Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1587
KARAR NO: 2023/1656
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/06/2023
NUMARASI: 2022/199 E. 2023/565 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 12/10/2023
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 13/06/2023 tarih ve 2022/199 E – 2023/565 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Kayseri 6. Aile Mahkemesi’nin 2021/540 Esas sayılı dosyasından yazılan 03/08/2021 tarihli müzekkere ile …’a karşı açılan katılma alacağı davası sebebi ile hesaplarındaki hak ve alacağa ihtiyati tedbir konulması istendiğini, müvekkili bankanın aynı gün verdiği cevapla ilgili hesaplara ihtiyati tedbir kaydını işleyerek müzekkereye cevap verdiğini, devam eden dava sebebi ile de taraflardan …’ın tedbirlerden bilgisi bulunduğunu, hatta tedbire konu karara itiraz ettiğini, itiraz üzerine istinaf mahkemesinin tedbir kararı içeriğini değiştirdiğini, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 2021/1729 Esas – 2021/1745 Karar sayılı istinaf mahkemesi kararında “Taraflar arasında boşanma davasının açıldığı 27/07/2021 tarihi itibarıyla … ve …Bankası’nda davalı …’a ait banka hesaplarına yatırılan ve yatırılacak olan meblağlar ve değerler yönünden ihtiyati tedbirin kaldırılmasına” karar verildiğini, kararın uygulanması ile ilgili olarak meydana gelen bir hata sebebi ile hesaplardaki tüm tedbirin sehven kaldırıldığını, ve bu anda tedbirden haberdar olan … tarafından bilerek ve isteyerek tedbir kararına aykırı hareket edildiğini, 13/12/2021 tarihinde müvekkili bankadaki bazı hesaplarından toplam 1.629.570,06-TL ve 28.655,07 USD’nin …’ın tek ortağı, sahibi ve yetkilisi olduğu … Ltd. Şti’nin … Hesaplarına aktarıldığını, bunun üzerine haksız olarak aktarılan tutarlara tedbir konulabilmesi için Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/5 D.iş sayılı dosyası ile müvekkili banka tarafından tedbir talep edildiğini, mahkemece tedbir talebinin kabulüne karar verildiği, davalılar tarafından tedbire yapılan itirazın ise reddine karar verildiğini, tüzel kişiliğin varlığı asıl olup borcun yükümlüsü olan bir tüzel kişilik bulunmakta iken şirketin ortaklarına ya da başka bir şirkete karşı bu borçtan dolayı yöneltilemeyeceğini, ancak tüzel kişiliğin kötüye kullandığı bazı istisnai hallerde tüzel kişilik perdesi aralanmak suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğunun cihetine gidilebileceğini, …’ın tedbir kararının varlığını bildiği halde ilgili tutarları tek sahibi ve yetkilisi olduğu şirket hesabına haksız olarak aktarmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, … ile davalı şirket arasındaki organik bağ dikkate alındığında, tedbir kararına aykırı olarak yapılan aktarımdan her iki davalının sorumluluğu bulunduğunu bildirerek 1.629.570,06-TL ve 28.655,07 USD’nin Kayseri 6. Aile Mahkemesi’nin 2021/540 Esas sayılı dosyasından konulan tedbire konu durumun eski hale getirilmesinin teminatı olmak üzere davacı bankaya iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin sözde kötüniyetli eyleminden zarar gören ya da menfaati etkilenen tarafın davacı olmayacağını, davacı dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, bu nedenle dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, davacı bankaya 02/12/2021 tarihinde müvekkiline ait hesaplar üzerindeki tedbirin kaldırılmasına dair Kayseri Aile Mahkemesi’nden yazı tebliğ edildiğini, müvekkilinin ise söz konusu tutarları 13/12/2021 tarihinde borçlu olduğu şirkete aktardığını belirttiğini, tedbirin 02/12/2021 tarihinde kaldırıldığını, müvekkilinin ise söz konusu tutarları 13/12/2021 tarihinde aktardığını, tarihler arasında 11 günlük süre olduğunu, bu süre göz önünde bulundurulduğunda kast unsurunun söz konusu olayda bulunmadığının açık ve net olduğunu, doktrin ve Yargıtay kararları uyarınca bilinmektedir ki şirketlerin ayrı bir tüzel kişiliğe haiz olduğunu, davalı şirketin müvekkilinden ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olup, müvekkilinden bağımsız olarak alacaklı ve borçlu sıfatı taşıdığını, müvekkilinin, davalı şirkete borçlu iken, davalı şirketin de 3. Kişilere karşı yaklaşık 26.000.000,00-TL değerinde borcu bulunduğunu, davacının Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/5 D.iş sayılı dosyası ile tedbir talebinde bulunduğunu, alınan tedbir kararına karşı itirazlarının reddedilmesi üzerine söz konusu kararın müvekkili tarafından istinaf edildiğini, dolayısıyla tedbir kararının henüz kesinleşmediğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…Davacı bankanın, uhdesinde bulunan hesaptaki blokenin kaldırılmasında kusurlu olduğu, yalnız bu kusurlu davranışının davalıların menfaatine bir durum meydana getirdiği, davalının hesapta bulunan tüm parayı sahibi, tek ortağı ve yöneticisi olduğu aynı zamanda en yüksek miktarlı borçlusu olduğu diğer davalı şirketin hesabına aktarması sonrasında davacı bankanın kusurundan faydalanmasının “hakkın kötüye kullanılmaması ve dürüstlük kuralına” aykırı olacağı anlaşılmıştır. TTK’nın 358. Maddesinde; “Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz.” hükmü de dikkate alındığında davalı …’ın diğer davalı şirketin sahibi, tek ortağı ve yöneticisi olması, ihtiyati tedbir kararının varlığını/kapsamını bildiği/bilmesi gerektiği, blokesi kaldırılan hesaptaki tüm miktarın diğer davalı şirketin hesabına aktarılması ile dürüstlük kuralına aykırı davranarak üçüncü kişi konumunda olan davacı bankanın zararına sebebiyet verdiği anlaşılmış olup, davalı …’ın davalı şirketin tek ortağı olduğu da göz önünde bulundurulduğunda her iki davalının da bu zarardan birlikte sorumluluğunun bulunduğu dikkate alınarak davanın kabulü ile 1.629.570,06-TL ile 28.655,07 USD’nin Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 2021/1729 Esas – 2021/1745 Karar sayılı kararı ile değiştirilen Kayseri 6. Aile Mahkemesi’nin 2021/540 Esas sayılı dosyasında davacı bankaya yazılan tedbire konu durumun eski hale getirilmesi için davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı bankaya iadesine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davanın kabulü ile, 1.629.570,06-TL ile 28.655,07 USD’nin Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 2021/1729 Esas – 2021/1745 Karar sayılı kararı ile değiştirilen Kayseri 6. Aile Mahkemesi’nin 2021/540 Esas sayılı dosyasında davacı bankaya yazılan tedbire konu durumun eski hale getirilmesi için davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı bankaya iadesine,…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalılar vekili tarafından sunulan istinaf başvuru dilekçesinden özetle; Davaya konu olayda müvekkilin kötü niyetinden bahsedilemeyeceğine ilişkin olarak; müvekkil …, davacı bankada bulunan hesaplarından tedbirin kalktığını öğrendikten yaklaşık 11 gün sonra davacı bankaya müracaat ederek, söz konusu hesaplardaki bakiyeyi çektiğini, müvekkilin yetkilisi olduğu … Ltd. Şti. Bir ticari işletme olması ve ticari alışverişleri dolayısıyla borçlu ve alacaklı konumuna düşebildiğini, nitekim müvekkil şirket, söz konusu ticari faaliyetleri dolayısıyla dış piyasaya borçlandığını, bu borç yaklaşık 30.000.000,00 TL değerinde olduğunu, bununla birlikte müvekkil …’ın derdest katılım alacağı davası nedeniyle tüm hesaplarına tedbir konulması nedeniyle şirkete olan borcunu ödeyemediğini, dolayısıyla müvekkil şirket de dış borçlarını ödeme noktasında temerrüte düştüğünü, müvekkil …’ın müvekkil şirkete olan borcu 9.751.750,31 TL olduğunu, bu husus 27/02/2023 tarihli bilirkişi raporunda da doğrulandığını, tüm ticari defter kayıtları uzman bilirkişi tarafından detaylı olarak incelendiğini, müvekkile kötü niyet isnadında bulunabilmek adına hiçbir somut delil bulunmamakla birlikte, müvekkilin hesaplarındaki tedbirlerin kaldırılmasından tam 11 gün sonrasında diğer davalı şirket hesabına yalnızca var olan borcu ödeme saikiyle para transferi yapıldığını, kabul etmemek kaydı ile müvekkilin kötü niyetli olduğu ve davacı tarafın iddia ettiği şekilde süreci sıkı sıkıya takip ettiği düşünüldüğünde olaya konu tutarın tedbirlerin kaldırılmasının hemen akabinde havale edilebileceği oldukça açık olduğunu, ayrıca miktarın fazlalığı ve birden fazla banka hesabı bulunması nedeniyle müvekkil hesaplarında var olan bakiyelerin ne kadarının tedbire konu ne kadarının tedbire konu olmadığını bilecek durumda olmadığını, hal böyle iken müvekkilin, söz konusu banka hesaplarından tedbirlerin kaldırılmasından yaklaşık 11 gün sonra hesaplarındaki parayı çekmesi ve çekilen bu para ile borçlarını ödemesi asla ve asla kötü niyet olarak değerlendirilemeyeceğini, zira müvekkilin bir an olsun kötü niyetli olarak hareket ettiği varsayıldığında müvekkil, banka hesaplarındaki parayı, müvekkil şirkete aktarmayıp, elden çekerek müvekkil şirketi işbu davanın tarafı konumuna düşürmediğini, müvekkilin mal kaçırma saikiyle hareket ettiğine dair hiçbir somut delil dosyaya sunulmamışken, müvekkilin kötü niyetli olarak hareket ettiği varsayımına/şüphesine dayanılarak