Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/275 E. 2023/410 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/275
KARAR NO: 2023/410
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2022
NUMARASI: 2022/209 E. 2022/921 K.
2021/249 ESAS SAYILI ASIL DAVA DOSYASINDA
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 31/03/2021
BİRLEŞEN 2021/333 ESAS SAYILI DAVASINDA
DAVANIN KONUSU: İtrazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 09/03/2023
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 21/11/2022 tarih ve 2022/209 E – 2022/921 K kararına karşı süresi içinde davalılar vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davacı bankanın Kayseri Şubesi ile davalı … A.Ş. arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi uyarınca adı geçen davalı şirkete kredi açıldığını ve kullandırıldığını, diğer davalıların ise söz konusu genel kredi sözleşmesini müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, bu nedenle asıl borçlu gibi ana para ve tüm fer’i borçlardan sorumlu olduklarını, söz konusu genel kredi sözleşmesi kapsamında davalı şirket lehine davaya ve takibe konu banka teminat mektuplarının düzenlenip ve verildiğini, teminat mektuplarının 24/02/2020 tarihinde nakde dönüştüğünü, davaya konu Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip açıldığını belirterek davalıların itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini, davalıların %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkûm edilmelerini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddia ettiği alacakların 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin dolması itibariyle zamanaşımına uğradığını, gerek eski Borçlar Kanunu, gerekse Türk Borçlar Kanunu gereğince, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacağın on yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, davacı tarafından dosyaya sunulan teminat mektubunun tarihinin 2000 yılına, teminat mektubunun dayanağı olan kredi sözleşmelerinin ise 1995-1996 yıllarına ait olup, zamanaşımı süresinin dolduğunu, iddiaların eski bir döneme dayandığını, TTK’nun 82. maddesinde belirlenen on yıllık defter ve belge saklama sürelerinin dahi dolduğunu, davacının dosyaya sunduğu Kayseri 2. Noterliği’nin… tarihli ve …sayılı ihtarnamesinden anlaşıldığı üzere, davacının 2005 yılında dava konusu ettiği teminat mektupları yönünden mektupların iadesini veya mektup bedellerinin yatırılmasını ihtarname kanalıyla talep ettiğini, ancak 2021 yılına kadar bu konu ile ilgili olarak davacı tarafından herhangi bir yasal işlem yapılmadığını, dosyaya sunulan sözleşmelerde davalı … ve …’nın iddia edilen borçlar yönünden herhangi bir imzası, beyanı, irtibatı veya sorumluluğunun bulunmadığını, bu sözleşmeler incelendiğinde davalı …’ın veya …’nın, borca dayanak olduğu iddia olunan kredi sözleşmelerinde ne müşterek ve müteselsil kefil olarak ne de başka herhangi bir sıfatla ismi, imzası veya beyanı bulunmadığını, davacının 2005 tarihli bir mahkeme ilamının alacağın dayanağı olduğunu iddia etmesine karşın 2021 yılında bu alacakla ilgili ilamsız icra takibine giriştiğini, davacının sunduğu teminat mektuplarında …’in isminin geçtiği ancak davacı tarafından sunulan evraktan, mektupların neye istinaden veya hangi sözleşmeye dayanılarak düzenlendiğinin net olmadığını, icra takibinde takibe dayanak belge sunmayan davacının, itirazın iptali davasında icra dosyasında var olan belgeler dışında başka belgelere dayanamayacağını belirterek davanın reddi ile davacının icra takibinin konusu olan meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin de davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN 2021/333 ESAS SAYILI BİRLEŞEN DAVASINDA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın Kayseri Şubesi ile davalı … A.