Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/217 E. 2023/240 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/217
KARAR NO: 2023/240
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/10/2021
ESAS NO: 2018/150
KARAR NO : 2021/815
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 15/02/2023
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; büro mobilyaları üretimi yapan ve bunları yurt dışına satan davalının 2010 yılı 5. ayındaki sözleşme ile yurt içindeki tek satıcısı olduğunu, bu tek satıcılığın 10 yıl süreli olduğunu, bu hususun tüm bu ürünleri satın alanlarca bilindiği, çalışma sistemi olarak ürünleri bedeli ile alıp kendi belirlediği fiyatlar üzerinden satış yaptığını, davalının bu sözleşmeden bir süre sonra yurt içindeki bazı ihalelere girdiğini, bazı bulduğu müşterilere satış yaptığını, tek satıcılık sözleşmesine bu aykırı hareketi nedeniyle kendisine komisyon ödemeyi kabul ettiğini, bunun için haksız yere kendisinden fatura talep ettiğini, ancak bu bedeli ödememeyi kafaya koyduğunu, bunun yanında tedarik etmeyi yapmadığını ve yurt içindeki satışlara devam ettiğini, davalının tek satıcılık sözleşmesi ihlal ettiğini, başka bir şirkete ürünleri pazarlama yetkisi verdiklerini, kendisinin sözleşmeden kaynaklanan gelir elde etmesinin engellendiğini, ürün vermeyi durdurduğunu, önceki ödemeleri haksız fatura talebine uyulmayınca durdurduğunu, 2015 yılında … adlı başka bir şirketle anlaştığını, bu nedenle diğer firma kanalıyla satış yapması nedeniyle normalde kendisinin olacak komisyon gelirinden olduğunu, bu nedenle kalan bakiye 5 yıllık süre için hesaplamadan ortaya çıkacak gelirin tazmini anlamında şimdilik 450.000,00-TL’nın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tek elden alma yükümlülüğünü aksattığını, kendi ürünlerinin dışındaki ürünleri kendi ürünüymüş gibi pazarladığını, aralarındaki ilişkinin borçların ödenmemesi üzerine davalının kendisine ait bir gayrimenkulü devretmesi ile ortadan kalktığını, iddialarının ihtar etmediğini, etse bile TTK’nun 18/3. maddesi hükmüne uygun bir ihtarın olmadığını, davacının denkleştirme tazminatı istemesinin mümkün olmadığını, sözleşmenin örtülü bir şekilde sonlandırıldığını ve davacının hiç şekilde bir tazminat istemediği, zaten sözleşme sona erdikten sona 1 yıl içinde talepte bulunması gerektiğini bunu da yapmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:Tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda, taraflar arasında ayrıntılı hükümler içeren yazılı bir tek satıcılık sözleşmesi bulunmamaktadır. 25/11/2012 tarihli davalı şirketin antetini taşıyan belgede … Ltd. Şti.’nin 2010 yılından itibaren 10 yıl süre ile … Ltd. Şti.’nin Türkiye’de tek yetkili satıcısı olduğu görülmektedir. Yine 21/09/2012 tarihli ve 11/11/2011 tarihli antetli belgelerde de aynı husus yer almaktadır. Davalı tarafça da tek satıcılık sözleşmesi olduğu inkar edilmemektedir. Davacı, sözleşmenin temel unsurlarını ve sözleşmede kendisine tanınan hakların davalı tarafından ihlal edildiği nedeniyle sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini bildirmektedir. Fesih sebebi olarak davalının yurt içinde bazı ihalelere girmesini, bulduğu bazı müşterilerine doğrudan satış yapmasını göstermektedir. Davacı dava tarihinden daha önce sözleşmeyi feshettiği yönünde bir beyanda bulunmamış, dava tarihine kadar sözleşmeyi ayakta tutmuştur. Buna göre davacının dava tarihi itibarı ile sözleşmeyi feshettiğinin kabulü gerekir. Davalı ise savunmalarında davacının tek elden alma yükümlülüğünü aksattığını, müşterilere başka firmaların ürünlerini teslim ettiğini, davalının ürettiği malların sürümünü arttırma edimini yerine getiremediğini, davacının borçlarını ödeyememesi nedeniyle tarafların karşılıklı olarak ilişkilerini örtülü olarak sonlandırdığını, denkleştirme