hukuka ve hakkaniyete aykırı kurulan kararın bozulması gerektiğini, yerel mahkeme dosyasında dava dosyasının 22/11/2022 tarihli duruşmasında bilirkişiye tevdine karar verildiğini, ve 22/11/2022 tarihli duruşma tutanağının 2. Maddesinde bilirkişinin hangi hususlarda rapor tanzim etmesi gerektiği açıkça belirtildiğini, söz konusu ara karar gereği müvekkilin iyi niyeti ve dürüstlük kuralına göre hareket edip etmediği hususunda bilirkişi tarafından görüş bildirilmesinin yerinde olmadığını, rapor bu husus bakımından eksik ve hatalı olduğunu, Müvekkilin kötü niyetli olup olmadığı, dürüstlük kuralına aykırı davranıp davranmadığı hususuna ilişkin tespitlerde bulunmak bilirkişinin görevlendirildiği konular arasında yer almamakla birlikte, yerel mahkeme dosyasında müvekkilin kötü niyetine ilişkin atıfta bulunan bilirkişilerin, birinin nitellikli hesaplama uzmanı, diğerinin ise Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi olması dolayısıyla ‘kötü niyet’ bakımından kanaat oluşturabilmeleri de mümkün olmadığını, belirtilen nedenler dolayısıyla, dosyada müvekkilin kötü niyetli olduğuna dair somut bir delil yokken müvekkilin kötü niyetli olduğu varsayımına dayanılarak davacı bankanın kusurundan müvekkili sorumlu tutmak hukuka ve hakkaniyete açık bir şekilde aykırılık teşkil ettiğini, 27/02/2023 tarihli bilirkişi raporunda ise aleyhe hususları kabul etmemek kaydı ile, iddiaları doğruluğu açıkça tespit edildiğini, müvekkil …’ın diğer davalıya borcu olduğu ve davalı şirket hesabına aktarılan tutarın bu borcun yaklaşık 1/3’ine tekabül ettiği açıkça belirtildiğini, müvekkilin var olan borcu tahsil etme gayesiyle para havalesi yaptığı hususu başkaca bir izahat gerektirmediğini, bunun yanı sıra davacı bankanın açık bir şekilde kusurlu olduğu hususu bilirkişi raporunda çok net bir ifade ile belirtildiğini, söz konusu olayda müvekkilin kötü niyetli olduğunu gösterir hiçbir somut delil bulunmadığından ve bilirkişice davacı bankanın kusurlu olduğu açıkça tespit edildiğinden hukuki dayanaktan yoksun ve haksız davanın reddini talep etme zorunluluğunun doğduğunu, tüm bunların yanı sıra davacı bankanın talebi doğrultusunda 2022/5 D. İş dosyasında müvekkil ve müvekkil firmaya ait banka hesapları üzerinde 2022/13 D. İş K. ile 06/01/2021 ihtiyati tedbir konulduğunu, söz konusu tedbir kararına tarafça yerel mahkemeye itiraz edilmişse de yerel mahkemece yapılan itirazın reddedildiğini, itirazların yerel mahkemece reddedilmesinin akabinde yerel mahkemece kurulan ek karar tarafça istinaf edildiğini, 14.03.2022 tarihli istinaf dilekçesi ile yapılan istinaf başvurusunun, Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nce kabul edildiğini ve müvekkilin kötü niyetle hareket ettiğine dair iddialarının ispatı için somut delil sunulamadığını, müvekkilin kötü niyetle hareket ettiğine dair kesin kanaat oluşmadığı gerekçesiyle müvekkil lehine yerel mahkemece kurulan tedbir kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verildiğini, davacı taraf, işbu dava dosyasına, 2022/5 D. İş dosyasına sunulan delillerden başkaca ayısıyla müvekkilin kötü niyetini gösterir hiçbir delil bu dosyaya ibraz edilemediğini, izah edilen nedenlerden görüleceği üzere, müvekkilin kötü niyetini ispatlar hiçbir delil yokken, müvekkilin kötü niyetli olduğunu varsayarak, tamamen şüpheye dayanılarak, tüm zararlardan müvekkilin sorumlu tutulması, hakkaniyet ilkesini ağır bir şekilde zedelendiğini, basiretli tacir konumunda olan davacı banka, istinaf kararının anlaşılır olmadığını ileri sürerek tüm tedbirleri kaldırdığını belirtirken normal vatandaş konumundaki müvekkilin söz konusu kararı doğru yorumlaması gerektiği yönündeki iddialarının olağan hayat akışına ne derece aykırılık teşkil ettiği izahtan vareste olduğunu, istinaf kararının açık ve anlaşılır olmadığından tüm tedbirleri kaldırdığını belirten davacı bankanın, müvekkilin tıp alanında profesör olması sebebiyle tedbir kararının hukuki anlam ve sonuçlarını bilebilecek bir konumda olduğunu iddia ederek müvekkilin tedbir kararını doğru yorumlamak zorunda olduğunu ileri sürmesi de tarafça hiçbir şekilde anlaşılabilmiş olmadığını, zira müvekkilin hukuk alanında değil tıp alanında uzman hekim olduğunu, sıfatı ve bulunduğu konum sebebiyle özen gösterme yükümlülüğü müvekkile değil davacı bankaya ait olduğunu, davacı bankanın kusurlu hareketi dolayısıyla müvekkil şirket ve müvekkil … zarara uğratıldığını, yerel mahkemece verilen karar neticesinde yaklaşık 150.000,00 TL dava masrafı ile birlikte