Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1627 E. 2023/1704 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1627
KARAR NO: 2023/1704
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/05/2023
NUMARASI: 2022/36 E. 2023/452 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 19/10/2023
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 25/05/2023 tarih ve 2022/36 E – 2023/452 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davalı … Bankası A.Ş. vekili aracılığıyla, müvekkili hakkında Kayseri Banka Alacakları İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi yaptığını, icra takibinin dayanağı olan bonunun … tarihli … nolu Genel kredi sözleşmesinin eki olduğunu, bono ve sözleşmesinin aynı tarihte düzenlendiğini, davalının aynı zamanda Kayseri Banka Alacakları icra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile Genel kredi sözleşmesine dayanılarak ayrı bir icra takibi yapıldığını, Müvekkilinin kullanmış olduğu krediyi her ay düzenli olarak ödemekte iken son olarak 22.06.2018 tarihinde 204.890,00 TL ödeme yaparak bakiye borcun tamamını kapattıklarını, bankanın müvekkili hakkında iki ayrı icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin borcu bulunmadığını ve bankanın haksız icra takibi başlattığı beyan edilerek davanın kabulüne, Kayseri Banka Alacakları İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla yapılan takipte müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve takibin durdurulmasına, davalı aleyhine %25 İcra-inkar tazminatına hükmedilmesine;, Yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep etmişlerdir.Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğunu, söz konusu senedin mahiyeti gereği soyut olup aksini iddia eden taraf bunu ancak yazılı bir belge ile ispatlayabileceğini, davacı tarafından böyle bir yazılı belge sunulmadığını, Bu nedenle davacının sunmuş olduğu ödemeye ilişkin dekontun senetteki hakkı bağlamayacağını, Davacı tarafın ilgili bononun, genel kredi sözleşmesinin eki olarak verildiğini yani bononun teminat senedi olduğunu iddia ettiğini, Ancak bu iddiaların kabulü için senet metninin üzerine açıkça “teminattır” ifadesi yer almalı ve aynı zamanda neyin teminatı olarak verildiğine ilişkin yazılı bir belge mevcut olması gerektiği, Ancak takibe konu senette teminattır ifadesi yer almadığı gibi ayrıca neyin teminatına ilişkin olduğuna yönelik yazılı bir belge de bulunmadığını, beyan ederek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkeme kararında; “…Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, mahkememizce toplanmış usulüne uygun deliller olarak değerlendirilmiş buna göre, davalı bankanın dava dışı asıl borçluya ve davacı müteselsil kefile usulüne uygun iddianame göndererek kredinin kat edildiği, borcun ödenmesi için verilen 1 günlük mehil müddetinin sonunda asıl borçlu ve davacı müteselsil kefilin temerrüte düştüğü, davacının kefaletinin … tarihli 300.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesine ilişkin olduğu, bu sözleşmenin genel kredi sözleşmesi olması nedeniyle bu sözleşme kapsamında kullandırılan yahut kullandırılacak kredi dilimleri bakımından davacının kefaletinin devam ettiği, 13/09/2019 tarihli kullandırılan spot kredi nedeniyle asıl borçluya 217.958,00 TL kredi diliminin kullandırıldığı, aylık ve yıllık faiz oranlarının belirlendiği, kullandırılan bu kredi çerçevesinde hesap kat tarihi itibariyle 276.808,29 TL borcun bulunduğu, uygulanan temerrüt faizi oranının sözleşmeye uygun olduğu, icra takip tarihi itibariyle ve ayrıca dava tarihi itibariyle ödenmemiş bakiye borç tutarının bulunduğu, davacının ayrıca genel kredi sözleşmesinin düzenlendiği … tarihi itibariyle kefalet ve kredi limiti olan 300.000,00 TL üzerinden aynı miktarda bono düzenleyerek davalı bankaya verdiği, bonoda lehtar konumunda olan davalı bankanın davacının kefalet limiti çerçevesinde 300.000,00 TL borç tutarı yönünden başlatmış olduğu icra takibinin yerinde olduğu, düzenlenen kambiyo senedinin kambiyo