Ş. arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiğini ve adı geçen şirkete kredi kullandırıldığını, dosya davalısının da söz konusu krediyi müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, bu nedenle asıl borçlu gibi anapara ve tüm fer’i borçlardan sorumlu olması gerektiğini, kredi sözleşmeleri kapsamında adı geçen şirket lehine banka teminat mektupları düzenlendiğini ve verildiğini, teminat mektuplarının 24/02/2020 tarihinde nakde dönüştüğünü ve davaya konu Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, ayrıca asıl borçlu, kefil olan davalının ve diğer kefillerin kredinin geri dönüşü konusundaki edimlerini yerine getirmemesi üzerine müvekkili banka tarafından hesaplarının kat edildiğini ve davalıya Kayseri 8. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye nolu kat ihtarnamesi ve hesap özetinin gönderildiğini, kat ihtarnamesinde davaya konu teminat mektupları bakımından depo ihtarında da bulunulduğunu, ayrıca davaya ve takibe konu banka teminat mektupları bakımından Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/521 Esas sayılı dava dosyasında depo talep davası açtıklarını ve davanın kabulüne dair verilen kararın kesinleştiğini, davalının icra dosyasına yaptığı itirazların yasal dayanaktan yoksun olduğunu, herhangi bir belge ve delile dayanmadığından bahisle davanın kabulü ile davalının icra dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dosya borçlusunun … isimli şirket olduğunu, müvekkilinin bu dava ile ilgisinin bulunmadığını, müvekkilinin vergi kaydının da bulunmadığını, müvekkilinin adresinin İstanbul olduğunu bu nedenle yetkili icra dairesinin İstanbul İcra Daireleri ve yetkili mahkemenin de İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, müvekkiline yapılan tebligatın
usulsüz olduğunu, müvekkilinin başlatılan takipten dolayı davacı tarafa hiç bir borcu bulunmadığını, daha önce hesabın kat edilmediğini ve müvekkiline bir ihtar veya borç tebliği gelmediğini, ayrıca zamanaşımı itirazlarının itirazlarının bulunduğunu, müvekkilin davacı banka ile imzaladığı bir sözleşme bulunmadığını, müvekkilinin adına atılı imzalara itirazlarının bulunduğunu, müvekkilinin söz konusu kredi için eş rızasının da bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…Yargılama sonunda tüm deliller irdelendiğinde; bankacı bilirkişi … tarafından düzenlenen 13/10/2022 tarihli raporda özetle; “Davacı bankanın davalı asıl borçlu … Ve …. A.Ş.’nden icra takip tarihi itibariyle tazmin edilen teminat mektubu bedelinden kaynaklanan 100.000,00-TL asıl alacak, 19.890,00-TL işlemiş faiz ve 994,50-TL BSMV olmak üzere toplam 120.884,50-TL nakit alacağının bulunduğu, davaya ve konu olan teminat mektuplarının banka tarafından 01/11/2000 tarihinde düzenlendiği, teminat mektuplarının düzenlenme tarihi itibariyle mevcut bulunan davacı banka ile davalı asıl borçlu arasında; 10/07/2000 tarihinde 2.600.000,00-USD tutarında imzalanan ve 12/07/2000 tarihinde 1.300.000,00-USD limit artırımı yapılan kredi genel sözleşmesinde sadece davalı … …’nın 3.900.000,00-USD tutarında müteselsil kefalet imzasının bulunduğu görüldüğünden davacı bankanın davalı asıl borçlu … Ve …. A.Ş.’nden icra takip tarihi itibariyle tazmin edilen teminat mektubu bedelinden kaynaklanan 100.000,00-TL asıl alacak, 19.890,00-TL işlemiş faiz ve 994,50-TL BSMV olmak üzere toplam 120.884,50-TL nakit alacağına davalı … …’nın müteselsil kefaletinin bulunduğu, teminat mektubu düzenlenmesinden sonra davacı banka ile davalı asıl borçlu … Ve …. A.Ş. arasında çok sayıda kredi genel sözleşmesinin düzenlendiği, bu sözleşmelere diğer davalı … …. A.