykırı olduğunu, bilirkişilerin ihtarnamenin iade edilse dahi tebliğ edilmiş gibi müvekkillerinin temerrüde düştüğünü ileri sürerek hesaplama yaptıklarını, bu hususun hukuka aykırı olduğunu, dava konusu olayda kat ihtarında belirtilen 747.580,42 TL borç, işlek kredi, ticari artı para yani cari hesap şeklinde işleyen rötatif krediler olduğunu, bankalar tarafından verilen belirli bir vadeye bağlı ticari taksitli kredilerde, borcun muaccel olması için ekstra ihtarname keşide edilmesine gerek olmadığını, bu kredinin rotatif kredi ise, yani vadesi olmayan bir kredi ise muaccel hale gelmesi için banka tarafından hesabın kat edilmesi gerektiğini, hesabın kat edilmesi için ise banka tarafından ihtarname gönderilmesi ve bu ihtarnamenin tebliğ edilmiş olması gerektiğini, kullanılan kredilerin vadeli olmadığı gibi günü gelmemiş vadesi olmayan borçlar olduğunu, dolayısı ile alacağın muaccel olması için asıl borçluya ve kefile bildirimde bulunulmasını gerektirmeyen, taksitli ticari kredi alacağından kaynaklanan bir borç olmadığını, hper ne kadar bilirkişi raporunda GKS’nin 4.1. maddesine göre ihtar olmaksızın müvekkillerin temerrüde düşürüleceğine dair hükümden bahsetmiş ise de bu tespite 2 konuda itiraz ettiklerini, öncelikle bu hükmün müşteri denilmekle müvekkillerini bağlamayacağını, müvekkillerinin kefil olduğunu, diğer yandan bu hükmün TBK m. 117/1 ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bilirkişilerin hesaplamalarında icra takibi sonrası işleyen/işleyecek faizleri de hesaba katarak hesaplama yaptığını, dava dosyasının incelendiğinde; müvekkillerine usulüne uygun temerrüt
ihtarı gönderilmediğini, icra takibi sonrasında faizin, icra vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin işleyebilmesi için müvekkillerine icra emrinin tebliğ edilmesi ve takibin kesinleşmesi gerektiğini, müvekkilleri … ve … yönünden de takibe ve faize itiraz edildiğini, takibin durduğunu, faizin işleyeceğine dair bir mahkeme ilamının da dosya kapsamında yer almadığını, buna rağmen müvekkilleri yönünden takip sonrası faizin işletilmesinin hukuka aykırı olduğunun açık olduğunu, kök rapora itirazlarını sundukları dilekçenin 6 numaralı ekinde, borçlu şirket … ’ye dava konusu krediler için banka tarafından kullandırılan güncel faizleri gösterir hesap ekstresinin yer aldığını, bu faiz tablosunun incelendiğinde; bilirkişi raporunda belirtildiği üzere; %36-72 oranında faiz uygulanmadığının, bilirkişinin ticari defterleri inceleyerek, uygulanan faiz ölçüsünde hesaplama yapması gerektiğinin açık olduğunu, somut olayda, dava konusu kredilere ilişkin Kayseri 2. ATM’nin 2019/881 E: Sayılı itirazın iptali davasında, müvekkiller ile birlikte kefil olan kişinin kefalet sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığının bilirkişi raporuyla sabit olduğunu, bu nedenle müvekkillerinin TBK. m. 587/f. 3’e göre sorumluluğunun sona erdiğini, bu durumun da bilirkişilerce incelenmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf başvurularının kabulü ile; Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/881 E. 2022/940 K. Sayılı kararının istinaf incelemesinden geçirilmesi ve başvuru nedenleri uyarınca yerel mahkeme tarafından davanın kabulüne ilişkin verilen kararın kaldırılmasına, müvekkillerinin sorumlu olduğu miktar ödendiğinden davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava kefiller hakkında Genel Kredi Sözleşmesine dayanılarak başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır. Kayseri 5. İcra Dairesinin … esas sayılı icra1 esas sayılı icra dosyası incelendiğinde; davacı banka tarafından davalılar hakkında 1.349.243,64 TL Asıl Alacak; 64.754,68 TL İşlemiş Faiz olmak üzere toplam 1.413,998,31 TL üzerinden ilamsız takip başlatıldığı takip dayanağının “29/12/2018 tarihli Genel Kredi Taahütnamesi Gereği Kullandıralan Ticari Kredilerden Doğan Banka Alacağı 1.349.243,64 TL” olarak