Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/152 E. 2023/199 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/152
KARAR NO: 2023/199
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/09/2022
ESAS NO: 2020/274
KARAR NO: 2022/669
DAVANIN KONUSU: İstirdat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/02/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 02/02/2023
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 22/09/2022 tarih ve 2020/274 E – 2022/669 K kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından müvekkilleri aleyhine Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi … D.İş … D.İş Kararı ile ihtiyati haciz kararı verildiğini ve devamında Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını, ihtiyati haciz kararı gereği müvekkillerinin banka hesaplarına, 20’den fazla araçlarına ve 35’e yakın gayrimenkul varlıklarına haciz konulduğunu, Niğde’nin merkezinde nitelikli esnaf olmalarının da gereği fiili haciz yapılma tehdidine maruz bırakılan müvekkilinin davalıya borçlu olmamasına rağmen icra baskısı altında dava konusu alacağı havale ettiğini, bu kapsamda 100.000 TL’yi 11/10/2019 tarihinde 150.000 TL’yi 11/10/2019 tarihinde 10.839,61 TL’yi ise 11/10/2019 tarihinde havale ettiğini, 11,671,82 TL’yi ise 03/10/2019 tarihinde ihtiyati haciz kararından bir gün önce davalı tarafından bilgisi dışında parasına el konulduğunu, dava dışı muhatapları ile müvekkillerinin müteselsil kefil sıfatıyla ortaklaşa imzaladıkları kredi sözleşmesinin mevcut olmadığını, takip ve dava konusu alacağın hangi genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığının belirli olmadığını, belirlilik ilkesine aykırılık mevcut olduğunu, ihtarnamelerde belirtilen ihtiyaç kredisinin ihtiyati hacze dayanak kredi ile ilgisi bulunmadığını belirterek davanın kabulüne, Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasının tedbiren durdurulmasına, ihtiyati haciz talebinin kabulüne, davalı bankanın müvekkilden usul ve yasaya aykırı olarak haksız yere tahsil ettiği ile birlikte müvekkillerine adına ödenmesine, yargılama giderleri ile karşı vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Davalı vekili 01/07/2020 tarihli dilekçesinde özetle; İcra takiben ilişkin olarak alacak temliki sözleşmesi sebebiyle davaya konu alacakların müvekkil banka tarafından 3.şahsa temlik edildiğini, bu nedenle husumet yokluğu sebebiyle davanın reddini talep ettiklerini, aksi halde bu aşamada davanın icra dosyasının temlik alıcısı … ‘ye ihbar edilmesini talep ettiklerini, müvekkili bankaya yöneltilen davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, tamamen asılsız iddialara dayandığını, davacı tarafın iddialarına ilişkin somut hiçbir delil sunamadığını, genel geçer ifadeler ve kredi sözleşmesi çerçevesinde davacıların sözde çekilen kredilerden sorumlu olmadığına ilişkin iddialarının asılsız olduğunu, davacı tarafın iddia ettiği gibi birden çok kredi sözleşmesinin bulunmadığını, söz konusu kredi sözleşmesi çerçevesinde firmaya açılan cari hesap çerçevesinde krediler kullandırıldığını, bu sözleşmelerin tamamı ve kredi kat ihtarnamesi, ihtiyati haciz başvurusu sırasında 1.ATM … D.İş sayılı dosyaya sunulduğunu, davacı tarafın söz konusu kredi kat ihtarnamelerine itiraz etmediği gibi, taraflarınca takibe geçildikten sonra da ilamsız takibe ilişkin de hiç bir itirazlarda da bulunmadığını savunarak dava şartı olan husumet yokluğu sebebiyle öncelikle davanın usulden reddine karar verilmesine talep ettiklerini, davanın icra dosyasını temlik alan ve yeni alacaklı … ‘yi ihbar edilmesine, davacıların hukuki dayanaktan yoksun asılsız iddiaların kanıtlayamamış olmaları nedeniyle davanın esastan reddine karar verilmesine, haksız ve kötüniyetli olarak açılan dava nedeniyle, davacılar aleyhine ayrı ayrı dava miktarı