yaklaşık 200.000,00 küsur TL avukatlık ücreti ödemek zorunda bırakıldığını, davacı bankanın işbu davayı ikame etmesinde hiçbir hukuki yarar bulunmadığını, müvekkilin hesabından tedbiri kaldıran davacı bankanın kendi hatalı/kusurlu işleminden sonra müvekkile kötüniyet isnat ederek müvekkili mağdur etmeye çalışması, dürüstlük kuralını ihlal edenin davacı taraf olduğunun açık göstergesi olduğunu, müvekkilin sözde kötüniyetli eyleminden zarar gören ya da menfaati etkilenen taraf davacı olmadığını, hiçbir şekilde de olmayacağını, davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunması gerektiğini, davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmaması gerektiğini, davacı banka her ne kadar müvekkillerden alacağı olduğu iddiası ile işbu davayı ikame etmişse de, davacı banka tarafından herhangi bir şekilde hiçbir kişi veya kuruma ödeme yapılmadığını, davacı bankanın mevcut mal varlığında herhangi bir azalma gerçekleşmemiş ve müvekkilin sözde kötü niyeti neticesinde davacı banka hiçbir şekilde zarara uğramadığını, müvekkillerden hiçbir alacağı olmayan davacı bankanın işbu davayı ikame etmesi hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı taraf, banka olduğundan müvekkilin taraf olduğu ve müvekkil aleyhine hükmedilen tedbir kararlarında yalnızca aracı kurum sıfatına haiz olduğunu, bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkil …’ın dava dışı eşi ile arasında var olan mal rejiminin tasfiyesi davası henüz sonuçlanmadığını, mal varlığının tasfiyesi yapılmadığından müvekkil … ile davalı eşine düşen mal varlığı belli olmadığını, aynı zamanda mal rejiminin tasfiyesi davası sonuçlanmış olsa dahi davacı bankanın tedbiri kaldırdığı miktarı karşılayacak miktarda (mahsuba yeter miktarda) müvekkilin başkaca banka hesaplarında ve taşınmazlarda tedbir bulunduğunu, davacı bankanın doğmuş veya doğabilecek bir zararından veya alacağından bahsedilemeyeceğini, nitekim mal rejiminin tasfiyesi davasında müvekkilin boşanma aşamasında olduğu davalı eşin katılma alacağı tüm mal varlığını kapsamadığını, davacı tarafça, mal rejiminin tasfiyesi davasında davalı eşin sanki müvekkilin tüm mal varlığında hak sahibiymiş gibi gösterilerek doğması kesin bir zarardan bahsedilemeyeceğini, davalı eşin adına kayıtlı taşınmazlar ve müvekkil adına kayıtlı taşınmazlar birbirinden mahsup edilerek taraflara belli oranlarda katılma alacağı hakkına hükmedileceğini, aleyhe hususları kabul etmemek kaydı ile; mal rejiminin tasfiyesi davasında pasif mal varlığı da tasfiyeye konu edildiğinden, davacı banka hesaplarında var olan miktarı karşılayacak miktar zaten tasfiyede mahsuba konu edilebileceğini, dolayısıyla davacı bankanın zarara uğraması veya aktif mal varlığında azalmaya sebep olabilecek hiçbir gerçek neden bulunmadığını, davacı banka, yerel mahkemece kurulan ilama dayanarak müvekkiller aleyhinde icra takibi başlatıldığını, aleyhe hususları kabul etmemek kaydı ile; takibe konu alacaklar bakımından yıllık adi kanuni faiz işletilmesi yoluyla takip başlatıldığını, müvekkilin davacı bankada var olan hesapları vadesiz hesaplar olduğunu, dolayısıyla bu alacaklara faiz işletilmesi mümkün olmadığını, yerel mahkemece kurulan ilam eksik ve hatalı olduğunu, bu hususta açık bir hüküm kurulmadığından söz konusu karara göre müvekkilin vadesiz olan hesaplarındaki bakiyenin yerine konulması kararı verilirken, söz konusu alacağın sanki vadeli hesaptaymış gibi yıllık adi kanuni faiz işletilerek takibe konulması müvekkilin zarara uğramasına sebep olacağını, her ne kadar yerel mahkeme ilamında hesaptaki paraların yerine konularak eski hale getirilmesi kararı verilse de davacı bankanın yıllık adi kanuni faiz işleterek icra takibi başlatması yine hakkaniyete aykırılık teşkil ederek, davacı bankanın kusurunu ödüllendirmiş müvekkilin ise iyi niyetini cezalandırıldığını, arz ve izah edilen nedenler gereğince; yerel mahkemece kurulan kararın kaldırılmasını, haksız ve yersiz ikame edilen davanın reddine karar verilmesini talep etme zorunluluğunun doğduğunu, açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle tehir-i icra talebimizin kabulü ile istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar müvekkil lehine olacak şekilde mahkeme kararının uygulanmasının geriye bırakılmasını, yeniden yargılama ile talepleri doğrultusunda tüm taleplerin kabulünü, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin, davacıdan tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı tarafından Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/199 