hukukuna ve genel ilkelere uygun olduğu, davacının ödeme savunmasının yerinde olmadığı, davacının yapmış olduğu ödemelerin genel kredi sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibariyle asıl borçluya kullandırılan kredi dilimi üzerinden yapılan bir borç ödemesi olduğu, bu borcun davacı tarafça ödenmesi ile birlikte kefaletinin ve davalıya vermiş olduğu bononun geçerliliğinin sona ermediği asıl borçlu tarafından genel kredi sözleşmesi çerçevesinde kullandığı yeni krediler çerçevesinde davacı kefilin kefalet limiti çerçevesinde sorumluluğu devam ettiği gibi düzenlediği bono nedeniyle sorumluluğunun da devam ettiği, bankacılık işlemleri ile ilgili olarak davalı bankanın asıl borçlu ve kefillerden bono veya buna benzer muteber bir senet düzenleyip kendisine verilmesi isteminin yerinde olduğu, davacının bu sebeple davalı bankaya borçlu olduğu gözetilerek davacının borcun sona erdiğine ilişkin iddialarına itibar edilmeyerek davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir. Davacının davasının reddine,…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili tarafından sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mevcut davanın hukuki niteliği itibariyle; davalı banka tarafından … tarihli … nolu Genel Kredi Sözleşmesinin ekinde imzalanan aynı tarihli bonodan dolayı başlatılan icra takibi nedeniyle müvekkil … ‘nun borçlu olmadığına dair menfi tespit davası olduğunu, dava dilekçesinde açıklandığı ve bilirkişi raporunun “Genel Kredi Sözleşmesi ve Bono/senedin birlikte incelenmesi” başlığı altında irdelendiği üzere dava konusu … keşide tarihli 300.000,00 TL’lik bono metninin bir teminat senedi olduğunu, sözleşmenin eki ve onun ayrılmaz bir parçası olarak düzenlediği tüm dosya kapsamıyla sabit olmasına rağmen yerel mahkeme yanlış ve yanılgılı bir değerlendirme yaparak söz konusu bonoyu ayrı bir borç yüzünden düzenlendiği kanaatine vararak mevcut davanın reddetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilin babası … ‘ya kefil sıfatıyla imzalandığını, … nolu Genel Kredi Sözleşmesine konu edilen borcun tamamı 22.06.2018 tarihinde bir çırpıda 204.890,00 TL olarak ödediğini, bu ödemeye ilişkin banka dekontunun dosyada mevcut olduğunu, böylece Genel Kredi Sözleşmesiyle ve onun ekinde düzenlenen bono ile çekilen kredi davacı … tarafında 22.06.2018 tarihinde ödenerek kapatıldığını, daha sonra dava dışı … 13.09.2019 tarihinde 217.958,00 TL bir kredi daha kullandığını, davacı … kullanılan bu krediye kefil olmadığını, müteselsil borçlu da olmadığını, ancak yerel mahkeme hukuki bir hata yaparak … tarafından 13.09.2019 tarihinde çekilen krediye de müvekkilin kefilliğinin devam ettiği kanısına vararak davayı reddetmesi yanlış ve yanılgılı olduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 30.01.2013 tarih 2012/15421 Esas – 2013/1789 Karar sayılı içtihatında “Davacı kefilin kefil olarak imzalamadığı sözleşmelerden doğan borçtan sorumlu tutulması doğru değildir. Her ne kadar mahkemece genel kredi sözleşmesinin 41.1 madde hükmüne dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de anılan sözleşme hükmü davacıyı, imzası bulunmayan sözleşmeler nedeniyle sorumluluk altına sokacak biçimde yorumlanamaz.” ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2018 tarih 2018/19-689 Esas – 2018/1624 Karar sayılı İlamında” gerek Yargıtay, gerekse İsviçre Federal Mahkemesi kararlarında; kefaletin ferdileştirilmesinin zorunlu olduğunu, asıl borcun belirli veya en azından kefalet anında belirlenebilir olmasının gerektiğini, her ne sebeple olursa olsun ileride doğacak tüm borçlara kefaletin ise geçersiz olacağı kabul edildiğini, kefaletin mevcut borçlar yanı sıra daha sonra doğacak tüm borçlar için de verilmesi halinde kısmi hükümsüzlük söz konusu olacağını, sadece belirli veya belirlenebilir borçlar açısından kefalet geçerlidir.” ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesinin 26.11.2020 tarih 2020/126 Esas- 2020/347 Karar sayılı kararında ” … Her ne kadar davacı tarafça 2011 tarihli sözleşmenin çerçeve sözleşme olduğu belirtilmiş ise de, 2012 tarihli sözleşmenin bağımsız bir sözleşme olduğu ve limit artırımına dayalı yeniden yapılandırma sözleşmesi olmadığı görülmüştür. Cari hesap şeklinde işleyen genel kredi sözleşmelerinde borcun bir tarihte sıfırlanmış olması kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırmaz ve aynı sözleşmeye dayalı olarak kullandırılan krediden dolayı kefalet sorumluluğu devam eder ise de, davalının kefalet imzasının bulunmadığı sözleşmelere dayanılarak kullandırılan kredilerden dolayı davalının kefalet sorumluluğundan söz edilemez. Davalı borçlunun, söz konusu ikinci kez kullanılan genel kredi sözleşmesinin kefili değildir. Davalının kefil olduğu 2011 tarihli sözleşme nedeniyle verilen kredi borcu kapatılmış olup, dava konusu kredinin 2012 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırılan kredi olduğu, davalının da 2012 tarihli sözleşme nedenli borcunun ve kefaletinin bulunmadığı anlaşılmıştır.” şeklindeki içtihatlarla müteselsil kefil olanın ancak ve ancak kefil olduğunu, ıslak imzasının bulunduğu sözleşmelere sadece kefil olduğunu, imzasının olmadığını, kefil de bulunmadığı sözleşmelerden sorumlu tutulamayacağı vurgulandığını, müvekkil … da sadece 2017 tarihli sözleşmeye kefil olduğunu, kefaletle yükümlendiği bu sözleşmenin bütün borçlarını bir çırpıda ödendiğini, asıl borçlu … nun çekmiş olduğu 2018 tarihli krediye kefil olmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmasına rağmen yerel mahkeme TBK. 583. maddesine aykırı bir değerlendirme yaparak müvekkilin kefilliği devam ettiği kararına varması anılan madde hükmüne ve emsal olarak sunulan Yargıtay İlamlarına aykırı olduğunu, Kayseri Banka Alacakları İcra Müdürlüğünün … esas ve … esas sayılı dosyalarına konu edilen borç aynı olup biri ilamsız takip biri ise kambiyo senetlerine özgü takip olduğunu, açıklandığı üzere ve dosya içerisine celp edilen 22.06.2018 tarihli banka ödeme dekontuna göre bu takip dosyalarına konu edilen kredi borcu müvekkilim tarafından icra takiplerinden önce 204.890,00 TL olarak tamamen ve nakden ödendiğini, bu husus toplanan delillerle ve dosya kapsamıyla sabit olmasına rağmen yerel mahkeme dosya kapsamına uymayacak şekilde davalı banka tarafından başlatılan icra takiplerinin yerinde olduğuna dair kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, açıklanan nedenlerle ve resen nazara alınacak sebeplerle istinaf itirazlarının kabulüyle; yerel mahkemenin usul ve yasaya aykırı kararının esastan bozularak ortadan kaldırılmasını, masraf ve vekalet ücretinin de karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili tarafından sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil banka ilk olarak Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası ile davacı aleyhine takibe geçtiğini, işbu takip bonodan kaynaklandığını, bilahare müvekkil banka davacı aleyhine Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası ile takibe geçtiğini, işbu takibin dayanağı ise taraflar arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesi olduğunu, davacı 09.02.2022 tarihli dilekçesinde; “… alacaklı bankadan müvekkilim kredi kullanmıştır. Kredi Borcundan dolayı da hem Genel Kredi Sözleşmesi hem de onun eki olarak sözleşmeye raptedilerek bono düzenlenmiştir. Alacaklı bankaya olan bu borcunu da 22/06/2018 tarihli dekontla ödemiştir. Bu bağlamda mükerrer ödeme olmaması için işbu Menfi Tespit Davasını açmış bulunuyoruz…” şeklinde beyanlarda bulunduğunu, ancak banka tarafından sonraki tarihli takip olan Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasında yer alan takip talebi ve ödeme emri incelendiği takdirde; “…Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi … Esas Sayılı Dosyası, başkaca başlatılacak takip dosyaları ile tahsilde tekerrür etmemek…kaydı ile…” ibaresinin yer aldığını, dolayısıyla davacının iddia ettiği gibi mükerrer bir ödeme olması durumu söz konusu olmadığını, zira sonraki tarihli takipte açıkça tahsilde tekerrür olmamak kaydı