üzerinden %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Davalı banka ile dava dışı asıl borçlu … Ltd Şti ile … , … ile davacılara hitaben kat ihtarnamesi gönderildiği, davalı … ile dava dışı asıl borçlu … Ltd Şti arasında 07.03.2011 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığını bu sözleşmeye davacıların 100.000,00 TL bedelle müteselsil kefil oldukları, işbu 07.03.2011 tarihli genel kredi sözleşmesine bağlı olarak 18.04.2013 tarihinde davacıların kefalet limitinin 500.000,00 TL’ye yükseltildiği, yine davalı banka ile dava dışı asıl borçlu … Ltd Şti arasında 29.04.2016 tarihli genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmeye 500.000,00 TL limitle dava dışı … ve … ‘nın 29.04.2016 tarihinde 500.000,00 TL limitle müteselsil kefil olduğu yine bu sözleşme eki olarak 16.06.2017 tarihli 2.000.000 TL bedeli cari hesap sözleşmesi imzalandığı bu sözleşemeye ise müteselsil kefil olarak … ve … ‘nın imzaladığı, asıl borçlu tarafından kullanılan kredinin 29.04.2016 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırıldığı, sözleşme kapsamında davacıların kefaletinin bulunmadığı davacı … ‘nin hesabında borca mahsuben 11.672,82-TL’nin davalı bankaca kesildiği, yine dosya kapsamında … Ltd Şti tarafından sunulan beyan dilekçesinde davacı komşularının ricası ile şirketin hesabına şirketin dosyalarına para yatırdığını, bu paraların 11.10.2019 tarihinde 100.000,00 TL, yine 11.10.2019 tarihinde 150.000,00 TL yine 11.10.2019 tarihinde 110.839,61-TL alacaklı vekilinin hesabına yatırdığını beyan ettiği görülmüştür. Mahkememizce alınan bilirkişi raporlarında alacaklı vekilinin hesabına yatırılan bedellerin … temlik bedeli olarak yazıldığı, ancak söz konusu bedellerin 3. Bir kişi tarafından davacıların ricası ile yatırdığı anlaşılmakla davalının haksız olarak 269.571,80 TL’yi iade etmesi gerektiği, ilgili bedelin temlik olduğu davalı tarafça ispatlanamadığından davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacının davasının kısmen kabulü ile 269.571,82 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına…” şeklinde karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı … A.Ş. vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece cevap ve itirazları dikkate alınmadan eksik inceleme neticesinde hukuka aykırı şekilde karar verildiğini, öncelikle başlatılan icra takibine ilişkin olarak Alacak Temliki Sözleşmesi sebebiyle davaya konu alacaklar müvekkil banka tarafından 3. Şahsa temlik edildiğini, bu nedenle husumet yokluğu sebebiyle davanını reddini karar verilmesi gerektiğini, yerel mahkemece bu husus hakkında gerekçeli kararda hiç bir inceleme ve değerlendirmede bulunulmadığı gibi yalnızca davacıların ödeme yaptığı ve bu ödemenin iade edilmesi gerektiği konusunda bir hüküm kurulduğunu, … Tic. Ltd. Stı. (… Firması) Olan kefalet sözleşmeleri geçerli ve devam etmekte olup, ne bilirkişi ne de davacılar tarafından söz konusu kefalet ilişkisinin sonlandırıldığına dair, somut bir delil ortaya konulamadığını, davacıların dava dışı … Firması’na olan kefaletleri geçerli ve devam ettiğini, öncelikle davanın husumet yokluğu nedeniyle müvekkil … A.Ş. Yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, zira geçerli bir temlik sözleşmesi ve bu sözleşmeye istinaden yapılan ödemelerin bulunduğunu, temlik alan temlik sözleşmesi gereğince, temlik tarihindeki mevcut hukuki durum ve icra dosyasındaki alacak bakiyesine istinaden indirimli olarak dosyayı temlik aldığını, davacı taraf dava dilekçesinde iddia ettiği gibi müvekkil bankaya borca/kefalete ilişkin bir ödeme yapmadığını, bu hususun bilirkişi raporuyla da sabit olduğunu, yapılan ödemeler, müvekkil bankanın dava dışı firmadan olan alacaklarının ve bu nedenle başlatılmış icra takip dosyalarının temlik edilmesine ilişkin olup temlik alan 3. Şahıs … adına, bahse konu icra dosyasının temlik bedeli maksadıyla yapıldığını, temlik tarihinden önce veya sonra davacılar tarafından yapılmış bir ödeme de bulunmadığını, ödemeyi yapan 3. Şahıslar tarafından yapılan ödemeler e istinaden sözleşmenin imzalandığını, ödeme tarihleri ve temlik sözleşmesi içeriğinden de anlaşılacağı üzere, 3. Şahıslarca … adına (… ve … açıklaması ile dosya borçlusu belirtilmek suretiyle) yapılan ödemeler uyumlu olduğu sabit olup ortada geçerli bir temlik sözleşmesi bulunduğunu, mahkemece bu hususta hiç bir değerlendirme yapılmadığı gibi, yapılan temlik sözleşmesinin geçersizliği hususunda da açılmış bir dava veya başvuru ya da beyan da bulunmadığını, Temlik alanın vekilinin de onayladığı/ temlik alana refakat ettiği temlik sözleşmesi ile birlikte TBK alacağın temiliki hükümleri çerçevesinde usulüne uygun şekilde yapılan temlik sözleşmesi ile müvekkile ait hak ve alacaklar 18.10.2019 tarihli temlik sözleşmesi ile temlik edildiğini, bu nedenle dava tarihi itibariyle müvekkil bankanın davacılardan olan hak ve alacağı bulunmadığından, husumet itirazımızı tekrarla davanın müvekkil … A.Ş. Yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yerel mahkeme her ne kadar kararında eksik inceleme ile tam ve açık bir gerekçe göstermeden, itirazları doğrultusunda inceleme yapmayarak açıklık göstermeden davanın kabulüne karar vermesi hukuk aykırı olduğunu, davadan haberi dahi olmayan dava dışı … Ltd Şti. ‘nin mahkemece yazılmış bir müzekkere veya bilgi talebi olmadan doğrudan dosyaya beyanda bulunması ve davacılar lehine olacak şekilde dilekçe vermesi de dikkate alındığında davacıların organize şekilde kötü niyetli hareket ettiklerinin de kanıtı olduğunu, Yerel mahkeme tarafından 269.571,80 TL nin davacılara iadesine yönünden karar verilmişse de bu husus da hatalı olduğunu, zira davacıların da açık ikrarı ve bilirkişi raporu ile de sabit olduğu üzere ödemeler 3. Şahıslar tarafından yapıldığını, 3. Şahıslarca yapılan ve üstelik temlik bedeli kapsamında yapılan ödemelerin davacılara iade edilmesi yönünde hüküm kurulması da hukuken hatalı olduğunu, Temlik alanın vekilinin de onayladığı/ temlik alana refakat ettiği temlik sözleşmesi ile birlikte TBK alacağın temiliki hükümleri çerçevesinde usulüne uygun şekilde yapılan temlik sözleşmesi ile müvekkile ait hak ve alacaklar 18.10.2019 tarihli temlik sözleşmesi ile temlik edildiğini, davacıların müvekkil bankaya ödeme yapmadıkları gibi bu husus da yazılı bir delil de sunamadıklarını, HMK m. 200 gereğince iş bu davada senetle ispat zorunluluğu bulunmakta olup davacılar tarafından bu yönde bir delil sunulamadığını ve gösterilemediğini, müvekkil tarafından alacaklar temlik edildikten sonra da, söz konusu icra takibi ve alacağa yönelik müvekkil bankaya yapılmış bir ödeme olmadığını, davacı tarafın yapmadığı bir ödemeyi müvekkilden talep etmekte, bu suretle haksız kazanç sağlamaya çalıştığını, Davacıların … ltd.stı. Olan kefalet sözleşmeleri geçerli ve devam ettiğini, Bilirkişi görevi ve yetkisinin dışına çıkarak hukuki nitelemede bulunduğunu, davacı tarafın kefalet sözleşmelerinin geçersizliğine ilişkin herhangi bir somut dayanak bulunmadığı gibi, kefalet sözleşmeleri usul ve yasaya uygun olup tüm geçerlilik şartlarını taşıdığını, davacıların karı koca olması ve her ikisinin de ayrı ayrı tacir sıfatını haiz olması da dikkate alındığında, kefalet sözleşmesinin kapsamını, geçerliliğini iddia etmesi, hukuka ve hayatın olağan akışına da aykırı bir durum olduğunu, zira davacılar halen dava dışı firma ile ticari ilişki içerisinde olduklarını, müvekkil banka … firmasına tahsis edilen kredi limitlerinde ve kullandırılan kredilerede davacıların kefalet sözleşmelerini ve davacıların iş bu sözleşmelerden istifa etmemiş olmasını da dikkate alarak kredi tahsis işlemlerini yaptığını, bu