Ş. firmasının 3 adet kredi sözleşmesinde toplam 3.772,000,00-USD tutarında ve 08/01/2003 tarihli kredi sözleşmesinde 500.000,00-TL tutarında müteselsil kefaletinin bulunduğu, banka ile asıl borçlu arasında 2000 yılı ile 2004 yılları arasında imzalanan kredi genel sözleşmelerinin bankada mevcut riskleri kapsayıp kapsamayacağı konusunda sözleşmede tarafların kabulüne sunulmuş açık bir hüküm bulunmadığı, ayrıca taraflar arasında da bu konuda varılmış bir uzlaşma olduğuna dair belge bulunmadığından, banka ile asıl borçlu arasında teminat mektubu verildikten sonra imzalanan kredi genel sözleşmelerindeki kefaletlerin mevcut riskleri kapsayıp kapsamayacağı hususunda takdirin mahkemenizde olduğu sonucuna varıldığı” yönünde görüş ve kanaatini bildirilmiştir. Bilirkişinin bu raporu dosya kapsamı ile uyumlu, denetime elverişli ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın konu ile ilgili içtihatları ile uyumlu bulunduğundan taleple bağlılık ilkesi gözetilerek hükme esas alınmış ve 2022/209 Esas sayılı asıl dava dosyasında; davanın kısmen kabulü ile Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına davalıların vaki itirazlarının kısmen iptali ile 100.000,00-TL asıl alacak, 18.969,17-TL işlemiş temerrüt faizi ve 948,46-TL BSMV olmak üzere toplam 119.917,63-TL üzerinden icra takibinin ödeme emrinde yazılı koşullar ile devamına, takip tarihinden tahsil tarihine kadar 100.000,00-TL asıl alacağa yıllık %22,10 oranında temerrüt faizi işletilmesine ve takip sonrası işleyecek tüm faizlere %5 oranında BSMV yürütülmesine, sübut bulmadığından dolayı davacının fazlaya ilişkin istemlerinin reddine, birleşen 2021/333 Esas sayılı dava dosyasında; davanın kısmen kabulü ile Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına davalının vaki itirazının kısmen iptali ile 100.000,00-TL asıl alacak, 18.969,17-TL işlemiş temerrüt faizi ve 948,46-TL BSMV olmak üzere toplam 119.917,63-TL üzerinden icra takibinin ödeme emrinde yazılı koşullar ile devamına, takip tarihinden tahsil tarihine kadar 100.000,00-TL asıl alacağa yıllık %22,10 oranında temerrüt faizi işletilmesine ve takip sonrası işleyecek tüm faizlere %5 oranında BSMV yürütülmesine, sübut bulmadığından dolayı davacının fazlaya ilişkin istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Asıl ve birleşen dava dosyasında davacı taraf, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı talebinde ve davalılar ise cevap dilekçesinde kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuştur.
İİK’nun 67/1. maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir.
Asıl ve birleşen dosyada davacı vekili dava dilekçesinde icra inkar tazminatı talep ettiği, kabul edilen miktar yönünden ticari kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar yerleşik Yargıtay kararları uyarınca likit kabul edildiğinden İİK’nun 67. maddesindeki %20’si oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmiştir. Buna göre asıl ve birleşen davada itirazın iptaline karar verilen 119.917,63-TL’nin takdiren %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davacının kötüniyetli sayılabilmesi için haksız olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği halde icra takibine girişmiş olmalıdır. Alacaklının kötüniyetli olduğu konusunda ispat yükü davalılardadır. Davalı borçlular, takip konusu alacağın aslında hiç doğmadığını veya sona erdiğini alacaklının bildiği halde takibe geçtiğini kanıtlarsa alacaklı aleyhine tazminata hükmedilir. İzah edilen tüm nedenler karşısında dosya kapsamına göre, kısmen kabulüne karar verilen asıl ve birleşen davada davacının takipte kötü niyetli olduğu davalılar tarafından ispatlanmadığından yasal koşulları bulunmayan davalıların kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir. 