Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1544 E. 2023/1575 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1544
KARAR NO: 2023/1575
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/05/2023
ESAS NO: 2022/1389
KARAR NO: 2023/363
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ:04/10/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ:19/10/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/05/2023 tarih ve 2022/1389 Esas 2023/363 Karar sayılı ilamına karşı ,taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize gelmekle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının davacı aleyhine 24/12/2015 tarihinde Kayseri 6. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile 1.164.986,65-TL fatura ve 570.741,78-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.735.728,43-TL bedelle takip başlattığını, davacının alacağının 58 adet faturaya dayandığını, bahse konu takibin kesinleştiğini ve davacı malları üzerine hacizler konduğunu, davalı tarafça davacının yaptığı ödemelerin ticari defterlere kaydetmediğini, sadece lehe işlemleri kaydettiğini, davacının davalıya hem anapara hem de faiz borcu olmadığını, davalının ticari defterlerinin lehine delil olamayacağını, çünkü davacı tarafça yapılan bir kısım ödemelerin kaydedilmediğini, davalının ticari defterlerine işlemediği ödemelerin dilekçe ekinde 15 madde halinde sunduklarını, söz konusu ödemelerin davalı şirket tarafından resmi muhasebe kayıtlarına kasıtlı olarak işlenmediğini, bu ödemeler resmi kayıtlara işlendiğinde davacının davalıya borçlu değil, alacaklı olduğunun görüleceğini, davalı tarafından kayıtlara yansıtılmayan davacı ödemelerine ilişkin faks ve imzalı fotokopi belgelerin delil başlangıcı olarak dosyaya sunduklarını, davacı şirket ortaklarının babası …’in hisse devrinden kaynaklanan 1.200.000,00-TL alacağının davacı şirket hesaplarına mahsubunun yapılmadığını, icra takibinde borcun sebebi olarak 58 adet fatura gösterildiğini ve 10,50 oranında faiz talep edildiğini, davacının takip öncesi dönem için temerrüde düşürülmediğini ileri sürerek davacının davalı tarafça Kayseri 6. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile talep edilen faturalardan borçlu olmadığının tespitine; temerrüt ihtarı çekilmeksizin davacının faiz kaynaklı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALI VEKİLİ’NİN İLK DERECE MAHKEMESİNE SUNMUŞ OLDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDEN ÖZETLE:
Davacı şirketin; davalının eski ortağı …’in çocuklarının şirketi olduğunu, …’in ortaklığı zamanında davalı şirketin İstanbul bölgesi distribütörlüğünü aldığını ve buna göre de davalı şirket ile davacı şirket arasında ticaret gerçekleştiğini, davacı şirketin davalı şirketten bol miktarda mal temini sağladığını, edimini yerine getirmemesi nedeniyle …’in ortaklık ilişkisi bozulduğunu ve hisselerini devrederek şirketten ayrıldığını, birikmiş borçların tahsili amacıyla takip başlatıldığını ve hacizler yapıldığını, açılan ishtihkak davalarının reddedildiğini, … tarafından Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2017/1335 Esas sayılı dava dosyası ile hisse devir bedelinin ödenmediğinden bahisle dava açıldığını, söz konusu davanın derdest olduğunu, adı geçen …’in bahse konu davada önce hisse devir sözleşmesinde belirtilen 1.200.000,00-TL’nın …nın borcundan düşüleceğinin kararlaştırılmasına rağmen bunun yapılmadığını belirttiğini, daha sonra … ile ilgilisinin olmadığını ileri sürdüğünü, bu davanın derdest olduğunu, davalının malların bedelsiz olduğunu ileri sürdüğünü, takip konusu faturalara ilişkin malların davalıya teslim edildiğine ilişkin sevk irsaliyesi, müşteri sipariş teyit formu, sevkiyat ve mal teslim formu ile nakliye belgelerinin mevcut olduğunu, davacının ödeme emrinin tebliğinin usulsüzlüğüne yönelik hukuki temeli olmadığını, ödeme emrinin iptali için dava açmadığını, davacının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığını, 2012 yılı ve öncesinden 1.501.637,57-TL alacaklı olduğunu ileri sürdüğünü 6 yıl