Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/2345 E. 2023/2382 K. 20.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/2345
KARAR NO: 2023/2382
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2023
ESAS NO: 2022/207
KARAR NO: 2023/823
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/12/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 21/12/2023
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2023 tarih ve 2022/207 Esas – 2023/823 sayılı kararı davacı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava dışı üçüncü şahıs … ile birlikte …ve …’nda ortak olarak faaliyet göstermekte iken Müvekkilinin adi ortaklığın kapsamında davalı …’ndan kullanılan kredi için kefil olduğunu, sözkonusu krediye dava dışı …ve …’in de müteselsil kefil olduklarını, müvekkili açısından hukuki şartlara haiz bir kefalet kurulmadığından kefilliği geçerli olmadığını, söz konusu adi ortaklığın 10/06/2014 tarihinde düzenlenen protokol gereğince feshedildiğini, ayrıca müvekkilinin Kayseri 10. Noterliği’nin …tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarınamesiyle davalı ….’ye ortaklıklarının sona ermesinden ötürü …ve …’nın kredi borcundan ötürü kefilliğinin sona erdiğini ve herhangi borç ya da kredi nedeniyle sorumluluğu olmayacağını ihtaren bildirdiğini, davalı …. tarafından geçerli bir kefalet akdi kurulmadığı halde takipten yıllar önce noter aracılığı ile ihtar çekildiği halde iş bu kefalete dayanarak Kayseri İcra 6. Müdürlüğü’nün … E. Sayılı (Yeni: Kayseri Genel İcra Dairesi- … E.) dosyası ile müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, söz konusu icra dosyası üzerinden müvekkiline ait mallara haciz konulduğu ve adına kayıtlı araçlar hakkında trafikten men talepli olarak yakalama kararı çıkarıldığını, müvekkiline ait araçların trafikten men edilmesi halinde müvekkilinin iş hayatının önemli derecede olumsuz etkileneceğini ve maddi anlamda iş yapamaz hale geleceğini, Müvekkilinin kefaletinin geçersiz olduğunu, Zira adi ortaklık şeklindeki şirketin, davalı ….’den kullanmış olduğu kredi sözleşmesinin kefil hanesinde her ne kadar müvekkilinin imzası olsa da eşinin, müvekkilinin kefil olmasına muvafakat ettiğine dair beyanı ve imzası bulunmadığını, Bu hususun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 584/1 maddesi; “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.” şeklinde hükmü gereğince; kefalet için eş rızasının geçerlilik şartı olduğunun belirtildiğini, beyan ederek Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından müvekkilinin … ve … IBAN nolu … hesaplarındaki haciz ve blokelerin tensiple bilikte kaldırılmasına, yine Müvekkiline ait …, … , … ve … plakalı araçlara konulan hacizler baki kalmak kaydıyla, konulan yakalama kararlarının kaldırılması bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmesini, Huzurdaki dava sonuçlanana kadar söz konusu takibin tedbiren ve teminatsız olarak durdurulmasını, olmadığı takdirde muhik bir teminat mukabilinde durdurulmasını, davalı ile yapılan kredi sözleşmesindeki 19/11/2013 tarihli müvekilinin kefaletinin geçersizliğinin tespiti ile müvekkilinin davalı bankaya borçlu bulunmadığının tespitine, Neticeten Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takibinin müvekkil bakımından iptaline, karar verilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dışı … ile temlik eden … arasında imzalanan Sözleşmelere istinaden, temlik eden banka tarafından dava dışı şirkete kredi kullandırıldığını, davacı taraf da işbu sözleşmeleri hem dava dışı ortaklık adına hem de müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını söz konusu kredi borçlarının ödenmemesi üzerine, temlik eden banka tarafından dava dışı ortaklık ve borçlu aleyhine Kayseri İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosya ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davacının kendisine tebliğ edilen ödeme emrine süresinde itiraz etmediğinden takibin kesinleştiğini, huzurdaki dava konusu icra takibinin 26.01.2017 tarihinde başlatıldığını davacı tarafın, huzurdaki dava konusu icra takibinin başlamasının üzerinden yaklaşık 4 sene geçtikten sonra huzurdaki davayı ikame ettiğini, müvekkili şirketin alacağını sürüncemede bırakmak amacıyla hareket ettiğini ve son derece kötü niyetli olduğunu, davacı tarafın, dava dilekçesinde “Dava dışı …’nda ortak olduğunu, adi ortaklık adına ….’nden alınan krediye müteselsil kefil olduğunu, adi ortaklığın feshedildiğini bu sebeple kredi borcundan ötürü kefilliğinin sona erdiğini” iddia ettiğini, Taraflar arasında imzalanan sözleşmede de görüleceği üzere; davacı borçlu tamamen kendi rızası ve serbest iradesi ile sözleşmeyi dava dışı şirket adına değil, kendi adına müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, davacı