tazminatının koşullarının oluşmadığını, taraflar arasındaki ilişkilerin 26/12/2104 tarihinde kesildiğini savunmuştur. Bilirkişi raporuna göre 28/04/2010 ve 31/12/2014 tarihleri arasındaki davacının toplam karının 867.837,79-TL olduğu, 2015 yılında ve 2017 yılında davacının zarar ettiği, 2015 yılından itibaren davacının satışlarının olmadığı görülmektedir. … Sosyal Güvenlik Müdürlüğü’nün 28/06/2021 tarihli cevabi yazısında davacı şirketin 31/05/2015 tarihinde son iki yıldır gayri faal olduğu için kurum tarafından otomatik olarak kanun kapsamından çıkartıldığı bildirilmektedir. Buna göre 31/05/2015 tarihinden geriye doğru son iki yıl içinde gayri faal olan davacı şirketin tek satıcılık sözleşmesi ile sözleşme bölgesinde malların sürümünü arttırıp geliştirmeyi ve hızlandırma taahhüdünü yerine getiremediği, sözleşmeyle üstlendiği edimlerini de yerine getirmesinin mümkün olmadığı görülmektedir. Davacı bu süre içinde davalıdan mal almaya yönelik sipariş verdiğini iddia ve ispat etmiş değildir. Bu hususlar davalının savunmalarını destekler mahiyette olup taraflar arasındaki şifai tek satıcılık sözleşmesinin 2015 yılında eylemli olarak sona erdirildiği değerlendirilmektedir. Davalının 2015 yılından itibaren başka bir firma ile disbiritörlük anlaşması yapması, doğrudan veya dolaylı olarak mal satması karşısında, tek satıcılık sözleşmesinin sonlandırılmamış olması halinde davalının buna karşı tepkisiz kalması gerekirdi. Bunun aksi genel hayat tecrübelerine ve ticari hayatın olağan akışına aykırı aykırıdır. Yargılama sonunda dosya kapsamına göre; davacının 31/05/2015 tarihinden geriye doğru son iki yıldır gayri faal olduğu, bu durumda tek satıcılık sözleşmesi ile üstlendiği yükümlülüklerini yerine getirmesinin mümkün olmadığı, tarafların bu sözleşmeyi zımnen sonlandırdıkları, sözleşme sonlanmamış olsaydı bile gayri faal olan, sözleşmedeki edimlerini yerine getirmeyen davacının, davalı şirketin ticari faaliyetlerini devam etmesi nedeniyle denkleştirme tazminatı talep edemeyeceği, bunun TMK’nun 2. maddesinde yer alan iyiniyet kuralları ile de başdaşmayacağı sonuç ve kanaatine varılmış ve davanın reddine karar vermek gerekmiştir.-Davanın REDDİNE, …” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı tarafından yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, i mahkemece aşamalarda bir kaç kez bilirkişi rapor alındığını bu raporlar taraf defter ve kayıtları ile dosyaya celp edilen diğer deliller birlikte değerlendirilmek sureti ile hazırlandığını, mahkeme heyetinin bizzat taraf defterleri üzerinde yaptığı bir incelemenin ise bulunmadığını, bu delillere temas eden doğrudan bilirkişiler olduğunu, bu durumda bilirkişi raporlarına hangi gerekçe ile itibar edilmediğinin ise izah edilmediğini, oysa mahkeme kabulünün aksine bilirkişiler tarafından tazminat isteme koşularının oluşup oluşmadığı yönünde yapılan incelemelerde kusurun davalı tarafta olduğu ve tazminat şartlarının oluştuğunu belirttiğini ,^”Davalının 2015 yılından itibaren başka bir firma ile disbiritörlük anlaşması yapması, doğrudan veya dolaylı olarak mal satması karşısında, tek satıcılık sözleşmesinin sonlandırılmamış olması halinde davalının buna karşı tepkisiz kalması gerekirdi. Bunun aksi genel hayat tecrübelerine ve ticari hayatın olağan akışına aykırı aykırıdır” denilmekte ise de sanki bu durumdan müvekkilinin haberi ve rızası var imiş gibi bir kabul ile hareket edilmesinin yerinde olmadığını, mahkemece müvekkilin davalının yaptığı bu iş ve işlemlerden bilgisi ve buna rızası varmış gibi değerlendirme yapıldığını Oysa dosyada bunu ortaya koyan bir delilin bulunmadığını,, Yargılamanın başından bu yana belirttikleri üzere taraflar arasındaki sözleşme ”Tek Satıcılık” sözleşmesi olduğunu , Kararın açıklama kısmında görüleceği üzere mahkemeye göre bu konuda