öncesinden böyle yüksek tutarlı alacağı talep etmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının …’in hisse bedeli olan 1.200.000,00-TL’lık kısmının …’nın borcuna mahsup edileceğinin kararlaştırıldığını beyan ettiğini, bunun borcu ikrar anlamına geldiğini, 06/02/2012 tarihi itibariyle davalıya en az 1.200.000,00-TL borçlu olduğunu, davacının bu belgenin aksine olan beyanları ve bu belgeden önceki tarihlerde düzenlendiğini beyan ettiği belgeler, ödeme dekontları ve diğer tüm belgelerin hukuken bir hükmü olmadığını, davacının 1.200.000,00-TL’nin mahsup edilmediğine ilişkin beyanının gerçeği yansıtmadığını, icra takibinde 06/02/2012 tarihinden sonraki borçların talep edildiğini, davacının dayandığı faks belgelerinin orijinallerinin dosyaya ibrazı gerektiğini, bu faksların …in ortaklığı döneminde çekilen fakslar olduğunu, sunulan hesap kartının tüm hesapları kapsamadığını, hiçbir satış faturasının kayıtlı olmadığını, davacının borcunun sıfırlandığı iddiasının hukuki bir değeri olmadığını, davacının davalıya 1.057.052,75-TL borcu bulunduğunu, 06/02/2012 tarihi sözleşmede …’in davalı şirketten olan 1.200.000,00-TL hisse bedeli alacağının davacı …’nın borcuna mahsup edileceğinin kararlaştırıldığının davacının kabulünde olduğunu, buna göre 06/02/2012 tarihi öncesine ait ödeme ya da borçtan kurtulmaya yönelik iddia edilen belgelerin hukuken hükmünün olmadığını, davacının sunduğu örnek muavin defter kayıtlarının geçerliliği olmadığını, eksik ve tutarsız olduğunu, davacının takipten önceki dönem için faize itiraz ettiğini, distribütörlük sözleşmesinin 6.6. maddesinde sipariş tarihinin ödeme günü olarak taraflarca kararlaştırıldığını, davacının faize itirazının haksız olduğunu, davacının dürüstlük kuralına aykırı davrandığını açtığı davaların sayısının 5 olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda “…Yargılama sonunda toplanan tüm delillere, özellikle benimsenen 07/03/2023 tarihli bilirkişi kurulu raporuna göre davanın kabulü ile Kayseri 6. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı icra takibi nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, hüküm kesinleştiğinde Kayseri 6. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra takibinin davacı yönünden iptaline, İİK’nun 72/5. maddesi uyarınca icra takibinin derhal durdurulması için Kayseri 6. İcra Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına karar vermek gerekmiştir. İİK’nun 72/3-4. maddesinde icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği tazminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği, dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararının kalkacağı, buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış olmaktan dolayı doğan zararını gösterilen teminattan alacağı, alacaklının uğradığı zararın aynı davada takdir olunarak karara bağlanacağı, bu zararın herhalde yüzde %40’tan aşağı tayin edilemeyeceği hüküm altına alınmış, 6352 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle 05/07/2012 tarihinden itibaren %40 oranı %20 olarak değiştirilmiştir. Davacı taraf her ne kadar kötüniyet tazminatı istemiş ve davasının da kabulüne karar verilmişse de, davacıya karşı işbu icra takibini başlatırken davalının kötüniyetli olduğunu gösterir somut delil bulunmadığı ve ayrıca davalının kötüniyetli olduğu iddiasının davacı tarafça kesin ve yeterli kanıtlarla ispatlanamadığı dikkate alınarak yasal koşullarının oluşmaması nedeniyle davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. 1-Davanın KABULÜ ile Kayseri 6. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibi nedeniyle davacının davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, hüküm kesinleştiğinde Kayseri 6. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinin davacı yönünden İPTALİNE, 2-İİK’nun 72/5. maddesi uyarınca icra takibinin derhal durdurulması için Kayseri 6. İcra Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına, 3-Koşulları bulunmadığından davacının kötü niyet tazminatı isteminin reddine…” dair karar verilmiştir.