hususun yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, takibe konu kredi alacakları davacıların kefaletini bulundu ana sözleşme olan Genel Kredi Sözleşemesi ve bu sözleşmenin ekleri olan Ticari Kartlar ve Ek-A cari hesap sözleşmesi çerçevesinde kullanılmış olan krediler olduğunu, davacıların kefalet sözleşmelerine imza attıkları tarih itibariyle de kefalet sorumlulukları TBK ve TTK gereği devam ettiğini, istinaf talebinin kabulüne, usul ve kanuna aykırı mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında taleplerimiz doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkiller tarafından yatırılan bedellerin müvekkiller … ve … nam ve hesabına yatırılan paralar olduğunu, işbu dava konusu da söz konusu bedeller olduğunu, ilgili dekontların sunulduğunu ve yine bankalardan da ilgili dekontlar istenildiğini, dosya arasında mevcut olduğunu, hal böyle iken kısmi ret kararının maddi ve hukuki karşılığı bulunmadığını, mahkeme kısmi ret kararı verirken davalı banka kayıtları üzerinden vermişse şayet bu kayıtlar da dosya arasına getirtilemediğini, davalı banka söz konusu bedelleri … tarafından yatırıldığını iddia etmesine rağmen davanın başından sonuna kadar buna ilişkin yazılı delil de sunamadığını, hal böyle iken davalı bankanın tek taraflı düzenlemeye konu kayıtlarına itibar edilemeyeceği açık iken netice olarak sunmuş olduğumuz deliller, bilirkişi raporu vesair hususlar dahilinde 272.511,43 TL nin iadesine hükmedilmesi gerekirken kısmı ret kararı verilmesi hukuka aykırı olduğunu, Davalı yan müvekkillerin şirketi devretmesinden sonra… isimli şirket sonraki ortaklarına ticari kredi kullandırdığını ve müvekkillerin söz konusu kredi borcundan sorumlu olmamalarına rağmen kötüniyetli olarak Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/10/2019 tarih … D. İş dosyasına dayanak belge olarak … A.Ş. … müşteri nolu … nolu, hükümsüz kalan kredi sözleşmesini sunarak müvekkillerden dava konusu bedelleri ticari temerrüt faizi ile tahsil ettiğini, müvekkillerin tacir olduğunu, söz konusu şirketin devrinden sonra da yine ticari faaliyetlerine devam ettiklerini, işbu davanın da müvekkillerin ticari faaliyetlerinden kaynaklı olduğunu, işbu dava açılmadan önce davalının temerrüdü için çekilen Niğde 1. Noterliği … tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi de dosya içerisinde mevcut olduğunu, söz konusu durumdan kaynaklı tacir olan müvekkiller lehine ticari temerrüt faizi ile mümkün değilse avans faizine hükmedilmemesi hukuka aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin vermiş olduğu karardaki kısmen redde ve faiz yönünden istinaf başvurusunda bulunmakla kararın işbu kısmi istinaf gereği kaldırılmasına, müvekkil lehine ticari temerrüt faizine hükmedilmesine mahkeme aksi kanaatte ise avans faizine hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava, icra baskısı altında davacılardan haksız olarak tahsil edilen bedelin istirdadı talebine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlığını taşıyan 341. maddesinin 2. fıkrasında açıkça; “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” 4. Fıkrasında :”(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ”istinaf yoluna başvurulabilen kararlar” kenar başlığını taşıyan 341. maddesinin 2-3-4. fıkralarında değişiklik yapılarak “binbeşyüz” Türk Lirası ibaresi “üçbin” Türk Lirası olarak değiştirilmiş, yine 6763 sayılı Kanunun 47. maddesinde kanunun yayımı tarihi ile yürürlüğe gireceği aynı Kanunun “Parasal sınırların artırılması” başlıklı ek 1. maddesinde;”(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz. (2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” hükmü getirilmiştir. Mahkemece 22/09/2022 tarihinde nihai karar verilmiş olup, hükmün verildiği tarih itibariyle kesinlik (İstinaf edilebilme) sınırı 8.000,00-TL’dir.