belirtildiği görülmüştür. Davacı, dava dışı … ile 12.10.2011 tarihli 1.750.000,00 TLBirmilyonyediyüzellibintürklirası) miktarlı genel kredi sözleşmesi, 31.10.2012 tarihli 3.000.000TL(Üçmilyon türk lirası) miktarlı genel kredi sözleşmesi, 20.03.2014 tarihli 5.000.000,00TL(Beşmilyontürk lirası) miktarlı genel kredi sözleşmesi, 01.01.2018 tarihli 5.000.000TL(Beşmilyon türk lirası) miktarlı genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalılar … ,… ,… ,… ,…’nin sözleşmelerde müşterek borçlu müteselsil kefil sıfat ile imzalarının bulunduğunu bundan dolayı Müteselsil kefillerden davalı borçlu … ve … 17.12.2018 tarih … yevmiye nolu ihtarnamenin 3.maddesinde detayı belirtilen; … , (17.356,64 TL)
… , (12.240,60 TL)
… , (150.000,00TL)(Gayrinakdi nakde dönüştü)
… , (182.500,00TL)(Gayrinakdi nakde dönüştü)
… ,(150.000,00 TL)(Gayrinakdi nakde dönüştü)
… ,(642.998,77 TL)
… .(83.902,31 TL) nolu krediler ve ferilerden takip tarihi itibariyle sorumlu olduklarını Müşterek ve müteselsil kefil olan … , … İli , … ilçesi, … Mah., … ada … parsel … nolu bağımsız bölümü müvekkil banka lehine asıl borçlu … ‘nin borcu ve İpotek verene ait asalet ve keffalet borçlarının teminatı olarak 525.000,00TL bedelle ipotek verilmiştir…. ‘nin vermiş olduğu ipotek kendisine ait asalet ve kefalet borçlarında teminatı olduğu için (1238.998,32TL-525.000,00TL) 713.998,32TL ‘den sorumlu olduğunu -Müteselsil kefillerden davalı borçlu … ve … 17.12.2018 tarih … yevmiye nolu ihtarnamenin 3.maddesinde detayı belirtilen; … , (17.356,64 TL) , … , (12.240,60 TL)
… , (150.000,00TL)(Gayrinakdi nakde dönüştü)
… , (182.500,00TL)(Gayrinakdi nakde dönüştü)
… (150.000,00TL)(Gayrinakdi nakde dönüştü)
nolu krediler ve ferilerinden takip tarihi itibariyle sorumlu olduklarını
-Müteselsil kefillerden davalı borçlu … 17.12.2018 tarih … yevmiye nolu ihtarnamenin 3.maddesinde detayı belirtilen tüm krediler ve ferilerinden sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açığı görülmüştür.
Davalı Banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında 12.10.2011 tarih 1.750.000,00 TL tutarında Genel Kredi Taahhütnamesi düzenlenerek imzalandığı, İş bu taahhütnamenin …, …, …, … . … tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı,
Davalı Banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında 31.10.2012 tarihinde 3.000.000,00 TL tutarında Genel kredi sözleşmesi düzenlenerek imzalandığı, İş bu sözleşmenin …, …, …, … ve … . Tarafından 31.10.2012 tarihinde 3.000.000,00 TL limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı,
Davalı Banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında 20.03.2014 tarihinde 5.000.000,00 TL tutarında Genel kredi sözleşmesi düzenlenerek imzalandığı, İş bu sözleşmenin … , … ; …, …, … Tarafından 20.03.2014 tarihinde 5.000.000,00 TL limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı,
Davalı Banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında 01.01.2018 tarihinde 5.000.000,00 TL tutarında Genel kredi sözleşmesi düzenlenerek imzalandığı, İş bu sözleşmenin … tarafından 01.01.2018 tarihinde 5.000.000,00 TL limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı görülmektedir,
Başka bir deyişle davalılardan … ile …’nin 12.10.2011, 31.10.2012 ve 20.03.2014 tarihli sözleşmelerde, … ve … nin 12.10.2011 ve 31.10.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde …’un 01.01.2018 tarihli sözleşmede kefil sıfatıyla atılan imzalarının olduğu görülmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü açısından kefalet sözleşmesi üzerinde durmakta fayda vardır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Resmi Gazetede 04.02.2011 tarihinde yayınlanmış olup 01.07.2012 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu 818 sayılı BK’nın 484. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına ve kefilin bu sözleşmede sorumlu olacağı miktarın gösterilmesine bağlıdır.