yer aldığını, davacı … tarafından edilen itiraz üzerine Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyası durdurulduğunu, dolayısıyla davacı borçlu aleyhine devam eden yalnızca bir takip (Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi … Esas Sayılı Dosyası) olup davacı borçlunun itirazı üzerine duran takipte bu aşamada tahsilat yapılamayacağından mükerrer tahsil de söz konusu olmayacağını, davacı kefilin, dava dışı borçlu ve müvekkil banka arasındaki kefalet ilişkisi devam ettiğini, Yargıtay 19. HD. 21.04.2016 T. E: 2015/15849, K: 6979 sayılı ilamıyla;Yargıtay 19. HD. 20.03.2012 T. E:2011/13085, K:2012/4579 sayılı ilamının emsal gösterilebileceğini, buna göre karara konu olayda alacaklının tahsilde mükerrer olmamak kaydını düşmek şartı ile farklı takip dosyaları ile aynı alacak için takip yapmasında yasaya aykırı bir durum olmadığı açıkça görüleceğini, davacının 09.02.2022 tarihli dilekçesinde de yukarıdaki karara paralel olarak “…Genel Kredi Sözleşmesine konu edilen borç ile bononun dayanağı olan borç 300.000,00 TL olup aynıdır” şeklindeki ifadelerine nazaran; alacaklının aynı alacak hakkında birden fazla takip yolu ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile takibe geçmesi ve borçlu tarafından borcun ödenmesi durumunda tahsil harcının yalnızca bir dosyadan alınıp diğer dosya yönünden fazlaya ilişkin bir alacak talebinde bulunmadan her iki dosyanın da kapatılmasında bir usulsüzlük bulunmadığını, davaya konu takiplerde usulsüz bir işlem bulunmadığını, davacının iddialarının asılsız olduğunu, ayrıca müvekkil bankanın dava dışı asıl borçluya ve davacı müteselsil kefile usulüne uygun ihtarneme göndererek kredinin kat edildiğini, borcun ödenmesi için verilen 1 günlük mehil müddetinin sonunda asıl borçlu ve davacı müteselsil kefilin temerrüte düştüğünü, davacının kefaletinin 17/05/2017 tarihli 300.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesine ilişkin olduğunu, bu sözleşmenin genel kredi sözleşmesi olması nedeniyle bu sözleşme kapsamında kullandırılan yahut kullandırılacak kredi dilimleri bakımından davacının kefaletinin devam ettiğini, 13/09/2019 tarihli kullandırılan spot kredi nedeniyle asıl borçluya 217.958,00 TL kredi diliminin kullandırıldığını, aylık ve yıllık faiz oranlarının belirlendiğini, kullandırılan bu kredi çerçevesinde hesap kat tarihi itibariyle 276.808,29 TL borcun bulunduğunu, uygulanan temerrüt faizi oranının sözleşmeye uygun olduğu dosya arasındaki bilgi ve belgelerden anlaşılacağını, öte yandan davacı kefile başlatılan takip de miktar olarak kefilin sorumluluğunu aşmadığını, dava dışı borçlunun kullandığı diğer krediler hasebiyle davacı kefilin sorumluluğu devam ettiğinden davalı kefilin ödeme iddiası da yerinde olmadığını, bu nedenle mahkemece verilen red kararında bir isabetsizlik olmamakla birlikte davacı tarafın hukuki dayanaktan yoksun istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini, arz ve izah edilen nedenler ve mahkemece resen nazara alınacak sair nedenlerle; davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava takipten sonra açılan menfi tespit davasıdır.Kayseri Banka Alacakları İcra Müdürlüğünün … esas sayılı İcra Dosyası incelendiğinde: davalı tarafından davacı ve dava dışı … hakkında 19.03.2021 tarihinde Kambiyo senetlerine özgü Haciz yolu ile 300.000,00 TL asıl alacak 1.039,42 TL işlemiş faiz 900,00 TL % 0,3 Komisyon olmak üzere toplam 301.939,42 TL alacak üzerinden takip başlatığı takip dayanağı olarak keşidecisi davacı ve … olan 300.000,00 TL bedelli 17.05.2017 tanzim tarihli ve 11.03.2021 vadeli bir adet bono gösterildiği görülmüştür.Davacı davalı banka ile dava dışı … arasında imzalanan 17.05.2017 tarihli genel kredi sözleşmesini kefil sıfatıyla imzaladığını, bu sözleşme kapsamında bankaya 300.000,00 TL bedelli 17.05.2017 tanzim tarihli ve 11.03.2021 vadeli bir adet bonoyu imzalayıp verdiklerini bu sözleşme kapsamında kullandırılan kredi borcunu 22.06.2018 tarihinde 204.809 TL olarak ödeyerek borcu kapattığını ancak