Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/153 E. 2023/231 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/153
KARAR NO: 2023/231
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/01/2021
NUMARASI: 2016/1088 E. 2021/18 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 17/02/2023
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 07/01/2021 tarih ve 2016/1088 E – 2021/18 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Dava dışı … Ltd. Şti. ile müvekkili banka arasında 22/01/2008 tarihinde 200.000,00 TL’lik genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının söz konusu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, işbu kredi sözleşmesi uyarınca borçlulara … nolu ve … nolu kredi kullandırıldığını, borçlular borcunu ödemeyince davalı ve diğer tüm borçlulara Kayseri 5. Noterliği’nin …tarih ve …yevmiye numaralı ihtarının gönderildiğini, davalının temerrüte düştüğünü, akabinde borçlular aleyhine Kayseri 8. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile Kayseri 5. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılını rehinli aracın Kayseri 5. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı esas dosyasından satışından yapılan tahsilatların asıl alacaktan düşülmesi neticesinde kalan alacak için ilamsız icra takibi başlatıldığını davalının icra dosyasına itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, davanın kabulü ile, itirazın iptaline, takibin devamına %20 icra inkar inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; 2007 10.ayda %20 hisse ile ortağı olduğu şirketi 2008 2.ayda karar alarak 2008 3.ayda Kayseri 7. Noterliği’nde aktifi ve pasifi ile devrettiğini, kuruluş ve devir işlemlerinin kanuna uygun olarak yapıldığını, şirketin 31/12/2010 tarihinde iç genelge ile resen kapatıldığını, Adana’da olduğundan dosyaların muhteviyatını bilmediğinden gelen tebligatlara itiraz ettiğini, 200.000,00 TL’lik krediden haberi olmadığı gibi ilgili kredi sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını, kredi sözleşmesindeki adresin de yıllar önce oturduğu yere ait olduğunu, … Bankası’nın kötü niyetle hareket ettiğini, bankalarda yapılan her işlemde imzalanan sözleşmelerde ki maddeleri okuma imkanının bulunmadığını, başlığı bankacıların istediği gibi kendisinin attığını, imzalanmak zorunda kalındığını, şirket ortaklarının şirket alacaklılarına karşı şirket borçlarından sorumlu olmadığını, limited şirketlerde ortakların şirket alacaklılarına karşı şirket borçlarında sorumlu olmadığını savunarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…Davacı taraf dava dilekçesinde icra inkar tazminatı, davalı ise cevap dilekçesinde kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuştur. İİK’nun 67/1. maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir. Davanın kısmen kabulüne karar verilen alacak miktarının genel kredi sözleşmesinden kaynaklı banka kayıtlarına dayalı likit yani belirlenebilir bir alacak olduğu kanaati ile, İİK’nın 67/2. maddesi gereğince itirazın iptaline karar verilen 90.395,36 TL toplam alacağın takdiren %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. Davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedebilmek için davanın reddine karar verilen kısmı hakkında davacının takip yapmakta kötü niyetli olduğunun ispatlanması veya kötü niyetin dosya kapsamından anlaşılması gerekmektedir. Davacının kötü niyetli olduğuna ve kötü niyetle icra takibi başlatıldığına dair herhangi bir delil bulunmaması ve bu hususun ispatlanmamış olması nedeniyle koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine dair karar vermek gerekmiştir. Davanın Kısmen Kabulü, Kısmen Reddi ile, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas (eski takip no: Kayseri 8. İcra Dairesi’nin … esas) sayılı dosyasına davalının itirazının kısmen iptali ile, 7810761 nolu krediden kaynaklanan 34.203,67 TL asıl alacak, 27.815,31 TL işlemiş faiz, 7810766 nolu krediden kaynaklanan 3.104,94 TL asıl alacak, 25.271,44 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 90.395,36 TL üzerinden icra takibinin devamına, 34.203,67 TL ve 3.104,94 TL asıl alacaklar için %15,30 oranında takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar temerrüt faizi yürütülmesine, takip sonrası işleyecek tüm faizlere %5 BSMV yürütülmesine, davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin reddine, İİK’nın 67/2. maddesi gereğince itirazın iptaline karar verilen 90.395,36 TL toplam alacağın takdiren %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,…” şeklinde karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı olarak taraf olduğu Kayseri |.