İş bu kararı taraf vekilleri süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekilinin istinaf dilekçesinden özetle: Yerel mahkemece davalarının tam kabulüne karar verildiği halde gerekçe ile kötü niyet tazminatı taleplerinin reddedildiğini, davacı taraf her ne kadar kötü niyet tazminatı istemiş ve davasının kabulüne karar verilmişse de, davacıya karşı iş bu icra takibini başlatırken davalının kötü niyetli olduğunu gösterir somut delil bulunmadığı ve ayrıca davalının kötü niyetli olduğu iddiasının davacı tarafça kesin ve yeterli kanıtlarla ispatlanamadığı dikkate alınarak yasal koşullarının oluşmaması nedeniyle davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir, gerekçesini iki temel üzerine oturtuğunu, davalının kötü niyetli olduğunu gösterir somut delil bulunmadığını, davalının kötü niyetli olduğu iddiasının davacı tarafça kesin ve yeterli kanıtlarla ispatlanamadığını, mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığını, dosya kapsamında davalının kötü niyetli olduğuna dair çok sayıda delil bulunduğunu, delillerin hatalı değerlendirildiğini, kaldı ki Yargıtay borcun ödendiği halde icra takibi başlatılmış omasını tek başına kötü niyetin varlığı için yeterli saydığını, dosyada kötü niyetin varlığını ispat eden ve mahkemece dikkate alınmayan deliller olduğunu, müvekkili şirketin her halükarda borçlu olmadığının alınan tüm raporlarla tespit edilip somut halde sunulmuş olmasına karşılık kötü niyet tazminatına hükmedilmemiş olmasının yerel mahkemenin kendi içerisinde çelişki yaşadığını gösterdiğini, müvekkilinin ağır hak kaybı yaşamasına sebebiyet verdiğini, bu hali ile kararın kabulünün kesinlikle mümkün olmadığını, istinaf makamlarınca usul ekonomisi ilkesinin gözetilerek sadece kötü niyet tazminatına ilişkin kısmının kaldırılarak lehe karar verilmesinin talep edildiğini, bu talep bakımından ilk derece mahkemesi bakımından yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığını, tüm bu nedenlerle kötü niyet tazminatına yönelik istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkemenin müvekkilin borçlu olmadığına ilişkin hüküm kısmının korunarak icra inkar tazminatının reddine ilişkin kısmın kaldırılarak ödemesi yapılan 58 adet faturaya ilişkin olarak taraflarına karşı başlatılan kötü niyetli takip nedeniyle %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin istinaf dilekçesinden özetle: Davacı davasında cari hesap borcuna istinaden yaptığı ödemelerin müvekkili defterlerine yerli yerince işlenmediğini bu şekilde cari hesapta borçlu gösterildiklerini, şayet ödemelerin cari hesap borcundan düşülmüş olsa idi takip konusu faturalar nedeniyle borçlu olmayacaklarını ileri sürdüklerini, yani davacının davasının cari hesaptan dolayı borçlu olmadığının iddiasına dayandığını, gerçekten de davacının delil olarak sunduğu tüm belgelerin davacının ödemelerinin cari hesap borcuna yönelik olarak yapıldığını gösterdiğini, yerel mahkemece TBK nun 102. Maddesinin yanlış yorumlanması neticesinde verilen bilirkişi raporunun esas alınarak davacının yaptığı tüm ödemelerin takibe konan faturalardan mahsup etmek suretiyle davacının takipten dolayı borçlu olmadığına karar verildiğini, kısmi itfa halinde ödemenin hangi borca mahsuben yapılacağı konusunda çıkabilecek ihtilafı çözmek için TBK nun 101 ve 102 maddelerinin düzenlendiğini, yerel mahkemenin ve dayandığı bilirkişi raporunda davacının ödemelerinde bir açıklık olmadığını, bu nedenle davacının ödemelerinin TBK nun 102. Maddesine göre takibe konulan faturalara karşılık yapıldığının kabul edildiğini, ortada herhangi bir icra takibi yok iken yapılmış bir ödemenin nasıl olur da ileride başlayacağı müphem / muhtemel icra takibindeki faturalara mahsuben yapılmış sayılacağını, somut hayat tecrübeleri, hakkaniyet, TBK nun 102. Maddesinin açık hükümleri ve hatta davacının ödemeleri cari hesap borcuna istinaden yaptığına ilişkin beyanlarının da göz önüne alındığında yerel mahkeme kararının dosya kapsamıyla istinaf bozma kararıyla ve yasayla çeliştiğinin aşikar olduğunu, icra takibinden sonra