Esas, 2023/565 Karar sayılı dosyasında davanın kabulüne ilişkin verilen karar istinaf edilmiş ise de somut ve yasal gerekçeye dayanmayan istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, davalı tarafın HMK 357. maddesinde hüküm altına alınan, iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesine yasağına aykırı olarak ileri sürdüğü iddiaların istinaf incelemesinde dikkate alınması mümkün olmadığını, davalı tarafın istinaf gerekçelerini kabul etmediğini, savunmanın değiştirilmesine muvafakat etmediğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Yapılamayacak İşlemler” başlıklı 357/1 maddesinde: “(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Hükmünün mevcut olduğunu, davalı, istinaf dilekçesine konu ettiği iddiaları yerel mahkeme tarafından yapılan yargılamada ileri sürmediğini, davalı cevap dilekçesinde, diğer davalı şirkete 9.751.750.31-TL borcu olduğunu şirkete borçlu olduğu için, hesabındaki tedbirin kalktığını gördüğünde şirkete olan borcunu ödemek maksadı ile hesabında bulunan toplam 1.629.570.06 TL ve 28.655.07 TL’nin borçlu olduğu şirkete gönderildiği yönde savunma yapmış iken, istinaf dilekçesinde şirketin dış piyasaya borçlu olduğu, tedbir sebebi ile şirketin borçlarının ödenemeyecek hale geldiği şirketin borçlarını ödemekte temererüde düştüğü bu sebeple işlem yapıldığı ifade edildiğini, davalı tarafın, yargılama süresince ileri sürmediği iddialara dayanarak istinaf kanun yoluna başvurmasının imkanı bulunmadığı gibi yargılama sürecindeki savunmaları ile de çelişki yarattığı da izahtan vareste olduğunu, istinaf gerekçelerinin ve savunmalarının daha evvel yargılama aşamasında cevap dilekçesinde ifade edilmediğini, şirketin temerrüdü ve piyasaya ola borcu ile ilgili bir savunmaya yer verilmediği gözetildiğinde savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki istinaf gerekçelerini kabul etmiyor, savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesine de muvafakat etmediğini, HMK m. 357/1 hükmü uyarınca istinaf incelemesinde iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı uygulanmakta olup, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddiaların istinaf dilekçesine konu edilmesi ve istinaf incelemesinde dinlenmesi ve değerlendirilmesi mümkün olmadığını, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi’nin 17.12.2020 tarihli ve 2020/238 E. 2020/576 K. sy. kararında, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 08.05.2019 tarihli ve 2018/738 E., 2019/688 K. sy. Kararında benzer hususlara değinildiğini, açıklanan nedenlerle, davalının istinaf başvurusunda iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına aykırı olarak ileri sürdüğü iddiaların ve bu kapsamda yapılan açıklamaların mahkemece dikkate alınmamasını ve istinaf talebinin bu yönüyle reddine karar verilmesini talep ettiğini, davalının kötüniyetli olmadığına ilişkin istinaf gerekçesi tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller karşısında soyut iddiadan öteye geçemediğini, davalı …, müvekkil banka nezdinde bulunan şahsi hesaplarındaki paranın, kendi sahibi, tek yetkilisi olduğu diğer davalı şirket hesaplarına aktarmasının tek sebebinin söz konusu şirketin borçlarının ödenmesi olduğu, kötüniyetli olmadığı kötüniyetli olması halinde 11 gün beklemeyeceği, yine şirket hesabına göndermeyeceği, elden çekebileceği, mal kaçırma saiki ile hareket etmediği gerekçesi ile karar istinaf edilmiştir. Ancak tüm dosya kapsamı ve olayların kronolojik sırası tekrar gözden geçirildiğinde davalı …’ın iyiniyetle hareket etmediği açıkça ortada olduğunu, davalı …’ın taraf olduğu Kayseri 6. Aile Mahkemesinin 2021/540 E. Sayılı Dosyasından müvekkil bankaya yazılan 03.08.2021 tarihli müzekkere ile adı geçene karşı açılan katılma alacağı davası sebebi ile hesaplarındaki hak ve alacağa ihtiyati tedbir konulması istendiğini, tedbir kararı bankaca ikmal edildiğini, yazılan müzekkere doğrultusunda müvekkil banka işlem yaptığını, davalının hesabına tedbir koyduğunu, davalı şahsın tedbir kararına itiraz etmesi üzerine dosya Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince incelendiğini, konu ile ilgili müvekkil bankaya tedbirin kaldırıldığına ilişkin Kayseri 6. Aile Mahkemesinin 02.12.2021 tarihli ve 2020/540 E. Sayılı yazısı 06.12.2021 tarihinde geldiğini, Kayseri Aile Mahkemesinden 02.12.2021 tarihli tebdirin kaldırılmasına ilişkin yazı üzerine mevcut kararın uygulanması ile ilgili olarak meydana gelen bir hata sebebi ile hesaplardaki