Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/2083 E. 2023/2157 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/2083
KARAR NO: 2023/2157
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2023
ESAS NO: 2022/311
KARAR NO: 2023/675
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/11/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 30/11/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/07/2023 tarih ve 2022/311 Esas – 2023/675 sayılı kararı davacı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 2000 yılında kurulmuş bir yapı kooperatifi olduğunu, müvekkili …’in ise bu kooperatife üye olarak, aidat borçlarını eksiksiz yerine getirdiğini, kooperatifin yaptığı dairelerden birini almaya hak kazandığını ve dairesinin tapusunu alıp yönetim kurulu tarafından üyelikle ilişiğinin kesildiğini, kendisinin 13 senedir genel kurullara çağrılmadığını, davalı kooperatifin 14/03/2016 tarihinde olağan genel kurul ve 25/03/2021 tarihinde olağanüstü bir genel kurulu yaptığını, davalı kooperatifin her iki genel kurulunda da kesin hesap maliyeti ile alakalı bir takım düzenlemeler yaptığını, ancak yapılan genel kurulların tamamen yoklukla malül olduğunu, bu genel kurulda alınan kararların uygulanmaması gerektiğini, 14/03/2016 tarihli genel kurula, 17 üyeye davet kağıdı gönderildiğini, 25/03/2021 tarihinde olağanüstü bir genel kurul öncesinde ise 29 üyeye genel kurul daveti gönderildiğini, 14/03/2016 tarihli genel kurula sadece 11 kişi katıldığı ve 8 nolu karara kabul oyu verdiği; 25/03/2021 tarihli genel kurula ise 8 kişi katıldığı ve 3 nolu karara kabul oyu verdiklerini, oysa davalı kooperatif yönetiminin üyelere göndermiş olduğu 09/07/2021 tarih ve 11216 yevmiye numaralı kesin hesap maliyeti raporuna göre, kendisine kesin hesap maliyetinden ötürü borç çıkarılan üye sayısının 187 olduğunu, ancak bu 187 kişi anılan genel kurula davet dahi edilmediğini, davalı kooperatifin 14/03/2016 tarihli genel kurulunun 8 nolu maddesi ve 25/03/2021 tarihli genel kurulunun 3 nolu maddesi ile alınmış kararların öncelikle ihtiyati tedbir yoluyla durdurulması, davasının kabulü ile ilgili maddelerin yokluklarının tespiti veya iptal edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili uyap sisteminden sunduğu 06/07/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından açılan davanın süresinde olmadığını, davanın bu sebeple reddinin gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde her ne kadar genel kurula çağrılmadığını ileri sürerek bu sebeple eldeki davayı açmış ise de davanın dinlenebilmesine imkan olmadığını, zira genel kurul kararlarının salt çağrı eksikliği sebebiyle iptalinin mümkün olmadığı, iptali istenilen genel kurul kararlarının kanuna kooperatif ana sözleşmesine ve iyiniyet kurallarına aykırılığının bulunması gerektiğini, toplantıya çağrılmadığını iddia eden davacının genel kurul toplantısında alınan kararların yasaya, anasözleşmeye veya iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu da iddia ve ispat etmesinin zorunlu olduğunu, davaya konu genel kurul kararlarında yasa, anasözleşme veya iyiniyet kurallarına aykırılık söz konusu olmadığından davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde dairesinin tapusunu aldığını ve üyelikle ilişkisinin kesildiğini beyan ettiğini, bir kooperatif ortağının istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar aidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16/son maddesi uyarınca sorumlu olup, üyelerin ödemeleri arasındaki eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerektiğini, kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği inşaat finansmanı ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumlu olduğunu belirterek davacının davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “……Dosya kapsamına göre davacıya tahsis edilen dairenin 2008 yılında davacı adına tapuya tescil edildiği ve davacının kullanımına verildiği, üyeler arasında eşitlik ilkesi ve hakkaniyet gereği konut teslim edilen ortaklarından, bu konuttan yararlanması karşılığında kira bedeli talep edebilecektir.
Yine yukarıda da sözü edildiği üzere kooperatif genel kurulu tarafından kabul edilmiş bir kesin maliyet olsa bile daha sonra yeni bir maliyet belirlenmesi mümkündür (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2011/2634 Esas 2012/724 Karar sayılı içtihadı). Çünkü değişen durumlar ve geçen zaman yeni bir kesin maliyet yapılmasını gerektirebilir.
