Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/2119 E. 2023/1912 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/2119
KARAR NO: 2023/1912
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/06/2023
ESAS NO: 2022/540
KARAR NO: 2023/462
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ:08/11/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ:08/11/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/06/2023 tarih ve 2022/540 Esas 2023/462 Karar sayılı ilamına karşı ,davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize gelmekle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinin kasko sigortalısı olan … plakalı aracın … tarihinde … isimli iş yerinde çıkan yangın neticesinde hasara uğradığını, hasar sonrasında müvekkili şirket tarafından hasar dosyası açıldığını ve sigortalı zararının giderilmesi için gerekli işlemlerin başlatılarak 39.900,00-TL ödeme yapıldığını, halefiyet ilkesi gereğince yapılan ödemenin rücu edilmesi için yangının meydana geldiği iş yerinde elektrik dağıtım, bakım ve onarım hizmetlerini veren … ve sigortacısı … aleyhine Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalıların haksız ve mesnetsiz itirazları nedeniyle takibin durdurulduğunu, durma kararının kendilerine tebliğ edilmediğini, dosya üzerinde haricen yaptıkları inceleme neticesinde gördüklerini, dosya kapsamında mevcut olan teknik rapora bakıldığında da yangının çıkış nedeninin elektrik panosundaki herhangi bir kontak veya temassızlık sonucu oluşan ark olabileceği, kundaklamanın veya tutuşturucu maddeden kaynaklanmadığı kanaatinin belirtilmiş olduğunu tarafların icra dairesine yapmış oldukları itirazlar incelendiğinde usulen yapılmış ve hiçbir hukuki dayanağı olmayan itirazlar olduğunun görüleceğini ileri sürerek; davanın kabulü ile, davalı borçluların Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına yapmış oldukları itirazların iptali ile takibin devamına, davalıların kötü niyetli itirazları nedeniyle alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALI … VEKİLİ’NİN İLK DERECE MAHKEMESİNE SUNMUŞ OLDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE:
Davaya konu yangının itfaiye raporuna göre yangının çıkış nedeninin tespit edilemediğinin belirtildiğini, davayı kabul anlamına gelmemek üzere yangının elektrik panosundan çıktığı düşünülse dahi yangına sebep olarak gösterilen elektrik panosunun sigortalı tarafından yapılmadığını, dava konusu olayın poliçe teminatı kapsamında olmadığını, müvekkili şirkette sigorta ettiren … olup poliçede sigorta ettirenin yapı maliki olmasından kaynaklı olarak kiracının uğradığı hasarı karşılamasına ilişkin bir teminat klozu bulunmadığını, davaya konu işyerinin uzun süre önceden kiralandığını, kiracının burayı kullanmaya başlaması ile yangın çıkış tarihi arasında 4 yıldan fazla bir süre bulunduğunu, sorumluluğun kiracıda olduğunu, sigortalısına isnat edilebilecek bir kusur bulunmadığını, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, meydana gelen olayda illiyet bağının kesildiğini, sigortalılarının kusur ve sorumluluğu bulunmadığını, dava konusu olayın kiracının kontrol bakım eksikliği nedeniyle meydana geldiğini, sigortalı ve müvekkili şirketin kusur ve sorumluluğu bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte tazminat miktarının bilirkişiler tarafından poliçe genel ve özel şartlarına uygun olarak tespit edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin usulüne olarak temerrüte düşürülmediğini, davacının faiz talebinin hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI … VEKİLİ TARAFINDAN İLK DERECE MAHKEMESİNE SUNMUŞ OLDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE:
Davacı sigorta şirketinin sigortalısı ile müvekkili arasında kira sözleşmesi olduğunu, kira sözleşmesinden kaynaklanan davalarda görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunu, yangının çıkış sebebinin belirlenememiş olduğu, oluşan zarardan müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, yangına müvekkilinin sebebiyet vermediğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkilinin yangından sorumlu tutulması halinde dahi zararı tazminle yükümlü olanın diğer davalı olduğunu, müvekkili yönünden davanın reddi gerektiğini savunarak davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda “…Dosya kapsamından; davacı