2022/209 Esas sayılı dava dosyasında; Davanın kısmen kabulü ile Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına davalıların vaki itirazlarının kısmen iptali ile 100.000,00-TL asıl alacak, 18.969,17-TL işlemiş temerrüt faizi ve 948,46-TL BSMV olmak üzere toplam 119.917,63-TL üzerinden icra takibinin ödeme emrinde yazılı koşullar ile devamına, Takip tarihinden tahsil tarihine kadar 100.000,00-TL asıl alacağa yıllık %22,10 oranında temerrüt faizi işletilmesine ve takip sonrası işleyecek tüm faizlere %5 oranında BSMV yürütülmesine, Davacının fazlaya ilişkin istemlerinin reddine, Birleşen 2021/333 Esas sayılı dava davasında; Davanın kısmen kabulü ile Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına davalının vaki itirazının kısmen iptali ile 100.000,00-TL asıl alacak, 18.969,17-TL işlemiş temerrüt faizi ve 948,46-TL BSMV olmak üzere toplam 119.917,63-TL üzerinden icra takibinin ödeme emrinde yazılı koşullar ile devamına, Takip tarihinden tahsil tarihine kadar 100.000,00-TL asıl alacağa yıllık %22,10 oranında temerrüt faizi işletilmesine ve takip sonrası işleyecek tüm faizlere %5 oranında BSMV yürütülmesine, Davacının fazlaya ilişkin istemlerinin reddine,…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalılar vekillerince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı … tarafından sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yetki yönüyle mahkeme kararına açıkça itiraz ettiklerini, müvekkilinin adresinin tebligat adresi yani istanbul olup olup müvekkilinin adresi itibari ile istanbul icra daireleri ve mahkemeleri yetkili olup icra dairesi ne de yaptıkları itirazlarının nazara alınarak yetki itirazlarının kabulü yerine reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, alacaklı taraf olarak gösterilen bankanın vekilin adresi ve iletişin bilgilerinin ödeme emrinde yazılmamış olup bu halde ödeme emri ve takip talebinin iptali gerektiğini, bu yönde yaptıkları icraya itirazda haklı olup itirazlarının haklı olduğunun kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerektiğini, zira takip talebindeki bu eksikliğin tamamlanmadan yeniden ödeme emri tebliğ edilmeden işbu davanın da açılamayacağını, itiraz ile duran ilamsız takiplerde bu yönde şikayete gitmenin külfetinin de borçluya yüklenemeyeceğini, ortada yasal şartları taşıyan bir takip ve ödeme emri tebliğ olmadan itirazın iptaline dair davanın görülemeyeceğini, karar verilemeyeceğini, müvekkili … ın ; takipte yazılı alacaklı yana hiçbir borcu olmadığını, evvelce hesabın kat edilmediğini ve müvekkiline bir ihtar ya da borcun tebliğ gelmediğini, müvekkiline; ihtarname keşide edilmediği gibi müvekkilinin borçtan ve tutardan ve esas ilişkiden haberi olmadığını, hesabın kat edilmediğini ve müvekkili borçtan takip öncesinde asla bilgilendirilmemiş olup mahkemenin kabul kararının haksız ve hatalı olduğunu, zamanaşımı olduğunu, müvekkilinin bir borcu olmadığını, yine de zamanaşımı itirazında bulunduklarını, dava dilekçesi delil ve ekleri, sözleşme, ihtar eklerinin sunulmamış olup, HUMK hükümleri gereği davacı dava dilekçesinde dava ile dava delil eklerini mahkemeye sunmak zorunda olduğunu, davacı yanın davayı açarken bile delillerini sunmadığından davayı ispat edememiş olup davanın bu aşamada ve bu sebep ile ispat edilemeyen davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin; davacı banka ile imza ettiği sözleşmenin olmadığını, davacı ile imza edilen sözleşme olmadığı için müvekkiline atfedilen tüm belge ve imzaları red ettiklerini, imzaya itiraz ettiklerini, işbu itiraz ve beyanlarının nazara alınmadığını, müvekkilinin 2000 yılından itibaren Kayseride olmadığını, banka ile imza ettiği bir sözleşme