Uyuşmazlık konusu olan 14/03/2016 ve 25/03/2021 tarihli genel kurullarda davalı kooperatif tasfiye aşamasında olduğundan ve her iki genel kurulda da gayri menkul satımına ilişkin bir karar alınmamış olduğundan, Kooperatifler Kanunu’nun 81. maddesi gereği toplantı nisabı aranmayacaktır. Buna dayalı olarak bir yokluk sebebinden söz edilemez.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede dosya kapsamına göre; Yargılama sonunda toplanan tüm deliller ve yapılan izahatlara göre; davalı kooperatifin uyuşmazlık konusu edilen 14/03/2016 tarihli genel kurul toplantısının 8. ve 25/03/2021 tarihli genel kurul toplantısının 3 numaralı gündem maddelerinin hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davacı tarafından iptali istenemeyeceği gibi bu kararların şekil ve kurucu unsurları bakımından emredici hukuk kurallarına aykırı olmadığından yokluk sebeplerinin de bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İşbu kararı davacı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; “…Her iki genel kurul kararında da, kooperatif ortaklarının tamamını ilgilendiren, kesin hesap maliyetinin çıkartılması ile alakalı bir konu hakkında, diğer ortakların (yaklaşık 180 kişiye) tamamına haber verilmeden 8-10 kişi ile anılan genel kurul kararları alınmıştır. Bu kararların kanuna, ana sözleşmeye uygun olması ve iyi niyetle alınması imkansızdır. Yerel mahkeme, tasfiye halinde olan bir kooperatifte, “kesin hesap çıkarılması ile alakalı bir kararın” tasfiye kurulunca alınabileceğini, kararın içeriğinde “taşınmaz satışı gibi” tasfiye kurulunun asla yapamayacağı bir karar alınmadığını, dolayısıyla içerik yönünden kanuna aykırılık olmadığını kabul etmiştir. Kesin hesabı çıkarılmamış bir kooperatifin “tasfiye aşamasına geçmesi” zaten kanunen mümkün değildir. Olmamalıdır. Ancak uygulamada kooperatifler, genel kurulun iradesini ortadan kaldırmak için tasfiye aşamasına geçmesi mantıken ve hukuken mümkün olmayan bir kooperatifi tasfiye aşamasına geçirmektedirler. Böylelikle, üyelerin çoğunluğunun kabul etmeyeceği bir konuda karar almaya çalışmaktadırlar. Her şeyden evvel tasfiyenin amacı, amacı sona eren bir kooperatifte, kooperatif alacaklarının tahsil edilmesi, artan mal varlıklarının nakde çevrilmesi gibi işlerdir. Oysa ki davalı kooperatifin halen yarım kalan inşaatları vardır. Zaten tüm inşaatların bitirilmeden kesin hesabın neye göre çıkarılacağı da belli değildir. Demek ki, bu kooperatifin tasfiye aşamasına geçmesi mümkün değildir. Normalde, tasfiye aşamasına gelemeyecek bir kooperatifin, tasfiye aşamasında statüsü verilmesi, Kooperatifler Kanunu ve kooperatif ana sözleşmesine karşı açık bir hiledir. Şayet devam eden inşaatları olan bir kooperatif varsa her şeyden evvel o inşaatların tamamlanması lazım ki, kesin hesap çıkarılabilsin; kesin hesap çıkarılabilsin ki, tasfiye aşamasına geçilsin. O zaman tasfiye halinde statüsü olan bir kooperatifte 8 kişi, yaklaşık 200 kişinin iradesini hiçe sayarak, “taşınmaz satışı haricinde her türlü kararı alabilir” sonucu doğmaktadır ki, bu hukuken mümkün olmamalıdır. Bu aşamada, tasfiye halinde yarım kalan inşaatlar nasıl tamamlanacak sorusu gündeme gelebilir. Bu halde de kooperatif tasfiye aşamasından dönmeli, tekrar eski statüsüne kavuşmalı ve alınacak bütün kararlar, yeterli toplantı ve karar sayıları ile alınmalıdır. Öte taraftan, Kooperatifler Kanunu’nun 81. Maddesinde, “Anasözleşme ile özel bir nisap belirlenmemiş ise, tasfiye halinde kooperatiflerin genel kurul toplantılarında nisap aranmaz. Kararlar oy çokluğu ile verilir” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, tasfiye halindeki kooperatiflerin yaptıkları genel kurullarda, “nisap aranmaz” hükmü olsa da bu diğer ortakların genel kurullara çağrılmayacağı ve mevcut yöneticilerin “gizli kapaklı, karar alarak, taşınmaz satışı haricinde” diledikleri konuda karar alabilecekleri anlamına gelmemelidir. Dava konusu genel kurullarda diğer üyelere toplantı haber bile edilmemiştir. Kanunun amaçsal yorumu bu şekilde olmalıdır. Hukuk kuralları hilenin aracı olmamalıdır. Kooperatifler Kanunu’nda hüküm bulunmayan hallerde anonim şirkete ilişkin kurallar uygulanır. Anonim şirketlerde tasfiye aşamasına geçmenin ön koşulu, “sona erme sebepleri”nden birinin gerçekleşmesidir. Sona erme sebebi, örneğin, iflas olabileceği gibi; kooperatiflerde olduğu gibi kooperatifin amacının gerçekleşmesi ya da gerçekleşmeyeceğinin hüküm altına alınması şeklinde olabilir. Bu halde, tasfiye aşaması, ancak bütün inşaatları bitmiş, bir kooperatifte gündeme gelebilen bir aşama olmalıdır. Şayet bu aşamada olmadığı açıkça belli olan bir kooperatif varsa, bu halde tasfiye kurulunun yaptığı işlemler, şeklen kanuna uygun olsa da amaçsal yorum yapılarak, yok hükmünde kabul edilmelidir….” şeklinde izah olunan gerekçelerle; Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/311E. ve 2023/675K. sayılı ilamının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin ise davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yukarıda arz ve izah ettiği nedenler ile sayın Mahkemece resen gözetilecek hususlar neticesinde; davacı tarafın, haksız ve mesnetsiz istinaf başvurusunun reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Dava, davalı kooperatifin 14/03/2016 tarihli genel kurulunun 8. maddesi ve 25.03.2021 tarihli genel kurulun 3 nolu kararının yoklukla malul olduğunun tespiti ve iptali istemlerine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, iptal istemi yönünden hak düşürücü sürenin geçmiş olması, yokluk nedenlerinin ise bulunmaması nazara alındığında HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına göre kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davacının söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 10/07/2023 tarih ve 2022/311 E. – 2023/675 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafından peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliğ işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/11/2023