ihtilaf bulunmadığını, ancak söz konusu sözleşme belirli süreli bir sözleşme olduğunu Sözleşme 2010 yılı 5. Ayındaki sözleşme ile 10 yıl olarak belirlendiğini, mahkeme kabulünün aksine Ticaret sicil kayıtlarında terke ilişkin bir kayıt bulunmadığının açık olduğunu, Davalı taraf müvekkil şirketin işçi çıkarmasıyla ilgili olarak SGK kayıtlarına dayandığını, Tanık …’in alınan beyanı ve dosyaya sunulan bilirkişi raporları müvekkilinin ticari faaliyetinin devam ettiğini ortaya koyduğunu, Bu bilgiler birlikte değerlendirildiğinde müvekkil şirketin gayri faal olduğunun iddia edilmesi ve mahkemenin tüm gerekçesini bu sebebe dayandırarak hüküm vermesinin çelişkili olduğunu, Ticaret sicilinden müvekkil şirket terkin edilmediğine göre henüz varlığının devam ettiğini, müvekkil şirketin bu dönemde ”Tek satıcılık” sözleşmesi süresinin devam ettiğinin de açık olduğunu, çünkü sözleşme süresinin 10 yıl olduğunu, böyle bir durumda müvekkili şirketin zaten davalı tarafın sözleşme yükümlülüklerini ihlal edip çeşitli ihalelere girmesi, müvekkilden bağımsız olarak farklı işler yapması sebebiyle sıkıntılar yaşadığını, hal böyle iken sözleşme de henüz ayakta iken iş yapamayan müvekkilinin işçi çıkarmasının gayet normal karşılanması gerektiğini eğer mahkemenin kabulü gibi müvekkilin faaliyetinde bir azalma ve gayri faallik söz konusu olmuş ise bunun sebebi davalının sözleşmeyi ihlal etmesi olduğunu, bu durum dosyadaki rapor ve diğer deliller ile sabit olduğunu Ticaret sicil kayıtları ve vergi kayıtları ile sabit ve bilirkişi raporları ,tanık beyanları ile teyitli bir durum mevcut iken mahkemenin aksi kabul ile davanın reddine gerekçe gösterdiği hususların yerinde olmadığını , Yargılama aşamasında bilirkişi raporlarının hesaplamaya ilişkin kısımlarına ve yine makul süre yönünden esas alınan veriler yönünden yaptıkları itirazların değerlendirilmediğini , oysa davanın reddine dair gerekçelerin dosya kapsamı ile uyuşmaması ve yerinde olmaması dikkate alındığında -Davalı şirketin müvekkil ile yaptığı sözleşmeye kadar ülke içinde hiç satıcısının ve satışının olmadığını , Müvekkili şirketin ülke içindeki ilk ve tek satıcı olduğu , ve sözleşmenin biteceği tarihin belirli olması ,- Davalı şirketin metal mobilya sektöründe lider konumda olduğunu, Davalı şirketin yıllardır İSO ikinci 500 listesinde ve Kayseri de ilk 15 içinde yer aldığını. yıllık ortalama 45 ile 60 milyon dolar ihracat yaptığını, müvekkiline mal teslim etmeyi durdurana kadar müvekkilinin yaptığı satışlar ve elde ettiği ciroların miktarının , dikkate alınarak Ankara daki üniversitelerde görev alan ve alanında uzman öğretim görevlilerinden veya davalı ile aynı alanda ve aynı ebatta faaliyet gösteren bir firmanın CEO sundan yeniden görüş alınmasını ve akabinde dosyanın yeniden ek raporu ve kök raporu sunan (sektör uzmanı hariç) bilirkişilere tevdii ile yeniden rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi geretiğini arz ve izah edilen ve mahkemenizce re’sen nazara alınacak sebeplerle ; Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/150 Esas ve 2021/815 Karar sayılı kararının kaldırılmasına davamızın kabulüne, aksi halde yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasını karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle ;Davacının davaya dayanak sözleşmesi fiili olarak sonlandırıldığını, davacı sözleşmenin fiilen sonlandırıldığı 2014 yılı sonundan sonra hiçbir siparişte bulunmadığını, tek satıcının hiçbir siparişte bulunmayıp, daha sonra da bu döneme ilişkin tazminat talebinde bulunmasının hukuken korunmayacağını, tek satıcı, asgari satış garantisi yanında, satışları artırmakla borçlu olduğunu ,b u borçlarının hiç birisini yerine getirmeyen davacının talepleriin yersiz olduğunu, davacı, 2014 sonundan sonra, elemanlarını, işten çıkardığnı ve yerine de