Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/2325
KARAR NO: 2023/2348
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/06/2023
ESAS NO: 2022/1097
KARAR NO: 2023/514
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/12/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 20/12/2023
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 08/06/2023 tarih ve 2022/1097 E – 2023/514 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinden özetle; müvekkilinin davalı kooperatife üyelikten kaynaklanan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı kooperatif tarafından müvekkile isabet eden daire nedeniyle çıkan kesin maliyet bedelini ödediğini, Davalı kooperatif tarafından müvekkiline … İli … Mh. … Ada, …parsel, … Kat … numaralı dairenin isabet ettiğini ve 2010/2010 tarihinde müvekkilinin tapusunu aldığını, Kooperatifler kanununa eklenen geçici 11. Madde ile ” inşaatların etaplar halinde yapılarak teslim edilmesi, terkin edilmemiş olması, yapımı tamamlanan etapta bağımsız bölüm malikine kooperatifçe tahakkuk ettirilen bedelin daha önce ödenmiş olması, kooperatif tarafından üyeye konutunun tapu devrinin yapılmış olması şartlarının birlikte sağlanmış olması halinde konutun tapu devrinin yapılmasından sonraki dönemler için yapı kooperatifi tarafından yapılan alacağın devrine ilişkin işlemler hükümsüzdür” şeklinde düzenleme yapıldığını, davalı kooperatifin etaplar halinde konutlarını yaptığını, kesin maliyet bedeli çıkarıp üyelerine tebliğ etmiş ve kesin maliyet bedelini ödeyen üyelere ise tapu devri yapılmış olup bu sebeple yasa kapsamında müvekkilinin davalı kooperatife üyelikten kaynaklanan sebeple hiçbir borcu bulunmadığının açık olduğunu, tüm bu nedenlerde davanın kabulüne karar verilerek yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; Yalnızca Kayseri İline özgü düzenlenmiş kanun hükmünun hukuka aykırı olup mahkemece somut norm denetimi itiraz yolunun uygulanması gerektiğini, dava konusu kanun maddesinin yalnızca Kayseri İlinde bulunan kooperatifleri kapsayacak şekilde çıkarıldığını, aynı durum ve şartlarda bulunan başka şehirdeki kooperatif üyesi maliyetlerden sorumlu iken yalnız Kayseri ilinde bulunan kooperatif üyesi yönetim gideri dışındaki başkaca maliyetten sorumlu tutulamayacağını, işbu kanunun Anayasanın 10. Maddesinde belirtilen “yasa önünde eşitlik ilkesi” ne açıkca aykırılık teşkil ettiğini, bu kanunun uygulanması ile hukukun üstünlüğü çiğnendiğini ve hukuk hezimeti meydana geldiğini, ilgili kanun maddesi hakkında somut norm denetimi yoluna başvurulması gerektiğini, açıkca Anayasa’ya aykırı olan kooperatefler Kanunu Geçici 11. Madde hükmünün somut norm denetimi itiraz yoluna konu edilmesi için gerekli tüm koşulların mevcut olduğunu, kooperatiflerin ana sözleşmesi, kooperatif ortaklarının birbiri ve ortaklarla kooperatif tüzel kişiliği arasındaki özel hukuk sözleşmesi olduğunu, müflis kooperatifin inşaatlarının çoğunluğunun teslim edildiğini fakat maddi imkanların kısıtlığı, teknik ve fen bakımından zorunluluk sebebiyle tüm inşaatların birlikte yapılması mümkün olmadığını, para oldukça yıllara yayılarak yapıldığını, ayrıca her ne kadar Kayseri İline özel çıkarılan geçici kanunun mağduriyetlerin giderilmesi adına çıkarıldığı belirtilse de asıl mağdur kooperatif üyeleri halen taşınmaz tapularını alamamış olan ortaklar olduğunu, yapı kooperatiflerinin amacının ortakların konut ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu, anayasaya aykırılığı açıkca ortada olan Kooperatifler Kanunu geçici 11. Madde hükmü hakkında somut norm denetimi itiraz yoluna buşvurulmasını, Anayasa Mahkemesi kararı gelene kadar bekletici mesele yapılmasını, davanın reddine karar verilerek yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İddia ve savunmalar, yapılan yargılama, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporu ve tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Somut olayda davacı kooperatif üyesi hakkında davalı kooperatif tarafından maliyet bedeli çıkarılarak davacıya tebliğ edilmiş bir borç tutarı bulunmadığı, dava dilekçesinde belirtilen taşınmazın ferdileşme yoluyla davacıya tapuda devredildiği, davacı ile aynı hukukî statüdeki kooperatif üyelerine yönelik yeni bir borç tahakkuk ettirildiğine yahut kooperatif yetkili organlarında davacı ile aynı veya benzer hukukî statüdeki üyelere yeni bir malî yükümlülük yükletilmesine dair karar alındığına dair bilgi ve belge bulunmadığı gibi davacı aleyhine böyle bir borcun tahsili istemiyle icra takibi başlatılmadığı yahut dava açılmadığı dosyada mevcut delil ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar çerçevesinde davacının dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı yönünden yapılan değerlendirmede; Koop. K. geçici 11. maddede aranan şartları taşımayan, henüz mahkeme kararı yahut icra takibi