bankanın aynı borçtan dolayı hem 2021/1967 Esas sayılı dosya ile Kambiyo senetlerine özgü Haciz yolu hem 2021/2200 Esas sayılı dosyada ilamsız takip başlattığını beyan ettiği görülmüştür.Takip dayanağı bono incelendiğinde: … ve … tarafından … Bankası lehine 17.05.2017 tanzim tarihli ve 11.03.2021 vade 300.000,00 TL nakden bedelli olarak tanzim edildiği senette teminat kaydı bulunmadığı görülmüştür.Somut olayda davalı bankanın 17.05.2017 tarihli GKS kapsamında dava dışı asıl borçluya kredi kullandırıldığı ve yine davacı ve kardeşi tarafından keşide edilen 17.05.2017 tarihli senedin davalı bankaya verildiği, davalı tarafından davacı bankaya 22.06.2018 tarihinde 204.809 TL’lik ödeme yapıldığı, davalı banka tarafından dava dışı … ‘e 13.09.2019 tarihinde 217,958 TL’lik kredi kullandırıldığı, bu kredi borcunun ödenmesi amacıyla tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu, 2021/2200 Esas sayılı dosyasında ise ilamsız takip başlattığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.Uyuşmazlık davacının 17.05.2017 tarihinde keşide ederek bankaya verdiği 11.03.2021 tarihli kambiyo senedinin dava dışı asıl borçlu tarafından 19.03.2019 tarihinde çekilen 217.958 TL’lik yeni kredinin teminatı yada ödenmesi amacıyla verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.Mahkemece aldırılan 27.01.2023 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde:davalı bankanın dava dışı … ili imzalanan kredi sözleşmesi kapsamında mevcut borçların yapılandırılması amacıyla 13.09.2019 tarihinde 217.958 TL kredi kullandırdığını borcun ödenmemesi üzerine 03.11.2020 tarihinde ihtar gönderdiğini davalı bankanın takip tarihi itibari ile toplam 312.901,78 TL dava tarihi itibariyle toplam 393.922,37 TL alacağının bulunduğunun belirtildiği görülmüştür.Davacı istinaf dilekçesinde 22.06.2018 tarihinde 204.809 TL’lik ödeme sonucu kefil olduğu 17.05.2017 tarihli sözleşmeden kaynaklanan borcun ödendiğini dava dışı … ‘in 13.09.2019 tarihinde başka bir kredi daha çektiğini bu borca kefil olmadığını müteselsil borçlu da olmadığını savunmuştur.Davacının imzasının bulunduğu 17.05.2017 Tarihli kredi sözleşmesinin “Kredinin Kıymetli Evrak Temliki ve Rehin karşılığı kullandırılması başlıklı”3.6.1. Maddesi incelendiğinde: Taraflar Bankanın gerekli gördüğü durumda isteyeceği miktar ve nitelikteki ticari senetleri (çek,bono,poliçe bunlarla sınırlı olmamak üzere tüm kıymetli evrak) banka tarafından kabul edilmesi halinde müşteri tarafından kredinin geri ödenmesinde kullanılmak üzere Bankaya rehin verilmesi ve/veya temlik edilmesi hususunda mutabıktırlar “şeklinde düzenleme bulunduğugörülmektedir.”Teminatların bankanın her türlü alacağı için karşılık teşkil ettiği” başlıklı maddesi incelendiğinde: Taraflar müşteri tarafından verilen veya verilecek olan teminatlar ve temliklerin mevcut ve ileride doğabilecek vadesiz vadesi gelmiş veya gelecek tüm alacakların ve müşterinin bankaya olan tüm yükümlülüklerinin teminat ve karşılığı teşkil ettiğini ve edeceği teminatların belirli bir kredi için verilmiş olduğu hakkında aksine yazılı anlaşma bulunmadığı müddetçe müşterinin bankaya olan borçlarının tümü için teminat teşkil edeceği hususunda anlaşmış olduklarının belirtildiği görülmüştür.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/12-357 Esas 2021/824 Karar sayılı ilamı incelendiğinde:” Bir “teminat bonosu”ndan söz edilebilmesi için, ya bonoyu düzenleyen kişinin temel ilişkiden kaynaklanan ediminin (cezai şart öngörülen durumlar dışında) doğrudan doğruya belirli bir para borcunun ödenmesi olmaması yani paradan başka bir edim olması, ya da alacaklının uğrayacağı muhtemel zararları güvenceye bağlamak amacı ile bonoyu vermiş olması gerekir. Öğretide verilen örneklerde, örneğin bir müteahhidin inşaatı zamanında bitirememesi durumunda ödemek zorunda kalacağı cezai şart karşılığında verdiği bono bir teminat bonosu olduğu gibi, satın alınıp, bedeli ödenmekle birlikte tapuda henüz devri yapılmadığı için satın alan kişinin adına tescil edilemeyen