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1088 Esas sayılı dosyasının Kayseri 5 İcra dairesinin … , …, … Esas sayılı dosyalarının ilamsız takiplerinin tarafına tebliği ile başlamış yapılan ilamsız tebliğlere itirazı sonucu icranın durdurulduğunu, ancak 5.icra dairesinin … sayılı dasya ya bağlı olarak küçük aracın bulunup 8.icra dairesinin … sayılı dosyada satışı ile kaları kısım için ilgili dosyanın ilamsız takibi ile,ekine banka kredi sözleşmesinin müteselsil kefil kısınının sadece imza kısmının doldurulmuş olarak taraflarına tebliğ gönderildiğini, … A.Ş nin … tarih ve … numaralı genel kredi sözleşmesinin sadece 30 ve 31.ci sayfasında bulunan İmzayı incelediğinde imzanın kendisine ait olmadığını, attığı hiçbir imzasına benzemediğini fark ettiğini, imzanın kendisine ait olmadığından da emin olduktan sonra Adana Cumhuriyet Başsavcılığına Banka ve Avukatlar dahil Adana Savcılığına şikayette ettiğini, imzaları alındıktan sonra dosyanın Kayseri C.Savcılığının 03/12/2015 tarihli soruşturma sonrası 2015/46984 kararı sonrası dosya 02/12/2016 tarihinde ise Grafoloji ve sahtecilik uzmanı … tevdi edildiğini, bilirkişi … ‘ın yazı incelemesi yapmadan kredi sözleşmesindeki imzanın imzalarıyla uyarlılık gösterdiğinden kendisine ait olduğu kanaatine varmadığını, bu raporun tarafına tebliğ edilmediğini, mahkemeden talebinin kabulü ile dosyanın imzanın olduğu resmi kurumlardan evrak imzaladığı evrakların istenmesi ve dosyanın Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi kararı ile devam gören davam Adana Seyhan Vergi Daivesinin İşe Başlama olarak verdiği bir evraka aynı imzanın atılmış olarak dosyaya gönderildiğini tespit ettiğini, Adli Tıp’a giden ilk dosyanın … sayılı Adli Tıp Kurumu raporunda dosya içindeki imzaların net ve yetersiz olması nedeni ile imzalarımın tekrar alınması kararı ile döndüğünü, tekrar imzalarının alındığını, dosyanın bu defa 21/01/2019 tarih ve 2018/75932 sayılı dosya ile incelemeye gittiğini, raporun bulgular ve sonuç kısmının kredi sözleşmesi üzerindeki yazıların net bir şekilde kendisine ait olmadığını, fakat imzanın kuvvetle muhtemelen kendisine ait olduğu kararı ile döndüğünü, yazının net bir şekilde kendisine ait olmadığını bildiren kurumun imzası konusunda net bir hüküm oluşturmadığını, kuvvetle muhtemele ifadesini kullandığını kaldı ki Adli Tıp Kurumunun bu imzanın ne zaman atıldığının tespitini dahi yapabilecekken imza konusunda net karar bildirmediğinden ve dava dosyanın eksiksiz,doğru evraklarla Adli Tıp Kurumuna gönderildiğinden emin olamadığından tekrar dosyan ın eskizsiz,asıl evraklarla gönderilmesi ve imza konusunda net hüküm kurulması için talepte bulunduğunu, bu defa 15/01/2020 tarih ve 2019/77736 sayılı dosya kuruma gönderildiğini sadece imzasını inceleyen kurumun aynı sonuç ve bulgu ile döndüğünü, mahkemeden davanın reddini taleple, Net bir şekilde sonuç bildirmeyen Adli Tıp Kurumu raporlarına da itiraz ettiğini, dosyanın Kayseri dışında üniversitelerin güzel sanatlar Bölümlerinden birine gönderilmesini talep ettiğini, davanın reddi talebinin kabul edilmezken raporlara itirazının baz alınarak talebi doğrultusunda ara celsede üniversitelerin ilgili bölümüne gönderilmesi kararı verilmişken bu karar daha sonra değiştirilip Kayseri dışına gönderildiğini, Ankara 14.Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/92 Talimat dosyasında İnceleme yöntemleri Adli Tıptan daha yetersiz bilirkişiler den oluşan 2.Adli Tıp Kurumu Uzmani ve 1 adet Adli belge inceleme uzmanından bilirkişilerin hazırladığı raporun sonucurn da … tarih ve … sayılı sözleşmenin 30.sayfasındaki imzanın kesin bir şekilde kendisine ait olduğu kanaati ile sonuçlandığını, inceleme dosyasında bulunan imzalarımla kredi sözleşmesindeki imzalarının karşılaştırması yapıldığını, mukayese imza olarak sundukları imzasında kendi imzalarında U şeklinin olduğu hiçbir imzasında sözleşmedeki gibi iki bağımsız çizgi arasında yuvarlama yapmadığını, O oluşacak şekilde imza atmadığının çıplak gözle bile fark edildiğini, bu dosya içinde kendisinin olmayan 2 imza tespit ettiğini, birinin kredi sözleşmesinin 30.sayfasındaki imza ile Adana Seyhan Vergi Dairesinin dosyaya gönderdiği işe başlama evrakındaki imza mahkeme bu imzanın tespitini yaptığını, çok daha detaylı inceleme yapan adli tıp kurumu raporunda dahi imzanın kendisine ait olup olmadığı netlik kazanmamışken, Ankara 14.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/92 talimat dosyası ile sunulan raporda net ifade kullanıldığını, akabinde mahkemenin son raporunun baz alarak dosyayı Kayseri 5.icra müdürlüğünün … sayılı dosyasına bağlı olarak Kayseri 8.