açıklamasız olarak yapılmış bir ödeme olsa idi elbette yasanın amir hükümü gereğince takip borcundan düşülmesi gerekeceğini, çünkü hakkında icra takibi başlatılmış ve haciz tehdidi altında olan bir kişinin açıklama yapmayı ihmal ederek yaptığı ödemenin öncelikle icra takibinden mahsup edilmesi, yasanın lafzına, ruhuna ve hakkaniyete uygun olacağını, taraflar arasında imzalanan ve davacı tarafça delil olarak dayanılan distribütörlük sözleşmesinin fiyat, finansman oranı, ödeme ve teslim ödeme başlıklı 6. Maddesinde sipariş ile birlikte ödemenin yapılacağı, ödemesi yapılmayan siparişinin … tarafından dikkate alınmayacağının kararlaştırıldığını, davacının müvekkilinden aldığı malların ödeme gününün sipariş tarihi olduğunu, 06/02/2012 tarihi itibariyle davacı şirket ve …’in 1.200,000,00 TL tutarındaki müvekkili şirkete olan birikmiş borçları …’in hisse devrinden kaynaklanan alacağından mahsup edildiğini, 06/02/2012 tarihinden sonra oluşan davacı şirket borçlarının tutarını karşılayacak miktarda fatura ile icra takibi yapıldığını, bu hususun yerel mahkemece aldırılan … tarihli ek bilirkişi raporu ile sabit olacağını, ek raporda … tarihinde hesabın sıfırlanmamış sayılırsa müvekkili şirketin davacı borçludan icra takip tarihi itibariyle 1.164.031,56 TL alacaklı olacağının tespit edildiğini, icra takibine, ödeme emrine, hacizlere davacı şirket tarafından itiraz edilmediğini, istinaf bozma kararı sonrası yerel mahkemece bilirkişi heyetinden rapor aldırıldığını, bilirkişi heteyinin raporunda eksik inceleme ve değerlendirme yapılarak ilk bilirkişi raporuna atıfta bulunulmakla yetinildiğini, davacı tarafın yaptığı ödemelerin cari hesaba işlenmediğinden bahisle menfi tespit davasının açıldığını, takip dayanağı faturaların düzenlenme tarihinden sonra yapılan ödemeler arasındaki distribütörlük sözleşmesi ve davacının iradesine uygun olarak BK nun 101. Maddesince muaccel olan alacaklara mahsup edildiğini, ödemler bittikten sonra bakiye alacaklarını karşılayacak faturaların takibe konu olduğunu, müvekkili ile davacı şirket arasında öteden beri süregelen bir ticari ilişkinin olduğunu, davacının taraflar arasında imzalanan distribütörlük anlaşmasının ödeme ile ilgili hükümlerini ihlal ettiğini, davacının davasında 06/02/2012 tarihli hisse devir sözleşmesi ile müvekkili şirkete olan 1.200.000,00 TL tutarındaki borcunun sıfırlandığını kabul/ beyan ettiğini, zaten icra takiplerinde bu tarihten sonra oluşan borç miktarı için başlatıldığını, davacı ile öteden beri süregelen cari hesap ilişkisi sonucunda 31/12/2012 tarihi itibariyle oluşan bakiye 2.195.859,49 TL alacaklarından 1.164.986,65 TL lik kısmı için icra takibi başlatıldığını, icra takiplerine dayanak olan faturaların en son 28/09/2012 tarih ve 46.459,02 TL bedelli faturadan geriye doğru 01/10/2011 tarih ve 23.695,91 TL bedelli faturaya kadar bakiye alacakları olan 1.164.031,58 TL yi karşılayacak şekilde tahsilini talep ettikleri faturalar olduğunu, davacı tarafın delil olarak dayandığı ve davacı tarafça hazırlanan örnek muavin defterinde de davacının ödemelerinin cari hesap alacaklarına mahsup edildiğini, aynı şekilde davacı tarafından delil olarak sunulan ödemeye ilişkin Ek -11 sayılı 100.000 USD tutarlı 18/11/2021 tarihli banka havale dekontunda cari hesaba istinaden ödeme yapıldığının yazılı olduğunu, davacı tarafından delil olarak sunulan ödemeye ilişkin ek -10 sayılı 5.000 TL bedelli senet giriş bordrosunda da cari hesabınıza alacak kaydedilmiştir ibaresinin mevcut olduğunu, yine davacı tarafından delil olarak sunulan ödemeye ilişkin ek -9B sayılı 14.557 TL tutarındaki belgede karşılık hesabına virman şeklinde açıklamanın mevcut olduğunu, davacı tarafından delil olarak sunulan ödemeye ilişkin ek -8 sayılı 08/03/2011 tarihli 107.095,78 USD tutarındaki belgede cari hesabınıza alacak kaydedilmiştir şeklinde açıklamanın mevcut olduğunu, davacının ek -4 nolu delilinin de aynı şekilde olduğunu, davacının ek-3 nolu delilinde de 496.965,00 TL nin hesaptan düşüldüğü yönünde açıklama olduğunu, davacı ile müvekkili arasında