olmadığını, müvekkilinin asaleten ve veya kefalaten davacı ile bir sözleşme yapmadığını, kaldı ki müvekkilinin istanbul da yaşadığını, imza ettiği sözleşme olmadığını, … vekili olarak taraflarına ödeme emri ekinde ve yine dava dilekçesi ekinde hiçbir dayanak belge ve suret tebliğ edilemediğini, dayanak bir belge ve borcun kaynağı hakkında bir belge sunulmadan ödeme emri ve dava dilekçesi tebliği usul ve yasaya aykırı olup alacaklı yanın takip dosyasına sunmadığı ve taraflarına tebliğ edilmeyen başkaca bir belge ve dayanak sunmasına dosya kapsamında itiraz edildiğini ve mahekmelerce bu hususların nazara alınmadığını ve HUMK hükümlerinin ihlal edildiğini, mahkemenin kısmen kabul kararı vermesine rağmen; davalı lehine asgari hadden dahi vakelet ücreti takdir etmemesinin de hatalı olup kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin de kararın ortadan kaldırılması sebebi olduğunu, mahkemenin kısmen kabul kararı vermesine rağmen; davalı lehine asgari hadden dahi vakelet ücreti takdir etmemesi de hatalı olup kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin de kararın ortadan kaldırılması sebebi olduğunu beyan ederek Kayseri 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/209 Esas ve 2022/921 Karar sayılı kararına karşı istinaf başvurularının kabulü ile mahalli mahkeme kararının ortadan kaldırılarak davanın müvekkili … yönüyle usul ve esastan reddine karar verilmesini, mahkeme kararının bozulmasını, masraf ve vekalet ücretinin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemelerin, tarafların sunduğu iddia, delil ve talepler ile bağlı olduğunu, Medeni yargılama usulündeki mahkemelerin, tarafların taleplerinin ötesine geçme imkanı bulunmadığını, davacının, teminat mektubu alacağına ilişkin olarak … tarihli ihtarnamesine (ki ihtarnameye dair tebliğ şerhi de sunulmamıştır) ve bu ihtarnamedeki depo ihtarına ve de Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/521 E. Sayılı davasını dayanak olarak göstermiş olduğu dava dilekçesi ile sabit olduğunu, dosyada bulunan dava konusu ile ilgili mahkeme kararı ve kesinleşme şerhinin mahkemeye sunulduğunu, mevcut dava konusu ile ilgili 2006 yılında kesinleşmiş bir ilam olması itibarıyla dava şartı yokluğu sabitken ve de kesinleşmiş ilamın 10 yıllık zamanaşımı süresinde icraya konulmaması itibariyle zamanaşımı süresi geçmiş olduğundan zamanaşımı defi/itirazı öne sürülmüşken ve de davacının dosyaya sunduğu 2005 tarihli ihtarname ve 2006 tarihli mahkeme kararından sonra zamanaşımı süresi geçmeden, 2022 yılına kadar herhangi bir işlem yapmamış olduğu hususu sabitken, mahkemenin dava şartlarının karşılanmış olduğuna yahut zamanaşımı süresinin geçmemiş olacağına dair herhangi bir karar vermesinin hukuka açıkça aykırı nitelik arz ettiğini, daha önceki itirazlarına karşın, yargılama boyunca dava şartı ve zamanaşımı ve olayın geçmiş evsafı hiçbir surette değerlendirilmediğini, mahkemenin, yargılamada müteaddit kereler ifade edildiğini ve öne sürülmüş olmasına karşın, gerekçeli kararında yukarıda bahsedilen kesinleşmiş kararı hiçbir surette değerlendirmediğini, sadece dava konusuyla bağlantısız 2005/521 E. Ve 2006/127 K. Sayılı farklı bir mahkeme kararını değerlendirmesinde dikkate aldığını, ancak 2005/542 E. Ve 2016/15 K. Sayılı kararı, doğrudan doğruya işbu yargılama ile aynı konuda olmasına rağmen dikkate almadığını ve değerlendirmediğini, bir ilamın 10 yıllık zamanaşımı süresi boyunca icra edilmemiş olmasının, söz konusu alacak yönünden talep hakkını zamanaşımına uğrattığı hususu izahtan vareste olduğunu, bilindiği üzere zamanaşımı müessesesi, alacağın kendisini dahi değil, alacağın talep hakkını ilgilendirdiğini, davacı bankanın 2005 – 2006 yıllarında dava