borçlunun, şirket hisselerini devretmiş olmasının hiçbir şekilde kefil olarak sorumluluktan kurtulacağı anlamına gelmediğini, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarının da bu yönde olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.10.2002 T., 2002/19-866 E., 2002/845 K. sayılı kararı; “Kefil, kredi sözleşmesi kurulurken, anılan hükümlerle kendisine kefaletten kurtulma olanağını veren haklarından peşinen feragat edebilir; böyle bir feragat hukuken geçerlidir. Yine, eğer kredi sözleşmesi süresiz olarak düzenlenmiş ve borçlu ile banka arasında cari hesap şeklinde yürüyen bir borç ilişkisi varsa, kredi borcunun herhangi bir tarihte sıfırlanmış olması, tek başına, kredi sözleşmesini sona erdiren bir neden olarak kabul edilemeyeceği için, bu tarihten sonra yeni bir kredi kullandırılması yeni bir borç ilişkisi olarak kabul edilemez. Yeni bir borç ilişkisi kurulmuş olmayacağı için de, kefilin başlangıçtaki feragati, bu yeni kredi açısından da geçerliliğini korur. Eş söyleyişle, kefilin sorumluluğu, yeni kredi açısından da devam eder. nihayet kefil, geçerli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonra, tek taraflı olarak kefaletini geri alamaz. bunun tersinin kabulü, kefalet kavramının özüne aykırı olur. zira, kredi alacaklısı borçluya kredi vermeyi kabullenirken, borçlu kadar, onun kefilinin ödeme gücüne de güvenerek hareket eder. kefaletten vazgeçme beyanında bulunulduğu tarihte, cari hesap ilişkisinde borç bakiyesinin sıfır olması dahi, bu sonuca etkili değildir.” şeklinde olduğunu, Davacı tarafından, temlik eden bankadan kredi talebinde bulunurken ibraz edilen …’nın Oda Kayıt Belgesi’nde …’nun oda kaydının devam ettiği, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Gazetesi’nde …’nun kaydının yapıldığı açıkça görüldüğünü, davacı tarafından ibraz edilen belgelerde de davacının dava dışı ortaklığın ortağı olduğunu, bu sebeple, eş rızası alınmasına gerek bulunmadığını, beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “……Somut olayda, takip konusu kredinin asıl borçlu …. Firmasına 10.07.2015 tarihinde 36 ay vadeli eşit taksit ödemeli 45.500,00 TL tutarında kullandırılan … nolu taksitli ticari krediden kaynaklandığı, davalı …’nun ise, davalı bankanın …şubesi ile dava dışı asıl borçlu … arasında 19.11.2013 tarihinde 100.000,00 TL tutarında Genel Nakdi Ve Gayrınakdi Kredi sözleşmesini (sözleşme limitinin 12.06.2014 tarihinde 3.000,00 TL artırılarak sözleşme tutarının 103.000,00 TL’ye yükseltildiği) 100.000,00 TL limitli olarak müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı,davacı tarafından imzalanmış olan Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesinde yer alan kefalet beyanın da ” …’nın … Bankası A.Ş.’den kullandığı/KULLANACAĞI kredilerden doğmuş ve/veya DOĞACAK BORÇLARINA, mevcut ve gelecekteki diğer kefillerden bağımsız olarak aşağıdaki tutar ile sınırlı olmak üzere anılan borçlu ile beraber müteselsil kefil olduğumu(zu) kabul, beyan ve taahhüt ederim/ederiz.” şeklinde olduğu, bu nedenle davacının dava dışı asıl borçlu …. Firmasının 10.07.2015 tarihinde kullanmış olduğu …nolu taksitli ticari krediden kaynaklanan borcuna da kefaletinin bulunduğu, davacının, ortaklıktan ayrılması nedeniyle kefaletten istifa ettiğini ve bu nedenle takip konusu alacak yönünden borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, TBK’nın 599.maddesi gereğince, kefalet sözleşmesinden sonra mali durumunun bozulduğu veya mali durumunun kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu iddiasının bulunulmadığı gibi dosya kapsamında da böyle bir tespitin yapılmadığı, bu nedenle somut olayda kefaletten dönmenin koşullarının oluşmadığı ve davacının davalı bankaya taksitli ticari krediden kaynaklanan 31.616,83 TL asıl alacak + 210,78 TL işlemiş faiz + 10,54 TL BSMV olmak üzere Toplam 31.838,14 TL borçlu olduğu, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas (Kapatılan 6. İcra Dairesi’nin … esas ) sayılı dosyasında toplamda 32.245,99 TL üzerinden icra takibi yapıldığı anlaşıldığından, davacının, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas (Kapatılan 6. İcra Dairesi’nin … esas ) sayılı dosyasında takibe konu kredi alacağı nedeniyle davalıya 407,85-TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş…..” gerekçesiyle Davanın Kısmen Kabulü ile; davacının, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin …esas (Kapatılan 6. İcra Dairesi’nin …esas ) sayılı dosyasında takibe konu kredi alacağı nedeniyle davalıya 407,85-TL BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Davacı tarafça, takibin kötüniyetle yapıldığı ispatlanamadığından İİK madde 72/5 gereğince davacı tarafın tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İşbu