süre gelen ticaret tarafların iradelerine ve hayatın doğal akışına da uygun olarak davacının ödemelerinin ilk önce muaccel cari hesap alacağına mahsup edilmesi suretiyle gerçekleştiğini, davacı tarafın ödemelerinin cari hesap borcuna ilişkin olarak yapıldığının beyan etmesi ve delil olarak sundukları belgelerin de bunu teyit etmesi ve icra takibinden sonra herhangi bir ödemenin de olmaması karşısında müvekkilinin davacının ödemelerinin muaccel olan cari hesap alacağına mahsup etmesi ve bakiye alacağına karşılık gelen faturalar ile takip yapmasının usule, yasaya ve tarafların iradelerine, usul ekonomisine, hakkaniyete uygun olduğunu, yerel mahkeme kararına esas olarak alının ilk bilirkişi ihtisas alanının dışına çıkılarak hukuki mütalaa verdiğini ve dayanak olarak da TBK nun 102. Maddesine gönderdiğini, bilirkişinin verdiği mütalaanın hatalı olduğunu, ilk bilirkişi raporundaki usul ve yasaya aykırı bir diğer hususun da davacı tarafından yapılan tüm ödemeleri, ödeme tarihlerine bakmaksızın takip konusu faturalara mahsup ettiğini, takip konusu faturaların tarihinden önce yapılan ödemelerin hangi gerekçe ile ileride düzenlenecek olan faturalara mahsup edildiğinin izahının bulunmadığını, davacının yaptığı ödemelerin cari hesap borcuna karşılık yaptığını ileri sürdüğünü, delil olarak sunduğu tahsilat makbuzu, banka dekontları ve davacı tarafından hazırlanan muavin defter dökümünde ödemelerin cari hesap borcuna mahsuben yapıldığının ortada olduğunu, davacı tarafın cevaba cevap dilekçesinde bahsi geçen 1.200.000,00 TL nin müvekkili şirketteki borcundan düşülmediğini, bu rakam düşüldüğü taktirde hisse devir tarihinde borcunun sıfırlandığının görüleceğini beyan ettiğini, yerel mahkemece davacıya iade edildiği davacı tarafından sunulan farazi muavin defteri ile sabit olan 779.000 TL bedelli iade çeklerin takip konusu faturalardan mahsup edildiğini, asıl alacakları yönünden davacının davasının haksız ve mesnetsiz olduğunun aşikar olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını, usul ve yasaya açıkça aykırı ilk derece mahkemesinin kararının ortadan kaldırılarak haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı faturalara dayanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, Dairemizce verilen kaldırma kararı sonrasında mahkemece bilirkişi heyetinden alınan ve somut olayın özelliklerine uygun olarak verildiği görülen 07.03.2023 tarihli heyet bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelere, davaya konu takibin faturalara dayalı olmasına ,ilk derece mahkemesinin olay nitelendirmesi ve gerekçesi ile aynı nitelikteki emsal dosyalardaki Yargıtayın süregelen uygulamasına (Yargıtay 11.HD.,29.03.2022, 2020/7376E – 2022/2537E.K.) nazara alındığında istinaf incelemesine konu kararda yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen istinaf edilen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden bir aykırılık bulunmadığı, bu nedenlerle davacı şirket vekili ile davalı şirket vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nun 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek taraflarca yapılan istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekili ile davalı vekilinin Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/05/2023 tarih ve 2022/1389Esas 2023/363Karar sayılı ilamına karşı yaptığı istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b,1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınması gerekli olan 79.580,24 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 29.641,90 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 49.938,34TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf eden davacıdan alınması gerekli olan 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 89,95TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
4-İstinaf eden taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendileri üzerinde bırakılmasına,
5-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 6100 sayılı HMK’nın 361 vd. Maddeleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/10/2023