vasıtasıyla icra takibine konu ettiği teminat mektuplarının tutarlarını talep ettiğini ve huzurdaki dava konusuna dair daha önce mahkemelerce yargılama yapılıp ilam verilmiş olduğunu, bizatihi davacının kendisinin dava dosyasına bu yönde belge sunduğunu ve ikrarda bulunmuş olduğunun sabit olduğunu, herhangi bir alacak talebi yönünden, gerek eski BK, gerekse TBK uyarınca zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, bu bağlamda, 2005 yılı itibariyle talep edilmiş olan ve 2006 yılında hakkında kesinleşmiş mahkeme ilamı bulunan teminat mektubuna yönelik iddia olunan alacaklar için talep hakkının, 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra karşı tarafın zamanaşımı defi/itirazı öne sürmesi halinde zamanaşımına tabi olacağının kanun gereği ve izahtan vareste olduğunu, davacı bankanın alacağının var olduğu düşünülse dahi, söz konusu alacağın 2005 – 2006 yılında borçlu ve kefil olduğu iddia edilen huzurdaki davanın davalılarının tamamından önce ihtarnamenin, sonra da dava yoluyla talep edilmiş olduğu ve söz konusu iddia olunan alacağa yönelik yargılama yapılıp ilam verilmiş olduğunu, takip tarihi itibariyle alacağın talep hakkının zamanaşımına uğramış olduğunu, bizatihi davacının dava dosyasına sunmuş olduğu ihtarname ve kesinleşmiş mahkeme kararının sabit olduğunu, davacı tarafın teminat mektubu bedellerini davalılardan talep etmeye yönelik haklarını kullanmış olduğunu, teminat mektupları kesin ve süresiz olsa dahi, bankanın söz konusu teminat mektuplarının bedelleri yönünden 2005 yılında talep hakkını kullanarak ilgili bedellerin bankaya depo edilmesine yönelik mahkemeden talepte bulunduğunu, mahkemeden talebi doğrultusunda da 2006 yılında ilam almış olduğunun sabit olduğunu, bu bağlamda talep hakkını kullanan bankanın zamanaşımı süresini en azından 2005-2006 yılları itibariyle başlatmış olduğu, dava konusu teminat mektuplarının bedellerinin bankaya depo edilmesiyle ilgili olarak bankanın 2005 yılında ihtarname kanalıyla talepte bulunmuş olduğu ve de davalılar aleyhine 2006 yılında verilmiş ve kesinleşmiş olan bir mahkeme ilamının bulunduğu hususunun sabit olduğunu, bu bağlamda ilgili teminat mektuplarının bedellerine yönelik bankanın alacak taleplerinin, ilgili bedellerin bankaya depo edilmesine yönelik mahkeme kararının kesinleşmesiyle birlikte, kararın kesinleşme tarihi olan 16.03.2006 tarihinde muaccel hale gelmiş olduğunu ve takip tarihi olan 2020 tarihi itibariyle zamanaşımına uğramış olduğunun sabit olduğunu, davacının bu ilamı 2006 yılından itibaren zamanaşımı süresi dahilinde ilamlı icraya koymadığını, 2020 yılında davalılara karşı icra takibi getirdiğini, oysa ki, dava konusu teminat mektubu bedelleri konusunda daha önce Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce yargılama yapıldığını ve 2006 yılında mahkemece kesinleşmiş ilam verildiğini, bilindiği üzere, HMK uyarınca, daha önce mahkemelerce ilam verilmiş herhangi bir konuda yeniden yargılama yapılması mümkün bulunmadığını, bu yönden de, dava konusu teminat mektubu bedellerine yönelik olarak geçmişte yargılama yapılıp kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunduğundan, dava şartı yokluğu bakımından da daha önceki dilekçelerinde de sunmuş oldukları itirazlarını tekrar etmek gerektiğini, dava konusu edilen bedeller hakkında kesin ve icraya konulmamış ve bu itibarla zamanaşımına uğramış 2006 tarihli bir ilam olduğunu ve ilamın icra edilmemesi itibarıyla zamanaşımı zaten söz konusu olduğunu, ancak ilam olmasa dahi alacakların süre itibarıyla her halükarda zamanaşımına uğramış olmasının sabit olduğunu, ek raporda konu hakkında kesinleşmiş ilam olduğu ve zamanaşımı süresinin geçtiğini, talep hakkının zamanaşımına uğramış olduğu hususları itirazlarına karşın değerlendirilmediğini,