tüm tedbir sehven kaldırıldığını/uygulanmadığını, bu anda tedbirden haberdar olan davalı akabinde bilerek ve isteyerek tedbir kararına aykırı hareket ettiğini, 13.12.2021 tarihinde müvekkil bankadaki; 1,629,570.06-TL ve 28,655,07-USD, davalının tek ortağı, sahibi ve yetkilisi olduğu … LTD. ŞTİ.’nin … Hesaplarına aktardığını, davalı … söz konusu bedeli adına bulunan başkaca bir hesaba aktarması elbette mümkün olmadığın, nitekim bu davalının tüm hesaplarında aynı şekilde tedbir kararı bulunduğunu, davalı …’ın kendi adına başka hesaplara yine o hesaplardaki tedbiri ve/veya tedbir olma durumunu değerlendirerek aktarım yapmadığı, bu sebeple tek ortağı sahibi ve yetkilisi olduğu şirkete aktarım yaptığı hususu açık olduğunu, davalı vekili tarafından müvekkili şahsın tedbir kaldırma yazısı tarihini dikkate alarak, bu durumu 11 gün sonra fark ettiğini iddia ettiğini, ancak Kayseri 6. Aile Mahkemesinin 02.12.2021 tarihli ve 2020/540 E. Sayılı yazısı müvekkil banka’ya 06.12.2021 tarihinde ulaştığını, bu tarih sonrası işleme alındığını, söz konusu yazı müvekkil banka’ya ulaşıp işleme alınıncaya kadarki süre boyunca 03.08.2021 tarihli müzekkere uyarınca konulan tedbir gereği hesaplarında herhangi bir tasarrufta bulunması mümkün olmadığını, davalının bir yandan tedbir kararının uygulanmasına yönelik olarak sehven gerçekleştirilen işlemi 11 gün sonra fark ettiğini ve bunun üzerine hesaplarındaki tutarı tek ortağı, sahibi ve yetkilisi olduğu şirkete aktardığı kabul etmekte diğer yandan ise tedbir kararının hukuki anlam ve sonuçlarını bilebilecek konumda olmadığını iddia ettiğini, davalının işbu iddiaları gerçek durumu yansıtmayıp bu yöndeki savunmalarının da çelişkili olması nedeniyle açıklanabilir bir yanı bulunmadığını, somut olayda gerek davalı şahıs, gerekse avukatları tarafından tüm bu sürecin takip edildiği; davalı şahsın mesleği ve konumu gözetildiğinde tedbir kararının hukuki anlam ve sonuçlarını bilebilecek konumda olduğunu, buna rağmen sehven yapılan bir hatadan faydalanarak Kayseri 6. Aile Mahkemesinde devam eden davanın sonucunu etkiler mahiyette tasarrufta bulunduğunu, somut olayda da …’ın tedbir kararının varlığını bildiği halde ilgili tutarları tek sahibi ve yetkilisi olduğu şirket hesabına haksız olarak aktarması dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, davalının tedbir kararının uygulanabilmesi bakımından hesaplarının eski hale getirmemek için tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup davalı şirketin sorumluluğu bakımından ayrılık prensibinin ileri sürülmesi TMK’nın 2. ve 3. maddelerine aykırı olduğunu, bu durumun hukuk sistemimiz tarafından korunamayacağını, bu nedenlerle Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/199 E. 2023/565 K. Sy. Kararı hukuka uygun olduğunu, davalı tarafın dayanaksız istinaf taleplerinin reddi gerektiğini ve talep ettiğini, davalının tek yetkilisi ve ortağı olduğu şirkete borçlanması dahi yasa ve yerleşik kararlara aykırı olduğunu, her ne kadar davalı …, diğer davalı şirkete borcu olduğunu ve bu borcun ödendiği iddiası ile kararı istinaf etmiş ise de, TTK 358 maddesi ile pay sahiplerinin borçlanma yasağı olduğu düzenlenmiş olmakla TTK.644 maddesi atfı gereğince limited şirket ortakları da bu yasak kapsamında olduğunu, Türk Ticaret Kanunununda ölçeğine bakılmaksızın bütün limited şirket ortakları bakımından şirkete borçlanamayacağı düzenlemesinin mevcut olmasına rağmen, davalılar vekili tarafından davalı tek yetkilisi ve ortağı olduğu davalı şirkete 9.751.750.31-TL borcu olduğununu iddia ettiğini, somut olayda davalı tarafından tek ortağı ve yetkilisi olduğu diğer davalı şirkete para aktarımı yapıldığı konusunda ihtilaf bulunmadığını, bir an için davalı şahsın bu para aktarımını şirkete olan borcunu ifa etmek amacıyla yaptığı iddiasına itibar edilmesi halinde ise bu durumun pay sahiplerinin şirkete borçlanma yasağını düzenleyen TTK m. 358 hükmünün davalı tarafından ihlal edildiği anlamına geldiğini, diğer bir ifade ile davalı tarafça tedbire aykırı olarak hesaplarındaki tutarı tek ortağı ve yetkilisi olduğu şirkete aktarmasına dayanak olarak ileri sürülen “şirkete borcu olduğu” yönündeki iddia, TTK m. 358 gereğince batıl olup aksi durum şirketin kaydi durumu ile fiili durumunun birbirine uygun olmadığı anlamına gelmekte ve bu durum hukuka aykırılık teşkil ettiğini, tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının mevcut olduğu bilirkişi raporu ile de sabit halde olduğunu, davalılar arasındaki organik bağ dikkate alındığında tüzel kişilik perdesinin ters aralanması suretiyle davalı gerçek kişi ile birlikte şirket tüzel kişiliğinin de sorumluluğu bulunduğunu,Yargıtay’ın emsal kararları uyarınca da tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanıldığı durumlarda hakkaniyetin sağlanması amacıyla tüzel kişilik savunmasının kabul edilmeyeceğini, bu hususta Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 25.02.2020 tarihli ve 2017/914 E., 2020/197 K. sayılı kararı ve yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, 11.12.2017 tarihli ve 2016/5148 E., 2017/7084 K. sayılı kararı dosyaya sunulduğunu, anılan kararlarda da tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin özdeş kılınarak sorumlu tutulması mümkün olabileceği ifade edildiğini, davalı …’ın tedbir kararının varlığını bildiği halde ilgili tutarları tek sahibi ve yetkilisi olduğu şirket hesabına haksız olarak aktarması, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davalı …ile davalı şirket arasındaki organik bağ dikkate alındığında mevcut işlemin masum niyetle yapıldığının iddia edilebilmesi mümkün olmadığını, huzurdaki davanın açılmasında müvekkil bankanın hukuki yararı söz konusu olduğunu,müvekkilin işbu davayı ikame etmediği takdirde telafisi imkansız zararlara uğrayacağı dolayısıyla hukuki yararının mevcut olduğunu, Kayseri 6. Aile Mahkemesinin 2021/540 esas sayılı dosyasından verilen tedbir kararının amacı, mal rejiminin tasfiyesine yönelik davanın sonucunda davalı …’ın eşi lehine karar verilecek olması halinde, kararın infazının sağlanabilmesi için davalı şahsın mal varlığını azaltmasının önüne geçtiğini, ancak davalı iş bu tedbir kararının varlığını ve mahiyetini bilmesine rağmen karara aykırı davranarak, müvekkil banka hesabında bulunan tüm mevduatını sahibi olduğu diğer davalı şirket hesabına aktardığını, davalı şahıs ve dava dışı eş arasında görülen mal rejimi davası sonucunda mal rejiminin tasfiyesine karar verilmesi halinde dava dışı eş lehine lehe karar verilmesi halinde doğacak alacağın tahsil sürecinde, eşin alacağını tahsil edememesi halinde bu bedel ve zararın müvekkil bankaya rücu edileceğini, huzurdaki ithilafın sulh yoluyla çözümlenmesi için davalılarla bir çok kez çözüm girişiminde bulunulduğunu ancak müvekkil bankanın bu girişimleri sonuçsuz kaldığını, tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde yerel mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olduğunu, TMK’nun 2. Maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı gereğince bir hakkın kötüye kullanılması hukuk sistemimiz tarafından korunabilecek bir durum olmadığını, zira; somut olayda davalı şahsın dürüstlük kuralına aykırı şekilde diğer davalı şirketteki hakimiyetini kullanarak tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınmak suretiyle tedbir kararının gereğini imkansız kılma gayretinde olduğunu ve müvekkil bankayı zarara uğratmayı amaçladığını, …’ın tedbir kararının varlığını bildiği halde ilgili tutarları tek sahibi ve yetkilisi olduğu şirket hesabına haksız olarak aktarması dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, davalının tedbir kararının uygulanabilmesi bakımından hesaplarının eski hale getirmemek için tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davalı şirketin sorumluluğu bakımından ayrılık prensibinin ileri sürülmesi TMK’nın 2. ve 3. maddelerine aykırı olduğunu, yine her ne kadar davalılar tarafından mal rejimi dosyası nedeniyle başkaca hesaplarına ve mal varlıklarına da tedbir konduğu, bu sebeple bankanın zararının bulunmadığı iddia edildiğini, bu hususta davalıların başkaca hesaplarında -ihtiyati tedbir talep ettiğimiz Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’n,in 2022/5 değişik iş dosyasından anlaşılacağı üzere- nakit bulunmadığı, müvekkil bankanın tedbire konu bedelin dava dışı 3. Şahıs tarafından talebi halinde (ki taşınmazın paraya çevrilmesi yolunun banka hesabında var olan bir bedelin müzekkere ile talebinden çok daha zor ve masraflı olduğu da dikkate alındığında) parayı ödememek gibi bir durumunun mümkün olamayacağından bu iddianın da istinaf gerekçesi yapılması mümkün olmadığını, burada davalının somut bir eylemi bulunmakla, davanın özüde bu eylemin TMK ve TTK gereği yasaya uygun olup olmadığı ve paranın iadesinin gerekip gerekmediğini, arz ve izah edilen sebepler doğrultusunda olmak üzere, usul ve yasaya aykırı (savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki) istinaf talepleri ile haksız ve hukuki mesnetten yoksun istinaf başvurusunun reddini, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/06/2023 tarih ve 2022/199 E., 2023/565 K. sy. kararının onanmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava alacak davasıdır.Davacı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 2021/1729 E., 2021/1745 Karar sayılı ilamında verilen kısmen tedbir kaldırma kararının hata sonucu tamamen kaldırıldığını kaldırma sonrası davalı … tarafından 13.12.2021 tarihinde bankadaki hesabından 1.629,570,06 Lira ile 28.655,07 Doların diğer davalı şirket hesabına aktarıldığını beyan ederek tedbire konu durumun eski hale getirilmesini talep etmiştir.