kesinleşmemiş bir aşamada davacının ayrıca borçlu olmadığının tespiti (menfi tespit) isteminde bulunmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Zira, kooperatif tarafından üyeye yönelik başlatılan icra takibi durmuş ve itirazın iptali davası açılmış ise, itirazın iptali davasına bakan mahkemenin geçici 11. maddedeki yasal düzenlemeyi resen nazara alması ve somut uyuşmazlığa uygulaması zorunludur. Öte yandan; mahkemenin vermiş olduğu karar henüz kesinleşmemiş ise, kanun yolları olan istinaf ve temyiz incelemesi sırasında, bu yasal değişiklik ve yeni yasal düzenleme çerçevesinde tarafların hukuki durumunun değerlendirilmesi maksadıyla hükmün bozulmasına karar verileceği ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderileceği açıktır. Dolayısıyla mahkeme kararı henüz kesinleşmemiş bir aşamada, davacı üyenin davalı kooperatif aleyhine geçici 11. madde kapsamında, dava açma zorunluluğu bulunmamakta, diğer bir deyişle davacının böyle bir aşamada korunmaya değer güncel bir hukuki menfaati bulunmamaktadır. Öte yandan; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na eklenen geçici 11. maddedeki yasal düzenleme, Anayasa Mahkemesinin 16/02/2023 tarih, 2022/126 Esas, 2023/29 Karar sayılı iptal kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı 09/03/2023 gün ve … sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş ise de; davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan ve fakat Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararı ile iptal edilen yasal düzenleme çerçevesinde dahi açılan davanın, davacının dava açmakta hukuki yararın bulunmaması nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği, diğer bir deyimle davacının anılan geçici 11. maddedeki yasal düzenleme iptal edilmemiş olsaydı dahi, bu davayı açmakta korunmaya değer güncel bir hukuki menfaati bulunmadığı anlaşılmakla; davacının davasını dayandırdığı yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinin sonuca bir etkisi bulunmamakla, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. Davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle HMK M.114/1-h, 115/2 uyarınca USULDEN REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı ve davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının davası dava açmakta hukuki yararının bulunması sebebiyle HMK 114-1/H ve 115. Maddeleri gereğince usulden reddedilmiş olup verilen karar hukuka ve hakkaniyete uygun olduğunu, davacı davasını yalnızca 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 10/09/2022 tarih ve 7410 sayılı Kanunun 2. maddesiyle eklenen geçici 11. maddesine dayalı olarak açmıştır. Kanun maddesinde hangi durumlarda dava açılabileceği açıkça belirtildiğini, ilgili kanun maddesi kapsamında davacı tarafın bu yasal düzenleme kapsamında menfi tespit davası açabilmesi için, hakkında başlatılmış olan icra takibinin durması üzerine davalı kooperatifin itirazın iptali davası açmış olması, bu davayı kazanmış olması, hükmün kesinleşmiş olması, yahut hüküm kesinleşmemiş olsa dahi verilen mahkeme hükmü ile birlikte icra takibinin kesinleşmesi halinde borçlu olmadığının tespitine ilişkin yasanın yürürlük tarihinden itibaren 6 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılacak bir dava olması gerekmektedir. İlgili kanun gereğince davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı açıktır zira derdest olan itirazın iptali davasında ilgili kanun kapsamında değerlendirme yapılabileceğini, dolayısıyla mahkeme kararı henüz kesinleşmemiş bir aşamada, davacı üyenin davalı kooperatif aleyhine geçici 11. madde kapsamında, dava açma zorunluluğu bulunmamakta, davacının böyle bir aşamada korunmaya değer bir hukuki menfaati bulunmadığını, ayrıca, ilgili kanun maddesi Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmişse de; davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan kanuna göre davacının dava açmakta hukuki yararın bulunmaması nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, zira geçici 11. maddedeki yasal düzenleme iptal edilmemiş olsaydı dahi, bu davayı açmakta korunmaya değer güncel bir hukuki menfaati bulunmadığından davacının davasını dayandırdığı yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinin sonuca bir etkisi bulunmadığını, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/872 E. 2023/1017 K. Sayılı dosyası ile emsal davada usulden red ile 9200 TL vekalet ücreti verilmesi gerektiği verilen kesin karar ile kabul edildiğini, ezcümle, davanın usulden reddi ile karar tarihi itibariyle 9200TL avukatlık vekalet ücreti vermesi gerekirken yerel mahkeme maddi hata ile 1600TL vekalet ücretine dair karar verdiğini, bu sebeple, davanın usulden reddi ile davalı lehine 9200TL vekalet ücreti verilmesini sağlamak amacıyla işbu istinaf başvurusunda bulunmak zorunluluğumuz hasıl olduğunu, ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, istinaf incelemesi neticesinde yeniden yargılama yapılarak davanın usulden reddi ile lehine 9200 TL vekalet ücreti verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkilin davalı kooperatife borçlu olmadığına dair genel hükümler kapsamında talep hakkı bulunmakta olup bu kapsamda inceleme yapılması gerektiğini, zira 04.06.1958 gün 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hâkimin görevi olduğunu, diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime ait olduğunu, anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hâkimine ait olmasına göre uyuşmazlığın çözümüne dair hukuki nitelendirmeyi de yine hakim yapacak ve görevli olup olmadığını da taraflar ileri sürmese dahi gözeteceğini, müvekkil de davalı kooperatife karşı bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve tapusunu almış tapusunu aldığı tarihten itibaren de genel kurullara davet edilmediğini, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu 4. maddesinde üyeliğin kazanılması ve kaybedilmesi ile ilgili hükümlerin ana sözleşmede yer alması mecburi hükümler arasında olduğunu, ana sözleşme; kooperatif ortaklarının birbiri ve ortaklarla kooperatif tüzel kişiliği arasında özel hukuk sözleşmesi olduğunu, ana sözleşmeye Kooperatifler Kanununa aykırı olmamak koşuluyla sözleşme serbestisi çerçevesinde istenen hükümler konabileceğini, davalı kooperatif de ana sözlemeye 61. Maddesi değişikliği ile özel olarak çıkma nedeni düzenlediğini, müvekkil de tapusunu alırken kesin maliyet dahil değişen ana sözleşme gereği tüm parasal kooperatif ana sözleşmesinin 61. maddesinde genel olarak çıkma nedenleri yanında “özel çıkma” nedeni kabul edildiğini, hüküm, genel kurul kararı ile anasözleşmeden çıkarılmadığı veya iptal edilmediği sürece kooperatifi ve tüm üyeleri bağlayıcı nitelikte olduğunu, kooperatifçilikte eşitlik ilkesi, eşit statüde olan ortakların aynı hakka sahip olması ve aynı borçlardan sorumlu tutulmalarını gerektirdiğini, eşitlik ilkesini düzenleyen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesindeki, “kooperatif ortakları, bu yasanın kabul ettiği ilkeler ışığında hak ve yükümlülüklerde eşittirler.” hükmüne göre, örneğin yapı kooperatiflerinde; peşin bedelli üyeler kendi aralarında, normal statüde üyeler ise normal statüde olan üyeler arasında karşılaştırma yapılarak; her üyenin kendi statüsü içerisindeki emsal üyelere göre eşitligi gözetileceğini, kooperatifler hukukunda çoğunlukla nispi eşitlik ilkesi geçerli olduğunu, somut olayda müvekkil kura neticesinde kendisine isabet eden konuta ilişkin çıkarılan kesin maliyet bedelini ödemiş ve 61/e maddesi gereğince kesin maliyeti ödeyerek tapusunu aldığına ve istifasının kabulü ile ortalıktan çıkarıldığı ve genel kurullara davet edilmediğini, bu durumda özel çıkma nedeni olarak düzenlenen ana sözleşme 61/e bendinin nispi eşitlik kuralı gereği geçerli olması nedeniyle müvekkilden yeniden ortaklıktan kaynaklı talepte bulunulamayacağını, yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, istinaf talebinin kabulü ile Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1097 E 2023/514 K sayılı ilamının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.Dava, davalı kooperatif tarafından alınan genel kurul kararı uyarınca doğan borç nedeniyle davacı kooperatif üyesinin davalı … kooperatifine borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının davalı kooperatife karşı 7410 sayılı kanunun 2.maddesi ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa eklenen geçici 11.madde kapsamında borçlu olmadığının tespiti istemi ile işbu davanın açıldığı, dava tarihi 29/11/2022 tarihi olup davanın dayanağı olan yasa hükmünün Anayasa Mahkemesinin 16/02/2023 tarih 2022/126 E – 2023/29 K sayılı kararı ile iptaline karara verildiği, dolayısıyla dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan yasa hükmü kapsamında davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşılmakla, bu kapsamda belirtilen yasa hükmünün Anayasa Mahkemesince iptali nedeniyle davanın konusuz kalıp kalmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiş olması yerinde görülmemiş, belirtilen gerekçelerle davacı istinafı yerinde görülmekle -davalı istinafı bu aşamada incelenmeksizin ve değerlendirilmeksizin- HMK’nın 353/1-a.6. maddesi gereğince kararın kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 2.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 08/06/2023 tarih ve 2022/1097 E – 2023/514 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre esastan bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 269,85 TL istinaf karar harcının talebi halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/3.maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
9-Davalı tarafın istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 20/12/2023