Davacının dahi alacağın muaccel olduğu ve dolayısıyla zamanaşımı başlangıcı tarihi olarak 2005’i ikrar ederken, gerekçeli kararın zamanaşımı süresinin başlangıcına değerlendirmelerine katılabilmenin mümkün olmadığını, mevcut davada, dava konusu ile ilgili geçmişte kesinleşmiş bir mahkeme kararı olması sebebiyle dava şartı bulunmadığı gibi, dava konusu teminat mektuplarının bedellerinin davacı bankaya depo edilmesine yönelik 16.03.2006 tarihinde kesinleşmiş bir karar bulunması itibariyle davacının talebinin zamanaşımına uğramış olduğunun sabit olduğunu, bu hususların daha önceki itirazlarına karşın hem bilirkişi raporunda hem de gerekçeli kararda hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, davacının alacaklı olduğuna dair iddialarının kabulünün mümkün olmamakla birlikte, davacının iddia ettiği temerrüt tarihinin 12.07.2005 olduğunu, davalılara karşı dava konusu edilen iddia olunan borçların 2005 yılında kat ettiğini iddia ettiği ve dava konusu ile aynı tutarların bankaya depo edilmesi ile ilgili 2006 yılında aynı dava taraflarına dair kesinleşmiş bir ilamın olduğunu, kesinleşmiş ilamın icrasının 2006 yılından 2020 yılına kadar yapılmadığının sabit olduğunu, bir durumda, usuli itirazlarının, bilhassa da aynı konu ile ilgili geçmişte bir ilam olması nedeniyle dava şartı yokluğu ve de kesinleşmiş ilamın icrasının 10 yıllık genel zamanaşımı süresinde yapılmaması itibarıyla da zamanaşımına uğramış olduğunu, bu yönden olmasa dahi her halükarda zamanaşımına uğramış olduğuna dair itirazlarının bilirkişi raporlarında ve gerekçeli kararda dikkate alınmamasının hukuken hatalı nitelikte olduğunu, bu husustaki açıklamalarının yargılama boyunca detaylı olarak izah edilmesine karşın gerekçeli kararda değerlendirmeye dahi konu edilmediğini, keza, teminat mektupları tarihinin 2000 yılı, ilgili teminat mektubu bedelleri yönünden davacı tarafça iddia edilen hesap kat tarihinin ise 2005 yılı, dava konusu teminat mektuplarına dair 2006 yılında kesinleşmiş karar olduğu gözetildiğinde 10 yıllık zamanaşımı süresini aşkın süre boyunca hiçbir işlem yapılmadığından dosyanın alacak talep hakkı bakımından zamanaşımına uğradığının sabit olduğunu, mahkemenin teminat mektupları ile ilgili olarak kullanmış olduğu çeşitli şablon ifadelerin, somut olaydaki mevcut durum karşısında nazar-ı itibara alınabilir bir yanı bulunmadığını, bilirkişi incelemesinin eksik yapıldığını, yapılan hesaplamaların da hukuka aykırı nitelik arzettiğini, davanın reddi gerektiğini, bir an kabulü gerektiği yönünde bir faraziye söz konusu olsa dahi, icra inkar tazminatına hükmedilmesi ve karşı vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek istinaf başvurusunun kabulüne, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/209 esas ve 2022/921 karar sayılı usule, hukuka ve yasaya aykırı kararının, davalı müvekkilleri yönünden tamamen bozulmasına/kaldırılmasına ve de yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine ve davacı karşı taraf aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dava Kayseri Gümrük Müdürlüğüne hitaben düzenlenmiş olup … tarih … numaralı 50.000 TL bedelli ve … tarih … numaralı 50.000 TL bedelli teminat mektuplarının tazmini amacıyla banka tarafından başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır.
7 Ekim 2009 Tarih 27369 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Gümrük Yönetmeliğinin 252. Maddesinin; 1/b fıkrasında Asıl sorumlu olarak hareket etmek isteyen kişiler için ek-36’da yer alan örneğe uygun olarak Türkiye’de yerleşik ve teminat vermeye yetkili bankalarca düzenlenen teminat mektuplarının bireysel teminat olduğu düzenlenmiştir.