İcra Dairesinin … sayılı dosyasında hesaplama yapmak için Bankacı bilirkişi … ya tevdi ettiğini, eksik,hatalı ve yetersiz düzenlenen raporda bilirkişi konusu dışına çıkmış şahsi kanaatlerin bildirdiğini, yapılanı hesaplamada bir çok hatalar, fazla hesaplamalar mevcut olduğunu, dava dosyası içinde bir adette senet mevcut olduğunu, senedin hiç gündeme getirilmediğini, senet aslının Hiç gündeme getirilmemiş senet aslının incelemeye tabi tutulmadığını, kredi sözleşmesine yüksek ihtimalle şirket ortakları tarafından atılmış olması muhtemel olan bu imzanın kendisine ait olmadığının çıplak gözle dahi fark edilirken oluşturulan bilirkişi raporlarının sonuç kısımlarının diğer imzaları ile uyarlık gösterdiğinden el ürünü olduğu kanaatine varıldığını, kuvvetle muhtemelen el ürünü olduğu kanaatine varıldığını kesinlik arz eden, muhtemelen kesinlik arz etmeyen bu tutarsız raporlarla sonuca gidilmesinin yasaya ve hukuka aykırı olduğunu, imzanın tarafına ait olmadığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava kefil hakkında Kayseri 8. İcra Dairesinin …. Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır. Kayseri 8. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası incelendiğinde davalı hakkında … tarih 35.148,25 TL tutarlı … numaralı kredi, … tarih 3.104,94 TL tutarlı … numaralı kredi alacağından kaynaklı ilamsız takip başlatıldığı görülmüştür. Eldeki dava itirazın iptali davası olup takip ile sıkı sıkıya bağlıdır. Bu durumda takibe konu alacağın kaynaklandığı kredinin hangi genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını somut şekilde tespit edilmesi önem arz etmektedir. Davacı banka tarafından dosyaya 22.01.2008 tarihli genel kredi sözleşmesi ve yine davalı tarafından imzalı 200.000 Tl tutarlı kefalet sözleşmesi sunulduğu görülmüştür. Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … Limited Şirketi arasında 22.01.2008 tarihinde 29 sayfadan 51 maddeden ibaret 200.000,00 TL tutarında GKS imzalandığı, işbu sözleşmede …’nin kefil sıfatıyla imzaladığı görülmektedir. Davalı sözleşmede buluna imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmüş olup dosyada yer alan 11.08.2020 tarihli raporda imzanın davalıya ait olduğunun belirtildiği görülmüştür. Raporun HGK’nun … tarih ve … sayılı kararında da değindiği üzere; konunun uzmanınca düzenlendiği, yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle hazırlandığı, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının, tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırıldığı, sonuç olarak imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları ile gösterilerek, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli şekilde düzenlenildiği görülmekle davalının bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.. Bununla birlikte; davacı banka tarafından dava dışı asıl borçluya … tarih 35.148,25 TL tutarlı … numaralı kredi, … tarih 3.104,94 TL tutarlı … numaralı kredi kullandırıldığı görülmüştür. 22.01.2008 tarihli kredi sözleşmeleri imzalandığında yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu 818 sayılı BK’nın 484. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına ve kefilin bu sözleşmede sorumlu olacağı miktarın gösterilmesine bağlıdır.
Davalının kefil olduğu 22.01.2008 tarihinde 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükte olup Müteselsil kefaleti düzenleyen 487.maddesi incelendiğinde kefilin borçlu ile beraber Müteselsil kefil ve müşterek Müteselsil borçlu sıfatı ile veya gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhte etmiş ise alacaklının asıl borçluya müracaat ve rehinleri tahvil ettirmeden evvel kefil aleyhinde takibat icra edebileceği, bu bab hükümlerinin bu nevi kefaletdede tatbik olunacağı düzenlenmiş devamında 490. maddesinde müteselsil kefilin borçtan kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sorumlu olduğu belirtilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu 491. maddesinde ise, kefil hakkında borcun muaciliyet kesbetmesi için asıl borçluya ve kefile ihbar gönderilmesi gerektiği kefil hakkında borcun ihbar tarihinden itibaren muacceliyet kesb edeceği düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere 818 Sayılı Borçlar Kanununda kefaletin geçerliliğine ilişkin herhangi bir şekil şartı öngörülmemişken 6098 sayılı TBK’nun 583.maddesinde; “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.” hükmü düzenlenmiş olup, madde metninden anlaşılacağı üzere, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın, kefalet tarihinin, müteselsil kefil olma durumunun kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması gerekir. Bu açıklamalar ışığında davacı banka tarafından davalıdan talep edilen alacağın dava dışı şirket ile davacı banka arasında imzalanan 22.01.2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklandığı bilirkişi raporu ile sabit olup, davalının kefaletinin 818 sayılı kanun gereğince geçerli olduğu sabit olup, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup, davalının istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 07/01/2021 tarih ve 2016/1088 E – 2021/18 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 6.174,90 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 1.544,00 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 4.630,09 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.16/02/2023