Davacı tarafından kendisi yönünden istinaf kanun yoluna konu edilen karara ilişkin reddedilen dava değerinin ise 2.939,61 TL’ye ilişkin olduğu görülmüş olup HMK 341/4 maddesi gereğince Hükmün verildiği tarih itibariyle kesinlik miktarı 8.000,00 Türk Lirası olup, bu miktarı geçmeyen kararlar kesin olduğundan, mahkemece her ne kadar ilgili istinaf başvuru dilekçesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 346/1. maddesi uyarınca reddine karar verilmemiş ise de; aynı Kanun hükmü ve 352. madde hükmü uyarınca, istinaf başvuru dilekçesinin miktar itibariyle kesin olan bir karara ilişkin olması sebebiyle davacı tarafın istinaf dilekçesinin/başvurusunun HMK 352/1-b maddesi gereğince usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilince ileri sürülen istinaf sebeplerinin incelenmesinde; Somut olayda, davalı Banka ile dava dışı asıl borçlu… Tic.Ltd.Şti arasında 07.03.2011 ve 29.04.2016 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi düzenlendiği, davacılar … ve … tarafından 07.03.2011 tarihli Genel kredi sözleşmesinin 500.000,00 TL limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, ancak bilirkişi tarafından yapılan incelemede davalı Bankanın icra takibine ve davaya konu olan kredileri 29.04.2016 tarihli Genel Kredi sözleşmesine istinaden kullandırdığının tespit edildiği, kredilerin kullandırılmasında esas alınan 29.04.2016 tarihli genel Kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeye bağlı cari hesap sözleşmelerinde davacılar ve … ‘nin kefalet imzalarının da bulunmadığından, davacılardan … ‘nin banka alacaklarına kefaleti bulunmaması nedeniyle banka hesabından 03.10.2019 tarihinde banka tarafından dava dışı … Ltd.Şti. Firmasının … nolu kredi hesabının borcuna mahsup edilmek üzere tahsil edilen 11.671,82 TL’nin davacı … ‘ye iade edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirildiği, yine davalı vekilince davacılardan yapılan tahsilat bedellerinin aynı gün dışı… Ltd.Şti. firmasının davalı banka nezdindeki … nolu hesabına temlik bedeli olarak yatırıldığı, temlik bedeli olarak yatırılan tutarın 11.10.2019 tarihinde toplam 227.600,00 TL, yine 14.10.2019 tarihinde kanuni takip için tahsilat ve temlik bedeli adı altında 30.300,00 TL olmak üzere toplam 257.900,00 TL para havalesi yapıldığı, bu şekilde dava dışı asıl borçlu … .Ltd.Şti. Firmasının hesabına, davalıların kızı olan dava dışı temlik alan … ‘den temlik bedeli olarak tahsil edilen toplam 257.900,00 TL tutarındaki bedelin dava dışı asıl borçlu şirket hesabına havale edildiği, davacılar tarafından dava dilekçesinde istirdatı talep edilen ve 11.10.2019 tarihinde ödendiği belirtilen 100.000 TL, 150.000 TL ve 10.839,61 TL tutarların davacılar tarafından bankaya ödendiği anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan tüm açıklamalar, dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalı Bankanın icra takibine ve davaya konu olan kredileri 29.04.2016 tarihli Genel Kredi sözleşmesine istinaden kullandırdığının bilirkişi raporuyla tespit edildiği, kredilerin kullandırılmasında esas alınan 29.04.2016 tarihli genel Kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeye bağlı cari hesap sözleşmelerinde davacıların kefaletinin bulunmadığı, bu itibarla davacıların söz konusu genel kredi sözleşmesi nedeniyle sorumlulukları bulunmamasına karşın, davalı banka tarafından dava dışı asıl borçlu … .Ltd.Şti. Firmasından olan alacakları için davacılardan kredi borcunun tahsil edildiği, bu itibarla dosyada bulunan bilgi ve belgelere, istinaf edilen nihai kararda ayrıntıları yazılı açıklama, yasal sebep ve gerekçelere göre, mahkemece delillerin değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelerin dosya içeriğine ve mevzuata uygun olduğu, mahkemenin kanıtları taktirinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, dolayısıyla davalı tarafın istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı değerlendirilerek, yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinafa konu ettiği ve mahkemece reddedilen dava değerinin/miktarının karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı kapsamında kaldığı anlaşıldığından, davacılar vekilinin istinaf dilekçesinin/başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/4 ve 352/1-b maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2- KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 22/09/2022 tarih ve 2020/274 E – 2022/669 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
3-Davacının istinafı yönünden; Davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde davacıya iadesine,
4-Davalının istinafı yönünden; Alınması gerekli olan 18.414,45 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 4.633,61 TL harcın mahsubu ile bakiye 13.780,84 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerlerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile,HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/02/2023