Gümrük Yönetmeliğinin 498. Maddesinde ise; Bir gümrük yükümlülüğü karşılığında alınan teminat mektubunun, söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde takibe alınacağı, Teminat mektubunu veren hak sahibine yükümlülüğe ilişkin sürenin bitiminden yirmi gün önce tebligat yapılarak bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde teminat mektubunun nakde dönüştürüleceği belirtileceği, Bu süre içinde söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda teminat mektubunun nakde dönüştürülmesi yönünde işlem yapılacağı düzenlenmiştir.
Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında takibe konu teminat mektupları incelendiğinde; Kayseri Gümrük Müdürlüğüne hitaben düzenlenmiş olup … tarih … numaralı 50.000 TL bedelli ve … tarih … numaralı 50.000 TL bedelli teminat mektupları oldukları teminat mektubunun içeriklerinde “Gümrük Kanununda belli rejimlerden biri uygulanmak üzere beyannamesi verilmediği veya eşya antrepoda iken herhangi bir sebeple ziyana uğrattığı eşyadan dolayı mal sahibine Gümrük Kanunu uyarınca para cezası terettüp ettiği takdirde gümrük vergi ve resimler karşılığı için taalluk talep eylediği takdirde kesin ve süresiz olarak düzenlendiklerinin belirtildiği görülmüştür.
Davacı Banka tarafından davalı ….A.Ş hakkında Gümrük müdürlüğünce uygulanacak gümrük vergi ve resimlerinin teminatı olmak üzere süresiz/vadesiz … tarih … numaralı 50000 TL bedelli ve … tarih … numaralı 50.000 TL bedelli teminat mektuplarının düzenlenerek Kayseri Gümrük Müdürlüğüne verildikleri davacı banka tarafından … tarihinde nakde çevrildikleri dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Somut olayda çözümlenmesi gereken husus; takibe konu teminat mektubunun teminat altına aldığı riskin gerçekleşip gerçekleşmediği, gümrük idaresince teminat mektubunun nakde çevrilmesi koşuları oluştuktan sonra talepte bulunulup bulunulmadığı, banka ile asıl borçlu arasında imzalanan hangi GKS kapsamında düzenlenip dava dışı idareye verildiği ve teminat mektubunun düzenleme tarihinden sonra banka ile davalı asıl borçlu arasında imzalanan GKS’lerde kefil sıfatıyla imzası bulunan kefillerin teminat mektubunun nakde çevrilmesinden dolayı sorumlu olup olmadıkları noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Dosya incelendiğinde; davacı banka ile davalı asıl borçlu … A. Ş arasında 10.07.2000 tarihli 2.600.000 USD bedelli GKS imzalandığı, 12.07.2000 tarihinde limit artırım sözleşmesi imzalanarak limitin 3.900.000 USD’ye yükseltildiği davalılar …. ve …’ın bu sözleşmelerde müteselsil kefil olarak imza attıkları, takibe konu teminat mektuplarının 01.11.2000 tarihinde düzenlenerek dava dışı gümrük idaresine verildikleri anlaşılmaktadır.
Davalıların davacı banka ile çeşitli tarihlerde G.K.S sözleşmelerine asıl borçlu ve kefil sıfatıyla imzaladıkları, takibe konu teminat mektuplarının bu sözleşmeler çerçevesinde ilgili gümrük idaresine verildikleri , takibe konu teminat mektuplarının riskin gerçekleşmesi üzerine 24.02.2020 tarihinde nakde çevrildikleri, asıl borçlu ve kefillerin imzaladıkları sözleşmeler uyarınca nakit kredilerden sorumlu oldukları sabit olup mahkemece kararın gerekçesinde delilerin tartışılıp değerlendirilmesin de usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı görülmekle davalıların istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 21/11/2022 tarih ve 2022/209 E – 2022/921 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 8.191,57-TL TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı … tarafından peşin yatırılmış 2.047,89 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 6.143,68 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden işbu davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-Alınması gerekli olan 8.191,57-TL TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalılar …, … ve … tarafından peşin yatırılmış 2.047,89 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 6.143,68 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden işbu davalılardan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendileri üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/03/2023