818 sayılı Borçlar Kanununun Müteselsil kefaleti düzenleyen 487.maddesi incelendiğinde kefilin borçlu ile beraber Müteselsil kefil ve müşterek Müteselsil borçlu sıfatı ile veya gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhte etmiş ise alacaklının asıl borçluya müracaat ve rehinleri tahvil ettirmeden evvel kefil aleyhinde takibat icra edebileceği, bu bab hükümlerinin bu nevi kefaletdede tatbik olunacağı düzenlenmiş devamında 490. maddesinde müteselsil kefilin borçtan kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sorumlu olduğu belirtilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu 491. maddesinde ise, kefil hakkında borcun muaciliyet kesbetmesi için asıl borçluya ve kefile ihbar gönderilmesi gerektiği kefil hakkında borcun ihbar tarihinden itibaren muacceliyet kesb edeceği düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere 818 Sayılı Borçlar Kanununda kefaletin geçerliliğine ilişkin herhangi bir şekil şartı öngörülmemişken 6098 sayılı TBK’nun 583.maddesinde; “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.” hükmü düzenlenmiş olup, madde metninden anlaşılacağı üzere, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın, kefalet tarihinin, müteselsil kefil olma durumunun kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması gerekir.
Öte yandan aynı Kanunun 584.maddesinin 1.fıkrasında; “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
(Ek fıkra : 28.3.2013-6455 S.K. / m.77) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” düzenlenmiştir.
6455 sayılı Kanun’un 77. maddesiyle 28.03.2013 tarihinde yapılmış ve anılan Kanun’un 90. maddesiyle bu kanunla yapılan değişikliklerin Resmi Gazete’de yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtmiştir. Anılan değişikliğin geçmişe şamil olacağı şeklinde bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu durumda 28.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 584/3. maddesinin 31.10.2012 tarihinde akdedilen sözleşmeye uygulanma imkanı bulunmamaktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/2921 Esas 2019/4998 Karar)
Davacı dava dilekçesinde takip talebiyle 12.10.2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarını da talep ettiklerini beyan etmiş olup dosyada aldırılan bilir kişi raporlarında davalılar … ve … nin 12.10.2011 tarihli Genel Kredi sözleşmesinde kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğunun belirtilmesine, mahkemece bu sözleşmeyi sunması için davacı tarafa süre verilmesine rağmen mahkemece aldırılan grafolog bilirkişi raporunda 31.10.2012 tarihli sözleşme ve 01.11.2012 tarihli muvafakatname fotokopisi yönünden imza incelemesi yapıldığı 12.10.2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ile herhangi bir incelemenin yapılmadığı görülmüştür.
Davalılar … ve … cevap dilekçelerinde tüm sözleşmeler yönünden imza itirazın bulunmuşlardır. Davacı banka tarafından davalıdan talep edilen alacakların dava dışı şirket ile davacı banka arasında imzalanan 12.10.2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ile bu sözleşmeye bağlı ek cari hesap kredi sözleşmesinden mi yoksa başka tarihli genel kredi sözleşmesinden mi kaynaklandığının tespiti önem arz etmekte olup takibe konu alacağın 818 sayılı Borçlar Kanunu zamanında imzalanan sözleşmeden kaynaklandığının anlaşılması halinde kefilin kefalet imzası yeterli olup 6098 sayılı TBK 583-584 de belirtilen koşulların birlikte gerçekleşmesine gerek bulunmamaktadır.
O halde mahkemece davalılar … ve … ‘ın imza inkarı gözetilerek 12.10.2011 tarihli GKS sözleşmesi yönünden de imza incelmesi yaptırılarak davalıların bu sözleşmede geçerli kefalet imzalarının olup olmadığının tespit edilerek geçerli imzalarının olduğunun saptanması halinde de takibe konu alacağın bu sözleşmeden kaynaklanıp kaynaklanmadığı saptandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Açıklamalar ışığında davacı bankanın davalılar … ve … yönünden istinaf talebinin kabulüne, davacının istinaf gerekçelerine göre davalılar ve davacı bankanın diğer istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin davalılar … ve … yönünden istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 27/12/2022 tarih ve 2019/881 E – 2022/940 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalılar ve davacı bankanın diğer istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
5-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde kendilerine iadesine ,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve isitnaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
8-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 22/03/2023