sigorta şirketi ile dava dışı … arasında bu şirkete ait … plakalı araç için … ve … tarihleri arası için geçerli olmak üzere kasko sigorta poliçesi düzenlendiği, bu aracın … tarihinde … İli, … İlçesi, … Mahallesi’nde … firmasının faaliyet gösterdiği ait iş yerinde çıkan yangın sonucu hasarlandığı, celp edilen tapu kayıtlarından hasar tarihi itibarı ile ve halen bu işyerinin davalı … adına tapuda kayıtlı olduğu, yine yangının gerçekleştiği sanayi sitesinde elektrik dağıtım sistemi ve ekipmanlarının işletme ve bakımınını üstlendiği, dava dışı … ‘nin adı geçen kooperatifin ortağı sıfatı ile bu işyerini kullandığı, bu işyerinin davalı … davalı … . arasında düzenlenen 04/04/2018 ve 04/04/2019 tarihleri arası için geçerli olmak üzere düzenlenen işyerim sigorta poliçesi sigortalandığı, bilirkişi kurulu raporuna göre sigortalı … plaka sayılı aracın hasarı nedeniyle gerçek zararın 39.900,00-TL olduğu anlaşılmıştır. Makine Mühendisi … , Elektrik Elektronik Mühendisi … ve Nitelikli Hesap Bilirkişisi … ‘dan oluşturulan bilirkişi kurulu kurulunun 04/01/2023 tarihli raporu, dosya kapsamındaki delillerle uyumlu, hüküm vermeye ve denetime elverişli olması nedeniyle mahkememizce benimşenmiştir. Yargıtay İBK’nun 22/03/1944 tarih ve 37 E., 9 K. sayılı kararında, “…Sigortacının, sigortacılık mutlak bir ticari muameledir diye kanuni halefiyetine istinaden açacağı rücu davası için dava ikamesi icap eder, denecek olursa, menşei, mahiyeti ve illeti aynı olan ve haksız fiil faili için tecezzisi mümkün bulunmayan bir borç için, iki ayrı kaza merciinde birden dava açılmış olabileceği kabul edilmiş olur. Bu ise kanuna ve hukuka uygun düşmez. Bu itibarla, sigortacının, sigorta poliçesinden münbais olmayıp, kanundan aldığı selahiyete istinaden ve haksız fiil sebebiyle alacaklı yerine kaim olarak hareket ettiği davada hukuk mahkemesine başvurulması gerekir.” denmiştir. Buna göre, TTK’nun 1472. maddesine dayalı rücuen tazminat davaları, sigorta şirketince halefiyet hakkına dayalı olarak açılmıştır. Somut olayda, dava dışı sigortalı… ile davalı … arasında kira sözleşmesi bulunmadığı, adı geçen şirketin davalı kooperatifin ortağı olduğu anlaşılmış olup, davacı tarafça, sigortalıya ödenen hasar bedelinin rücuen tahsili istemiyle, sigortalının haklarına halef sıfatıyla iş bu dava açılmıştır. Eldeki davaya bakmaya istinaf karar ilamında da değinildiği üzere mahkememiz görevlidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 69. maddesinde düzenlenen bina ve yapı eseri malikinin sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türü olan özen (olağan sebep) sorumluluğudur. 6098 sayılı TBK’nun 69/1. maddesinde “Bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur.” denilmektedir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu, yapı eserinin yapımındaki bozukluğa veya bakımındaki eksikliğe dayanmaktadır. Sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk-bakım eksikliği ayrımının bir önemi bulunmamaktadır. Zira, malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görülmektedir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumlu tutulabilmesi için; yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden zararın doğması, yapım bozukluğu veya bakım eksikliği ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğu bakımından bulunması zorunlu unsur olan illiyet bağı yönünden ise, bu bağın kesilmesine yol açacak sebeplerin somut olayda gerçekleşmemiş olması gereklidir. İlliyet bağını kesen sebepler ise; mücbir sebep, zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurudur. Zarar, aradaki illiyet bağını kesecek derecede bir mücbir sebepten, zarar görenin ya da üçüncü bir kişinin kusurundan doğmuş ise yapı malikinin sorumluluğu sözkonusu olmaz (HGK’nun 29/11/2017 tarih, 2017/3-439 Esas ve 2017/1463 Kararı). Eldeki davada, davalı … hasara neden olan yangının çıktığı işyerinde bina maliki olmasının yanında ayrıca burada elektrik bakım ve onarım hizmeti de vermektedir. Sözü edilen faaliyet, varlığı ve niteliği itibarıyla bir tehlike ve dolayısıyla zarar ihtimali taşıdığından, davalı kooperatifin bu yönüyle de sorumluluğu bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur. Zira denetleme ve gözetimde özen gereği kusur, unsur olarak aranmaz. Buna göre dava dosyasında dava dışı sigortalı… ‘nin faaliyet