eleman almadığını , tek satıcının borçları açısından değerlendirildiğinde, elemanları olmayan, Showroomu olmayan, esas itibari ile faaliyette bulunacağı yeri olmayan bir, tek satıcının bu borçlarını yerine getirmesinin de mümkün olmadığını , davanın başından beri taraflar arasındaki hukuki ilişkinin fiilen ve anlaşarak 2014 yılı sonunda bitirildiğini iddia ettiklerini, davacının , siparişte bulunduğunu iddia etmişse de bu iddiasını doğrulayan hiçbir delil sunmadığını 2015 yılı başında ise elemanlarını işten çıkarıldığını, iki olayın kendilerinin sözleşmenin taraflarca fiili olarak sonlandırıldığı iddialarını açıkça ortaya koyduğunu . Bu yönüyle mahkeme kararının yerinde olduğunu, davanın 22/02/2018 tarihli olduğunu, Davacı fiilen sözleşmenin bitiş tarihi ile dava tarihi arasında, hiçbir eylem ya da işlem yapmadığını, herhangi bir eylem ve işlem yapılmış olması halinde bunlara verilecek cevapların fiili sonlanmayı açıkça ortaya çıkaracağını ve sonlanma sebeplerinin de daha açık olarak ortaya çıkacağını cevaba cevap dilekçelerinde belirttikleri 27.04.2018 tarihli) davacı, edimlerinih yerine getirmediğini taraflar arasındaki anlaşma hükümlerine uymadığını, Yine 07.02.2019 tarihli dilekçelerinde belirttikleri Davacının kendine ait bir işyeri bulunmadığını, herhangi bir depo veya showroomu yoktur.(asgari alım borcu açısından) davacının herhangi bir reklam faaliyeti olmadığını, davacının ödemelerini aksattığını .(Bu hususun hem tanık anlatımlarında ve dosyaya sundukları belgelerden belli olduğunu davacının herhangi bir faaliyet göstermediğini ve herhangi bir siparişi olmadığını, daha sonra dava açıldığını tek satıcı düzenli üretilen ürünleri satacağından özel siparişler üreticinin kabulüne bağlı olduğunu , davacının kendi faaliyeti ile Pazar temin etmediğini müvekkil şirketin tanınırlılığını kullanarak üretilmeyen ürünlerin de siparişini aldığını, Kınaş-Koru işinin buna açık örnek olduğunu,. davacının 2012 yılı sonu borcu 603.000 TL’dir.Bu borcu 11/01/2013 tarihli satış işlemi ile alınan gayrimenkul ile kapatıldığını, ödemede kullanılan çek … Şubesinin … nolu ve … şube kodlu çeki olduğunu, gerektiğinde bankadan sorulabileceğini, davacı son siparişinin 2014 yılında olduğunu başkaca siparişinin bulunmadığını, Bu husus tüm kayıtlarda belli olduğunu, davacının TTK 13/3 maddesi kapsamında herhangi bir işleminin bulunmadığını izah edilen ve mahkemece resen göz önünde bulundurulacak nedenlerle,davalının istinaf başvurusunun esastan reddine,yargılama harç ve masrafları ile vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:HMK’nın 355. maddesine göre “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Dava, tek satıcılık sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uğranılan kar mahrumiyeti zararının (denkleştirici tazminatın ) tahsili talebine ilişkindir.Dosya kapsamında toplanan deliller, somut olayın özelliklerine uygun bilirkişi raporu, ilk derece mahkemesinin olay nitelendirilmesi ve gerekçesi nazara alındığında, tek satıcılık sözleşmesi kapsamında davacının haksız feshi nedeni ile kar mahrumiyetine uğradığını yeterli ve kesin delillerle ispat edememesi nedeni ile davanın reddine ilişkin kararda yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen istinaf edilen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden bir aykırılık bulunmadığı, bu nedenlerle davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacının istinaf başvurusunun HMK nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 04/10/2021 tarih ve 2018/150 E – 2021/815 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90TL istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davacı tarafından peşin yatırılmış 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 99,20 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/02/2023