bir taşınmazın bedeline ilişkin olarak düzenlenip alıcıya verilen ve devir gerçekleştikten sonra karşılıksız kalacağı öngörülen bir bono da bu niteliktedir. Aynı şekilde, kiracının, kiralanana vereceği muhtemel zararların teminatı olarak kiralayana verdiği bono da bu anlamda bir teminat bonosudur (Türk, A.: Kambiyo Senedi Borçlusu Tarafından Açılan Bedelsizliğe ve Hükümsüzlüğe Dayalı Menfi Tespit Davalarının Gösterdiği Özellikler, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl 2005, Cilt 7, s. 329, 330). Bir borç ilişkisi gereği taraflardan biri lehine bir para alacağı doğacağı kesin ise ve bu sözleşmede doğacak alacakların tahsili için bir kambiyo senedi verileceği öngörülmüş ise bu kambiyo senedinin teknik anlamda teminat gayesiyle değil, ifa uğruna (ifa amacıyla) verildiğinin kabulü gerekir. Çoğu hâlde, alacaklı, temel ilişkiden doğan alacağının ifası uğruna, kambiyo senedine dayalı alacağın takibi daha kolay olduğu için (İİK m. 167 vd.) ya da senedi iskonto ettirerek vadeden önce alacağına kavuşmak olanağını elde etmek için borçludan bir kambiyo senedi vermesini ister. Bu senet ifa uğruna, temel borcun ifasını teminen düzenlenmiş olduğundan, alacaklı öncelikle bu senede dayanarak icra takibi yapmak isteyecektir. Teminat senedi verilmesi durumunda ise, ya temel ilişkide bir alacağın doğup doğmadığı kesin değildir, ya da senedi düzenleyen kişinin borcu, paradan başka bir edimdir (Türk, s. 328-329)Hukuk Genel Kurulunun 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 E., 2018/563 K. sayılı ile 11.02.2020 tarihli ve 2017/12-743 E., 2020/129 K. sayılı kararlarında da benimsendiği üzere bonoda teminat kaydı var ise de neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kayıt bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.02.2010 tarihli ve 2010/19-67 E., 2010/99 K.; 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 E., 2018/563 K.; 11.02.2020 tarihli ve 2017/12-743 E., 2020/129 K. ile 15.09.2020 tarihli ve 2017/12-269 E., 2020/591 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere bononun teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin ya bononun önündeki veya arkasındaki yazılar veya ayrı bir belge (İİK’nın 169/a maddesinde öngörülen) ile teminat senedi olduğunun kanıtlanması gerekir. ” şeklinde tespitlere yer verildiği görülmüştür.Eldeki davaya konu takip kambiyo senedine mahsus yoluyla başlatılan takip olup davacı takibe konu senette keşideci sıfatına haizdir. Senedin tanzim tarihi 17.05.2017 vade tarihi 11.03.2021 olup senet metninde nakden ibaresi bulunmaktadır. Davacı 22.06.2018 tarihinde bankaya ödeme yapmış olup bankanın bu ödemenin vadesi gelmeyen senet borcuna istinaden yapıldığı yönünde bir kabulü bulunmamaktadır. Bu durumda davacı tarafça yapılan ödemenin 6098 sayılı TBK’nun 102. Maddesi uyarınca vadesi gelmiş genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi borcuna ilişkin olduğunun kabulü gerekecektir.Dava dışı asıl borçlu tarafından 13.09.2019 tarihinde 217.958 TL kredi çekilmiş olunup taraflar arasında imzalanan 17.05.2017 tarihli genel kredi sözleşmesinde banka tarafından alınan teminatların doğmuş doğacak tüm alacaklar için verildiğinin kararlaştırıldığı, yine taraflara arasında imzalı sözleşme uyarınca 17.05.2017 tarihli senedin yalnızca 17.05.2017 tarihinde çekilen kredi için verildiği hususunda yazılı bir anlaşmanın ispat külfeti kendisinde olan davacı tarafça dosyaya sunulmadığı, davacının takip tarihi itibariyle bankaya toplam 312.901,78 TL dava tarihi itibariyle toplam 393.922,37 TL borcunun bulunduğu davalı bankanın her iki takipte tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takip başlattığı anlaşılmakla davanın reddi yönündeki mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Açıklamalar ışığında davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 25/05/2023 tarih ve 2022/36 E – 2023/452 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafça peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/10/2023