kararı davacı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Geçerli bir kefalet ilişkisi söz konusu olmadığını, kefillikten rücu hususundaki yerel mahkemenin kanaatinin hatalı olduğunu, yerel mahkeme ilamındaki aleyhe hususların kabulü manasına gelmemekle birlikte, ilamda vekalet ücretinin hatalı olarak belirlendiğini, yerel mahkeme tarafından eksik inceleme ve hatalı değerlendirme neticesinde tarafımızca ikame edilmiş olan davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiş olup davanın kül halinde kabulüne karar verilmesi gerektiğini, makamca yapılacak olan istinaf incelemesi neticesinde yerel mahkeme ilamının kaldırılması ile taraflarınca ikame edilmiş olan davanın kül halinde kabulüne karar verilmesi maksadıyla işbu dilekçeyi tanzim ederek istinaf kanun yoluna müracaat etme mecburiyetinin taraflarınca hasıl olduğunu belirterek; istinaf dilekçesinde arz ve izah olunan hususların yanı sıra mahkece de re’sen göz önünde bulundurulacak olan nedenler çerçevesinde; Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2023 tarihli, 2022/207 Esas ve 2023/823 Karar sayılı ilamının yapılacak olan istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, açılmış olan davanın kül halinde kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava, davacının kefil olduğu genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının, davalı banka ile genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi imzalayan … dan ayrılmış olması ve kefalet sözleşmesinden dönmüş olması nedeniyle Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasının dayanağını teşkil eden taksitli ticari kredi sözleşmesinden dolayı sorumluluğunun ve borcunun bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacının, dava dışı … ile banka arasında 19.11.2013 tarihinde akdedilen Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesine 100.000,00 TL limitle müteselsil kefil olarak imzalamış olduğu anlaşılmıştır. Kefalet tarihinde TBK yürürlükte olup, davacının kefaleti anılan yasanın 583 vd. maddelerinde düzenlenen şekil koşullarına uygundur. Davacı, dava dışı asıl borçlunun ortağı olduğundan TBK’nun 584/son maddesi kefalet tarihi olan 19/11/2013 tarihinde yürürlükte bulunduğundan kefalete ilişkin eş rızası aranmayacak olup, kefalet geçerlidir.
Davacının, Kayseri 10. Noterliğinin … tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile şirket ortaklığından ayrıldığını, bundan sonra doğacak borçlar için kefaletten döndüğünü, şirketle hiçbir ilgisinin kalmadığını, bundan sonra doğacak borçlardan sorumlu olmadığını davalı bankaya bildirmiştir. Davalı bankanın davacının kefaletten vazgeçmesini kabul ettiğine yönelik dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır.
TBK’nun Kefaletten Dönme başlıklı 599.maddesinde; “Gelecekte doğacak bir borca kefalette borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya mali durumunun kefalet sırasında kefilin iyi niyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefil alacaklıya bildirimde bulunarak, borç doğmadığı sürece her zaman kefalet sözleşmesinden dönebilir. Kefil, alacaklının kefalete güvenmesi sebebiyle uğradığı zararları gidermekle yükümlüdür. ” denmiştir. Ancak kefaletten dönüldüğü tarihte borcun doğmamış olması gerekmektedir.
Cari hesaplar; kredi limiti dahilinde muhtelif tarihlerde, muhtelif miktarlarda kredi kullanılan, azalan, çoğalan, sıfırlanıp yeniden kredi kullanılan hesaplar olduğu, bu nedenle bu krediden dolayı kefaletten sorumlu olunmaması için bu hesabın sıfırlanıp kapatılması gerekmektedir. Dava konusu kredi hesabı kefaletten dönme tarihinden önce açılmış ve kefaletten dönme tarihinden sonra da devam etmiştir.Ancak hesap kapatılmamıştır. Dolayısıyla davacı tarafın kefaletten dönme tarihinden sonra kullanılan kredilerden de sorumluluğu devam etmektedir.
Şöyle ki; dava ve takip konusu kredi alacaklarının dayanağı olan davacının kefalet imzalarının bulunduğu genel kredi sözleşmesinde de açıkça belirtildiği üzere işbu sözleşmelerin cari hesap şeklinde işleyen süresiz olma niteliği gözetildiğinde bu sözleşmelere istinaden doğan kredi ilişkisinde borcun bir tarihte sıfırlanmış olması davacı kefili sorumluluktan kurtarmayacaktır. Bu durumda bilirkişi raporunda takip konusu kredi alacaklarının kredi açılış tarihleri ile davacının kefaletten dönmesi arasında kronolojik bağlantı kurulmak suretiyle çözüme gidilmesi doğru bulunmamıştır. Tüm bunlar ışığında ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davacının söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 28/09/2023 tarih ve 2022/207 Esas – 2023/823 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafından peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 20/12/2023