gösterdiği işyerinde çıkan yangın sonucu kasko sigortası ile sigortalanan aracın hasarından davalı … bina sahibi sıfatıyla ve yangının gerçekleştiği sanayi sitesinde elektrik dağıtım sistemi ve ekipmanlarının işletme ve bakımınını üstlendiğinden dolayı elektrik bakım ve onarım hizmeti veren sıfatı ile kusursuz olarak sorumludur. Davalı … . ise işyeri sigorta poliçesi nedeniyle bu zarardan müteselsilen sorumludur.6102 sayılı TTK’nun 1472. maddesinde halefiyet düzenlenmiştir. Maddede, sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği ifade edilmiştir. Sigortalının tazminat alacağının hukuki temelinin haksız eylemden, kanundan veya sözleşmeden kaynaklanmış olması arasında hiçbir fark yoktur. TTK’nun 1472. maddesinden kaynaklanan halefiyet hakkı sigortacıya, zarar sorumlusundan, sigortalısına ödediği sigorta bedeli kadar talep hakkı ve bunun doğal sonucu olarak da zarar sorumlusuna karşı dava hakkını sağlamaktadır. Bu dava türüne doktrin ve uygulamada sigortacının rücu davası adı verilmektedir. Halefiyete dayalı olan rücu davasında, esas itibariyle sigortalının kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. Her tazminat davasında olduğu gibi, sigortacının açtığı rücu davasında da davalının kusurunu ve zararı ispat etmek davacı sigortacıya düşer. Halefiyete dayalı sigorta rücu davasında sigortacı halefiyet hukuki ilişkisi sebebiyle ancak selefinin sahip olduğu haklara sahip olur. Sigortacı halefiyete dayanarak rücu davasını zarar sorumlusu aleyhine yönelttiğine göre, sigortalının zarar sorumlusuna karşı açacağı tazminat davasında sigortalı neyi ispat etmesi gerekiyorsa, sigortacıda bu davada onu ispat etmekle yükümlüdür. Yargılama sonunda toplanan tüm delillere göre davacı sigorta şirketi nezdinde kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın hasarı nedeniyle gerçek zararın 39.900,00-TL olduğu, davacı tarafından kasko sigorta poliçesi kapsamında sigortalısı olan dava dışı … ‘ne ödediği tazminattan dava dışı sigortalı … ‘nin faaliyet gösterdiği işyerinin davalı … bina sahibi sıfatıyla ve yangının gerçekleştiği sanayi sitesinde elektrik dağıtım sistemi ve ekipmanlarının işletme ve bakımınını üstlendiğinden elektrik bakım ve onarım hizmeti veren sıfatı ile kusursuz olarak sorumlu ve davalı … işyeri sigorta poliçesi nedeniyle bu zarardan müteselsilen sorumlu olduğu, yangın nedeniyle oluşan bu zararın, aradaki illiyet bağını kesecek derecede bir mücbir sebepten, zarar görenin ya da üçüncü bir kişinin kusurundan doğduğunun davalılarca ispat edilemediği, davacının ödediği tazminatı halefiyete dayalı olarak davalılara rücu etmekte haklı olduğu, bilirkişilerce belirlenen zarar miktarının davalı … işyeri sigorta poliçesi teminat limiti içinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Tüm deliller karşısında davacının icra takibindeki talepleriyle bağlılık ilkesi gözetilerek davanın kabulü ile Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına davalıların vaki itirazlarının iptali ile … .’nin iş yeri sigorta poliçesi teminat limiti ile sınırlı sorumlu olması koşulu ile 39.900,00-TL asıl alacak ve 1.908,64-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 41.808,64-TL üzerinden icra takibinin devamına, takip tarihinden tahsil tarihine kadar 39.900,00-TL asıl alacağa yıllık %9 ve değişen oranlarda yasal faiz işletilmesine karar vermek gerekmiştir. İİK’nun 67/1. maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir. Dolayısı ile eldeki dava dosyasında itiraza konu alacak yapılan yargılama ile tespit edildiğinden alacak miktarının likit, yani belirlenebilir ve hesaplanabilir mahiyette olmadığı kanaati ile koşulları bulunmadığından davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.1-Davanın KABULÜ ile Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına davalıların vaki İTİRAZLARININ İPTALİ ile … ‘nin iş yeri sigorta poliçesi teminat limiti ile sınırlı sorumlu olması koşulu ile 39.900,00-TL asıl alacak ve 1.908,64-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 41.808,64-TL üzerinden ödeme emrinde yazılı koşullarla icra takibinin DEVAMINA, 2-Takip tarihinden tahsil tarihine kadar 39.900,00-TL asıl alacağa yıllık %9 ve değişen oranlarda yasal faiz işletilmesine, 3-Koşulları bulunmadığından davacının icra inkar tazminatı isteminin REDDİNE…” dair karar verilmiştir.