Kayseri 6. Aile Mahkemesinin 2021/540 Esas sayılı dosyasında 03.08.2021 tarihinde ihtiyati tedbir kararı verildiği kararın davalı bankaya gönderildiği görülmüştür.
Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 2021/1729 Esas 2021/1745 Karar 25.11.2021 tarih sayılı kararı incelendiğinde; “Taraflar arasında boşanma davasının açıldığı 27/07/2021 tarihi itibarıyla … ve …Bankası’nda davalı …’a ait banka hesaplarına yatırılan ve yatırılacak olan meblağlar ve değerler yönünden ihtiyati tedbirin kaldırılmasına” karar verildiği ve bu kapsamda 27/07/2021 tarihi itibariyle tedbirin kaldırılmasına karar verilerek konu ile ilgili Kayseri Aile Mahkemesinden 02/12/2021 tarihli tebdirin kaldırılmasına ilişkin yazı yazıldığı görülmüştür.6100 sayılı HMK’nun 397/2 maddesinde ihtiyati tedbir kararlarının etkisi, aksi belirtilmediği takdirde nihai kararın kesinleşmesine kadar devam edeceği 397/3 maddesinde ise ihtiyatı tedbir kalkmış veya kaldırılmış ise bu hususun ilgili yerlere bildirileceği düzenlenmiştir.Somut olayda taraflara arasında uyuşmazlık hatalı işlem sonucu kaldırılan ihtiyati tedbir kararından dolayı bankanın hesap sahibine karşı talepte bulunup bulunamayacağı hususunda toplanmaktadır. Davalı …ile dava dışı … arasında Kayseri 6. Aile Mahkemesinin 2021/540 Esas sayılı dosyasında 27/07/2021 tarihinde boşanma davası açılmış olup bu tarih itibariyle mal rejimi tasfiyeye gireceği tartışmasızdır. Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 2021/1729 Esas 2021/1745 Karar 25.11.2021 tarihli ilamında Kayseri 6. Aile Mahkemesince verilen ihtiyati tedbiri 27.07.2021 tarihinden önceki mevduatlar yönünden daraltmıştır. Başka bir deyişle 27.07.2021 tarihinden sonra davalının hesabına giren paralar yönünden verilen tedbirin haksız olduğuna hükm etmiştir.Davalı şirketin incelenen ticari defterlerine göre 01.08.2021-30.09.2021 tarihleri arasında davalı …’a toplam 9.751.750,31 TL EFT yapıldığına ilişkin kayıt bulunmaktadır.Bilindiği üzere bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür (4491 Sayılı Yasa ile değişik 4389 Sayılı Bankalar Kanunu 10/4 ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61.maddesi). Bu tanımlamaya göre, mevduat sözleşmesi ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. Yine BK’nin 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile birlikte iadeye mecburdur.Somut olayda davalı … davacı banka nezdinde bulunan parasını EFT yoluyla diğer davalının hesabına aktarmış olup havalenin yapıldığı tarih itibariyle hesap üzerinde ihtiyatı tedbir kararı bulunmayıp davalının kendi hesabı üzerinde dilediği şekilde tasarruf etme yetkisi bulunmaktadır. Banka, dava dışı kişiler arasında görülen boşanma ve alacak davasında taraf olmadığı gibi ancak varsa tedbir kararının hatalı şekilde kaldırılmasından dolayı 3. kişiye karşı sorumluluğu doğabilecektir. Davalı bankanın tedbir kararının kaldırılmasından dolayı dava tarihi itibariyle somut bir zarara uğrayıp uğramadığı başka bir deyişle dava dışı 3. kişi tarafından bankaya karşı açılıp kesinleşen bir takip ve dava dosyası sonucu banka tarafından yapılan bir ödeme bulunmadığı, bu anlamda 3. kişiye de halefiyetin söz konusu olup olmadığı araştırılmadan yine davalı … tarafından diğer davalıya gönderilen paraların 27.07.2021 tarihinden önce hesapta bulunup bulunmadığı, davalı şirketin kayıtlarına göre 27.07.2021 tarihinden sonra davalı …’a yapılan havalelerin davalının hesabında gözüküp gözükmediği araştırılmadan bu konuda banka kayıtları bilirkişi marifetiyle incelenmeden,eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Açıklamalar ışığında davalıların istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 13/06/2023 tarih ve 2022/199 E – 2023/565 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde kendilerine iadesine ,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi.12/10/2023