İş bu kararı davalılar vekilleri süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
… vekilinin istinaf dilekçesinden özetle; mahkemenin gerekçeli kararında taşınmaz mülkiyetinin müvekkili üzerinde olması ve aynı zamanda elektrik dağıtım işinin de müvekkili tarafından yapıldığı gerekçeleri ile çıkan yangın sebebiyle doğan zarardan sorumlu olduğunun kanaatine varılsa da mahkemenin kanaatinin yerinde olmadığını, müvekkilinin bir yapı kooperatifi olduğunu, adına yangının meydana geldiği iş yeri dahil olmak üzere çok sayıda iş yeri inşa ettiğini, dosyada görev yapan bilirkişi heyetinin yangının çıkış sebebi ile alakalı hukuka aykırı tespitte bulunduğunu, kabul manasına gelmemekle birlikte müvekkilinin maliki olduğu kabul edilecek ise dahi davacının sigortalısının taşınmazda kiracı olduğunu, bu halde kusursuz sorumluluktan bahsedilemeyeceğini, yangının elektrik dağıtım hattından meydana gelmesinin mümkün olmadığını, iş yerinin iç elektrik tesisatından kaynaklanan yangının söz konusu ise burada elektrik abonesinin sorumluluğunun bulunmadığını, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının bozulmasını, davacının davasının reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekilinin istinaf dilekçesinden özetle; yerel mahkemenin müvekkili şirket aleyhine hüküm kurduğunu, mahkeme nezdinde tanzim edilen bilirkişi raporlarının eksik ve hatalı inceleme neticesinde tanzim edildiğini, müvekkili şirket aleyhine tanzim edilen bilirkişi raporu ve hatalı değerlendirmelerle hüküm kurulduğunu, müvekkili şirketin dava konusu hasara ilişkin herhangi bir sorumluluğu bulunmamakla birlikte yapılacak istinaf incelemesi neticesinde haksız ve hukuka aykırı kararının kaldırılarak, davanın müvekkili şirket açısından reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirkete sigorta ettiren… olduğunu, poliçede sigorta ettirenin yapı maliki olmasından kaynaklı olarak kiracının uğradığı hasarı karşılamasına ilişkin bir teminat klozu bulunmadığını, dava konusu olayın poliçe teminatı kapsamında bulunmadığını, davacının sigortacısı olduğu şirket ile malik sigortalı arasında kira sözleşmesi bulunmadığını, davacının sigortacısı olduğu şirketin kiracı konumda olduğunu, poliçe genel ve özel şartları gereği 3. Şahıs kapsamında olmadığını, aralarında kiracı- kiralayan olmak üzere akdi ilişki olduğunu, dava konusu olayın poliçe teminatı kapsamında olmadığını, iş yerinin uzun süre önceden kiralandığını, kiracının burayı kullanmaya başlaması ile yangının çıkış tarihi arasında 4 yıldan fazla bir süre bulunduğunu, yangının çıkış nedeni olarak beyan edilen elektrik panosunun garanti süresinin bittiğini, elektrik panosu ile ilgili takip , kontrol ve sorumluluğun kiracı olan kiracıda olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, kiracı TBK hükümleri uyarınca sorumluluklarını yerine getirmediğini, meydana gelen hasarın davacının sigortacısı olduğu şirketin kusurundan kaynaklanmakta olduğunu, müvekkili şirketin davacı şirketin talebine karşı sorumluluğu bulunmadığını, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararına karşı tehir-i icra talepli olarak istinaf kanun yoluna başvurduklarını, açıklanan nedenlerle haksız ve hukuka aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, müvekkili şirket açısından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava, davacıya kasko sigortalı aracın yanarak hasarlanması sonucu meydana gelen zararın davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, mevcut delil durumuna ve özellikle Dairemizin 06.06.2022 tarihli kaldırma kararı doğrultusunda aldırılan oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenip ilk derece mahkemesince benimsenerek hükme esas alınan … tarihli uzman bilirkişi heyeti raporundaki tespit ve değerlendirmelere, söz konusu raporun ayrıntılı, bilimsel, taraf ve kanun yolu denetimine elverişli, somut olayın özelliklerine uygun nitelikte olmasına, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına göre mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, davalı … . vekili ile davalı … vekilinin yerinde görülmeyen istinaf itirazlarının tümünün reddi gerektiği değerlendirilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davalı tarafların istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinafa konu edilen işbu nihai kararın HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek davalı taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin istinafa konu edilen 05/06/2023 tarih ve 2022/540E. – 2023/462 K. sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı … ile … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalı … .’den alınması gerekli olan 2.855,94 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı … tarafından peşin yatırılmış 713,99TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 2.141,95 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalı … den alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf eden davalı … ‘nden alınması gerekli olan 2.855,94 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı … tarafından peşin yatırılmış 713,99TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 2.141,95 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalı … nden alınarak Hazineye Gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusunda bulunan davalılarcı yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının kendi üzerilerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; HMK’nın 359/4 maddesi gereğince de karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi.08/11/2023